“Bisikleti gezmek için değil düşünmek için kullanıyorum”

Hiç yorum yok

11 Aralık 2023

Daniel Koronakis bisikletçi bir gezgin. Zorlu parkurlarda ve doğa koşullarında günlerce yolculuk yapmayı ve bu sırada düşünmeyi seviyor. Bu yazıda, İzmitten İrana ve oradan da Ermenistana bisikletiyle giden felsefe mezunu bir bisikletçinin hikâyesini okuyacaksınız.

 

Röportaj Tuncay Bilecen

Dünyaca ünlü fizikçi Albert Einstein görecelilik kuramından söz ederken “bisiklet sürerken düşünmüştüm bunu demiş. Gerçekten de bisiklet bir ulaşım aracı olmasının dışında zihni açan, insanı rahatlatan bir araç. Daniel Koronakis küçük yaşlarda başladığı bisiklet turlarını bir yaşam biçim haline getirmiş. Daniel ile en son çıktığı dört bin kilometrelik İran, Ermenistan turu ve bisiklet tutkusu hakkında konuştuk.

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

1989 doğumluyum. Annem Makedonyalı Gostivarlı, babam Giritli. Tam bir zıtlık var, biri köy, biri biraz daha sosyete. Ben iki taraflı büyüdüm fakat anne tarafı daha baskın geldi.  Bu yüzden dağda tepede büyüdüm. Üniversiteye kadar Makedonya’da okudum. Benim sayısal yanım biraz zayıf, kendimi felsefeye daha yatkın buldum. Girit Üniversitesi gibi bir imkânım olunca oraya başvurdum. Sınavlarda puanım düşüktü ama mülakatlarda iyiydim. Makedonya çıkışlı olmam benim için avantaj oldu. Severek okudum bölümümü. Sonra da anneannemden dolayı tesadüf eseri İzmite geldim.

Bisiklet sevgisi sende nasıl başladı?

Yine Makedonya’da başladı.  Küçük ölçekli gidiyordum en başta. Bir süre sonra bu günbirlik turlara dönüştü. Sonra haftalık ve aylık turlar peşinden geldi. Bizim orada çok fazla göl vardır; Ohrid gibi. Bu göllerden biri bize 30 kilometre uzaklıkta idi, diğeri 100 kilometre. İlk başta uzak olana gidemezdim, çünkü dönüş mümkün değildi. Bir gün kalman gerekirdi. Bunun için de aile izni gerekirdi. Buna bir süre cesaret edemedim. Daha sonra deli cesaretiyle gittim. Kendimi zorladım. O zaman daha 14 yaşındaydım. Bir buçuk gün kaldım. Zorlu bir yoldu, ekipmanım zayıftı. Öyle başladım. Ondan sonra baktım oluyor, iki günlük turlar yaptım, üç günlük turlar yaptım. Annem de destekledi. Bazı zamanlar annemle birlikte gittim. Zaman zaman onunla da kamp yaptık. Bu üç yıl falan sürdü. Ben bayağı açılmıştım. Arnavutluk tarafları olsun, Sırbistan tarafları olsun, Bosna Hersek’e kadar uzanmıştım. Balkanları üç kez komple gezdim. Orası avucumun içi gibiydi. Makedonya oranın çekirdiği, ortası. O yüzden bütün Balkanları gezdim. O dönemde annem kanser oldu. Vefat etti. Bir süre durdum.



Ailede bisiklet seven başka kişiler var mı?

Başka yoktur. Babam balıkçıdır. Pazarda balık satan değil de, balık getirenlerdir teknelerle. Ailede bisiklet tutkusu yok. Annemde vardı bir tek. Ablam veterinedir. Tenis dışında spor yapmaz.

Yolculuk süresince nerelerde konaklıyorsun?

Çoğu kez dışarıda, çadır da veyahut sadece uyku tulumunda kalmam yetiyor. Bazen benzin istasyonlarında sabahlıyorum, bazen bankta, sahilde. Bazı zamanlar gittiğim ülkedeki şehirlerde bisiklet dernekleri beni misafir ediyor, birlikte seyahat anılarımızı paylaşıyoruz. Ama en iyisi kamp kurmaktır tabi.

Temel ihtiyaçlarını nasıl karşılıyorsun?

