kadın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kadın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Reading'te 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü coşkuyla kutlandı

Hiç yorum yok

11 Mart 2025

İngiltere’nin Reading kentinde, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, sanatçı Zeyno Durar’ın muhteşem performansıyla Coley Park Community Centre’da kutlandı. 8 Mart 2025 Cumartesi günü gerçekleşen etkinlik, kadın dayanışmasına ve baharın gelişine vurgu yapan renkli bir atmosferde geçti.

 


Konserde, Zeyno Durar, Mezopotamya ve Anadolu’nun zengin kültürel mirasını yansıtan Türkçe ve Kürtçe eserlerle izleyicileri büyüledi. Sezen Aksu’nun “Ünzile” adlı eseri, Neşet Ertaş’ın türküleri ve Kürtçe olarak seslendirilen “Şerîna min”, “Qumrike” ile “Wehar” gibi parçalar seyircinin büyük beğenisini topladı.

Sanatçının kızı Rengin’in, annesiyle birlikte Sezen Aksu’nun “Aldatıldık” şarkısını düet olarak seslendirmesi ise salondan büyük alkış aldı.



Konserde Zeyno Durar’a, bağlamada Levent Canen, gitarda Erdal Yapıcı, ritimde Kaan Yol ve kemanda Minor Atabek gibi değerli müzisyenler eşlik etti. 

Rengin Kadın Korosu’ndan 8 Mart konseri: “direniş ve sevda türküleri"

Hiç yorum yok

05 Mart 2025

Rengin Kadın  Korosu, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü  dolayısıyla Londra Millfield Theatre’da konser verdi.  Gecede, Rengin Göçmen Kadın Öyküsünde dereceye giren yazarlar için ödül töreni de düzenlendi.

 


Londra’da faaliyetlerini sürdüren Rengin Kadın Korosu, 2 Mart Pazar günü, Londra Millfield Theatre’da “Direniş ve Sevda" türküleri temalı konseri ile dinleyicilere özel bir akşam yaşattı. Londra’da, 2020 yılında Sosyalist Kadınlar Birliği tarafından pandemi döneminde kurulan koro, konserde özenle seçilmiş yirmi eser seslendirdi.  

Konserde ayrıca 2. Rengin Göçmen Kadın Öyküleri Yarışması’nın “Saklı Çekmece” adını taşıyan kitabı için ödül töreni düzenlendi. Salonda hazır bulunan jüri üyeleri sahneye çıkarak yarışmada dereceye giren yazarlara teşekkür ettiler.

Jüri üyesi ve yazar Dursaliye Şahan, “Bu kitapta göçmen kadınların kaleminden hikayeler var. Hemen hemen hepsi gerçek yaşam hikayelerinden damıtılmış satırlar. Bence bu aslında bir yarışma değil, bir yazma etkinliği, kısaca ‘tanık öyküleri’” dedi.



 Almanya’dan gelen jüri üyesi Gülsen Gülbeyaz ise “Muhteşem bir çalışmaydı. Rengin Kadın Korosu’nu bu kadar yoğun bir çalışma içerisinde tanımış olmak ve yarışmaya katılanların öykülerini okumak, değerlendirme yapmak, sonrasında yazarları ile burada tanışmak muhteşem bir şey, anlatmam mümkün değil. Bu çalışmayı bir kadın hafızasına koyulacak çalışma olarak görüyorum” diye konuştu.

Sosyalist Kadınlar Birliği adına yapılan konuşmada ise son zamanlarda artan göçmen karşıtı söylemlerin göçmen kadınların yaşamlarını daha da zorlaştırdığına dikkat çekildi. Erkek egemen şiddete, kapitalizme karşı mücadelenin önemine işaret edilen konuşmada “Savaşa, ırkçılığa, yoksulluğa ve kadın cinayetlerine karşı kadın grevine!” denildi. 8 Mart’ta saat 15:00’te Gandalf’s Corner’da, saat 18:00’de Manor House Station önünde yapılacak eylemlere katılım çağrısı yapıldı.

2. Rengin Göçmen Kadın Öyküleri “Saklı Çekmece” kitabı, Göçmen İşçileri Kültür  Derneği’nden (GIK-DER)  temin edilebilir.

 

 

 

“Hayal kurmak ve hayallerimi gerçekleştirmek için yaşıyorum”

Hiç yorum yok

03 Mart 2025

 Besteci ve şarkıcı Melis Bilen dört yıldan bu yana Londra’da yaşıyor. “Londra’yı görür görmez bu şehre âşık oldum” diyen şarkıcıyla, hayatı ve müzik çalışmaları üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.  

         


                                                                                     

Melis merhaba, Yüzmeden su balesine, danstan şarkıcılığa kadar birçok alanda çalışmaların bulunuyor. Seni kısaca tanıyabilir miyiz?

İstanbul’da doğdum. Darüşşafaka Lisesi ve ardından Sabancı Üniversitesi'ni bitirdim. Müzik ve dans çocukluk hayalimdi, oldukça hiperaktif ve sanat ve spor meraklısı bir yapım vardı. İlkokul korosunda, lisede okul orkestrasında yer aldım, dans takımıyla basketbol maçlarında akrobatik şovlar yaptım.

