türkiye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
türkiye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Göçmen olmak: olan biteni ‘dışarıdan’ izlemenin ağırlığı

Hiç yorum yok

29 Nisan 2025

Türkiye’nin günden güne otoriterliğe savrulması nedeniyle son yıllarda birçok kişi çareyi ülkeyi terk etmekte buldu. Bu yazıda, son dönem göçlerin nedenlerini ve olup biteni dışarıdan izleyen göçmenlerin yaşadığı burukluğu tartışıyorum.

 Tuncay Bilecen




Tıpkı doğa kanunları gibi toplumsal yapıyı oluşturan koşullar da bazı kurallara tabidir. Örneğin siyasal iktidar otoriterleştikçe göç etme kabiliyetine sahip olan kesimler dalga dalga ülkeyi terk ederler. Bu, bazen daha iyi ekonomik koşullarda, daha sağlıklı bir toplumda yaşamak arzusuyla gerçekleşir bazen de güvenlik endişesi o kadar ağır basar ki kervan yolda düzülür misali, bir an önce kaçıp kurtulalım, sonrasına bakarız düşüncesi ağır basabilir.

Otoriter iktidarlar züccaciye dükkânına giren fil zarafetiyle menfaat gördüğü kurumları istila edip rant gördüğü alanları yağmalarken buna muhalefet edenler de eğer zindana düşmekten kurtulabilirlerse çareyi göç etmekte bulurlar. Böylece otoriter rejim kendisini tahkim ettikçe ülke yetişmiş insan gücünü yavaş yavaş yitirir, çoraklaşma ve yozlaşma adım adım her yere sirayet eder. Liyakat ortadan kalkar, nepotizm (ahbap çavuş kapitalizmi) yayılır, ekonomik, sosyal ya da beşeri sermayesi olmadığı için göç edemeyenler bile bir şekilde kaçıp gitmenin derdine düşer.

Sadece Türkiye’ye özgü olmayan bu durum yurt dışında yaşayan hatırı sayılır diasporik toplulukların oluşmasına yol açmaktadır. Rusya gibi, İran gibi ülkelerde muhalefet artık sınırların dışında yapılıyor. Nedeni çok basit; çünkü içeride kimsenin sesini çıkarmaya cesareti ve mecali yoktur, ikincisi de bu ülkelerin muhalefetinin önemli bir kısmı zindanda değilse yurt dışındadır. Dolayısıyla siyasal iktidar, otoriterliğin cıvatalarını her sıktığında yurt dışında yaşayan ve artık diasporik nitelik taşıyan toplulukların hem çoğalmasına hem de hareketlenmesine neden olur.

Son beş yılda, Londra’da yaşayan Türkiye’den göç etmiş göçmenlerle yaptığım saha çalışmalarında “neden göç etme kararı aldınız?” sorusuna çok benzer cevaplar verildiğini fark ettim. Aile olarak göç edenler ağız birliği etmişçesine aynı cevabı veriyorlardı bu soruya: “çocuklarımızın geleceği için geldik!

ÇOCUKLARIMIZIN GELECEĞİ İÇİN GELDİK

Bir görüşmeci şöyle diyordu: “Ben çocuklarımın bu kadar siyasetin konuşulduğu bir yerde büyümesini istemedim. (…) Yani iki laf muhabbet ediyoruz, ondan sonra sözümüz Türkiye'nin siyasetine geliyor, ekonomisine geliyor. Bunları konuşmaman lazım. Sosyal bir devletsen bunları konuşmaman lazım.”

Başka bir görüşmeci ise Türkiye’de son birkaç yılda yaşanan değişimin çocuklarının davranışlarına nasıl sirayet ettiğini ve bunun göç kararlarını nasıl etkilediğini şöyle anlatıyordu: “Çocuğumu devlet okuluna, anaokuluna gönderdim. Ama o sıralar dünyadaki ve Orta Doğu'daki IŞİD zihniyetinin palazlandırılması ile birlikte Türkiye'ye İslamist, cihadist bir dalga geldi. Biz kimliğimiz dolayısıyla bunu yaşadık açıkçası, bunu fark ettik. Çocuğun okulunda birtakım olaylar oldu. Biz tabii bunun farkına daha sonra varıyoruz ama böyle küçük çocukların birbirleri arasında böyle kafa kesme şekilleri yapmaları, bu şekilde birbirleriyle konuşmaları. Bizi böyle bir karar almaya itti. Bir çocuğumuz var, evet Türkiye'de neler verebiliriz? Türkiye'de bir tapu verebiliriz çocuğa, bir araba verebiliriz, güzel bir okulda okuturuz. Ama başka hiçbir şey veremeyiz. Çocuk kaybolup gidebilir. (…) İki buçuk yıl önceye kadar hep eşimle konuşuyorduk ki çok şükür çocuğu kurtardık, çocuğu kurtardık, diyorduk. İki sene önce anladık ki çok şükür çocuk bizi kurtarmış. Çocuk olmasaydı, biz o ekonomik buhranda, o sıkıntılı haldeki ülkede hâlâ kalıyorduk.

BOĞUCU POLİTİK GÜNDEM

Gezi olayları, 7 Haziran 2015 seçimleri, patlayan bombalar, 15 Temmuz darbe girişimi, tek adam yönetimine geçiş, muhalefete yönelik operasyonlar derken ülke gündeminden yorulan birçok kişi göç etmeyi ciddi ciddi gündemine aldı. Bunu gerçekleştiren yakınlar, komşular, arkadaşlar da birçok insan için tetikleyici bir motivasyon kaynağı oldu.

Bir görüşmeci göç etmesine neden olan iklimi şöyle tarif ediyordu: “15 Temmuz’dan önce de Gezi’nin etkilediğini hatırlıyorum. Gezi’den sonra çatlaklar oluştu. Örneğin saat 10’dan sonra içkinin yasaklanması biraz dokundu insanlara. İnsanların özel hayatlarına müdahale edildi. Çok kısa bir süre bu bir öfkeye ve umutsuzluğa dönüştü.”

