sağlık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sağlık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İngiltere yeni bir tahtakurusu istilasıyla karşı karşıya

Hiç yorum yok

22 Ekim 2023

İngiltere’de son aylarda birçok evden tahtakurusu şikâyeti geliyor. Uzmanlar tahtakurularının artışını yaşam maliyeti kriziyle açıklıyor.

 

                                                               


                           

 

Haşere kontrol şirketi Rentokil'in verilerine göre İngiltere genelinde tahtakurusu vakaları yıllık bazda yüzde 65'lik bir artış gösterdi. Uzmanlar bu artışı yaşam maliyeti kriziyle açıklıyor ve eBay gibi online sitelerinden ikinci el mobilya satın alanların sayısının artmasın bağlıyor.

London School of Tropical Medicine’dan Profesör James Logan, The Telegraph'a verdiği demeçte yükselişin pandemi öncesi seviyelere geri dönen seyahat ve turizmle de bağlantılı olabileceğini söyledi. Logan’a göre, insanlar daha fazla seyahat ettikçe tahtakurularının hareketliliğinin artması da çok muhtemel.

Profesör Logan, konuya ilişkin verdiği demeçte, bu istilalarla uğraşmanın oteller ve diğer konaklama tesisleri için oldukça pahalıya mal olabileceğini söyledi.

Tahtakuruları genellikle gün boyunca yatak çerçevelerinde, şiltelerde, kıyafetlerde veya gevşek duvar kâğıtlarının altında saklanıyor ve geceleri yerlerinden çıkarak insanları ısırıyorlar.

Şiddetli bir istila durumunda ise tahtakuruları sıcak saklanma yerlerini tercih ettikleri için televizyon veya priz gibi yatağa yakın tutulan elektronik cihazlara da girebiliyorlar.

İngiltere'deki en yaygın yatak böcek türü olan “cimex lectularius”, ev hayvanları ve kemirgenler üzerinde hayatta kalabiliyor. Böcekler ve kuşlar tarafından da yayılan bu paraziter bir gecede 100 metreden fazla seyahat etseler de genellikle insanların uyuduğu yerin sekiz metre yakınında yaşıyorlar.

Tahtakurusu ısırıkları ciltte kırmızı, şişmiş ve kaşıntılı lekeler olarak görünür ve bazen ciddi bir alerjik reaksiyona neden olabilir. Yatak böcek ısırıkları genellikle bir hafta içinde kendi başlarına azalır, ancak etkilenen bölgelere (genellikle yüz, boyun veya kollar gibi maruz kalan cilt) serin bir şey koymak kaşıntı ve şişmeye yardımcı olabilir.

Tahtakuruları insanların bagajlarında veya çantalarında saklanabilir, çünkü çoğu bu böcekleri taşıdıklarının farkında bile değildir. Bir tahtakurusu girdiği yatağa birkaç hafta içinde binlerce yumurta bırakabilir.

Bir evde tahtakurusunun olup olmadığı ise çarşaflardaki veya yataklardaki kan lekelerinden, vücuttaki ısırık izlerinden veya yataklarda görülen ezilmiş böcek kalıntılarından anlaşılabilir. Evlerinde tahtakurusu olduğunu düşünenlerin bölgelerindeki NHS yetkililerine veya bir haşere temizleme şirketine başvurmaları tavsiye ediliyor. Evlerin düzenli olarak temizlenmesi ve ilaçlanması ise istila riskini en aza indirmeye yardımcı olabilir.

Enfield’ta NHS’ten hizmet alan Türkçe konuşan topluluk üyeleri için hasta katılım grubu kuruldu

Hiç yorum yok

06 Temmuz 2023

Türkçe konuşan nüfusun yoğun olduğu Kuzey Londra’nın Enfield bölgesinde, NHS’ten hizmet alan GP’ye kayıtlı hastalar için Türkçe hizmet veren Hasta Katılım Grubu kuruldu.

 


İngiltere'de Ulusal Sağlık Servisi (NHS) tarafından hastaların sağlık sistemine erişimini kolaylaştırmak amacıyla Hasta Katılım Grupları (PPG- Patent Participation Group) uzun süredir hizmet vermekteydi. Türkçe konuşan toplumun yoğun olarak yaşadığı Enfield bölgesinde Hasta Katılım Grubu, Türkçe olarak da hizmet vermeye başladı.

