Kandela etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kandela etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Kandela’dan yeni tekli: “Üstü Kalsın”

Hiç yorum yok

22 Nisan 2023

Londra’da yaşayan, alternatif rock ve hiphop türlerinde şarkılar yapan Kandela, yeni teklisi “Üstü Kalsın”ı yayımladı.

 


                                                                                                

 

Londra son yıllarda Türkiye’den gelen ve kendisine yeni bir yaşam kurmak isteyen birçok müzisyeni ağırlıyor. Onlardan biri de alternatif rock ve hiphop türlerinde müzik yapan Kandela… Kandela ile yakın zamanda yayımlanan teklisi “Üstü Kalsın” ve müzik hayatı hakkında sohbet ettik.

Kandela bize biraz kendinden söz eder misin?

Hızla akıp giden hayat yolculuğunda hâlâ çocukluk hayallerini kovalayan bir şarkıcı ve yazarım. Gözlem deneyim ve düşüncelerimi şarkı ve yazılarım ile aktarmak en büyük tutkumdur.

Sanatı toplumsal kalıplar dışında bir anlayış ile icra ediyorum, bu da işlerimin özgünlüğü açısından eserlerimi diğerlerinden ayrı bir yere rahatlıkla koymamı sağlıyor.

Çocukluk hayallerime gelince dünyadaki herhangi bir olumlu değişime etki etmek küçük ya da büyük bu değişime katılacak insanlara ilham vermek en büyük hayalimdir. Bunu bir cümle bir şarkı ya da bir eylem ile yapmak için kendi köşemde ve kesintisiz biçimde düşünmeye ve üretmeye devam ediyorum.



Seni Londra'ya hangi rüzgâr attı? 

Çoğu göçmen hikâyesinin aksine benim Londra'ya geliş hikâyem bir dizi tesadüfün geri dönülemez yollarının sonucudur. Yine konu tamamen müzik ile ilgiliydi.

Türkiye’deki çalışma hayatımı yine müzik ile ilgili planlarım hayallerim karşısında imkanların çaresizliği, yeni bir dünya ve başlangıç arayışı, daha iyisini gerçekleştirme inancı ve arzusu beni bu maceraya itti...

Burada geçirdiğim beş yıl çok evrensel düzeyde talihsiz olaylara paralel kendi şanssızlıklarımla birlikte beni hayallerimin çok uzağına götürüp bana ummadığım farklı deneyimler tattırdı ve düşünce dünyamda köklü değişimlere sebep oldu...

Burada kısmen yeni bir ben inşa ettim diyebilirim. Bu başka bir paralel evrende yaşama ihtimalim olan hayatlardan birine geçmek gibiydi… Buradan sonra hikâye klasik bir göçmen hikâyesine dönüştü...

Müzikle ilgili bugüne kadar yaptığın çalışmalardan kısaca söz eder misin?

Müzik kariyerimi yedi yıl aralıklarla iki farklı döneme ayırabilirim. Erken gençlik yıllarımda Türkiye'de alternatif müziğin hiphop ve nu metal gibi türlerin yeni yeni ortaya çıktığı bir döneme öncülük edenlerden biriyim...

İnternetin de henüz bu kadar yaygın olmadığı dönemlerde evime kurduğum amatör bir stüdyo da kaydettiğim yüzlerce şarkı ve yaptığım albümler ile birçok şehirde konserler, partiler ve organizasyonlarda sahne alarak hatırı sayılır bir kitleye ismimi duyurdum...

2012 yılına kadar bu böyle devam etti ve sonra bir duraklama dönemi ardından işlerime ara verdim. Bu ara aslında kendimi eğitmek, geliştirmek ve daha güçlü geri dönmek içindi fakat siz sustuğunuzda başka seslerin yerinizi doldurduğunu bilmeniz gerekir… Zaman hiçbir boşluğu affetmiyor… Asla kaldığınız yerden devam etmiyor hikâye ve her zaman en baştan başlıyor.

Benim de nitekim bu tecrübelerin ışığında daha iyi koşullarda, daha iyi işler yapma, işleri daha profesyonel bir standarda çıkarma arzum ve eldeki imkanları güçlendirmek için gerekli maddi manevi ortamı hazırlama sürecim yedi yıl sürdü. 2019’da yeniden ürettiğim işleri paylaşmaya başladım. Bir günde albüm yaptığımız dönemden senede bir, ayda bir şarkı yaptığımız dönemlere geldik...

