Penceresi olan öder: Eski İngiltere’den etkileri günümüze kadar devam eden garip ama gerçek bir vergi hikâyesi

No comments

04 December 2025


 


İngiltere’nin garip ama gerçek vergi hikâyelerinden biri, 17. yüzyılın sonlarında hayat bulmuştu: Pencere vergisi. Bu tuhaf uygulama, 1696’da Kral III. William döneminde, devletin kasasını doldurma çabaları sırasında ortaya çıkmıştı. Üstelik mesele sadece ufak tefek bir açık kapama değil; Dokuz Yıl Savaşı’nın devasa maliyeti yüzünden hazinenin eli kolu bağlanmıştı. Yetkililer de zekice (!) bir fikirle pencereleri zenginlik göstergesi sayıp vergilendirmeye karar vermişti. Bir evin penceresi ne kadar çoksa, sahibinin cebi de o kadar geniş kabul ediliyordu. Uygulama daha sonra İskoçya’da 1748’den itibaren, İrlanda’da ise 1799’da hayata geçirilmişti.

Vergi halka öyle bir dert olmuştu ki, memurların mahalleye girişini görenler pencerelerini saklamak istercesine tuğlalarla örmeye başlamıştı. Londra sokaklarında gezen yabancılar, “Bu şehir karanlık olduğu için değil, karanlık bırakıldığı için böyle,” diye dalga geçer olmuştu. Evlerin yüzleri sanki sürekli somurtuyormuş gibi görünürmüş; çünkü birçoğunda yıllarca gün ışığı görmemiş, kapatılmış pencere boşlukları sırıtıyormuş. Halkın çözümü yaratıcıydı ama sağlıklı değildi: Kapalı pencereler yüzünden rutubet artıyor, havasızlık tüberkülozu körüklüyor, doktorların raporları da giderek daha karamsar bir hâl alıyordu.

Tüm bu şikâyetlere rağmen vergi tam 155 yıl yürürlükte kaldı. Sonunda Victoria döneminde, 1851 yılında, devlet bu ilginç icadından vazgeçmeye mecbur kalmıştı. Halk sağlığı ve sürekli büyüyen hoşnutsuzluk, nihai darbeyi indiren etkenlerdi.

Bugün Londra’da eski bir evin cephesinde tuğla ile örülmüş kare bir boşluk gördüğünüzde, aslında tarihin sessiz bir hatırasına bakıyorsunuz: Bir zamanlar güneş ışığının bile vergi dairesine kayıtlı olduğu bir dönemin taşlara sinmiş hikâyesine.

Oxford, yılın sözcüğünü açıkladı: rage bait (Öfke Yemi)

No comments

Her yılın sonunda geleneksel olarak açıklanan Oxford Yılın Sözcüğü bu kez dijital kültürün karanlık yüzünü gündeme taşıdı. Rage bait, yılın sözcüğü seçildi. Bu yıl kullanıma giren bir diğer popüler ifade olan coldplaying ise büyük bir kültürel etki yaratmasına rağmen yılın sözcüğü seçilemedi.

 



İnternette bilinçli olarak öfke, kızgınlık ve kutuplaşma yaratmak amacıyla hazırlanan içerikleri  ifade eden “rage bait”, son bir yılda kullanımını üçe katlayarak dijital kültürün merkezine oturdu. Yapılan açıklamada, 30 bini aşkın kişinin katıldığı oylamanın ardından uzmanların eğilimleri, kamuoyu yorumlarını ve dilsel verileri değerlendirerek rage baitte karar kıldığı belirtildi.

Oxford’un dil uzmanlarına göre rage bait, sosyal medyada etkileşim artırmak için duyguları manipüle eden yeni bir iletişim biçiminin adını koyuyor. Yıl boyunca dijital refah, içerik denetimi ve toplumsal huzursuzluk üzerine yürütülen tartışmaların gölgesinde, özellikle kışkırtıcı içeriklerin algoritmalar tarafından ödüllendirilmesi bu kavramın yükselişini hızlandırdı. Terimin, internet kültüründe öfkeyi tetikleyen viral paylaşımlardan, dezenformasyon temelli “rage-farming” pratiklerine kadar geniş bir yelpazeyi kapsar hâle geldiği vurgulandı.

