“Yok kardeşim, yok, insan bulamayacağız..."

Hiç yorum yok

11 Mayıs 2024

Askerliğimi “sakıncalı piyade” olarak Kartal’da yaptım. Ama ne şanslıyım ki, Türkiye’nin en berbat sürgün yeri olarak bilinen “2nci Zırhlı Tugay”ın  tam karşısında yani Anadolu yakasının yüksek tepelerinde Adalar sere serpe uzanıyordu.

Tuncay Bilecen




Daha öncesinde Adalar’a gitmiş miydim? İnanın hatırlamıyorum. Ama bu sekiz ay boyunca çarşı izinlerimde neredeyse her hafta (bazen çift çarşı izni) Adalar’a mütemadiyen gittim.

“Hangisine?” diye soracak olursanız, hepsine gitmekle birlikte en çok Burgazada’ya diyebilirim.

Peki niye?

Sait Faik’in adası olduğu için elbette…

Bütün öykülerinden ezbere bildiğim bir ada olduğu için…



Kalpazankaya’ya yokuşunu çıkıp hangimiz izlemedi gün batımını?

Sabahın erken saatlerinde Sait Faik Müzesi’nin en erken ziyaretçisi oluyor, yaşlı bir o kadar da takatsiz, topuklarına kadar çilli olan kadının peşi sıra ama onu da yormak istemeyerek müzeyi bir çırpıda geziyordum…

Müze dediğim Sait Faik’in evi… Ardından sırt çantama biraları doldurur, tepelere kiraladığım bisikletim elimde tırmanır, ormanın içinde kaybolarak bira eşliğinde kitap, dergi elimde ne varsa okur, bazen de birkaç satır bir şeyler karalardım… Sonrasında da akşam yedideki sayıma geri yetişmek için koşturmacam başlardı…



Kartal’ın sırtlarındaki tugaya yetiştikten sonra içimdeki saat kendiliğinden Ada’ya geri dönüşümün bir haftalık geri sayımını başlatırdı…

O ziyaretlerin birinde tam da ustanın ölüm yıldönümünde şu notları almışım: “Sarı çiçeklerin, kuş cıvıltılarının, tatlı tatlı esen rüzgârın ve patırtısı bir türlü kesilmeyen şu denizdeki takanın kokularının ve seslerinin birbirine karıştığı tepedeyim yine… Burgazada’dayım…”




O vakitler akıllı telefon yoktu… Bilincimle baş başa Adalar’da kendimle bir başıma kalırdım… Çantama koyduğum 3-4 bira, o ayki edebiyat dergileri, okuduğum kitaplar, not defterim ve kalemim yoldaşım olurdu…  

Gelsin dinginlik… Geçsin saadet dolu dakikalar…

Tam 19 yıl olmuş dile kolay… Hemen ardından yanmıştı/ yakılmıştı Burgazada sırtları… Kel kalmıştı… Neyse ki şimdi yeniden fidan vermiş. Doğa insanoğlu dokunmadığı müddetçe kendini yenileyebiliyor.



Dini bir mekânı tavaf eder gibi geliyordum Sait Faik’in evine…
Sait Faik’in etten kemikten bizim gibi bir ademoğlu olacağı aklıma gelmezdi o müzeyi gezene kadar… Çocukluk fotoğraflarından gençlik fotoğraflarına kadar çekik gözlerinde hep o mahcubiyeti görmüştüm. Hele o koskoca hikâyecinin küçücük bir yatakta yattığını öğrenmek daha da sarsmıştı beni…

Bu duyguyu yıllar sonra Lizbon’da Pessoa’nın müze evini gezerken yaşamıştım. Pessoa’nın yatağı nerdeyse bir bebek beşiği kadar küçücüktü…

Yere göğe sığdıramadığımız yazarların gündelik hayatlarına dahil olmanın şaşkınlığı bunlar hep…

Sonra biramı içip dergi ya da kitaplarımı okurken aklımın bir köşesinden hep bu düşünceler geçerdi… Ben ağaçların arasından bir sesin bana “hişt hişt” demesindense insana dair bir çaresizlik sezerdim Sait Faik’in evini gezdikten sonra…

Bir anda içimizi sarıp sarmalayan ama yine ansızın gelip geçen bir duygu kırıntısı gibi… Hani ben bu anı daha önce yaşamıştım dedirtecek kadar yakın ama bir o kadar da uzak… Aynı zamanı yaşamayıp benzer duygularla örselenmenin ruh bezginliği diyelim…