Türkçe konuşan toplumun sağlık hizmetleri konusunda daha fazla söz hakkı sahibi olmasını kolaylaştıracak olan Turkish PPG’nin kurulmasını sağlayan bir NHS yetkilisi bu konudaki sorularımızı cevapladı.

PPG yani Hasta Katılım Grubu nedir?

İngiltere'de bütün doktor muayenehanelerinde (GP) hastaların görüş ve düşüncelerinin paylaşıldığı bir Hasta Katılım Grubu (PPG) bulunmaktadır.

PPG, aldığınız tüm sağlık hizmetleri ve muayeneyle ilgili konuları görüşmek üzere düzenli olarak bir araya gelen bir grup hastadan oluşmaktadır. Grup, sunulan hizmetler hakkında geri bildirim sağlamak ve geliştirebilecek yollar önermek için doktorlar ve personellerle yakın işbirliği içinde çalışmaktadır.

Hasta Katılım Gruplarına kimler katılabilir?

PPG, muayenehanelere kayıtlı olan tüm hastalara açıktır. Her yaştan ve her kesimden hastanın katılımını ve görüş ve deneyimlerini paylaşmasını memnuniyetle karşılamaktadırlar. Katılmak için herhangi bir özel beceri veya niteliğe ihtiyacınız yok, sadece katılmaya ve katkıda bulunmaya istekli olmanız yeterli.

Hasta Katılım Gruplarının çalışmaları nelerdir?

Grup, genellikle ayda bir kez olmak üzere düzenli olarak toplanır ve toplantılara grubun bir üyesi başkanlık eder. Toplantılar tüm PPG üyelerine açıktır ve ilgilendikleri konuları tartışmak, mahalle doktorları ve klinikler hakkında geri bildirim sağlamak, eleştiri ve önerilerde bulunmak için bir fırsattır.

Okurlarımız Türkçe Konuşan Hasta Katılım Grubuna nasıl katılabilirler?

Bize email üzerinden enfieldturkishppg@gmail.com

ya da 07930423722 numarasından sms yada WhatsApp üzerinden mesaj ile yada arayarak bilgi alabilirsiniz. 

 

Türkiye’nin önde gelen sağlık kuruluşları; sağlık turizmi için Londra’daydı

Hiç yorum yok

30 Mart 2023

Türkiye’nin önde gelen 30’a yakın hastanesi ve sağlık kuruluşu 23 Mart Londra’da düzenlenen “Trust London Birleşik Krallık ve Türkiye Medikal Turizm Buluşması’nda ziyaretçilerle bir araya geldi.



Türkiye’nin önde gelen sağlık kuruluşları 23 Martt'ta İngiltere’nin başkenti Londra’da ziyaretçilerle bir araya geldi.

Double Tree By Hilton Kensington’da yapılan ve Türkiye’nin önde gelen 30’a yakın hastanesi ve sağlık kuruluşunun katıldığı “Trust London Medical Tourism Meetup” oldukça yoğun geçti.

İngiltere pazarında yer almak isteyenler için büyük fırsat

Future X Events ve Gusip organizasyonuyla Londra’nın merkezinde yapılan etkinliğin Birleşik Krallık pazarında yer almak isteyen sağlık kuruluşları ve sağlık turizmi bileşenleri için büyük fırsatlar yaratması bekleniyor. 

Türkiye’nin marka olmuş diş klinikleri, tüp bebek merkezleri, saç ekim merkezleri, estetik merkezleri ve sağlık turizmi acenteleri ile Birleşik Krallık'ın önde gelen sağlık turizm acenteleri, sigorta şirketleri ve Türkiye’de tedavi olmayı amaçlayan İngilizler Londra’da buluştu.

T.C. Ticaret Bakanlığı’nın yurtdışı sağlık turizmi teşviklerinden yararlanan kuruluşlar, B2B görüşmeleri de yaptı. Kensington’da yapılan etkinlikte; ziyaretçiler katılımcı sağlık kuruluşlarının standlarında yer alan doktorlardan ve medikal sağlık turizmi uzmanları sayesinde Türkiye’deki tedavi süreçleri, hasta transferleri ve konaklamalar hakkında detaylı bilgi sahibi oldu.



“Devlet bu konuya ciddi derecede önem veriyor”

T.C.Ticaret Bakanlığı Uluslararası Hizmet Ticareti Genel Müdür Yardımcısı Alperen Kaçar’ın da konuk konuşmacı olduğu “Sürdürülebilir Medikal Turizmi ” panelinde sektörün durumu ele alındı.

