brexit etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
brexit etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Brexit 5. yılında: ne değişti?

Hiç yorum yok

31 Ocak 2025

31 Ocak 2020'de Birleşik Krallık, Avrupa Birliği'nden (AB) resmen ayrıldı. Bu tarih, Birleşik Krallık'ın 47 yıl boyunca sürdürdüğü siyasi bağları kopardığı bir dönüm noktası oldu. BBC, Brexit’le birlikte neler değiştiğini özetleyen bir yazı yayınladı.



Brexit'in beş yıl sonrasında etkileri halen tartışma konusu olmaya devam ediyor. Hem ekonomik hem de siyasi yönden yeni değişikliklerin olası olduğu belirtilirken, AB ile ilişkilerin geleceği de belirsizliğini koruyor.

Ticarette Düşüş Gözlemlendi

Ekonomistler, Birleşik Krallık'ın 1 Ocak 2021'de AB tek pazarı ve gümrük birliğinden çıkışının ticarete olumsuz yansıdığı görüşünde. AB ile serbest ticaret anlaşması yapılmasına ve gümrük vergilerinin önlenmesine rağmen, artan evrak işlemleri ve lojistik engeller, işletmeler için ticareti zorlaştırdı. Ancak bazı ekonomistler, uzun vadede AB düzenlemelerine tabi olmamanın yapay zeka gibi belirli endüstrilerde avantaj sağlayabileceğini belirtiyor.

Göç Politikaları Değişti

Brexit kampanyasında göç ana tartışma konularından biriydi. AB serbest dolaşım hakkı sona erdi ve 2021'de yeni bir göç sistemine geçildi. AB vatandaşları ve diğer ülkelerden gelenler, Birleşik Krallık'ta çalışabilmek için çalışma vizesi almak zorunda kaldı. Bu düzenleme AB'den göçü azaltırken, sağlık ve bakım sektörlerinde büyük bir işgücü açığının ortaya çıkmasına neden oldu. Aynı zamanda, AB dışından gelen göçmen sayısında artış gözlemlendi.

Seyahat Kuralları Değişti

AB ile serbest dolaşım sona erdiği için Birleşik Krallık vatandaşları, AB sınırlarında "AB/EEA/CH" geçiş noktalarını kullanamıyor. AB'ye vizesiz seyahat 90 günle sınırlandırıldı. 2025 itibariyle, AB yeni bir Elektronik Giriş-Çıkış Sistemi (EES) uygulamasını devreye sokacak. Bu sistemin sınır geçişlerinde bekleme sürelerini artırabileceği belirtiliyor.

Hukuki ve Vergisel Bağımsızlık

Brexit'in en büyük savunucularından biri, Birleşik Krallık'ın AB yasalarına tabi olmamasıydı. Brexit sonrasında 6.900'den fazla AB yasası Birleşik Krallık hukukuna dahil edildi. Ancak, 2023 itibariyle 600 yasa iptal edildi ve 500 finans yasasının kaldırılması planlanıyor.

Ekonomik Sonuçlar Tartışılmaya Devam Ediyor

2016 referandumunda tartışma konusu olan "AB'ye gönderilen para" meselesi de halen gündemde. Brexit öncesinde Birleşik Krallık, AB bütçesine yıllık 18.3 milyar sterlin katkıda bulunuyordu. Ancak AB'den ayrılmak, bu fonların yeniden dağıtımını gerektirdi. Şimdiye kadar AB tarım destekleri ve yapısal fonlarının yerini ulusal programlar aldı.

 

Kaynak: BBC

Ayrımcılığa mı uğruyoruz, ayrımcılık mı yapıyoruz?

Hiç yorum yok

03 Temmuz 2024

“Londra’ya geldiğinizden bu yana ayrımcılık deneyimi yaşadınız mı?” Göçmenlere sahada sorduğumuz sorulardan biri de bu… Bu soruyu sorarak aydınlatmak istediğimiz birçok nokta var aslında; ama bazen öyle oluyor ki ayrımcılığa uğradığını söyleyen kişinin ayrımcı bir dil kullandığına şahit oluyorsunuz.  


