İngiltere uluslararası öğrenciler için cazibesini kaybediyor mu?

No comments

04 March 2025

Uluslararası öğrenciler için en popüler destinasyonlardan biri olarak bilinen İngiltere son yıllarda bu özelliğini kaybetmeye başladı. İçişleri Bakanlığı'nın rakamlarına göre, İngiltere'deki yabancı öğrenci vizesi sayısı 2023'te 600.024 iken, 2024'te %31 düşüşle 415.103'e geriledi. Bu düşüş, özellikle uluslararası öğrencilerin ekonomik katkısına bağımlı olan üniversite şehirlerini olumsuz etkiliyor.

 


İngiltere'nin göçmen öğrenciler için çekiciliği, hem politik hem de ekonomik nedenlerle azalıyor. Bu durum, hem üniversiteler hem de öğrenciler için belirsiz bir gelecek anlamına geliyor.

Uluslararası Öğrencilerin Yaşadığı Zorluklar

Coventry Üniversitesi, İngiltere'de Londra dışında en yüksek uluslararası öğrenci oranına sahip üniversitelerden biri. 2022-23 akademik yılında, üniversitenin 35.405 öğrencisinden 16.285'i yabancı uyrukluydu. Ancak, özellikle mezuniyet sonrası iş bulma ve vize kısıtlamaları, göçmen öğrenciler için büyük engeller oluşturuyor. Çinli öğrenci Jingwen Yuan, Coventry Üniversitesi'nde yüksek lisansını tamamladıktan sonra iş bulmak için 3.000 sterlin harcayarak mezun vizesi aldı ancak işsiz kaldı. Yuan, "Çin'deki sınıf arkadaşlarımın hepsi geri döndü. Eğer kalırsak İngiltere hükümetine para ödüyoruz, ama geri dönersek Çin hükümetinden destek alıyoruz" diyerek yaşadığı zorluğu dile getiriyor.

Vize Politikalarının Etkisi

2024 Ocak ayında yürürlüğe giren yeni vize kuralları, uluslararası öğrencilerin ailelerini yanlarında getirme hakkını kaldırdı ve öğrencilerin eğitimlerini tamamlamadan çalışma vizesine geçişini engelledi. Bu değişiklikler, bağımlılar için verilen öğrenci vizesi sayısında %85'lik bir düşüşe neden oldu. Hindistanlı öğrenci Mohammed Abdullah Sayyed, "Uluslararası öğrenciler İngiliz öğrencilerden daha fazla ödeme yapıyor. Bu da birçok öğrenci için İngiltere'yi daha az cazip hale getiriyor" diyor.

Brexit'in Etkileri

Brexit, İngiltere'nin AB öğrencilerini çekme yeteneğini de önemli ölçüde etkiledi. 2021-22 yılında vize ve finansman kurallarındaki değişiklikler, AB'den gelen öğrenci sayısında keskin bir düşüşe neden oldu. İspanyol öğrenci Laura Alonso, Coventry Üniversitesi'nde uluslararası ilişkiler okuyor ve şehirdeki çok kültürlü ortamın kendisini evinde hissettirdiğini söylüyor. Ancak, İngiltere'nin Erasmus+ programından çekilmesinin birçok İspanyol öğrenciyi caydırdığını belirtiyor.

Ekonomik Sonuçlar

Uluslararası öğrencilerin azalması, sadece üniversitelerin finansmanını değil, şehir ekonomilerini de olumsuz etkiliyor. Coventry Üniversitesi'nin analizine göre, uluslararası öğrenciler şehrin ekonomisine yılda yaklaşık 651 milyon sterlin katkı sağlıyor.



Geleceğe Dair Endişeler

Üniversiteler Birliği (Universities UK) CEO'su Vivienne Stern, uluslararası öğrencilerin azalmasının yerel ekonomileri ciddi şekilde etkilediğini vurguluyor. Stern, "Üniversitelerin öğrenci çekmesi, sadece eğitim sektörü için değil, yerel işletmeler, kafeler, berberler ve taksi şoförleri için de büyük bir ekonomik katkı sağlıyor" diyor. Ancak, mevcut politikalar ve vize kısıtlamaları, İngiltere'nin uluslararası öğrenciler için cazip bir destinasyon olma özelliğini koruyup koruyamayacağı konusunda endişelere neden oluyor.


