Showing posts with label Göçmenlerin Gündemi. Show all posts
Showing posts with label Göçmenlerin Gündemi. Show all posts

Hükümetin süresiz oturumu 5 yıldan 10 yıla çıkarma planına karşı başlatılan imza kampanyasına destek büyüyor

No comments

12 October 2025



İngiltere hükümetinin süresiz oturum (ILR) hakkını 5 yıldan 10 yıla çıkarma planı, ülkedeki yüz binlerce yasal göçmeni ayağa kaldırdı. “Protect Legal Migrants” (Yasal Göçmenleri Koru) başlığıyla başlatılan imza kampanyası 12 Ekim tarihi itibariyle 98 bini aşkın imzaya ulaştı. Kampanya, İngiltere Parlamentosu’nun resmi platformu olan petition.parliament.uk adresinde devam ediyor.

Parlamentoda tartışma gündemde

Yürürlükteki mevzuata göre kampanya, 100.000 imzaya ulaştığında İngiltere Parlamentosu’nda tartışılmak zorunda. Hükümetin 10.000 imzayı aşan dilekçelere yanıt verme zorunluluğu da bulunuyor.

“Geriye dönük adaletsizlik olmaz”

Kampanyanın metninde, hükümetin bu planı “geriye dönük bir cezalandırma” olarak eleştiriliyor. İngiltere’de yasal yollarla yaşayan binlerce kişi, çalışma vizesiyle ülkede emek veriyor, vergisini ödüyor, topluma katkıda bulunuyor. Şimdi ise bu kişilere, “artık 10 yıl bekleyeceksiniz” denilmesi büyük tepki çekiyor.

Emek, umut ve belirsizlik

Birçok göçmen, sosyal medyada “beş yıl boyunca sabırla çalıştık, şimdi neden tekrar başa sarıyoruz?” diye soruyor. Kampanyayı destekleyenler, hükümetin “yasa dışı göçle mücadele” bahanesiyle yasal göçmenleri cezalandırdığını savunuyor.

 

Hükümetten kalıcı oturumu zorlaştırma planı: “Göçmenler kalıcı oturum için ülkeye katkılarını kanıtlamalı"

No comments

29 September 2025

İngiltere'de ırkçı Reform Partisi'nin anketlerde yükselişini gören hükümet Nigel Farage'dan rol çalmak için süresiz oturumu zorlaştıran bir dizi uygulama için düğmeye bastı. İçişleri Bakanı Shabana Mahmood, göçmenlerin kalıcı oturum hakkı kazanabilmesi için topluma katkılarını göstermeleri gerektiğini söyledi.



Labour Parti konferansında konuşan İçişleri Bakanı Shabana Mahmood, göçmenlerin İngiltere’de süresiz oturum hakkı elde etmesi için yeni şartlar getirileceğini açıkladı. Buna göre göçmenlerin iyi seviyede İngilizce öğrenmesi, temiz bir sabıka kaydına sahip olması ve gönüllü çalışmalara katılması gerekecek.

Mahmood, bu politikayla hem toplumsal birlikteliği güçlendirmeyi hem de Reform UK’nin “oturumu tamamen kaldırma” önerisine karşı net bir çizgi çizmeyi hedeflediklerini belirtti. İngiltere’ye katkıda bulunan göçmenlerin kabul görmesi gerektiğini söyleyen bakan, “Burada yaşamanın şartı, bu ülkeye katkıda bulunmaktır” dedi.

Labour hükümeti, göçmenlerin süresiz oturum alabilmesi için gerekli süreyi 5 yıldan 10 yıla çıkarmayı planlıyor. Bunun yanında göçmenlerin çalıştıklarını, sigorta primi ödediklerini ve sosyal yardımlardan faydalanmadıklarını kanıtlamaları da beklenecek. Öte yandan, ülkeye önemli katkı sağlayan veya özel becerilere sahip olanların daha erken oturum alabilmesi gündemde.

Konuşmasında kişisel deneyimlerine de yer veren Mahmood, ailesinin İngiltere’ye göç hikâyesinden söz etti. Çocukken ailesinin dükkânında çalışırken yaşadığı hırsızlık olaylarını hatırlatan bakan, “Düşük seviyeli” olarak görülen suçların aslında insanlarda büyük bir etki yarattığını vurguladı. Bu nedenle kış boyunca ülke genelinde polis ve esnaf iş birliğiyle bir “hırsızlıkla mücadele seferberliği” başlatılacağını duyurdu.



İngiltere’de zorunlu dijital kimlik dönemi başlıyor

No comments

26 September 2025

İngiltere Başbakanı Keir Starmer, ülkede yaşayan vatandaşlar ve yasal oturum sahipleri için ücretsiz dijital kimlik uygulamasını hayata geçireceklerini duyurdu. Hükümet “Plan for Change” başlığı altında açıkladığı yeni adımla, yasa dışı göçün önüne geçmeyi hedefliyor.



Başbakanlık Ofisi’nden yapılan açıklamaya göre, dijital kimlik sistemi parlamentonun bu döneminin sonuna kadar “Right to Work” yani çalışma hakkı kontrollerinde zorunlu hale gelecek. Böylece işverenler, çalışanlarının yasal statüsünü dijital ortamda hızlıca doğrulayabilecek. Hükümet, bu adımın yasa dışı istihdamı azaltarak küçük teknelerle yapılan tehlikeli Kanal geçişlerini caydıracağını savunuyor.

Yeni sistem yalnızca göçmenleri denetlemekle sınırlı kalmayacak, aynı zamanda vatandaşlara günlük yaşamda önemli kolaylıklar sağlayacak. Dijital kimlik, sürücü belgesi başvurusu, çocuk bakımı ve sosyal yardımlar gibi hizmetlere erişimi hızlandıracak. Kullanıcıların kimlik bilgileri, telefonlarındaki dijital cüzdanda saklanacak. Yetkililer, tıpkı NHS uygulaması ya da temassız ödemelerde olduğu gibi, güvenli şifreleme ve kimlik doğrulama teknolojilerinin kullanılacağını vurguluyor.

Starmer, yaptığı açıklamada “Çalışan insanlar bu ülkeye yönelik yasa dışı göçten kaygılı. Güvenli sınırlar ve kontrollü göç, makul taleplerdir. Bu hükümet dinliyor ve gereğini yapıyor” ifadelerini kullandı. Başbakan, dijital kimliğin yalnızca göçü kontrol etmek için değil, aynı zamanda vatandaşlara hızlı ve güvenli hizmet sunmak için “en büyük fırsatlardan biri” olduğunu belirtti.