Daha sonra yüzme ve su balesi takımıyla beraber spor ve sanat kollarımı genişlettim. Su Balesi'nde Yunus 3 yarışmasında Türkiye birinciliğim bile var. Benim için su balesi, suda dans ve müzik demekti. Dans ve müzik, suda, karada ya da havada, hiç fark etmez, en büyük tutkumdu. Aslında bu noktada şanslı bir çocuktum, enerjimi yönlendirebileceğim bu farklı dallar bana daha çocukken sunulmuştu.

Derken üniversitede bambaşka bir dal okudum; Endüstri Mühendisliği. Bunun nedeni biraz da ülkemizin garanti meslek mantığıyla bizi, doktorluk, mühendislik, hukuk vs. gibi kesin para kazanacağımız mesleklere doğru yönlendirmesiydi. Sabancı Üniversitesi'nden mezun olduktan sonra kalbimdeki sahne ve sanat fırtınalarına dayanamayıp mühendisliği bir kenara bırakarak hayalimi gerçekleştirmeye karar verdim. O sıra Yetenek Sizsiniz yarışması ilk defa Türkiye'ye gelmişti. Katıldım ve yarı finallere kalarak müzik yolculuğumu başlattım. O günden beridir de 12 yıldır sahnedeyim.

Sanatçı, söz yazarı, besteci, model ve dansçı kimliklerimle yoluma devam ediyorum. Hayal kurmak ve hayallerimi gerçekleştirmek için yaşıyorum.

Bugüne kadar müzikle ilgili yaptığın çalışmalardan biraz söz eder misin?

2014'te İngilizce bir bestemle İsviçre Eurovision Ulusal Seçmeleri’nde yarı finale kaldım. Bugüne kadar 200 kadar Türkçe ve İngilizce beste yaptım. Avrupa'da ve Kıbrıs'ta pek çok konser verdim ve sonunda İngiltere'ye yerleştim.

2019'da Pamuk Kalplim adli single'ımı yayınladım ve şarkının klibini İngiltere'de çok meşhur bir şatoda çektim. Bu şatoda Sherlock Holmes ve Robin Hood gibi dünyaca ünlü filmler de çekilmişti. Şarkımı çok beğenen North Manchester FM radyosu, beni konuk alarak İngilizce şarkılarımın yanı sıra bana bu Türkçe şarkımı da canlı seslendirtti.

2022 Mayıs'ta yayınladığım This is My Year şarkım BBC Radyo'da çalındı. Türkiye'de ise bu şarkımla "Yılın En İyi Besteci, Söz Yazarı ve Ses Sanatçısı Ödülü"nü aldım. Şu sıralar yeni yayınlayacağım şarkılarım çok daha heyecan verici olarak ilerliyor. Ayrıca İngiltere'deki konserlerim yaz tatilinin ardından başlıyor.

Sizi Londra’ya hangi rüzgâr attı?

Yurt dışında yaşamak benim en büyük hayallerimden biriydi. Daha önyargısız bir ortam, daha özgür davranabilmek, kadınların değerinin bilindiği, sanatı ve sanatçıyı destekleyen medeni bir düzen hayal ediyordum. Kendimi geliştirebileceğim, kendim olabileceğim, ayrıca İngilizce müzik yapıp dünyaya açılabileceğim bir yer arıyordum. Bu niyetle ciddi ciddi dünyayı gezmeye başladım. Beni en çok Los Angeles ve Amsterdam etkilemişti. Bu sırada yöntem de düşünüyordum. Derken bir gün Los Angeles'tan İstanbul'a dönerken Londra aktarmalı olan uçağımı kaçırdım ve bir gece zorunlu olarak Londra'da kalmam gerekti. İste o gün bu şehrin enerjisine vuruldum. Londra'ya âşık oldum. Döndüğümde acaba nasıl İngiltere'yle yollarım kesişir diye bir arayışa girdim. Sağ olsun, yakın bir arkadaşım Ankara Anlaşması'ndan bahsetti. Havalara uçtum. Ben de sanatçı mesleğimle Ankara Anlaşması'na başvurdum ve şükür ki dört yıldır buradayım.

Londra’daki çalışmalarınızdan biraz söz eder misiniz?

Londra, Manchester, Liverpool, Cheshire gibi birçok şehirde özel davetlerde sahne alıyorum. Ayrıca Londra ve Essex'te düzenli sahne aldığım mekânlar vardı. Yaz itibariyle ara verdim. Yakında tekrar başlayacağım. Yeni bir şarkım üzerinde çalışıyorum. Çok pozitif, mod yükselten, kıpır kıpır dans ettiren bir parça.

Öte yandan modellik yapmaya devam ediyorum. Cheshire'da düzenli olarak modelliğini yaptığım ve katalog çekimlerine gittiğim butikler var. Çok keyifli geçiyor. Ayrıca partnerimle beraber üç yıldır bir pırlanta dükkânı işletiyoruz. Yolunuz Cheshire"a düşerse beklerim: "Pink Diamond Tarporley".