Kaynak: BBC

 

“Hayal kurmak ve hayallerimi gerçekleştirmek için yaşıyorum”

No comments

03 March 2025

 Besteci ve şarkıcı Melis Bilen dört yıldan bu yana Londra’da yaşıyor. “Londra’yı görür görmez bu şehre âşık oldum” diyen şarkıcıyla, hayatı ve müzik çalışmaları üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.  

         


                                                                                     

Melis merhaba, Yüzmeden su balesine, danstan şarkıcılığa kadar birçok alanda çalışmaların bulunuyor. Seni kısaca tanıyabilir miyiz?

İstanbul’da doğdum. Darüşşafaka Lisesi ve ardından Sabancı Üniversitesi'ni bitirdim. Müzik ve dans çocukluk hayalimdi, oldukça hiperaktif ve sanat ve spor meraklısı bir yapım vardı. İlkokul korosunda, lisede okul orkestrasında yer aldım, dans takımıyla basketbol maçlarında akrobatik şovlar yaptım.

Daha sonra yüzme ve su balesi takımıyla beraber spor ve sanat kollarımı genişlettim. Su Balesi'nde Yunus 3 yarışmasında Türkiye birinciliğim bile var. Benim için su balesi, suda dans ve müzik demekti. Dans ve müzik, suda, karada ya da havada, hiç fark etmez, en büyük tutkumdu. Aslında bu noktada şanslı bir çocuktum, enerjimi yönlendirebileceğim bu farklı dallar bana daha çocukken sunulmuştu.

Derken üniversitede bambaşka bir dal okudum; Endüstri Mühendisliği. Bunun nedeni biraz da ülkemizin garanti meslek mantığıyla bizi, doktorluk, mühendislik, hukuk vs. gibi kesin para kazanacağımız mesleklere doğru yönlendirmesiydi. Sabancı Üniversitesi'nden mezun olduktan sonra kalbimdeki sahne ve sanat fırtınalarına dayanamayıp mühendisliği bir kenara bırakarak hayalimi gerçekleştirmeye karar verdim. O sıra Yetenek Sizsiniz yarışması ilk defa Türkiye'ye gelmişti. Katıldım ve yarı finallere kalarak müzik yolculuğumu başlattım. O günden beridir de 12 yıldır sahnedeyim.

Sanatçı, söz yazarı, besteci, model ve dansçı kimliklerimle yoluma devam ediyorum. Hayal kurmak ve hayallerimi gerçekleştirmek için yaşıyorum.

Bugüne kadar müzikle ilgili yaptığın çalışmalardan biraz söz eder misin?

2014'te İngilizce bir bestemle İsviçre Eurovision Ulusal Seçmeleri’nde yarı finale kaldım. Bugüne kadar 200 kadar Türkçe ve İngilizce beste yaptım. Avrupa'da ve Kıbrıs'ta pek çok konser verdim ve sonunda İngiltere'ye yerleştim.

2019'da Pamuk Kalplim adli single'ımı yayınladım ve şarkının klibini İngiltere'de çok meşhur bir şatoda çektim. Bu şatoda Sherlock Holmes ve Robin Hood gibi dünyaca ünlü filmler de çekilmişti. Şarkımı çok beğenen North Manchester FM radyosu, beni konuk alarak İngilizce şarkılarımın yanı sıra bana bu Türkçe şarkımı da canlı seslendirtti.

2022 Mayıs'ta yayınladığım This is My Year şarkım BBC Radyo'da çalındı. Türkiye'de ise bu şarkımla "Yılın En İyi Besteci, Söz Yazarı ve Ses Sanatçısı Ödülü"nü aldım. Şu sıralar yeni yayınlayacağım şarkılarım çok daha heyecan verici olarak ilerliyor. Ayrıca İngiltere'deki konserlerim yaz tatilinin ardından başlıyor.