Tuncay Bilecen


Ayrımcılık olarak tarif edilen olgu; kişinin ayrımcılık olarak neyi tarif ettiği, dil becerisi, ev sahibi toplumla kurduğu ilişki, emek piyasasındaki konumu, yerleşilen toplumun sosyo-ekonomik yapısı, ulusal politikaları, kültürel benzerlik ve farklılıklarına göre değişebilir. Bütün bu parametreler “ayrımcılık deneyimi” olarak yaşanan olayın boyutunu belirliyor; çünkü bazen göçmenin ayrımcılık olarak ifade ettiği şey yaşadığı toplum açısından olağan bir durum da olabiliyor. 


“GOOD GOOD!”


Bizim kültürel kodlarımızda “small talk” dedikleri bir hadise yok. Biz birine halini hatırını sormak istediğimizde, bunu gerçekten istediğimiz ve karşı tarafın halini merak ettiğimiz için sorarız genellikle. Şimdi bu kültürel kodlarla Londra’ya gelmiş birinin birkaç selamlaşma sonrasında yaşadığı hayal kırıklığını düşünün. Bunu hepimiz yaşamışızdır. İlk geldiğim günlerde konuk olduğum üniversitenin ortak mutfağında karşılaştığım bir akademisyen selam verdikten sonra “how is it going?” diye sormuştu, bu soru üzerine üç dakika konuştuğumu hatırlıyorum. Karşımdaki kişi ağzı açık beni dinlemek zorunda kaldı. Oysa sonradan öğrendim ki bu soruya verilen yanıt “good good!”tan ibaretmiş. Yaşadığım bu kültürel çatışmayı bir ayrımcılık deneyimi olarak ifade edebilir miyiz? Elbette hayır. 


Kendi kültürel değerlerini referans noktası yapmak üstelik başka bir toplumda yaşarken bu konuda ısrarcı olmak uyum sürecini uzatmaktan başka bir işe yaramıyor. Buradan bağlı olduğumuz kültürel değerleri terk edelim, içinde yaşadığımız toplumun değerlerini kabul edelim mesajı çıkarılmasın.   


TOPLUMUN İMAJINI BOZANLAR


Ayrımcılık sadece kültürel farklılıklarla ilgili bir durum değil elbette. Son yıllarda, özellikle aşırı sağın yükseldiği ülkelerde karşımıza çıkan yabancı düşmanı politik söylem, göçmen karşıtı yasalar, kamusal alanda yapılan ayrımcı muamele göçmenler için hayatı daha da zorlaştırabiliyor. 


Görüşmeler sırasında “burada hiç ayrımcılıkla karşı karşıya geldiniz mi?” sorusunu sorduğum bir görüşmeci şu cevabı vermişti: “Eskiden halk seviyordu insanları. Şimdi sevmiyorlar, ters bakıyorlar. Dünyanın her yerinde ırkçılık var. Diyorlar ya İngiltere’de ırkçılık yok, olmaz olur mu? İnsanların ülkesine geliyorsun ilticacı olarak, insanların ülkesindeki malları gasp ediyorsun, iş olanaklarını alıyorsun…  İster istemez bundan hoşlanmıyorlar.”


Başka bir görüşmeci ise Türkiyeli toplumun içinden çıkan bazı kişilerin toplumun imajını olumsuz yönde etkilediğini söylüyordu: “Bir yandan Türkiyeliler aslında burayı canlandırdılar, marketler, restoranlar çok ciddi etkileri var, ama çok abuk sabuk şeylerde de Türklerin çok kötü şeyleri var… Yok, bilmem Diana’nın cenazesinde çiçek çalan Türk, yok bilmem Kraliçe’nin kuğusunu yiyen Türk… Yani böyle o kadar saçma sapan şeylerle Türkler ortaya çıkıyor ki, yok bilmem en büyük mafyanın başında Türk mafyası… Adamlar ırkçılık yapsa da haklı.”


“AYRIMCILIK YAPSALAR DA HAKLILAR”