Uygulamanın, akıllı telefon kullanamayan veya dijital dünyaya uzak gruplar için erişilebilir olacağı da açıklandı. Bu kapsamda yaşlılar, evsizler ve teknolojiye sınırlı erişimi olan kişiler için yüz yüze destek programları oluşturulacak. Hükümet ayrıca, uygulamanın tasarım sürecinde kamuoyu danışma toplantıları düzenleyerek farklı toplulukların görüşlerini almayı planlıyor.

Dünya genelinde Estonya, Danimarka ve Hindistan gibi ülkelerde benzer dijital kimlik sistemlerinin başarıyla uygulandığını hatırlatan yetkililer, İngiltere’nin de bu adımla hem güvenliği artıracağını hem de vatandaşların hayatını kolaylaştıracağını vurguluyor.


Kaynak: https://www.gov.uk/

Stand Up to Racism etkinliği 23 Eylül'de Day-Mer'de gerçekleştirilecek

No comments

19 September 2025

Londra’nın Hackney bölgesinde faaliyet gösteren “Stand Up to Racism” hareketinin katılımıyla,  23 Eylül Salı günü saat 19.00’da Day-Mer Kültür Merkezi'nde ırkçılık ve faşizme karşı örgütlenme toplantısı gerçekleştirilecek.



Etkinlikte konuşmacılar arasında uzun yıllar milletvekilliği yapmış olan Diane Abbott MP ve yerel aktivist Samira Ali yer alacak. Katılımcılar, ırkçılığa ve göçmen karşıtlığına karşı yürütülen mücadelelerin nasıl daha güçlü bir şekilde örgütlenebileceğini tartışacak.

Toplantıda, göçmen topluluklarının ve yerel halkın bir araya gelerek son dönemde artan ırkçı, aşırı sağ harekete karşı dayanışmayı büyütmek hedefleniyor.

 “Stand Up to Racism” hareketi, Birleşik Krallık genelinde göçmen haklarının savunulması, İslamofobi ve ırkçı saldırılara karşı toplumsal tepkinin örgütlenmesi için uzun süredir eylemliliklerde bulunuyor. 

Etkinlik Detayları

  • Tarih: 23 Eylül Salı

  • Saat: 19.00

  • Yer: Day-Mer Kültür Merkezi

  • Adres: 16 Howard Road,  London, N16 8PU

  • Konuşmacılar: Diane Abbott MP, Samira Ali


Avustralya’da göçmen krizi büyüyor

No comments

07 September 2025

Avustralya’da pandemi sonrası artan göç rakamları siyasette tartışmaları alevlendirdi. Uzmanlar, hükümetin net bir göç planı sunmamasının yanlış bilgilendirmeleri ve aşırı görüşleri güçlendirdiğini söylüyor.



Tüm dünyada güçlenen aşırı sağın en önemli argümanı olan göçmen karşıtlığı Avustralya'da da karşılık bulmaya başladı. Avustralya’da son yıllarda yükselen göç rakamları kamuoyunda yoğun tartışmalara yol açıyor. 2022 sonrasında net göçte yaşanan artış, özellikle konut kriziyle birlikte birçok kesimde tepkilere neden oldu. Ancak uzmanlar, pandeminin ilk döneminde göçün negatif seyrettiğini ve uzun vadede rakamların geçmiş yıllardan çok da farklı olmadığını hatırlatıyor.

Göçmenlerin konut fiyatlarını artırdığı yönündeki iddialara karşı çıkan ekonomistler, asıl sorunun onlarca yıldır süregelen yapısal konut yetersizliği olduğunu belirtiyor. İşgücü piyasasına bakıldığında da göçün olumsuz etkisine dair veri bulunmadığı vurgulanıyor. İşsizlik düşük seviyelerde seyrederken, işverenler hâlâ inşaat, yaşlı bakımı ve bilişim gibi alanlarda ciddi eleman açığı bulunduğunu dile getiriyor.

Buna rağmen hükümetin göç politikalarında net bir yol haritası ortaya koymaması, eleştirilerin odağında. 2023’te Labor hükümeti “ilkelere dayalı” kapsamlı bir plan sözü vermiş olsa da bugüne kadar somut bir adım atılmadı. İçişleri Bakanı Tony Burke yalnızca daimi göç kotasını sabit tuttuğunu açıklarken, Hazine Bakanı Jim Chalmers net göç rakamlarının bir hedef ya da tavan olmadığını ifade etti.

Göç uzmanı Abul Rizvi ve KPMG’den ekonomist Terry Rawnsley ise bu yaklaşımın boşluk yarattığını ve aşırı sağ söylemlerin güçlenmesine zemin hazırladığını düşünüyor. Uzmanlar, Avustralya’nın ekonomik ihtiyaçlarını, konut kapasitesini ve toplumsal dengeleri gözeten, şeffaf ve bilimsel temelli bir göç politikasına ihtiyaç duyulduğunu vurguluyor. Böyle bir planın, toplumda bölünme yerine ortak faydayı öne çıkarabileceği belirtiliyor.

Nihayetinde göçmenlerin Avustralya’ya sağladığı katkılar inkar edilemezken, belirsizlik ve plansızlık toplumsal huzursuzluğu körüklüyor. Uzmanlara göre, siyasi cesaret gösterilerek hazırlanacak kapsamlı bir göç stratejisi, ülkenin en önemli sorunlarından biri olan konut ve işgücü dengesini çözmede anahtar rol oynayabilir.


Kaynak: The Guardian

 

Göçmen karşıtı gösteriler Avustralya’nın gündeminde

No comments

31 August 2025

Avustralya’da hafta sonu Sydney, Melbourne ve Adelaide başta olmak üzere birçok şehirde binlerce kişi göçmen karşıtı sloganlarla sokaklara çıktı.





Yetkililer, “March for Australia” adı verilen eylemleri “nefret yaymak” ve “toplumsal birlikteliği tehdit etmek” olarak nitelendirirken, hükümetten sert tepkiler geldi. Sydney’de yaklaşık 8 bin kişinin toplandığı mitinglerde geniş güvenlik önlemleri alınmasına rağmen ciddi bir olay yaşanmadığı belirtildi.

Melbourne’de ise durum daha gergindi. Göçmen karşıtı eylemciler, aynı gün yapılan Filistin yanlısı mitingle karşı karşıya geldi ve bazı noktalarda arbede yaşandı. Parlamentonun merdivenlerinde konuşanlar arasında, neo-Nazi kimliğiyle bilinen Thomas Sewell’in bulunması ise tartışmaları alevlendirdi. Adelaide’de de yaklaşık 15 bin kişinin katıldığı yürüyüş ve karşı gösteriler büyük ilgi gördü.