Sizi Londra’ya hangi rüzgâr attı?

Yurt dışında yaşamak benim en büyük hayallerimden biriydi. Daha önyargısız bir ortam, daha özgür davranabilmek, kadınların değerinin bilindiği, sanatı ve sanatçıyı destekleyen medeni bir düzen hayal ediyordum. Kendimi geliştirebileceğim, kendim olabileceğim, ayrıca İngilizce müzik yapıp dünyaya açılabileceğim bir yer arıyordum. Bu niyetle ciddi ciddi dünyayı gezmeye başladım. Beni en çok Los Angeles ve Amsterdam etkilemişti. Bu sırada yöntem de düşünüyordum. Derken bir gün Los Angeles'tan İstanbul'a dönerken Londra aktarmalı olan uçağımı kaçırdım ve bir gece zorunlu olarak Londra'da kalmam gerekti. İste o gün bu şehrin enerjisine vuruldum. Londra'ya âşık oldum. Döndüğümde acaba nasıl İngiltere'yle yollarım kesişir diye bir arayışa girdim. Sağ olsun, yakın bir arkadaşım Ankara Anlaşması'ndan bahsetti. Havalara uçtum. Ben de sanatçı mesleğimle Ankara Anlaşması'na başvurdum ve şükür ki dört yıldır buradayım.

Londra’daki çalışmalarınızdan biraz söz eder misiniz?

Londra, Manchester, Liverpool, Cheshire gibi birçok şehirde özel davetlerde sahne alıyorum. Ayrıca Londra ve Essex'te düzenli sahne aldığım mekânlar vardı. Yaz itibariyle ara verdim. Yakında tekrar başlayacağım. Yeni bir şarkım üzerinde çalışıyorum. Çok pozitif, mod yükselten, kıpır kıpır dans ettiren bir parça.

Öte yandan modellik yapmaya devam ediyorum. Cheshire'da düzenli olarak modelliğini yaptığım ve katalog çekimlerine gittiğim butikler var. Çok keyifli geçiyor. Ayrıca partnerimle beraber üç yıldır bir pırlanta dükkânı işletiyoruz. Yolunuz Cheshire"a düşerse beklerim: "Pink Diamond Tarporley".

Düzenli olarak sahne aldığınız mekânlar var mı?

Şu an için halka açık olacak iki büyük konser üzerinde çalışıyorum. Biri Londra'da, diğeri Chester'da. Dansçı ekibimle renkli koreografik şovlarımızla İngilizce ve Türkçe şarkılarımı harmanlayacağım müthiş keyifli bir şölen olacak. Bunun için oldukça heyecanlıyım. Tarihler netleştiğinde buradan herkese duyuracağım. Hepinizi şimdiden bu coşkulu geceye davet ediyorum. Takipte kalın!

 

Instagram: @melisbilenmusic

Youtube: www.youtube.com/piyannooo

Tiktok: @melisbilenmusic

Facebook - https://www.facebook.com/melisbilen

Twitter - https://twitter.com/melisbilen

Website: www.melisbilen.com

 


* Bu yazı ilk defa Olay gazetesinde yayınlanmıştır. 

https://olaygazete.co.uk/video/hayal-kurmak-ve-hayallerimi-gerceklestirmek-icin-yasiyorum.html

 

İngiltere'ye uluslararası öğrenci göçünde yüzde yirmi azalma yaşandı

No comments

24 February 2025




Ulusal İstatistik Ofisi'nin (ONS) yayınladığı 2024 yılına ait veriler, İngiltere’ye uluslararası öğrenci göçünde çarpıcı değişiklikler yaşandığını gösteriyor. Haziran 2024 itibarıyla, uzun vadeli göç kapsamında eğitimle ilişkili vizeyle gelen uluslararası göçmenlerin net sayısı 262.000 olarak kaydedildi. Bu rakam, bir önceki yılın 326.000 seviyesinden %20 oranında bir düşüş anlamına geliyor ancak hâlâ 2019 yılındaki 24.000 rakamına göre dokuz kat daha yüksek.