Göçmenler zaman içerisinde yaşadıkları sosyal ortama adapte olurken, nasıl ilk geldikleri sırada oraya son yerleşmiş olan göçmen grubu tarafından dışlanıyorlarsa, bulundukları yeri sahiplenme duygusuyla kendilerinden sonra gelen göçmen grubunu da dışlamaya başlıyorlar. Bu dışlama bazen değerler, tutum ve davranışlar üzerinden de tezahür edebilmektedir. Ayrımcılık deneyimine ilişkin sorulara verilen cevaplardan çıkan ilginç sonuçlardan biri de göçmenlerin ayrımcılığı olumlaması, adeta haklı görmesi veya yeni gelen göçmen gruplara karşı ayrımcı bir dil kullanması idi: “İngilizler Londra’da kalmıyorlar artık. Boşalttılar Londra’yı… Londra, kozmopolitik, bütün ülkelerin insanların bulunduğu bir yer oldu. (Ayrımcılık) yapsalar da ben haklı buluyorum. Çok iyi bir şeyler yapmıyoruz. Altlarında Türkler’in en son model arabalar (…) aynı zamanda yardım alıp da bütün bunları yapan yine Türkler… Şimdi bunları düşününce bizim ülkemize böyle yabancılar gelse, ülkeyi böyle kullansalar, acaba biz böyle aman ne güzel der miyiz? Hiç sanmıyorum. Onun için ben biraz normal görüyorum yani. Yapsalar da normal görüyorum.”


GÖÇMENİN GÖÇMENE AYRIMCILIK YAPMASI


Ayrımcılık deneyimi kamusal alandan ziyade daha çok işyerlerinde hissediliyor. Bir görüşmeci yaşadığı deneyimden yola çıkarak buna ilişkin “invisible border” örneğini vermiş, eşit koşullarda yarışılsa bile üst düzey görevlere Türkiyelilerin gelmesinin çok daha zor olduğunu belirtmişti. Doğrudan olmasa da hissedilen bir ayrımcılık yaşadıklarını belirtenler bunu karşı tarafın “üstten bakması” olarak ifade ediyorlar. 


Ayrımcılığa en çok uğrayan göçmenlerin bir süre sonra yeni gelen göçmenlere ilişkin ayrımcı bir dil kullanması göçmenlik psikolojisinin tipik özelliklerinden biridir. Bir görüşmeci, kendi deneyiminden yola çıkarak Türkiyeli göçmenler arasında siyahlara veya diğer göçmen gruplarına ilişkin bulunan önyargıların devam ettiğini belirtmektedir: “Ezildiğini hisseden ezeceği başka bir grup bulduğunda kendini şahlanmış hissediyor.  Sınıf çatışmasından çok güç çatışması desek daha iyi olur belki. Bence işin içinde ırkçılık da var. İlk geldiğim yıllarda dikkatimi çekiyordu. Otobüste otururken Türkçe konuşan birileri kimse Türkçe bilmiyormuş gibi yüksek sesle konuşuyor. Onların siyahlara ve Hintlilere karşı ırkçı yorumlarına şahit oluyorsun.” 


“PEKİ, BİZİM TOPLUM AYRIMCILIK YAPIYOR MU?”


Kendisinin uğradığı ayrımcı muameleyi duygulanarak anlatan; ama birkaç dakika sonra özellikle sonradan gelen göçmenlere ilişkin fark etmeden ayrımcı ifadeler kullanan çok kişiyle karşılaştım. Bu yüzden artık görüşmelerde “peki, bizim toplum ayrımcılık yapıyor mu?” sorusunu da soruyorum. Bu soruya gelen bir yanıtla yazıyı sonlandıralım: “Çok, bir kere siyahları sevmiyorlar zenci diyerek. Hintli, Pakistanlı ve Bangledeşlileri sevmezler. Siyahlarla evliliğe çok tepki gösteriyorlar. Çok rahatsız oluyorlar. Aslında başka bir kültürden evliliğe karşılar. Mesela aydın görünen birinin ben şöyle dediğine şahit oldum: ‘Ya bizim köyden kimse yok ki kardeşimi evlendirelim.’ Düşünün o kadar. Bırak Türkiyeli olmayı, kendi köyünden birini istiyor kardeşini evlendirmek için. O kadar artık. Ben şöyle düşünüyorum, Türkiye’deki insanlar son otuz yılda ilerlediler, ama otuz yıl önce buraya gelenler o dönemde kaldılar. Maalesef zihniyet olarak hiç değişmediler.” 


Fotoğraf: Brexit oylaması sonrasında göçmenlerin çoğu daha fazla ayrımcı muameleye kaldıklarını ifade ediyor.  


İngiliz halkının çoğunluğu Brexit’in bir hata olduğunu düşünüyor

Hiç yorum yok

17 Haziran 2023

 YouGov’un yaptığı son anketler, İngiltere halkının Brexit oylamasında Avrupa Birliği’nden ayrılma kararı çıkmasından dolayı pişmanlık duyduğunu ortaya koyuyor. İngilizlerin % 56’sı birlikten ayrılmanın yanlış bir karar olduğunu düşünüyor.