Sonra dönüş yolunda, kafam biraz da dumanlıysa koşar adımlarla müzenin kapanma saatinden önce yine orada olur… Aynı gün içinde ikinci kez ziyaret ederdim müzeyi... Bu sefer aceleyle birinci katla ikinci kat arasında duran ziyaretçi defterine ustanın sözlerini yazardım:

“Çekilecek bir köşemiz olacak. Yatağımız olacak. Yorganı gözlerimize çekeceğiz. Belki bir deniz kenarı, bir ağaç altı, bir rüzgâr, bir sessiz kahve, bir bardak çay, bir simit, bir dilim kaşar peyniri, bir yarım kilo şarap bulursak dost olarak bu en iyisi. Ama insan..? Yok kardeşim, yok, insan bulamayacağız...






Hükümetin Ruanda Planı Başbakanlık önünde protesto edildi

Hiç yorum yok

10 Mayıs 2024

İngiltere hükümetinin göçmenleri Ruanda’ya sürgün etme politikası 8 Mayıs Çarşamba günü Başbakanlık Konutu önünde protesto edildi. Eylemin en kitlesel grubunu Göçmen İşçiler Kültür Derneği üyeleri oluşturdu.




Stand Up To Racism, Care4Calais, Peace and Justice Project ve Göçmen İşçiler Kültür Derneği’nin de aralarında bulunduğu kurumların ve sendikaların katıldığı eylemde hükümetin Ruanda Planı protesto edildi. Eylemde, İngiltere Başbakanı Rishi Sunak’a seslenen protestocular “Rishi Sunak sesimizi duy, göçmenler burada kalacak” diye haykırdı.

Irkçı politikaya karşı fiili mücadelenin önemine vurgu yapılan eylemde, göçmen gözaltı merkezlerinin önünde bekleyerek sınır dışı etmelere karşı durmak gerektiği hatırlatıldı.



Care4Calais adına yapılan konuşmada, "Desteklediğimiz sığınmacı topluluklar gözaltına alınmaktan korkuyor. Bu insanlar zaten dünyanın sunabileceği en kötü şeylere maruz kaldılar. Güvende hissetmeyi hak ediyorlar ama bunun yerine travma yaşıyorlar" ifadelerine yer verildi.  

GIK-DER adına yapılan konuşmada ise Ruanda Planı’nın modern kölelik anlaşması olduğuna dikkat çekildi. “Göçmenler daha iyi şartları hak ediyor. Bizler göçmenlerin ve iltica başvurucularının yanındayız ve hak ettiklerini alana kadar da yanlarında olacağız” diyen GIK-DER temsilcisi birleşik mücadelenin önemine vurgu yaptı.

Ruanda Planı ilk gündeme geldiğinden bu yana yasa karşıtı mücadele yürüten GIK-DER, tasarı yasalaştıktan hemen sonra bilgilendirme çalışmalarına başladı. Sınır dışı etme girişimlerine karşı WhatsApp’ta dayanışma grubu kuran dernek, yasa karşıtı yapılan eylemlere de kitlesel olarak katılıyor. 


 





Fieldseat Kit@pEvi’nde “Türkiye’de kitap yayımlamak” başlıklı söyleşi

Hiç yorum yok

29 Nisan 2024

Birgün Gazetesi yazarı Semiha Durak ve Hümanist Kitap’ın kurucusu Menekşe Polatcan Serbest’in katılımıyla, Fieldseat Kit@pEvi’nde 4 Mayıs Cumartesi saat 17.00’de “Türkiye’de Kitap Yayımlamak” konulu bir söyleşi gerçekleştirilecek.

 


Hümanist Kitap, farklı ülkelerden yazarların kitaplarının Türkçe’ye çevirisini, basım ve dağıtımını gerçekleştiriyor. Aynı zamanda da Türkiye’den yazarların yurt dışına açılması ve aynı şekilde yurt dışında yazarların da Türkiye’de eserleriyle daha geniş kitlelere hitap etmesi üzerine çalışıyor.

Geçen yıl SolKültür Yayınları’ndan ilk eseri Yarının Kayıp Şarkısı yayımlanan yazar Semiha Durak’ın Menekşe Polatcan Serbest’e yönelteceği soruların ışığında, söyleşiye katılacak dinleyiciler kitap yayınlanma süreci, yazarlar açısından dikkat edilmesi gerekenler, Türkiye’deki dağıtım ağları ve sektörün genel durumu üzerine bilgi edinme şansına sahip olacaklar.

