Göç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Göç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

“Saklı Çekmece” için imza günü düzenlendi

Hiç yorum yok

29 Nisan 2025

Rengin Göçmen Kadın Öyküleri Yarışması’nda dereceye giren öykülerin toplandığı “Saklı Çekmece” için GİK-Der'de imza günü ve söyleşi etkinliği gerçekleştirildi.


Londra’da Sosyalist Kadınlar Birliği tarafından kurulan, başarılı müzik çalışmalarıyla tanınan Rengin Kadın Korosu, düzenledikleri öykü yarışmasında dereceye giren 24 öyküyü Saklı Çekmece isimli kitapta toplayarak yayımladı.

Kitaptaki öykü yazarlarının, seçici kurulun ve konukların katıldığı etkinlik ve imza gününde buluşan kadınlar görüşlerini paylaştı.
Açılış konuşmasını yapan Gikder Başkanı Bedriye Avcil; koronun kuruluş hikâyesine değinerek şunları söyledi:

“Eril sistemin içinde kadın olmanın sorunlarına göçmenlik de eklenince yaşadığımız zorluklar katlanıyor. Ancak bizler bir araya geldiğimiz zaman daha güçlü, daha başarılıyız. Hayatlarımızın sanatla güzelleşeceğini biliyoruz ve sanat hepimizin hakkı. Bunun için de müziği, edebiyatı, resmi hayatımızın içine alıyoruz. Rengin Göçmen Kadın Öyküleri ismiyle kendi yazdığımız öykülerimizi topladığımız kitabımızda yaşadıklarımızı anlatıyoruz. Yazdıkça, paylaştıkça birbirimize daha çok yaklaşıp umutlarımızı daha da güçlendiriyoruz.”

İmza gününe İngiltere, Almanya, İsviçre ve Fransa’dan yazarlar ve jüri üyeleri katıldı. Etkinlikte en çok merak edilen şey yazarların öykü yazma deneyimleriydi. Rengin Göçmen Kadın Öyküleri Yarışması’nın bir motivasyon ve kadın dayanışması kaynağına dönüştüğünü belirten yazarlar bu etkinliklerin sürdürülmesinin önemini vurguladılar. Okuyucuların soru ve paylaşımlarının ardından kitapların yazarlarca imzalanması ile etkinlik sona erdi.

Farklı ülkelerde yaşayan göçmen kadınların yoğun ilgi gösterdiği yarışmaya, İngiltere başta olmak üzere Almanya, Amerika, İsviçre, Fransa, İskoçya, Birleşik Arap Emirlikleri ve Lüksemburg’dan toplam 60 öykü gönderildi.

Yarışmanın seçici kurulu Dursaliye Şahan, Fergül Yücel, Gülsen Gülbeyaz, İlden Dirini, Serpil Arslan, Şükran Bağcık ve Vicdan Özerdem’den oluştu. Kurulun titizlikle yaptığı değerlendirme sonucunda belirlediği 24 öykü Saklı Çekmece kitabına girdi.

 

KİTAPTA YER ALAN ÖYKÜLER VE YAZARLAR

 

Birincilik

* ‘Küçük Mavi Defter’ Burcu Özer Katmer / İsviçre

* ‘Jemma’ Hatice Demir Kaya / İngiltere

İkincilik

* ‘Boş Arsa’ Nur Şen / Almanya

Üçüncülük

* ‘Unutmak İçin’ Onur Feray Dönmez / İngiltere

 

Mansiyon

* ‘Bizden Biri’ Evren Altunkaş / İskoçya

* ‘Püripak Hanım’ Nur Engin / ABD

* ‘Göç Mevsimi’ Nükhet Esetekin / İngiltere ‘Sessiz

* Dostluklar’ Safiye Tosun / Fransa

 

Kitaba Girmeye Hak Kazanan Öyküler

* ‘Bir Pazar Günü’ Bermal Melik / Almanya

* ‘Bir Külbahar Sabahı’ Burçak Büyükişleyen Gönül / BAE

* ‘Diya Diya’ Deniz Güven / İngiltere

* ‘Kardeşimin Kafesi’ Eda Bayraktar / İngiltere

* ‘Korkudan Hep Korkudan’ Esra Bakay / Almanya

* ‘Anonim Yasinler’ Fatma Mutlu / İngiltere

* ‘Zaman Zaman’ Gül Greenslade / İngiltere

* ‘Uğultu’ Gökçe Karabulut / Lüksemburg

* ‘Pembeli Kadın’ Meltem Çimen / Almanya

* ‘Beyaz Dut Ağacının Altında’ Müge Erdoğmuş / İngiltere

* ‘Ben Seni Çok Sevdim Cankuş’ Nida Karadağ / İngiltere

* ‘Kalpteki Fay Kırıkları’ Nurcan Ören / İsviçre

* ‘Kına Saçlı Kadın’ Seray Genç / İngiltere

* ‘Çalınan Yaşamlar’ Rengin Akgün / İngiltere

* ‘Saksıdaki Çiçek’ Seher Koç / Almanya

* ‘Papatyalar’ Sidem Samsun / Almanya













 

Göçmen olmak: olan biteni ‘dışarıdan’ izlemenin ağırlığı

Hiç yorum yok

Türkiye’nin günden güne otoriterliğe savrulması nedeniyle son yıllarda birçok kişi çareyi ülkeyi terk etmekte buldu. Bu yazıda, son dönem göçlerin nedenlerini ve olup biteni dışarıdan izleyen göçmenlerin yaşadığı burukluğu tartışıyorum.

 Tuncay Bilecen




Tıpkı doğa kanunları gibi toplumsal yapıyı oluşturan koşullar da bazı kurallara tabidir. Örneğin siyasal iktidar otoriterleştikçe göç etme kabiliyetine sahip olan kesimler dalga dalga ülkeyi terk ederler. Bu, bazen daha iyi ekonomik koşullarda, daha sağlıklı bir toplumda yaşamak arzusuyla gerçekleşir bazen de güvenlik endişesi o kadar ağır basar ki kervan yolda düzülür misali, bir an önce kaçıp kurtulalım, sonrasına bakarız düşüncesi ağır basabilir.

Otoriter iktidarlar züccaciye dükkânına giren fil zarafetiyle menfaat gördüğü kurumları istila edip rant gördüğü alanları yağmalarken buna muhalefet edenler de eğer zindana düşmekten kurtulabilirlerse çareyi göç etmekte bulurlar. Böylece otoriter rejim kendisini tahkim ettikçe ülke yetişmiş insan gücünü yavaş yavaş yitirir, çoraklaşma ve yozlaşma adım adım her yere sirayet eder. Liyakat ortadan kalkar, nepotizm (ahbap çavuş kapitalizmi) yayılır, ekonomik, sosyal ya da beşeri sermayesi olmadığı için göç edemeyenler bile bir şekilde kaçıp gitmenin derdine düşer.