Banyo sorununu mümkün olduğu kadar karşıma çıkan derelerde çözüyorum. Benzin istasyonlarının çeşmelerine hortum takıyorum. Yemek zaten kolay. Günde üç öğün makarna yediğin zaman yetiyor. Yemek olarak makarna, pirinç, çorba gibi şeyler tüketiyorum. Çok fazla su tüketimi oluyor. Normalde günde ortalama iki litre su içersin, bu tur sırasında 4-5 litreyi buluyor.

Yolda bir arıza yaşadığında ne yapıyorsun?

Tamir etmeye çalışıyorum ama onu da bir yere kadar yapabiliyorsun. Kadro problemi yaşadığında örneğin mecburen turun bitiyor. Jantın yamulur onu yaparsın, tekerin patlar onu yaparsın ama çok ekstra durumlar olursa onu yapamazsın. Ben bu işi tur yaparken öğrendim. Sıcağın altında lastik tamir etmeyi öğrendim. Şimdi iki buçuk üç dakikada yaparım mesela. Onlar en basiti, onları yapmadan olmaz. Zamanla daha iyi lastiklere sahip oluyorsun. Benim bu son turum yaklaşık 4 bin kilometre sürdü. Hiç lastiğim patlamadı. Eskiden gün içinde bazen üç kere patlıyordu.

Hastalandığında ne yapıyorsun peki?

Bu turda 14. günde göğüslerimi üşüttüm. Yine de sürmeye devam ettim. Bir yere kadar zor oluyor ama ben kar kıyamette sürmeyi daha çok seviyorum. Kardan dolayı çadırı açamadığın yerler oluyor.

Büyük tehlikeler atlattın mı?

Ufak tefek kaza tehlikeleri atlattım ama öyle ekstra bir şey olmadı. Yolda çok cahil insan denk geliyor. Beni en çok korkutan budur. Cahil insandan korkarım yoksa doğa şartlarından korkmam. Çünkü doğa ile mücadele etmenin bir yolu yordamı var. Bir şekilde altından kalkılır.

Turlara hep yalnız mı çıkıyorsun?

Amacım yalnız çıkmak. Hiç grup adamı olmadım ama yine bazen teklif ediyorlar öyle birkaç gün birbirimize refaket ediyoruz. Bir de yolda tanıştığın insanlar oluyor. Yolda seyir halindeyken tanışıyoruz. Bir yere kadar gidiyoruz. Tek başına gitmek daha güzel oluyor benim için. Çünkü insanlar bisikleti genelde gezmek için kullanıyor, ben düşünmek için kullanıyorum. Grup halinde giderken haliyle düşünemiyorsun. Bisikletçinin en sevmediği şey trafiktir. Araç trafiğini sevmiyorsun ama kırk kişilik grup da bir trafik yaratıyor sonuçta. Ben ondan yana değilimdir. Ben izoleyimdir, tek başıma gezerim, o sırada da düşünürüm. Eskiden psikiyatra giderdim, artık gitmiyorum. Bisiklet beni sakinleştiriyor. Şu ana kadar onlarca yere gittim, gezmek için gittiğim hiçbir yer olmadı açıkçası. Benim gezilerim daha kişisel oluyor o yüzden yazdığım şeyler de kişisel oluyor.

Bisikletle alakalı bir şey yazıyor musun?

Yazıyorum. Bir kitap yazıyorum Küçük Siyah Bisikletim isminde. Birkaç yıl öncesinde yazmaya başladım. Ondan birkaç yıl önce de fikir geldi. Şimdi biraz daha toparladım. Yaklaşık 60 sayfa oldu. Belki 110-120 sayfalık bir şey yaparım. Ama pek fazla insana ulaşsın da istemiyorum. Fotoğraf da çok fazla paylaşmam, yazı da paylaşmam. Blog falan tutmam, her gezdiği yerleri yazan tiplerden değilim.

Uzun yola çıkmak için nasıl bir ekipmana ihtiyaç var?

Genelde insanlar mükemmelliyetçiliği arıyor. Şuna sahip olayım, buna sahip olayım diyorlar. Ben ilk başladığımda beni yarı yolda bırakan berbat ekipmanlar kullandım. Genelde gözardı edilen ilk yardım çantasıdır. Aydınlatma, tamir gereçleri mutlaka gerekir. Bazı şeyler lükse kaçabiliyor. Mesela çantaların su geçirmez olması çok önemli. Kışın da sürdüğüm için dört mevsimlik uyku tulumu ve çadır kullanıyorum. Bir defasında Gürcistan üzerinden Rusya ve Romanya yaptım. Hava sıcaklığı eksi 30’un altındaydı. Bu yüzden kıyafetlerini de öyle seçmen gerekiyor. Bisiklet harici yüküm 54-55 kilo oluyor. Bisikletim 19 kilogram.

