sığınmacılar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sığınmacılar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Birleşik Krallık’ta 224 bin sığınmacı başvurusunun sonuçlanmasını bekliyor

Hiç yorum yok

05 Ocak 2025

 

Sığınmacıları, göçmenlerden ayıran husus, kendi ülkelerinde maruz kaldıkları zulümden kaçarak koruma arayan bireyler olmalarıdır. İngiltere, özellikle son yıllarda artan göç dalgaları ile birlikte sığınma başvurularının yoğunlaştığı bir ülke haline geldi. 



27 AB ülkesine 2023 yılı itibariyle sığınma başvurusu yapanların vatandaşlık dağılımına baktığımızda; Suriye vatandaşları 186.580 başvuru ile birinci sırada, Afganistan 109.605 başvuruyla ikinci sırada, Türkiye ise 94.525 başvuru ile üçüncü sırada yer alıyor. Güney Amerika ülkesi Venezüella vatandaşları ise dördücü sırada geliyor. 



2023 yılında 67.337 sığınma başvurusuyla İngiltere’de bir yılda yapılan en yüksek başvuru sayılarından birine ulaşılmıştır. (2022’de 81.130 başvuru bulunuyor) Pandemi süreci, hava yoluyla gelen sığınmacıların sayısını azaltmış olsa da küçük botlarla İngiltere’ye ulaşan kişilerin sayısında önemli bir artış gözlenmiştir. 2018 ile 2023 arasında 148.000 kişi, Manş Denizi üzerinden küçük botlarla ülkeye giriş yapmış ve bunların % 93’ü sığınma başvurusunda bulunmuştur.



2022 verilerine göre, İngiltere’de her 10.000 kişi için 13 sığınma başvurusu düşerken, Avrupa Birliği (AB) ortalaması 25 başvuruya ulaşmıştır. Bu durum, İngiltere’nin göç politikalarının AB ülkelerine kıyasla daha sınırlayıcı olduğunu düşündürse de Ukrayna’dan gelen mültecilere yönelik programlar bu tabloyu değiştirmiştir. 2022 yılında yalnızca Ukrayna’dan 213.000 kişi İngiltere’ye sığınmış ve bu akış, yakın tarihte başka bir ülkeden İngiltere’ye gerçekleşen en büyük zorunlu göçü oluşturmuştur.

Göç ve sığınma yönetimi, yalnızca başvuruların kabulü veya reddi ile sınırlı değildir; aynı zamanda büyük bir insani ve ekonomik sorumluluğu da beraberinde getirir. 2024 itibarıyla İngiltere’de 224.700 sığınma başvurusu hâlâ karara bağlanmayı bekliyor. Bu dosyaların %38’i henüz ilk değerlendirme aşamasında, geri kalanı ise ret kararlarının ardından çeşitli hukuki süreçlerden geçiyor. Artan dosya yükü ve uzayan süreçler, sığınmacıların hayatlarını belirsizlik içinde sürdürmelerine neden oluyor.

Kaynak: https://commonslibrary.parliament.uk/research-briefings/sn01403/

 

Mülteci karşıtlığı tırmanıyor

Hiç yorum yok

19 Temmuz 2022

Sosyal medyada pıtırak gibi çoğalan sığınmacı / mülteci karşıtı paylaşımları görüyor musunuz? Başkası adına utanmanın ötesinde etrafında tanıdığı, bildiği kişilerin olan biteni bu şekilde algılıyor olmasının hayal kırıklığını yaşıyor insan bu paylaşımları gördükçe.



 Tuncay Bilecen

Göçmen karşıtlığı yeni bir mevzu değil… Özellikle iki kutuplu dünyanın sona ermesinden sonra Batı’daki aşırı sağ hareketlerin elinde çok kullanışlı bir araç haline geldi göçmen karşıtlığı… Ne de olsa bu kolaycılıkla bütün fenalıkların faturasını göçmenlere kesmek mümkündü. Ekonomi kötüye mi gidiyor? Hep göçmenler yüzünden, devlet onlara sosyal yardım yapmaktan makbul vatandaşlarıyla ilgilenemiyor! İşsizlik had safhada mı? Hep göçmenler yüzünden, oradan buradan gelip işimize, aşımıza göz diktiler de ondan! Bu örnekleri çoğaltıp millî birlik ve beraberliğin bir türlü sağlanamamasının müsebbibi olarak da göçmenleri göstermeye kadar vardırmak mümkün.  