Katılımın ücretsiz olduğu söyleşi 4 Mayıs Cumartesi günü saat 17.00’de Fieldseat Kit@pEvi’nde gerçekleşecek.

Hümanist Kitap Hakkında:

Hümanist Kitap, 2008 yılından bu yana kurgu dışı yoğun olmak üzere 200’e yakın eser yayımlamış; Azerbaycan, İngiltere, Türkiye ve Almanya’da kitap fuarları ve çeşitli etkinliklerde yazar ve eserlerini temsil etmiş bir yayınevidir. Platin Dergisi ve Ekonomim Dergisi gibi önemli basın kuruluşlarının kitap ödüllerinde 7 eseriyle ödül kazanmış olan Hümanist Kitap’ın İstanbul, Kozyatağı’nda 200 m2 bir kitabevi de bulunmaktadır.

Tarih: 4 Mayıs 2024, Cumartesi

Saat: 17:00

Yer:   Fieldseat Kit@pEvi

Adres:  665 High Rd, London N17 8AD

 

Neden bisiklet kullanmalıyız?

Hiç yorum yok

Dünyanın salgın hastalık, iklim ve ekonomi gibi krizlerle boğuştuğu şu dönemde çevreci, hesaplı ve sağlıklı bir ulaşım aracı olan bisiklete duyulan ihtiyaç da artıyor. Eğer bisikletiniz yoksa heves ettiniz ama bir türlü alıp sürmeye başlayamadıysanız bu yazı sizi bu konuda cesaretlendirecektir.

 


                                                                                          Tuncay Bilecen

 

Bisiklet, 1700’lü yılların sonunda icat edilmiş olsa da bir ulaşım aracı olarak 19. ve 20. yüzyılda yaygın biçimde kullanılmaya başlanıyor. Günümüzde yüzlerce çeşidi bulunan bisiklet en çevreci ve en sağlıklı ulaşım aracı konumunda.

Biz de bu yazıda “Neden bisiklet kullanmalıyız?” sorusuna kısaca yanıt vermeye çalışalım.

TASARRUF ETMEK İÇİN

Londra, dünyada ulaşım ücretinin en yüksek olduğu kentlerden biri… Metro ile bir duraktan diğerine gitmek için bile yaklaşık 3 pound ödemek gerekiyor. Oysa bisikletle her yere bedava gidebilirsiniz. Ayrıca bisiklet sürmek için benzin almanıza, sigorta, park ve “congestion charge” ücreti ödemenize gerek yok. Tek yapmanız gereken iyi bir bisiklet ve onu hırsızlardan koruyacak iyi bir kilit almak. Birkaç aylık toplu taşıma ücretiyle veya aracınızın yakıtı için yapacağınız harcamayla böyle bir bisiklet edinmeniz mümkün. Üstelik bisiklet kullanırsanız demiryolu, tube, toplu taşıma vs. hiçbir grevden etkilenmez, emekçi dostu olursunuz.

ÇEVREYİ KORUMAK İÇİN

Bisiklet en çevreci ulaşım aracıdır. Bisiklet sürerek doğaya zararlı gaz salınımını azaltmış olursunuz. Bilim insanları fosil yakıtlı araçların sera gazı salınımı nedeniyle küresel ısınma ve iklim değişikliğinden en az % 20 oranında sorumlu olduklarını söylüyor. Kentlerdeki sera gazı salınımının ise yaklaşık olarak % 40'ı fosil yakıtlı araçlardan kaynaklanıyor. Bu araçlar çevreye zarar vermekle kalmıyor, insan sağlığını da olumsuz yönde etkiliyor.

SAĞLIKLI OLMAK İÇİN

Öncelikle zinde ve sağlıklı olmamız için fiziksel olarak aktif olmamız gerekir. Düzenli fiziksel aktivite ise; obezite, kalp hastalığı, kanser, akıl hastalığı, diyabet gibi birçok ciddi hastalıktan korunmamıza yardımcı olur. Bisiklet sürmek kalp kaslarını güçlendirir, kandaki yağ seviyelerini azaltır ve dolaşım sistemini düzenler. Araştırmalar düzenli bisiklet kullanmanın kanser ve diyabet riskini de azalttığını ortaya koymaktadır. Dolayısıyla bisiklete binmek, sağlıklı bir bedene sahip olmanın en iyi yollarından biridir.