 


                                                                               

 

YouGov yaptığı düzenli anketlerle İngiltere halkının belli konular üzerindeki nabzını ölçüyor. Bu anketlerden biri de Avrupa Birliği’nden ayrılmanın sonuçları üzerine. Örneğin Kasım ayının sonunda yapılan bir ankette “AB geçiş dönemi 31 Aralık 2020'de sona erdi. O zamandan beri Brexit'in iyi mi yoksa kötü gittiğini mi düşünüyorsunuz?” sorusuna “oldukça iyi gidiyor” ve “çok iyi gidiyor” yanıtını verenlerin oranı sadece % 12 iken, “oldukça kötü gidiyor” ve “çok kötü diyenlerin” oranları toplamı % 59’u buldu.

İngiltere’nin 31 Aralık 2020'de AB'den ayrılmasından bu yana iki yıl geçti. Bu iki yıl boyunca pandemi sonrası koşullara ve dünya genelinde yaşanan ekonomik istikrarsızlığa paralel olarak İngiltere ekonomisi geriye gitti. YouGov’un konuya ilişkin yaptığı araştırmalar, Brexit'e verilen desteğin rekor düzeyde düştüğünü gösteriyor. Son anketlere göre İngiliz halkının sadece % 32'sinin Avrupa Birliği’nden ayrılma kararının doğru olduğunu düşünürken % 56'sının ise ayrılmanın yanlış olduğunu düşündüğünü gösteriyor.

YouGov, 2016 referandumundan bu yana AB'den ayrılmanın doğru mu yoksa yanlış bir karar mı olduğunu düzenli olarak halka soruyor. Bu konudaki ilk anketlerde, “doğru karardır” diyenlerin oranı yüksek çıkıyordu, ancak son sonuçlar şimdiye kadarki en yüksek seviyede kişinin AB’den ayrılmanın yanlış bir karar olduğunu düşündüğünü ortaya koyuyor.

Ankete katılanların yaş dağılımına baktığımızda ise genç ve yaşlı seçmenler arasında Brexit’in farklı değerlendirildiğini görüyoruz. Buna göre, 45 yaşın altındaki her yaş grubunda, AB’ye yeniden katılım desteğini yılın başından bu yana yaklaşık yüzde 20 puan artmış durumda. Yaşlı seçmenler arasında ise istatistiksel olarak anlamlı bir değişim olmadı. 55 yaşın üzerindekilerde “yeniden katılmayalım” diyenlerin oranı hâlâ yüksek.

İlginç olan noktalardan biri de Brexit’i savunan birçok kişinin zaman içinde dümen kırmış olması. Örneğin geçtiğimiz günlerde eski Çevre Bakanı George Eustice, Avam Kamarası'ndaki bir tartışmada, Avustralya ile Brexit sonrasında yapılan ticaret anlaşmasının İngiltere için “aslında çok iyi bir anlaşma olmadığını” söyledi  ve perakendeci Next'in Brexit'i destekleyen CEO'su Simon Wolfson, hükümeti yabancı işçilerin ülkeye girmesine izin vermeyi kolaylaştırmaya çağırdı. Oysa Wolfson kampanya döneminde Brexit’in en büyük destekçilerinden biriydi. Anlaşılan o ki Boris Johnson “Brexit'i gerçekleştirip” görevinden ayrılmış olduğunu iddia etse de kamuoyunun bu konuyu tartışmaya devam edecek. 

Hükümet Kanal'dan göçmen akışını durduramıyor

Hiç yorum yok

18 Mayıs 2023

Muhfazakâr hükümeti tüm engelleme çabalarına rağmen Manş Denizi'nden İngiltere'ye göçmen akışını durduramıyor.                                                                                          

 


Göç, İngiltere gündemindeki sıcak konulardan biri olmayı sürdürüyor. Brexit referandumunun ana malzemelerinden biri olan göçmenler, mültecilerin Ruanda’da kamplara gönderilmek istenmesiyle tekrar gündeme gelmişti. Bütün bu tartışmalar boyunca Manş Denizi üzerinden İngiltere’ye düzensiz göçmen akışları devam etti. İngiltere Savunma Bakanlığı, geçtiğimiz pazartesi günü, 27 tekneyle 1.295 sığınmacının İngiltere sahillerine giriş yaptığını açıkladı. Bu sayı, geçen Kasım ayında, bir günde gerçekleşen 1.185 göçmen girişini de aşarak rekor seviyeye ulaştı.

