Göçmenlerin Gündemi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Göçmenlerin Gündemi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Avrupa'ya düzensiz göç yüzde 30 azaldı ama?!

Hiç yorum yok

16 Nisan 2025

 Avrupa Birliği (AB) sınırlarına yönelik düzensiz göç geçişleri, 2025 yılının ilk üç ayında geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 30 azaldı. Ancak bu düşüş, insan hakları örgütleri tarafından AB’nin Libya ve Tunus gibi ülkelerdeki hak ihlallerine göz yumarak uyguladığı caydırıcı politikaların bir sonucu olarak yorumlanıyor. AB, benzer bir politikayı Afgan ve Suriyeli göçmenleri ülkede tutmak kaydıyla  iktidarın otoriterleşmesine göz yumarak Türkiye  için de uyguluyor.  

 


Veriler Ne Gösteriyor?
AB sınır koruma ajansı Frontex’in açıklamasına göre, düzensiz göçmen akımlarında en belirgin düşüş (yüzde 64) Arnavutluk, Sırbistan, Karadağ ve Kuzey Makedonya güzergâhında kaydedildi. İngiltere’ye geçişlerde ise yalnızca yüzde 4’lük bir azalma görüldü.

İnsan Hakları Gözlemevi’nden (HRW) Judith Sunderland, 2024’teki yüzde 38’lik düşüşle devam eden bu eğilimin, “AB’nin sınırları kapatma stratejisinin insanları daha tehlikeli rotalara zorladığını” vurguladı.

İnsani Bedel: Ölümler ve İhlaller Devam Ediyor
Örgütler, azalan sayıların arkasında büyük bir insani maliyet olduğuna dikkat çekiyor. Sunderland, “Bu istatistikler, Akdeniz’de boğulanların, Belarus-Polonya sınırında geri itilenlerin veya çöllerde mahsur kalanların hikâyelerini gizliyor” ifadelerini kullandı. AB’nin Libya ve Tunus’la yaptığı anlaşmalar, işkence, cinsel şiddet ve keyfi gözaltıların belgelendiği kamplarda mültecilerin tutulmasına yol açıyor.

AB’nin ‘İş Birlikleri’ Suçlama Konusu
Avrupa Anayasal ve İnsan Hakları Merkezi (ECCHR), Akdeniz’deki mültecilere yönelik muamele nedeniyle Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne şikâyette bulundu. ECCHR Hukuk Danışmanı Allison West, “Resmi rakamlar azalmış olsa da Libya ve Tunus’taki insanlık dışı koşullar, AB desteğiyle sürüyor” dedi. Batı, AB’nin “korumadan çok kontrolü önceleyen” politikalarının insan hakları ihlallerini kaçınılmaz kıldığını belirtti.

Ölümler Artıyor, Çocuklar Hedefte
Uluslararası Göç Örgütü (IOM), Kuzey Afrika’dan hareket eden teknelerin durdurulmasının geçişleri azalttığını ancak ölümlerin sürdüğünü açıkladı. 2025’in ilk çeyreğinde en az 555 kişi hayatını kaybetti. UNICEF ise son 10 yılda 3.500 çocuğun Akdeniz’de öldüğünü veya kaybolduğunu duyurdu. IOM, “Düzensiz göç yerine güvenli kanallar oluşturulmalı” çağrısı yaptı.

Sonuç: İstatistikler Gerçeği Yansıtmıyor
Uzmanlar, AB’nin göçü durdurmak için insan hakları ihlallerine ortak olmasını kınarken, rakamların gerçeği tam olarak yansıtmadığını vurguluyor: Daha az “resmi” varış, daha çok gizlenen acı anlamına geliyor.

 

Kaynak: The Guardian

 

Göçmenler olmazsa Avrupa’yı büyük bir nüfus krizi bekliyor

Hiç yorum yok

12 Nisan 2025

Avrupa Birliği (AB) genelinde aşırı sağ partilerin yükselişi ve göçmen karşıtı politikalar, kıtanın demografik geleceğini tehdit ediyor. 2024 seçimlerinde aşırı sağ partilerin kazandığı başarılar, göçmen karşıtı söylemlerin siyasi gündemi şekillendirdiğini gösteriyor. Ancak uzmanlar, göçmenleri dışlayan politikaların Avrupa'nın nüfus krizini daha da derinleştireceği konusunda uyarıyor. 

 


AB'nin resmî istatistik kurumu Eurostat'ın tahminlerine göre, mevcut eğilimler devam ederse AB nüfusu 2100 yılına kadar %6 azalarak 447 milyondan 419 milyona düşecek. Ancak göçmenlerin tamamen dışlandığı bir senaryoda bu düşüş çok daha sert olacak. Eurostat, göçmenlerin olmadığı bir durumda AB nüfusunun 295 milyona kadar gerileyebileceğini öngörüyor. Bu, kıtanın nüfusunun üçte birinden fazlasının kaybedilmesi anlamına geliyor. 

Göçmenler Olmadan İş Gücü ve Ekonomi Tehlikeye Giriyor 

Göçmen karşıtı politikaların yükseldiği İtalya, Fransa ve Almanya gibi ülkeler, göçmenlerin tamamen dışlandığı bir senaryoda ciddi nüfus kayıpları yaşayacak. Örneğin yapılan nüfus projeksiyonlarına göre; İtalya'nın nüfusu 2100 yılına kadar yarıya inebilirken, Almanya'nın nüfusu 83 milyondan 53 milyona düşebilir. Fransa'da ise nüfus 68 milyondan 59 milyona gerileyebilir. Bu durum, iş gücünün azalması ve yaşlı nüfusun artması nedeniyle ekonomik büyümeyi yavaşlatacak ve emeklilik ile sağlık harcamalarını artıracak. 

Avrupa'nın yaşlanan nüfusu, özellikle sağlık ve sosyal hizmetler sektöründe göçmenlere olan ihtiyacı artırıyor. Birçok AB ülkesinde doktor ve hemşire açığının göçmenler tarafından kapatıldığı biliniyor. Uzmanlar, göçmenlerin iş gücüne katılımının artırılmasının, yaşlanan toplumun ihtiyaçlarını karşılamada kritik bir rol oynayacağını vurguluyor. 

Göçmenlerin Katkısı: Camini Köyü Örneği 

İtalya'nın güneyindeki Camini köyü, göçmenlerin nüfus azalmasına karşı bir çözüm olabileceğini gösteren umut verici bir örnek sunuyor. 20. yüzyılın sonlarında genç nüfusun göç etmesiyle neredeyse terk edilme noktasına gelen köy, mültecilerin yeniden yerleştirilmesi projesi sayesinde yeniden hayat buldu. Bugün, 50 mültecinin kalıcı olarak yerleştiği Camini'nin nüfusu 350'ye ulaştı. Köydeki okulun yeniden açılması da projenin sembolik başarılarından biri oldu. 

Camini projesinin kooperatif başkanı Rosario Zurzolo, "Köy yavaş yavaş ölüyordu. Evler, içinde yaşayan olmadığı için yıkılıyordu" diyerek projenin önemini vurguluyor. Köydeki mülteciler, yalnızca nüfusu artırmakla kalmıyor, aynı zamanda yeni iş alanları ve ekonomik faaliyetlerin gelişmesine de katkı sağlıyor. 

