latest

Londra Günlükleri: Gövdemiz Londra’da, kafamız Türkiye’de

16 Ekim 2020

/ by Bisikletli Gazete

Birinci kuşak göçmenler ne tam olarak İngiltere’ye uyum sağlayabilmiş ne de Türkiye’yi kafasından atabilmiş. Anket sorularını büyük bir titizlikle cevaplandıran Kayserili bir göçmen, “önümüzdeki on yıl içinde Türkiye’ye yerleşmeyi düşünüyor musunuz?” sorusuna geldiğinde derin bir iç çekiyor: “Türkiye’ye geri dönmeyi 23 yıldır her gün düşünüyorum."  


Fotoğraf Trafalgar Meydanı’ndaki Gezi protestolarından... 

Tuncay Bilecen 


Londra’ya ilk defa Türkiyeli göçmenlerin İngiltere ve Türkiye’deki siyasal yaşamına ilgilerini ve katılım düzeylerini araştırmak amacıyla gelmiştim. Bu süre içerisinde Türkiyelilerin yoğun olarak yaşadıkları başta Kuzey Londra olmak üzere Londra’nın pek çok bölgesini dolaştım. Tesadüfen aynı dönemde hem Türkiye hem de İngiltere genel seçim arifesindeydi. Kiminle konuştuysam –istisnasız olarak- “seçimler hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusuna Türkiye’deki seçimler hakkında konuşarak cevap verdiler. Anlaşılan İngiltere siyaseti otomatik pilota bırakılmıştı. Daha sonraki günlerde ise Londra’da yaşayan toplumun memleket meseleleriyle Türkiye’de yaşayanlardan daha fazla ilgilendiğini fark ettim. “Ne olacak bu memleketin hali?” burada yaşayan herkesin temel gündem maddesi.


Doldurması için anket verdiğim Aksaraylı bir genç, sıra “kendinizi siyasal yelpazenin neresinde tanımlıyorsunuz?” sorusuna geldiğinde, “burada hangi şıkkı işaretleyeyim?” diye sordu. “Hangi düşünceye kendini daha yakın hissediyorsan, onu işaretleyin” cevabım üzerine, “hayır, hangisi bizim memleketin menfaatine ise onu işaretleyeyim diye sordum” dedi. 


ÇALIŞMAKTAN SİYASETE VAKİT Mİ KALIYOR?


Siyasî katılım düzeyinin çeşitli boyutları vardır; gazete - televizyon takip etme, siyasî kampanyalara para yardımı yapma, gösterilere katılma vs. Buna ilişkin bir soru sorduğum göçmen “çalışmaktan katılmaya fırsat mı kalıyor?” dedi. Ardından bugünkü durumu özetledi: “Avrupa eski Avrupa değil. Geçim sıkıntısı çok. Aile bağları iyice zayıfladı.” 

“Sizin toplum ne iş yapar?”

“Kebapta çalışır. Cafe shop işletir. Şoförlük yapar.”

“Kadınlar çalışır mı?”

“Çalışmaz. Önce tekstilde çalıştılar. Daha doğrusu evde tekstil için dikiş yaptılar. Ama şimdi o iş de kalmadı. Her işimizi çocuklar görüyor. Çünkü onlar dil biliyor. Çocuklarımız bir araya gelince hemen İngilizce konuşuyorlar.”

İngilizlerle ilişkilerini soruyorum. “Merhaba, merhaba” diyor. O da kapının önünde karşılaşırsak. Komşuluk yok onlarda.”


KAÇ LİRA?


Türkiyelilere ait işyerlerinin yoğun olması Londra’da Türkçenin konuşulduğu alanları çoğaltıyor. Berberin, kasabın, bakkalın, restoran sahibinin, garsonun Türkçe konuştuğu bir ortamda göçmenler İngilizceye hemen hemen hiç gereksinim duymadan gündelik hayatlarını sürdürüyorlar. Bu durum, kendi toplumu dışındakilerle pek fazla ilişkisi olmayan dolayısıyla İngilizce konuşmayı öğrenememiş bazı birinci kuşak mensuplarının hayatını daha da kolaylaştırıyor gibi görünse de uzun yıllardır yaşanılan ülkenin dilinin öğrenilememesinin en önemli nedenini oluşturuyor. Öyle ki, göçmenlerin alışveriş sırasında ürünlerin fiyatlarını sorarken “bu kaç pound?” demek yerine ağız alışkanlığı ile “bu kaç lira?” diyorlar.


“PEKİ, DERSİM’E GİTTİN Mİ?”


Londra’da yaşayan Türkiyeliler hemşeri derneklerine büyük ilgi gösteriyorlar. Hemşeri dernekleri göçmenlerin birbiriyle buluştukları, sosyalleştikleri mekânlar konumunda. Bu derneklerin bir kısmı bildiğimiz kahvehane gibi hizmet verirken, bir kısmı ise sivil toplum örgütü mantığıyla çalışıyor. 