Düzenli olarak sahne aldığınız mekânlar var mı?

Şu an için halka açık olacak iki büyük konser üzerinde çalışıyorum. Biri Londra'da, diğeri Chester'da. Dansçı ekibimle renkli koreografik şovlarımızla İngilizce ve Türkçe şarkılarımı harmanlayacağım müthiş keyifli bir şölen olacak. Bunun için oldukça heyecanlıyım. Tarihler netleştiğinde buradan herkese duyuracağım. Hepinizi şimdiden bu coşkulu geceye davet ediyorum. Takipte kalın!

 

Instagram: @melisbilenmusic

Youtube: www.youtube.com/piyannooo

Tiktok: @melisbilenmusic

Facebook - https://www.facebook.com/melisbilen

Twitter - https://twitter.com/melisbilen

Website: www.melisbilen.com

 


* Bu yazı ilk defa Olay gazetesinde yayınlanmıştır. 

https://olaygazete.co.uk/video/hayal-kurmak-ve-hayallerimi-gerceklestirmek-icin-yasiyorum.html

 

Rengin Kadın Korosu’nun düzenlediği ikinci öykü yarışması sonuçlandı

Hiç yorum yok

07 Ocak 2025

Rengin Kadın Korosu tarafından düzenlenen ve bu yıl ikincisi gerçekleştirilen Göçmen Kadınlar Öykü Yarışması’nın sonuçları açıklandı. Farklı ülkelerde yaşayan göçmen kadınların yoğun ilgi gösterdiği yarışmaya İngiltere başta olmak üzere Almanya, Amerika, İsviçre, Fransa, İskoçya, Birleşik Arap Emirlikleri ve Lüksemburg’dan toplam 60 öykü gönderildi.



Yarışmanın seçici kurulu Dursaliye Şahan, Fergül Yücel, Gülsen Gülbeyaz, İlden Dirini, Serpil Arslan, Şükran Bağcık ve Vicdan Özerdem’den oluştu. Kurulun titizlikle yaptığı değerlendirme sonucunda belirlediği 24 öykü, etkinliğin adını taşıyan ve ikincisi yayımlanacak olan ortak bir kitapta toplanarak okuyucuyla buluşacak.



Yarışmada iki öykü birinciliği paylaştı: ‘Küçük Mavi Defter’ (Burcu Özer Katmer /

İsviçre) ve (Hatice Demir Kaya / İngiltere).

İkincilik ödülünü ‘Boş Arsa’ (Nur Şen / Almanya) kazanırken, üçüncülüğe ‘Unutmak İçin’ (Onur Feray Dönmez / İngiltere) adlı öykü layık görüldü.

Londra’da Sosyalist Kadınlar Birliği bünyesinde kurulan ve Göçmen İşçiler Kültür Derneği’nde 2020 yılından bu yana faaliyetlerini sürdüren Rengin Kadın Korosu, sanatsal etkinlikleriyle göçmen kadınların kendilerini geliştirmeleri için çeşitli alanlar yaratmaya devam ediyor. Öykü yazma etkinliği de bu anlamda önemli bir rol üstlendi. Yazarların göçmen kadın olma koşuluyla katılım sağladığı yarışmaya gösterilen ilgi, beklenenin üzerinde gerçekleşti.

Rengin Kadın Korosu Yönetim Kurulu üyesi Şirin Akgül, yaptığı açıklamada seçici kurul tarafından belirlenen öykülerin kalıcı olabilmesi ve gelecek kuşaklara aktarılabilmesi amacıyla kitap haline getirileceğini duyurdu. Akgül, jüri üyelerinin gelen öyküleri büyük bir titizlik ve hakkaniyetle değerlendirdiğini vurgulayarak, “Bu tür yazın çalışmalarının kadınların yaratıcı düşünme becerilerini geliştirirken, duygu ve düşüncelerini daha etkili şekilde ifade etmelerine olanak sağladığını” ifade etti.

Yarışmanın ödül töreni, Rengin Kadın Korosu’nun 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar

Haftası kapsamında, ‘Direniş ve Sevda Türküleri’ni seslendirecekleri Millfield Theatre’da sahne alacakları özel konser gecesinde gerçekleştirilecek. Aynı etkinlikte, seçkilerin yer aldığı ‘Rengin Göçmen Kadın Öyküleri 2’ kitabının tanıtımı da yapılacak.