Göçmenlerin Ekonomiye Entegrasyonu Kritik Öneme Sahip 

Uzmanlar, göçmenlerin Avrupa'nın demografik sorunlarını tek başına çözemeyeceğini, ancak bu sorunların hafifletilmesinde önemli bir rol oynayabileceğini belirtiyor. Göçmenlerin iş gücüne etkin bir şekilde entegre edilmesi, emeklilik yaşının yükseltilmesi ve vergi reformları gibi diğer önlemlerle birlikte, göçmenlerin katkısı daha anlamlı hale gelebilir. 

LSE’den Profesör Alan Manning, "Göçmenlerin iş bulması ve çalışması kritik öneme sahip. Aksi takdirde, göçmenlerin sosyal yardıma ihtiyaç duyması durumunda bu, sorunu daha da kötüleştirebilir" diyor. 

Göçmenler Avrupa'nın Geleceği İçin Hayati Öneme Sahip 

Avrupa'nın nüfus krizi, göçmenlerin katkısı olmadan çözülemeyecek kadar derin. Göçmen karşıtı politikaların kısa vadeli siyasi kazanımlar sağlasa da, uzun vadede ekonomik ve sosyal maliyetleri ağır olacak. Camini örneği, göçmenlerin yalnızca nüfusu artırmakla kalmayıp, toplumları yeniden canlandırabileceğini gösteriyor. Avrupa'nın geleceği, göçmenlerin entegrasyonunu sağlayacak akılcı politikaların hayata geçirilmesine bağlı.

 

Kaynak: The Guardian

Birleşik Krallık'ta göçmen suç oranlarına ilişkin ilk rapor yayınlandı

Hiç yorum yok

08 Nisan 2025

Birleşik Krallık'ta ilk kez göçmen suç oranlarına ilişkin bir rapor yayınlandı. Göç Kontrol Merkezi (CMC) tarafından hazırlanan bu rapor, göçmenlerin suç oranlarına dair çarpıcı veriler sunuyor. Rapora göre yabancı uyruklular, İngiliz vatandaşlarına kıyasla neredeyse iki kat daha fazla suç işliyor. 



Raporun Ortaya Koyduğu Veriler

CMC'nin ülkedeki 43 polis teşkilatına gönderdiği bilgi talepleri sonucunda derlenen veriler, 2024'ün ilk 10 ayında İngiltere ve Galler'de toplam 131 bin yabancı uyruklu tutuklaması gerçekleştiğini gösteriyor. Bu rakam, toplam tutuklamaların %16.1'ini oluşturuyor. (Yabancı uyruklular, ülke nüfusunun %9'unu oluşturuyor.)

Rapora göre, 2024 yılının ilk 10 ayında yabancı uyruklular arasında cinsel suçlardan tutuklanma oranı, İngiliz vatandaşlarından 3.5 kat daha fazla. Bu dönemde toplam 2.775 yabancı uyruklu kişi tecavüz suçlamasıyla tutuklandı.

En Fazla Suç Oranına Sahip Ülkeler

Rapor, en fazla tutuklama oranına sahip beş ülkeyi de belirledi. Buna göre, Birleşik Krallık'ta en fazla suç işlendiği tespit edilen beş ülke şu şekilde sıralandı: Arnavutluk, Afganistan, Irak, Cezayir ve Somali. Raporda toplamda 48 ülkenin Birleşik Krallık vatandaşlarından daha yüksek suç işleme oranına sahip olduğu vurgulandı.



Hükümet ve Kamuoyundan Tepkiler

Raporun yayınlanmasıyla birlikte siyasetçiler ve kamuoyundan farklı tepkiler geldi. Muhafazakar Parti'den Robert Jenrick, "Britanya halkı bu gerçekleri bilmeye hakkı var," diyerek, verilerin kamuya açıklamasının önemini vurguladı. Reform Partisi lideri Nigel Farage da daha önce bu bilgilerin kamuya sunulması için çaba harcamış, ancak başarılı olamamıştı.

CMC Araştırma Direktörü Robert Bates ise, "Toplumun dokusunu bozan kitlesel göç politikaları şu ana kadar ciddi güvenlik sorunlarına yol açtı. Yetkililerin, kamu güvenliği konusunda daha ciddi adımlar atması gerekiyor," şeklinde konuştu.

Göçmen karşıtlarının ekmeğine yağ sürecek

Rapor, göç politikalarına ilişkin yeni tartışmaları da beraberinde getirdi. Hükümetin, göçmen politikalarını ve vize sistemlerini daha sıkı denetlemesi gerektiği yönünde çağrılar yapılırken, insan hakları savunucuları ise suç oranlarının uluslararası hukuka uygun olarak değerlendirilmesi gerektiğini savunuyor. Anlaşılan o ki İngiltere’deki göçmen karşıtı politik oluşumlar bu tür raporlardan cımbızladıkları istatistikleri göçmen karşıtı politikalara malzeme yapmaya devam edecek.

 

Kaynak: https://migrationctrl.substack.com/p/uks-first-migrant-crime-report


Göçmen Suçları Zirvesi’ne Türk ve Kürt kaçakçılık çeteleri damgasını vurdu

Hiç yorum yok

01 Nisan 2025

İngiltere’de 31 Mart'ta gerçekleştirilen, kırktan fazla ülke ve kuruluşu bir araya getiren ‘Örgütlü Göçmen Suçları Zirvesi’nde, başta Türk ve Kürt kökenli kaçakçılık çeteleri olmak üzere küresel insan ticareti ağlarının finansal kaynakları, teknoloji kullanımı ve sınır ötesi operasyonlarla çökertilmesi konusu masaya yatırıldı. Zirvede, sosyal medya devleri Meta, X ve TikTok’un temsilcileri de kaçak göçün dijital platformlarda çekici hale getirilmesine ilişkin alınacak önlemler de tartışıldı.



Operasyonlar İçin 33 Milyon Sterlinlik Fon
İçişleri Bakanı Yvette Cooper, kaçakçılıkla mücadele için Avrupa, Balkanlar, Asya ve Afrika’daki operasyonları desteklemek üzere 30 milyon sterlinlik fon ayırdıklarını duyurdu. Ayrıca, Savcılık Ofisi’ne (CPS) eklenen 3 milyon sterlinle uluslararası kaçakçıların yargılanması ve sınır ötesi iş birliklerinin güçlendirilmesi planlanıyor. Başbakan Sir Keir Starmer, “Örgütlü göçmen suçlarını, terörle mücadele eder gibi ele almalıyız. Kaynakları birleştirip istihbarat paylaşarak bu ağları kökünden sökebiliriz” dedi.

Türk ve Kürt Kökenli Çetelere Büyük Darbe
Zirve kapsamında, son dönemdeki operasyonlarda Türk ve Kürt kökenli kaçakçılık şebekelerine yönelik önemli tutuklamalar gerçekleştirildiği vurgulandı. Türkiye vatandaşı bir şüpheli, İngiltere’ye bot temin ettiği iddiasıyla gözaltına alınırken, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile ilk kez iş birliği yapılarak Kürt kökenli bir kaçakçılık çetesine bağlı 3 kişi tutuklandı. Bu işbirliği, bölgedeki hassas göç rotalarında istihbarat paylaşımının artırılması açısından dönüm noktası olarak nitelendirildi.