Sadece Türkiye’ye özgü olmayan bu durum yurt dışında yaşayan hatırı sayılır diasporik toplulukların oluşmasına yol açmaktadır. Rusya gibi, İran gibi ülkelerde muhalefet artık sınırların dışında yapılıyor. Nedeni çok basit; çünkü içeride kimsenin sesini çıkarmaya cesareti ve mecali yoktur, ikincisi de bu ülkelerin muhalefetinin önemli bir kısmı zindanda değilse yurt dışındadır. Dolayısıyla siyasal iktidar, otoriterliğin cıvatalarını her sıktığında yurt dışında yaşayan ve artık diasporik nitelik taşıyan toplulukların hem çoğalmasına hem de hareketlenmesine neden olur.

Son beş yılda, Londra’da yaşayan Türkiye’den göç etmiş göçmenlerle yaptığım saha çalışmalarında “neden göç etme kararı aldınız?” sorusuna çok benzer cevaplar verildiğini fark ettim. Aile olarak göç edenler ağız birliği etmişçesine aynı cevabı veriyorlardı bu soruya: “çocuklarımızın geleceği için geldik!

ÇOCUKLARIMIZIN GELECEĞİ İÇİN GELDİK

Bir görüşmeci şöyle diyordu: “Ben çocuklarımın bu kadar siyasetin konuşulduğu bir yerde büyümesini istemedim. (…) Yani iki laf muhabbet ediyoruz, ondan sonra sözümüz Türkiye'nin siyasetine geliyor, ekonomisine geliyor. Bunları konuşmaman lazım. Sosyal bir devletsen bunları konuşmaman lazım.”

Başka bir görüşmeci ise Türkiye’de son birkaç yılda yaşanan değişimin çocuklarının davranışlarına nasıl sirayet ettiğini ve bunun göç kararlarını nasıl etkilediğini şöyle anlatıyordu: “Çocuğumu devlet okuluna, anaokuluna gönderdim. Ama o sıralar dünyadaki ve Orta Doğu'daki IŞİD zihniyetinin palazlandırılması ile birlikte Türkiye'ye İslamist, cihadist bir dalga geldi. Biz kimliğimiz dolayısıyla bunu yaşadık açıkçası, bunu fark ettik. Çocuğun okulunda birtakım olaylar oldu. Biz tabii bunun farkına daha sonra varıyoruz ama böyle küçük çocukların birbirleri arasında böyle kafa kesme şekilleri yapmaları, bu şekilde birbirleriyle konuşmaları. Bizi böyle bir karar almaya itti. Bir çocuğumuz var, evet Türkiye'de neler verebiliriz? Türkiye'de bir tapu verebiliriz çocuğa, bir araba verebiliriz, güzel bir okulda okuturuz. Ama başka hiçbir şey veremeyiz. Çocuk kaybolup gidebilir. (…) İki buçuk yıl önceye kadar hep eşimle konuşuyorduk ki çok şükür çocuğu kurtardık, çocuğu kurtardık, diyorduk. İki sene önce anladık ki çok şükür çocuk bizi kurtarmış. Çocuk olmasaydı, biz o ekonomik buhranda, o sıkıntılı haldeki ülkede hâlâ kalıyorduk.

BOĞUCU POLİTİK GÜNDEM

Gezi olayları, 7 Haziran 2015 seçimleri, patlayan bombalar, 15 Temmuz darbe girişimi, tek adam yönetimine geçiş, muhalefete yönelik operasyonlar derken ülke gündeminden yorulan birçok kişi göç etmeyi ciddi ciddi gündemine aldı. Bunu gerçekleştiren yakınlar, komşular, arkadaşlar da birçok insan için tetikleyici bir motivasyon kaynağı oldu.

Bir görüşmeci göç etmesine neden olan iklimi şöyle tarif ediyordu: “15 Temmuz’dan önce de Gezi’nin etkilediğini hatırlıyorum. Gezi’den sonra çatlaklar oluştu. Örneğin saat 10’dan sonra içkinin yasaklanması biraz dokundu insanlara. İnsanların özel hayatlarına müdahale edildi. Çok kısa bir süre bu bir öfkeye ve umutsuzluğa dönüştü.”

Başka bir görüşmeci ise bu konuda yine benzer şeyleri söylüyordu: “Kimseyle siyasetten veya ekonomiden başka bir şey konuşamadık. Zaman zaman boğucu çevresi nedeniyle insanın kendisi de sıkıcı bir hale gelebilir. (…) Nereye gidersek gidelim, dolar kaç para oldu, Recep Tayyip Erdoğan yine ne dedi, vs. Kısacası eğitim kalitesi, bunu harcanan para, ülke gündemi ve göçmen problemi nedeniyle Türkiye'den ayrılmak istedim. Ailem ve daha çok benden ziyade eşim ve çocuğumun farklı bir hayatı deneyimlemesini istedim.”

Bazı görüşmeciler ise ekonomik durumlarının daha kötüye gideceğini bildikleri halde göç etmeyi tercih ettiklerini belirtiyordu: “Dinci bir yönetimin iktidarı giderek ele geçirmesi. Biz Demirel’in zamanını da gördük, başka iktidarlar da gördük. Hepsi sağ iktidardı, hiç sol iktidar yoktu ama bunlar kadar haddini bilmezini ilk defa gördük. Yani ne dedilerse yaptılar adamlar. Hiçbir şeklide çekinmediler açıkçası. Bu beni korkuttu. Ekonomik durumumuz çok iyiydi. Tam tersine burada sürünüyoruz. Orada işyerimiz vardı. Arabam vardı, eşimin arabası vardı. Evim var hâlâ. Orada ekonomik durumum gayet iyiydi. Ama ben tamamen tüm her şeyi satıp döküp sermaye edip buraya geldim. Eğer çocuğum olmasaydı bu kararı almazdım. Orada direnirdim belki de. Çocuğumu buraya getirdim ki orada hiçbir şekilde gelecek görmedim.”

Bir görüşmeci ise Türkiye’nin değişen demografik ve sosyal yapısı nedeniyle Türkiye’de ırkçı bir zihniyete savrulduğunu fark ettiğini belirtiyordu: “Ekonomik olarak açıkçası hiçbir sorunumuz yoktu. Hatta hep diyorum keşke sorun ekonomiyle ilgili olsaydı, çünkü çözülebilirdi. Ama değişen sosyal yapı, huzursuzluk, yönetim, siyaset artık hepsi içten içe beni etkilemeye başladı ve hatta çok net ırkçı olmaya başladım. Aslında okuduğum kitaplar, ilgi alanlarım tamamen bunlardan soyutlanmak üzerineydi. Ama insanları etiketlemeye başladım; Suriyeli, Afgan gibi... Dışarıda gördüğüm insanları sırf kıyafetleri ya da tipleri nedeniyle yargıladığımı fark ettim.”

OLAN BİTENİ DIŞARIDAN İZLEMENİN AĞIRLIĞI

Peki, ülkeyi terk edince bütün bu dertler bitiyor mu? Elbette bitmiyor. Bu sefer de ülkenin yıkıcı gündemini takip etmenin, öğrenilmiş çaresizlik duygusuyla sürekli kötü haber almanın yılgınlığı, geride kalan yakınlar için endişelenmenin ve bir şey yapamamanın öfkesi çörekleniyor insanın içine. İşte tam da bu noktada tuhaf, karmaşık bir duyguya kapılıyor çoğu göçmen. “İyi ki gelmişiz, iyi ki kendimizi kurtarmışız” ile “elimden hiçbir şey gelmiyor, acaba orada mı olmalıydım?” düşüncelerinin harman olduğu, tarif etmesi zor, yakıcı bir duygu bu.