İngiltere hükümetinin bu konudaki katı tutumuna rağmen göçmenler Fransa üzerinden deniz yoluyla ülkeye gelmeye devam ediyor. Ağustos ayında toplam 6.168 kişi küçük teknelerle geçiş yaparken bu sayı Temmuz ayında 3.683 kişi idi. Bu yıl şimdiye kadar 22.560'tan fazla kaçak göçmen Manş Denizi’ni geçerken 2021'de aynı dönemde bu sayı 12.500'ün biraz altındaydı.

Yaz aylarında Kanal üzerinden kaçak göçmen akışının hızlanacağı biliniyordu ancak hükümet yetkilileri teknelere el koyma ve Ruanda'ya sığınmacı gönderme tehdidinin caydırıcı olacağına ve günlük rakamların 1.000'in altına düşeceğini umuyordu. Anlaşılan o ki hükümetin bu konudaki caydırıcı tedbirleri de dünyanın en yoksul ve kaotik bölgelerinden gelen ve kaybedecek bir şeyleri olmayan göçmenleri vaz geçirmişe benzemiyor.

Uluslararası Af Örgütü İngiltere Mülteci ve Göçmen Hakları Direktörü Steve Valdez-Symonds konuya ilişkin olarak şunları söyledi: "Hükümetin utanç verici duruşuna ve acımasız mülteci politikasına rağmen, basit gerçek şu ki, hükümet gelenlere güvenli rotalar sağlamayı reddederse, çocuklar da dahil olmak üzere savaştan ve zulümden kaçan birçok insan ister tekneyle ister başka yollarla olsun, bu tehlikeli yolculukları yapmaya devam edecekler."

 

Wetherspoon 32 pub’ını satılığa çıkardı

Hiç yorum yok

10 Ekim 2022

Ucuz yiyecek ve içki servisiyle tanınan pub zinciri Wetherspoon, İngiltere genelindeki 32 işletmesini satılığa çıkardı. Bu publardan 10 tanesi Londra’da bulunuyor.

                                                             


         



Wetherspoon denince akla ucuz yemek ve içki servis edilen, restore edilmiş geniş, eski tarihi mekânlar geliyor. 1979 yılında Tim Martin tarafından kurulan ve merkezi Watford’ta bulunan Birleşik Krallık ve İrlanda'da 300 civarında işletmeye sahip olan ünlü pub zinciri Wetherspoon, ticari nedenlerle 32 pub’ını satılığa çıkardığını duyurdu. Bu publardan 10 tanesi Londra’da bulunuyor.

Bizim toplum üyeleri tarafından özellikle yaşlıların çokça tercih etmesi nedeniyle “Fakirhane”, “Dişsizler”, “Son Nefes” gibi mizahi yakıştırmalarla anılan Wetherspoon pubları, geniş iç mekânları ve uygun fiyatlı menüleri nedeniyle toplumun her kesiminden ilgi görüyor.

Wetherspoon’un sürpriz bir kararla satılığa çıkardığını duyurduğu publar arasında Islington’daki “Angel”, Palmers Green’deki “Alfred Herring” ve Turnpike Lane’deki “The Toll Gate” de yer alıyor. Wetherspoon sözcüsü Eddie Gershon konuya ilişkin olarak "Bu ticari bir karardır. Barlar satılana kadar Wetherspoon outletleri olarak çalışmaya devam edeceklerdir" ifadelerini kullandı.

2005’te İngiltere pub endüstrisinde en etkili beşinci kişi seçilen, Wetherspoon pub ve otel zincirinin kurucusu Tim Martin, 2016’da İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden ayrılması için yapılan Brexit oylamasında aktif olarak rol oynamış, ayrılma kampanyası için 200.000 £ bağışta bulunmuştu. 

Ankara Anlaşmalılar kimlerdir?

Hiç yorum yok

14 Nisan 2022

 Bu videoda, Doç.Dr.Tuncay Bilecen Ankara Anlaşmalılara ilişkin yaptığı akademik çalışmaya ilişkin bilgi notlarını paylaşıyor.