Londra'ya geldiğimde “no name” bir artist olarak hiçbir yerde sahne alma fırsatım olmadı. Sonrasında birkaç restoranda tek başıma belli günler şarkı söylemeye başladım ve bundan çok çabuk sıkıldım…

Sokakta söyledim ve pandemi olduğunda ona da uzunca bir ara vermek durumunda kaldım. Birkaç festival ve özel etkinlik dışında Londra'da sahne anlamında pek fırsat yarayabildiğim söylenemez ki hâlâ yeterince tanınan bir şarkıcı değilim...

2023 yılı başında "Rüyasız uyku ol" adında bir tekli çıkardım ve video klibi ile birlikte yayınladım. Gayet olumlu tepkiler aldım ve birkaç gün önce de “Üstü Kalsın" adlı bir tekliyi yayınladım.

Mayıs ayı içerisinde Londra’dan aldığım ilhamla bütün göçmenlere ithafen yazdığım "Babylon drama" adlı çalışmayı yayınlayacağız. Babylon drama başlı başına başka bir röportaj konusu olur bence.

Londra'da olmak müzik çalışmalarını nasıl etkiliyor?

Burada olmak ilham verici... Burada hayat zor çok zor güçlü bir maddi desteğiniz yoksa özellikle çok zor ama bizi bu zorluk üretim açısından olumlu etkiliyor.  Trajikomik mi denir, doğru yerde mi kullandım bu kelimeyi trajikomedi. Acılarımız, sevinçlerimiz, zorluklar stres hepsi şarkılara dönüşüyor.

Bundan sonra neler yapmayı planlıyorsun?

2023 yılı benim müziğim açısından son on yılın en hareketli yılı olacak diyebilirim. Sırasıyla hemen hemen her ay bir şarkı yayınlayacağım. Büyük bir aksilik olmazsa. İmkanlar el verdikçe iyi bir prodüksiyon destek buldukça video kliplerde gelebilir. Ve tabi konserlere bile başlayabiliriz.

Bu konuda hiç olmadığı kadar çok desteğe ihtiyacım var. Birçok güzel eser yeterli pr ve tanıtım olmadığı için kitlelere ulaşmıyor bu da bize hiçbir şekilde maddi gelir olarak geri dönmüyor. Bir şarkıcı olarak hayatta kalmak için üçüncü sınıf vasıfsız işlerde zamanınızı en ucuz fiyattan satın alan insanlara çalışmak zorunda bırakıyor. 

Dolayısı ile müziğe üretmeye kalan küçücük bir zaman diliminde ortaya ne çıkartabilirsiniz değil mi? Neyse fazla dramatize oldu burası. Bir sıfır geriden başladığımız hayatta 5 6 7 sıfır geriye düşüp durumu eşitlemeye neredeyse yakınız artık hatta öne bile geçebiliriz. 

Barış ve sevgiyle kalın…

👉Üstü Kalsın’ı Spotify'dan dinlemek için tıklayın…





 * Bu söyleşi ilk kez 21 Nisan 2023 tarihinde Olay gazetesinde yayınlanmıştır. 

https://olaygazete.co.uk/video/kandela-ile-teklisi-ustu-kalsin-ve-muzik-hayati-hakkinda-sohbet-ettik.html

Kesintisiz merakın diri tutan çaresizliği üzerine...

Hiç yorum yok

09 Mayıs 2021

Hatırlamaya değer sözleri olmayan birisinin asla unutamadığım yüzüdür ve bu yüzüncüsü.

"Face off", Mark Mulroney

Kandela Vivo

Üzücü kısmı bıraktığım köşede yalnız büyüdü ve bunu taşımak daha da zorlaştı. Yüzlerce yüzde bir yüzü aramak ve minik benzerlikler yakalayınca oluşan iç gıdıklanması.

Bu bağımlılık yaratan gıdıklanmanın tekrarı için, yeniden yeni benzerlikler yakalamaya odaklı bakış. Gülümseyen fotoğrafların çarşambası, sümüklü göz yaşları ve lanet iklim değişikliği senfonisi... 