KENDİMİZLE BAŞ BAŞA KALMAK İÇİN

Bisikletin en güzel yanlarından biri de kişinin bisiklet sürerken kendisiyle baş başa kalmasıdır. Bu bakımdan bisiklet sürmek meditasyon yapmak gibidir. Einstein’ın izafiyet teorisini bisiklet üzerindeyken düşündüğü söylenir. Çünkü düşüncelerimizin en berrak haliyle bisiklet sürerken buluşabiliriz.

Günümüzün en büyük sorunlarından biri de odaklanmak. Çoğu kişinin ekran bağımlısı olduğu, yerli yersiz telefonunu kurcaladığı bu dönemde, bisiklet üzerinde olmak düşüncemizi bir konu üzerine odaklamamıza yardımcı olacaktır. Bu yüzden bisiklet sürmek kendi içimizde de bir yolculuk yapmaktır.

BAHANELERİMİZDEN KURTULMAK İÇİN

Dünyada bisiklet kültürünün en çok geliştiği kentlerden biri olan Londra’da Türkiye’den göç eden toplumun bisikletle barışık bir hayatının olduğunu söylemek maalesef pek mümkün değil. Elbette herkes bisiklet sürecek diye bir kaide yok ama bu konudaki bahaneler de muhtelif. “Ben de çok istiyorum ama trafiğe çıkılmaz burada, çok tehlikeli.” “İlk geldiğim yıllarda heves etmiş almıştım ama çalındı. Şimdi alsam yine çalınır. O yüzden gerek yok.”  “İsterim tabii ama bisiklet sürünce insan terliyor, terleyince de hasta oluyorsun.” “Bizden geçti artık bu yaştan sonra bisiklete biniyor dedirtmem kendime.”

Karamsar olmaya lüzum yok. Ne olursa olsun bisiklet yavaş yavaş bizim toplumun da gündelik hayatında yer etmeye başladı. Kısa sürede; çocuklara yönelik eğitimlerden, tamir bakım hizmetlerine kadar bisikletle ilgili birçok önemli çalışmaya imza atan Londra Bisiklet Kulübü bu işin öncülerinden biri. Eğer bisikletle ilgili temel bir eğitime ihtiyacınız varsa hiç düşünmeden Londra Bisiklet Kulübü’nün kapısını çalabilirsiniz.

Öyleyse artık bahaneleri bir kenara bırakıp vakit kaybetmeden bisikletle tanışma zamanı…

Londra Bisiklet Kulübü

07917343007

 

* Bu yazı ilk defa 5 Temmuz 2022 tarihinde Olay gazetesinde yayınlanmıştır. 



kaynak: https://www.betterhealth.vic.gov.au/health/healthyliving/cycling-health-benefits

YABANCILARI ÖLDÜREN İNGİLİZ KRALLAR: PROVOKATİF BİR TİYATRO DENEYİMİ

Hiç yorum yok

27 Nisan 2024

Camden People’s Theatre, İngiltere'nin kültürel zenginliğini ve milliyetçilik konusundaki sorgulamayı sahneye taşıyan yeni bir tiyatro deneyimi sunuyor. Realfake Theatre ve Camden People’s Theatre iş birliğiyle gerçekleşen "Yabancıları Öldüren İngiliz Krallar" oyunu, 23 Nisan - 11 Mayıs tarihleri arasında seyirciyle buluşacak.

 


Bu cesur ve çarpıcı oyun, İngiliz kültürünü yeniden yorumlayarak Shakespeare tiyatrosu kurumuna açık sözlü bir eleştiri getiriyor. Türkiyeli sanatçı Philip Arditti ve Nina Bowers tarafından tasarlanan oyun, İngiliz kimliklerinin kara mizahla işlendiği bir sahne performansı sunuyor.

Shakespeare'in eserlerinin günümüzdeki anlamını sorgulayan ve 2024'te Shakespeare'in taşıdığı anlamı provokatif bir dille ele alan oyun, İngiliz milliyetçiliğinin gelişimini çocuksu bir merakla ve hicivli bir bakış açısıyla inceliyor.

Oyunculardan Philip Arditti oyuna dair şunları dile getirdi: Yabancıları Öldüren İngiliz Krallar oyunu Shakespeare Globe'da V. Henry oyununu oynarken tanıştığım yine rol arkadaşım Nina ile yaptığımız sohbetler sırasında ortaya çıkmış, mizahi ve absürt bir oyun. Shakespeare'in İngiliz olma haline dair kral V. Henry üzerinden yazdığı V. Henry oyununu, sahnelediğimiz dönemde Nina ile birlikte yaşadığımız ve içine düştüğümüz durumlar üzerinden kaleme aldık." Arditti devamla "Yabancıları Öldüren İngiliz Krallar oyunu için kısaca, İngiliz olmayan iki oyuncunun oldukça İngiliz olan V. Henry oyununu oynarken karşılaştıkları saçmalıkların sahneye taşınması olarak da özetleyebiliriz" dedi.