Rage bait’in kökeni ise 2002 yılına, Usenet’te bir sürücünün kasıtlı olarak tahrik edilmesine yönelik bir paylaşıma dayanıyor. Zamanla sosyal medya diline yerleşen kavram, bugün özellikle haber odalarında, içerik üreticileri arasında ve politik iletişimde sıkça kullanılan anahtar bir terim hâline geldi. Oxford Languages Başkanı Casper Grathwohl, “İnternet artık yalnızca merak uyandırmaya değil, duygularımızı yönlendirmeye çalışıyor. Rage bait, dijital çağda insan olmanın sınırlarını yeniden tartıştığımız bir dönemi yansıtıyor” dedi.

Aşağıda son on yılın Oxford Yılın Sözcükleri listesi yer alıyor:

Son On Yılın Oxford Yılın Sözcükleri

  • 2025: rage bait
  • 2024: brain rot
  • 2023: rizz
  • 2022: goblin mode
  • 2021: vax
  • 2020: Words of an Unprecedented Year
  • 2019: climate emergency
  • 2018: toxic
  • 2017: youthquake
  • 2016: post-truth

 



Özge Saydam, Türk Müziğinin Ruhunu Londra’da sahneye taşıyor

No comments

02 December 2025

Pop-rock’tan Anadolu rock’a, cazdan bossa nova’ya uzanan geniş repertuvarıyla Özge Saydam ve arkadaşları 3 Aralık 2025’te The Hum Stokey’de müzikseverlerle buluşacak.

 


Türk Müziğinin En Özel Parçaları Aynı Sahne’de

Londra’nın sevilen mekânlarından The Hum Stokey, 3 Aralık 2025 akşamı Türk ezgileriyle dolup taşacak. Vokalist Özge Saydam, pop-rock, Anadolu rock, bossa nova, easy listening ve caz türlerini harmanlayan özel bir seçkiyle sahne alacak. “Her şarkı bir anı, her nota bir yolculuk” mottosuyla hazırlanan konserde dinleyicileri ilham ve enerji dolu bir gece bekliyor.

Saydam’a gecede;

  • Emrah Yılmaz – Gitar
  • Burak Büyükdoganay – Davul
  • Fırat Avcı – Saksafon
  • Yasin Bayraktar – Bas
  • Fırat Günel – Klavye
    eşlik edecek.

 

3 Aralık’ta The Hum’da Buluşma Zamanı

Etkinlik, 20.30 – 23.00 saatleri arasında gerçekleşecek. Hem Türk topluluğundan hem de farklı kültürlerden birçok müzikseverin ilgi göstermesi beklenen konser, Türk müziğinin modern dokunuşlarla yeniden yorumlandığı güçlü bir performans sunmayı hedefliyor.

Biletler Sadece Eventbrite’ta

Konser biletleri yalnızca Eventbrite üzerinden satışa sunuluyor. Organizasyon ekibi, sınırlı kapasite nedeniyle katılmak isteyenlere biletlerini erken almalarını öneriyor.

Etkinlik Linki:
https://www.eventbrite.com/e/ozge-saydam-friends-experience-the-soul-of-turkish-music-tickets-1967664011025?aff=oddtdtcreator

 

Doğu Ekin ve Levent Canen 5 Aralık’ta Londra’da sahne alıyor

No comments

İstanbul merkezli Gizli Bahçe Akustik projesinin iki usta müzisyeni Doğu Ekin ve Levent Canen, 5 Aralık akşamı Londra’nın tarihi mekânı The Old Church’te sahne alacak. İkili, yıllardır süren dostluklarını ve ortak müzik yolculuklarını Londra’daki dinleyicilerle buluşturmak için hazırlanıyor.

 




Folktale ile Gizlibahçe Akustik London tarafından düzenlenen organizasyon, Londra’da Anadolu müziğinin nitelikli temsilcilerini bir araya getirerek unutulmaz bir akşam vadediyor. Hem Anadolu müziğini yakından takip edenler hem de Londra’nın çok kültürlü müzik sahnesine ilgi duyanlar için bu konser, yılın kaçırılmaması gereken etkinliklerinden biri olmaya aday.

Müziğin Dostlukla Örülmüş Yolculuğu

Gizli Bahçe Akustik’in kurucusu olan Doğu Ekin, bağlama ve çeşitli telli çalgılarla küçük yaşlarda tanıştı. Usta sanatçı Erkan Oğur’dan aldığı uzun yıllara dayanan eğitim, Ekin’in müzikal kimliğinin temel taşlarından biri oldu. Farklı projelerde Musa Eroğlu, Vedat Sakman ve İlkay Akkaya gibi önemli isimlerle çalışan Ekin, ozanlık geleneğini modern bir yorumla bir araya getiriyor.