Başka bir görüşmeci ise bu konuda yine benzer şeyleri söylüyordu: “Kimseyle siyasetten veya ekonomiden başka bir şey konuşamadık. Zaman zaman boğucu çevresi nedeniyle insanın kendisi de sıkıcı bir hale gelebilir. (…) Nereye gidersek gidelim, dolar kaç para oldu, Recep Tayyip Erdoğan yine ne dedi, vs. Kısacası eğitim kalitesi, bunu harcanan para, ülke gündemi ve göçmen problemi nedeniyle Türkiye'den ayrılmak istedim. Ailem ve daha çok benden ziyade eşim ve çocuğumun farklı bir hayatı deneyimlemesini istedim.”

Bazı görüşmeciler ise ekonomik durumlarının daha kötüye gideceğini bildikleri halde göç etmeyi tercih ettiklerini belirtiyordu: “Dinci bir yönetimin iktidarı giderek ele geçirmesi. Biz Demirel’in zamanını da gördük, başka iktidarlar da gördük. Hepsi sağ iktidardı, hiç sol iktidar yoktu ama bunlar kadar haddini bilmezini ilk defa gördük. Yani ne dedilerse yaptılar adamlar. Hiçbir şeklide çekinmediler açıkçası. Bu beni korkuttu. Ekonomik durumumuz çok iyiydi. Tam tersine burada sürünüyoruz. Orada işyerimiz vardı. Arabam vardı, eşimin arabası vardı. Evim var hâlâ. Orada ekonomik durumum gayet iyiydi. Ama ben tamamen tüm her şeyi satıp döküp sermaye edip buraya geldim. Eğer çocuğum olmasaydı bu kararı almazdım. Orada direnirdim belki de. Çocuğumu buraya getirdim ki orada hiçbir şekilde gelecek görmedim.”

Bir görüşmeci ise Türkiye’nin değişen demografik ve sosyal yapısı nedeniyle Türkiye’de ırkçı bir zihniyete savrulduğunu fark ettiğini belirtiyordu: “Ekonomik olarak açıkçası hiçbir sorunumuz yoktu. Hatta hep diyorum keşke sorun ekonomiyle ilgili olsaydı, çünkü çözülebilirdi. Ama değişen sosyal yapı, huzursuzluk, yönetim, siyaset artık hepsi içten içe beni etkilemeye başladı ve hatta çok net ırkçı olmaya başladım. Aslında okuduğum kitaplar, ilgi alanlarım tamamen bunlardan soyutlanmak üzerineydi. Ama insanları etiketlemeye başladım; Suriyeli, Afgan gibi... Dışarıda gördüğüm insanları sırf kıyafetleri ya da tipleri nedeniyle yargıladığımı fark ettim.”

OLAN BİTENİ DIŞARIDAN İZLEMENİN AĞIRLIĞI

Peki, ülkeyi terk edince bütün bu dertler bitiyor mu? Elbette bitmiyor. Bu sefer de ülkenin yıkıcı gündemini takip etmenin, öğrenilmiş çaresizlik duygusuyla sürekli kötü haber almanın yılgınlığı, geride kalan yakınlar için endişelenmenin ve bir şey yapamamanın öfkesi çörekleniyor insanın içine. İşte tam da bu noktada tuhaf, karmaşık bir duyguya kapılıyor çoğu göçmen. “İyi ki gelmişiz, iyi ki kendimizi kurtarmışız” ile “elimden hiçbir şey gelmiyor, acaba orada mı olmalıydım?” düşüncelerinin harman olduğu, tarif etmesi zor, yakıcı bir duygu bu.

 

 

 

Mahalle (The Neighbourhood): Direniş ve Yaratıcılık Hikayesi Rio Sineması’nda

Hiç yorum yok

11 Şubat 2025

15 Şubat 2025'te Londralılar, övgüyle karşılanan Mahalle (The Neighbourhood) filmini, Londra’nın ikonik sineması Rio Cinema’da izleme şansı bulacak. Gösterim saat 13:00’te başlayarak izleyicilere İstanbul’un sosyo-politik mücadelelerinin tam kalbine uzanan etkileyici bir yolculuk sunacak.



Hızla değişen bir İstanbul mahallesinde geçen “Mahalle”, halkın mahallelerini kentsel dönüşüm ve sömürü güçlerine karşı koruma mücadelesini anlatıyor. Hikâyenin merkezinde ise gerilimin tırmandığı bir ortamda aşkları gelişen genç bir çift, Rüstem ve Aslı yer alıyor. Film, miraslarını korumaya kararlı bir halkın duygusal, kültürel ve politik çalkantılarını gözler önüne seriyor.

Çığır Açan Bir Yapım

İnan Altın’ın yönettiği ve Selma Altın’ın yapımcılığını üstlendiği Mahalle, canlı aksiyon ile animasyonu harmanlayan benzersiz bir sinema tarzına sahip. Yapım süreci, hikâyenin ruhunu yansıtarak teknisyenlerden sanatçılara kadar binlerce gönüllünün ücretsiz destek verdiği kolektif bir çaba sonucu hayata geçirildi. Devrimci müzik grubu Grup Yorum tarafından desteklenen film, hem ekranda hem de kamera arkasında dayanışma ve kolektif emeğin özünü barındırıyor.

Zorluklara Rağmen Tamamlanan Bir Yapım

Mahalle'nin yapım süreci çeşitli zorluklarla doluydu. Çekimlerin ortasında setin polis tarafından basılması, ekibi yaratıcı çözümler bulmaya yöneltti. Yeşil ekran ve animasyonlu arka planlar kullanılarak çekimlere devam edildi. Tüm politik ve lojistik engellere rağmen film 2021 yılında tamamlandı ve 2022'de Avrupa turuna başladı. Yenilikçi hikâye anlatımı ve güçlü temalarıyla büyük beğeni topladı.

Evrensel Bir Direniş Hikayesi

İstanbul’un belirli bir bağlamına sıkı sıkıya bağlı olsa da Mahalle, evrensel bir yankı uyandırıyor. Dünya çapında kent toplulukları yerinden edilme ve kentsel dönüşümle mücadele ederken, filmin dayanışma, sevgi ve yaratıcılık temaları evrensel bir duyguya hitap ediyor. Film, müzik, animasyon ve etkileyici hikâye anlatımının canlı bir karışımıyla hem duygusal olarak bağlayıcı hem de görsel olarak büyüleyici bir deneyim sunuyor.

