Tottenham Boys raflarda! Dursaliye Şahan'ın Tottenham Çocukları kitabının İngilizce çevirisi yayımlandı

Hiç yorum yok

02 Temmuz 2024

Göçmen yazar Dursaliye Şahan’ın Tottenham Çocukları adını taşıyan kitabının İngilizce çevirisi Londra merkezli yayınevi Press Dionysus tarafından basıldı. Şahan, Tottenham Çocukları’nda göç meselesinin ihmal edilen yönlerinden birine göçün arkasında yatan sosyo-politik ilişkilere Keko’nun hikâyesi üzerinden yer veriyor.

 


Tuncay Bilecen

Göçmen edebiyatının kaderi çoğu zaman göçmenlerin kaderiyle aynıdır. Ne bulundukları ülkede kabul görürler ne de anavatanlarında. Arafta, arada kalmış bir edebiyattır bu. Anadille yazılsa kendi vatanında, göç ettiği toplumun diliyle yazılsa bulunulan ülkede üvey evlat muamelesi görür.

Göçmen edebiyatçılar farklı kültürleri yaşamanın verdiği tecrübeyle yeni bir dil evreni kurma konusunda daha mahir olsalar da kendilerini kabul ettirmeleri çok daha zordur. Buna ancak bu konuda ısrar ve inat eden dil işçileri direnebilir. İşte bu inatçı yazarlardan biri olan Dursaliye Şahan, hem kendisinin ve içinde yaşadığı toplumun göç deneyimini hem de geride bıraktığı toprakların sosyo-kültürel yapısını, geleneklerini birbiriyle yoğurarak öykü ve romanlar kaleme alıyor uzun yıllardır.

Londra merkezli yayınevi Press Dionysus tarafından İngilizce olarak da yayımlanan Tottenham Boys, bir gazeteci kadının (romanın anlatıcısı) Londra’da bir otobüste tesadüfen Keko’yu (Ali Kemal) tanımasıyla başlıyor. Romanın büyük bir bölümü Türkiye’de geçiyor. Bu kısımlarda Keko’nun Türkiye’de içinde büyüdüğü toplumun geleneksel değerlerinden haberdar oluyoruz.

Londra’daki Keko ise, uyuşturucu çetesinin tuzağına düşmüş onlarca gençten biri. Yazar, bu romanda bir dönem Londra’daki Türkiyeli toplumun tanıklık ettiği genç intiharlarına ve bunun arkasında yatan sosyal, politik, ekonomik, geleneksel ilişkilere yer veriyor. Tottenham Çocukları ismi de buradan geliyor zaten. Şahan bu romanında, Londra’daki çete gerçeğinin gerisindeki ilişkiler zincirini ortaya koyuyor.

Tottenham Boys, toplumsal cinsiyet penceresinden de irdelenebilir. Keko’nun içinde bulunduğu geleneksel aile ve aşiret yapısı kadınların söz hakkının olmadığı ve kaderlerine boyun eğdikleri bir düzenden başka bir yer değil. Nitekim yazar, bunu sürekli gözler önüne seriyor. Bu değerler zaman zaman babalar ve oğullar arasında çatışmalara da yol açıyor. Örneğin Keko, İstanbul’da gitmek ve orada eğitim görmek için babasıyla sürekli çatışıyor ve babasından dayak yiyor. Hatta bir an önce geri dönmesi için çocuk yaşta ailesi tarafından alelacele nişanlanıyor.

Romanın merkezine oturttuğu hususlardan biri de politik çatışmalar. Türkiye’deki iç çatışma ortamı, Keko’nun Kürt kimliği, ailesi ve aşiretinin devlet ve örgüt arasındaki pozisyonu, babasının zorla korucu olması ve öldürülmesi bu çatışmaların romanın akışı içinde canlı tutulmasına yol açıyor.

Keko’nun köylü ve Kürt kimliğinin burslu olarak okuduğu özel okulda da peşini bırakmaması, burada öğrencilerin sürekli aşağılamalarına maruz bırakılması yazarın meselenin sınıfsal boyutuna ilişkin bir göndermesi olarak okunabilir.

Keko’nun okumasında önemli bir payı bulunan köydeki öğretmeni Fatih Öğretmen ile özel okulda ona göz kulak olan Hayrettin Öğretmen romanda idealist öğretmen tipini temsil ediyorlar.