 

 

 

Avrupa'ya düzensiz göç yüzde 30 azaldı ama?!

Hiç yorum yok

16 Nisan 2025

 Avrupa Birliği (AB) sınırlarına yönelik düzensiz göç geçişleri, 2025 yılının ilk üç ayında geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 30 azaldı. Ancak bu düşüş, insan hakları örgütleri tarafından AB’nin Libya ve Tunus gibi ülkelerdeki hak ihlallerine göz yumarak uyguladığı caydırıcı politikaların bir sonucu olarak yorumlanıyor. AB, benzer bir politikayı Afgan ve Suriyeli göçmenleri ülkede tutmak kaydıyla  iktidarın otoriterleşmesine göz yumarak Türkiye  için de uyguluyor.  

 


Veriler Ne Gösteriyor?
AB sınır koruma ajansı Frontex’in açıklamasına göre, düzensiz göçmen akımlarında en belirgin düşüş (yüzde 64) Arnavutluk, Sırbistan, Karadağ ve Kuzey Makedonya güzergâhında kaydedildi. İngiltere’ye geçişlerde ise yalnızca yüzde 4’lük bir azalma görüldü.

İnsan Hakları Gözlemevi’nden (HRW) Judith Sunderland, 2024’teki yüzde 38’lik düşüşle devam eden bu eğilimin, “AB’nin sınırları kapatma stratejisinin insanları daha tehlikeli rotalara zorladığını” vurguladı.

İnsani Bedel: Ölümler ve İhlaller Devam Ediyor
Örgütler, azalan sayıların arkasında büyük bir insani maliyet olduğuna dikkat çekiyor. Sunderland, “Bu istatistikler, Akdeniz’de boğulanların, Belarus-Polonya sınırında geri itilenlerin veya çöllerde mahsur kalanların hikâyelerini gizliyor” ifadelerini kullandı. AB’nin Libya ve Tunus’la yaptığı anlaşmalar, işkence, cinsel şiddet ve keyfi gözaltıların belgelendiği kamplarda mültecilerin tutulmasına yol açıyor.

AB’nin ‘İş Birlikleri’ Suçlama Konusu
Avrupa Anayasal ve İnsan Hakları Merkezi (ECCHR), Akdeniz’deki mültecilere yönelik muamele nedeniyle Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne şikâyette bulundu. ECCHR Hukuk Danışmanı Allison West, “Resmi rakamlar azalmış olsa da Libya ve Tunus’taki insanlık dışı koşullar, AB desteğiyle sürüyor” dedi. Batı, AB’nin “korumadan çok kontrolü önceleyen” politikalarının insan hakları ihlallerini kaçınılmaz kıldığını belirtti.

Ölümler Artıyor, Çocuklar Hedefte
Uluslararası Göç Örgütü (IOM), Kuzey Afrika’dan hareket eden teknelerin durdurulmasının geçişleri azalttığını ancak ölümlerin sürdüğünü açıkladı. 2025’in ilk çeyreğinde en az 555 kişi hayatını kaybetti. UNICEF ise son 10 yılda 3.500 çocuğun Akdeniz’de öldüğünü veya kaybolduğunu duyurdu. IOM, “Düzensiz göç yerine güvenli kanallar oluşturulmalı” çağrısı yaptı.

Sonuç: İstatistikler Gerçeği Yansıtmıyor
Uzmanlar, AB’nin göçü durdurmak için insan hakları ihlallerine ortak olmasını kınarken, rakamların gerçeği tam olarak yansıtmadığını vurguluyor: Daha az “resmi” varış, daha çok gizlenen acı anlamına geliyor.

 

Kaynak: The Guardian

 

Göçmenler olmazsa Avrupa’yı büyük bir nüfus krizi bekliyor

Hiç yorum yok

12 Nisan 2025

Avrupa Birliği (AB) genelinde aşırı sağ partilerin yükselişi ve göçmen karşıtı politikalar, kıtanın demografik geleceğini tehdit ediyor. 2024 seçimlerinde aşırı sağ partilerin kazandığı başarılar, göçmen karşıtı söylemlerin siyasi gündemi şekillendirdiğini gösteriyor. Ancak uzmanlar, göçmenleri dışlayan politikaların Avrupa'nın nüfus krizini daha da derinleştireceği konusunda uyarıyor. 

 


AB'nin resmî istatistik kurumu Eurostat'ın tahminlerine göre, mevcut eğilimler devam ederse AB nüfusu 2100 yılına kadar %6 azalarak 447 milyondan 419 milyona düşecek. Ancak göçmenlerin tamamen dışlandığı bir senaryoda bu düşüş çok daha sert olacak. Eurostat, göçmenlerin olmadığı bir durumda AB nüfusunun 295 milyona kadar gerileyebileceğini öngörüyor. Bu, kıtanın nüfusunun üçte birinden fazlasının kaybedilmesi anlamına geliyor. 

Göçmenler Olmadan İş Gücü ve Ekonomi Tehlikeye Giriyor 

Göçmen karşıtı politikaların yükseldiği İtalya, Fransa ve Almanya gibi ülkeler, göçmenlerin tamamen dışlandığı bir senaryoda ciddi nüfus kayıpları yaşayacak. Örneğin yapılan nüfus projeksiyonlarına göre; İtalya'nın nüfusu 2100 yılına kadar yarıya inebilirken, Almanya'nın nüfusu 83 milyondan 53 milyona düşebilir. Fransa'da ise nüfus 68 milyondan 59 milyona gerileyebilir. Bu durum, iş gücünün azalması ve yaşlı nüfusun artması nedeniyle ekonomik büyümeyi yavaşlatacak ve emeklilik ile sağlık harcamalarını artıracak. 

Avrupa'nın yaşlanan nüfusu, özellikle sağlık ve sosyal hizmetler sektöründe göçmenlere olan ihtiyacı artırıyor. Birçok AB ülkesinde doktor ve hemşire açığının göçmenler tarafından kapatıldığı biliniyor. Uzmanlar, göçmenlerin iş gücüne katılımının artırılmasının, yaşlanan toplumun ihtiyaçlarını karşılamada kritik bir rol oynayacağını vurguluyor. 

Göçmenlerin Katkısı: Camini Köyü Örneği 

İtalya'nın güneyindeki Camini köyü, göçmenlerin nüfus azalmasına karşı bir çözüm olabileceğini gösteren umut verici bir örnek sunuyor. 20. yüzyılın sonlarında genç nüfusun göç etmesiyle neredeyse terk edilme noktasına gelen köy, mültecilerin yeniden yerleştirilmesi projesi sayesinde yeniden hayat buldu. Bugün, 50 mültecinin kalıcı olarak yerleştiği Camini'nin nüfusu 350'ye ulaştı. Köydeki okulun yeniden açılması da projenin sembolik başarılarından biri oldu. 