CAMBAZA BAK CAMBAZA

Aslına bakılırsa bu zihniyetin varlığı siyasi erki elinde bulunduranın elini de epey rahatlatıyor. Bir günah keçisinin bulunması sayesinde kendi beceriksizliklerinin, basiretsizliklerinin ve yanlış politikalarının üstünü kolayca örtebiliyor, bir başka deyişle “cambaza bak cambaza” misali gündemin bu şekilde değişmesini büyük bir keyifle izliyorlar.

Dikkat edilirse her fenalığın faturasını göçmenlere kesenlerin muhayyilesinde neden sonuç ilişkisi de farklı işliyor. Örneğin asker veya polis cenazesi görüntülerinin yanına plajda oturan birkaç Suriyeli genci koyup paylaştığında yüreğinin yağları eriyor ve asıl mesulü bulmanın rahatlığıyla gevşiyor. Oysa toplumsal gerçeklik açısından baktığımızda iki olgu arasında hiçbir bağ, hiçbir ilişki yok. Askerler hayatını Suriyeli birkaç genç plajda vakit geçiriyor diye kaybetmiyor, ama böylece sorumluluk mertebesindeki siyasi karar vericiler yine bu zihniyet sayesinde rahat bir nefes alıyor.

GÜNDELİK HAYATTA FAŞİZMİN GÖRÜNÜMLERİ

Frankfurt Okulu’nun temsilcileri yıllarca Nazi Almanya’sı döneminde gündelik hayatta faşizmin görünümleri üzerine kafa patlattılar. Sordukları soru gayet basitti, “nasıl oldu da bu insanlar yıllarca iç içe yaşadıkları komşuları gaz odalarına götürülürken hiç seslerini çıkar(a)madılar?” “Bu duyarsızlık, sessizlik ya da sessiz kalarak onaylama durumu hangi insanlık durumuna tekabül ediyor?” Bugün de sığınmacılar konusunda vıcık vıcık ırkçı, ayrımcı, elitist yaklaşımlarla insanlık durumumuzu sorguluyoruz.

MUHALEFETİN OLMAYAN SIĞINMACI POLİTİKASI

Bu süre boyunca yasal statüleri bir türlü netliğe kavuşamayan, entegrasyonları için herhangi bir adım atılmayan, ucuz işgücü olarak kayıt dışı çalıştırılan ve Avrupa’ya karşı bir silah olarak kullanılan sığınmacılar için kapsamlı bir ekonomik, sosyal ve kültürel entegrasyon politikası geliştirmek yerine muhalefet partisi sözcüleri iktidara geldiklerinde Suriyelileri evlerine göndermekten söz ediyor. Oysa toplumlar arasında düşmanlık tohumları ekmekten başka bir halta yaramayan bu vaadin ne Türkiye ne Suriye ne de göçün kendi dinamikleriyle örtüşen bir tarafı var.

2021 LGS Birincisi Suriyeli DLYAR SAFO

LGS BİRİNCİSİ SURİYELİ ÖĞRENCİ DLYAR SAFO

Geçtiğimiz günlerde şöyle bir haber düştü gazetelere: “Siirt’in Kurtalan ilçesinde yaşayan Suriyeli orta okul öğrencisi Dlyar Safo, LGS 2021'de tüm soruları doğru yanıtlayarak Türkiye birincisi olmayı başardı. Sınava hazırlanırken öğretmenlerinden çok destek gördüğünü dile getiren Safo, mühendis olmak istediğini belirterek, ‘Araç tasarlamak istiyorum’ dedi.” Eminim (ya da öyle inanmak istiyorum) söz konusu ırkçı, ayrımcı içerikleri paylaşan hiçbir tanıdığım Dlyar’ın gözlerinin içine bakıp “Seni artık burada istemiyoruz!” diyemez. Diyememeli… Dlyar’ın artık gidecek, dönecek bir yeri, yurdu yok… Daha doğrusu onun yurdu artık Türkiye… Belki bunu kabul ettikten sonra aileleri Almanya’ya “misafir işçi” olarak göç eden ve Covid-19 aşısını bularak dünyada çığır açan iki bilim insanı Özlem Türeci ve Uğur Şahin ile övünme hakkını kendimizde bulabiliriz.


Sınırsız, sürgünsüz bir dünya ümidiyle… 



© Tüm hakları saklıdır
Tasarım by Orbay Soydan