 

YARIŞMA SONUÇLARI

Birincilik

‘Küçük Mavi Defter’ Burcu Özer Katmer / İsviçre

‘Jemma’ Hatice Demir Kaya / İngiltere 

 İkincilik

 ‘Boş Arsa’ Nur Şen / Almanya 

 Üçüncülük

 ‘Unutmak İçin’ Onur Feray Dönmez / İngiltere

 

Mansiyon

 ‘Bizden Biri’ Evren Altunkaş / İskoçya

‘Püripak Hanım’ Nur Engin / ABD

‘Göç Mevsimi’ Nükhet Esetekin / İngiltere ‘Sessiz Dostluklar’ Safiye Tosun / Fransa

 

Kitaba Girmeye Hak Kazanan Öyküler

‘Bir Pazar Günü’ Bermal Melik / Almanya

‘Bir Külbahar Sabahı’ Burçak Büyükişleyen Gönül / BAE

‘Diya Diya’ Deniz Güven / İngiltere

‘Kardeşimin Kafesi’ Eda Bayraktar / İngiltere

‘Korkudan Hep Korkudan’ Esra Bakay / Almanya

‘Anonim Yasinler’ Fatma Mutlu / İngiltere

‘Zaman Zaman’ Gül Greenslade / İngiltere

‘Uğultu’ Gökçe Karabulut / Lüksemburg

‘Pembeli Kadın’ Meltem Çimen / Almanya

‘Beyaz Dut Ağacının Altında’ Müge Erdoğmuş / İngiltere

‘Ben Seni Çok Sevdim Cankuş’ Nida Karadağ / İngiltere

‘Kalpteki Fay Kırıkları’ Nurcan Ören / İsviçre ‘Kına Saçlı Kadın’ Seray Genç / İngiltere

‘Çalınan Yaşamlar’ Rengin Akgün / İngiltere

‘Saksıdaki Çiçek’ Seher Koç / Almanya

‘Papatyalar’ Sidem Samsun / Almanya

 

Seçici Kurul Üyeleri

Dursaliye Şahan

Fergül Yücel

Gülsen Gülbeyaz

İlden Dirini 

Serpil Arslan

Şükran Bağcık 

Vicdan Özerdem

 




 


“İthal gelin olmak göçmenlikten de zor"

Hiç yorum yok

09 Kasım 2024

İthal Gelinler kitabının yazarı Pelin Markirt, kitabın yazım sürüveni yazdı. 





Pelin Markirt

Öğrenci iken tarih kitaplarında öğrendiğimiz ilk konulardan biri göçmen bir toplumdan geldiğimizdi. Türlü türlü nedenlerle insanoğlu göçmüştü farklı diyarlara. İstilalardan korunmak için yüksek yerlere ve dağlara hatta yeraltı kentlerine, daha zengin yiyecek bulabilmek için sulak bölgelere, nehir kenarlarına, sanayi devriminden sonra köylerden kentlere fabrikalarda çalışmak üzere…

İTHAL GELİNLERLE İLK TANIŞMA

Benim ilk göçmenlik yolculuğum ise Erasmus eğitimim nedeniyle Hollanda’ya taşınmakla başlamıştı. İş bulabilmek için yıllar önce göç dalgası ile Türkiye’den göç eden insanları tanıdım önce. Göçmenlerle ilgili gözlemler yapıyordum. Türkiye'den göç edenler çoğunlukla aynı mahallede yaşıyordu, yıllardır orada olup da bir kelime Hollandaca öğrenememiş olmalarına şaşırıyordum. Beni genç kadınlarla tanıştırıyorlardı, birçoğu çok genç, birkaç yıl veya ay önce Türkiye’den gelin olarak gelmişti. Sivas’tan, Antep’ten, Maraş’tan… Buradan anladım ki bu genç kadınlar “ithal gelin”di. Yakın arkadaşım aracılığıyla evini ziyaret ettiğim bir kadının göç hikayesi beni derinden etkilemişti. Daha iyi koşullarda Avrupa’da yaşayabilmek için aynı köyde doğup büyüdüğü uzaktan bir akrabası ile evlenerek yurt dışına taşınmıştı. Bu kadının, eşinden şiddet gördüğünü, ayrıldığını, devletten nasıl destek aldığını kendi ağzından dinledim. Bu konuyu biraz araştırınca, bu kadınların birçoğunun ‘yalnız anne’ olarak hayatlarına devam ettiğini gördüm. Eşlere uzaklaştırma kararları, çocukların velayetleri, mahkemeler gibi çetrefilli konular hayatıma bu noktada girmiş oldu. Kayınvalide baskısından paranoyalar geliştirenler mi dersiniz? İntihara kalkışanlar mı dersiniz? Bu durum, bende bir farkındalık oluşturdu ve aklımın bir köşesinde hep durdu. 



KİTABIN YAZILMA HİKÂYESİ 

Londra’da pandemiyi yalnız geçirirken kadın ve göçmenlik odaklı bir kitap yazmak istiyordum, İthal Gelinler’i kaleme aldım. Avrupa’ya, hatta Amerika’ya ithal gelin olarak giden kadınların göç hikayelerini ve gittikleri ülkede yaşadıklarını kitabımla aktarmaya çalıştım. Göçmenliğin zor olduğunu bilmekle birlikte, ithal gelin olarak göçmenliğin daha da zor olduğunu görüşmecilerimin aktardıklarından öğrenmiş oldum. Kitabımdan bunlara dair bazı çarpıcı noktaları göçmen kadın gözünden sizlere ulaştırayım.