Dursaliye Şahan, Tottenham Çocukları’nda göç meselesinin ihmal edilen yönlerinden birine göçün arkasında yatan sosyo-politik ilişkilere Keko’nun hikâyesi üzerinden yer veriyor. Yazar bu romanında; yaşanılan toprakları terk etmekle buradaki sorunların terk edilmediğini, aksine göç edilen yerde başka çatışmaların başladığını ve göçmenlerin peşi sıra değerlerinin de göç ettikleri topraklara geldiğini okuyucuya duyuruyor.  


👉Kitabı online satın almak için tıklayın




Dursaliye Şahan Kimdir?

Türkiye’nin küçük bir köyünde doğan Dursaliye Şahan, dört yaşında ailesiyle birlikte İstanbul’a daha sonra da Londra’ya göç etti. Anadolu Üniversitesi Radyo Televizyon mezunu olan yazar, küçük yaşlarda başladığı yazın hayatını öyküler, tiyatro oyunları, roman ve karikatür çalışmalarıyla sürdürmektedir.

Şimdiye dek altı öykü, üç roman, bir karikatür ve iki çocuk kitabı yayımlanmıştır. “Güvercin” adını taşıyan öyküsü iki kez televizyon dizisi oldu. “Hacı Murad” ve “Ali Haydar” isimli eserleriyle TC Kültür Bakanlığı’ndan senaryo yazım desteği aldı.

Birçok öyküsü İngilizceye çevrilerek çeşitli dergilerde ve anonim kitaplarda okuyucuyla buluşan yazarın, yurt içinden ve yurt dışından çeşitli öykü ve edebiyat ödülleri bulunmaktadır.

Dursaliye Şahan; çocuklara, engellilere ve yetişkinlere yönelik öykü ve yazı atölyeleri düzenlemeye ve öykü yarışmalarında jüri üyeliği yapmaya devam etmektedir.

 

Şerbet (roman – 2020,) Benekli Vakvak (çocuk masalı – 2018 Sola Yayınları) Ayarsız Kadınlar Cemiyeti (roman – 2018 Sola Yayınları) Parantez Aşklar (öykü – 2017 Sola Yayınları) Tottenham Çocukları (roman – 2016 Sola Yayınları) Ah O Kadınlar (öykü 2016 Akademisyen Yayınları), Hikâye Hırsızı (2012- İşçi Edebiyatı Öykü Ödülü) Zabit Londra’da (Karikatür), Uçan Halı (Çocuk hikâyesi – Hatay Belediyesi sosyal proje) Fakir Cennet (öykü 2007 Crea Yayınları), Döndü (Halkevleri 1988 Öykü Ödülü).

 

Düzenlediği kitaplar:

Asi’den Taşan Öyküler, Ve Tanrı Aşkı Yarattı, Yahya Kanbolat Anısına Öykü Ödülleri

 

Ödülleri:

2020 Luna Yayınları Öykü ve Küçürek Öykü Yarışması mansiyon (Can Yakmak)

2019 Cumba Kültür ve Sanat Platformu Öykü Ödülleri mansiyon (Ayşegül)

2019 Platform Avrupa Öykü Ödülleri birincisi (Asiye)

2019 İstiklâle Vefa Öykü Ödülleri / OKUNMAYA DEĞER ÖYKÜ

2016 Hematolojik Onkoloji Derneği ‘Kökten Değişen Hayatlar Öykü Ödülü’ (Hatice’nin Canı)

2012 Hikâye Hırsızı öykü kitabına; Abdullah Baştürk 2012 İşçi Edebiyatı ödülü
2007 Afyon Kocatepe Öykü Ödülü  ('Alev') 
2006 Hollanda Türk Evi, Hikaye ödülü. (Sakine)

2006 KASİAD(Kadının Sosyal Hayatını Araştırma ve inc. Dern.) Öykü ödülü (2068'de Bir Aşk Hikayesi.)
2006 Anafilya Öykü Ödülü (Kırro.) 
2006 Edebiyat Dünyası Öykü Ödülü (Çay Şekeri.) 
2005 CullTurkey Okuma Kulübü Öykü Ödülü (Takıntılı Kadın.) 
2005 SES (Sağlık Emekçileri Sendikası) Öykü ödülü (Parmaklar.) 
2004 SBS Radyosu Avustralya Öykü Ödülü (Parmaklar.) 
1998 Halk Evleri Öykü Ödülü (Döndü kitabına.) 
1996 Toplum Postası Türkçe Hikaye Ödülü (Kale)