O an, hiçliğe düşeceğini bile bile, onca yıl emek verdiğin bir hikâyeyi bitiriyorsun, kontrolsüz. Her despot bir gün kaybedecekti sen de kaybettin. Anılarında seni en son hatırladığı şekilde yaşayacaksın, bir despot, despot hatırlanır, hatırlandıkça nefret edilir, o gün ölmüş bile olsan diri kalıp sonsuzlukta yan kı la na cak sın. 

Senin kafanın o pis içini sen bileceksin tabi, boka sıkılmış parfümün yan etkisi, depreşen anıların çan eğrisi.

Hatırlamaya değer tek bir cümle kurmamışların, sonucu bulunamayan problem çaresizliği, olma vakti gelmiş kıyamet sessizliği…

Tanrının altın dokunuşu, ben o burnu nerede görsem tanırım 

yüzün ortasından okurum kıvrımlı hikâyesini. Yüz yüzde yüzüncü defa gördüm yüzünü. Birbirinden haberi olmayan burunların benzerliğinde ve aynı gökyüzüne bakma ihtimalim.

Dün göz çukurlarına gömülü şeytan ölüsü ve bugün idam sehpasında yalnızlık. Her benzer parça için tamamlanmış bir puzzle ve her puzzle'dan bir benzer parça bulup birleştirmek gerek aynı kafada... Bu senin rüyanda cinayet, benim rüyamda bitmeyen bir dans olur... Kesintisiz meraklar kendinden çocuklar doğurur hepsini boğdurur bu senin rüyanda cinayet benimkinde bitmeyen bir dans olur...

 

VIVO

85217

 

Aslı halin karikatürü olmak ya da hiç doğmamış olmak arzusu...

Hiç yorum yok

13 Nisan 2021

Sosyal hayvanların ahvalidir hayat boyu kendi karikatürünü resmetmek, onu yaşatmak ve sunmak kendi önünde hayat cephesinin en ön safına… Farkında olmadan birçok kez ölür ve başka bir karikatür olup devam ederler, zavallı hayatlarına çaresizce. 



 Kandela Vivo

Sosyal hayvanın olması ve uyması gereken bir kalıp vardır ve o kalıbın hiçbir alanında kendi gerçek arzusu yoktur. Neden o anda öyle söylemediğinin cevabını bir tek kendisi bilir. Pek tabi kendisi bilir. Daimi bir hesabın içinde kaçırır anın (şimdinin) tadını… Ve hayatı o andır (şimdi) oysa ölebilir her an… Fakat ne de olsa hesap değerlidir hayattan… Nitekim ölmüştür bir an ve bir kere daha kaçırmıştır ilham perisini… Değiştirip derisini gelecek, yazacak yenisini…

Belki de kabul etmiştir çoktan yenilgiyi…

Parçası olmayı reddettiği bir otomobilin anahtarı da olabileceğini bilen bir demir parçasının kusulduğu yere yalnızlık denir. Bütün koşulları ile sosyal hayvanın hayatta kalabilmesi mümkün olmayan yer. Kendini yer yutar sindirip sıçamaz boğularak ölür ve sıkıntıdan patladığını iddia eder... Bu yalnızlığı diğerlerinin gidereceğini umar ve bu da en büyük kumardır ama her seferinde oynar... 

Kaybet ve kaybettir hayat esasında o ise her seferinde kazandığını sanır. Kabusundan kaçar arzusuna kadar ve arzuların kölesiyken muhabbeti özgürlükten açar… Kendisi olamadığı bir yerde ve kendisi olamadığı bir zamanda ve kendini yaşamadığı bir durumda özgür değildir... 

Bir aynayı kandırabilir, bütün insanlığı da sorun yok, buna kendisi inanmadıkça.