Bir günde ne kadar mesafe kat ediyorsun?

Rotaya göre değişiyor. Ortalama 90 ile 120 kilometre arasında. Bazen 30 kilometre sürdüğün de oluyor. Çok güzel bir rotada gidiyorsundur.

Her bisikletçi başta bunu dener. Acaba bir günde ne kadar gidebilirim diye. Ben de bunu denedim. İki günde hiç uyumadan 170 kilometre yol yaptım.  

Gelelim son gezine, İzmitten yola çıkarak İrana oradan da Ermenistana gittin. Bu geziye nasıl karar verdin? Yolda neler yaşadın?

Zaten hep aklımda vardı İran ve Pakistan gibi yerler. Bu seferlik İrana kadar gidebildim. İran, gitmek istediğim ülkeler arasında üçüncü sıradaydı aslında. Geçen sene Yunanistana adalar üzerinden giderken İranlı biriyle tanıştım. O sırada lastik sorunu yaşıyordum. Bana iç lastiğini verdi. Bu onun da son lastiğiydi. Beni İrana davet etti. Batı ülkelerini gezmeyi çok fazla sevmiyorum. Hani Paris’e gidip Eyfel Kulesi’nin önünde fotoğraf çektireyim gibi bir hayalim olmadı. Daha çok toz toprak içinde gezmeyi seviyorum. İrana doğudan gittim. Doğuda tek turcuydum. Kimse yoktu. İnsanlar korkuyor çünkü. Diyarbakır, Mardin, Hasankeyf, Batman, Van oradan Ağrı, İrana Doğubeyazıt üzerinden Gürbulak sınır kapısından girdim. Ağrı dağının zirvesini görmek için bir gün daha kaldım. İlk gün gittiğimde buluttan görünmüyordu. İyi ki de gitmişim doğuya. Ne yalan söyleyeyim İrandan daha fazla keyif aldım. Çünkü zor bir rota. İran kolay, güvenli bir yer. Yirmi gün kaldım, hiçbir güvenlik açığı görmedim orada. İran’ın ilk 300 kilometresi serbest bölge. Orası sanayi bölgesi. Sürekli sanayi içinden geçmekten sıkıldım. Sonra yavaş yavaş İran’ın güzellikleri ortaya çıkmaya başladı. Tebrize geldiğimde İranda olduğumu anladım. İlk bir hafta toz toprak içinde pek İran’ı göremedim.

Çevrendeki insanlardan nasıl tepkiler alıyorsun?

İlk başta gitme diyorlar, sonra da tebrik ediyorlar. Anlamıyorum. Mesela doğuya gitme dediler, İrana bile gitme dediler. Aslında bilmiyorum yani, onlar mı çok büyütüyor, ben mi küçümsüyorum. Bana çok bir şey başardım gibi gelmiyor. Hayatıma devam ediyorum.

Gelecekte nerelere gitmek istiyorsun?

Hindistan, Pakistan gibi yerlere gitmek istiyorum. Irak var. Oraları da düşünüyorum açıkçası


*Bu röportaj 2016'da Özgür Kocaeli gazetesinde yayınlanmıştır. 

İngiltere'de hükümet yıllık net göçmen sayısını azaltmak için önlemler almaya hazırlanıyor

Hiç yorum yok

06 Aralık 2023

İngiltere’de hükümet 2022’de net göçün 745 bin kişiye ulaşması üzerine göçü kısıtlayacak adımlar atmaya hazırlanıyor. Bunlardan biri de sponsor vizesiyle geleceklerin yıllık gelir garantisini 26.200 sterlinden 38.700 sterline yükseltmek olacak.

 


İngiltere hükümeti, seviyelerin rekor seviyeye yükselmesinin ardından net göçte şimdiye kadarki en büyük kesintiyi sağlamak için bazı önlemler almaya hazırlanıyor.

İçişleri Bakanı James Cleverly, “çok yüksek” olduğunu söylediği göçü engellemek için önümüzdeki bahar yürürlüğe girmesi planlanan beş maddelik bir plan açıkladı.

Bu değişikliklerden biri de deniz aşırı ülkelerden çalışma vizesiyle geleceklerin yıllık asgari gelir garantisini 26.200 £ 'dan 38.700 £ 'a yükseltilmesini içeriyor.

Bakan Cleverly’e göre asgari gelir seviyesi geçen yıl yükseltilmiş olsaydı net göçmen sayısı 300 bin kişi daha az olacaktı.