1995 İmece Kadın Derneği Kadın Öykü Ödülü (Parmaklar.) 
1987 Güneş Gazetesi Türkiye Öykü ödülü (Leo.) 
1972 Hayvanları Koruma Cemiyeti Türkiye Orta Öğretim Hikâye Ödülü (Aynı.)

 

 Üye olduğu kuruluşlar:

The Foreign Press Association, İngiltere Göçmen Sanatçılar Derneği (EXILED), Türkiye Yazarlar Sendikası, Kadın Yazarlar Derneği, İLESAM, Türkiye Yazarlar Birliği

 

 

Mevsimlik Oyuncular’dan tiyatroyla dolu bir hafta

1 yorum

26 Haziran 2024

Londra’da çalışmalarını sürdüren “Mevsimlik Oyuncular” tiyatro grubunun organize ettiği “Tiyatro Haftası” beş gün boyunca ortaya konulan üç farklı oyun, bir stand-up gösterisi ve bir söyleşiyle tiyatro severlere unutulmaz anlar yaşattı.

 


Mevsimlik Oyuncular, Eda Çatalçam ve Fatih Dönmez'in eğitmenliğinde, 2020 yılında yetişkinlere yönelik bir oyunculuk kursu olarak kuruldu. Tiyatro aracılığıyla nefes almak, eğlenmek, birlikte üretmek ve kendini ifade etmek isteyen herkesin buluştuğu bu atölye, bu yıl bir ilki gerçekleştirerek dopdolu bir programla izleyicilerle buluştu.

Mevsimlik Oyuncular, Tiyatro Haftası 18-22 Haziran tarihleri arasında düzenlendi. Etkinlik, Londra’da, The Tower Theatre'da gerçekleştirildi. Beş gün boyunca üç farklı oyun, bir stand-up gösterisi ve bir söyleşiyle tiyatro severlere unutulmaz anlar yaşattı.



Eda Çatalçam, ”Tiyatro Haftası”na ilişkin şunları söyledi: "Bizim için bir ilk olan Tiyatro Haftası, hakikaten umduğumuzdan çok daha dolu dolu ve verimli geçti. Emeği geçen herkese ve yalnız bırakmayan izleyicilere ilgilerinden dolayı teşekkür ederiz. Tiyatroyla geçen bu haftada, özellikle hiç Türkçe tiyatroya gitme şansı olmamış ya da gidememiş genç izleyiciyle buluşmak çok kıymetliydi. 10. sınıf öğrencilerine özel olarak oynadığımız oyunlar, ’Tırsıks’  grubunun etkili gösterisi, ’Kumpanya’ oyununuyla haftamızın coşkulu bir biçimde kapanışını yapmak bizler için her şeyin ötesindeydi. ’Askıda bilet’ uygulaması sayesinde pek çok tiyatroseverle de buluşma şansını yakaladık. Umarız etkinliğimiz ’çünkü masallar sınır bilmez ve herkes için tiyatro’ slogonları için çıktığımız yolculuğa katılan herkesin hafızasında hoş bir anı olarak kalabilmiştir. Bu yolculukta bizleri yalnız bırakmayan Stonna, Dünyada Kitap, Abs Transport, Robin Food , TB Mag ve Lena Social Club’a buradan tekrar teşekkür etmek isterim.”  