Sudaki balıklar nasıl ki karaya çıkmaktan, geri dönememek ve orada ölmekten korkar. Sistem içinde sosyal hayan da öyledir… Fakat ilginç olan sosyal hayvanların en bilinen dikkat çekme yöntemleri marjinal olma eğilimlidir ve sistem karşıtı imajı sergilerler… Kendi yarattıkları ve yaşattıkları sistem onların tanrısı gibidir, kuralları ilahi emir, çünkü arzu ettikleri bütün nimetler sistem tarafından sağlanır ve kaybettikleri her şey yine sistem içinde el değiştirir…

Sosyal hayvan dünyanın kanser hücresidir doğa ile çelişen her eylemi her durumda yıkım getirecektir. Önce kendi ruhuna sonra kendi bedenine sonra ona temas edenlere sonra doğaya ve dolayısıyla evrene…

Sosyal hayvan tutarsızdır çünkü değişime ayak uydurmak zorundadır.

Sosyal hayvan tehlikelidir çünkü onu harekete geçiren temel dürtüsü korkudur.

Başka bir yazının konusu olacak birçok korkunun esiridir...

Sosyal hayvan güvenilmezdir çünkü her seferinde başka bir karikatürü ile konuşursunuz… 

Sosyal hayvanların en güçlü savunma mekanizması inkâr etmek ve yalanlamadır…

Yalan söylemek ile ilgili ustalık belgeleri mevcuttur ve o işi mutlaka alır bununda bir zafer kutlamasını yaparlar…

Ve bazıları asla bunların bir parçası olamaz çünkü tek bir yüze sahiptirler velhasıl sosyal hayvanların en çok öfke ve rahatsızlık duyduğu insanlar bu tiplerdir.

Hissettiğini hissettiği anda ortaya çıkaran ve daima kendisi olan ikinci bir yüz yapmaya gerek duymayanlar. Sosyal hayvanlar onları aşağı çekmek için her kusurlarını ortaya çıkarma çabası daha da ötesi onların deli olduğunu söyleme gibi demode davranışları sergilerler.

Nitekim bazılarına göre, günün uyunmayan diğer yarısıdır küfür. On iki bin üç yüz yetmiş beş gün ömür… Anakronik bir sömürü bu ruhunuzu öldürür. Kesintisiz cinayetin vahşetiyle övünün…

Tarih birçok deliyi dünyayı değiştirirken yakalayıp kaydetmiştir sayfalarına ve hepsi de buraya geldiklerinde birçok kez hiç doğmamış olmayı arzulamışlardır...

 

Birisini, başka birisini unutmak üzerine...

Hiç yorum yok

28 Mart 2021

Dünkü benle çarşamba akşamının planını yapan ben arasındaki farkı ortaya koymak için bu başlığı koydum yazıya… İstisnai durumlar hariç, tabii ki insan o kadar hızlı değişimler yaşamıyor. Biz yıllar önce başka bir şehirde bıraktığımız adamdan söz edeceğiz.



Kandela Vivo

Yüzme bilmeyen hayaller suya düşünce boğulabilirdi ama benim hayallerimin hep bir can simidi olmuştur. Bu beş yıl evvel hayalini kurduğum hayat değil çünkü o yok. On yıl önce kurduğum hayallerimin merkezinde olan kişi de gitti ve beni o zaman olduğum bana yabancılaştıran şeyin başlangıcı onun gidişi oldu. 

Onun hayatıma temasını bir devrim olarak nitelendirebilirim çünkü ondan önceki hayatım ile onun gelişinden sonraki hayatımın her manada ne kadar birbirinden farklı olduğunu görüyordum ve bu durumdan oldukça memnundum. 

Esasında bu bile isteye kendi kendimizi düzdüğümüz bir darbe girişimiydi, hayatlarımızdaki köklü değişimlerin ilk kıvılcımıydı. Nitekim başarılı oldu ve birbirimizin hayatındaki yasama, yürütme ve yargı organlarını elimize aldık.

Özetle aşk vardı ve bu durum size korku, kıskançlık ve sevgiyi en yoğun kıvamında aynı anda yaşatır. Dünyanın geri kalan kısmına olan ilginin şiddeti en aza inmiştir ve sanki başka kimse olmasa da olurdur artık. Profesyonel bir yalancı bana “hiçbir şey için asla yalan söyleme fakat söylemek zorundaysan söylediğin o yalanı asla unutma” demişti. 

Ben unuttum...

En olmadık zamanda gitti, iyi gitti o kadar güzel gitti ki bir daha gelmemek üzere gitti fakat gerçekten muhteşem gitti...