İçişleri Bakanı yaptığı konuşmada İngiltere'ye göçün azalması gerektiğini ve yıllardır sağlık ve bakım vizelerinin istismar edilmesinin de göçün artmasında önemli rol oynadığını söyledi.

Göç konusu, İngiltere’de yaklaşan genel seçimler öncesinde tıpkı Brexit oylamasında olduğu gibi partiler arası çekişmede siyasal tartışmaların odağında yer almaya devam edecek gibi görünüyor. 



Londra Kitap Şenliği’nde son dört gün

Hiç yorum yok

24 Kasım 2023

Kuzey Londra’da bulunan Fieldseat Kit@pEvi’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen Londra Kitap Şenliği’nde son dört güne girilirken okurlar ve yazarlar bir araya gelmeye devam ediyor.



  

Londra’da Türkçe konuşan toplumun okur ve yazarlarını bir araya getiren 6. Londra Kitap Şenliği devam ediyor. Etkinliğin ilk gününde Uluslararası Pen Başkanı Burhan Sönmez’in moderatörlüğünde “Bir Diplomatın Kızı” ve “The Fugitive of Gezi Park” kitabının yazarı Deniz Goran ve gazeteci – yazar Semiha Durak okurlarıyla bir araya geldi.

Söyleşide, Deniz Goran, Gezi Parkı’na ilişkin romanını, Semiha Durak ise BirGün gazetesinde düzenli olarak yazdığı yazılardan oluşan “Yarının Kayıp Şarkısı” kitabını kaleme alma serüvenini anlatarak okurlardan gelen soruları cevaplandırdı.



Şenliğin ikinci gününün ilk söyleşisinde ise akademisyen Tuncay Bilecen’in moderatörlüğünde; Londra’da yaşayan yazar Dursaliye Şahan, senarist ve romancı Gülsüm Öz ve Londra’da emek mücadelesinin sembol isimlerinden Ali Rıza Aksoy konuşmacı olarak yer aldılar.

Dursaliye Şahan, İngilizceye Tottenham Boys olarak çevrilen kitabı üzerinden toplumdaki çetecilik ve uyuşturucu konusuna dikkat çekerken, Gülsüm Öz ise yakın zamanda Londra merkezli yayınevi Press Dionysus tarafından İngilizce olarak yayımlanan “Asylum” romanının gerçek bir hikâyeden yola çıkarak nasıl kurguladığını okurlarıyla paylaştı.

Söyleşide, Ali Rıza Aksoy, yaklaşık bir ay önce çıkan “Kasaba” adlı kitabında çocukluk yıllarına ilişkin anılarını nasıl bir araya getirdiğini anlattı. Aksoy, Londra yıllarına ilişkin kaleme aldığı anılarını önümüzdeki dönemde yayımlamayı düşündüğünü söyledi.



Şenliğin ikinci gününün ikinci söyleşi, gazeteci – yazar Faruk Eskioğlu, öykücü Mahir Ünsal Eriş ve şair Aliye Aybüke Özdemir’in katılımıyla gerçekleştirildi. Söyleşide; Faruk Eskioğlu, yazım süreci 8 yıl süren “Londra’da Bizim’kiler” başlıklı üç ciltlik kitabından söz ederken, Mahir Ünsal Eriş ise Londra’ya taşınmasının ardından yazarlık sürecinde yaşadığı değişimi anlattı.

Kapanışına dört gün kala, 6. Londra Kitap Şenliği’nde yazarlar ve okurlar bir araya gelmeye devam edecek. Etkinlikte 25 Kasım Cumartesi günü pandemi döneminde yazdığı notları “Londra Notları” adıyla kitaplaştıran Müge Çetinkaya, St. James’te bulunan Oxford ve Cambridge Centilmenler Kulübü’nde çalıştığı 38 yılın anılarını “Bir Barmenin Anıları” adıyla kitaplaştıran ve “Herkes Büyür Elbette” başlıklı kitabı geçtiğimiz günlerde yayımlanan, Cambridge’te yaşayan şair ve yazar Sultan Karakaş’ın katılımıyla bir söyleşi gerçekleştirilecek.




Söyleşinin ardından ise Çiğdem Aslan, George Tsolokis, Spiros Bolovinis Fieldseat Organic Stage’te bir müzik dinletisi verecekler. 



Adres: Fieldsea Kafe, 665 High Rd, London N17 8AD


* Bu haber ilk defa 23 Kasım 2023 tarihinde Olay gazetesinde yayınlanmıştır. 