Suriye ve Avrupa’da Çokuluslu Çete Operasyonları
İngiltere Ulusal Suç Dairesi (NCA), Suriyeli bir örgütlü suç grubunun 750 göçmeni Avrupa’ya kaçırdığına dair soruşturma kapsamında tutuklamalar yaparken, Galler’de binlerce kişiyi kaçıran iki şüpheli de mahkum edildi. Belçika’da Şubat ayında gözaltına alınan 6 kişi ise Avrupa’daki çokuluslu bir kaçakçılık ağının parçası olmakla suçlanıyor. Bu operasyonlar, küresel kaçakçılık gelirinin 10 milyar doları aştığı bir dönemde, çetelerin finansal akışlarını kesmeye odaklanıyor.

Teknoloji ve Uluslararası İş Birliği Vurgusu
Zirvede, uzay tabanlı gözetim teknolojileriyle kaçak botların takip edilmesi ve Turks and Caicos Adaları’ndaki düzensiz göçün önlenmesi için JMSC’nin çalışmaları ele alındı. Fransa’nın mobil timler kurarak botları denize indirilmeden engellemesi, Almanya’nın kaçakçılık yasalarını sertleştirmesi ve İtalya ile ortak finansal takip ekipleri oluşturulması da uluslararası taahhütler arasında yer aldı.

“Sınırlar Arası Suç, Sınırlar Arası Çözüm İster”
İçişleri Bakanı Cooper, “Kaçakçılık çeteleri sınırları istismar ederek para kazanıyor. Onları durdurmak için tüm ülkelerin koordineli hareket etmesi şart” ifadelerini kullanırken, hükümetin sığınmacı sistemini iyileştirerek kamu hizmetlerindeki yükü azaltmayı hedeflediği belirtildi. Zirvenin somut çıktıları arasında, NCA’nın Temmuz’dan bu yana 600 bot ve motor ele geçirmesi de dikkat çekti. Uzmanlar, Türk ve Kürt kökenli çetelerin hedef alınmasının Akdeniz ve Balkan rotalarında etkili olacağını öngörüyor.

 

İngiltere'ye uluslararası öğrenci göçünde yüzde yirmi azalma yaşandı

Hiç yorum yok

24 Şubat 2025




Ulusal İstatistik Ofisi'nin (ONS) yayınladığı 2024 yılına ait veriler, İngiltere’ye uluslararası öğrenci göçünde çarpıcı değişiklikler yaşandığını gösteriyor. Haziran 2024 itibarıyla, uzun vadeli göç kapsamında eğitimle ilişkili vizeyle gelen uluslararası göçmenlerin net sayısı 262.000 olarak kaydedildi. Bu rakam, bir önceki yılın 326.000 seviyesinden %20 oranında bir düşüş anlamına geliyor ancak hâlâ 2019 yılındaki 24.000 rakamına göre dokuz kat daha yüksek.

Vize Türlerinde Değişim

2021 yılında uygulamaya konulan Mezun Vizesi (Graduate Visa), uluslararası öğrencilerin eğitim sonrası İngiltere'de kalmalarını kolaylaştıran önemli bir araç oldu. Bu vize, lisans mezunlarına iki yıl, doktora mezunlarına ise üç yıl boyunca çalışma izni sağlıyor. Verilere göre, 2019 yılında eğitim vizesiyle gelenlerin yalnızca %9’u üç yıl içinde farklı bir vize türüne geçiş yaparken, 2021 yılında bu oran %48’e yükseldi.

Brexit ve Pandemi Sonrası Göç 

ONS, Brexit sonrası göçmen davranışlarının değiştiğine dikkat çekiyor. Pandemi sonrası dönemde özellikle Nijerya, Pakistan ve Bangladeş gibi ülkelerden gelenlerin sayılarındaki artış dikkat çekti. Ancak, yeni politikaların etkisiyle bu gruplardaki göçmen sayılarında da belirgin bir düşüş gözlendi.

Öğrenci Göçündeki Değişim

2024 yılı verileri, bu tür vizelere yönelik politika değişikliklerinin etkilerinin tam olarak görülmesi için yeterli değil. ONS, bu değişikliklerin etkilerinin Temmuz 2024 sonrası verilerde daha net anlaşılacağını belirtiyor. Ancak, şu ana kadarki veriler uluslararası öğrenci göçünde genel bir azalmaya işaret ediyor.

Ekonomik ve Sosyal Etkiler

Uluslararası öğrenciler, yalnızca eğitim sektörü değil, aynı zamanda İngiltere ekonomisi için de büyük bir öneme sahip. Öğrenci göçündeki azalma, kampüslerdeki kültürel çeşitliliğin azalmasının yanı sıra yerel ekonomiler üzerinde de etkili olabilir. Uzmanlar, bu alandaki düşüşün sürdürülebilir bir şekilde ele alınması gerektiğini vurguluyor.

 

 

Liverpool'da maskeli bir grubun saldırısına uğrayan Egemen Özdemir'le söyleşi

Hiç yorum yok

14 Şubat 2025

Kings College'de Bankacılık ve Finans alanında yüksek lisansını tamamlayıp mezun vizesiyle Londra'da yaşamını sürdüren Egemen Özdemir geçtiğimiz hafta Liverpool'da maskeli bir grubun saldırısına uğradı.

Bisikletli Gazete söyleşilerinin bu bölümünde Egemen Özdemir ile yaşadığı bu tatsız olaya ilşkin yaptığımız söyleşi yer alıyor.







Muhafazakâr Parti’nin önerisine karşı imza kampanyası başlatıldı

Hiç yorum yok

09 Şubat 2025

İngiltere’de Reform Partisi’nin anketlerde birinci parti olmasının ardından Muhafazakâr Parti, göçmen karşıtlarını konsolide etmek için süresiz oturuma başvuru süresini beş yıldan on yıla çıkarmayı teklif etmişti. Muhafazakâr Parti’nin bu önerisine karşı change.org üzerinden imza kampanyası başlatıldı.

 


"Adil Göçmenlik Politikaları Talep Ediyoruz: Oturma ve Vatandaşlık Bekleme Sürelerinin Uzatılmasına Hayır!" başlığıyla başlatılan kampanya, süresiz oturma izni (ILR) için bekleme süresini 10 yıla, vatandaşlık hakkı için ise 15 yıla çıkaran düzenlemeye karşı başlatıldı. Düzenlemeye karşı çıkanlar, bu sert önlemlerin göçmenlerin entegrasyonunu zorlaştıracağını, aileleri parçalayacağını ve Birleşik Krallık’ın çok kültürlü yapısına zarar vereceğini savunuyor.

Temel İnsan Hakları İhlal Ediliyor

Kampanyayı destekleyenler, önerilen değişikliklerin temel insan haklarına aykırı olduğunu vurguluyor.

Change.org üzerinden paylaşılan kampanya metninde şu hususlar vurgulanıyor:

15 yıl boyunca vatandaşlık hakkı elde edememek, göçmenlerin sosyal hayata tam anlamıyla katılımını engelleyecek. Göçmenler de bu toplumun bir parçasıdır ve eşit muamele görmelidir. Ayrıca, bekleme süresinin uzaması, aile birleşimini zorlaştıracak ve binlerce ailenin ayrılmasına neden olabilecektir. Çocukların ebeveynlerinden, eşlerin birbirlerinden kopmasına yol açacak bu düzenleme, insan hayatını zorlaştıracaktır.