Almanya’ya gelin giden ilk kahramanım Yağmur, eşiyle anlaşamadığı ve eşinden hamileyken bile şiddet gördüğü için iki çocuğunu alıp kadın sığınma evinde yaşamak zorunda kalıyor. Çalışma izni yok, yaşadığı ülkenin dilini hiç öğrenememiş, kursa gitmemiş. Tamamen eşinin ekseninde bir hayat kurduğu için kendi sosyal çevresini kuramamış, yalnızlık ve çaresizlik en temel sorunları arasında. Göçmenlere has birtakım hastalıklardan temizlik hastalığı geliştirmiş zaman içerisinde.

KİTABIN KAHRAMANLARI

Diğer kahramanım Zana, çok mutlu bir evlilik yapmasına rağmen, çok sevdiği mesleği olan tekstil mühendisliğini İspanya’da devam ettirememiş, kariyerinden feragat etmenin üzüntüsünü yaşıyor zaman zaman. Güzel Türk kahvaltılarına ve ailesine hasret…Eşi bir İspanyol ve yemek saatlerine uyum göstermekte epey zorlanıyor.

İthal gelin Burcu, toplumsal baskılar nedeniyle iki kere başarısız nişanlılık yaşadıktan sonra evlenerek İsviçre’ye göç ediyor. İtalyan kantonunda yaşamasına rağmen, dili çok az öğreniyor. İkiz bebeklerinin doğumunda ebeyi tam anlayamadığı için kontrollere zamanında gitmiyor ve kaptığı enfeksiyon nedeniyle ölümden dönüyor. Evi terk etmek istese, gidebileceği bir kapının olmadığını, hatta nereden ve nasıl bilet alınabileceğini bile bilmediğini ifade ediyor. Dil bariyerinden dolayı, komşularıyla sosyalleşememekten mustarip…

Diğer kahramanım Lorin, Belçika’nın sakin kasabasında mutlu ve huzurlu bir hayat sürüyor ancak on yıl önce buraya gelin geldiğinde Türk usulü kuaför dahi bulamamış. Türkiye’ye dair her şeyde hemen duygusallaşıyor, yakınlarının özel günlerini kaçırdığı için ya da sevdiklerinin zorlu dönemlerinde fiziksel olarak yanında olamamaktan dolayı kendisini eksik hissediyor. Ne Belçika’ya ne de Türkiye’ye ait hissediyor kendisini, kısacası arafta.

Başka bir kahramanım Öykü, İngiltere’de, yaşadığı bölgenin halkını soğuk buluyor, gerçek dostluklar kurmakta zorlanıyor çünkü çok az sosyalleşebiliyor. Londra’da kullanılan Cockney İngilizcesini duyunca, kitaplarda öğrenilen dil ile yasayan dilin ne denli farklı olduğunu görüyor. Eşi İtalyan olduğu için, vizesi tamamen eşine bağlı. Bu ülkede ailesinden kimse olmadığı için anne olma konusuna mesafeli çünkü anne olunca desteğe ihtiyaç duyacağını biliyor.

Altıncı kahramanım Alev, Montreal’e taşınınca bir barda çalışıyor, bir süre sonra Fransızca eğitim veren üniversitede doktora yaparak akademisyen oluyor. Alev aynı Alev ancak barda çalışan Alev ile doktoralı Alev’e Quebec halkın bakış açısı bir değil. Gurbette sarma sararken bile hüzünleniyor ve ailesine, sevdiklerine özlemi hiç bitmiyor.

Son kahramanım İpek, toplumsal nedenlerle görücü usulü evleniyor, hiç tanımayarak evlendiği eşinin eşya biriktirme hastalığı olduğunu fark ediyor, eşinden şiddet görmesi nedeniyle Amerika’yı terk ederek ayrılıyor ve Türkiye’de sıfırdan bir yaşam kurmak zorunda kalıyor.



YEDİ KADIN, YEDİ COĞRAFYA

Sonuç olarak, karantina sürecinde göçü farklı bir perspektiften ele almak istedim. Göçmenlik, yeni kültüre, yeni dile adaptasyon derken, kadının eş zamanlı olarak evliliğin sorumluluklarına da hızlıca alışması gerekiyor. Her bireyin alışma süresi de farklı oluyor. Zaman geçtikçe yaşadığı ülkenin dilini öğrenemeyen, çevresini tanıyamayan, kültüre adapte olamayan kadınlarda öğrenme süreci düzgün işlemiyor. Bu noktada, eşlerin ve ailelerinin hatta arkadaş çevresinin yardım ve desteği ön plana çıkıyor. Yeterli desteği göremeyenler ve engellenmiş hissedenler ise travmalar yaşıyor. Hepsinin ortak duygusu ise kaçınılmaz olarak “özlem”.

Yazmış olduğum kitapla yedi kadının, yedi ithal gelinin dünyasına girdim, göç psikolojilerini derinlemesine hissettim. Kim bilir dünyanın dört bir yanında yaşayan ithal gelinler nasıl zorluklar yaşıyor? Göç, insanlığın soyu tükeninceye kadar devam edeceğe benzediği gibi her biri ayrı bir kitap konusu olacak ithal gelin öyküleri de devam edecek.