23 Nisan-11 Mayıs tarihleri arasında Camden People’s Theatre, 58-60 Hampstead Road, London, NW1 2PY adresinde sahnelenecek olan "Yabancıları Öldüren İngiliz Krallar", milliyetçiliğe dair farklı bakış açıları sunarak izleyicilere yenilikçi bir seyir zevki vadediyor.

Türkçe üst yazılı gösterimi 7 Mayıs 2024'te gerçekleşecek olan oyun için biletler https://cptheatre.co.uk/whatson/English-Kings linkinden temin edilebilir.

 

 

OYUNCULAR:

Philip Arditti:

Philip, oyuncu, yazar ve tiyatro üreticisidir. İstanbul'un Yahudi topluluğunda büyüyen Philip, 1999 yılında Londra'ya taşınarak, Londra Kraliyet Akademisi olan RADA'da tiyatro ve oyunculuk üzerine eğitim aldı.Philip, ilk olarak, HBO/BBC mini dizisi olan “House of Saddam” da Uday Hussein'i canlandırmasıyla tanındı. En son ITV’ni iki projesinde yer aldı. 2008 ile 2018 yılları arasında National Theatre'da düzenli olarak sahne alan Philip, 2019'da Michelle Terry'nin Michelle Terry’s Globe Ensemble projesinin bir parçası olarak IV.Henry oyununda başrolü oynadı.

 

Nina Bowers:

Nina, tiyatro ve kabare alanında çalışan multidisipliner bir performans sanatçısı ve yazardır. Oynadığı roller arasında Anna Deveare Smith'in “Twilight Los Angeles 1992” adlı eserindeki 19 karakterin tümü ve Time Out dergisinin "ön plana çıkan performans" olarak nitelendirdiği “As You Like It” oyunundaki Rosalind rolü bulunmaktadır. Oyunculukla birlikte, Nina aynı zamanda yazılar kaleme alarak oyun yazarlığı da yapmaktadır. Yazdığı eserlerden bazıları, The Yard, ICA, Camden People’s Theatre gibi mekanlarda sergilenen Nina’nın, “Nina Talks about Her Values” ve CPT Sprint Festivali için oluşturulan “The Mantis from Atlantis” adlı iki tek kişilik gösterisi de bulunmaktadır.



Gik-Der'den hükümetin Ruanda kararına tepki: “Bu insanlık suçuna ortak olmayacağız!"

Hiç yorum yok

23 Nisan 2024

Göçmen İşçiler Kültür Derneği'nin (GİK-DER) Hükümetin Ruanda tasarısını meclisten geçirmesine ilişkin yaptığı açıklama şu şekilde: 



Muhafazakar Parti hükümetinin 2 yıldır yasalaştırmaya çalıştığı “Ruanda Tasarısı” dün Meclis’ten geçti. İnsan haklarını hiçe sayan, ulusal ve uluslarası mahkemelerce ‘kabul edilemez” bulunan bu yasanın uygulanmasına izin vermeyeceğiz!

 Irkçı, ayrımcı uygulamaları her geçen yıl daha da tırmandıran Muhafazakar Parti hükümetinin göçmenlere dönük saldırılarına bir yenisi daha eklendi. Genel seçim yaklaşırken mülteci düşmanlığı yaparak kaybettiği oyları geri kazanmaya çalışan hükümet, İngiltere’ye yapılacak mültecilik başvurularında istenen koşulları ve başvuru ücretlerini karşılanamaz hale getirdi. Ardından iki yıldır tartışılan Ruanda Planı makyajdan öteye gitmeyen bir iki değişiklikle dün yeniden Parlamento’ya getirildi. Parlamento’da sert tartışmalara neden olan tasarı bugün sabaha karşı onaylandı. Plan, Kral 3. Charles'ın imzasından sonra yasalaşacak.