Rengin Kadın Korusu’ndan yeni klip: “Dünyayı Ben Oynatırım”

Hiç yorum yok

Yaklaşık üç yıldır Londra`da faaliyetlerini sürdüren Rengin Kadın Korosu`nun heyecanla beklenen ve 25 Kasım “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Gününe” adanan “Dünyayı Ben Oynatırım” isimli klibi Youtube kanalında yayınlandı.

 



 


Rengin Kadın Korusu’nun “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” vesilesiyle yayınladığı şarkının sözleri, Rengin Kadın Korosu Sanatsal Üretim Komisyonu`nda yer alan Yeliz Uğur ile Dilek Dağdelen`e, müziği ise yine Yeliz Uğur`a ait.

70 kişilik kadının katılımıyla; Göçmen İşçileri Derneği (GİK-DER), Britanya Alevi Federasyonu Yerleşkesi, Londra Bisiklet Kulübü parkuru ve Enfield ilçesi meydanında yoğun bir tempoda çekimi gerçekleştirilen klibin yönetmenliğini müzisyen ve yönetmen Levent Canen üstlendi.





“Kadınlar Vardır” ve “Mahsa`nın Çığlığı” klipleriyle de bilinen koronun kolektif çalışmalarının devam edeceğini belirten Rengin Kadın Korosu Basın Komisyonu “Dünyayı ben oynatırım” şarkısının yaratım sürecini şöyle açıklıyor:

“Dünya yerinden oynar, kadınlar özgür olsa... 

Sınırlar, tabular, kalıplarla her geçen gün soluksuz bırakıldığımız, baskılandığımız, ikincil konuma atıldığımız, boynumuzu büküp dizimizi kırıp bir köşede sessizce oturmamızın beklendiği bu düzende kadın olarak var olmaya çalışmak, kendimiz olmak, sesimizi çoğaltmak ne zor... Hâlâ bu yüzyılda... ve hâlâ bunlar üzerine konuşmak, yazmak, çizmek ne acı... Nasıl konuşacağımızdan, ne giyeceğimize, ne kadar gülmemiz gerektiğinden, gece saat kaça kadar sokakta olabileceğimize, doğurup tamamlanıp doğurmayıp ‘eksik’ olacağımıza, evlenip başımızın göğe ermesinden, evde kalıp ‘kız kurusu’ kalacağımıza kadar her şey, her detay bizim için özenle düşünülmüş, tanımlanmışken, bu mutsuzluk, huysuzluk, bu şımarıklık da neyin nesi ama değil mi? Fazla mı oluyoruz acaba ‘karı kısmı’ olarak? Kararlar, ince düşünceli (!) eril zihniyet tarafından belirlenirken... ‘Kadın’ başımıza mı desem, ‘kız’ başımıza mı desem...  ‘Bayan’ mı daha uygun ‘hanım’ mı bilemedim... Neyse aklımızın ermediği işlere ‘elimizin hamuruyla’ karışmayalım, fazla ‘dır dır etmeden’, ‘çiçek olup’, ‘adam gibi’ ‘erkek sözü’ dinleyelim. Dilin gücünü, toplumun düşünce dünyasında yarattığı yansımalarını çok iyi biliyoruz. Şarkımız da şiddeti doğuran, tacizi, hakareti olumlayan bu düşünce yapısını ortaya çıkarmak, farkındalık oluşturmak, eni konu düşünülmesini sağlamak için yazıldı. Bir ışık olmak, bir değişim yaratmak umuduyla... Şarkılarımızı, kadın olmanın, kız kardeşliğin verdiği güçle ve inançla söylerken, bu cinsiyetçi dile yaklaşıma, eril zihniyete ‘illallah’  artık diyor, dudaklarımızda,  hayata yenik düşmeyen , inadına  gülümsememizle, ‘Dünya yerinden oynar,  kadınlar özgür olsa...’ diye haykırıyoruz.

 

Rengin Kadın Korosu Youtube kanalı ve sosyal medya hesapları şöyle:

Abone olmak için: https://youtube.com/@renginkadinkorosu

Instagram: https://www.instagram.com/renginkadinkorosu

Facebook: https://www.facebook.com/rengin.kadin.korosu

 

 

 

Yeni gelen Ankara Anlaşmalılar: “Bu insanlar ilk üç ay bir ütopyayı yaşıyorlar”

Hiç yorum yok

20 Kasım 2023

Ekonomik, politik, eğitim, kariyer gibi çeşitli sebeplerle Türkiye’yi terk etmek zorunda kalan Ankara Anlaşmalılar, göçün ardından etnik ekonomi içinde sömürüden, tacize kadar birçok sorunla karşılaşabiliyor.