Gösterim Detayları

Mahalle’nin Londra gösterimi, 15 Şubat 2025’te saat 13:00’te Rio Cinema’da gerçekleşecektir. Biletler şu adresten online olarak temin edilebilir:
https://www.dbmusiclondon.com/product/the-neighborhood-film-screening-a-story-of-istanbul/

Sanat, aktivizm ve insanlık mücadelesini bir araya getiren bu filmi izleme fırsatını kaçırmayın. Bağımsız sinemaya ilgi duyuyorsanız ya da direniş hikâyelerine çekiliyorsanız, Mahalle, Londra’nın kültür takviminde mutlaka görülmesi gereken bir etkinlik.

 

Taril: 15 Şubat 2025, Cumartesi

Saat: 13:00

Yer: Rio Cinema

Adres: 107 Kingsland High St, London E8 2PB

Türkiye dışarıdan nasıl görünüyor? Türkiye’de yaşamanın olumlu ve olumsuz yanları nelerdir?

Hiç yorum yok

24 Aralık 2024

 Türkiye'de yaşamanın olumlu ve olumsuz yanları nelerdir? Bu yazıda, göçmenlerin Türkiye’yi dışarıdan nasıl gördüklerine yer veriyorum.

 Tuncay Bilecen

2019-2021 yılları arasında İngiltere’ye Türkiye’den göç etmiş göçmenlerle yaptığım alan araştırmasında görüşmecilere her iki ülkede de yaşamayı deneyimledikleri için “Sizce Türkiye ve İngiltere’de yaşamanın olumlu ve olumsuz tarafları nelerdir?” şeklinde bir soru yöneltmiştim. Başlı başına bu soruya verilen yanıt bile görüşmecilerin iki ülkeyi nasıl değerlendirdiklerini ortaya koymaya yetiyordu.

Daha önce Türkiye’ye geri dönme kararı almış ama bir süre sonra tekrar Birleşik Krallık’a tekrar göç etme kararı almış görüşmecilere Türkiye’ye ilişkin olumlu ve olumsuz buldukları tarafları sordum. Görüşmeciler örneğin Birleşik Krallık’a ilişkin olarak iklimden şikâyet ederken, Türkiye’de dört mevsimin yaşanmasını olumlu bir özellik olarak ifade ettiler. Diğer taraftan Birleşik Krallık’ta güvenlik ve politik istikrar olumlu bir faktörken, Türkiye’de politik çatışmalar bir olumsuzluk olarak çoğu kişi tarafından dile getirildi. Yine Birleşik Krallık’ta yalnızlık hissetmek bir olumsuzluk iken Türkiye’de aile bireylerinin, tanıdıkların, arkadaşların olması olumlu bir özellik olarak ifade edilmektedir. Örneğin bir görüşmeci, bu soruyu şöyle yanıtlamıştır: “Ailem, arkadaşlarım, kayıtsız şartsız sevildiğimi hissetmek, güneş ve bulabildiğim zaman doğa ve deniz, sabah kahvaltıları ve elbette çay” (GG1, Kadın, 45).

Göçmenlerin Türkiye’ye dair olumlu olarak zikrettiklerinin başında havasının iyi olması ve insanların daha neşeli olması geliyor. “Türkiye’nin olumlu yönü, yani havası, suyu, doğası, yani hep yapacak bir şey var burada. Sıkılman için zaman yok yani. İstanbul’un gündüzü ayrı gecesi ayrı bir güzel. İnsanlar hep böyle neşeli” (GK7, Kadın, 31).

Türkiye’ye ilişkin olumlu ve olumsuz tarafları sıralarken aşağı yukarı bütün görüşmeciler belli noktalar üzerinde ortaklaşmaktadırlar. Bunlar Türkiye insanının sıcakkanlı olduğu, doğasının ve ikliminin harika olduğu fakat politik çatışma ve ekonomik krizlerin Türkiye’yi yaşanmaz kıldığıdır. “Türkiye toplumunun hem coğrafi olarak zenginliği var hem de kültürel olarak zenginliği var. Çok kültürlü, çok dilli, coğrafi olarak, iklim olarak da dört mevsimi yaşayabilen bir ülke. Bu cennet ülkeyi cehenneme dönüştürenlere lanet olsun” (GK5, Erkek, 59). 

İki ülke arasında dönüşümlü bir hayat yaşayan GG3’ü Türkiye’nin dinamik yapısı, ihtimallerle dolu olması heyecanlandırmaktadır. Bu duyguyu yaşamak istediğinde Türkiye’ye gitmekte, sakinleşmek istediğinde ise Birleşik Krallık’a geri dönmektedir. GG3 bu durumu şizofrenik bulsa da her iki duyguyu yaşamak onu mutlu etmektedir.

“Yaşadığınız yer sizi değiştiriyor, bizler biraz İngiliz olduk biraz da Türküz… Şizofrenik gibi görünse de hem istikrarı hem heyecanı hem de değişme ihtimalini seven, ikisinden almaya çalışan bir yapımız var (Gülüyor). Türkiye ihtimallerle dolu, bunu da seviyorum. O olmayınca da hiç heyecanlanamıyorsunuz. Hayatımın en heyecanlı yanını Türkiye’de yaşıyorum. Sürekli bunları yaşamak çok yorucu tabii. Yaşlandım, ama o beni saran o duygudan kurtulamıyorum” (GG3, Kadın, 59).

Anadille kurulan güçlü bağ, duyguların düşüncelerin en iyi anadille ifade edilmesi, bir coğrafyaya olduğu kadar onun kültürüne ve diline özlem duymak göçmenlik psikolojisinde sıkça rastlanılan bir durumdur. Örneğin GD10, Türkiye’ye dair olumlu düşüncelerini anadiliyle kurduğu güçlü bağa bağlıyor. “Türkçe okumayı, seyretmeyi seviyorum, şarkı söylemeyi seviyorum. Hatta sadece Türkçe duygularımı ifade edebiliyorum. Ne kadar iyi İngilizce konuşursam konuşayım, İngilizceyi hep tiyatro gibi görüyorum. İngilizce konuşurken ben başka bir roldeyim” (GD10, Kadın, 38).

Olumsuz olarak ise görüşmeler en çok politik yapının verdiği bıkkınlık ve güvensizlik ile insan ilişkilerinde yaşanan değişim üzerinde duruyorlar. Çalışmada, Birleşik Krallık’a gerçekleşen özellikle aile göçlerinde iç politikada yaşanan çatışmalar başat faktör olarak ortaya çıktı. Dolayısıyla Türkiye’ye ilişkin olumsuzluklarda da en çok bu konu dile getirilmiştir.