Camini projesinin kooperatif başkanı Rosario Zurzolo, "Köy yavaş yavaş ölüyordu. Evler, içinde yaşayan olmadığı için yıkılıyordu" diyerek projenin önemini vurguluyor. Köydeki mülteciler, yalnızca nüfusu artırmakla kalmıyor, aynı zamanda yeni iş alanları ve ekonomik faaliyetlerin gelişmesine de katkı sağlıyor. 

Göçmenlerin Ekonomiye Entegrasyonu Kritik Öneme Sahip 

Uzmanlar, göçmenlerin Avrupa'nın demografik sorunlarını tek başına çözemeyeceğini, ancak bu sorunların hafifletilmesinde önemli bir rol oynayabileceğini belirtiyor. Göçmenlerin iş gücüne etkin bir şekilde entegre edilmesi, emeklilik yaşının yükseltilmesi ve vergi reformları gibi diğer önlemlerle birlikte, göçmenlerin katkısı daha anlamlı hale gelebilir. 

LSE’den Profesör Alan Manning, "Göçmenlerin iş bulması ve çalışması kritik öneme sahip. Aksi takdirde, göçmenlerin sosyal yardıma ihtiyaç duyması durumunda bu, sorunu daha da kötüleştirebilir" diyor. 

Göçmenler Avrupa'nın Geleceği İçin Hayati Öneme Sahip 

Avrupa'nın nüfus krizi, göçmenlerin katkısı olmadan çözülemeyecek kadar derin. Göçmen karşıtı politikaların kısa vadeli siyasi kazanımlar sağlasa da, uzun vadede ekonomik ve sosyal maliyetleri ağır olacak. Camini örneği, göçmenlerin yalnızca nüfusu artırmakla kalmayıp, toplumları yeniden canlandırabileceğini gösteriyor. Avrupa'nın geleceği, göçmenlerin entegrasyonunu sağlayacak akılcı politikaların hayata geçirilmesine bağlı.

 

Kaynak: The Guardian

Göçmen Suçları Zirvesi’ne Türk ve Kürt kaçakçılık çeteleri damgasını vurdu

Hiç yorum yok

01 Nisan 2025

İngiltere’de 31 Mart'ta gerçekleştirilen, kırktan fazla ülke ve kuruluşu bir araya getiren ‘Örgütlü Göçmen Suçları Zirvesi’nde, başta Türk ve Kürt kökenli kaçakçılık çeteleri olmak üzere küresel insan ticareti ağlarının finansal kaynakları, teknoloji kullanımı ve sınır ötesi operasyonlarla çökertilmesi konusu masaya yatırıldı. Zirvede, sosyal medya devleri Meta, X ve TikTok’un temsilcileri de kaçak göçün dijital platformlarda çekici hale getirilmesine ilişkin alınacak önlemler de tartışıldı.



Operasyonlar İçin 33 Milyon Sterlinlik Fon
İçişleri Bakanı Yvette Cooper, kaçakçılıkla mücadele için Avrupa, Balkanlar, Asya ve Afrika’daki operasyonları desteklemek üzere 30 milyon sterlinlik fon ayırdıklarını duyurdu. Ayrıca, Savcılık Ofisi’ne (CPS) eklenen 3 milyon sterlinle uluslararası kaçakçıların yargılanması ve sınır ötesi iş birliklerinin güçlendirilmesi planlanıyor. Başbakan Sir Keir Starmer, “Örgütlü göçmen suçlarını, terörle mücadele eder gibi ele almalıyız. Kaynakları birleştirip istihbarat paylaşarak bu ağları kökünden sökebiliriz” dedi.

Türk ve Kürt Kökenli Çetelere Büyük Darbe
Zirve kapsamında, son dönemdeki operasyonlarda Türk ve Kürt kökenli kaçakçılık şebekelerine yönelik önemli tutuklamalar gerçekleştirildiği vurgulandı. Türkiye vatandaşı bir şüpheli, İngiltere’ye bot temin ettiği iddiasıyla gözaltına alınırken, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile ilk kez iş birliği yapılarak Kürt kökenli bir kaçakçılık çetesine bağlı 3 kişi tutuklandı. Bu işbirliği, bölgedeki hassas göç rotalarında istihbarat paylaşımının artırılması açısından dönüm noktası olarak nitelendirildi.

Suriye ve Avrupa’da Çokuluslu Çete Operasyonları
İngiltere Ulusal Suç Dairesi (NCA), Suriyeli bir örgütlü suç grubunun 750 göçmeni Avrupa’ya kaçırdığına dair soruşturma kapsamında tutuklamalar yaparken, Galler’de binlerce kişiyi kaçıran iki şüpheli de mahkum edildi. Belçika’da Şubat ayında gözaltına alınan 6 kişi ise Avrupa’daki çokuluslu bir kaçakçılık ağının parçası olmakla suçlanıyor. Bu operasyonlar, küresel kaçakçılık gelirinin 10 milyar doları aştığı bir dönemde, çetelerin finansal akışlarını kesmeye odaklanıyor.

Teknoloji ve Uluslararası İş Birliği Vurgusu
Zirvede, uzay tabanlı gözetim teknolojileriyle kaçak botların takip edilmesi ve Turks and Caicos Adaları’ndaki düzensiz göçün önlenmesi için JMSC’nin çalışmaları ele alındı. Fransa’nın mobil timler kurarak botları denize indirilmeden engellemesi, Almanya’nın kaçakçılık yasalarını sertleştirmesi ve İtalya ile ortak finansal takip ekipleri oluşturulması da uluslararası taahhütler arasında yer aldı.

“Sınırlar Arası Suç, Sınırlar Arası Çözüm İster”
İçişleri Bakanı Cooper, “Kaçakçılık çeteleri sınırları istismar ederek para kazanıyor. Onları durdurmak için tüm ülkelerin koordineli hareket etmesi şart” ifadelerini kullanırken, hükümetin sığınmacı sistemini iyileştirerek kamu hizmetlerindeki yükü azaltmayı hedeflediği belirtildi. Zirvenin somut çıktıları arasında, NCA’nın Temmuz’dan bu yana 600 bot ve motor ele geçirmesi de dikkat çekti. Uzmanlar, Türk ve Kürt kökenli çetelerin hedef alınmasının Akdeniz ve Balkan rotalarında etkili olacağını öngörüyor.

 

İngiltere uluslararası öğrenciler için cazibesini kaybediyor mu?

Hiç yorum yok

04 Mart 2025

Uluslararası öğrenciler için en popüler destinasyonlardan biri olarak bilinen İngiltere son yıllarda bu özelliğini kaybetmeye başladı. İçişleri Bakanlığı'nın rakamlarına göre, İngiltere'deki yabancı öğrenci vizesi sayısı 2023'te 600.024 iken, 2024'te %31 düşüşle 415.103'e geriledi. Bu düşüş, özellikle uluslararası öğrencilerin ekonomik katkısına bağımlı olan üniversite şehirlerini olumsuz etkiliyor.

 


İngiltere'nin göçmen öğrenciler için çekiciliği, hem politik hem de ekonomik nedenlerle azalıyor. Bu durum, hem üniversiteler hem de öğrenciler için belirsiz bir gelecek anlamına geliyor.