Vize Türlerinde Değişim

2021 yılında uygulamaya konulan Mezun Vizesi (Graduate Visa), uluslararası öğrencilerin eğitim sonrası İngiltere'de kalmalarını kolaylaştıran önemli bir araç oldu. Bu vize, lisans mezunlarına iki yıl, doktora mezunlarına ise üç yıl boyunca çalışma izni sağlıyor. Verilere göre, 2019 yılında eğitim vizesiyle gelenlerin yalnızca %9’u üç yıl içinde farklı bir vize türüne geçiş yaparken, 2021 yılında bu oran %48’e yükseldi.

Brexit ve Pandemi Sonrası Göç 

ONS, Brexit sonrası göçmen davranışlarının değiştiğine dikkat çekiyor. Pandemi sonrası dönemde özellikle Nijerya, Pakistan ve Bangladeş gibi ülkelerden gelenlerin sayılarındaki artış dikkat çekti. Ancak, yeni politikaların etkisiyle bu gruplardaki göçmen sayılarında da belirgin bir düşüş gözlendi.

Öğrenci Göçündeki Değişim

2024 yılı verileri, bu tür vizelere yönelik politika değişikliklerinin etkilerinin tam olarak görülmesi için yeterli değil. ONS, bu değişikliklerin etkilerinin Temmuz 2024 sonrası verilerde daha net anlaşılacağını belirtiyor. Ancak, şu ana kadarki veriler uluslararası öğrenci göçünde genel bir azalmaya işaret ediyor.

Ekonomik ve Sosyal Etkiler

Uluslararası öğrenciler, yalnızca eğitim sektörü değil, aynı zamanda İngiltere ekonomisi için de büyük bir öneme sahip. Öğrenci göçündeki azalma, kampüslerdeki kültürel çeşitliliğin azalmasının yanı sıra yerel ekonomiler üzerinde de etkili olabilir. Uzmanlar, bu alandaki düşüşün sürdürülebilir bir şekilde ele alınması gerektiğini vurguluyor.

 

 

Enfield Türkçe Konuşan Hasta Katılım Grubu çalışmalarına devam ediyor

No comments

12 February 2025

Enfield Türkçe Konuşan Hasta Katılım Grubu (Enfield Turkish Speaking PPG), NHS’e bağlı mahalle doktorlarına hizmet alan topluluğa yönelik çalışmalarına devam ediyor. 2023 yılında kurulan grup,Türkçe konuşan toplulukları GP PPG gruplarına katılmaya teşvik etmek ve bu sayede sağlık hizmetlerinin kalitesini artırmayı amaçlıyor.

 


Her GP, hizmet kalitesini yükseltmek için PPG (Patient Participation Group) kurmak zorundadır. Ancak, Türkçe konuşan topluluğun dil ve diğer engeller nedeniyle bu gruplara katılması zor. İşte bu nedenle Enfield Turkish Speaking PPG kuruldu.

PPG Nedir?

Hasta Katılım Grubu (PPG), mahalle doktorlarında hastaların görüşlerini paylaştığı bir platformdur. Hastalar, sağlık hizmetleri ile ilgili geri bildirimde bulunmak ve geliştirme önerileri sunmak için bir araya gelirler.

PPG'ye Kimler Katılabilir?

Mahalle doktoruna kayıtlı herkes, online veya GP ofisinde form doldurarak PPG’ye katılabilir. Katılım için özel bir yetenek gerekmemektedir; sadece istek yeterlidir.

PPG'nın Faaliyetleri Neler

Grup, ayda bir kez toplanır ve tüm üyelere açıktır. Toplantılarda hastalar, ilgilendikleri konuları tartışma ve geri bildirimde bulunma fırsatı bulurlar.