Yürüyüşlere aşırı sağ görüşlü isimlerin yanı sıra bazı muhalefet politikacıları da destek verdi. One Nation senatörü Pauline Hanson ve federal milletvekili Bob Katter mitinglerde yer aldı. Gösterilerde taşınan bazı pankartlar ise endişe yarattı. Bunlardan biri, geçtiğimiz günlerde iki polisi öldürmekle suçlanan “egemen yurttaş” hareketinden Dezi Freeman’a destek mesajı içeriyordu.

Hükümet kanadından gelen açıklamalarda, bu tür eylemlerin Avustralya’nın modern değerlerine aykırı olduğu vurgulandı. İçişleri Bakanı Tony Burke, “Toplumsal uyumu zedeleyen, insanları bölmeye çalışanlara bu ülkede yer yok” derken, Çok Kültürlülük Bakanı Dr. Anne Aly de göçmen topluluklara destek mesajı vererek “Bu tür ırkçı hareketler Avustralya’da barınamaz” ifadelerini kullandı.

Gösterileri organize eden grup ise kitlesel göçün kültürden ekonomiye birçok alanda ülkeye zarar verdiğini iddia ediyor. Ancak hükümet ve sivil toplum kuruluşları, bu tür hareketlerin aslında yalnızca ayrımcılığı ve toplumsal kutuplaşmayı körüklediğini belirtiyor. Avustralya’da son dönemde yükselen aşırı sağcı hareketler ve buna karşı alınan yasal önlemler, ülkenin demokrasi ve birlik anlayışını koruma konusundaki kararlılığını öne çıkarıyor.

 

Kaynak: BBC

 

Reform Partisi’nden 600 bin göçmeni sınır dışı etme planı

No comments

26 August 2025

Reform Partisi, gelecek seçimlerde iktidara gelmesi durumunda beş yıl içinde 600 bin göçmeni sınır dışı etmeyi planladığını duyurdu.



İngiltere'de göçmen karşıtlığıyla bilinen ve şu anda anketlerde birinci parti olarak görülen Reform Partisi lideri Nigel Farage, küçük teknelerle İngiltere’ye ulaşan kişilerin sığınma hakkı talep edemeyeceğini ve ülkeye giriş yapanların gözaltı merkezlerine alınarak geri gönderileceğini açıkladı. Plan, “Adaleti Geri Getirme Operasyonu” adıyla kamuoyuna tanıtıldı.

Parti, söz konusu süreç için 10 milyar sterlinlik bir bütçe ayrılacağını, bu kapsamda ülkelerle anlaşmalar yapılarak geri kabul programlarının oluşturulacağını belirtiyor. Reform, ayrıca Afganistan ve Eritre gibi ülkelere yönelik yardım ve ödeme paketleri hazırlamayı, anlaşma yapılmayan ülkelere ise yaptırım uygulamayı öngörüyor.

Reform’un açıklamasına göre 18 ay içinde kullanılmayan askeri üslerde 24 bin kişilik gözaltı merkezleri kurulması hedefleniyor. Bunun yanı sıra günde beş charter uçuşuyla sınır dışıların gerçekleştirilmesi, ayrıca Rwanda ve Arnavutluk gibi ülkelerle barınma konusunda iş birliği yapılması planlanıyor.

Muhalefet partileri ise Reform’un önerilerini eleştirdi. İşçi Partisi planı “uygulanamaz” olarak nitelendirirken, Muhafazakâr Parti benzer düzenlemeleri daha önce açıkladıklarını belirtti. Liberal Demokratlar ise planın detaylarının belirsiz olduğunu ve pratikte hayata geçirilmesinin güç göründüğünü dile getirdi.

Resmî verilere göre 2024’te Manş Denizi üzerinden gelen kişi sayısında önceki yıla göre yüzde 46 artış yaşandı. Aynı dönemde 111 bin sığınma başvurusu yapıldığı ve ülkede düzensiz göçmen sayısının 650 bini aştığı tahmin ediliyor.


Kaynak: BBC

İngiltere – Fransa “göçmenlerin geri kabul anlaşması” insan hakları açısından tartışma yaratıyor

No comments

23 August 2025

İngiltere Başbakanı Keir Starmer, Fransa ile varılan göçmen iade anlaşmasını "çığır açıcı" olarak nitelendirdi. Ancak insan hakları savunucuları ve göçmen hakları örgütleri, bu pilot uygulamanın temel hak ve özgürlükler açısından endişe verici boyutlara ulaşabileceğini belirtiyor.



Anlaşmaya göre, İngiliz güvenlik güçleri, her hafta Manş Denizi’ni küçük teknelerle geçen 50 kişiyi gözaltına alarak Fransa’ya geri gönderecek. Bu kişilerin biyometrik verileri kaydedilecek ve tekrar İngiltere’ye geçmeleri halinde yeniden iade edilecekler. İngiliz hükümeti, Fransa'nın "güvenli bir ülke" olduğunu belirterek insan hakları temelli itirazların başarılı olma ihtimalini düşük görüyor. Ancak bu yaklaşım, mülteci hukukunun temel ilkeleriyle çelişebilecek bir uygulamaya işaret ediyor.

Yenilik olarak sunulan "güvenli ve yasal başvuru yolu" ise çevrimiçi başvuru sistemiyle işletilecek. Göçmenler bu platform üzerinden güvenlik kontrollerine tabi tutulup vize başvurusu yaparak İngiltere’ye yasal yollardan giriş yapabilecek. Ancak sistemin ne zaman tam olarak işler hâle geleceği, kimlerin bu haktan yararlanabileceği ve başvuru sürecinin ne kadar şeffaf olacağı henüz belirsiz.

Uzmanlara göre, anlaşma göçmen kaçakçılarına karşı verilen mücadelede sembolik bir adım olabilir. Haftada 50 kişinin iadesi, deniz yoluyla gelen göçmenlerin yalnızca küçük bir kısmını kapsıyor. Ayrıca anlaşmanın Fransa içinde ve diğer Avrupa ülkelerinde nasıl karşılanacağı da henüz net değil. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, uygulamanın başlaması için diğer AB ülkelerinin onayının da önemli olduğunu vurguladı.

Göçmen hakları savunucuları, bu tür politikaların insan kaçakçılığıyla mücadelede etkili olamayacağını, aksine göçmenlerin daha tehlikeli rotalara yönelmesine sebep olabileceğini belirtiyor. İngiltere ve Fransa’nın, sınır güvenliğine odaklanmak yerine, mültecilerin neden kaçtığına dair yapısal sorunlara eğilmesi ve uluslararası koruma yükümlülüklerini gözetmesi gerektiği vurgulanıyor. Anlaşma, geçmişte defalarca reddedilmiş bir öneriyi hayata geçirirken, göçmenlerin insan hakları perspektifinden korunup korunmadığı sorusunu da yeniden gündeme taşıyor.