Gelişi değil, gidişi devrimdi bu da çok çok üç şarkı eder onu da bir ben söylerim yürür giderdi. Giderdi tabii lan, herkes gider... 

Ben de giderim...

Velhasıl, hayallerimin can simidi kendime olan daimi inancımdı, buydu benim vazgeçmediğim tek düstur. Canım çok yandı fakat üç şarkı sonra kabullendim sonra alıştım. Ulan yapayalnız bir adamsın işte her şeyin sonunda ha beş gün sonra ha beş gün önce ne fark eder.

Uzun zaman oldu ve ben bugün başka bir hayatın başka bir insanı oldum onca zaman bir tek beni değil herkesi bir parça öteye götürdü ve değiştirdi. Hayallerimizi, hayatlarımızı ve duygularımızı değiştirdi… Birisini zaten unuttuk orada, şimdi o başka birisi hiç tanımadığımız birisi ve şimdi onu başka birisi ile unutacağız...

Duvara çarpan sözler konçertosu…

Hiç yorum yok

17 Mart 2021

 Konuşmak dediğin sadece anlamlı sesler çıkarmaktır fazlası değil. Duyduklarımız karanlık tarafın düzenlenmiş notlarıdır ve hiçbir insan bütünüyle kendini ortaya koyamamıştır.

Kandela Vivo









 Açığa çıkmayan sırlarıyla geziyor hepsi tüm anlatımlar gerçeğin etrafında çember çiziyor. Ve bizi ikna eden doğru cümleler değil hissettiklerimiz sadece.

 Anlatmak istediklerinizden, anlamak istediklerini alıp defolup gidecekler. Ciğerin yırtılana kadar konuşabilirsin, sonunda birlikte muhteşem hissettiğiniz o zamana geri dönmenin imkansızlığına varacaksın. Umut ile en kaliteli cümleler inşa edip kursan da bir tesiri olmayacak, çünkü artık bir ölüye bıçak saplıyorsun. 

 Büyük hayaller büyük düşüncelere gebedir ve büyük hayalin büyük riski, büyük hayal kırıklığıdır. 

 Çoğu zaman beni birinin anlamasındansa, bana kendimi iyi hissettirecek kalitede cümleler inşa etmeyi yeğlerim. Bu bazen bolca küfür ve argo içerir bazen iltifat, sert ya da yumuşak…  Çünkü kilometrelerce konuşsam da çoğu sadece bir metresini anlayacaktır, fazlasını değil.

 Birbirini anlıyormuş gibi yapan şu salakların hepsi belli ki kuvvetli bir menfaat ilişkisi içerisinde… Birbirlerinin aç yerlerinden yakalayıp oradan anlaşıyorlar. 

 Bizi insan yapan, insanlıktan çıkaran, hayatta tutan ve hayattan koparan lanet duygularımızdır. İçimizde olumlu duygular yaratan insanlarla bir arada kalmak isteriz. Aynı düşüncelere sahip birbirini sevmeyen insanlar bir doğrunun iki sonsuz ucuna ilerlerken, aynı düşüncelere sahip olmayan fakat birbirini seven insanlar aynı kümenin elemanı olarak sonsuza kadar kalabilirler. Buna en iyi örnek ailedir.

 Düşüncelerin, kelimelerin ve konuşmaların anlamını yitirdiği yere hoş geldiniz. Bizler benzemek ile aynı olmak arasındaki dev farkı görmezden geldikçe çok konuşacağız, kelimeleri boşluğa bırakıp boşluğu yakalayacağız. Susmak için doğru yer hislerinizin yankı bulmadığı yerdir. Tek taraflı hislerinizin altın kelimeleri dahi olsa o boku satın alamaz. 

 Şimdi düştüğün yerde düşün! Neden düştüğünü? Hangi düşten, nasıl düştüğünü? Konuşmanın ve anlaşmanın imkansızlığına gelene kadar kaç düş gördüğünü... Kaçından döndüğünü ve kaçında öldüğünü...

 Yaşamak dediğin anlatamadığın büyük bir yalnızlık, en müsait ruhta anlam kazanır kelimeler gerisi sadece izler...

 

© Tüm hakları saklıdır
Tasarım by Orbay Soydan