Türkçe Konuşan Hasta Katılım Grubu ile iletişim için: enfieldturkishspeakingppg@gmail.com

Hayatın en hızlı aktığı şehirlerden birinde, Londra’da yaşamak

No comments

Londra dünyada hayatın en hızlı attığı kentlerden biri. Yetmişlerde Londra’da kurulan heavy metal müziğin efsane grubu Iron Maiden’ın bir şarkısının adı kentteki akıp giden hayatın adeta simgesi gibi: “be quick or be dead!” (hızlı ol ya da öl). Yirmi dört saat boyunca durmayan bu dinamik kentte ayakta durmanın türlü güçlükleri var; hele ki göçmenseniz. 


Tuncay Bilecen


Şehirlerin hızlı temposu bazen farkına varmasak da bizi yoruyor. İçinde yaşayanlara sayısız olanaklar sunan Londra bunun kefaretini yorgunluk ve geç kalma kaygısıyla ödetiyor. Görüşme yaptığım göçmen bir kadın bu duyguyu şöyle ifade ediyordu. “Şu aralar çalışmıyorum. İşsizim. Buna rağmen hep bir yerlere geç kalma duygusu yaşıyorum. İçimde bir vicdan azabı oluyor. Çalışmasam da bu kentin telaşı beni yoruyor.” 


Sanırım bu duyguyu çoğumuz yaşıyoruz. İşlerimizin yolunda gittiği dönemlerde bile Londra’nın aşırı rekabetçi ortamının verdiği endişeleri üzerimizde taşıyoruz. 


DURMA YOKSA DÜŞERSİN!


Her şehrin bir ruhu var, biraz da dünyanın merkezinde olmasından dolayı Londra’nın payına da “hızlı olmak” düşmüş. Özellikle göçmenlerin içinde bulundukları koşulları düşünerek “durma yoksa düşersin” ifadesini kullanabiliriz Londra’daki yaşam için. En çok da göçmenliğin ilk yıllarında yaşanıyor bu sarsıntı. Farklı kültürel kodlarla gelip kentin bu baş döndüren hızına uyum sağlamaya çalışırken nice göçmen kendisini kaybedebiliyor.  


Londra’nın barınma ve ulaşım gibi giderler bakımından pahalı bir şehir olması göçmenliğin ilk yıllarındaki koşturmacayı daha da artırıyor. Henüz vatandaşlık alınmadığı için sosyal yardım alamayan, kira giderlerin karşılamak zorunda olan göçmenler ev paylaşma ve uzun süreli çalışma yolunu tercih ediyor. Hal böyle olunca da sosyal hayata zaman kalmıyor, işle ev arasında geçen monoton bir hayat sürekli kendisini tekrar ediyor. 


“CENAZEDE YA DA DÜĞÜNDE BİR ARAYA GELEBİLİYORUZ”


Binlerce insan sabahın köründe çalışmak üzere Londra’ya akın ediyor. Bu koşturmaca içinde her saniye kıymetli olduğu için insanlar bazı işlerini araya dereye sıkıştırmak durumunda kalıyorlar. Bu yüzden metroda kimseye aldırmadan makyaj yapan bir kadın da görmeniz mümkün, kahvaltısını otobüste yapan birini de... Hızlı hızlı yürürken bir taraftan elindeki karton bardaktan ustalıkla kahve içenlerin kenti burası. “Take away” ifadesinin günlük hayatta bu kadar yaygın kullanılmasının bir sebebi de bu.


Bir görüşmeci, İngiltere’deki sosyal devletin tasfiye edilmesinden dolayı daha fazla çalışmak zorunda kaldıklarını, bu durumun da sosyal ilişkilerini bitirdiğini söylüyordu: “Çoğu insanın sosyal yaşamı bitmiş, komşuluk ilişkisi denen bir şey yok, ancak artık düğünde veya bir ölüde buluşuluyor. Öbür türlü kimsenin kimseyle bir alışverişi yok. Ya bir cenazede, ya bir düğünde, bazı sosyal faaliyetlerde belki bir araya geliyorlarsa geliyorlar. Geçmişte vardı mesela, aileler diyalog içindeydi, ama şimdi şartlar zorlaştıkça daha da uzaklaşıyorlar, daha da kopuyorlar. İnsan ekonomik şartlardan dolayı çocuğuna bile zaman ayıramıyor.” 