 Kaynak: The Guardian

Liverpool'da maskeli bir grubun saldırısına uğrayan Egemen Özdemir'le söyleşi

No comments

20 August 2025

Kings College'de Bankacılık ve Finans alanında yüksek lisansını tamamlayıp mezun vizesiyle Londra'da yaşamını sürdüren Egemen Özdemir geçtiğimiz hafta Liverpool'da maskeli bir grubun saldırısına uğradı.

Bisikletli Gazete söyleşilerinin bu bölümünde Egemen Özdemir ile yaşadığı bu tatsız olaya ilşkin yaptığımız söyleşi yer alıyor.







İngiltere ile Fransa arasında göçmen iadesi planı yürürlüğe girdi

No comments

05 August 2025

İngiltere İçişleri Bakanı Yvette Cooper, 5 Ağustos’ta yürürlüğe giren yeni göçmen iade planı kapsamında Fransa’ya kaç kişinin geri gönderileceğine dair bir rakam açıklamaktan kaçındı. Anlaşma gereği, Manş Denizi’ni küçük botlarla geçen bazı göçmenler gözaltına alınarak Fransa’ya gönderilecek. Karşılığında, İngiltere güvenlik ve uygunluk kontrollerini geçen ve kaçak geçiş denememiş sığınmacıları kabul edecek.

 


Başbakan Sir Keir Starmer, planı “aylar süren olgun bir diplomasinin ürünü” olarak nitelendirdi ve “gerçek sonuçlar” getireceğini savundu. Ancak Muhafazakâr Parti, bu adımın “hiçbir fark yaratmayacağı” görüşünde. 30 Temmuz itibarıyla, 2025 yılında küçük botlarla İngiltere’ye ulaşan kişi sayısı 25 bini aşarak geçen yılın aynı dönemine göre %49’luk bir artış gösterdi.

Cooper, uygulamanın şu an için deneme aşamasında olduğunu, sayının zamanla artacağını ancak başlangıçta düşük olacağını belirtti. Operasyonel bilgilerin suç çeteleri tarafından kullanılmasını engellemek amacıyla günlük veya toplam hedef paylaşmadıklarını vurguladı. Basına yansıyan bilgilere göre, haftada yaklaşık 50 kişinin iade edilebileceği konuşuluyor. Ancak Oxford Üniversitesi Göç Gözlemevi’nden Peter Walsh, bu rakamın caydırıcılık için yeterli olmayacağını, şu anki geçiş oranlarında bunun sadece %5 geri gönderilme ihtimali anlamına geldiğini söyledi.

Plan, Avrupa Komisyonu ve AB üye devletlerinden onay aldı. Hükümet, aynı zamanda insan kaçakçılarıyla mücadele amacıyla Ulusal Suç Ajansı’na 300 yeni görevli alımı ve 100 milyon sterlinlik ek bütçe ayırdığını duyurdu. Muhafazakâr Parti ise, önceki hükümetin Ruanda planının “%100 geri gönderme” hedefi taşıdığını, ancak iktidardaki İşçi Partisi’nin bunu iptal ettiğini hatırlatarak yeni düzenlemeyi etkisiz buldu.

Sivil toplum kuruluşları ise tepkili. Asylum Matters, tehlikeli yolculukların ancak güvenli ve yasal sığınma yollarının açılmasıyla engellenebileceğini savunuyor. Hükümet ise bu planın tek başına “sihirli bir çözüm” olmadığını kabul ediyor ancak yılın ilk yarısında rekor seviyelere çıkan yasa dışı geçişleri azaltmada önemli bir adım olacağını düşünüyor.

 

Kaynak: BBC

 

Türkiye'nin Beyin Göçü Raporu Üzerine

No comments

02 August 2025



Türkiye’nin Beyin Göçü” başlıklı rapor geçtiğimiz günlerde Toplum Çalışmaları Enstitüsü tarafından yayınlandı. Rapor, dünyadaki örnekler üzerinden Türkiye’den yurtdışına gerçekleşen “beyin göçü”ne odaklanıyor ve bu göçün nasıl geri döndürülebileceğine ilişkin -yine farklı ülkelerin deneyimlerini paylaşarak- politika önerilerinde bulunuyor.

Dünya Bankası Kalkınma Raporu, International Migration Outlook 2024, World Migration Report ve bazı akademik çalışmalardan yararlanılarak oluşturulan raporda Türkiye dışında diğer göç alan ve veren ülkelere ilişkin güncel istatistikler de yer alıyor.

2023 yılı itibariyle dünya nüfusunun % 2.3’ünün göçmen olduğunun belirtildiği raporda, dünyada süregelen göç motiflerinin de artık değiştiği örneğin Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi (GCC) ülkelerine göçlerin arttığı ve geçmişte göç veren ülkeler olan İrlanda ve İtalya’nın artık göç alan ülkeler haline geldiği vurgulanıyor.



EN ÇOK GÖÇ ALAN ÜLKELER: ABD, ALMANYA, SUUDİ ARABİSTAN, RUSYA, BİRLEŞİK KRALLIK

BM verilerine göre günümüzde en çok göç alan ilk beş ülke ABD, Almanya, Suudi Arabistan, Rusya ve Birleşik Krallık. En çok göç veren ülkeler ise; Hindistan, Meksika, Rusya, Çin ve Suriye. Yine rapora göre, 2020 itibariyle göçmenlerin %84’ü kendi ülkelerinden daha zengin bir ülkeye göç ediyorlar.

Bireylerin göç kararlarını gerçekleştirmesinde beşeri (eğitim, vasıf, dil beceresi), sosyal (akraba, arkadaş, tanıdık), finansal sermayeleri son derece etkili olmaktadır. Dolasıyla “gönüllü” göçte eğitimli nüfusun daha fazla göç etme eğiliminde olması kaçınılmazdır. Nitekim rapora göre; küresel olarak yükseköğrenim görmüş bireyler için göç oranı sadece ilkokul eğitimi almış bireylerin 7,3 katı ve sadece ortaöğretim eğitimi almış bireylerin 3,5 katıdır (Dünya Bankası Verileri.)  

EN ÇOK GÖÇ VEREN ÜLKELER: HİNDİSTAN, ÇİN, MEKSİKA, PAKSİTAN, RUSYA

“Hindistan, Çin, Meksika, Pakistan, Rusya gibi ülkeler çok fazla sayıda göç verirken bu ülkelerin tamamında göçmenler ülkenin işgücünü oluşturan bireylerden ortalamada daha eğitimlidir.” Rapora göre, Türkiye’de işgücünü oluşturan bireyler içerisinde yükseköğretim mezunlarının oranı %9,4’ken Türkiye’den göç edenler arasında bu oran %21,4’e yükselmektedir.