 Levent Canen ise müzik hayatına bağlamayla başladı; genç yaşlarda yurtiçi ve yurtdışı konserler verdi. Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Erol Parlak ve Erdal Erzincan gibi değerli isimlerden dersler aldı. Ses kayıt teknolojileri ve aranjörlük üzerine yaptığı çalışmalarla müziğini derinleştiren Canen, 2019’da dahil olduğu Gizli Bahçe Akustik ile hem Türkiye’de hem Londra’da önemli projelerde yer aldı. Ütopya Müzik’te aranjör ve müzik yönetmeni olarak görev yapan Ateş, İlkay Akkaya gibi önemli sanatçılarla çalıştı.

 Doğu Ekin, ikilinin yıllara dayanan iş birliğini şu sözlerle özetliyor: Yolumuz birdi, yoldaş olduk ve Gizli Bahçe Akustik’in kurulumundan beri beni hiçbir zaman yalnız bırakmadı.”

Özel Konuk: Nida Ateş

Gecenin özel konuğu ise Anadolu müziğinin güçlü yorumcularından Nida Ateş olacak. Ozanlık geleneği temsilcilerinden olan babası Sâit Ateş'den etkilenerek başlayan müzik ilgisi, geleneğin güçlü temsilcileri olan âşık ve ozanları tanımaya çalışarak devâm etti. Usta icracıları tâkip ederek ve Anadolu'nun çeşitli müzik geleneklerini öğrenmeye çalışarak sürdürdüğü müzik hayatı içerisinde yurt içi ve yurt dışında çok sayıda konser ve radyo-televizyon programları bulunmaktadır.

 The Old Church’te Özel Bir Gece

Konser, atmosferi ve akustiğiyle Londra’nın öne çıkan kültürel mekânlarından The Old Church’te gerçekleştirilecek. Tarihi dokusuyla bilinen bu mekân, ikilinin akustik düzenlemelerine ev sahipliği yaparak dinleyicilere güçlü bir müzikal deneyim sunacak.

 

Etkinlik saat 20.00’de başlayacak.
Adres: Old Church, Stoke Newington Church St, London N16 9ES

Organizasyon Bilgisi

Giriş ücreti: 25 Pound
Rezervasyon: 0730 827 5141

 

“Kalıcı Değilim” Londra’da Seyirciyle Buluşuyor

No comments


 

Göçün, aidiyetin ve kimliğin izini süren tek kişilik oyun “Kalıcı Değilim”, 14 Aralık 2025’te Londra’da izleyici karşısına çıkıyor. Özer Arslan’ın yönettiği yapımın metni Emre Işındağ ve Özer Arslan imzası taşırken, oyunun seslendirmeleri Sibel Şişman tarafından yapılıyor. Sahnedeki performans ise Kürşat Karaman tarafından üstleniliyor.

Oyun, Trabzon’dan başlayan, Antep ve İzmir’den geçip İstanbul’a uzanan bir yaşam yolculuğunu Londra durağında ele alıyor. Anlatı, “Nereden geliyoruz, neyiz, nereye aidiz ve nerede değiliz?” soruları üzerinden bireyin kendi hikâyesiyle hesaplaşmasını merkeze alıyor.

Etkinlik, The Hum Stokey’de gerçekleştirilecek ve seyircileri hem duygusal hem de düşündürücü bir anlatıyla karşılayacak. Göç deneyimini sahneye samimi bir dille taşıyan “Kalıcı Değilim”, kültürel geçişlerin bireyde bıraktığı izleri dikkat çekici bir yorumla sunmayı hedefliyor.


Etkinlik Bilgileri

Tarih: 14 Aralık 2025, Pazar
Saat: 17:00
Yer: The Hum Stokey
Adres: London, N16 7PA

Mevsimlik Oyuncular’dan 4 Haftalık Oyunculuk Atölyesi

No comments

30 November 2025

 Aralık ve Ocak aylarında düzenlenecek atölye, hikâye, beden kullanımı ve doğaçlama üzerine başlangıç seviyesinde bir çalışma alanı sunuyor.



Atölye Yeni Yıla Hazırlık Niteliğinde

Mevsimlik Oyuncular, dört haftaya yayılan oyunculuk atölyesiyle yeni yıla hazırlanıyor. Katılımcılar, Aralık ve Ocak boyunca küçük ama dönüştürücü bir deneyime davet ediliyor. Program, oyunculuğa ilgi duyan herkes için temel düzeyde bir keşif fırsatı sunuyor.

Atölye; hata yapma özgürlüğü, beden ve ses farkındalığı, hikâyeyle ilk temas ve doğaçlama alanlarında çeşitli çalışmalar içeriyor.