Uluslararası Öğrencilerin Yaşadığı Zorluklar

Coventry Üniversitesi, İngiltere'de Londra dışında en yüksek uluslararası öğrenci oranına sahip üniversitelerden biri. 2022-23 akademik yılında, üniversitenin 35.405 öğrencisinden 16.285'i yabancı uyrukluydu. Ancak, özellikle mezuniyet sonrası iş bulma ve vize kısıtlamaları, göçmen öğrenciler için büyük engeller oluşturuyor. Çinli öğrenci Jingwen Yuan, Coventry Üniversitesi'nde yüksek lisansını tamamladıktan sonra iş bulmak için 3.000 sterlin harcayarak mezun vizesi aldı ancak işsiz kaldı. Yuan, "Çin'deki sınıf arkadaşlarımın hepsi geri döndü. Eğer kalırsak İngiltere hükümetine para ödüyoruz, ama geri dönersek Çin hükümetinden destek alıyoruz" diyerek yaşadığı zorluğu dile getiriyor.

Vize Politikalarının Etkisi

2024 Ocak ayında yürürlüğe giren yeni vize kuralları, uluslararası öğrencilerin ailelerini yanlarında getirme hakkını kaldırdı ve öğrencilerin eğitimlerini tamamlamadan çalışma vizesine geçişini engelledi. Bu değişiklikler, bağımlılar için verilen öğrenci vizesi sayısında %85'lik bir düşüşe neden oldu. Hindistanlı öğrenci Mohammed Abdullah Sayyed, "Uluslararası öğrenciler İngiliz öğrencilerden daha fazla ödeme yapıyor. Bu da birçok öğrenci için İngiltere'yi daha az cazip hale getiriyor" diyor.

Brexit'in Etkileri

Brexit, İngiltere'nin AB öğrencilerini çekme yeteneğini de önemli ölçüde etkiledi. 2021-22 yılında vize ve finansman kurallarındaki değişiklikler, AB'den gelen öğrenci sayısında keskin bir düşüşe neden oldu. İspanyol öğrenci Laura Alonso, Coventry Üniversitesi'nde uluslararası ilişkiler okuyor ve şehirdeki çok kültürlü ortamın kendisini evinde hissettirdiğini söylüyor. Ancak, İngiltere'nin Erasmus+ programından çekilmesinin birçok İspanyol öğrenciyi caydırdığını belirtiyor.

Ekonomik Sonuçlar

Uluslararası öğrencilerin azalması, sadece üniversitelerin finansmanını değil, şehir ekonomilerini de olumsuz etkiliyor. Coventry Üniversitesi'nin analizine göre, uluslararası öğrenciler şehrin ekonomisine yılda yaklaşık 651 milyon sterlin katkı sağlıyor.



Geleceğe Dair Endişeler

Üniversiteler Birliği (Universities UK) CEO'su Vivienne Stern, uluslararası öğrencilerin azalmasının yerel ekonomileri ciddi şekilde etkilediğini vurguluyor. Stern, "Üniversitelerin öğrenci çekmesi, sadece eğitim sektörü için değil, yerel işletmeler, kafeler, berberler ve taksi şoförleri için de büyük bir ekonomik katkı sağlıyor" diyor. Ancak, mevcut politikalar ve vize kısıtlamaları, İngiltere'nin uluslararası öğrenciler için cazip bir destinasyon olma özelliğini koruyup koruyamayacağı konusunda endişelere neden oluyor.


Kaynak: BBC

 

İngiltere'ye uluslararası öğrenci göçünde yüzde yirmi azalma yaşandı

Hiç yorum yok

24 Şubat 2025




Ulusal İstatistik Ofisi'nin (ONS) yayınladığı 2024 yılına ait veriler, İngiltere’ye uluslararası öğrenci göçünde çarpıcı değişiklikler yaşandığını gösteriyor. Haziran 2024 itibarıyla, uzun vadeli göç kapsamında eğitimle ilişkili vizeyle gelen uluslararası göçmenlerin net sayısı 262.000 olarak kaydedildi. Bu rakam, bir önceki yılın 326.000 seviyesinden %20 oranında bir düşüş anlamına geliyor ancak hâlâ 2019 yılındaki 24.000 rakamına göre dokuz kat daha yüksek.

Vize Türlerinde Değişim

2021 yılında uygulamaya konulan Mezun Vizesi (Graduate Visa), uluslararası öğrencilerin eğitim sonrası İngiltere'de kalmalarını kolaylaştıran önemli bir araç oldu. Bu vize, lisans mezunlarına iki yıl, doktora mezunlarına ise üç yıl boyunca çalışma izni sağlıyor. Verilere göre, 2019 yılında eğitim vizesiyle gelenlerin yalnızca %9’u üç yıl içinde farklı bir vize türüne geçiş yaparken, 2021 yılında bu oran %48’e yükseldi.

Brexit ve Pandemi Sonrası Göç 

ONS, Brexit sonrası göçmen davranışlarının değiştiğine dikkat çekiyor. Pandemi sonrası dönemde özellikle Nijerya, Pakistan ve Bangladeş gibi ülkelerden gelenlerin sayılarındaki artış dikkat çekti. Ancak, yeni politikaların etkisiyle bu gruplardaki göçmen sayılarında da belirgin bir düşüş gözlendi.

Öğrenci Göçündeki Değişim

2024 yılı verileri, bu tür vizelere yönelik politika değişikliklerinin etkilerinin tam olarak görülmesi için yeterli değil. ONS, bu değişikliklerin etkilerinin Temmuz 2024 sonrası verilerde daha net anlaşılacağını belirtiyor. Ancak, şu ana kadarki veriler uluslararası öğrenci göçünde genel bir azalmaya işaret ediyor.

Ekonomik ve Sosyal Etkiler

Uluslararası öğrenciler, yalnızca eğitim sektörü değil, aynı zamanda İngiltere ekonomisi için de büyük bir öneme sahip. Öğrenci göçündeki azalma, kampüslerdeki kültürel çeşitliliğin azalmasının yanı sıra yerel ekonomiler üzerinde de etkili olabilir. Uzmanlar, bu alandaki düşüşün sürdürülebilir bir şekilde ele alınması gerektiğini vurguluyor.

 

 

Ayfer Tunç’un “Kuru Kız” romanında göç ve göçmenlik

Hiç yorum yok

20 Şubat 2025




Tuncay Bilecen


Türk edebiyatının üretken yazarlarından biri olan Ayfer Tunç, Nisan 2023’te yayımlanan romanı Kuru Kız’da; mahalle baskısından kadının ailedeki ve toplumdaki rollerine, ekonomik ve sosyal çözülmenin yarattığı ahlaki erozyondan standardize edilen beden ölçütlerinin dışında olanların yaşadığı aşağılanmaya (bodyshaming) kadar birçok farklı konuya değiniyor.

Kuru Kız’ı bir “göç romanı” olarak değerlendirmek zorlama bir çıkarım olsa da roman, sosyal çürümenin her yere sirayet ettiği bir toplumsal yapıda bireysel kurtuluşu sıra dışı bir hikâyeyle göç etmekte bulan bir kadını anlatması bakımından bu yönüyle de irdelenebilir.