“Türkiye’de de o koyu muhafazakârlık, yandaşlık. Sen AK Partiliysen, yani ya da herhangi bir cemaate üyeysen, bir tek Fettullahçılarla iş bitmiyor, direkt yolunu buluyorlar. Ama onun haricinde sıradan bir sosyal demokratsan bile sırtını sıvazlayıp gönderiyorlar. Bir de herkes küçük bir Recep Tayyip Erdoğan olmuş. Üslup, tarz hepsi fabrikadan çıkmış gibi. Belediye başkanından tut memuruna kadar herkes öyle olur mu ya, bu nedir yani? Tamam, Tayyip’in bir tarzı vardır. Türkiye’ye gelmiş önemli bir liderdir. Ama herkes de Tayyip olamaz ki kardeşim” (GD11, Erkek, 54).

Türkiye’de muhafazakârlaşma olarak ifade edilen otoriterleşmenin bazı bölgelerde mahalle baskısına dönüşmesi, farklılıklara tahammülün azalması yine görüşmeciler tarafından Türkiye’ye dair olumsuzluklar arasında sıralanmıştır.

“Küçük bir Anadolu kasabasındayız, ısrarla orada yaşamaya devam ediyoruz. Ben ilkokulda falan hep oruç tutuyormuş gibi yapmak zorunda kaldım. Aşırı kötü bir yerdi. Bir ara kapanmak falan istedim, çünkü sürekli cehennemde yanacağımızı falan düşünüyordum. Türkiye’ye dair özlediğim romantik bulduğum hiçbir şey yok. Deniz kenarı yok, mevsimler yok. Sadece ailem var. Başka hiçbir şey yok. Eğer onlar orada olmasaydı Türkiye’ye gitmek istemezdim. Her geçen gün çok daha kötü oluyor” (GD10, Kadın, 38).

1989’da politik nedenlerle Birleşik Krallık’a göç eden ve 2004’te Türkiye’ye geri dönen GK6, siyasi gelişmeler nedeniyle Türkiye’den ve insanından umudunu kestiğini ifade etmektedir.

“Var tabi, ülkedeki siyaset… Nâzım’ın sözü var, şöyle diyor: çağımdan tiksiniyorum diyor, sonra da bu çağ benim çağım, yani insanın kendinden tiksinmesi gibi bir şey. Böyle yaşayamıyoruz diyor. Ben artık insandan çok umutlu değilim ama İthaki’ye yolculuk devam etsin diyorum” (GK6, Erkek, 57). 

2019’da Türkiye’ye dönen GK3, döndükten sonra ilk dikkatini çeken olumsuzluğun hayat pahalılığı olduğunu vurgulamaktadır. “Bir markete gittim, alışveriş yaptım. O doğrusu korkuttu, beş yüz lira. İngiltere’den pahalı. Korkunç ya, korkunç derecede pahalı. Onun dışında sıkıntı yok” (GK3, Kadın, 43). 

Yukarıda uyum süreçleri kısmında da ifade edildiği gibi Türkiye’de kamusal alanda insan ilişkilerinde yaşanan zorluklar politikayla birlikte en çok tekrarlanan olumsuzluklar arasında yer almakta, insan ilişkilerindeki bu bozulma politikanın doğrudan bir sonucu olarak değerlendirilmektedir. 

“Toplu ulaşım, hava ve çevre kirliliği, insanların giderek kabalaşması, toplum ve aile içi şiddete eğilim, insanlara bir şey katmayan ve aptallaştıran TV programları, gencinden yaşlısına sigara alışkanlığı, görünüş ve düşünsel olarak yozlaşan toplum ve cehalet” (GG1, Kadın, 45).

 

DD1 her iki ülkeye ilişkin kıyaslama sorusunu “paket satın alma” metaforuyla açıklamaktadır. Buna göre, kişi Birleşik Krallık’taki kibarlığa, bireysel alana dayalı insan ilişkilerini seçerse bunun yan etkisi olarak samimiyetsizlikle karşılaşacaktır, Türkiye’deki samimi insan ilişkilerini seçerse de kabalıkla karşılaşacaktır.

“Son birkaç yıldır gittiğimde hissediyorum. İnsanlar çok sinirli ve çok nefret dolular. Mesela çok basit şeylerden tırlatacaklar. Birkaç kere basit şeylerin insanların çileden çıkardığını gördüm. Orada insan seni sevmiyorsa belli ediyor, burada belli etmiyor. İngilizler belli etmiyor. Türkiye’de insanlar direkt, harbi. Saygı duyuyorsa belli ediyor, duymuyorsa da belli ediyor. Diplomasi yok. Benim bunu anlamam burada bir yıl aldı. İnsanları gerçekten kibar zannediyordum. Sosyal fobi, aşırı kibarlık ve sürekli özür dileme bence, bu bir sosyal fobi. Benim arkadaşlarımın arasında İngiliz arkadaşın olmamasının nedenlerinden biri de bu, hiç de aramıyorum. Sonuçta da bu ülkeye geldim. Ben ortaokul lisedeyken bir Harry Potter hayranıydım. Delicesine. Bence burada paket satın alıyorsun. Oraya gittiğinde insanlar daha samimi olabilir, daha direkt olabilirler ama yan etkileri de daha kaba olabilirler. Sırada önüne geçiyor gibi. Basit şeyler bunlar beni rahatsız ediyor. Kişiye saygı eksikliği. Burada da ondan çok fazla var. Taşıyor yani, ama samimiyet yok içinde” (DD1, Kadın, 29).

 

Kaynak: 

👉Politik Sığınmacılardan Ankara Anlaşmalılara: Türkiye'den Birleşik Krallık'a Göçler  - Doç.Dr. Tuncay Bilecen




Türkiye'nin Beyin Göçü Raporu Üzerine

Hiç yorum yok

10 Aralık 2024



Türkiye’nin Beyin Göçü” başlıklı rapor geçtiğimiz günlerde Toplum Çalışmaları Enstitüsü tarafından yayınlandı. Rapor, dünyadaki örnekler üzerinden Türkiye’den yurtdışına gerçekleşen “beyin göçü”ne odaklanıyor ve bu göçün nasıl geri döndürülebileceğine ilişkin -yine farklı ülkelerin deneyimlerini paylaşarak- politika önerilerinde bulunuyor.

