sergi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sergi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Sümer Erek’ten yeni sergi: Çizgilerle bütünsel bir beden olmanın varoluşu

Hiç yorum yok

06 Aralık 2022

Sanatçı Sümer Erek’in “Embodied moments” sergisi Mayfair'deki Gallery Marquess’te açıldı. 22 Aralık 2022, Perşembe gününe kadar açık olacak olan sergide sanatçı nü çizimlerine yer veriyor.

 


                                                                                                    Tuncay Bilecen

 

Londra’da yaşayan, elli yıldan bu yana görsel sanatların çeşitli alanlarında eserler veren Sümer Erek, “Embodied moments” adını taşıyan nü çizimlerden oluşan sergisini 23 Kasım’da, Mayfair’deki Gallery Marquess’de açtı. Farklı cinsiyetlerdeki modellerin çizimlerinden oluşan sergi, 23 Aralık 2022, Perşembe gününe kadar gezilebilir. Elliden fazla seansta gerçekleştirilen iki binin üzerinde eserin yer aldığı serginin eş küratörlüğünü Engin Yenidünya ve İlayda Uzunarslan üstleniyor. 

Sanatçı Sümer Erek’le yeni sergisiyle ilgili olarak sohbet ettik.

2002 senin için nasıl geçti? Nü modellerle çalışmaya ne zaman başladın?

2022 yılı benim için sıkıntılı bir yıldı. Bu yüzden herhangi bir projeye ne devam etmek ne de yeni bir sanat projesine başlamak istedim. Buna rağmen üretmeye devam ettim. Amaçsız, iddiasız, öylesine sadece çizmek için çizdim. Bu yıl çocukluğumdan beri yapageldiğim desen çalışmalarına odaklandım. O küçük yaşlarda, kardeşlerim, dedem, mahalledeki komşu çocukları modellerim olmuştu. Hatta sadece modellerim olmakla da kalmamışlar; onları çizmeye, karalamaya teşvik ederek üretim sürecimin bir parçası haline de getirmiştim.



Daha sonra nü çalışmalarına ara mı verdin?

Modelden çizimlere ve nü çalışmalarına dönem dönem ara versem de bu çalışmaları sanat yaşamımda hep sürdürdüm. Bu çizimler özellikle figüratif resim yaptığım dönemde temel eserlerimin ön çalışmasını oluşturmuştu. Heykeltıraşlık eğitimimden sonra, heykeli bırakıp tamamıyla disiplinler arası işlere yönelmemle birlikte, nü benim için başka bir çalışmanın ön hazırlığı olmaktan çıktı. Bu çizimler; tüm kaygılardan arınarak anlam, kavram yükleme derdine girmeden, sadece çizmenin saflığına ve sadeliğine bırakılmış işler oldu. Özellikle 2022’de yaptığım nü çalışmaları, o anda kalmaya odaklanmanın, beyaz zemin üzerinde fırça ve mürekkeple akış içinde, çizgilerle beden olmanın varoluşu oldular. 

“Embodied moments” sergisini açma fikri nasıl ortaya çıktı?

Bu sergi daha önce hiç planlanmadığı için çok kısa bir süre öncesinde, son anda gündeme geldi. Galerinin klasik bir sergi salonundan çok, özel bir evin bir köşesi gibi olması, bulunduğu yerin, bölgenin özelliği beni düşündürdü. Galerinin bu karakteri, paylaşmayı düşünmediğim bu çalışmaları sergilememe neden oldu. Mekânın ve bölgenin karakteriyle bütünleşen nü çalışmaları, sergiyi bu mekâna özel hale getirdi ve hatta katılımcı bir sanat projesine dönüştürdü. 

İlk izlenimde geleneksel nü çalışmalarının olduğu bir sergi izlenimi verse de birçok katmandan oluşması, farklı okumaları kapsaması, eserlerin düzeninin değişim içinde olması, üretim sürecinin devamlılığı bu sergiyi dinamik bir projeye dönüştürdü. Bu yıl ürettiğim bu çalışmaları sergilemeye karar verdikten sonra, içinde bulunduğum sorgulama süreci bende büyük farkındalıklar yarattı. Bu sergi, kişisel olduğu kadar sanatsal serüvenimin çok düzlemli karakterini nü çalışmalarında da keşfedebilmeme imkân sağladı. Ortaya, disiplinler arası, canlı, dinamik bir çalışma çıktı.   

Serginin bir bölümü, 50 oturumda, 40’ın üzerinde modelle, 7 farklı mekânda gerçekleştirilen, 2 binin üzerinde eserden oluşuyor. Diğeri ise üretimin devam ettiği, katılıma açık, çizimlerin yanı sıra, katılımcının sözsel sunumlarının yer aldığı bölümden oluşuyor.