- Ankara Anlaşması'na başvurular ne zaman başladı?
- Yıllara göre başvuru sayılarında nasıl bir artış yaşandı? - Son yıllarda neden bu kadar çok başvuru oldu? - Son yıllarda red oranları neden arttı? - Ankara Anlaşmalılar kimlerdir? - Ankara Anlaşması göçü bir beyin göçü müdür? - Ankara Anlaşmalılar Birleşik Krallık'ın neresinde yaşıyorlar? - Ankara Anlaşmalılarla, Birleşik Krallık'a 1980 ve 1990'lı yıllarda göç eden Türkiyeli göçmenler arasında bir çatışma var mı?








Puanlama sistemiyle “niteliksiz" göçmenlere kapılar kapanıyor

Hiç yorum yok

15 Temmuz 2021

Puanlama sistemiyle birlikte İngilizce bilen, vasıflı ve yüksek maaşlı göçmenler Birleşik Krallık'a gelebilecek; self employed olarak çalışmak isteyen, dil bilmeyen, vasıfsız ve düşük ücretli göçmenlere ise kapılar kapanıyor.


Tuncay Bilecen

Geçtiğimiz yılın Aralık ayında Brexit’in gölgesinde gerçekleştirilen genel seçimlerde Muhafazakâr Parti’nin en önemli taahhütlerinden biri de yıldan yıla Britanya’ya gelen göçmenlerin sayısın düşürmek, göçmenlerin alımında Avustralya ve Kanada’da uygulananlara benzer bir puanlama sistemi getirmekti. 


Puanlama sistemiyle birlikte İngiltere bundan sonra İngilizce bilen, vasıflı ve yüksek maaşlı göçmenleri kabul edecek; dil bilmeyen, vasıfsız ve düşük ücretli göçmenlere ise kapılar kapanıyor. Düzenlemenin 31 Aralık 2020’de sona erecek olan Ankara Anlaşması’nı da olumsuz yönde etkilenmesi bekleniyor. 


PUANLAMA SİSTEMİ SEÇİMLERDE DE GÜNDEMDEYDİ


Brexit referandumunun en önemli argümanlarından biri “göçmenler”di. Brexit’in gölgesinde geçen Aralık 2019 genel seçimlerinde de göçmenler seçim konuşmalarında önemli bir yer tuttu. Boris Johnson liderliğindeki Muhafazakâr Parti’nin seçim vaatlerinden biri Britanya’ya her yıl giriş yapan göçmenlerin sayısını düşürmek ve bundan sonra göçmen alımında puanlama sistemi getirmekti. 


İşte bu sistemin ayrıntıları ortaya çıkmaya başladı. Plana göre, İngiltere, özellikle hizmet sektöründe çalışan vasıfsız işçilere artık kapılarını kapatıyor. Avustralya tarzı puan sistemini uygulamaya sokmayı planlayan hükümet bundan sonra dil bilen, vasıflı ve yüksek ücret alan göçmenlere kapıyı açacak. 


PUANLAMA SİSTEMİ NASIL OLACAK?


Düzenlemeye göre göçmenlerin vasıf, eğitim ve dil durumları puanlanacak ve İngiltere’de çalışmaları için asgari puan şartı aranacak. Bir göçmenin İngiltere'de çalışabilmesi için 70 puana ulaşması istenecek. 


Buna göre, bir göçmenin sponsor onaylı bir iş teklifi alması 20 puan, bu onaylı işteki becerilere sahip olması 20 puan, ve dil yeterliliğini ispatlaması da 10 puan getirecek. Vize başvurusunda bulunan göçmen böylece zorunlu olması öngörülen 50 puana sahip olacak. Ardından vize başvurusunda bulunanın maaşıyla ilgili puanı hesaplanacak. 


Göç Danışma Komitesi’nin (MAC) tavsiyesiyle hükümet İngiltere'ye gelmek isteyen vasıflı işçilerin maaş eşiğini yıllık 25.600 sterlin olarak belirlemeyi öngörüyor. Bir başka deyişle, yıllık bu geliri elde edene 20 puan daha eklenecek. Ancak burada da eğitimle ilgili ve NHS gibi kritik mesleklerle ilgili istisnalar olabilecek, örneğin doktora yapan birisi 20.480 sterlinlik yıllık kazançla da vizeye başvurabilecek. 