Dünya Bankası Kalkınma Raporu, International Migration Outlook 2024, World Migration Report ve bazı akademik çalışmalardan yararlanılarak oluşturulan raporda Türkiye dışında diğer göç alan ve veren ülkelere ilişkin güncel istatistikler de yer alıyor.

2023 yılı itibariyle dünya nüfusunun % 2.3’ünün göçmen olduğunun belirtildiği raporda, dünyada süregelen göç motiflerinin de artık değiştiği örneğin Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi (GCC) ülkelerine göçlerin arttığı ve geçmişte göç veren ülkeler olan İrlanda ve İtalya’nın artık göç alan ülkeler haline geldiği vurgulanıyor.



EN ÇOK GÖÇ ALAN ÜLKELER: ABD, ALMANYA, SUUDİ ARABİSTAN, RUSYA, BİRLEŞİK KRALLIK

BM verilerine göre günümüzde en çok göç alan ilk beş ülke ABD, Almanya, Suudi Arabistan, Rusya ve Birleşik Krallık. En çok göç veren ülkeler ise; Hindistan, Meksika, Rusya, Çin ve Suriye. Yine rapora göre, 2020 itibariyle göçmenlerin %84’ü kendi ülkelerinden daha zengin bir ülkeye göç ediyorlar.

Bireylerin göç kararlarını gerçekleştirmesinde beşeri (eğitim, vasıf, dil beceresi), sosyal (akraba, arkadaş, tanıdık), finansal sermayeleri son derece etkili olmaktadır. Dolasıyla “gönüllü” göçte eğitimli nüfusun daha fazla göç etme eğiliminde olması kaçınılmazdır. Nitekim rapora göre; küresel olarak yükseköğrenim görmüş bireyler için göç oranı sadece ilkokul eğitimi almış bireylerin 7,3 katı ve sadece ortaöğretim eğitimi almış bireylerin 3,5 katıdır (Dünya Bankası Verileri.)  

EN ÇOK GÖÇ VEREN ÜLKELER: HİNDİSTAN, ÇİN, MEKSİKA, PAKSİTAN, RUSYA

“Hindistan, Çin, Meksika, Pakistan, Rusya gibi ülkeler çok fazla sayıda göç verirken bu ülkelerin tamamında göçmenler ülkenin işgücünü oluşturan bireylerden ortalamada daha eğitimlidir.” Rapora göre, Türkiye’de işgücünü oluşturan bireyler içerisinde yükseköğretim mezunlarının oranı %9,4’ken Türkiye’den göç edenler arasında bu oran %21,4’e yükselmektedir.



TÜRKİYE'DEN BEYİN GÖÇÜ EN ÇOK ABD, ALMANYA VE BİRLEŞİK KRALLIK'A

Türkiye’den göç etme kararı alan yüksek öğrenim görmüş kişilerin %21,4’ü ABD, %17.5’i Almanya, % 11.2’si Birleşik Krallık, % 6.9’u Hollanda ve % 4.9’u Kanada’ya göç ediyor.

Türkiye’nin Beyin Göçü Raporu’nda Çin, Hindistan gibi ülkelerden gerçekleşen beyin göçünün nasıl geri döndüğüne ilişkin detaylar da yer alıyor.  Rapora göre “… ekonomik koşullardaki iyileşmeye ek olarak sosyal düzene ilişkin şeffaf şekilde işleyen kurumların ve adil rekabetin tesis edildiği bir düzen, göç veren ülkelerin beyin göçünü beyin kazanımına çevirmesinin esas ve kalıcı şartını oluşturmaktadır.”

TERSİNE GÖÇ MÜMKÜN MÜ?

Peki gerçekten “ekonomik koşullardaki iyileşme ve adil rekabet” ülkesini terk eden göçmenlerin geri dönmeleri için yeterli olabilir mi? Son yıllarda Türkiye’den yurtdışına yönelik beyin göçü/ beyaz yakalı göçünün karakteristik özelliklerine bakıldığında güvenlikte hissetmeme duygusunun ekonomik beklentilerin çok daha önünde olduğunu tahmin etmek güç değil. 

Özellikle buna son yıllarda göçün “aile göçü” karakterine büründüğü ve “çocukların geleceğini kurtarmanın” kişisel kariyer hedefinin önüne geçtiği düşünülürse, insani güvenliğin teminatı olan hukuk devletini tesis etmeden tersine göçü beklemek beyhude bir çaba olacaktır. Zira kimse ekonomik ve sosyal çöküşe eşlik eden siyasal türbülansın devam ettiği; demokrasi, basın özgürlüğü, yolsuzluk endekslerinde dünya sıralamasının sonlarında yer alan bir ülkeye geri dönmek istemeyecektir. Bir başka deyişle, insanî güvenliğin olmadığı bir yere kimse geri dönmek istemeyeceği gibi esasında beyin göçünün ana nedeni tam da budur.

 

London School of Economics’te Türkiye semineri

Hiç yorum yok

31 Ekim 2024


Londra school of Economics’te (LSE) 31 Ekim, Perşembe günü  “Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın ‘Türkiye Paktı’ Önerisinin AB, Birleşik Krallık ve İsviçre Tarafından Uygulanabilirliğinin Siyasi Olanakları” başlığında bir söyleşi gerçekleştirilecek.

 


LSE’de Çağdaş Türk Çalışmaları ve Avrupa Enstitüsü tarafından düzenlenen, 31 Ekim, Perşembe günü, 18:00 – 19:30 saatleri arasında gerçekleştirilecek Çağdaş Türk Çalışmaları Başkanı Yaprak Gürsoy’un moderatörlüğünü yapacağı söyleşiye Kemal Kirişçi, Friedrich Püttmann, Virgine Guiraudon ve John Alty davetli konuşmacı olarak katılacaklar.