Pazar günleri genellikle derneklerde kahvaltı toplantıları yapılıyor. Bu toplantılara dernek üyeleri büyük oranda katılım gösteriyorlar. Kuzey Londra’da en fazla Maraşlı göçmen olduğu için Maraş’ın ilçeleri, hemşeri derneklerinin sayıca en çok olanını oluşturuyor. 


Hemşeri dernekleri aynı zamanda göçmenlerin geldikleri şehre ilişkin değerlerini hatırladıkları ve yaşattıkları, birlik ve beraberlik duygusunu perçinledikleri mekânlar. Kendi toplulukların dışına çıkamayan göçmenlerin dünya algısında bu mekânlarda inşa edilen “kimlik” son derece etkili olabiliyor. Bu mekânlar sayesinde göçmenler kendilerini adeta kendi memleketlerinde hissediyorlar. Politik orijinli derneklerin yerini son yıllarda pıtrak gibi çoğalan hemşeri dernekleri almış gibi görünüyor. (Bu konu başlı başına bir yazı konusu olacak kadar derin.) 


Dersimliler Derneği’ne yaptığım ziyaret sırasında yaşlı bir adam Londra’ya göçmenlerin siyasal katılım düzeylerini araştırmak için geldiğimi öğrendiğinde, “Dersim’e daha önce gittin mi?” diye sordu. “Hayır” cevabını vermem üzerine ise, “Londra’da yaşayan göçmenlerle ilgili bir çalışma yapmadan önce muhakkak Dersim’e gitmeliydin” dedi. 


DÖNMEK Mİ ZOR, KALMAK MI?


Birinci kuşak göçmenler ne tam olarak İngiltere’ye uyum sağlayabilmiş ne de Türkiye’yi kafasından atabilmiş. Anket sorularını büyük bir titizlikle cevaplandıran Kayserili bir göçmen, “önümüzdeki on yıl içinde Türkiye’ye yerleşmeyi düşünüyor musunuz?” sorusuna geldiğinde derin bir iç çekiyor: “Türkiye’ye geri dönmeyi 23 yıldır her gün düşünüyorum. Yıllardır gövdemiz Londra’da, kafamız Türkiye’de yaşıyoruz.” 


İçeriye girdiğinizde bir Anadolu kasabasındaki lokantaya gitmişsiniz izlenimi veren bir dekorasyon… Duvara asılmış kilimler, masalarda cam blokların altına serilmiş otantik desenli masa örtüleri, dekorasyon için konulmuş eski testiler, gaz lambaları, duvarları süsleyen Anadolu’nun köy hayatını simgeleyen fotoğraflar… Ev yemekleri yapan kadın girişimci de benzer şeyleri söylüyor: “Burada kendimizi adeta Türkiye’de gibi hissediyoruz. Yirmi yılı aşkın bir süre oldu buraya geleli. Televizyonda açık olan kanaldan, buranın dekorasyonuna,  kıyafetimizden, halimiz tavrımıza kadar hâlâ Türkiye’de yaşıyor gibiyiz.”


“BARIŞ ve DEMOKRASİ GELİRSE DÖNERİZ”


Londra’ya Maraş’tan gelen başka bir göçmen aynı soruya “düşünüyorum ama bu şartlarda dönmemiz imkânsız” şeklinde yanıt veriyor. “Türkiye’nin son dönemlerdeki iç politikası bizi kaygılandırıyor. Ama barış ve demokrasi gerçek manasıyla geldiği vakit, burada bir dakika bile durmam.” 


Bunun tersine ilişkin örnekleri de bulmak mümkün. Göçmenlerin politik tutumları, Türkiye’ye ilişkin bakışlarını da etkilemişe benziyor. Örneğin, Londra’daki bir camide kasaplık yapan bir göçmen, Türkiye’deki hükümetin başarılı atılımları sayesinde sokakta başları dik yürüyebildiklerini, yaşam kalitesi bakımından Türkiye ile İngiltere arasında artık pek bir fark kalmadığını belirtiyor fakat söz geri dönmeden açılınca, “çoluğumuz çocuğumuz, torunumuz torbamız burada. Geri dönmeyi çok istesek de bu şartlarda ancak cenazemiz döner Türkiye’ye” diyordu.  


Londra’da yaşayan birinci kuşak Türkiyeli göçmenler, Türkiye’deki gelişmeleri İngiltere’den daha fazla takip ediyor.  Türkiye ile yatıp Türkiye ile kalkıyorlar. Geri dönmeye büyük bir bölümü sıcak baksa da ekonomik ve politik nedenler onları Londra’ya bağlamış gibi görünüyor.




Hiç yorum yok

Yorum Gönder

© Tüm hakları saklıdır
Tasarım by Orbay Soydan