Tarihler ve Eğitmenler

Atölye, 8 ve 15 Aralık ile 5 ve 12 Ocak tarihlerinde, Pazartesi günleri 19.00–21.00 saatleri arasında Immediate Theatre’da yapılacak. Çalışmayı Eda Çatalçam ve Fatih Dönmez yürütüyor.

Erken kayıt indirimi 2 Aralık’a kadar geçerli. Katılım sınırlı kontenjanla gerçekleşiyor.

Kayıt ve bilgi için: info@maviproductionuk.com veya Mavi Production UK’in Instagram sayfası üzerinden iletişim kurulabilir.

 

Dolunay Obruk: “Hayata yeniden başlamak, benim uzmanlık alanım”

No comments

Caz sanatçısı Dolunay Obruk 2019’dan beri Londra’da yaşıyor. Çeşitli mekânlarda ve festivallerde sahne alan sanatçı, cazın dışında, çocuklara ve yetişkinlere yönelik kişisel gelişim ve sanat eğitimleri de veriyor. Dolunay Obruk’la yaptığı bütün bu çalışmalar hakkında bisikletli gazete için konuştuk.


 

                                                                                                  

 

Dolunay, seni başta caz yorumcusu ve sanatın birçok dalında çalışmaları olan biri olarak tanıyoruz. Bize kısaca kendini tanıtır mısın?

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Grafik Tasarım mezunuyum. Ardından, Bilgi Üniversitesi Caz Bölümü ile müzik kariyerimi başlattım. Hem müzik hem de tasarımla ilgileniyorum. Sanat çalışmalarıma felsefe, psikoloji ve kişisel gelişimi ekledim. YouTube’da bir teknoloji kanalım var. TRT Müzik TV’de sunuculuk yaptım, radyo programlarım oldu. Yaratıcı düşünme üzerine eğitimler veriyorum.

Bu kadar farklı işlerle meşgul olmak seni yormuyor mu?

Beni hiç yormuyor. Tam tersine ne kadar çok şey üretirsem, problem çözme üzerine ne kadar çok insanlarla iç içe olursam o kadar motive oluyorum. Daha da çok çalışmak istiyorum. Bunları birbirinden ayrı değil de bir ağacın dalları gibi tanımlıyorum.

Sanırım bu biraz da yaptıklarını “çalışma” olarak görmemekle ilgili bir durum…

Ben de öyle düşünüyorum. Hep “ben hiç çalışmadım, sadece beni mutlu eden işleri yaptım” derim.

Seni Londra’ya hangi rüzgâr attı?

Türkiye’de şarkılar yazıyor, konserler veriyor, albümler yapıyordum. Caz konserleri derken, dünya müziğine evrildi durum. Her şey çok güzel giderken, sistem değişmeye başladı. Suya yazı yazmak gibi oldu emekler… Ve hayatta olabilecek en kötü şeye dönüştü; kendi değerimi sorgulamaya başladım. Düşündüm. Burada hata bende değil, şu andaki koşullarda dedim ve koşullarımı değiştirmeye karar verdim. Global bir insanım; Global Talent vizesine başvurdum, kabul edildim, Londra’ya geldim. Burada konserlere, özel derslere başladım. Musicians Union’ın Eğitim ve Canlı Performans Komiteler’ine seçildim. Sanatı ve felsefeyi araç olarak kullanarak, kişisel gelişim danışmanlıkları vermeye başladım.

Peki, ne umdun ne buldun?

Burada konser veriyorken, Covid salgınıyla birlikte hayat durdu. Uluslararası uçuşlar açılınca Türkiye’ye gidip, konserlere online olarak devam ettim, belediyelerle iş birlikleri yaptım. İngiltere’de ortam toparlandığında da geri geldim. Maceralı bir başlangıç oldu yani.

Aradaki farklara gelince; burada bir sistem var. Mesela gov.uk web sayfasının büyük hayranıyım. E tabii insan, sistemin sistemsizlik olduğu bir yerden buraya gelince biraz bocalıyor. Burada her alanda rahatça başvurabileceğin kurumlar, yetkililer var; muhatabın var. En önemlisi, cevap alıyorsun. Ben, kavramsal olarak, devlet nedir, vergi nedir, vatandaş nedir, vergi ne zaman verilir, nereye gider, ne zaman geri alınır, bütün bunları burada öğrendim. Üstelik İngiltere vatandaşı bile değilim. Üreten insanın, planlarını projelerini hayata geçirebiliyor olması çok büyük bir özgürlük ve yaşam sevinci. Bana bu koşulları sağlayan her ortamda üretmeye devam edeceğim.