Plan yasalaşırsa, hükümetin deyimiyle ülkeye yasadışı yollardan giren hiçbir göçmen İngiltere’de barındırılmayacak. Mülteciler önce gözaltı merkezlerinde tutulacak, ardından Ruanda’ya gönderilecek. Mültecilerin göçmenlik başvuruları kendileri Ruanda'dayken değerlendirilecek, sonuç olumlu olsa dahi bu kişiler bir daha İngiltere'ye giremeyecek. Başvurusu başarılı olanlara mülteci statüsü verildikten sonra Ruanda'da kalmalarına izin verilebilecek. Yani aslında göçmenler Ruanda’ya göç edecek.

Üstelik Ruanda, Sunak’ın iddia ettiği gibi göçmenler için güvenli bir ülke olmaktan çok uzak. 2013-2018 yılları arasında İsrail’in kendilerine gönderdiği sığınmacıların bir kısmından haber alınamadığı, bir kısmının başka ülkelere gönderildiği belgelenen Ruanda, mahkeme kararları ile imzaladığı anlaşmalara uymadığı tescil edilmiş bir ülkedir. Bir göçmenin dahi Ruanda’ya gönderilmesi kabul edilemez. Göçmenlerin başka bir ülkeye sınır dışı edilmesi o ülkelerde kötü muamele, işkence ve hak ihlallerine uğrama riskini artıracak, uzun mücadeleler sonucu kazanılmış uluslararası göçmen haklarını da tehlikeye atacaktır.

Göçmen İşçiler Kültür Derneği olarak bu suça ortak olmayacağımızı bir kez daha ilan ediyoruz. Siyasal sığınma ve mültecilik insan hakkıdır ve savunulmalıdır. Kendi yurtlarından edilen, binlerce kilometre yolu ve bütün zorlukları aşıp güvende yaşamak üzere Britanya’ya ulaşan göçmenleri Afrika’nın Ruanda ülkesine göndermek en hafif deyimle insanlık suçudur. Bu insanlık suçuna ortak olmayacağız!

Her gün sınırlarına daha yüksek duvarlar ören, Avrupa’nın sınırlarını adeta bir kale gibi savunan ve silahlanan, göçmenleri çeşitli çeşitli biçimlerde sınırlarda katleden, geri iten (push-backs) Avrupa devletleri ve Britanya’nın bu uygulaması illegaldir. Botlarla çıktıkları ‘umut yolculuğu’nda hayatlarını kaybeden yüzlerce göçmenin kanı sadece çetelerin elinde değil, yasal yollarla sığınma hakkını neredeyse imkansız hale getiren İngiliz hükümetinin de elindedir.

 Bu insanlık suçuna ortak olma!

Bu uygulamaya sessiz kalarak, hükümetin işlediği suçlara ortak olma. Yasaya karşı oluşturulan dayanışma hareketinin içinde yer al.

Gerici ve Irkçı Mülteci Yasası Derhal Geri Çekilsin!

Sınırdışı Edilmelere Son!

 

 


Meyhane buluşması 20 Nisan Cumartesi Enfield'ta

Hiç yorum yok

15 Nisan 2024

Tan Morgül ve Memet Ali Alabora’nın kurucusu olduğu İstanbulluluk projesi İstanbul Elsewhere, Londra’nın çeşitli yerlerinde konsept meyhaneler kurmaya devam ediyor. Bir sonraki buluşma 20 Nisan, Cumartesi akşamı Enfield’ta bulunan Coffee Break’te gerçekleştirilecek.



Londra’da yerleşik bir meyhane açmaya hazırlanan İstanbul Elsewhere oluşumundan, yeni pop-up meyhane buluşmasına ilişkin açıklama şu şekilde: “Meyhane açma yolculuğumuzda, pop-up meyhanemizle Londra’yı turluyor, hem sohbet ediyor hem de malumat derliyoruz. Zira kendimiz kadar müdavimin fikrini de merak ediyor, önemsiyoruz. Ve bu sefer de, rakı sofrasına, meyhane sohbetlerine çok da yabancı olmayan bir yere, kuzey Londra’ya, Enfield’a gidiyoruz.”

 

Tarih: 20 Nisan, Cumartesi

Saat: 19:00

Adres: Coffee Break, 792 Green Lanes, N21 2SH


Bilet: £85 / kişi başı  (min 2, max 5 kişi bilet alabilir)

Menü: 5 meze, 1 ara sıcak, 1 ana sıcak, 1 tatlı, 2 kişi paylaşımlı 35’lik Yeni Rakı

 

Bilet için;

https://buy.stripe.com/cN26oA6JL6kYf4s9AI

© Tüm hakları saklıdır
Tasarım by Orbay Soydan