“VAROLUŞUN İHTİŞAMI”

Sergi küratörlerinden, İlayda Uzunarslan ise sergiyi “varoluşun ihtişamı” şeklinde tanımlayarak şunları söylüyor: Sanat tarihinin en tanıdık ve doğal konusu olan beden, sanatçı Sümer Erek'in yeni sergisi ‘Embodied moments’in odak noktası. Sanatçı, çizimlerinde, modellerin farklı bedenlerini ve hareketlerini basit mürekkep çizgileri kullanarak kâğıt üzerine aktarıyor. Bununla birlikte, bunlar statik çizimler değil, aksine her çizgide; hareket, dinamizm ve enerji hissediliyor. Anatomi ve orantı kurallarına sadık kalınan eserlerde denge ve form sadeliği koruyor. Modeller kâğıda sabit yansısa da daha ilk bakışta canlılıkları hissediliyor. Böylece sanatçı asla tekrarlanamayacak anları yakalarken, izleyicileri her saniyenin geçici benzersizliğinin farkına vardırıyor. ‘Embodied Moments’te Sümer Erek, kişinin en savunmasız ve çıplak halini izleyip gözlemci ve kâşif rolüyle varoluşu somutlaştırırken, sanatıyla başka bir boyuttaki bu meditasyon ve zihinsel farkındalığa dahil oluyor.”

“Sümer Fırça Darbeleriyle Modellerinin videolarını çekiyor”

Serginin diğer küratörü Engin Yenidünya ise altı yaşından bu yana insan bedeni çizen Sümer Erek’in son 50 yılda 500'den fazla model çizdiğini hatırlatarak sergiye ilişkin görüşlerini şu şekilde ifade ediyor: “Buradaki çizimlere göz gezdirirken gözlerimi bir saniyeliğine kapatıyorum ve Sümer'i orada modelinin önünde otururken görüyorum. Her modeli, önünde poz verirken ayrıntılı olarak inceliyor.  İki dakikalık bir poz bazen her biri farklı bir şekilde akan beş çizimle sonuçlanıyor. Sümer, uzun bir çekim yapan bir video kamera gibi, fırçasını kâğıda koyar ve bu çalışmayı bitirene kadar kaldırmıyor. Fırçanın kâğıttaki yolculuğu devam ettikçe, çizimlere yan yana bakıldığında, her bir kâğıdı diğerine bağlayan görünmez bir iplik fark ediliyor. Sanki çevirsek, modelin pozlarının bir animasyonunu elde edeceğiz. Sümer fırça darbeleriyle modellerinin fotoğrafını çekiyor, videolarını çekiyor ve onları kâğıda yontuyor.  Performanslarını görüyoruz, hareketlerini hissediyoruz ve bakışlarını yakalıyoruz.”

“MODEL OLARAK BEN DE SANATÇIYDIM”

Sümer Erek’e modellik yapanlardan biri olan Müge Çetinkaya ise Sümer Erek’le yaptığı bu çalışmanın ona sanatsal bir şeyler yaratma fırsatını verdiğini, bu yüzden sergide “sanatçı” olarak da yer aldığını söylüyor. “Sümer'e poz verdiğim bu iki saat boyunca düşündüm ki; Sümer bir sanatçı ama ben de burada bir sanatçıyım. Bu benim sıramdı. Sümer az önce yaratılışıma tanıklık etti ve yaşadığım anları somutlaştırdı ve daha pek çok şey…”

 

Tarih: 23 Kasım – 23 Aralık 2022

Gün/ Saat: Pazartesi – Cumartesi, 12:30 -17:30

Yer: Gallery Marquess

Adres: 14 Shepherd Market, London W1J 7QG


* Bu yazı ilk defa 2 Aralık 2022 tarihinde Olay gazetesinde yayınlanmıştır. 

“Her şeyi geride bırakabilir misiniz?”

Hiç yorum yok

24 Eylül 2020

Nisan ayında açılması planlanan ancak salgın nedeniyle açılışı ertelenen, yerinden yurdundan edilmişleri konu alan “mülteciler” başlıklı sergi, perşembe günü İmparatorluk Savaş Müzesi’nde ziyarete açıldı. 


Haber: Tuncay Bilecen


Geçtiğimiz günlerde, İmparatorluk Savaş Müzesi’nde ziyarete açılan “Kampta yaşam ve mülteciler: kaçmaya zorlanmak” başlıklı sergiyi gezme imkânı buldum. Yazıyı sonuna kadar okumaktan sıkılacaklar için baştan söyleyeyim, sergi 24 Mayıs 2021 tarihine kadar ücretsiz olarak ziyaret edilebilir. İmparatorluk Savaş Müzesi, Southwark İstasyonu’na on dakika yürüme mesafesinde. Hatta gitmişken hemen istasyonun yanındaki Ev Restoran’da bir mola verip nefis mezelerin tadına bakabilirsiniz. 


GİRİŞ ÜCRETSİZ, MASKE ZORUNLU

Sergiye giriş ücretsiz olsa da girişte telefonunuza indirdiğiniz NHS Covid-19 uygulamasını açıp görevlinin gösterdiği barkodu okutmanız gerekiyor. Söylememize gerek yok, sergi boyunca maske takmak zorundasınız. 