Kitabın ana kahramanı Kuru Kız’ın kırk yaşına birkaç ay kala Arjantin’in en güney ucunda, “dünyanın sonu” diye bilinen Ushuaia’ya gitmesiyle başlayan roman, devamında çoğunlukla kronolojik bir sıra izlemeden onun bu yolculuğa çıkmasına neden olan olaylarla devam ediyor.

Adını bilmediğimiz, fiziksel özellikleri nedeniyle kendisine takılan isimle, “Kuru Kız” olarak tanıtılan karakter, Ushuaia’daki ilk zamanlarında geldiği yerle buranın bir karşılaştırmasını yapar. Bu karşılaştırma okuyucuya, Kuru Kız’ı göç etmeye iten sebepler hakkında bir ön fikir verir: “Kendi ülkesindeki insanlar korkunç, buradakiler de harika değiller ama daha az kötücüller, en azından ona karşı” (s.16).  

Aynı şekilde yeni yerleştiği bu yerdeki duygu durumu da terk ettiği yere göre çok farklıdır artık:  “Geride bıraktığı yıllar boyunca güldüklerinin bin katını burada iki yıl olmadan güldü” (s.19). Çünkü Türkiye’deyken gülebilecek, gülse bile bunu gösterebilecek bir çevrede yaşamamaktadır: “Babası öldükten sonra olmaya başlamıştı aralarında (kardeşiyle) böyle neşeli şeyler. Hayattayken güldüklerini pek hatırlamıyordu. Gülmüşlerse de gizli gizli, kendi aralarında” (s.29).

Kuru Kız, başladığı yerde biten (dünyanın sonunda), olay örgüsü itibariyle ucu açık bir roman… Kuru Kız’ın ailesinden başlayarak yaşadığı muhite, topluma ve ülkeye kadar çevresini sarıp sarmalayan kötülükler silsilesinden bilgiye açlığı sayesinde kurtulmasını konu alan roman, sözü edilen katmanların her birinde yer yer trajik hikâyeleri de barındırıyor. Hatta bu bakımdan kitabın zaman zaman arabesk bir iklime büründüğünü söylemek de mümkün. Örneğin, Kuru Kız dışındaki tüm aile bireylerinin ölümlerine tek tek tanıklık ettiğimiz romanda; anne 36, baba 50, erkek kardeş ise 37 yaşında hayatını kaybeder.

Yıllar içinde peş peşe gelen bu ölümler her seferinde Kuru Kız’ı biraz daha yalnızlaştırır, en sonunda yazarın adını vermediği ama İstanbul olmadığını bildiğimiz (çünkü erkek kardeşi İstanbul’a kaçıyor) bir şehrin yoksul mahallesinde eski, kagir bir binada yapayalnız kalır. Fakat bu onu aşağı çeken bir yalnızlık değil, kendisini gerçekleştirme potansiyelini ortaya çıkaran bir yalnızlıktır. Her birinin ayrı bir acı verdiği ve onu belli kalıpların içine soktuğu aile içi rollerden azadedir artık. “Özgürlük olduğunu o sırada bilmediği bu tuhaf, coşkulu duygu henüz damarlarına nüfuz etmemişti ama edeceğini anlamıştı, varlığını ele geçireceğini tahmin ediyordu. Büyük temizliğe oturma odasındaki ağır vitrinle değil annesinin zamanından kalma gardıropla başladı” (s.163).

Kuru Kız, aile ilişkilerinin dışına çıkarak mahalleye, topluma ve oradan da ülkeye bakan, bunu da yüksek sesle, göze sokarak değil, birbirine bağlı hikâyelerdeki sosyo-politik detaylar ve gözlemler üzerinden veren bir roman. Bu bakımdan aile içinde, oda paylaşımında bile kendisini gösteren cinsiyetçi tutum, tek başına kalan Kuru Kız’ın evine göz koyan akraba ve komşular, kentsel dokunun rantçı yaklaşımlarla bozulmasının mahalle ve komşuluk ilişkilerine yansıması, siyasetle organik ilişkisi olan görgüsüz ve aç gözlü mafyatik müteahhit profili, tarikat şeyhlerinin kentsel rantın dağıtımındaki yeni rolleri gibi birçok karakter ve tema romanda yer alıyor.

Kuru Kız, etrafını saran ona tecavüz etmek isteyen, özel hayatını merak eden ve fütursuzca mahremiyetini ihlal eden, bahçesine evine el koymak isteyen bu gözü dönmüş topluluktan öğrenme merakı ve bilinci sayesinde kurtulur. Sözünü ettiğimiz bu bilinç durumu bir aydınlanmadan ziyade Kuru Kız’ın içinde kendisiyle açtığı bir çeşit iletişim kanalı yoluyla yaşanır. Bu iletişim kanalı sayesinde kendi içinde olayların muhasebesini yapar, vicdanıyla yüzleşir. Roman boyunca sürekli “tanrısıyla” konuştuğuna şahitlik ederiz. “Kardeşinin ardından acı çekmeyi başka bir zamana bırakmıştı. Gecenin, tanrısıyla konuşacağı ileri saatlerine” (s.138). “Rüyadan sonra tanrısıyla konuştu, kardeşinin hakkı olan hayattan zevkli bir yudum bile alamadan gittiği için çok acı çektiğini söyledi” (s.149). “Tanrısına interneti anlatmaya doyamıyordu, sanki tanrısı bu buluştan haberdar değilmiş ve ondan öğrenmekten çok hoşlanıyormuş gibi” (s.150). “Tanrısı onu yatıştırmak için yatağının başucunda bekliyor oluyordu. Yüzü olmayan, bedeni olmayan, sesi olmayan, olmayan sesi bazen annesininkine, bazen olmayan bir sevgilininkine benzeyen tanrısı” (s. 174). “Tanrısı coşkuyla destekliyordu, onu yüreklendiriyordu. Git, yeter ki git. Canlan, yaşa” (s. 202).

Kuru Kız’ın göç ederek kendi kurtuluşunu gerçekleştirmesinde içindeki sonsuz öğrenme aşkı önemli rol oynamıştır. YouTube’taki gezginlerin gezip gördüğü yerleri merak etmeyle başlayan bu aşk zamanla bir tutkuya dönüşür. Artık büyük bir açlıkla her şeyi merak etmektedir. “Hayatını ikiye ayırıyordu, internetten önce ve internetten sonra” (s.150). Etrafında, saf, kıt akıllı, kandırılmaya müsait olarak görülen Kuru Kız, öğrenme merakı sayesinde komşuların, akrabaların, mahalle sakinlerinin elinden kurtulmuş, internetten bulduğu bir emlak şirketine evini satmayı başarmış ve böylelikle ancak hayalinde yapabildiği yolculuğa tek başına çıkabilmiştir.

Ayfer Tunç; Kuru Kız’da fiziksel, sosyal ve ekonomik olarak dezavantajlı bir konumda olan bir kadının göç ederek kurtuluşunu konu alırken, örtük olarak “bilgi güçtür” mesajını da okuyucuya duyuruyor.  