TÜRKİYE'DEN BEYİN GÖÇÜ EN ÇOK ABD, ALMANYA VE BİRLEŞİK KRALLIK'A

Türkiye’den göç etme kararı alan yüksek öğrenim görmüş kişilerin %21,4’ü ABD, %17.5’i Almanya, % 11.2’si Birleşik Krallık, % 6.9’u Hollanda ve % 4.9’u Kanada’ya göç ediyor.

Türkiye’nin Beyin Göçü Raporu’nda Çin, Hindistan gibi ülkelerden gerçekleşen beyin göçünün nasıl geri döndüğüne ilişkin detaylar da yer alıyor.  Rapora göre “… ekonomik koşullardaki iyileşmeye ek olarak sosyal düzene ilişkin şeffaf şekilde işleyen kurumların ve adil rekabetin tesis edildiği bir düzen, göç veren ülkelerin beyin göçünü beyin kazanımına çevirmesinin esas ve kalıcı şartını oluşturmaktadır.”

TERSİNE GÖÇ MÜMKÜN MÜ?

Peki gerçekten “ekonomik koşullardaki iyileşme ve adil rekabet” ülkesini terk eden göçmenlerin geri dönmeleri için yeterli olabilir mi? Son yıllarda Türkiye’den yurtdışına yönelik beyin göçü/ beyaz yakalı göçünün karakteristik özelliklerine bakıldığında güvenlikte hissetmeme duygusunun ekonomik beklentilerin çok daha önünde olduğunu tahmin etmek güç değil. 

Özellikle buna son yıllarda göçün “aile göçü” karakterine büründüğü ve “çocukların geleceğini kurtarmanın” kişisel kariyer hedefinin önüne geçtiği düşünülürse, insani güvenliğin teminatı olan hukuk devletini tesis etmeden tersine göçü beklemek beyhude bir çaba olacaktır. Zira kimse ekonomik ve sosyal çöküşe eşlik eden siyasal türbülansın devam ettiği; demokrasi, basın özgürlüğü, yolsuzluk endekslerinde dünya sıralamasının sonlarında yer alan bir ülkeye geri dönmek istemeyecektir. Bir başka deyişle, insanî güvenliğin olmadığı bir yere kimse geri dönmek istemeyeceği gibi esasında beyin göçünün ana nedeni tam da budur.

 

Epping’de göçmenlere destek yürüyüşü: “Aşırı sağı durdur, mültecileri koru”

No comments

26 July 2025

İngiltere'nin Essex bölgesine bağlı Epping kasabasında, mültecilerin hedef haline getirilmesine karşı çıkan insan hakları savunucuları 27 Temmuz Pazar günü bir araya geliyor. Stand Up to Racism ve bölgesel sendika ile sivil toplum örgütlerinin çağrısıyla düzenlenecek gösteri, “Aşırı Sağı Durdur – Mültecileri Koru” başlığıyla organize ediliyor. Katılımcılar saat 14:00’te Epping Metro (Tube) İstasyonu önünde toplanarak, aşırı sağcı söylemlere ve nefretin normalleştirilmesine karşı ses yükseltecek.



Göçmen karşıtı söylemlerin son dönemde özellikle Epping’te yoğunlaşması, bölgede geçici olarak konaklayan sığınmacıların güvenliğini ve yaşam koşullarını tehdit ediyor. Epping’teki Bell Hotel’e yerleştirilen mültecilerden birinin tutuklanmasının ardından, olay bireysel bir suç vakasından çıkarılarak tüm sığınmacılara yöneltilen ayrımcı bir kampanyaya dönüştürüldü. Aşırı sağcı gruplar ve kamuoyunda tartışmalı figürlerden Tommy Robinson’ın da dahil olduğu protestolar, hem fiziksel hem psikolojik şiddet ortamı yarattı.

Buna karşılık, dayanışmayı büyütmek isteyen demokratik kitle örgütleri ve insan hakları savunucuları bu Pazar Epping sokaklarında bir araya gelerek mültecilerin yalnız olmadığını gösterecek. “Stop the Far Right in Epping – No to Fascist Tommy Robinson” sloganıyla yapılan çağrıda, tüm toplumsal kesimlere nefret siyasetine karşı birlik olma çağrısı yapılıyor. Gösterinin başlıca hedefi, faşizan ve göçmen düşmanı grupların sokakları domine etmesine izin vermemek.

Organizatörler, barışçıl bir şekilde gerçekleşecek olan yürüyüşte ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve toplumsal kutuplaşmaya karşı güçlü bir dayanışma mesajı vermeyi amaçlıyor. Etkinlik aynı zamanda mültecilerin kriminalize edilmesine ve medya tarafından sıklıkla hedef gösterilmesine de tepki niteliği taşıyor.


📌 Daha Fazla Bilgi:

🗓 Tarih: 27 Temmuz 2025, Pazar
🕑 Saat: 14:00
📍 Yer: Epping Tube Station (Metro İstasyonu)
🔗 Stand Up to Racism Etkinlik Sayfası

 

Barınma krizinin günah keçisi sığınmacılar mı?

No comments

24 July 2025

 Birleşik Krallık’ta barınma krizi derinleşirken, sığınmacılar bu sorunun adeta merkezine yerleştiriliyor. 



İngiltere'de Business Secretary Jonathan Reynolds, sığınmacı sisteminin konut arzı üzerindeki baskısının toplumda ciddi hayal kırıklığı yarattığını kabul etti. Ancak bu açıklama, çözüm yerine göçmenlerin hedef gösterilmesini meşrulaştırmakla eleştiriliyor.

Başbakan Sir Keir Starmer, geçtiğimiz günlerde Meclis’in Komite Toplantısı’nda, birçok yerel yönetimde geçici barınma için kullanılabilecek çok sayıda konut olduğunu dile getirdi. Ancak bu sözleri, Muhafazakâr Parti'den tepkiyle karşılandı. Yeni gölge konut bakanı Sir James Cleverly, Starmer’ın açıklamalarının, konut almak isteyen vatandaşların öfkesini daha da artırdığını savundu. Gözlemcilere göre bu söylemler, İngiltere’deki barınma krizini siyasi bir silaha dönüştürerek, sığınmacıları günah keçisi ilan eden tehlikeli bir dilin yaygınlaşmasına neden oluyor.

