Görsel: Gemini
Ramazan Yaylalı
1980'lerde, Hollanda‘da
orta yaşlı bir Kayserili göçmen Türk abla, artık çok çalıştığını düşünerek
erken emeklilik yollarını aramaya başlar. Ancak o dönemde Hollanda‘da, genç yaşta
ve herhangi bir sağlık sorunu yoksa erken emekli olmak mümkün değildi.
Tesadüfen,
ruh sağlığı sonradan bozulan kişilerin erken emekli olabileceğini öğrenir bizim
Kayserili ablamız. Hemen en yakın tarihe bir psikiyatrist randevusu ayarlar. Birkaç
hafta sonra randevu günü gelir çatar. Klinikte kaygılı ve heyecanlı bir şekilde
beklerken, doktor onu odasına alır.
Hollandalı psikiyatrist, kısa bir sohbetin
ardından Kayserili ablaya şikayetlerini sorar. Tam o sırada abla, doktorun
masasındaki çiçeği alıp çiğ çiğ yemeye başlar. Büyük bir şaşkınlık içinde olayı
izleyen Hollandalı doktor, ne olup bittiğini anlamaya çalışır. Bizim Kayserili
abla ise kimseyi umursamadan çiçekleri yemeye devam eder. Panik içinde doktor,
asistanını çağırır.
Asistan da şok olmuş bir halde, ablanın
çiçekleri yapraklarıyla birlikte nasıl yediğini görür. Kısa süre sonra doktor,
Kayserili ablanın "delirdiğini" raporlayıp ilgili yerlere gönderir.
Ardından Hollanda Emeklilik Kurumu, ablanın erken emekli olmasına karar verir. Ablanın
erken emekli olduğunu duyan Sivaslı bir abla da aynı doktordan randevu alır.
Tabii
Kayserili abla gibi masadaki çiçekleri yiyerek şüphe uyandırmak istemez. O da
kendine göre farklı bir taktikle, doktorun masasındaki kahveyi başına dökmeye
başlar. Şaşkına dönen doktor, aynı şekilde Sivaslı ablayı da erken emekli
olması için raporlayıp gönderir.
Birkaç ay
içinde, erken emekli olmak isteyen ve bunun için aynı doktora gidip farklı
yöntemlerle deli taklidi yapan ablalar artınca, iyi niyetli doktor durumun
garipliğini fark eder. Bu oyuna bir son vermeye karar verir ve bir daha hiçbir
ablaya rapor vermez.






