Keyifli okumalar.

İthal Gelinler kitabını Türkiye'den temin etmek için

👇

https://tinyurl.com/4ufs58x2

İthal Gelinler kitabını İngiltere, ABD, Almanya ve İtalya'dan temin etmek için

👇

İthal Gelinler – Press Dionysus


Kaynak: Talentra Recruitment Agency

Kitap Hakkında

“Evlilik kumar gibidir” derler, öyleyse yurtdışına gelin gitmek “Rus ruleti oynamak” değildir de nedir?

İthal Gelinler’de, 2000’li yılların başlarında Adıyaman’ın Kara Dantel Sokağı’ndan mutlu bir gelecek umuduyla evlenip yurtdışına giden genç kızların başından geçenler kahramanlarının ağzından aktarılıyor.

Yedi kadın, yedi dünya, yedi coğrafya…

Yeni başlangıçlar!

Göçmen yazar Pelin Markirt tarafından, tek başına geçirdiği üç aylık karantina sürecinde kaleme alınan bu kitap, kadınlığın ve göçmenliğin temel sorunlarını iç içe geçmiş akıcı hikâyelerle sunuyor okuyucuya.

Markirt, evlilik nedeniyle başka ülkelere göç eden kadınlarda öne çıkan çaresizlik, öfke, umut, özlem gibi duygu durumlarını sinematografik bir dille anlatıyor İthal Gelinler’de.

Yazar Hakkında

Güneş’in dünyada en güzel doğup en güzel battığı dediği topraklarda, Mezopotamya’nın parçası Adıyaman’da doğan Pelin Markirt, yazı yazmaya küçük yaşlarda ilgi duymaya başladı. Ortaokul ve lise yıllarında okumakta olduğu Adıyaman Anadolu Lisesi’nde tiyatro ve müzik çalışmalarında yer aldı. Bilkent Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde burslu olarak okuduğu sırada Radyo Bilkent’te halkla ilişkiler alanında gönüllü öğrenci olarak çalıştı. Erasmus değişim programı bursu kazanarak bir dönem Hollanda’da Groningen Üniversitesi’nde işletme ve yönetim eğitimi gördü. Bankacılık ve finans alanında uzun yıllar çeşitli rollerde görev aldı ve Boğaziçi Üniversitesi’nde Finans Mühendisliği alanında yüksek lisansını tamamladı.  Bilgi Üniversitesi tarafından düzenlenen Fenomen Romancılarımız Sertifika Programı’na katılarak yaratıcı yazarlık konusunda çalışmalarda bulundu.

Kendisini sanatın her dalına âşık biri olarak tanımlayan yazarın; çizgi film karakterleri çizmek, resim yapmak, dans etmek ve şarkılar söylemek hobileri arasındadır. Bunun yanı sıra seyahat etmekten çok hoşlandığı için seyahat yazıları da yazmaktadır. Türkçe, Kürtçe, İngilizce, İtalyanca ve Almanca bilmektedir.

Araştırma yapmaktan oldukça keyif alan yazar, 2019’dan bu yana Londra’da kurduğu yönetim danışmanlığı şirketi ile yaşamını İngiltere’de bir göçmen kadın olarak sürdürmektedir.



Pelin Markit'le “İthal Gelinler" kitabı üzerine söyleşi

Hiç yorum yok

23 Ağustos 2024

 Göçmen yazar Pelin Markirt'le yeni yayımlanan kitabı "İthal Gelinler" üzerine sohbet ettik.






- Yurtdışına gelin gidenlerin hikâyeleri...

- İthal gelinler yurtdışında ne umuyor ne buluyorlar?

- İthal gelinlerin uyum süreçleri nasıl geçiyor?

- Kitapta mutlu sonla biten hikâyeler var mı?

KİTAP HAKKINDA 

“Evlilik kumar gibidir” derler, öyleyse yurtdışına gelin gitmek “Rus ruleti oynamak” değildir de nedir?

İthal Gelinler’de, 2000’li yılların başlarında Adıyaman’ın Kara Dantel Sokağı’ndan mutlu bir gelecek umuduyla evlenip yurtdışına giden genç kızların başından geçenler kahramanlarının ağzından aktarılıyor.

Yedi kadın, yedi dünya, yedi coğrafya…

Yeni başlangıçlar!

Göçmen yazar Pelin Markirt tarafından, tek başına geçirdiği üç aylık karantina sürecinde kaleme alınan bu kitap, kadınlığın ve göçmenliğin temel sorunlarını iç içe geçmiş akıcı hikâyelerle sunuyor okuyucuya.

Markirt, evlilik nedeniyle başka ülkelere göç eden kadınlarda öne çıkan çaresizlik, öfke, umut, özlem gibi duygu durumlarını sinematografik bir dille anlatıyor İthal Gelinler’de.