Etkinliğe ilişkin detaylar şöyle:  

Konuşmacılar ve Proje Araştırmacıları:

Kemal Kirişci, Non-resident Senior Fellow, Center on the United States and Europe, Brookings Institution

Friedrich Püttmann, PhD Candidate, European Institute, LSE

Tartışmacılar:

Virginie Guiraudon, Sciences Po Center for European and Comparative Studies in Paris

John Alty, Visiting Professor in Practice, European Institute, LSE

 

Moderatör:

Yaprak Gürsoy, Professor of European Politics and Chair in Contemporary Turkish Studies, LSE



Tarih: Perşembe, 31 Ekim 2024
Saat: 18:00 - 19:30 Yer: 
LSE Lecture Theatre, CBG, LSE

 https://www.lse.ac.uk/contemporary-turkish-studies/upcoming-events/2024-25/20241031

* Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, 2022’de Türkiye'deki politika yapıcıları, uluslararası örgütleri ve sivil toplum aktörlerini, donör hükümetleri ve özel sektörü, dünyanın en büyük mülteci nüfusuna ev sahipliği yapan Türkiye'yi desteklerken, mülteciler ve ev sahibi topluluk için istihdam yaratmayı teşvik etmek amacıyla ticaret tercihlerini kullanacak yeni, yenilikçi ve tamamlayıcı bir kazan-kazan yaklaşımı olan bir Türkiye Paktı oluşturmaya çağrısında bulunmuştu.


İngiltere CHP Alternatif Grubu: “Türkiye bir ERDOĞAN dönemini daha kaldıramaz”

Hiç yorum yok

10 Eylül 2024

İngiltere CHP Alternatif Grubu, son dönemde parti içinde yaşananlardan duyduğu kaygıları paylaşarak uyardı: “Parti içi kavga görüntüsü önümüzdeki seçimleri kaybetmemize, tek adam döneminin uzamasına ve ülkemizin daha da kaybetmesine neden olacaktır. Bunun da vebali büyük olur.”

 


CHP İngiltere Birliği’nde üye veya farklı dönemlerde yönetimde görev almış, Türkiye ve İngiltere’de partinin hedefleri doğrultusunda siyasi çalışmalara katılan kişilerin oluşturduğu ‘İngiltere CHP Alternatif Grubu’, geçen yıl parti kurultayı öncesi bir basın toplantısıyla değişimin gerekliliğini vurguladığı gibi, Tüzük Kurultayı öncesi de son dönemlerde parti içinde yaşananlardan duyduğu kaygıları kamuoyuyla paylaştı.

 “CHP’NİN SEÇİM BAŞARISI TÜRKİYE İÇİN UMUT OLDU”

Grup tarafından yapılan yazılı basın açıklamasında şu hususların altı çizildi: “En son yerel seçimlerde CHP’nin başarısının ardından ülkemizi ve geleceğimizi düşünerek mutlu olduk. Mevcut iktidarı nihayet seçimler ile değiştirebileceğimizi düşünerek içimiz umut doldu. Saray iktidarını ve tek adam rejimini seçim sandığında ve halkın oylarıyla değiştireceğimize olan inancımız arttı, partimizin seçim başarısı tüm ülkemiz için bir umut oldu.”

 “MEVCUT İKTİDARI MUTLU EDECEK TEK ŞEY…”

“Yaşadığımız kâbusun sonu göründü. Şu an için ise mevcut iktidarı mutlu edecek tek şey, partimiz CHP içerisinde bir kavganın veya bir kavga olasılığının olmasıdır. Ülkemiz bir Recep Tayyip Erdoğan dönemini daha kaldıramaz. Mevcut iktidar umudunu CHP içerisinde yaşanabilecek bir kavgaya bağlamış görünüyor ve de böyle bir kavgayı körükleyeceğini gösteriyor. Biliyoruz ki AKP ve Recep Tayyip Erdoğan, iktidardan gitmemek için ellerinden gelen her şeyi yapacaklardır. Bu kavga olasılığı ile ilgili olarak, öncelikle partimizin bir önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun takındığı tavrın parti içerisinde bir kavga varmış görüntüsü yaratmasından rahatsız olduğumuzu açıklamak istiyoruz.”

 “VEBALİ BÜYÜK OLUR”

“İktidar hedefine zarar verecek, parti içi çatışmaya, her türlü kişisel ihtiras ve kalkışmaya karşıyız. Partimizin hedefi, zamanından önce olacağını bildiğimiz genel seçimler olmalıdır. Tüm enerjimizi yerel seçimlerde aldığımız oy oranını artırarak tek adam rejimini değiştirmek için harcamamız gerektiğine inanıyoruz. Bu aşamada partimize, partimizin yönetimine, Cumhurbaşkanı adaylarımıza ve eski başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’na büyük görevler düşüyor. Parti içi kavga görüntüsü önümüzdeki seçimleri kaybetmemize, tek adam döneminin uzamasına ve ülkemizin daha da kaybetmesine neden olacaktır. Bunun da vebali büyük olur.” 




Hrant Dink Londra'da anılacak

Hiç yorum yok

18 Ocak 2024

"Dialogues Without Borders Kolektifi", Hrant Dink anısına 20 Ocak, Cumartesi günü Stoke Newington'da bulunan DB Müzik'te bir anma etkinliği düzenliyor.



Londra'dan yazar ve akademisyen Başak Ertür moderatörlüğünde gerçekleşecek söyleşiye, Türkiye'den konuşmacılar Özgür Sevgi Göral, Rober Koptaş ve Adnan Çelik büyük ekrana yansıyacak Zoom platformu üzerinden katılacaklar. 

Program, Ermenice şiir ve sanatçı Suna Alan'ın kısa müzik dinletisiyle devam edecek.

Tarih: 20 Ocak, Cumartesi
Saat: 4.30pm (Kapı açılışı)
Yer: DB Music, 24 Stoke Newington High St, London N16 7PL

İngiltere'nin plastik atıkları Adana'ya nasıl ulaşıyor?

Hiç yorum yok

05 Haziran 2023

İngiliz gazeteci Londra'dan yola çıkıp Adana'ya ulaşan Tesco poşetlerinin izini sürdü. Bloomberg için çalışan araştırmacı gazeteci Kit Chellel, Londra’daki Tesco poşetlerine çip taktı ve plastik atıklar iki ay sonra Adana’da açıklık bir alanda sinyal verdi.

 


Gazeteci Kit Chellel, İngiltere’deki plastik atıkların izini sürdü ve bu atıkların hangi rotayı izleyerek Türkiye’ye ulaştıklarını buldu. Tesco’nun plastik atıkları, iki aylık bir yolculuğun ardından Avrupa’nın tonlarca plastik atığının biriktiği Adana'daki açıklık bir alana ulaşıyor.