Ekonomik Katkılar Görmezden Geliniyor

Birleşik Krallık ekonomisine büyük destek sağlayan göçmenler, önerilen düzenlemelerle birlikte sosyal yardımlardan yararlanma hakkını kaybetme riskiyle karşı karşıya. Bu durum, özellikle düşük gelirli göçmenleri daha da zor duruma sokacak. İşsizlik gibi sorunlar çözülmeden göçmenlere "net katkı sağlama" gibi şartlar koşulması, hayatlarını daha da zorlaştıracaktır. Göçmenler, ülkenin ekonomik ve sosyal yapısına önemli katkılar sağlamaya devam ederken, bu tür kısıtlamaların adil olmadığını belirtiyor.

Göçmenler Ne Talep Ediyor?

Kampanyayı başlatanlar, mevcut bekleme sürelerinin korunmasını talep ediyor. Mevcut kurallar gereği 5 yıl sonunda süresiz oturma izni alınabiliyor ve 1 yıl sonra vatandaşlık başvurusu yapılabiliyor. Bu düzenlemenin korunması, entegrasyon süreçlerinin sağlıklı işlemesi açısından hayati önem taşıyor. Ayrıca, göçmenlerin topluma entegrasyonunu kolaylaştıran, aile birleşimini destekleyen ve insan haklarına saygılı bir göçmenlik politikası benimsenmesi gerektiği vurgulanıyor.

Siyasi Çıkarlar İnsan Haklarının Önüne Geçmemeli

Kampanya destekçileri, siyasi çıkarların insan haklarının önüne geçmemesi gerektiğini savunuyor. Muhafazakâr Parti’nin bu önerisi, Reform Partisi’nin göçmen karşıtı söylemlerine karşı seçmen desteğini geri kazanma amacı taşıyor. Ancak, insanların hayatlarının siyasi hesaplarla tehlikeye atılması kabul edilemez bir durumdur. Göçmenler, siyasi çekişmelerin mağduru olmamalı ve adil bir şekilde muamele görmelidir.

 

Kampanyayı imzalamak için aşağıdaki linke tıklayın

https://chng.it/LFTCWyHqLz

Muhafazakâr Parti'nin süresiz oturum süresi beş yıldan on yıla çıkarılsın” önerisi tartışma yarattı

Hiç yorum yok

06 Şubat 2025

İngiltere’de Muhafazakâr Parti lideri Kemi Badenoch, göçmenlerin süresiz oturum izni almasını zorlaştıracak yeni bir göç politikası önerisini duyurdu. Buna göre, çalışma vizesiyle İngiltere'ye gelen göçmenlerin süresiz oturum izni alabilmesi için gereken süre beş yıldan on yıla çıkarılacak. Ayrıca, bu süreçte sosyal yardım veya sosyal konut talep eden göçmenler, kalıcı oturum hakkı elde edemeyecek.




Badenoch, vatandaşlık ve süresiz oturum hakkının yalnızca İngiltere'ye gerçek anlamda bağlılık gösteren göçmenlere verilmesi gerektiğini savundu. Yeni plana göre, sabıka kaydı bulunan veya kamu fonlarına bağımlı olan göçmenlerin başvuruları da reddedilecek.

İçişleri Bakanlığı’na göre, süresiz oturum izni alan kişiler 12 ay sonra İngiltere vatandaşlığına başvurabiliyor. Ancak Muhafazakâr Parti, vatandaşlık başvurusu için süresiz oturum hakkına sahip olma süresini bir yıldan beş yıla çıkarmayı öneriyor. Eğer bu değişiklik kabul edilirse, göçmenlerin İngiltere vatandaşlığına başvurabilmesi toplamda 15 yıl sürecek.

Yeni düzenlemenin, hükümetin önümüzdeki hafta parlamentoda görüşeceği Sınır Güvenliği, Sığınma ve Göçmenlik Yasası’na eklenmesi planlanıyor. Muhafazakâr Parti, önerinin 2021 yılına kadar geriye dönük olarak uygulanmasını istiyor. Ancak insan hakları savunucuları, bu düzenlemenin binlerce göçmenin haklarını kısıtlayacağını ve entegrasyonu zorlaştıracağını dile getiriyor.

Göç politikaları konusundaki sert açıklamalar, Reform UK partisinin artan popülaritesiyle bağlantılı olarak değerlendiriliyor. Bazı gözlemciler, Muhafazakâr Parti’nin göçmen karşıtı seçmenlerin desteğini kaybetmemek için bu tür açıklamalar yaptığını öne sürüyor. Yeni düzenlemeler, İngiltere’de göçmen hakları konusundaki tartışmaları daha da alevlendirecek gibi görünüyor.

 

Ukraynalı mülteciler, Birleşik Krallık'ta vize belirsizliği nedeniyle işlerini ve evlerini kaybetme riskiyle karşı karşıya

Hiç yorum yok

03 Şubat 2025

Birleşik Krallık'ta yaşayan Ukraynalı mülteciler, vize uzatma sürecindeki belirsizlik nedeniyle işlerini ve barınma olanaklarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya. Ukraynalı mülteciler, özellikle dil bariyeri ve karmaşık evrak işleri nedeniyle vize yenileme sürecinde büyük zorluklar yaşıyor.

 


Bazı mülteciler, vizelerinin yakında sona erecek olması nedeniyle kira sözleşmelerini yenileyemediklerini belirtirken, diğerleri işverenlerinin ve ev sahiplerinin hukuki yaptırımlardan korkarak onlarla çalışmayı ve kontratlarını sürdürmeyi reddettiğini dile getiriyor. Aktivistler, hükümeti vize yenileme sürecini otomatik hale getirmeye çağırıyor.

Birmingham for Ukraine grubunun yöneticisi Simone Schehtman, bu sürecin Ukraynalı aileler için büyük bir stres kaynağı haline geldiğini belirterek, "Bu otomatik olmayan sistem büyük bir karmaşaya neden oluyor. Savaştan kaçan, çocuklarıyla birlikte burada olan kadınlar çok endişeli. Avrupa Birliği ülkeleri vize uzatma süresini otomatik olarak gelecek ilkbahara kadar uzattı ama Birleşik Krallık'ta durum belirsiz," dedi.

Ukraynalıların Birleşik Krallık'taki üç yıllık kalma süresinin vatandaşlığa sayılmamasının da büyük bir hayal kırıklığı yarattığını belirten Schehtman, "Dört buçuk yıl kesinlikle geçici bir süre değil. İnsanlar burada kök saldı, çocuklar okullara başladı, burada bir hayat kurdular. Ancak sürekli belirsizlik içinde yaşamaları bekleniyor," diye ekledi.

Solihull'da mültecileri destekleyen Brama Trust'ın yöneticisi Olga Meglinskaya, pek çok Ukraynalının kira sözleşmelerini yenileyemediklerini ve evsiz kaldıklarını söyledi. "Çok sayıda mülteci bu belirsizlik nedeniyle psikolojik çöküntü yaşıyor. Savaşın yaralarını sararken, şimdi bu stres yeniden travmaya yol açıyor," dedi.

Queen’s University Belfast tarafından yapılan bir araştırmaya göre, Ukraynalı mültecilerin çoğu iş bulmakta zorlanıyor. Birçok işverenin ve emlak sahibinin, güncellenmemiş vize statüsü nedeniyle Ukraynalılarla sözleşme yenilememesi, ekonomik sıkıntıları artırıyor.

Hükümet sözcüsü, "Putin’in yasadışı işgalinden bu yana 300.000’den fazla Ukraynalıya sığınma hakkı verdik. Ukrayna İzin Uzatma Programı, Ukraynalılar için 18 aylık ek kalma izni sağlayacak ve bu süreci sürekli gözden geçiriyoruz," dedi. Ancak mülteciler, belirsizliğin sona ermesi ve Birleşik Krallık'taki yaşamlarının istikrara kavuşması için acil adımlar atılmasını talep ediyor.