Mevsimlik Oyuncular Tiyatro Haftası boyunca gerçekleşen etkinlikler şöyle:

Oyunlar:

  1. "Hiçbir Yerdeki Adam" adlı oyun sahnelendi. Yazar Anıl Can Beydilli'nin eserini, Özer Arslan yönetti. Seyirciden tam not alan oyunda Kürşat Karaman rol aldı. Oyun 50 dakika sürdü ve 16 yaş üstü izleyicilere hitap etti.
  2. "Kumpanya" adlı oyun, Yavuz Pekman'ın "Semaver ve Kumpanya" oyunundan Eda Çatalçam ve Fatih Dönmez tarafından uyarlanarak sahnelendi. Eda Çatalçam, Emir Buran ve Fatih Dönmez oyunun eğitmenliğini üstlendi. Oyunda Deniz Okçu, Fatih Dönmez, Naz Ulusoy, Sadun Çengel, Semra Şahinoğlu, Serap Subaşı, Suzan Onbaşı, Tülay Yılmaz rol aldı. Oyun 110 dakika ve iki perde sürdü ve 10 yaş üstü izleyicilere hitap etti. 1940’lı yılların Türkiye’sinde geçen oyun  Ferhan Şensoy’dan, Ioenesco’ya, Lüküs Hayat’tan, kantoya ve radyo tiyatrosuna kadar pek çok farklı biçimi tiyatroseverlerle buluşturdu. Seyircilerin bol alkışı ve kakahası ile ailecek izlenen oyun, 20 Haziran'da 13:30 ve 19:30 saatlerinde, 22 Haziran'da ise 19:30'da gerçekleşti.
  3. "Öldürmek Üzerine Kısa Bir Oyun" adlı oyun sahnelendi. Max Aub'un "Örnek Suçlar" kitabından Fatih Dönmez tarafından uyarlanarak sahneye kondu. Eğitmenler arasında Eda Çatalçam, Emir Buran ve Fatih Dönmez yer aldı. Oyunda Bilal Tatar, Cemal Karakuş, Deniz Güneş, Ekim Yetkili, Elif Erkmen, Hatice Uğuz, Melek Çetinkaya Şahin, Naz Ulusoy, Tolga Özsüer, Zeynep Tülin Amoretti, Zeynep Gökkaya rol aldı. Fatih Dönmez’de oyun boyunca gitarı ve şarkılarıyla oyuna eşlik etti. Oyun 75 dakika sürdü ve 16 yaş üstü izleyicilere hitap etti. Seyircilerin geçişleriyle, ışıklarıyla ve hikayesiyle çok sevdiği oyun, 19-21 Haziran tarihlerinde saat 19:30'da, 22 Haziran'da ise saat 14:30'da gerçekleşti.

Stand-Up Gösterisi:

"Multi Kültürel Şok Show" adlı stand-up gösterisi sahnelendi. Sanatçı Suat Eroğlu, 21 Haziran'da saat 21:30'da seyircilerle buluşarak onlara bol kahkahalı zamanlar yaşattı.

Söyleşi:

"Tiyatro Göçer mi?" konulu söyleşi düzenlendi. Konuşmacılar arasında duayen Tilbe Saran ve Londra’nın önemli tiyatro üreticilerinden Philip Arditti’nin yer aldığı söyleşinin moderatörlüğünü Eda Çatalçam üstlendi. Seyircilerin soruları ve fikirleriyle zengileşen, pek çok konuda farkındalığa sebep olan söyleşi, 22 Haziran'da saat 16:30'da gerçekleşti.


Katılımcıların ve izleyicilerin büyük beğenisini kazanan Mevsimlik Oyuncular, Tiyatro Haftası'nda 5 gün boyunca toplamda 7 tiyatro oyunu, bir standup gösterisi, bir söyleşi gerçekleştirildi. Mevsimlik Oyuncular Tiyatro Haftası'nın son oyunu olan Kumpanya’dan sonra coşkulu kapanış gerçekleşti. Kapanışta,  Mevsimlik Oyuncular öğrencilerinden Elif Erkmen’in organize ettiği ve Fatih Dönmez’in de gitarıyla eşlik ettiği drum gösterisi ile ”Tırsıks” dans gurubunun müthiş folklor gösterisi yer aldı.

 Seyircilerin büyük ilgisi ve beğenisini kazanan Tiyatro Haftası'nı kaçıran seyirciler, bir sonraki tiyatro haftasını şimdiden sabırsızlıkla bekliyor. 