Çöplerin rotasını takip etmek için üç farklı TESCO poşetine GPS takip cihazı yerleştiren Kit Chellel, bu poşetlerin üç dört gün içerisinde yerlerinin değişmeye başladığını gözlemliyor. Çöplerin nereye gittiğini dijital haritadan takip eden Kit Chellel, cihazlardan birinin Londra’nın doğusuna gittiğini ve Thames nehrinin kenarında kaybolduğunu diğer ikisinin ise Londra çevresindeki TESCO lojistik merkezine gittiklerini fark ediyor. Buradan Harwich uluslararası taşımacılık limanına ulaşan çöpler daha sonra Hollanda’ya geçiyorlar. Hollanda’da çok beklemeden karayolu ile Almanya üzerinden Polonya’ya ulaşan plastik poşetler farklı günlerde aynı noktada buluşuyor. Bu noktanın adı Polonya’da yer alan Zielona Gora tesisi. TESCO poşetindeki cihazla bu tesiste sinyal kesiliyor, ancak bir süre sonra cihazın Adana’da bir sanayi bölgesinde sinyal verdiği görülüyor. Chellel, yaptığı araştırmada bu bölgede herhangi bir geri dönüşüm şirketi ya da tesisi tespit edemiyor. Bunun üzerine alanın iyice araştırılması için gazeteciler yerinde gözlem yapıyor ve Kit Chellel tespitinde haklı çıkıyor; çünkü herhangi bir geri dönüşüm tesisi bulunmayan bu bölgede, Avrupa’dan gelen tonlarca plastik çöpün üst üste yığıldığı görülüyor.

Kit Chellel, 2.000 millik plastik çöp takibine ilişkin şunları söylüyor: “Şimdiye değin üretmediğimiz kadar plastik üretiyoruz ve bunların bir yere gitmesi gerekiyor. Bu yüzden kullandıktan sonra bunların nereye gittiğini bilmemiz gerekiyor. Benim kendi mahallemdeki TESCO süpermarkette beyaz geri dönüşüm kutuları dikkatimi çekti. Bunların tam olarak nereye gittiğini görmek için elektronik olarak takibe aldım. Bunu yaparken en önemli hedefim kötü plastiklerin nereye gittiğini öğrenmekti.”





Kaynak: https://www.bloomberg.com/graphics/2022-tesco-recycle-plastic-waste-pledge-falls-short/?utm_source=twitter&utm_medium=social&utm_campaign=twitter-moments&utm_content=climate

 

Gik-Der Yeşil Sol Parti gönüllüleri seçim çalışmalarını planladı

Hiç yorum yok

17 Nisan 2023


Londra’da faaliyetlerini yürüten GIK-DER, 14 Mayıs seçimleri için gönüllü ekibi oluşturdu.  Gik-Der Yeşil Sol Parti gönüllüleri dün bir araya gelerek seçim sürecini planladı.

 


Göçmen İşçiler Kültür Derneği, 14 Mayıs seçimleri için yürüttüğü çalışmalarını gönüllü ekibiyle büyütüyor. Gik-Der Yeşil Sol Parti Gönüllüleri yaklaşan seçimlerde yürütülecek çalışmaları planladı. Yapılan toplantıda İngiltere’de oy verme sürecinin 29 Nisan – 7 Mayıs arasında olduğu anımsatılarak hızla çalışmalara başlanması kararı alındı. 14 Mayıs seçimleri için mümkün olduğunca çok kişinin sandıklara taşınması ve Yeşil Sol Parti’ye oy vermesinin sağlanmasının öneminin altı çizildi.

Gik-Der lokalinde yapılan toplantıda 22 Nisan’da sokak müziği desteği ile Yeşil Sol Parti’ye oy verme çağrısının yapılması, 26 Nisan’da ise bisiklet konvoyu oluşturarak seçimlere olan ilginin artırılması kararı alındı. Okul önlerinde bildiri dağıtılması, radyo programlarına katılım sağlanması gibi bir dizi çalışma kararının alındığı toplantıda sandık güvenliğinin sağlanması için müşahit ve sandık görevlisi kayıtlarının devam ettirilmesi gerektiğinin önemi vurgulandı.

Gik-Der Yeşil Sol Parti Gönüllüleri seçim sürecince toplantı ve çalışmalarını sürdürecek. 




TİP Milletvekili Barış Atay Londra’ya geliyor

1 yorum

14 Nisan 2023

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Barış Atay, 14 Mayıs 2023 seçimleri öncesinde Türkiyeli seçmenlerle buluşmak ve TİP’in Londra şubesinin açılışına katılmak üzere 18 Nisan, Salı günü Londra’ya geliyor.

 


TİP Milletvekili Barış Atay, Londra’da yaşayan Türkiyeli seçmenlerle buluşmak üzere Londra’ya geliyor. 18 Nisan, Salı günü, saat 18.00’de 173B Stoke Newington Road’da bulunan TİP Londra Seçim İrtibat Merkezi’nin açılışına katılacak olan Barış Atay, saat 19.30’da Round Chapel’de (Glenarm Road 1D) seçmenlerle bir araya gelecek ve seçmenlerin sorularını yanıtlayacak.

Londra’dan sonra Paris’e gidecek olan Atay, seçim turu kapsamında Avrupa’da altı şehirde daha seçmenlere buluşarak onların sorularını yanıtlayacak. TİP’in Hatay milletvekili olan Atay, 14 Mayıs seçimlerinde Antalya ikinci sıradan TİP milletvekili adayı olarak seçime girecek. 

 

Britanya Seçim Koordinasyonu kuruldu

Hiç yorum yok

28 Mart 2023


Britanya’da faaliyet gösteren demokratik kitle örgütleri, inanç örgütleri ile köy ve yöre dernekleri Britanya Seçim Koordinasyonu’nu kurdu. Koordinasyon, 14 Mayıs 2023 tarihinde gerçekleşecek olan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimleri’ne ilişkin bilgilendirme çalışmaları yürütecek.