YARATICI ETKİNLİKLERDEN UZAKLAŞMAK


Belki çok genelleyici olacak ancak Londra’nın bu acımasız rekabet ortamının insanlardaki yaratıcı etkinlikleri körelttiği bir gerçek. Yaratıcı bir etkinlikle, örneğin sanatla uğraşmanız için bu konuda bir bilinciniz olması gerektiği gibi boş vaktinizin de olması gerekir. İşte bu zamanı bulmak, hele ki göçmenliğin ilk yıllarında pek mümkün gibi görünmüyor. 


Hayatın rutin akışına kendini kaptıran göçmen kendine zaman ayıramamaya başlıyor, zamanla bilinci köreliyor ve uğraşısı bir süre sonra onun için “gençlik hayaline” dönüşüyor. Arkadaş ortamlarında “ben de bir ara öykü yazıyordum”, “kısa film çekmeye heves etmiştim”, “iyi fotoğraf çekiyordum” diyen insanları duyuyorsunuz. “Peki, şimdi neden yapmıyorsun?” Bu soru sorulunca bir iç çekişin ardından ister istemez mazeretler sıralanıyor. Böylece Londra’daki hayata tutunma çabası bir estetik bir zevkin gelişmesinin önüne geçebiliyor. Tabii bu söylediklerimiz tamamen sınıfsal konumla ilgili. Örneğin iyi bir işte iyi bir ücret karşılığı çalışma imkânına sahip olan kişi tam tersine bu tür özelliklerini daha da geliştirebilir bu kentte; çünkü bunun için sayısız imkân var. Aynı zamanda Türkiye’ye kıyasla çok daha kısa süre çalışıp çok daha fazla ücret alacaktır. 


BİREYCİLİKTEN BENCİLLİĞE


Türkiye’de bireysel hayatın sınırlarının olmamasından, bu alanın çok çabuk ihlal edilmesinden şikâyet ederiz. Bireyciliğin kutsandığı bu yerde ise –bir göçmen bunu “burada arabalar bile çoğunlukla tek kapılı” diye özetlemişti- bireyciliğin bencilliğe varmasından şikâyet edecek noktaya gelebiliyor insan. 


Türkiye’de bireysel sınırlara çoğu zaman saygı yoktur ya da kişi bunu bildiği için kendine çeki düzen vermek zorunda kalır. Bunun yanı sıra başına bir fenalık geldiğinde her daim yanında birilerini bulabilir. Dayanışma ruhu kültürümüzün belki de en güzel taraflarından biri. Gelelim Londra’ya, burada bireysel sınırlar kesin çizgilerle çizilmiş durumda. Onu aşmak için çabalayan kişi, toplumsal ve hukuksal yaptırımlarla karşılaşmayı göze almalı; fakat buranın rekabetçi yapısı insanları bir çeşit pragmatik araçlar haline getirebiliyor. Bu, bir çeşit hayatta kalma stratejisi olarak da değerlendirilebilir. Arkadaşlar bu şekilde seçiliyor, sosyalleşme biçimleri ve sosyalleşilecek mekânlar bile bu şekilde belirleniyor. “Benim sana ayıracak zamanım yok!” demenin en kibar biçimi de yok saymak, görmezden gelmek, alıştıra alıştıra yok olmak. İlginçtir Türkiye’de nezaketsizlik olarak karşılayacağımız bu durum burada genel kabul görmüş durumda. Çünkü kişi şunu söyleyebiliyor kendi kendine “benim de yoğunluğum olduğunda ben de aynı şekilde davranmıştım. Burada hayat böyle akıyor.” Ancak dayanışma duygusuna sıra geldiğinde burada işler değişiyor. Yine bir görüşmecinin sözüyle yazıyı bitirelim: “İlk geldiğimde hasta olmaya bile cesaret edemedim. Çünkü hasta olsam bana bakacak başımda bekleyecek kimse yoktu.” 