Yerel yönetimlerden gelen veriler, krizin gerçek boyutunu gözler önüne seriyor. Barınma Komitesi Başkanı Florence Eshalomi, belediyelerin konut sağlama kapasitesinin çöküş noktasına geldiğini ve sadece 2023-2024 döneminde geçici konutlara 2,3 milyar sterlin harcandığını açıkladı. Aynı dönemde geçici konutlarda barınan kişi sayısı %11 artış gösterdi. Eshalomi, İçişleri Bakanlığı ile yerel yönetimlerin aynı sınırlı konut kaynakları için rekabet etmesini “anlamsız ve zararlı” bulduğunu belirtti.

Mart 2025 itibarıyla 32.345 kişi hâlen otellerde barındırılıyor. Hükümet, otel kullanımını azaltmaya çalıştığını ve sığınmacı aileleri daha uygun konutlara yönlendirdiğini söylüyor. Ancak sığınmacıların çoğu, başvuruları sonuçlanana kadar çalışamadıkları için ekonomik olarak tamamen devlete bağımlı hâle geliyorlar. Süreçlerin yavaş işlemesi, onları yıllarca belirsizlik içinde yaşamaya mahkûm ediyor.

Uzmanlar, yaşanan konut krizinin yapısal nedenleri olduğunu, ancak göçmenlerin siyasi tartışmalarda sürekli sorun kaynağı olarak sunulmasının sosyal uyumu zedelediğini vurguluyor. Göçmen karşıtı söylemlerin artması, çözümden çok kutuplaşmayı derinleştiriyor. Gerçek çözüm ise daha fazla sosyal konut üretimi, daha hızlı ve adil sığınma süreçleri ve siyasi malzeme hâline getirilmeyen insani bir göç politikası ile mümkün olabilir.

 

Kaynak: BBC

“Hepimiz Göçmeniz” Etkinliği 12 Temmuz’da Goldsmiths, University of London’da

No comments

05 July 2025

New Vic Borderlines ve Migrant Futures Institute tarafından organize edilen “We Are All Migrants – Hepimiz Göçmeniz” başlıklı etkinlik, 12 Temmuz, Cumartesi günü  Goldsmiths, University of London'da gerçekleştirilecek. 







Etkinlik kapsamında 12 Temmuz, Cumartesi günü saat 13.00 ile 16.00 arasında Richard Hoggart Binası’nda halka açık atölyeler düzenlenecek. Atölyeler, katılımcıların kendi göç hikâyelerini paylaşmalarına ve farklı kökenlerden gelen insanlarla ortak noktalar bulmalarına olanak tanıyacak. Etkinlik ücretsiz olsa da sınırlı kontenjan nedeniyle kayıt yaptırmak gerekiyor.

Günün akşamında ise saat 19.00’da George Wood Tiyatrosu’nda “Londoner” adlı tiyatro oyunu sahnelenecek. 16 yaş üzeri izleyicilere hitap eden tek kişilik bu performans, Fatma adlı bir kadının Türkiye-Suriye sınırındaki küçük bir Kürt köyünden başlayıp, Kıbrıs üzerinden Londra’ya uzanan göç yolculuğunu etkileyici bir dille anlatıyor. Londra TV’nin sempatik sunucusu Fatma Yüksel’in daha önce Türkçe olarak Londralı olarak sergilediği tek kişilik oyun etkinlik kapsamında bu defa İngilizce olarak sahnelenecek.

We Are All Migrants  etkinliği göçün sadece ekonomik ya da politik değil, aynı zamanda psikolojik ve kültürel bir deneyim olduğunu vurgularken, bireylerin kendi hikâyelerini paylaşarak ortak bir toplumsal bellek oluşturmasını hedefliyor. Organizasyon ekibi, “Herkesin bir göç geçmişi vardır – ister kendi yolculuğu, ister ailesinden gelen miras” diyerek tüm toplumu bu anlamlı buluşmaya davet ediyor.

Etkinliğin biletleri, Eventbrite üzerinden temin edilebilir.

 

Trump’un hayalindeki göçmen gözaltı merkezi: “Alligator Alcatraz”

No comments

03 July 2025

ABD Başkanı Donald Trump, Florida Everglades bölgesinde inşa edilen ve “Alligator Alcatraz” adı verilen yeni göçmen gözaltı merkezini ziyaret etti. Tesiste 3.000 kadar göçmenin tutulması planlanıyor. Ancak, insan hakları savunucuları ve çevreciler, bu adımın hem göçmenlerin temel haklarını tehdit ettiğini hem de doğaya geri dönülemez zararlar verebileceğini söylüyor.




Trump, tesiste “en tehlikeli göçmenlerin” tutulacağını belirterek, çevredeki timsahlar, yılanlar ve bataklıkların kaçışı imkânsız hale getireceğini söyledi. Göçmen hakları savunucuları, göçmenleri kriminalize eden ve insan onurunu zedeleyen bu zihniyeti eleştirerek insanların doğal yırtıcılardan medet umularak caydırılmasının insan haklarına aykırı olduğunu savunuyor.

Tesiste, göçmenlerin hızla sınır dışı edilmesini sağlamak amacıyla Florida Ulusal Muhafızları’na bağlı askeri hukukçuların “göçmen yargıcı” olarak yetkilendirileceği belirtiliyor. Ancak uzmanlar, bu uygulamanın adil yargılanma ve hukuki temsil haklarını zedeleyebileceği uyarısında bulunuyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü, bu tür hızlandırılmış süreçlerin göçmenlerin bireysel durumlarını yeterince değerlendirmeden sınır dışı edilmesine yol açabileceğini vurguluyor.

Çevreciler ise Everglades gibi hassas bir ekosisteme bu tür devasa yapıların inşa edilmesinin, milyonlarca dolarlık çevre restorasyon çabalarını boşa çıkarabileceğini belirtiyor. Yerel halk ve çevreci örgütler, geçici olarak planlanan bu gözaltı merkezinin kalıcı hale geleceğinden ve çevredeki doğal yaşamın geri dönüşü olmayan şekilde zarar göreceğinden endişe ediyor. 


KAYNAK: BBC

Trump göçmenlerin üzerine Ulusal Muhafız Birimi'ni gönderdi

No comments

08 June 2025

Cuma ve Cumartesi günü federal görevliler ile protestocular arasında yaşanan çatışmaların ardından, Ulusal Muhafız birlikleri Los Angeles’a ulaştı. Kaliforniya Valisi Gavin Newsom, Trump’ın asker çağırma kararının yalnızca “gerilimi artıracağını” söyledi. Savunma yetkilileri CBS News’e, gerginlik tırmanırsa aktif görevdeki deniz piyadelerinin de çağrılabileceğini, yüzlercesinin konuşlanma hazırlığına başladığını söyledi.