Türkiye’den Birleşik Krallık’a yönelik göçlerde son üç yıldır bir patlama yaşanıyor. 31 Aralık 2020’de sona eren Ankara Anlaşmasıyla binlerce göçmen pandemi koşullarına rağmen yeni bir hayata “merhaba” demek için yollara döküldü.

Ankara Anlaşmalılar genel olarak “beyaz yakalı göçü”, “orta sınıf göçü”, “beyin göçü” olarak tanımlansa da bu grubun homojen bir bütünlük arz ettiğini söylemek oldukça güç. Anlaşma yapanlar arasında gerçekten eğitimli beyaz yakalılar olduğu gibi en uygun göç yolu olduğu için zincir göçün devamı olarak hemşerilerinin veya ailesinin yanına gelmek isteyen göçmenler de bulunmaktadır.

 “BU İNSANLAR İLK ÜÇ AY BİR ÜTOPYAYI YAŞIYORLAR”

 Türkiye’de beyaz yakalı olup da Birleşik Krallık’ta hizmet sektöründe ucuz işgücü olarak çalışmak zorunda kalmak birçok Ankara Anlaşmalının ortak kaderidir. Bir görüşmeci bu durumu şöyle ifade ediyor:  

“Türkiye’de avukat, öğretmen, bankacı gibi beyaz yakalı bir işte çalışırken buraya geldiklerinde ekonomik nedenlerle çok daha düşük nitelikli işler yapmak zorunda kalıyorlar. Bizim toplumun içinde kötü koşullarda çalışmak zorunda kalıyorlar. Bu da büyük hayal kırıklığı yaratıyor” (Erkek, 53).

Sınıf düşmek, potansiyelinin altında işlerde çalışmak eğer dil yeterliliği yoksa etnik ekonomi içinde düşük ücretlerle çalışmak zorunda olmak Ankara Anlaşması yapanların alışık oldukları durumlardır. Geldikleri ilk dönemde iyimser bir ruh halinde olan göçmenler zamanla acı gerçeklerle karşılaşmaktadır.

“Benim gözlemim, bu insanlar ilk üç ay ütopyayı yaşıyorlar. Her şeyin çok güzel olacağını düşünüyorlar. Ondan sonraki üç dört aylık süre boyunca gerçekle yüzleşiyorlar. Bu sefer nereden para kazanabiliriz derdi başlıyor. Bu sefer üniversite mezunu, doktora yapan, çok iyi yerlerde çalışan insanlar restoranlarda, off licencelar’da çalışmaya başlıyor. Para gelirse nereden gelirse gelsin yani… Benim bir tanıdığım vardı, adam Türkiye’deki bir bankada iyi derecede bir yöneticiyken en son patates soyuyordu restoranda. Ne yapsın, gelir gideri karşılamak zorunda” (Erkek, 40). 

 “RESMEN MECBUREN YAŞIYOR GİBİLER”
Birleşik Krallık’ta üç yıl yaşadıktan sonra Türkiye’ye geri dönen Ankara Anlaşmalı bir görüşmeci etrafındaki insanların çoğunun mutsuz olduklarını ifade etmektedir.

“Aslında herkes mutsuz benim gözlemlediğim kadarıyla. Kimse mutlu değil orada. Resmen mecburen yaşıyor gibiler. Sanki başka alternatifleri yok da o yüzden orada yaşıyorlar gibi. Kimse tatmin edici bir hayat yaşamıyor. Herkes buradaki (Türkiye’deki) standartlarını, hayatını özlüyor.” (Kadın, 43). 

TACİZ OLAYLARI

Ankara Anlaşmalılar arasında en fazla zorluk çekenler şüphesiz dil yeterliliği ve mesleki vasfı olmayanlar. Hele bu göçmenler kadın iseler İngiltere’deki hayat onlar için daha da zorluklarla dolu olabiliyor.
Göç, kadın göçmenlere her zaman özgürlükler sunmaz. Hele göçmen kadın, çeşitli zorunluluklardan dolayı (dil yetersizliği, vasıfsızlık, sosyal bağlantı vs.) kendi gettosunun yani etnik ekonominin içinde çalışmaya mahkumsa yine çeşitli baskılara maruz kalabilir. 2014 - 2015 ve 2019 - 2021’de Ankara Anlaşmalılara yönelik yaptığım iki çalışmada da bazı kadın görüşmecilerin etnik ekonomi içerisinde sadece sömürüye maruz kalmadıklarını işyeri sahipleri tarafından tacize de uğradıklarını ifade ettiklerine şahit oldum. 