Gelelim sergi izlenimlerime… Müzenin üçüncü katı büyük ölçüde bu sergiye ayrılmış. Daha girişte duvara asılan yazıda; “göçmen”, “mülteci”, “politik sığınmacı” ve “yerinden yurdundan edilmiş” kavramlarının tanımı yapılmış. 


İçeriye girmeden sizi “her şeyi geride bırakabilir misiniz?” yazısı karşılıyor. İlk olarak mültecileri anlatan nesnelerin, fotoğrafların ve tabloların olduğu kısmı gezdim. Çeşitli materyallerden yapılan çalışmalar son derece yaratıcıydı, sırf bu tabloları görmek için bile bu sergi gezilebilir. Bunların ortak özelliği ise insanların son derece kötü koşullarda bile kurtuluş umutlarını diri tutmaları olarak özetlenebilir. 



KAMPLARDA GÜNDELİK HAYAT


Mültecilerin beraberlerinde getirdikleri nesneleri görmek insana “her şeyi geride bırakabilir misiniz?” sorusunu tekrar tekrar sorduruyor. Bunlar arasında eskimiş bir oyuncak ayı, buz pateni, eski fotoğraflar, hatırası olan giyecekler gibi birçok ürün yer alıyor. 


CNN film yapımcısı Lewis Whyld’ın çektiği, Yunanistan’ın Midilli adasındaki Moria kampındaki mültecilerin hikâyelerinin anlatıldığı belgesel, projeksiyonlar vasıtasıyla üç duvara birden yansıtılıyor. Böylece izleyici de adeta kampın içindeymiş gibi oradaki hayatı yakından görme imkânı buluyor. 2 bin kişi için tasarlanan bu kampta bugün yaklaşık 18 bin kişi kalıyormuş. Geçtiğimiz günlerde çıkan büyük yangın nedeniyle 12 bin kamp sakininin barınaksız kaldığını da hatırlatalım. 


Mülteci kampı dendiğinde akla sıra sıra dizilmiş çadırlar geliyor, ancak burada bir hayatın yaşandığını çoğu zaman unutuyoruz. İşte bu belgesel, al gözüm seyreyle misali, oyun oynayan çocukları, yaptıkları derme çatma fırında ekmek pişirmeye çalışan insanları, kampta kurulan sebze, meyve pazarında alışveriş edenleri velhasıl buradaki gündelik hayatı aktarıyor. 


POLİTİK SIĞINMACILAR


Sergi, sadece son dönem mültecileri anlatmıyor. Örneğin Birleşik Krallık tarihinin en büyük mülteci akını olan, I. Dünya Savaşı sırasından Belçika’dan Birleşik Krallık’a sığınan çeyrek milyon Belçikalının hikâyesine de Bosna Hersek’te yaşanan insanlık dramına da video, fotoğraf ve materyaller aracılığıyla tanıklık edebilirsiniz. 

Göç konusunda çalışan bir akademisyen olarak benim en çok ilgimi çeken hususlardan biri de Birleşik Krallık’a yıllara göre yapılan politik sığınma başvurularının duvarlarda paylaşılmış olmasıydı. Burada kırmızıyla yazılan ret rakamlarının çokluğu dikkat çekiciydi. Eve gelince, Home Office’in sayfasına girip Türkiye’den Birleşik Krallık’a yapılan politik sığınma başvurularına baktım, 2001’den bu yana yapılan 26.180 başvurunun 21.831’i reddedilmiş durumda. Yani Türkiyeli sığınmacılar açısından da vaziyet farklı değil.


GELECEKTE SINIR KONTROLLERİ NASIL OLACAK?



Serginin en son kısmında ise ziyaretçiler, yapay zekâ sayesinde gelecekte sınır muhafızlığının hangi noktaya geleceğine ilişkin bir yolculuğa çıkıyor. Bilim kurgu filmi deneyimi yaşatan bu bölüme ziyaretçiler ikişer ikişer alınıyor. 


Bu bölümde tamamen yapay zekânın kontrolü altındasınız. Önce eliniz ve yüzünüz kontrolden geçiyor, ardından yapay zekâdan “üzgün ol”, “mutlu ol”, “korkmuş gibi davran” gibi çeşitli komutlar alıyorsunuz. Bu komutları yüzde kaç gerçekleştirdiğiniz ölçüde ise güya başvurunuza karar veriliyor. Benimki reddedildi mesela. 


Sınırsız, sürgünsüz bir dünya murat edenler için iç karartıcı bir deneyim olsa da gelecekte bizi bekleyen potansiyel garabeti görmek adına denemeye değer. Biz yine de sınırsız, sürgünsüz bir dünya umudumuzu diri tutalım.




© Tüm hakları saklıdır
Tasarım by Orbay Soydan