 

Ayfer Tunç, Kuru Kız, Can Yayınları, 2023, 216 sayfa


*Bu yazı ilk defa Göç Dergisi'nde Temmuz 2024'te yayınlanmıştır. 

https://dergi.tplondon.com/goc/article/view/882

Liverpool'da maskeli bir grubun saldırısına uğrayan Egemen Özdemir'le söyleşi

Hiç yorum yok

14 Şubat 2025

Kings College'de Bankacılık ve Finans alanında yüksek lisansını tamamlayıp mezun vizesiyle Londra'da yaşamını sürdüren Egemen Özdemir geçtiğimiz hafta Liverpool'da maskeli bir grubun saldırısına uğradı.

Bisikletli Gazete söyleşilerinin bu bölümünde Egemen Özdemir ile yaşadığı bu tatsız olaya ilşkin yaptığımız söyleşi yer alıyor.







Muhafazakâr Parti'nin süresiz oturum süresi beş yıldan on yıla çıkarılsın” önerisi tartışma yarattı

Hiç yorum yok

06 Şubat 2025

İngiltere’de Muhafazakâr Parti lideri Kemi Badenoch, göçmenlerin süresiz oturum izni almasını zorlaştıracak yeni bir göç politikası önerisini duyurdu. Buna göre, çalışma vizesiyle İngiltere'ye gelen göçmenlerin süresiz oturum izni alabilmesi için gereken süre beş yıldan on yıla çıkarılacak. Ayrıca, bu süreçte sosyal yardım veya sosyal konut talep eden göçmenler, kalıcı oturum hakkı elde edemeyecek.




Badenoch, vatandaşlık ve süresiz oturum hakkının yalnızca İngiltere'ye gerçek anlamda bağlılık gösteren göçmenlere verilmesi gerektiğini savundu. Yeni plana göre, sabıka kaydı bulunan veya kamu fonlarına bağımlı olan göçmenlerin başvuruları da reddedilecek.

İçişleri Bakanlığı’na göre, süresiz oturum izni alan kişiler 12 ay sonra İngiltere vatandaşlığına başvurabiliyor. Ancak Muhafazakâr Parti, vatandaşlık başvurusu için süresiz oturum hakkına sahip olma süresini bir yıldan beş yıla çıkarmayı öneriyor. Eğer bu değişiklik kabul edilirse, göçmenlerin İngiltere vatandaşlığına başvurabilmesi toplamda 15 yıl sürecek.

Yeni düzenlemenin, hükümetin önümüzdeki hafta parlamentoda görüşeceği Sınır Güvenliği, Sığınma ve Göçmenlik Yasası’na eklenmesi planlanıyor. Muhafazakâr Parti, önerinin 2021 yılına kadar geriye dönük olarak uygulanmasını istiyor. Ancak insan hakları savunucuları, bu düzenlemenin binlerce göçmenin haklarını kısıtlayacağını ve entegrasyonu zorlaştıracağını dile getiriyor.

Göç politikaları konusundaki sert açıklamalar, Reform UK partisinin artan popülaritesiyle bağlantılı olarak değerlendiriliyor. Bazı gözlemciler, Muhafazakâr Parti’nin göçmen karşıtı seçmenlerin desteğini kaybetmemek için bu tür açıklamalar yaptığını öne sürüyor. Yeni düzenlemeler, İngiltere’de göçmen hakları konusundaki tartışmaları daha da alevlendirecek gibi görünüyor.

 

Brexit 5. yılında: ne değişti?

Hiç yorum yok

31 Ocak 2025

31 Ocak 2020'de Birleşik Krallık, Avrupa Birliği'nden (AB) resmen ayrıldı. Bu tarih, Birleşik Krallık'ın 47 yıl boyunca sürdürdüğü siyasi bağları kopardığı bir dönüm noktası oldu. BBC, Brexit’le birlikte neler değiştiğini özetleyen bir yazı yayınladı.



Brexit'in beş yıl sonrasında etkileri halen tartışma konusu olmaya devam ediyor. Hem ekonomik hem de siyasi yönden yeni değişikliklerin olası olduğu belirtilirken, AB ile ilişkilerin geleceği de belirsizliğini koruyor.

Ticarette Düşüş Gözlemlendi

Ekonomistler, Birleşik Krallık'ın 1 Ocak 2021'de AB tek pazarı ve gümrük birliğinden çıkışının ticarete olumsuz yansıdığı görüşünde. AB ile serbest ticaret anlaşması yapılmasına ve gümrük vergilerinin önlenmesine rağmen, artan evrak işlemleri ve lojistik engeller, işletmeler için ticareti zorlaştırdı. Ancak bazı ekonomistler, uzun vadede AB düzenlemelerine tabi olmamanın yapay zeka gibi belirli endüstrilerde avantaj sağlayabileceğini belirtiyor.

Göç Politikaları Değişti

Brexit kampanyasında göç ana tartışma konularından biriydi. AB serbest dolaşım hakkı sona erdi ve 2021'de yeni bir göç sistemine geçildi. AB vatandaşları ve diğer ülkelerden gelenler, Birleşik Krallık'ta çalışabilmek için çalışma vizesi almak zorunda kaldı. Bu düzenleme AB'den göçü azaltırken, sağlık ve bakım sektörlerinde büyük bir işgücü açığının ortaya çıkmasına neden oldu. Aynı zamanda, AB dışından gelen göçmen sayısında artış gözlemlendi.

Seyahat Kuralları Değişti

AB ile serbest dolaşım sona erdiği için Birleşik Krallık vatandaşları, AB sınırlarında "AB/EEA/CH" geçiş noktalarını kullanamıyor. AB'ye vizesiz seyahat 90 günle sınırlandırıldı. 2025 itibariyle, AB yeni bir Elektronik Giriş-Çıkış Sistemi (EES) uygulamasını devreye sokacak. Bu sistemin sınır geçişlerinde bekleme sürelerini artırabileceği belirtiliyor.

Hukuki ve Vergisel Bağımsızlık

Brexit'in en büyük savunucularından biri, Birleşik Krallık'ın AB yasalarına tabi olmamasıydı. Brexit sonrasında 6.900'den fazla AB yasası Birleşik Krallık hukukuna dahil edildi. Ancak, 2023 itibariyle 600 yasa iptal edildi ve 500 finans yasasının kaldırılması planlanıyor.

Ekonomik Sonuçlar Tartışılmaya Devam Ediyor

2016 referandumunda tartışma konusu olan "AB'ye gönderilen para" meselesi de halen gündemde. Brexit öncesinde Birleşik Krallık, AB bütçesine yıllık 18.3 milyar sterlin katkıda bulunuyordu. Ancak AB'den ayrılmak, bu fonların yeniden dağıtımını gerektirdi. Şimdiye kadar AB tarım destekleri ve yapısal fonlarının yerini ulusal programlar aldı.

 

Kaynak: BBC

Birleşik Krallık'a göç edenlerin sayısı azalıyor mu?

Hiç yorum yok

27 Ocak 2025

The Office for National Statistics (ONS) göçe ilişkin güncel istatistikleri yayınladı. Buna göre, Haziran 2024 itibariyle bir önceki yıla göre % 20’lik (175 bin kişi) düşüşle  Birleşik Krallık’a 728.000 kişi geldi.  