Örneğin bir kadın görüşmeci, etnik ekonomi içinde kadın göçmenlerin tacizine ilişkin şunları söylemektedir:

“Kesinlikle var… Bir ay önce başıma geldi, yanımda çalışan arkadaşım taciz edildi. Bunun nedeni ise kızın orada çalışmaya çok ihtiyacı var. Adam evli, iki çocuk sahibi, kız nasıl olsa buradan gidemez diye düşünüyor. Kendi başıma gelen birçok şey var. Önlük fırlatmaların çoğu da bundan dolayı oluyor. Daha sonra şu yalanı söylemek zorunda kalıyorsun. Ben burada ailemle yaşıyorum. Benim burada abilerim var. Korkunç bir şey. Şeffaf olmak istiyorsun ama seni yalana sürükleyen ciddi konular var. Birçok kadın arkadaşımız ben dahil bu sorunları yaşıyoruz. Aslında bunu yaşayan tek topluluk da biz değiliz. Bunu birçok insandan, farklı milliyetlerden hep dinliyoruz. Görüyoruz, biliyoruz” (Kadın, 36). 

"EVLENİP BOŞANDIĞINI SÖYLEYEMİYORSUN"
Birleşik Krallık’a 2003’te evlilik yoluyla gelen daha sonra eşinden ayrılan başka bir kadın görüşmeci etnik ekonomi içinde boşanmış bir kadın olmanın zorluklarını şöyle ifade etmektedir:

“Türk yerlerinde çalışıyorsun, evlenip boşandığını söyleyemiyorsun. Acaba diyorsun, bunlar bana ne gözle bakacak. Bunlar bana nasıl yaklaşacak. Kadının değersizliği… Kadının insandan görülmemesi… O işe muhtaç olması… Toplumda aile içinde olsun, arkadaş ortamında olsun, beni bir kadın olarak görmeyin. Beni bir insan olarak görün. Benim de düşüncelerim var, kişiliğim var, kimliğim var. Bir obje olmaktan çıkamıyorsun. Yaşanılan taciz olaylarından hariç bu da var. Sen onlar için bir nesnesin, objesin. Türkiye’de de farklı değil, yolda yürürken, boş kaldırımda adam üstüne üstüne geliyor. Hiçbir şey yapamasa bile omuz atıyor” (Kadın, 37).   


Peki sizin deneyiminiz nasıldı? 

Yorum bölümünde deneyiminizi paylaşabilirsiniz... 







Kaynak: Doç.Dr. Tuncay Bilecen, "Politik Sığınmacılardan Ankara Anlaşmalılara: Türkiye'den Birleşik Krallık'a Göçler"

Kitabı Birleşik Krallık'tan temin etmek için tıklayın 

👇

Türkiye’den Birleşik Krallık’a Göçler – Press Dionysus

 

 

 


 

 

 

Melis Bilen’den yeni tekli: “İmajdır Her Şey”

Hiç yorum yok

Londra’da yaşayan şarkıcı Melis Bilen, sözleriyle günümüzün trend odaklı yaşam tarzını tiye aldığı yeni teklisi "İmajdır Her Şey"i yayınladı.

 


Beş yıldan bu yana Londra’da yaşayan, aynı zamanda Manchester ve Cheshire'da modellik yapan şarkıcı Melis Bilen, “İmajdır Her Şey” adlı teklisini geçtiğimiz günlerde yayınladı. Şarkıcı, sözleri ve müziği kendisine ait olan teklisinde, enerjik pop-funk ve disco-dans esintilerini bir araya getiriyor. Düzenlemesi Emrah Türken tarafından yapılan şarkının klibi Manchester'da Luma Film tarafından çekildi. Klibin fotoğraflarında ise “Senem Peace” imzası var.



İmaj ve gösteri dünyasını tiye aldığı klibinde Melis Bilen, iki farklı karakteri yan yana getirerek izleyenleri sembolik bir yolculuğa çıkarıyor. Bilen, bir sahnede Ferrari'nin direksiyonunda, görüntüsüne fazlasıyla önem veren, gösterişli ve kendini beğenmiş bir karakteri canlandırarak, imajın yüzeydeki parıltı olduğunu vurguluyor. Buna karşılık, başka bir sahnede Melis, golf arabasıyla keyifli anların tadını çıkararak, içten bir ruhla anın tadını çıkartan bir karakteri canlandırıyor. Sonunda, her iki sahnede de kendine özgü ve eğlenceli pozlar veren şarkıcı gerçek mutluluğun kendi olmak ve içten olmakla mümkün olduğunu vurguluyor.