 

Kaynak: The Guardian

Birleşik Krallık'a göç edenlerin sayısı azalıyor mu?

Hiç yorum yok

27 Ocak 2025

The Office for National Statistics (ONS) göçe ilişkin güncel istatistikleri yayınladı. Buna göre, Haziran 2024 itibariyle bir önceki yıla göre % 20’lik (175 bin kişi) düşüşle  Birleşik Krallık’a 728.000 kişi geldi.  

 


Kaynak: BBC


ONS’ye göre ilgili dönemde gelen 1,2 milyon kişiden 479.000 kişinin Birleşik Krallık'tan ayrıldığını tahmin ediliyor.

Haziran 2024'e kadar olan 12 ayda Birleşik Krallık'ta yaşamaya gelen 1,2 milyon kişinin % 5'i (58.000) zaten Britanya vatandaşıydı.

% 10'u (116.000) AB vatandaşı veya Norveç, İzlanda, Lihtenştayn ve İsviçre'dendi.

Yaklaşık % 86'sı ise (1,0 milyon) AB dışındaki ülkelerden gelenlerden oluşuyordu.
Bunların da % 82'si (845.000) çalışma yaşında, (16-64 yaş arası) % 17'si (179.000) çocuk (16 yaşın altında), % 8'i (84.000) sığınma talebinde bulundu
.

Hintli göçmenler (116.000) bu bir yıllık bu süre boyunca gelen AB dışındaki göçmenler arasındaki en büyük grubu oluşturuyor.

İçişleri Bakanlığı rakamlarına göre, ilgili dönemde 432.225 öğrenci vizesi verildi. Bu da önceki 12 aylık döneme göre % 13’lük bir azalmaya tekabül ediyor.

ASGARİ GELİR GARANTİSİ ARTTI

Birleşik Krallık'ta çalışmak isteyen çoğu kişinin hala puan tabanlı sistem (PBS) aracılığıyla vize başvurusunda bulunması gerekiyor. Ancak yeni yürürlüğe giren kurallar uyarınca 11 Nisan 2024'ten beri daha yüksek maaşlı bir iş teklifi sunmaları gerekiyor.

Başvuru sahiplerinin yıllık en az 38.700 £ kazanmaları gerekiyor. Bu da önceki kuralda yer alan yıllık gelir (26.200 £) garantisine göre neredeyse %50'lik bir artışa tekabül ediyor.

Yeni kuralları açıklayan o zamanki İçişleri Bakanı James Cleverly, 2022'de Birleşik Krallık'a gelmeye hak kazanmış 300.000 kişinin artık hak kazanmayacağını iddia etmişti.

AİLE BİRLEŞİMİNE BAŞVURANLARIN SAYISI ARTTI

İçişleri Bakanlığı verilerine göre, Haziran 2024'te sona eren yılda 84.403 aile birleşimi vizesi verildi; bu, önceki 12 aylık döneme göre %12'lik bir artış anlamına geliyor.

Aile birleşimi vizesine aşağıdaki gruplar başvurabilir:
* Eşiniz veya partneriniz
* Nişanlınız veya evlilik öncesi sivil partner adayınız
* Çocuğunuz
* Ebeveyniniz
* Size uzun süreli bakım sağlayacak akrabanız
Aile irleşimi vizesinden yararlanmak için ayrıca iyi derecede İngilizce bildiğinizi göstermeniz  ve Birleşik Krallık'ta birlikte yaşayacağınız kişinin minimum gelir eşiğini karşılaması gerekir.


Bu, başlangıçta önceki 18.600 £ rakamından keskin bir artışla 38.700 £'a yükseltilecekti. Ancak yeni kuralların aileleri ayırma riskini taşıdığına dair uyarılardan sonra, önceki hükümet yeni minimumu 29.000 £ olarak düşürdü. Daha önce aile birleşimi vizesini yapan bir çiftin yeni gelir eşiğini karşılaması gerekmez.

İçişleri Bakanlığı istatistikleri, Haziran 2024'e kadar olan 12 ayda Birleşik Krallık'ta sağlık ve sosyal hizmetlerde çalışmak üzere gelen kişilere 89.095 vize verildiğini gösterdi. Bu, önceki 12 aya göre % 26'lık bir düşüşe tekabül ediyor.


AB, göçmenlere yönelik ihlaller nedeniyle Tunus’a yaptığı yardım ödemelerini yeniden düzenliyor

Hiç yorum yok

24 Ocak 2025

Avrupa Birliği (AB), Tunus’ta göçmenlere yönelik cinsel şiddet, dayak ve insan kaçakçılığına iş birliği gibi çok sayıda insan hakları ihlalinin ortaya çıkmasının ardından bu ülkeye yaptığı yardım ödemelerini yeniden düzenliyor.



Guardian gazetesinin yayımladığı soruşturma raporunda, Tunus Ulusal Muhafızlarının göçmenlere tecavüz ve şiddet uyguladığı, hatta bazı durumlarda insan kaçakçılarıyla ortak hareket ettiği ileri sürülmüştü. Bu vahim iddialar, AB’nin Tunus ile olan mali iş birliğini sorgulamasına yol açtı.

AB Komisyonu, gelecekteki yardım ödemelerinin, insan hakları ihlali olmadığının doğrulanması şartına bağlı olacağını duyurdu. Yeni düzenlemeler, önümüzdeki üç yıl boyunca Tunus’a aktarılması planlanan milyonlarca avroyu kapsayacak. Bu karar, AB’nin 2023 yılında Tunus ile yaptığı ve eleştirilere konu olan göç anlaşmasında insan haklarından çok, göç akışını azaltmaya odaklandığına dair tartışmaları yeniden gündeme getirdi.

Guardian’ın raporu, Tunus’ta göçmenlerin sistematik bir şekilde tecavüz ve dayak gibi uygulamalara maruz kaldığını ortaya koymuş, bu durum uluslararası kamuoyunda büyük yankı uyandırmıştı. Özellikle çocukların da bu şiddet döngüsüne dahil edilmesi, AB’yi harekete geçmeye zorlayan önemli bir faktör oldu.

AB Komisyonu, bu insan hakları ihlallerine karşı daha sıkı önlemler alınacağını ve 2027’ye kadar insan haklarını merkeze alan bir dizi alt komite kurularak denetim mekanizmalarının geliştirileceğini belirtti. AB Komisyonu Sözcüsü, bu değişimi bir “yeniden dinamizm kazandırma” adımı olarak tanımladı.

Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said’in geçen yıl ikinci kez seçilmesinin ardından, ülkede göçmen hakları aktivistlerine ve medyaya yönelik baskılar arttı. Bu durum, Tunus’un otoriter bir yönetim anlayışına kaydığı eleştirilerini beraberinde getirdi.

AB Ombudsmanı Emily O’Reilly, AB’nin göç politikalarında insan haklarının göz ardı edilmemesi gerektiğini vurguladı. O’Reilly, özellikle AB fonlarının insan hakları ihlalleri durumunda askıya alınması için açık kriterlerin belirlenmesi gerektiğini ifade etti.

İnsan hakları örgütleri, AB’nin Tunus’a karşı sergilediği daha sert tutumun, diğer göç anlaşmaları yapılan Mısır ve Moritanya gibi ülkeler için de benzer bir örnek teşkîl edebileceğini düşünüyor.