 



 

“Bo Çî Napirsî Halim / Mevlam Birçok Dert Vermiş" iki dilde yayında

Hiç yorum yok

Londra'da yaşayan sanatçı Suna Alan’ın, Doğu Ekin ve Levent Canen ile birlikte, "Gizli Bahçe Akustik" projesi kapsamında seslendirdikleri "Bo Çî Napirsî Halim / Mevlam Birçok Dert Vermiş" adlı eserleri yayımlandı. Hem Kürtçe hem de Türkçe olarak seslenen bu eser, farklı kültürleri ve duyguları bir araya getirerek dinleyicilere unutulmaz bir deneyim sunuyor.




"Bo Çî Napirsî Halim" (Neden halimi sormuyorsun?), Türkçe’de "Mevlam Birçok Dert Vermiş" olarak bilinen türkünün İran'daki Kürtler tarafından söylenen versiyonudur. Eser, umutsuz bir aşkın acılarını ve hüznünü dile getirirken, müziğin evrensel bir dil olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Suna Alan, Doğu Ekin ve Levent Canen, bu halk eserini modern ve akustik bir yorumla yeniden canlandırarak kültürel bir köprü oluşturmayı amaçlıyor.

Şarkının sözleri, dinleyicilere derin bir duygusal yolculuğa çıkarıyor:

 

Yaralıyım, inliyorum

Neden halimi sormuyorsun?

Perişanım ve sana deli divane olmuşum.

 

Bu dokunaklı sözler, aşkın ve hüznün evrensel olduğunu, dillerin ve kültürlerin ötesinde insanları nasıl bir araya getirebileceğini bir kez daha hatırlatıyor.

Suna Alan, Doğu Ekin ve Levent Canen'in bu eşsiz yorumu, müziğin sınır tanımadığını ve insanları ortak duygularda buluşturduğunu kanıtlıyor. "Bo Çî Napirsî Halim / Mevlam Bir Çok Dert Vermiş" eserinin iki dilde yayımlanması, müzikseverler için yeni bir keşif ve kültürel zenginlik sunuyor.



Göçmen İşçiler Kültür Derneği’nin “Park Şenliği" coşkuyla gerçekleştirildi

Hiç yorum yok

25 Haziran 2024

Göçmen İşçiler Kültür Derneği’nin (Gik-Der) “Park Şenliği”, 23 Haziran, Pazar günü Enfield’ta bulunan Pymmes Park’ta, 3 binden fazla kişinin katılımıyla coşkuyla gerçekleştirildi.

 


GIK-DER 2023-2024 dönemini büyük bir şenlikle noktaladı. GIK-DER üye ve dostlarının emeğiyle gerçekleştirilen şenliğin ritmi hiç düşmedi. 23 Haziran’da Pymmes Park’ta düzenlenen şenlikte göçmenlere dönük artan saldırılara, artan ırkçılığa dikkat çekilerek örgütlenme çağrısı yapıldı. Şenlikte GIK-DER ve Tutsakların Sesi Platformu’nun yanı sıra topluma yönelik çalışmalar yürüten kurumlar stantlar açarak katılımcılara çalışmalarını aktarma şansı buldu.



KURSİYERLERDEN YIL SONU GÖSTERİSİ

Dernek bünyesinde yürütülen saz, gitar ve erbane kurslarının öğrencileri şenlikte sahne aldı. Çocuk drama kursunun öğrencileri ise Kürtçe kısa bir sunum yaptı. Ağustos Böceği Çocuk Korosu üyeleri de sahnede eğlenceli şarkılar seslendirdi. Rengin Kadın Korosu üyelerinin solo dinletisi ile devam eden şenlikte sanatçılar Dodan, Merwan Şan ve Zeyno Durar sahne aldı. Şenlik katılımcıları gün boyu sanatçıların şarkılarına eşlik etti, gün boyu halaylar çekildi. Ayrıca Londra’da faaliyetlerini sürdüren The Tırşıklar halay gösterisi yaptı. Tüm performanslar şenlik katılımcılarından tam not aldı.



GIK-DER’DE ÖRGÜTLENME ÇAĞRISI

GIK-DER adına yapılan konuşmada 1991 yılında kurulan derneğin Türkiye’den göç eden işçi ve emekçilerin ihtiyaçlarına cevap olmak, onların eşit sosyal ve siyasal haklar mücadelesini büyütmek için 33 yıldır çalışmalarını sürdürdüğü belirtildi.