Londra’da cazla ilgili neler yapıyorsun?

Sistem, o anlamda da işliyor. Burada bir festivale çok önceden başvuruyorsun. Burası büyük bir pazar ve çok büyük bir müzik endüstrisinden söz ediyoruz. Farklı dalların birbirine girmediği, spesifik alanlarda ve net koşullarda çalışılan ciddi bir ortam var. Bu yıl, Londra Caz Festivali’nde bir konserim olacak. Dünyada, ülkemi temsil etmeyi hep çok önemsedim. Hindistan, Güney Kore ve daha birçok ülkede verdiğim konserler ve albümlerim, ödüllerim sayesinde Global Talent Visa ile burada yaşıyorum. İngiltere’deki son konserim, Wimbledon Tenis Turnuvası’nda oldu.

Türkiyeli toplumun mekânlarında konserler veriyor musun?

Evet ama caz fikri bizim insanımızı bazen ürkütebiliyor. Oysa cazın içine birçok şey katabilir, her şeyi caza çevirebilirsin. Ben türküleri de caza çeviren bir insanım. Yazdığım şarkıların çoğu Türkçe. Rahat dinlenebilen bir müzik yaptığımı bildiğim için “korkacak bir şey yok, sakin olun, kendinize bir şans verin” diyorum. Dolayısıyla bu cesareti gösteren mekânlarla çalışıyoruz. Benim konserlerim çok eğlencelidir. Kulüpler, restoranlar, özel organizasyonlar, ev partileri, ödül törenleri, hepsinde sahne alıyorum.

Bizim toplumun mekânlarında şöyle bir sorun yaşıyoruz. Maalesef süreklilik arz edemiyoruz. Burada bizim toplumun en güçlü olduğu yer restorancılık sektörü. Çin restoranının bile işletmecisi Türk çıkıyor. Demek ki biz bu alanda çok iyiyiz. Bu çok güzel bir şey. Bunun içine müzik koymak da çok tatlı bir fikir. Fakat bunun için bir müzik direktörüyle anlaşmalısın. Nasıl mutfaktaki malzemenin ne olacağına şef karar veriyorsa, müziğin nasıl olacağına da işi bilenin karar vermesi gerekir. Yani caz gecesi yapıp, ardından dansöz çıkartıp, bir gün viyolonsel getirtip sonra da fasıl yaparsan, belirli bir konsept olmadığı için müşterinin de sadakatini bekleyemezsin. Bir mekânda, canlı olmasa bile günün hangi saatinde hangi tür müziğin çalacağı, çok dikkatli hesaplanmalıdır. Bu yüzden her hafta şu mekândayım diyemiyorum.

Yeni gelen göçmenlere dair bir şey yapıyor musun caz dışında?

Kişisel gelişime çok önemi veriyorum, eğitim içerikleri üretiyorum. Yaratıcı düşünme atölyeleri yapıyorum. Covid’ten sonra insan psikolojisi çok etkilendi her yerde. Göç de kolay bir süreç değil. Danışanlarımla, bunu toparlamaya çalışıyoruz. Hayata yeniden başlamak isteyen ve bu konuda ne yapacağını bilemeyenler için danışmanlık veriyorum. NHS’in resmi sayfasında da yer alan, hamileler için, anne ve bebek sağlığına olumlu etki edecek ses, nefes ve beden çalışmalarım var. Bunun yanı sıra Mindful-singing eğitimleri veriyorum.

Bundan sonrası için neler yapmayı planlıyorsun?

Konserlere, yeni şarkılar yazmaya ve zaman zaman açtığım, yaratıcı düşünme ve kişisel gelişim atölyelerime devam etmeyi düşünüyorum. Bu çalışmaları kitaba dönüştürmeyi planlıyorum.

Açıkçası, dünya, bizim gezegen… Bugün Londra’dayım yarın başka bir yerde olabilirim. Kendimi faydalı hissettiğim ve beni besleyen her yerde yaşar; çalışır, üretir, beslenirim.

www.dolunayobruk.com

 https://www.instagram.com/dolunayobruk/


👉Söyleşiyi Spotify'dan dinlemek için tıklayın







*Bu yazı ilk defa 29 Ağustos 2022'de Olay Gazetesi'nde yayınlanmıştır. 

https://olaygazete.co.uk/kultur-sanat/dolunay-obruk-hayata-yeniden-baslamak-benim-uzmanlik-alanim.html

© Tüm hakları saklıdır
Tasarım by Orbay Soydan