AB VATANDAŞLARI DA OLUMSUZ ETKİLENECEK


Hükümet, AB ülkeleri ile İngiltere arasındaki serbest dolaşım çerçevesinde İngiltere’de kalmaya devam eden düşük vasıflı işçiler için bir düzenleme getirmiyor. Bunun yerine İngiltere’de kalmak için başvuran 3.2 milyon kişiden İngiltere’nin göç sistemine güvenmeleri ve iş piyasasına uyum sağlamaları isteniyor. Bu uygulamanın İngiltere ve Avrupa ülkeleri arasında serbestçe dolaşmaya alışkın olan AB göçmenlerinin işine yaramayacağı aşikâr. AB’den gelen göçmenler yine vizesiz altı ay boyunca ziyaretçi olarak gelebilecekler, ancak 70 puanı toplayamadıkları takdirde çalışamayacaklar. Bu da özellikle ucuz işgücü çalıştıran hizmet sektörünün göçmenlerin yüzüne kapandığı anlamına geliyor. İşçi Partisi ve Liberal Demokratlar bu plana şiddetle karşı çıkıyorlar, sağlık çalışanlarını temsil eden Unison, planın bu haliyle sağlık alanında mutlak bir felaket getireceğini söylüyor. 


Yeni plana göre, tüm göçmenler, tıpkı Ankara Anlaşmalılarda olduğu gibi beş yılın sonunda gelirle ilgili yardımlara başvurma hakkına sahip olabilecekler. Şu anda, Birleşik Krallık’taki AB vatandaşları, "ekonomik olarak aktif" olmaları durumunda gelirle ilgili bu yardımları talep edebiliyorlardı. 


ANKARA ANLAŞMASI’NI ETKİLEYECEK Mİ?


Bilindiği gibi Ankara Anlaşması vizesine son başvuru tarihi 31 Aralık 2020 idi.

Puanlama sistemine geçişle ilgili 22 Ekim'de yapılan değişiklikle ise başvuru yapanın aile bireylerini getirmesi için yıllık 18.600 sterlin gelirinin olduğunu ispatlaması gerekecek, ayrıca ilk çocuk için 3.800 sonraki her çocuk için ise 2.400'er sterlin yıllık fazladan gelir beyanı gerekecek.  

22 Ekim tarihli değişiklik


Ankara Anlaşması’nın başvurularının çoğu “self employed” olarak yapılabiliyordu, ancak puan sistemi yürürlüğe girdikten sonra sponsorsuz İngiltere’de çalışmak mümkün olmayacak. Aynı şekilde Ankara Anlaşması başvurularında yıllık bir maaş kriteri, vasıf ve dil yeterliliği kriterleri de bulunmuyor. Dolayısıyla, bu yasa yürürlüğe girerse bundan sonra Türkiye’den İngiltere’ye yalnızca nitelikli işgücü gelebilecek. 

Irkçılığın sürü bağışıklığı yoktur!

Hiç yorum yok

03 Kasım 2020

Irkçıların Covid -19 salgınını fırsat bilerek, bir başka ölümcül virüs olan ırkçılık mikrobunu yaymaya başlamaları, İngiltere’de ve dünyanın diğer ülkelerinde yaşamakta olan göçmenler ve azınlıklar için tehlikeli sonuçlar doğurabilir.



Yardaş Serdar Gökcan

yardasserdar@gmail.com

Hepimizin bildiği gibi perşembe günü bütün İngiltere’de ikinci karantina uygulaması başlayacak. Aralık ayının ikinci gününe kadar sürmesi planlanan karantinanın uzatılma ihtimalinden bahsediliyor. Bulaşma oranlarında düşme olmaması halinde bu uzatmadan kaçmak mümkün olmayacak gibi. Dolayısıyla hükümet yeniden vatandaşlarından fedakârlıkta bulunarak kurallara uymalarını beklediğini açıkladı. İşçi Partisi ise bu kararı gecikmiş bulmakla birlikte destekliyor.  

Gelir seviyesi ve zenginlik bakımından % 1’lik kesimi oluşturan aşırı zenginleri saymazsak -ki onlar gelirlerini ve zenginliklerini bu süreçte arttırmaya devam ettiler- sokaktaki insanın ekonomik kaybının boyutları henüz bilemiyoruz, fakat yaşıyoruz. Fakirleşme sadece ekonomik değil, kültür ve sosyal dünyamızda da tam gaz devam ediyor.

Irkçıların dünya çapında böylesine felaketlere yol açan bir virüs salgınını fırsat bilerek, bir başka ölümcül virüs olan ırkçılık mikrobunu yaymaya başlamaları, İngiltere’de ve dünyanın diğer ülkelerinde yaşamakta olan göçmenler ve azınlıklar için tehlikeli sonuçlar doğurabilir. 