Yazar Hakkında

Güneş’in dünyada en güzel doğup en güzel battığı dediği topraklarda, Mezopotamya’nın parçası Adıyaman’da doğan Pelin Markirt, yazı yazmaya küçük yaşlarda ilgi duymaya başladı. Ortaokul ve lise yıllarında okumakta olduğu Adıyaman Anadolu Lisesi’nde tiyatro ve müzik çalışmalarında yer aldı. Bilkent Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde burslu olarak okuduğu sırada Radyo Bilkent’te halkla ilişkiler alanında gönüllü öğrenci olarak çalıştı. Erasmus değişim programı bursu kazanarak bir dönem Hollanda’da Groningen Üniversitesi’nde işletme ve yönetim eğitimi gördü. Bankacılık ve finans alanında uzun yıllar çeşitli rollerde görev aldı ve Boğaziçi Üniversitesi’nde Finans Mühendisliği alanında yüksek lisansını tamamladı.  Bilgi Üniversitesi tarafından düzenlenen Fenomen Romancılarımız Sertifika Programı’na katılarak yaratıcı yazarlık konusunda çalışmalarda bulundu.

Kendisini sanatın her dalına âşık biri olarak tanımlayan yazarın; çizgi film karakterleri çizmek, resim yapmak, dans etmek ve şarkılar söylemek hobileri arasındadır. Bunun yanı sıra seyahat etmekten çok hoşlandığı için seyahat yazıları da yazmaktadır. Türkçe, Kürtçe, İngilizce, İtalyanca ve Almanca bilmektedir.

Araştırma yapmaktan oldukça keyif alan yazar, 2019’dan bu yana Londra’da kurduğu yönetim danışmanlığı şirketi ile yaşamını İngiltere’de bir göçmen kadın olarak sürdürmektedir.

“Hayata yeniden başlamak, benim uzmanlık alanım”

Hiç yorum yok

11 Ağustos 2024

Caz sanatçısı Dolunay Obruk 2019’dan beri Londra’da yaşıyor. Çeşitli mekânlarda ve festivallerde sahne alan sanatçı, cazın dışında, çocuklara ve yetişkinlere yönelik kişisel gelişim ve sanat eğitimleri de veriyor. Dolunay Obruk’la yaptığı bütün bu çalışmalar hakkında bisikletli gazete için konuştuk.


 

                                                                                                  

 

Dolunay, seni başta caz yorumcusu ve sanatın birçok dalında çalışmaları olan biri olarak tanıyoruz. Bize kısaca kendini tanıtır mısın?

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Grafik Tasarım mezunuyum. Ardından, Bilgi Üniversitesi Caz Bölümü ile müzik kariyerimi başlattım. Hem müzik hem de tasarımla ilgileniyorum. Sanat çalışmalarıma felsefe, psikoloji ve kişisel gelişimi ekledim. YouTube’da bir teknoloji kanalım var. TRT Müzik TV’de sunuculuk yaptım, radyo programlarım oldu. Yaratıcı düşünme üzerine eğitimler veriyorum.

Bu kadar farklı işlerle meşgul olmak seni yormuyor mu?

Beni hiç yormuyor. Tam tersine ne kadar çok şey üretirsem, problem çözme üzerine ne kadar çok insanlarla iç içe olursam o kadar motive oluyorum. Daha da çok çalışmak istiyorum. Bunları birbirinden ayrı değil de bir ağacın dalları gibi tanımlıyorum.

Sanırım bu biraz da yaptıklarını “çalışma” olarak görmemekle ilgili bir durum…

Ben de öyle düşünüyorum. Hep “ben hiç çalışmadım, sadece beni mutlu eden işleri yaptım” derim.

Seni Londra’ya hangi rüzgâr attı?

Türkiye’de şarkılar yazıyor, konserler veriyor, albümler yapıyordum. Caz konserleri derken, dünya müziğine evrildi durum. Her şey çok güzel giderken, sistem değişmeye başladı. Suya yazı yazmak gibi oldu emekler… Ve hayatta olabilecek en kötü şeye dönüştü; kendi değerimi sorgulamaya başladım. Düşündüm. Burada hata bende değil, şu andaki koşullarda dedim ve koşullarımı değiştirmeye karar verdim. Global bir insanım; Global Talent vizesine başvurdum, kabul edildim, Londra’ya geldim. Burada konserlere, özel derslere başladım. Musicians Union’ın Eğitim ve Canlı Performans Komiteler’ine seçildim. Sanatı ve felsefeyi araç olarak kullanarak, kişisel gelişim danışmanlıkları vermeye başladım.

Peki, ne umdun ne buldun?

Burada konser veriyorken, Covid salgınıyla birlikte hayat durdu. Uluslararası uçuşlar açılınca Türkiye’ye gidip, konserlere online olarak devam ettim, belediyelerle iş birlikleri yaptım. İngiltere’de ortam toparlandığında da geri geldim. Maceralı bir başlangıç oldu yani.