Kaynak: The Guardian

 

Laken Riley Yasası ABD Temsilciler Meclisi’nden Geçti: Göçmenlere Yönelik Sert Önlemler Yolda

Hiç yorum yok

23 Ocak 2025

ABD Temsilciler Meclisi, göçmenlik yasalarının daha sıkı uygulanmasını öngören ve kaçak göçmenlerin hırsızlıkla ilgili suçlardan dolayı gözaltında tutulmasını zorunlu kılan Laken Riley Yasası’nı onayladı.



Yasa tasarısı, Başkan Donald Trump’ın imzasına sunularak, yeni başkanın katı göçmenlik politikaları doğrultusunda ilk yasal düzenleme oldu.

Yasa tasarısı, Temsilciler Meclisi’nde 263’e karşı 158 oyla kabul edildi. Oylamada 46 Demokrat, tüm Cumhuriyetçilerle birlikte tasarı lehine oy kullandı. Bu gelişme, yasanın Senato’da 64’e karşı 35 oyla onaylanmasının ardından geldi. Tasarı, adını geçtiğimiz yıl bir Venezuelalı göçmen tarafından öldürülen 22 yaşındaki hemşirelik öğrencisi Laken Riley’den alıyor.

Yasa, “hırsızlık, ev soygunu, dükkan hırsızlığı” gibi suçlarla suçlanan göçmenlerin ABD Göç ve Gümrük Muhafaza (ICE) tarafından zorunlu olarak gözaltında tutulmasını öngörüyor. Ayrıca eyalet başsavcılarına, federal hükümetin göçmenlik yasalarını uygulamaması durumunda dava açma yetkisi veriyor.

Yasa tasarısı üzerine yapılan tartışmalar oldukça hararetli geçti. Demokratlar, bu düzenlemenin ABD’nin göçmenlik krizini çözmeyeceğini, aksine ırk temelli ayrımcılığı ve korku kültürünü artıracağını savundu. Cumhuriyetçiler ise bu yasanın hayat kurtaracağını ve kamu güvenliğini artıracağını iddia etti.

Alabama Senatörü ve yasanın önde gelen destekçilerinden Katie Britt, bu düzenlemeyi “on yıllardır Kongre’den geçen en önemli göçmenlik uygulama yasası” olarak nitelendirdi. Britt, bunun Trump’ın başkan olarak imzalayacağı ilk yasa olacağını vurguladı. Ancak yasa, ICE’ın yeterli kaynaklara sahip olmaması nedeniyle uygulamada büyük zorluklarla karşılaşma riski taşıyor.

Demokrat Parti içerisindeki bazı üyelerin bu yasa için destek vermesi, ilerici grupların sert eleştirilerine neden oldu. İlerici bir grup olan Indivisible’ın yöneticisi Mari Urbina, Demokratların Trump’ın göçmen karşıtı gündemine boyun eğdiğini belirterek, bu tutumu “politik bir yenilgi” olarak tanımladı.

Sivil haklar örgütleri ve göçmen hakları savunucuları, bu yasanın federal otoriteyi zayıflatabileceği ve masumiyet karinesini göz ardı ederek toplu sınır dışı uygulamalarına kapı aralayabileceği uyarısında bulundu. Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği’nden (ACLU) Sarah Mehta, düzenlemenin, çocuklar ve aileler dahil olmak üzere çok sayıda göçmeni kapsayan zorunlu gözaltı politikalarını genişleteceğini söyledi.

Yasa tasarısının yarattığı tartışmalar sürerken, Trump’ın tasarıyı hızlı bir şekilde imzalayarak yasalaştırması bekleniyor. Bu durum, önümüzdeki yıllarda Trump’ın göçmenlik politikaları etrafında daha birçok hukuki mücadelenin yaşanacağının sinyalini veriyor.

 Kaynak: The Guardian

Başpiskopos Budde’den Trump’a “Merhamet” Çağrısı

Hiç yorum yok

22 Ocak 2025

Washington Piskoposu Right Rev Mariann Budde, ABD Başkanı Donald Trump’a göçmenler ve LGBTQ+ bireylere yönelik politikalarında “merhamet göstermesi” için açık bir çağrıda bulundu.

 


Budde yaptığı konuşmada “Demokrat, Cumhuriyetçi ve bağımsız ailelerde yaşayan eşcinsel, lezbiyen ve trans çocuklar var. Bazıları yaşamlarından kaygı duyuyor” dedi.

Budde, Trump’ın Tanrı’nın inayetiyle korunduğu yönündeki konuşmasına göndermede bulunarak, “Tanrı’nın sevgi dolu elini hissettiniz. Ülkemizde şu an korku içinde olan insanlara merhamet etmenizi rica ediyorum,” diye ekledi. Budde’nin bu eleştirisi, Trump’ın yüzünde taş gibi bir ifade bırakırken, tören sonrası gazetecilere konuşan Trump, vaazı “heyecansız” ve “kötü bir servis” olarak nitelendirdi.

Trump, eleştirilerini sosyal medyaya taşıyarak, Budde’yi “Radikal Solcu bir Trump düşmanı” olarak tanımladı ve Budde’nin “kamuoyundan özür dilemesi gerektiğini” söyledi.

Budde’nin sözleri, Trump’ın görevinin ilk günlerinde aldığı tartışmalı kararlar bağlamında yankı uyandırdı. Trump göreve gelir gelmez transgender Amerikalılara yönelik korumaları geri çeken, doğumla vatandaşlık hakkını kaldırmaya yönelik adımlar atan ve mülteci kabul programını askıya alan yürütme emirlerini imzalamıştı. Budde, konuşmasında göçmenlerin çoğunun suçlu olmadığını, vergi ödeyen ve komşuluk ilişkileri güçlü bireyler olduklarını belirterek, “Tanrımız bize yabancıya merhamet etmemiz gerektiğini öğütlüyor,” ifadelerini kullandı.

Bu, Budde’nin Trump ile ilk karşı karşıya gelişi değil. 2020 yılında George Floyd protestoları sırasında Trump’ın St. John Episkopal Kilisesi önünde İncil tutarak poz vermesine tepki göstermişti. Budde’nin son eleştirileri, Trump müttefiklerinden sert tepkiler aldı. Georgia Milletvekili Mike Collins, Budde’nin vatandaşlığına rağmen “sınır dışı edilmesi gerekenler listesine eklenmesini” talep etti.

Törende yaşananlar, hem dini hem siyasi tartışmaları alevlendirdi ve Budde’nin cesur duruşu kamuoyunda geniş yankı uyandırdı.


Kaynak: The Guardian

 

İngiltere’de eVize sistemine geçişle ilgili endişeler artıyor

Hiç yorum yok


 


İngiltere İçişleri Bakanlığı’nın eVize uygulamasını başlatması, özellikle AB dışı ülkelerden gelen göçmenlerin haklarının korunması konusunda endişelere yol açıyor. Freedom of Information (Bilgi Edinme Hakkı) talebine verilen bir yanıta göre, İçişleri Bakanlığı, milyonlarca kişinin haklarını etkileyen bu dijital vize sistemine geçiş için gerekli değerlendirmeleri tamamlamadan uygulamayı yürürlüğe koydu. Bu durum, hem parlamentodan hem de kamuoyundan sert eleştiriler aldı.