Mahalle (The Neighbourhood): Direniş ve Yaratıcılık Hikayesi Rio Sineması’nda

No comments

11 February 2025

15 Şubat 2025'te Londralılar, övgüyle karşılanan Mahalle (The Neighbourhood) filmini, Londra’nın ikonik sineması Rio Cinema’da izleme şansı bulacak. Gösterim saat 13:00’te başlayarak izleyicilere İstanbul’un sosyo-politik mücadelelerinin tam kalbine uzanan etkileyici bir yolculuk sunacak.



Hızla değişen bir İstanbul mahallesinde geçen “Mahalle”, halkın mahallelerini kentsel dönüşüm ve sömürü güçlerine karşı koruma mücadelesini anlatıyor. Hikâyenin merkezinde ise gerilimin tırmandığı bir ortamda aşkları gelişen genç bir çift, Rüstem ve Aslı yer alıyor. Film, miraslarını korumaya kararlı bir halkın duygusal, kültürel ve politik çalkantılarını gözler önüne seriyor.

Çığır Açan Bir Yapım

İnan Altın’ın yönettiği ve Selma Altın’ın yapımcılığını üstlendiği Mahalle, canlı aksiyon ile animasyonu harmanlayan benzersiz bir sinema tarzına sahip. Yapım süreci, hikâyenin ruhunu yansıtarak teknisyenlerden sanatçılara kadar binlerce gönüllünün ücretsiz destek verdiği kolektif bir çaba sonucu hayata geçirildi. Devrimci müzik grubu Grup Yorum tarafından desteklenen film, hem ekranda hem de kamera arkasında dayanışma ve kolektif emeğin özünü barındırıyor.

Zorluklara Rağmen Tamamlanan Bir Yapım

Mahalle'nin yapım süreci çeşitli zorluklarla doluydu. Çekimlerin ortasında setin polis tarafından basılması, ekibi yaratıcı çözümler bulmaya yöneltti. Yeşil ekran ve animasyonlu arka planlar kullanılarak çekimlere devam edildi. Tüm politik ve lojistik engellere rağmen film 2021 yılında tamamlandı ve 2022'de Avrupa turuna başladı. Yenilikçi hikâye anlatımı ve güçlü temalarıyla büyük beğeni topladı.

Evrensel Bir Direniş Hikayesi

İstanbul’un belirli bir bağlamına sıkı sıkıya bağlı olsa da Mahalle, evrensel bir yankı uyandırıyor. Dünya çapında kent toplulukları yerinden edilme ve kentsel dönüşümle mücadele ederken, filmin dayanışma, sevgi ve yaratıcılık temaları evrensel bir duyguya hitap ediyor. Film, müzik, animasyon ve etkileyici hikâye anlatımının canlı bir karışımıyla hem duygusal olarak bağlayıcı hem de görsel olarak büyüleyici bir deneyim sunuyor.

Gösterim Detayları

Mahalle’nin Londra gösterimi, 15 Şubat 2025’te saat 13:00’te Rio Cinema’da gerçekleşecektir. Biletler şu adresten online olarak temin edilebilir:
https://www.dbmusiclondon.com/product/the-neighborhood-film-screening-a-story-of-istanbul/

Sanat, aktivizm ve insanlık mücadelesini bir araya getiren bu filmi izleme fırsatını kaçırmayın. Bağımsız sinemaya ilgi duyuyorsanız ya da direniş hikâyelerine çekiliyorsanız, Mahalle, Londra’nın kültür takviminde mutlaka görülmesi gereken bir etkinlik.

 

Taril: 15 Şubat 2025, Cumartesi

Saat: 13:00

Yer: Rio Cinema

Adres: 107 Kingsland High St, London E8 2PB

Muhafazakâr Parti’nin önerisine karşı imza kampanyası başlatıldı

No comments

09 February 2025

İngiltere’de Reform Partisi’nin anketlerde birinci parti olmasının ardından Muhafazakâr Parti, göçmen karşıtlarını konsolide etmek için süresiz oturuma başvuru süresini beş yıldan on yıla çıkarmayı teklif etmişti. Muhafazakâr Parti’nin bu önerisine karşı change.org üzerinden imza kampanyası başlatıldı.