Şarkı, sözleriyle toplumsal güzellik standartlarına ve imaja uyma baskısının insanlar üzerindeki etkilerini sorgularken, bireylerin kendilerine olan sadakatinin ne kadar değerli olduğunu vurguluyor.

Melis Bilen'in son teklisi "İmajdır Her Şey," birçok müzik platformu ve video paylaşım siteleri üzerinden dinlenebilir.

Melis Bilen, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı vesilesiyle, 28 Ekim 2023, Cumartesi akşamı Manchester Radisson Blu Hotel’de sahne alacak.

 

Instagram: @melisbilenmusic

Youtube: www.youtube.com/piyannooo

Tiktok: @melisbilenmusic

Facebook - https://www.facebook.com/melisbilen

Twitter - https://twitter.com/melisbilen

Website: www.melisbilen.com

 

https://www.youtube.com/watch?v=3gdflG52EPA

 

Kasım’da Aşk Başkadır! Londra’da Aşk Masalları 18 Kasım’da!

Hiç yorum yok

15 Kasım 2023

Hikâye anlatıcısı Eda Bayraktar tarafından gerçekleştirilen “Büyüklere Masallar", 18 Kasım, Cumartesi günü, Fieldseat Organic Stage’te “Aşk Masalları konseptiyle” Londra’da yeniden seyirciyle buluşuyor.

 


“Masallar çocuklara uyumaları, yetişkinlere uyanmaları için anlatılır” sözünden yola çıkan, hikâyeleştirme danışmanı ve hikâye anlatıcısı Eda Bayraktar, büyüklere masallar anlatarak onları nostaljik bir yolculuğa çıkarmak için kolları sıvadı. Etkinliği doğduğu topraklardan uzakta, mücadele ruhunu kaybetmeden üretmeye devam eden tüm göçmenlere adıyor.

Geçtiğimiz aylarda katılımcıların yoğun ilgisi ile karşılaşan etkinlik her ay farklı kültürlerden mit, masal ve hikâyeleri Londra’daki izleyicilerle buluşturmaya devam ediyor. Hikâye Anlatıcısı Eda Bayraktar eşliğinde, farklı temalarda düzenlenen etkinliğin bu ayki teması: Aşk.  ”Kasımda Aşk Başkadır” konsepti ile  yola çıkılarak hazırlanan etkinlikte, bu ay dünyanın farklı yerlerinden aşk  temalı hikâyeler anlatılacak.

Sanat, masal, müzik, şiir, oyun, sohbetin iç içe geçtiği etkinlik, yeni katılımcılarla birlikte her geçen gün büyümeye devam geliyor. Etkinliğe katılanlar sadece masal ve hikâyeler dinlemekle kalmıyor aynı zamanda interaktif oyunlar eşliğinde nasıl hikâye kurgulayıp anlatacaklarını da öğreniyor.

Eda Bayraktar

Storytelling Academy Kurucu ortağı ve hikâye anlatıcısı Eda Bayraktar bu özel yolculuğa Londra’da yaşayan, başka dünyaları hayal etmeye ve yaratmaya cesaret eden tüm hikâye severleri davetli olduğunu kaydetti. Ayrıca Londra Kitap Şenliği programı kapsamında düzenlenen etkinlik kültür sanat dünyasından da pek çok kişiyi ağırlayacak.

18 Kasım Cumartesi akşamı, Fieldseat Organic Stage’de yapılacak olan etkinliğe katılmak için https://BUYUKLEREMASALLARKASIM.eventbrite.co.uk   adresinden rezervasyon yaptırmak gerekiyor.

 

 

Etkinlik Künyesi: 

Büyüklere Masallar

Organizasyon: Storytelling Academy

Anlatıcı: Eda Bayraktar

Tarih: 18 Kasım 23 Cumartesi, Saat 19:30

Mekan: Fieldseat Organic Stage, 665 High Rd, London N17 8AD

Bilet Rezervasyon: https://BUYUKLEREMASALLARKASIM.eventbrite.co.uk

 

 

© Tüm hakları saklıdır
Tasarım by Orbay Soydan