Dernek olarak Türkiye’de gelişen siyasal gelişmelere tavır sergilendiği aynı zamanda İngiltere’de yaşanan ırkçılık, ayrımcılık olaylarına karşı da sokağa çıkıldığı belirtildi. Yaklaşan genel seçimlere ilişkin yürütülen çalışmalar hakkında kısa bilginin verildiği konuşmada 4 Temmuz Genel Seçimleri’nde bağımsız adaylara oy verme çağrısında bulunuldu. Dayanışma ve örgütlenmenin önemine dikkat çekilen konuşmada, göçmenler örgütlenmeye GIK-DER’e üye olmaya çağrıldı. 

Şenlikte GIK-DER’in kurucuları arasında yer aldığı Alternatif Seçim Platformu’nun Tottenham’da desteğini açıkladığı bağımsız aday Nandita Lal’da kitleye hitap etti. İsrail’in Filistin’de sürdüğü katliama ve Muhafazakâr Parti’nin bu saldırılardaki ortaklığına dikkat çeken Nandita Lal, göçmen hakları için, kadın hakları için kendisine oy verilmesi çağrısını yaptı. 



KATILIMCILARDAN TAM NOT

3 binden fazla kişinin katıldığı şenlikte çocuklar için ayrı bir bölüm kuruldu. Çocuklar gün boyu gönüllerince eğlendi. Yüz boyama, ritim atölyesi, satranç, kil ve tahtadan oyuncak yapımı gibi birçok aktivitenin yapıldığı çocuk çadırı çocuklardan ve ailelerden tam not aldı. 

Şenlikte ayrıca yazarlar Ahmet Güven, Ali Poyraz, Dursaliye Şahan, Fergül Yücel ve Sultan Karataş okuyucuları için kitaplarını imzaladı.

Şenlik kapsamında düzenlenen tavla turnuvası da katılımcıların yoğun ilgisi ile karşılandı. 

Yüzlerce kişi gün boyu şenliğin ve güneşin keyfini çıkardı. Şenlik bir sonraki sene derneğin çalışma ve kurslarına katılım çağrısı ile son buldu.

 

Fotoğraflar: Gülseren Daş ve Süleyman Topal’a aittir.

 

19. Zilan Kadın Festivali 30 Haziran’da

Hiç yorum yok

 Jiyan Kadın Meclisi tarafından her yıl geleneksel olarak Londra’da düzenlenen Zilan Kadın Festivali’nin 19ncusu bu yıl 30 Haziran, Pazar günü gerçekleştirilecek. Festivalin bu yılki sloganı, ''Jin Jiyan Azadî ile kadın devrimine yürüyoruz!''

 


Jiyan Kadın Meclisi tarafından düzenlenen vec30 Haziran tarihinde gerçekleştirilecek olan 19. Zilan Kürt Kadın Festivali’nin hazırlıklarında son aşamaya gelindi.  

 Her yıl olduğu gibi bu yıl da birçok etkinliğin yer alacağı, Kurdish Community Centre’da (11 Portland Gardens, Harringay Ladder, London N4 1HU) saat 15:00'de başlayacak festivalde Kewê, Jala ve sürpriz sanatçılar sahne alacaklar. Farklı halkların feminist kadın gruplarından konuşmacıların katılacağı festivalde müziğin yanısıra, folklor, davul ve zurna, sinevizyon gösterimi gerçekleştirilecek. Ayrıca yemek ve kıyafet standlarının çeşitliliği ile çocuklar için de kreş ve etkinlikler olacak.

 Jiyan Kadın Meclisi tarafından yapılan açıklamada festivale her kesimden kadının davetli olduğu ifade edilirken, Ortadoğu’da Kürt kadının öncülük ettiği devrim ile özgür bir toplumun inşa edildiğine vurgu yapıldı. Jiyan Kadın Meclisi yaptığı açıklamanın devamında ''Bu yıl 'Jin Jiyan Azadî ile kadın devrimine yürüyoruz!' diyerek buluşacağız ve direniş ezgilerimizle, halaylarımızla mücadeleye devam diyeceğiz. Sözlerimiz, ezgilerimiz, sloganlarımız direnişe odaklanacak. Sadece bir etkinlik değil bizimkisi, daha fazla güçlenmek için bir arada olacağız'' dendi.