 

                                                        


                                  

 

Türkiye’de 14 Mayıs 2023 tarihinde gerçekleştirilecek olan 14 Mayıs 2023 seçimlerinde yurt dışında yaşayan Türk vatandaşları da oy kullanabiliyorlar. Britanya’daki demokratik kitle örgütleri, inanç örgütleri ve köy ve yöre derneklerinin bir araya gelerek oluşturdukları “Britanya Seçim Koordinasyonu” seçime kısa bir süre kala İngiltere’de yaşayan Türk vatandaşlarına rehberlik yapmayı planlıyor.




Çalışmalarına hızla başlayan Britanya Seçim Koordinasyonu öncelikle Britanya’da yaşayan ancak seçmen kütüklerini Britanya’ya aldırmayan yurttaşların kayıt olması için çalışma yürütüyor. Koordinasyon bu kapsamda öncelikle son dört yıl içerisinde 18 yaşını doldurmuş gençlerin ilk seçmen kayıtlarının yapılması, Britanya’da oy kullanacak seçmenlerin ise adres taşıma işlemlerini gerçekleştirmesi yönünde bilgilendirme çalışmalarına başladı.

Koordinasyon bileşeni kurumların ofislerinde 2 Nisan’a kadar hem seçim kaydı kontrolü hem de adres beyan formlarının doldurulması hizmeti verilecek. Bu tarihten sonra ise halkın seçimlere katılması için çalışmalar yürütülmeye devam edilecek.

Britanya’da yaşayan seçmenlerin sayısının toplumun gerçek temsiliyetini yansıtacak seviyeye çekmek isteyen koordinasyon tüm halkı 14 Mayıs seçimlerinde oy kullanabilmek için kayıtlarını yaptırmaya çağırdı. 

Koordinasyonu oluşturan kurumlar; Britanya Alevi Federasyonu (BAF), Göçmen İşçiler Kültür Derneği (Gik-Der), Kürt Halk Meclisi, Alxas-Kom, Türk Eğitim Birliği(TEB), Dersim-Der, El-Com, Tilkililer, Demircilikliler, Nurhaklılar Kültür Evi, Bozca-Der, Day-Mer, Tohum Kültür Merkezi, Yüz Çiçek Açsın Kültür Merkezi (YÇKM), Kırkısraklılar, Paz-Der, Kürecikliler, Tavlalılar Dernegi, Koçgirililer, Essex Anadolu Merkezi, Türkiye İşçi Partisi (TİP)

Britanya Seçim Koordinasyonu iletişim E-maili: britanyasecim@gmail.com

Britanya Seçim Koordinasyonu’nun duyuru ve çalışmalarını Instagram, Facebook Twitter ve TikTok üzerinden takip edebilirsiniz.

Twitter: https://twitter.com/BritanyaSecim

Instagram: https://www.instagram.com/britanyasecimkoordinasyonu/

Facebook: https://www.facebook.com/profile.php?id=100090501613758

TikTok: https://www.tiktok.com/@britanyasecim?_t=8auCihE7Dld&_r=1

 


Bu haber ilk defa 27 Mart 2023 tarihinde Olay gazetesinde yayınlanmıştır.

https://olaygazete.co.uk/turk-toplumu/britanya-secim-koordinasyonu-kuruldu.html

Zincir Kıran Kadınlar Çalıştayı 4-5 Mart’ta Müze Gazhane’de

Hiç yorum yok

01 Mart 2023

Zincir Kıran Kadınlar Derneği’nin düzenlediği “Bisiklet Kadınları Çalıştayı”nın beşincisi bu yıl 4-5 Mart tarihlerinde Kadıköy Müze Gazhane’de gerçekleştirilecek.

 


Kadıköy merkezli kadın bisiklet dayanışma grubu olan “Zincir Kıran Kadınlar Derneği” bu yıl “Bisiklet Kadınları Çalıştayı”nın beşincisini gerçekleştiriyor. 4-5 Mart 2023’te, yani Cumartesi ve Pazar günleri 12:00-16:00 saatleri arasında düzenlenecek çalıştayın bu yılki teması “öğretirken öğrenmek.” 

Daha fazla kadının mikrofon başına geçerek toplumda sadece pasif birer dinleyici değil kanaat önderi haline gelmesini amaçlayan derneğin bu yılki etkinliğinde 10 kadın konuşmacısı yer alacak.

Bu seneki çalıştayın temasına uygun olacak şekilde öğretme ve öğrenme eyleminden beslenen İstanbul’dan, Ankara’dan, Eskişehir’den ve Mersin’den gelecek kadın konuşmacıların isimleri ise konuşma sırasıyla şu şekilde: Gamze Güngör, Merve Gül, Ela Gök, Nimet Göktepe, Emine Tusavul,  Burçin Tarhan, Linda Nihan, Aslı Azman, Rahime Çelen ve Ebru Petek Budur.

 

👉Katılım formunu doldurmak için tıklayın!

İletişim tel: 0537 9844186 / zincirkirankadinlar@gmail.com

 Bisiklet Kadınları Çalıştayı nedir?

Mart 2019’dan bu yana 5 senedir gerçekleştirdiğimiz Bisiklet Kadınları Çalıştayı” kısa adıyla BKÇ etkinliği, Zincir Kıran Kadınlar tarafından her sene Kadıköy’de, kadınların bisikletli şehiriçi ve şehirler arası ulaşım konusunda uzmanlıklarını paylaşmaları, dinleyen değil konuşan ve çözüm üreten tarafta yer almaları amacıyla yapılmaktadır.

Nasıl gerçekleşir?

Kendi konusunda uzman, bisiklet kadınları kabul ettiğimiz konuşmacılarımız çalıştay öncesinde kendilerine verilen bir anahtar cümle ile davet edilirler. Katılımcılar katılım formunu doldurarak onay maili alır ve etkinlik için "kesin katılımcılar" olarak davet edilirler. Her yaştan, her dilden, her cinsel yönelimden kişi katılımcı olabilir.

Çalıştay başlayınca konuşmacımız bu cümle ile hazırladığı 15-20 dk sürecek bir monolog/ sunum paylaşır.  Sonrasında 15dk sürecek diyalog/ soru-cevap kısmında da konuşmacılar dinleyicilerin sorularını cevaplar. En sonunda ise 5dk’lık bir “kıssadan hisse” oluşturularak oturum sona erdirilir. Etkinlik 4’er saatlik oturumlar şeklinde toplam 2 gün sürer.
























© Tüm hakları saklıdır
Tasarım by Orbay Soydan