Aradaki farklara gelince; burada bir sistem var. Mesela gov.uk web sayfasının büyük hayranıyım. E tabii insan, sistemin sistemsizlik olduğu bir yerden buraya gelince biraz bocalıyor. Burada her alanda rahatça başvurabileceğin kurumlar, yetkililer var; muhatabın var. En önemlisi, cevap alıyorsun. Ben, kavramsal olarak, devlet nedir, vergi nedir, vatandaş nedir, vergi ne zaman verilir, nereye gider, ne zaman geri alınır, bütün bunları burada öğrendim. Üstelik İngiltere vatandaşı bile değilim. Üreten insanın, planlarını projelerini hayata geçirebiliyor olması çok büyük bir özgürlük ve yaşam sevinci. Bana bu koşulları sağlayan her ortamda üretmeye devam edeceğim.

Londra’da cazla ilgili neler yapıyorsun?

Sistem, o anlamda da işliyor. Burada bir festivale çok önceden başvuruyorsun. Burası büyük bir pazar ve çok büyük bir müzik endüstrisinden söz ediyoruz. Farklı dalların birbirine girmediği, spesifik alanlarda ve net koşullarda çalışılan ciddi bir ortam var. Bu yıl, Londra Caz Festivali’nde bir konserim olacak. Dünyada, ülkemi temsil etmeyi hep çok önemsedim. Hindistan, Güney Kore ve daha birçok ülkede verdiğim konserler ve albümlerim, ödüllerim sayesinde Global Talent Visa ile burada yaşıyorum. İngiltere’deki son konserim, Wimbledon Tenis Turnuvası’nda oldu.

Türkiyeli toplumun mekânlarında konserler veriyor musun?

Evet ama caz fikri bizim insanımızı bazen ürkütebiliyor. Oysa cazın içine birçok şey katabilir, her şeyi caza çevirebilirsin. Ben türküleri de caza çeviren bir insanım. Yazdığım şarkıların çoğu Türkçe. Rahat dinlenebilen bir müzik yaptığımı bildiğim için “korkacak bir şey yok, sakin olun, kendinize bir şans verin” diyorum. Dolayısıyla bu cesareti gösteren mekânlarla çalışıyoruz. Benim konserlerim çok eğlencelidir. Kulüpler, restoranlar, özel organizasyonlar, ev partileri, ödül törenleri, hepsinde sahne alıyorum.

Bizim toplumun mekânlarında şöyle bir sorun yaşıyoruz. Maalesef süreklilik arz edemiyoruz. Burada bizim toplumun en güçlü olduğu yer restorancılık sektörü. Çin restoranının bile işletmecisi Türk çıkıyor. Demek ki biz bu alanda çok iyiyiz. Bu çok güzel bir şey. Bunun içine müzik koymak da çok tatlı bir fikir. Fakat bunun için bir müzik direktörüyle anlaşmalısın. Nasıl mutfaktaki malzemenin ne olacağına şef karar veriyorsa, müziğin nasıl olacağına da işi bilenin karar vermesi gerekir. Yani caz gecesi yapıp, ardından dansöz çıkartıp, bir gün viyolonsel getirtip sonra da fasıl yaparsan, belirli bir konsept olmadığı için müşterinin de sadakatini bekleyemezsin. Bir mekânda, canlı olmasa bile günün hangi saatinde hangi tür müziğin çalacağı, çok dikkatli hesaplanmalıdır. Bu yüzden her hafta şu mekândayım diyemiyorum.

Yeni gelen göçmenlere dair bir şey yapıyor musun caz dışında?

Kişisel gelişime çok önemi veriyorum, eğitim içerikleri üretiyorum. Yaratıcı düşünme atölyeleri yapıyorum. Covid’ten sonra insan psikolojisi çok etkilendi her yerde. Göç de kolay bir süreç değil. Danışanlarımla, bunu toparlamaya çalışıyoruz. Hayata yeniden başlamak isteyen ve bu konuda ne yapacağını bilemeyenler için danışmanlık veriyorum. NHS’in resmi sayfasında da yer alan, hamileler için, anne ve bebek sağlığına olumlu etki edecek ses, nefes ve beden çalışmalarım var. Bunun yanı sıra Mindful-singing eğitimleri veriyorum.

Bundan sonrası için neler yapmayı planlıyorsun?

Konserlere, yeni şarkılar yazmaya ve zaman zaman açtığım, yaratıcı düşünme ve kişisel gelişim atölyelerime devam etmeyi düşünüyorum. Bu çalışmaları kitaba dönüştürmeyi planlıyorum.

Açıkçası, dünya, bizim gezegen… Bugün Londra’dayım yarın başka bir yerde olabilirim. Kendimi faydalı hissettiğim ve beni besleyen her yerde yaşar; çalışır, üretir, beslenirim.

www.dolunayobruk.com

 https://www.instagram.com/dolunayobruk/


👉Söyleşiyi Spotify'dan dinlemek için tıklayın







*Bu yazı ilk defa 29 Ağustos 2022'de Olay Gazetesi'nde yayınlanmıştır. 

https://olaygazete.co.uk/kultur-sanat/dolunay-obruk-hayata-yeniden-baslamak-benim-uzmanlik-alanim.html

© Tüm hakları saklıdır
Tasarım by Orbay Soydan