 

 

GIK-DER Park Şenliği 23 Haziran’da Pymmes Park’ta

Hiç yorum yok

23 Haziran 2024

Göçmen İşçiler Kültür Derneği, 23 Haziran’da “Park Şenliği” düzenliyor. Irkçılığa karşı dayanışma mesajları verilecek olan şenlikte GIK-DER çatısı altında çalışmalarını yürüten kursiyerlerin yanı sıra  konuk sanatçılar da sahne alacak.  

 


1991 yılından bu yana Londra’da Türkçe konuşan topluma hizmet veren Göçmen İşçiler Kültür ve Dayanışma Derneği (GIK-DER) bir faaliyet yılına daha şenlikle nokta koyacak. Irkçılığa ve göçmen karşıtlığına karşı düzenlenecek Park Şenliği Enfield’ta bulunan Pymmes Park’ta 12:00-18:00 saatleri arasında gerçekleştirilecek.

Dernek çatısı altında çalışmalarını yürüten bağlama, erbane, gitar kursu öğrencilerinin ve çocuk kursiyerlerin sahne alacağı şenliğe Dodan, Zeyno Durar ve Merwan Şan konuk sanatçı olarak katılacaklar. Ayrıca Rengin Kadın Korosu üyeleri de şenlikte çeşitli eserler seslendirecek.

Çocuklar için yüz boyama, yaratıcı dramanın da aralarında olduğu etkinliklerin olacağı şenlik alanında ayrıca tavla turnuvası ve satranç maçları da düzenlenecek.  

Çok sayıda yemek standının da kurulacağı şenliğe giriş ise ücretsiz. 

Mültecilik: suç işledikçe görünür, ezildikçe görünmez olmak

Hiç yorum yok

20 Haziran 2024

Heykel: Bruno Catalano


Tuncay Bilecen, tuncaybilecen@gmail.com

Bugün 20 Haziran, Dünya Mülteciler Günü…

Birleşmiş Milletler (BM) rakamlarına göre, 2020'nin sonu itibariyle dünyada 82,4 milyon mülteci veya sığınmacı bulunuyor. BM, mültecilği: "ırkı, dini, milliyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm göreceği konusunda haklı bir korku taşıyan ve bu yüzden ülkesinden ayrılan ve korkusu nedeniyle geri dönmeyen veya dönmek istemeyen kişi" şeklinde tanımlıyor.

Genel kullanımda “göçmen”, “sığınmacı”, “mülteci” kavramlarının karıştırıldığı ve zaman zaman birbirlerinin yerine kullanıldığı görülse de mültecilikte “zorunlu bir göç” olgusunun bulunduğunu ve “mülteciliğin” aynı zamanda hukuksal bir statü olduğunu belirtelim.

ASAYİŞ VE SOSYAL DÜZENE TEHDİT

Güvenlikçi politikaların, temel insan hakları ve hukuk devletinin önüne geçtiği günümüzde mültecilik ve mülteciler bir hukuksal statü olarak değil asayiş ve sosyal düzene bir tehdit olarak algılanıyor.

11 Eylül 2001 terör saldırılarının ardından yaygınlaşan güvenlikçi söylem, kapitalizmin yapısal ve döngüsel krizleri derinleştikçe hedef tahtasına en kırılgan ve kolay hedef olan göçmenleri koydu. Sağ popülizmin söylem dünyasında bereketli bir malzeme teşkil eden göçmenler artık her türlü fenalığın, bozulmanın, kötülüğün müsebbibi idi.

-       Ekonomi kötüye gidiyor?

-  Çünkü çok göçmen geldi, tüm yardımları alıyorlar. Bütçeni çoğu bedavadan geçinen göçmenlere gidiyor.

 

- Asayiş bozuldu, sosyal sorunlar var.

- Çünkü çok göçmen geldi. Toplumun yapısını, kimyasını bozdular. O yüzden ahlakımız da bozuluyor.

 

- İşsizlik artıyor.

- Çünkü çok göçmen geldi. Ucuza çalıştıkları için elimizdeki işleri de aldılar.