"Dijital Adaletsizlik ve Eşitsizlik Riski"
Göçmen hakları grupları, özellikle dijital becerisi düşük olan yaşlı bireyler ile güvenilir internet erişimi olmayan kişilerin eVize sisteminden olumsuz etkilenebileceğini söylüyor. Open Rights Group’un bir raporunda, bu kişilerin siber suçlara, özellikle kimlik avı saldırılarına ve kötü amaçlı yazılımlara karşı daha savunmasız olduğuna dikkat çekildi. Raporda, “Dil engelleri ve düşük dijital okuryazarlık, göçmenlerin hesaplarının ve dolayısıyla göçmenlik statülerinin siber saldırılara açık hale gelmesine neden olabilir,” ifadelerine yer verildi.

Değerlendirme Eksiklikleri
İçişleri Bakanlığı’nın şu ana kadar yalnızca AB göçmenleri için eVize geçişine yönelik bazı değerlendirmeleri yaptığı, ancak AB dışı göçmenlerin durumu için eşitlik ve veri koruma değerlendirmelerinin henüz tamamlanmadığı ortaya çıktı. Göçmen hakları savunucuları, 4 milyon kişinin etkilenmesi beklenen bu geçiş sürecinde mevcut politikaların etkisini anlayabilmek için güncel ve kapsamlı değerlendirmelerin derhal yayımlanması gerektiğini söylüyor.

Praxis adlı göçmen hakları kuruluşundan Josephine Whitaker-Yilmaz, “Hükümetin bu politikaları, koruma altındaki grupların nasıl etkilendiğine dair ciddi bir belirsizlik sergiliyor. Aceleyle yürütülen bu geçiş süreci, hükümetin eşitlik yükümlülüklerini yerine getirmediğini gösteriyor,” dedi.

Teknik Sorunlar ve Ertelemeler
eVize sistemine geçişin son tarihi, teknik aksaklıklar ve düşük başvuru oranları nedeniyle 2024 sonundan 2025 Mart’ına ertelendi. 4 milyon kişiden yaklaşık dörtte biri hala bu sisteme geçiş yapmadı. Ancak 2025 yılı itibariyle eski biyometrik oturum kartları (BRP’ler) göçmenlik statüsünü kanıtlamak için geçerli değil. Bu durum, dijital sisteme henüz geçiş yapmamış kişiler için ciddi sorunlar yaratabilir.

Hükümetten Savunma
İçişleri Bakanlığı ise mevcut eşitlik değerlendirmelerinin geçerli ve ilgili olduğunu, sürecin adil ve erişilebilir olmasını sağlamak için sürekli gözden geçirildiğini belirtti. Ancak kampanyacılar ve hak savunucuları, sürecin daha şeffaf bir şekilde yönetilmesi gerektiğini savunuyor.

İngiltere’nin eVize sistemine geçişi, dijitalleşmenin toplumun farklı kesimlerini nasıl etkilediğini ve bu geçişin adil bir şekilde yönetilmesinin ne kadar önemli olduğunu gözler önüne seriyor. Göçmenlerin haklarını korumak ve siber güvenlik gibi konularda daha proaktif adımlar atılması gerekiyor.


Kaynak: The Guardian

 

Trump, başkanlık görevine göçmenlerle ilgili sert önlemler alarak başladı

Hiç yorum yok

21 Ocak 2025

Oval Ofis’te yeni başkanlık döneminin ilk günlerinde Donald Trump, göç politikalarını sıkılaştırmaya yönelik bir dizi başkanlık kararnamesini imzaladı. Trump, ABD-Meksika sınırındaki yasa dışı göçü ulusal acil durum ilan etti ve sınır güvenliğini artırma sözünü yineledi




Başkan Trump, doğuştan vatandaşlık tanımını değiştirmeyi hedefleyen bir kararname de dahil olmak üzere birçok düzenlemeyi hayata geçiriyor. Ancak, anayasal bir hak olan bu tanımı değiştirme girişimi, güçlü hukuki itirazlarla karşılaşabilir. Trump, Biden yönetiminin "yıkıcı" olarak tanımladığı politikalarını kısa sürede ortadan kaldıracağını yineledi.

Trump yönetimi ayrıca, CBP One adlı göçmenlerin sınırda randevu almasını sağlayan bir aplikasyonu da iptal etti. Biden döneminde kullanılan bu uygulama, sınırdaki tutuklamaları azaltmada etkili bir araç olarak öne çıkmıştı. Şimdi ise uygulamanın kapatılması, sınırda bekleyen binlerce göçmeni belirsizlik içinde bıraktı.

Yeni yönetim, yasa dışı göçü durdurmayı ve milyonlarca "suçlu yabancıyı" sınır dışı etmeyi planladığını duyurdu. Ayrıca Meksika’daki uyuşturucu kartellerini terör örgütü ilan eden bir kararname imzalandı. Bu adımlar, Trump’ın göçmenlik konusundaki sert duruşunun bir göstergesi olarak yorumlandı.

Göçmenlik savunucuları ve insan hakları örgütleri, Trump’ın kararlarına sert tepki gösterdi. Ulusal Göç Forumu Başkanı Jennie Murray, alınan kararların "hayal kırıklığı olduğunu ama şaşırtıcı olmadığını" söyledi. Murray, bu politikaların aileleri ayıracağını ve Amerikan ekonomisini zayıflatacağını dile getirdi.

Tijuana gibi sınır şehirlerinde bekleyen göçmenler ise büyük bir belirsizlikle karşı karşıya. Anlaşılan o ki Trump yönetiminin göçmen karşıtı politikaları önümüzdeki dönemde göçmenlerin sorunlarını daha da yakıcı hale getirecek.


Kaynak: BBC

 

Sığınmacılar için Afrika’da kamp kurulması fikrinin mimarı İşçi Partisi miydi?

Hiç yorum yok

16 Ocak 2025



Yeni yayımlanan resmî belgeler, 2004'te Tony Blair liderliğindeki İşçi Partisi hükümetinin, Tanzanya’da sığınmacılar için kamp kurmayı plandığını ortaya koydu. Kamp planı, seçim öncesinde sınır güvenliğinin sağladığına ilişkin seçmenlerin gazını almayı da hedefliyordu. 

Plan kapsamında, İngiltere’nin Tanzanya’ya bu kampı açması karşılığında 4 milyon sterlinlik ek yardım teklif edeceği belirtiliyordu. Dönemin Uluslararası Kalkınma Bakanı Hilary Benn, 2004 yılında İçişleri Bakanı David Blunkett’e yazdığı bir mektupta, Tanzanya ile göçmenlik ortaklığının “temelinin atıldığını” ifade etti. Ancak bu fonun Afrika Çatışma Önleme Havuzu’ndan (ACPP) alınması önerisi, hükümet içinde tartışmalara neden oldu.

Bakanlar Arasında Görüş Ayrılıkları
Dönemin Dışişleri Bakanı Jack Straw, Blunkett’e yazdığı bir mektupta, fonun bu şekilde kullanılması konusunda “bazı çekinceleri” olduğunu dile getirmiş  ancak bir kereliğine bu fonun aktarılmasına onay verebileceğini söylemiş. Öte yandan, dönemin Silahlı Kuvvetler Bakanı Adam Ingram, bu öneriye karşı çıkarak ACPP’nin bu amaç için kullanılmasının uygun olmadığını belirtiyor.