 


"Adil Göçmenlik Politikaları Talep Ediyoruz: Oturma ve Vatandaşlık Bekleme Sürelerinin Uzatılmasına Hayır!" başlığıyla başlatılan kampanya, süresiz oturma izni (ILR) için bekleme süresini 10 yıla, vatandaşlık hakkı için ise 15 yıla çıkaran düzenlemeye karşı başlatıldı. Düzenlemeye karşı çıkanlar, bu sert önlemlerin göçmenlerin entegrasyonunu zorlaştıracağını, aileleri parçalayacağını ve Birleşik Krallık’ın çok kültürlü yapısına zarar vereceğini savunuyor.

Temel İnsan Hakları İhlal Ediliyor

Kampanyayı destekleyenler, önerilen değişikliklerin temel insan haklarına aykırı olduğunu vurguluyor.

Change.org üzerinden paylaşılan kampanya metninde şu hususlar vurgulanıyor:

15 yıl boyunca vatandaşlık hakkı elde edememek, göçmenlerin sosyal hayata tam anlamıyla katılımını engelleyecek. Göçmenler de bu toplumun bir parçasıdır ve eşit muamele görmelidir. Ayrıca, bekleme süresinin uzaması, aile birleşimini zorlaştıracak ve binlerce ailenin ayrılmasına neden olabilecektir. Çocukların ebeveynlerinden, eşlerin birbirlerinden kopmasına yol açacak bu düzenleme, insan hayatını zorlaştıracaktır.

Ekonomik Katkılar Görmezden Geliniyor

Birleşik Krallık ekonomisine büyük destek sağlayan göçmenler, önerilen düzenlemelerle birlikte sosyal yardımlardan yararlanma hakkını kaybetme riskiyle karşı karşıya. Bu durum, özellikle düşük gelirli göçmenleri daha da zor duruma sokacak. İşsizlik gibi sorunlar çözülmeden göçmenlere "net katkı sağlama" gibi şartlar koşulması, hayatlarını daha da zorlaştıracaktır. Göçmenler, ülkenin ekonomik ve sosyal yapısına önemli katkılar sağlamaya devam ederken, bu tür kısıtlamaların adil olmadığını belirtiyor.

Göçmenler Ne Talep Ediyor?

Kampanyayı başlatanlar, mevcut bekleme sürelerinin korunmasını talep ediyor. Mevcut kurallar gereği 5 yıl sonunda süresiz oturma izni alınabiliyor ve 1 yıl sonra vatandaşlık başvurusu yapılabiliyor. Bu düzenlemenin korunması, entegrasyon süreçlerinin sağlıklı işlemesi açısından hayati önem taşıyor. Ayrıca, göçmenlerin topluma entegrasyonunu kolaylaştıran, aile birleşimini destekleyen ve insan haklarına saygılı bir göçmenlik politikası benimsenmesi gerektiği vurgulanıyor.

Siyasi Çıkarlar İnsan Haklarının Önüne Geçmemeli

Kampanya destekçileri, siyasi çıkarların insan haklarının önüne geçmemesi gerektiğini savunuyor. Muhafazakâr Parti’nin bu önerisi, Reform Partisi’nin göçmen karşıtı söylemlerine karşı seçmen desteğini geri kazanma amacı taşıyor. Ancak, insanların hayatlarının siyasi hesaplarla tehlikeye atılması kabul edilemez bir durumdur. Göçmenler, siyasi çekişmelerin mağduru olmamalı ve adil bir şekilde muamele görmelidir.

 

Kampanyayı imzalamak için aşağıdaki linke tıklayın

https://chng.it/LFTCWyHqLz

© Tüm hakları saklıdır
Tasarım by Orbay Soydan