 


Kaynak: BBC


ONS’ye göre ilgili dönemde gelen 1,2 milyon kişiden 479.000 kişinin Birleşik Krallık'tan ayrıldığını tahmin ediliyor.

Haziran 2024'e kadar olan 12 ayda Birleşik Krallık'ta yaşamaya gelen 1,2 milyon kişinin % 5'i (58.000) zaten Britanya vatandaşıydı.

% 10'u (116.000) AB vatandaşı veya Norveç, İzlanda, Lihtenştayn ve İsviçre'dendi.

Yaklaşık % 86'sı ise (1,0 milyon) AB dışındaki ülkelerden gelenlerden oluşuyordu.
Bunların da % 82'si (845.000) çalışma yaşında, (16-64 yaş arası) % 17'si (179.000) çocuk (16 yaşın altında), % 8'i (84.000) sığınma talebinde bulundu
.

Hintli göçmenler (116.000) bu bir yıllık bu süre boyunca gelen AB dışındaki göçmenler arasındaki en büyük grubu oluşturuyor.

İçişleri Bakanlığı rakamlarına göre, ilgili dönemde 432.225 öğrenci vizesi verildi. Bu da önceki 12 aylık döneme göre % 13’lük bir azalmaya tekabül ediyor.

ASGARİ GELİR GARANTİSİ ARTTI

Birleşik Krallık'ta çalışmak isteyen çoğu kişinin hala puan tabanlı sistem (PBS) aracılığıyla vize başvurusunda bulunması gerekiyor. Ancak yeni yürürlüğe giren kurallar uyarınca 11 Nisan 2024'ten beri daha yüksek maaşlı bir iş teklifi sunmaları gerekiyor.

Başvuru sahiplerinin yıllık en az 38.700 £ kazanmaları gerekiyor. Bu da önceki kuralda yer alan yıllık gelir (26.200 £) garantisine göre neredeyse %50'lik bir artışa tekabül ediyor.

Yeni kuralları açıklayan o zamanki İçişleri Bakanı James Cleverly, 2022'de Birleşik Krallık'a gelmeye hak kazanmış 300.000 kişinin artık hak kazanmayacağını iddia etmişti.

AİLE BİRLEŞİMİNE BAŞVURANLARIN SAYISI ARTTI

İçişleri Bakanlığı verilerine göre, Haziran 2024'te sona eren yılda 84.403 aile birleşimi vizesi verildi; bu, önceki 12 aylık döneme göre %12'lik bir artış anlamına geliyor.

Aile birleşimi vizesine aşağıdaki gruplar başvurabilir:
* Eşiniz veya partneriniz
* Nişanlınız veya evlilik öncesi sivil partner adayınız
* Çocuğunuz
* Ebeveyniniz
* Size uzun süreli bakım sağlayacak akrabanız
Aile irleşimi vizesinden yararlanmak için ayrıca iyi derecede İngilizce bildiğinizi göstermeniz  ve Birleşik Krallık'ta birlikte yaşayacağınız kişinin minimum gelir eşiğini karşılaması gerekir.


Bu, başlangıçta önceki 18.600 £ rakamından keskin bir artışla 38.700 £'a yükseltilecekti. Ancak yeni kuralların aileleri ayırma riskini taşıdığına dair uyarılardan sonra, önceki hükümet yeni minimumu 29.000 £ olarak düşürdü. Daha önce aile birleşimi vizesini yapan bir çiftin yeni gelir eşiğini karşılaması gerekmez.

İçişleri Bakanlığı istatistikleri, Haziran 2024'e kadar olan 12 ayda Birleşik Krallık'ta sağlık ve sosyal hizmetlerde çalışmak üzere gelen kişilere 89.095 vize verildiğini gösterdi. Bu, önceki 12 aya göre % 26'lık bir düşüşe tekabül ediyor.


AB, göçmenlere yönelik ihlaller nedeniyle Tunus’a yaptığı yardım ödemelerini yeniden düzenliyor

Hiç yorum yok

24 Ocak 2025

Avrupa Birliği (AB), Tunus’ta göçmenlere yönelik cinsel şiddet, dayak ve insan kaçakçılığına iş birliği gibi çok sayıda insan hakları ihlalinin ortaya çıkmasının ardından bu ülkeye yaptığı yardım ödemelerini yeniden düzenliyor.



Guardian gazetesinin yayımladığı soruşturma raporunda, Tunus Ulusal Muhafızlarının göçmenlere tecavüz ve şiddet uyguladığı, hatta bazı durumlarda insan kaçakçılarıyla ortak hareket ettiği ileri sürülmüştü. Bu vahim iddialar, AB’nin Tunus ile olan mali iş birliğini sorgulamasına yol açtı.

AB Komisyonu, gelecekteki yardım ödemelerinin, insan hakları ihlali olmadığının doğrulanması şartına bağlı olacağını duyurdu. Yeni düzenlemeler, önümüzdeki üç yıl boyunca Tunus’a aktarılması planlanan milyonlarca avroyu kapsayacak. Bu karar, AB’nin 2023 yılında Tunus ile yaptığı ve eleştirilere konu olan göç anlaşmasında insan haklarından çok, göç akışını azaltmaya odaklandığına dair tartışmaları yeniden gündeme getirdi.

Guardian’ın raporu, Tunus’ta göçmenlerin sistematik bir şekilde tecavüz ve dayak gibi uygulamalara maruz kaldığını ortaya koymuş, bu durum uluslararası kamuoyunda büyük yankı uyandırmıştı. Özellikle çocukların da bu şiddet döngüsüne dahil edilmesi, AB’yi harekete geçmeye zorlayan önemli bir faktör oldu.

AB Komisyonu, bu insan hakları ihlallerine karşı daha sıkı önlemler alınacağını ve 2027’ye kadar insan haklarını merkeze alan bir dizi alt komite kurularak denetim mekanizmalarının geliştirileceğini belirtti. AB Komisyonu Sözcüsü, bu değişimi bir “yeniden dinamizm kazandırma” adımı olarak tanımladı.

Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said’in geçen yıl ikinci kez seçilmesinin ardından, ülkede göçmen hakları aktivistlerine ve medyaya yönelik baskılar arttı. Bu durum, Tunus’un otoriter bir yönetim anlayışına kaydığı eleştirilerini beraberinde getirdi.

AB Ombudsmanı Emily O’Reilly, AB’nin göç politikalarında insan haklarının göz ardı edilmemesi gerektiğini vurguladı. O’Reilly, özellikle AB fonlarının insan hakları ihlalleri durumunda askıya alınması için açık kriterlerin belirlenmesi gerektiğini ifade etti.

İnsan hakları örgütleri, AB’nin Tunus’a karşı sergilediği daha sert tutumun, diğer göç anlaşmaları yapılan Mısır ve Moritanya gibi ülkeler için de benzer bir örnek teşkîl edebileceğini düşünüyor.


Kaynak: The Guardian

 

© Tüm hakları saklıdır
Tasarım by Orbay Soydan