DEĞİŞMEYEN GÜNAH KEÇİLERİ

Bugünlerde İngiltere örneğinden yola çıkarak dünyadaki bütün ulus devletlere uygulayabileceğimiz bir formül işlemeye başlamış durumda. Ülkeler ne zaman büyük felaketlerle karşı karşıya kalsalar hemen bir günah keçisi bulunur ve bu günah keçisi de genellikle göçmenler ve azınlıklar olur. Bu döngü neredeyse hiçbir ülke de hiç bir dönemde değişmez. Ancak Covid - 19 salgını, bu alışkanlığa sahip ırkçıların eline pek bir koz vermediğinden yeni bir günah keçisi buldular; karantina.

Karantina karşıtlığı ve yandaşlığı olarak toplumu bölebileceklerini anladıkları andan itibaren bu konunun üzerine gitmeye başladılar. Bunun en son örneği de, AB’den ayrılma sürecindeki fırsatı iyi değerlendiren Nigel Farage’dır.  Brexit Partisi kurarak süreçten nemalanan Farage, partisinin adını değiştirdi (Reform UK) ve karantina karşıtı politikaları gündemine almaya başladı. Dünyadaki en sıkı karantina karşıtı olup bunun bedelini halkına ödetmekten çekinmeyen ABD Başkanı Donald Trump’ın Washington’daki otelinin lobisinden yeni yol haritasını açıklayan Nigel Farage, bu süreci arkasına Amerika’daki ırkçıları alarak devam ettireceğini, şüpheye yer bırakmayacak şekilde belli etti.


                                       Nigel Farage

IRKÇILARIN YENİ GIDASI KARANTİNA KARŞITLIĞI

Orta ve kuzey İngiltere’de gün geçtikçe fakirleşen İngilizlerin, aşırı sağcıların tuzağına nasıl düştüğünü geçen seçimlerde görmüştük. Şimdi aynı kitle, fakirleşmelerinin ve yaşadıkları sosyal sıkıntıların tek sorumlusu karantina ve dolayısıyla karantina taraftarlarıymış gibi bir algıya maruz bırakılıyor. Daha Brexit sürecinde kurduğu partisinin topladığı yardımların arkasındaki Rus gölgesi kalkmamış olan Nigel Farage, Amerika’daki ırkçıların dümen suyuna girmiş gibi görünüyor. İspanya’daki ve İtalya’daki ırkçılarsa Farage’dan önce davranıp sokağa çıktılar bile.

Irkçıların dünya çapında böylesine felaketlere yol açan bir virüs salgınını fırsat bilerek, bir başka ölümcül virüs olan ırkçılık mikrobunu yaymaya başlamaları, İngiltere’de ve dünyanın diğer ülkelerinde yaşamakta olan göçmenler ve azınlıklar için tehlikeli sonuçlar doğurabilir.



KOMPLO TEORİLERİNDEN BESLENMEK

Günah keçisi olmaya en müsait olan bu kesimler, karantina karşıtlığı ve sosyal Darwinci yaklaşımlar üzerinden sapkın görüşlerin hedefi olabilirler. Kaynakların yetersizliği ve eşit dağıtılmaması ile zaten gelir seviyesi düşük olan bu kesimler, Covid – 19’dan en çok ölen ve zarar görenler aynı zamanda. Bütün bu mücadele içerisinde, bir de ırkçıların saldırılarına maruz kalmaları, zaten yeterince gerilmiş olan toplumsal kesimler arasındaki ilişkilerin kopma noktasına gelmesine neden olabilir.

Biz göçmenlerin ve azınlıkların, bu ırkçı saldırılara ve komplo teorilerine karşı her zaman uyanık olmamız ve bilimin yolundan sapmadan, yalan yanlış yorumlara karşı kendimizi ve çocuklarımızı korumamız gerekiyor. Irkçılığın karanlığının yayılmasını ancak bilimin tuttuğu ışığın önleyeceğini unutmadan hareket etmememiz, geleceğimizi kurtarmamızın tek yoludur. Çocuklarımızı bu iki ölümcül mikroptan da korumak zorundayız. Aklımızdan hiç çıkarmayalım ki ırkçılığın sürü bağışıklığı yoktur.

https://www.youtube.com/c/BisikletliGazete

https://twitter.com/BisikletliGaze1

 

© Tüm hakları saklıdır
Tasarım by Orbay Soydan