İNSAN-ALTI BİR KATEGORİ

Sağ popülist siyaset bu bereketli malzemeyi tepe tepe kullandıkça ekonomik kriz nedeniyle eski konforunu yitiren, güvencesizleşen ve gelir kaybına uğrayan kesimler için çok kullanışlı bir nefret objesi ortaya çıktı: göçmenler… 

British jobs for British workers” sloganının gölgesinde gerçekleştirilen Brexit referandumundan Fransa’dan, İsveç’e, İtalya’dan Almanya’da ırkçı partilerin tırmanışına kadar Batı dünyasında göçmenlerin söylem düzeyinde bir nefret objesi olarak kullanım alanının yaygınlaştığını görüyoruz. Burada “obje” özne olamamış, özne dahi kabul edilmeyen, edilgen, eğreti bir varoluşu sembolize ediyor. İrfan Aktan’ın gerçekleştirdiği söyleşide Tanıl Bora bu durumu şu şekilde ifade ediyor: Göçmenler insan-altı bir kategori gibi görülüyorlar. Kayıt dışı ve insan dışılar, kağıtsızlar, statüsüzler; bir ‘fazla’ veya ‘artık’ nüfus teşkil ediyorlar; onlara her şey yapılabilir. Bir yandan da müthiş bir tehdit kaynağı sayıldıkları için, üzerlerinde tepinilebilecek bir yığın olarak görülüyorlar. Kendilerini ‘yerli’ kabul eden, hasbelkader bir memlekette yerleşik olan insanların tehdit algılarına hitap etmeye çok elverişliler.”

"BEN GÖÇMENLERE KARŞI DEĞİLİM AMA BU KADARI DA FAZLA!"

Elbette göçmen, mülteci karşıtlığı ve düşmanlığını sadece sağ popülist siyasete mal edemeyiz. Dolaşıma girdikçe çoğalan ve yaygınlaşan bu söylemlerin her kesimden birçok alıcısı bulunuyor. Bu konudaki neşriyat arttıkça nefret kervanına katılanların sayısı da artıyor. “Ben göçmenlere karşı değilim ama bu kadarı da fazla!” diye başlayan yakınmalar, göçmenlere “artık” negatif ayrımcılık uygulanması gerektiğini hatırlatan tehditkâr cümlelerle bitiyor: “Hepsini göndereceksin geldiği yere!” Bu yönüyle mültecilik makul ve makbul vatandaşlığa da bir tehdit oluşturuyor. Dolayısıyla aynı suçu makbul vatandaşın işlemesiyle zaten potansiyel tehlike olan mültecinin işlemesi farklı yorumlara yol açıyor. Temel insan haklarına, hukukun en temel prensiplerinden biri olan suçta ve cezada yasallık ilkesine aykırılık teşkil etse de bunu savunan kişiler güvenlikçi bahanelerin arkasına kolayca sığınabiliyor.

SUÇ İŞLEDİKÇE GÖRÜNÜR, EZİLDİKÇE GÖRÜNMEZ OLMAK

Günden güne yayılan mülteci karşıtlığının ilginç bir boyutu da tekil örneklerle yapılan genellemelerin meselenin özünün kaçırılmasına yol açması… Bu sayede göçmenler şeytanlaştırılırken; ülkenin olmayan sınır politikası, olmayan göçmen politikası ve olmayan entegrasyon politikası tartışma konusu bile edilmiyor. Ezcümle, kamusal alanda göçmen tartışmaları meseleyi ortaya çıkaran nedenlerle değil, bu nedenlerin yol açtığı kriminal tekil örnekler üzerinden yapılıyor. Böylece sınıfsal piramidin en altında yer alan; güvencesiz, kayıtsız, kağıtsız, ucuz işgücü olan göçmenlerin sınıfsal konumları da kendileri gibi görünmez hale geliyor. Ne yazık ki milyonlarca yoksul göçmen ancak suç işlediklerinde görünür oluyorlar.  

Yazıyı, Kemal Siyahhan’ın mülteci kitabından, bir Afgan mülteci olan Abdülmelik’in sözleriyle bitirelim: “Dünyanın neresine giderseniz gidin iyi koşullar bulsanız bile en az beş on sene çekersiniz, koşullar kötü giderse inanın köle olmak mülteci olmaktan çok daha iyidir çocuklar.”

 

Sınırların ve pasaportların olmadığı bir dünya özlemiyle… 

© Tüm hakları saklıdır
Tasarım by Orbay Soydan