Görsel: ChatGPT

ABD İç Güvenlik Bakanı Kristi Noem, dün gece Paramount'ta yaşanan çatışmaların ardından Ulusal Muhafızların Los Angeles’a "hukuk ve düzeni sağlamak" amacıyla gönderildiğini vurguladı.

BBC’nin ABD’deki ortağı CBS News’e konuşan Noem, Ulusal Muhafız birliklerinin şehirdeki bir federal binada araçlarıyla birlikte görülmesine rağmen, tam olarak nereye konuşlandırılacaklarını belirtmekten kaçındı.

“Onlar başkanın talimatıyla oradalar; amaçları barışı sağlamak ve insanların protesto edebilmesine olanak tanımak,” dedi. “Barışı sağlamak için özel becerilerini kullanabilirler.”

Donald Trump’ın, Kaliforniya Valisi Gavin Newsom’un yetkisini aşarak Ulusal Muhafızları göndermesine ilişkin olarak ise Noem, Trump’ın bunu Demokrat Valiyle süregelen anlaşmazlığı nedeniyle yaptığını ima ederek, “Newsom kötü kararlar aldığını defalarca kanıtladı,” dedi.

“Bu yüzden başkan, Vali Newsom’un aklı başına gelmesini beklemek yerine bu toplumun güvenliğini tercih etti,” ifadelerini kullandı.

Los Angeles’ta geçtiğimiz hafta sonu yapılan federal göçmen gözaltı operasyonları, kentte yoğun protestolara neden oldu. Göçmen hakları savunucuları, hukuki ikilemler yaşayan kişilerin haksız şekilde gözaltına alındığını ve bazılarının yasal statüye sahip olmasına rağmen zarar gördüğünü vurgulayarak, “İnsanlık onuruna saygı duyulmalı” çağrısı yaptı.

Göçmen hakları savunucuları, yasal yollarla ABD'de yaşayan ancak göçmenlik uygulamaları nedeniyle gözaltına alınan kişilerin durumunun derinlemesine incelenmesini talep etti. Los Angeles İlçe Göçmen Hakları Koalisyonu’ndan bir yetkili, bazı kişilerin temel haklardan mahrum bırakıldığını ve süreçte hukuki danışmanlık desteğine erişemediklerini belirterek, “Adil süreç ve hukuki savunma, göçmen haklarının merkezidir” dedi .

Kentteki bu gerilim, göçmen haklarının korunması, hukuki süreçlere erişim ve devletin zor kullanımının sınırlarının yeniden tartışılacağı bir dönemi başlattı. Ulusal Muhafız’ın yasal statüye sahip göçmenleri bile kapsayacak şekilde devreye sokulması, hukuk çevrelerinde “anayasal haklara müdahale” olarak değerlendiriliyor.



İngiltere’de net göç rakamları yarı yarıya düştü

No comments

31 May 2025

Birleşik Krallık’ta 2024 yılında net göç, bir önceki yıla kıyasla neredeyse yarı yarıya azalarak 431.000’e geriledi. Ulusal İstatistik Ofisi (ONS), bu keskin düşüşün arkasında “özellikle öğrencilerin aile üyeleri olmak üzere, çalışmak ve eğitim amacıyla gelenlerin sayısındaki azalma” olduğunu açıkladı. 2023’teki net göç 800.000’in üzerindeyken, son rakamlar hükümet politikalarının ve pandeminin gecikmiş etkilerinin göç dengelerini nasıl şekillendirdiğini gözler önüne serdi. 



Muhafazakar Politikaların Etkisi 

ONS analizine göre, düşüşün temel nedeni, eski Muhafazakar hükümetin 2023 sonunda getirdiği kısıtlamalar. Bakım işçilerinin ve öğrencilerin ailelerini ülkeye getirmesini yasaklayan düzenlemeler, özellikle “öğrenci dependant” kategorisinde 100.000 kişilik bir azalmaya yol açtı. Ayrıca, AB dışından gelen çalışanların sayısı 100.000, bu kişilerin aile üyeleri ise 80.000 azaldı. Muhafazakar siyasetçiler, düşüşteki paylarını vurgularken, pandemi takip eden dönemde uluslararası hareketliliğin normalleşmesinin de etkili olduğu belirtiliyor. 

Labour Hükümeti İçin “Memnuniyet Verici” Ama Yol Uzun

Geçen yılki seçim kampanyasında göçü azaltma sözü veren Labour hükümeti, bu düşüşü “önemli ve memnuniyet verici” olarak nitelendirdi. İçişleri Bakanı Yvette Cooper, “Beyaz Kitap’ta net göçü daha da düşürmek için radikal reformlar önerdik” açıklamasını yaptı.

Zorunlu Geri Gönderimler Artıyor Ancak AB Engeli Devam Ediyor

Göçmen politikalarındaki sıkılaşma, zorunlu geri dönüşlerde de kendini gösterdi. Son bir yılda 30.000 kişi (başarısız sığınmacılar, suçlular ve vizesizler) ülkeden çıkarılırken, zorla geri gönderimler pandemi öncesine kıyasla %20 artışla 7.000’i aştı. Labour’ın 1.000 ek personel istihdam etmesi, bu artışta etkili oldu. Ancak AB ile varılan Brexit anlaşması sonrası geri dönüş protokolünün olmaması, Fransa’ya iadeleri imkansız kılıyor. Küçük botlarla gelen 38.000 kişiden  2.240’ı geri gönderildi.  

Afganlar En Büyük Grup, Sığınma Başvurularında Artış

İltica başvurularında Afganlar (%16) başı çekerken, Mart 2025’e kadar 109.343 kişi sığınma talebinde bulundu. Bu, bir önceki yıla göre %17’lik bir artış anlamına geliyor. Başvuruların üçte biri küçük botlarla, diğer üçte biri ise vizeyle gelenlerden oluşuyor. 

Sonuç: Rakamlar Düşüyor Ama Siyasi Tartışma Bitmiyor

Net göçteki düşüş, hükümetlerin politikalarının istatistiklere yansıdığını gösteriyor. Ancak sığınmacı akını ve AB ile yaşanan geri dönüş sorunu, göç meselesinin hâlâ İngiltere’nin gündeminde üst sıralarda yer alacağının işareti. Labour’ın “radikal reform” vaadiyle Reform partisine kayan seçmenleri geri kazanma manevraları ne kadar ne kadar etkili olacağını zaman gösterecek. 