Tanzanya ve AB’den Tepkiler
2004 yılında öne sürülen bu plan, Tony Blair’in hükümetinin sınırları kontrol altında tuttuğunu seçmenlere göstermek istediği bir dönemde gündeme geldi. Ancak, Tanzanya’da güçlü bir muhalefetle karşılaştı ve Avrupa Birliği’nden de eleştiriler aldı. Özellikle Almanya’dan bazı yetkililer, önerilen bu kampları toplama kamplarına benzeterek ağır eleştirilerde bulundu.

Plan, bu tepkilerin ardından rafa kaldırıldı. Ancak belgeler, dönemin göçmenlik politikalarına yönelik tartışmalı yaklaşımları ve Afrika’daki fonların kullanımına ilişkin hükümet içindeki fikir ayrılıklarını gözler önüne seriyor.


Kaynak: The Guardian

 

GİK-DER’den Parlamentodaki “İşçi Hakları Yasa Tasarısı”na ilişkin öneri: “Göçmenler ve sığınmacılar için özel düzenleme yapılsın”

1 yorum

14 Ocak 2025

İngiltere'de İşçi Haklarına ilişkin önemli değişiklikler içeren yasa tasarısı 10 Ekim'de parlamentoya sunuldu. Aralarında Göçmen İşçiler Kültür Derneği’nin de (GİK-DER) bulunduğu işçi hakları savunucusu grupların oluşturduğu ELAN (Employment Legal Advice Network) ağı yasa hakkındaki değişiklik önerileri için yürüttüğü çalışmalar  kapsamında Galler, Montgomeryshire and Glyndwr bölgesi milletvekili Steve Witherden ile görüştü.




İşçi Partisi ve Sosyalist Kampanya Grubu üyesi olan Witherden ile parlamentoda yapılan görüşmede işçiler aleyhine kullanılan 'Sıfır Saat Sözleşmesi' olarak bilinen sözleşmeye ilişkin öneriler, garantili çalışma saatlerinin taşeron işçileri de kapsayacak şekilde düzenlenmesi, patronlara işçi hakları ve tazminat konusunda işçileri bilgilendirme zorunluluğu getirilmesi ve göçmen işçilerin haklarına ilişkin konular görüşüldü. Toplantının en önemli başlığını göçmen ve ilticacı işçilerin sorunları oluşturdu.

GİK-DER: İltica statüsüne ilişkin özel düzenleme yapılmalı

Grup, yasanın göçmen işçilerin haklarının hapsedilmesine karşı kapsayıcı bir hal alması, vize statülerinden dolayı işyerinde karşılaştıkları haksızlıklara ve aşırı sömürüye karşı işçilerin İçişleri Bakanlığı ile bilgileri paylaşılmadan haklarını arayabilmelerinin yolunun açılması ve göçmen işçilerin haklarının korunması için daha fazla kaynağın ayrılması konusundaki önerilerini sıraladı.

GİK-DER adına görüşmeye katılan İbrahim Avcıl ise özel olarak ilticacıların durumuna dikkat çekti. İltica başvurusunun sonucunu bekleyen kişilere 1 yıl boyunca çalışma hakkı tanınmadığına dikkat çeken Avcıl, haftalık olarak verilen £30'un bir insanın en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamayacağının altını çizdi. Avcıl, 1 yılın ardından ise sadece belli alanlarda çalışma izni verilmesinin de önemli bir hak gaspı olduğunu belirterek, iltica başvurusu yapanların ilk günden itibaren çalışma hakkında sahip olması gerektiğini vurguladı. Ayrıca vekil Steve Witherden'a GİK-DER'in 2022 yılında Londra’daki göçmen Türk ve Kürt işçilerin emek piyasasındaki duruma ilişkin yayınladığı raporu teslim etti.

Witherden  konuya ilişkin şunları söyledi:"Taleplerinizin hepsi aynı zamanda benim de taleplerimdir. Bu konuyu içerisinde bulunduğum kampanya grupları ile de konuşacağım. Göçmen işçiler de tüm işçiler gibi eşit haklara sahip olarak çalışma hayatında yer almalıdır."

Özellikle göçmen işçilerin durumu hakkındaki bilgilendirme için teşekkür eden Witherden, "Göçmen işçilerin karşı karşıya kalmış olduğu sorunlar ile ilgili çok şey öğrendiğimi ifade etmek istiyorum. İleride de göçmen işçilerin hakları konusunda birlikte çalışarak göçmen işçilerin hakları konusunda birlikte çalışmaya devam edeceğim" dedi.

 

 

Birleşik Krallık’ta 224 bin sığınmacı başvurusunun sonuçlanmasını bekliyor

Hiç yorum yok

05 Ocak 2025

 

Sığınmacıları, göçmenlerden ayıran husus, kendi ülkelerinde maruz kaldıkları zulümden kaçarak koruma arayan bireyler olmalarıdır. İngiltere, özellikle son yıllarda artan göç dalgaları ile birlikte sığınma başvurularının yoğunlaştığı bir ülke haline geldi. 



27 AB ülkesine 2023 yılı itibariyle sığınma başvurusu yapanların vatandaşlık dağılımına baktığımızda; Suriye vatandaşları 186.580 başvuru ile birinci sırada, Afganistan 109.605 başvuruyla ikinci sırada, Türkiye ise 94.525 başvuru ile üçüncü sırada yer alıyor. Güney Amerika ülkesi Venezüella vatandaşları ise dördücü sırada geliyor. 



2023 yılında 67.337 sığınma başvurusuyla İngiltere’de bir yılda yapılan en yüksek başvuru sayılarından birine ulaşılmıştır. (2022’de 81.130 başvuru bulunuyor) Pandemi süreci, hava yoluyla gelen sığınmacıların sayısını azaltmış olsa da küçük botlarla İngiltere’ye ulaşan kişilerin sayısında önemli bir artış gözlenmiştir. 2018 ile 2023 arasında 148.000 kişi, Manş Denizi üzerinden küçük botlarla ülkeye giriş yapmış ve bunların % 93’ü sığınma başvurusunda bulunmuştur.



2022 verilerine göre, İngiltere’de her 10.000 kişi için 13 sığınma başvurusu düşerken, Avrupa Birliği (AB) ortalaması 25 başvuruya ulaşmıştır. Bu durum, İngiltere’nin göç politikalarının AB ülkelerine kıyasla daha sınırlayıcı olduğunu düşündürse de Ukrayna’dan gelen mültecilere yönelik programlar bu tabloyu değiştirmiştir. 2022 yılında yalnızca Ukrayna’dan 213.000 kişi İngiltere’ye sığınmış ve bu akış, yakın tarihte başka bir ülkeden İngiltere’ye gerçekleşen en büyük zorunlu göçü oluşturmuştur.

Göç ve sığınma yönetimi, yalnızca başvuruların kabulü veya reddi ile sınırlı değildir; aynı zamanda büyük bir insani ve ekonomik sorumluluğu da beraberinde getirir. 2024 itibarıyla İngiltere’de 224.700 sığınma başvurusu hâlâ karara bağlanmayı bekliyor. Bu dosyaların %38’i henüz ilk değerlendirme aşamasında, geri kalanı ise ret kararlarının ardından çeşitli hukuki süreçlerden geçiyor. Artan dosya yükü ve uzayan süreçler, sığınmacıların hayatlarını belirsizlik içinde sürdürmelerine neden oluyor.

Kaynak: https://commonslibrary.parliament.uk/research-briefings/sn01403/

 

© Tüm hakları saklıdır
Tasarım by Orbay Soydan