ABD’de göçmen öğrencilerin hakları tehlikede

No comments

28 May 2025

ABD yönetimi, uluslararası öğrencilere yönelik vize süreçlerinde sertleştirmeye gitti. Başkan Donald Trump’ın talimatıyla, ABD büyükelçiliklerinde öğrenci vizesi için yeni randevuların verilmesi durdurulurken, sosyal medya incelemelerinin kapsamı da genişletilecek. Bu gelişme, göçmen öğrencilerin haklarında ciddi bir gerilemeyi ve küresel eğitimde belirsizliği beraberinde getiriyor.



Amerikan Dışişleri Bakanlığı tarafından yayımlanan resmi bir talimata göre, öğrenci ve değişim programı vizeleri için sosyal medya hesaplarının daha kapsamlı şekilde inceleneceği bildirildi. Vize görüşmesi için daha önce randevu alanlar işlemlerine devam edebilecek; ancak yeni randevular, ikinci bir talimata kadar askıya alındı. Bu uygulamanın, özellikle Çin’den ve diğer ülkelerden gelen yüzbinlerce öğrenciyi etkilemesi bekleniyor.

Çin hükümeti, ABD’yi uluslararası öğrencilerin meşru haklarını korumaya davet ederken, Amerikan üniversiteleri de bu karar karşısında kaygılarını dile getirdi. Çünkü birçok üniversite, uluslararası öğrencilerin ödediği yüksek öğrenim ücretleri sayesinde mali sürdürülebilirliğini sağlıyor. Harvard gibi önde gelen kurumlar, bu tür kısıtlamaların sadece akademiyi değil, ABD’nin bilimsel ve ekonomik geleceğini de tehdit ettiğini savunuyor.

Trump yönetimi ise bu adımları, antisemitizmle mücadele ve ulusal güvenlik gerekçesiyle savunuyor. Özellikle kampüslerdeki Filistin yanlısı protestoların antisemitik eylemlere dönüştüğünü öne süren Beyaz Saray, bazı üniversiteleri federal fonlardan mahrum bıraktı, bazı öğrencilere yönelik sınır dışı işlemleri başlattı. Ancak bu uygulamalardan bazıları mahkemeler tarafından geçici olarak durdurulmuş durumda.

Eleştirmenler, sosyal medya taramasının genişletilmesini ifade özgürlüğüne açık bir müdahale olarak değerlendiriyor. ABD Anayasası'nın Birinci Ek Maddesi ile güvence altına alınan bu özgürlüğün, göçmen öğrencilere uygulanacak dijital incelemelerle ihlal edileceği endişesi dile getiriliyor.

ABD’nin uluslararası öğrencilere kapılarını kısmen kapatması, yalnızca bireysel hak ihlallerine değil, aynı zamanda bilim, kültür ve ekonomik alanda geri dönüşü zor bir boşluğa yol açabilir. Eğitim yoluyla küresel işbirliği ve barışın teşviki hedeflenirken, bu tarz politikaların göçmen haklarını gölgelemesi uluslararası kamuoyunun da tepkisini çekmeye devam ediyor.

Kaynak: BBC


Avrupa Konseyi Lideri: "Göçmen Hakları, AİHM’in Tarafsızlığı İle Doğrudan Bağlantılı"

No comments

25 May 2025

Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Marija Pejčinović Burić, İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) göçmen haklarına ilişkin kararlarının siyasi tartışmalara kurban edilmemesi gerektiğini vurguladı. 25 Mayıs 2025’te yaptığı açıklamada Burić, özellikle sığınmacıların geri gönderilmesi yasağı ve insani koşullar gibi konularda AİHM’in belirleyici rolünün altını çizdi.




Göçmen Krizi ve AİHM’in Kritik Kararları

Son yıllarda artan göçmen hareketleri, Avrupa’da pek çok ülkenin sınır politikalarını sertleştirmesine neden oldu. AİHM ise, göçmenlerin insan hakları ihlallerine karşı son çare mekanizması olarak devreye giriyor. Örneğin, Yunanistan’daki aşırı kalabalık mülteci kampları veya Polonya-Belarus sınırındaki geri gönderme iddiaları gibi davalarda mahkeme, ulusal hükümetleri uyarıcı kararlar aldı. Ancak bazı ülkelerin bu kararları "iç işlerine müdahale" olarak yorumlaması, AİHM’in otoritesini zedeliyor.

Burić’ten Çarpıcı Uyarı: "Hukuk, Sınır Politikalarının Önünde Olmalı"

Strazburg’daki bir insan hakları panelinde konuşan Burić, “AİHM’in göçmenlerin yaşam hakkı, işkence yasağı ve aile birliği gibi temel haklara dair kararları, siyasi kaygılarla görmezden gelinemez” dedi. Özellikle Macaristan ve İtalya’nın son dönemde sığınmacıları geri gönderme politikalarının mahkeme tarafından defalarca ihlal olarak nitelendirildiğini hatırlatan Burić, “Göç, bir insan hakları meselesidir ve çözümü uluslararası hukukla uyumlu olmalıdır” ifadelerini kullandı.

Sivil Toplum: "AİHM Kararları Uygulanmazsa Kriz Derinleşir"

Uluslararası Af Örgütü ve Mülteci Hakları Merkezi gibi kuruluşlar, Burić’in çağrısını destekleyerek, AİHM’in göçmenler lehine aldığı kararların uygulanmamasının insani krizi büyüteceği uyarısında bulundu. Örgütlerin hazırladığı raporlarda, Yunan adalarındaki kamplarda çocukların kötü muamele gördüğüne dair AİHM kararlarının hâlâ hayata geçirilmediği öne sürüldü.

Çözüm Önerisi: Diyalog ve Hukuk İş Birliği

Burić, göçmen hakları konusunda yaşanan gerilimlerin aşılması için üye devletlerle daha etkin bir iş birliği çağrısı yaptı. “AİHM, devletlerin egemenlik haklarını kısıtlamak için değil, insan onurunu korumak için var” diyen Burić, yargıçların göçmen davalarında siyasi baskılardan uzak hareket etmesinin şart olduğunu vurguladı.

Sonuç: İnsan Hakları ile Sınır Güvenliği Arasındaki Denge

Uzmanlar, Avrupa’nın göçmen krizi karşısında sınır kontrollerini artırma ihtiyacı ile AİHM’in insan hakları garantileri arasında denge kurmakta zorlandığına dikkat çekiyor. Burić’in uyarılarına rağmen, bazı hükümetlerin mahkeme kararlarını uygulamama ısrarının devam etmesi halinde, hem göçmenlerin hakları hem de Avrupa’nın hukuk birliği risk altında kalabilir. İnsan hakları savunucuları, “Göçmenler siyasi malzeme değil, hakları olan bireylerdir” diyerek acil adım talep ediyor.


Kaynak: The Guardian


© Tüm hakları saklıdır
Tasarım by Orbay Soydan