Kaçar, devletin konuya verdiği önemi ve teşvikler hakkında bilgi verdi. Kaçar “Tüm sağlık kuruluşlarının ve medikal turizm acentelerinin yurt dışından gelen hastaları tedavi etmeye başlamadan önce gerekli sertifikaları almasını sağlıyoruz. Bu kuruluşlar bu sertifikaya sahip olduktan sonra, pazarlama faaliyetleri için devlet tarafından destekleniyorlar.”dedi.

Devletin akredite ettiği, denetlediği kurumları yer aldığı Heal in Türkiye projesinden de bahseden Ticaret Bakanlığı Uluslararası Hizmet Ticareti Genel Müdür Yardımcısı Alperen Kaçar “ Türkiye'de tedavi görmek isteyen hastalar, tek bir portal üzerinden ülkedeki sağlık kuruluşlarını, doktorları ve tedavi yöntemlerini görebilecek." diye devam etti.

Hanife Işık'ın moderatörlüğünü yaptığı panelde Hürriyet gazetesi Londra temsilcisi gazeteci Arda Sayıner, Askeroglu Health Group Kurucusu Şehnaz Askeroğlu, The Health Store Turkey kurucusu Nihal Terzi de birer konuşma yaptı.

Türkiye’nin Londra Büyükelçiliği Ticaret Başmüşaviri Selim Paslı ve Uluslararası Hizmet Ticareti Genel Müdür Yardımcısı Alperen Kaçar standları tek tek ziyaret ederek firmas sahiplerinden bilgi aldı.



Sadece hasta getirme odaklı anlayışla bu iş olmaz!

Hastanelerin sadece hasta getirme odaklı pazarlama yapmasını eleştiren Gazeteci Arda Sayıner de “Türk sağlık kuruluşlarının artık sadece hasta getirmeye odaklı dijital reklam yatırımı değil, ülkemizin ve sektörün marka algısını yukarı taşıyacak medya görünürlüğü yatırımı da yapması gerekiyor. İngiltere'den gazetecilerin Türkiye'deki klinikleri ziyaret etmesi ve halen varlığını güçlü bir şekilde sürdüren İngiliz gazete ve dergilerinde haberlerin çıkması için yerel halkla ilişkiler şirketleriyle çalışılmalı. Hastaneler ne yazıkki sadece hasta getirme odaklı pazarlama yapıyor. Algı ve prestij yöntemine harcanan para kayıpmış gibi görülüyor. Bu dönülmesi gereken bir hata.” dedi.

Son dönemde İngiliz medyasında Türkiye’ye yapılan sağlık turizmi ile ilgili çıkan olumsuz haberlere de değinen Sayıner “Medyada söz sahibi olmazsanız birileri kalkar haberleri sizin kontrolünüz dışında yapar. Nitekim İngiltere'de Türk sağlık turizmi karşıtı haberler yapılıyor. Bunun önüne geçebilmek için ülke basınında varlığınızı hissettirmeniz lazım” diye devam etti.

Türkiye'de ihtiyaç duyulan değişimin başlangıcını yapmamız gerekiyor

Sağlık hizmeti alımı konusunda Birleşik Krallık ve İrlanda hükümetlerinin ve İngiliz basınının son dönemde Türkiye'ye yönelik uyarılarını değerlendiren Nihal Terzi de "Ülke olarak sektörümüzün bir sorunu olduğunu kabul etmemiz ve bu sorunu birlikte çözmemiz ve Türkiye'de ihtiyaç duyulan değişimin başlangıcını yapmamız gerekiyor." diyerek; çalışanlara yapma, standartları geliştirme ve uzun vadeli başarıya odaklanma gibi çözüm önerilerinde bulundu.

Kübra Nefise Kalkan'ın moderatörlüğünü yaptığı Sağlık Turizminin Gelececeği isimli panelde ise MedikalCRM'in sahibi Selin Cankurt, Ortopediatri Çocuk Ortopedi Akademisi'nden Prof .Dr. Muharrem İnan , MEDULUX Health Agency kurucusu Dr. Şebnem Akman Balta ve Mesmerise GTM Director  Nicolas Westermann konuşmacı olarak yer aldı.

Birleşik Krallık’ta sağlık hizmetleri devlet tarafından Ulusal Sağlık Sistemi (NHS) aracılığıyla ücretsiz olarak sunuluyor. Ancak estetik, göz, diş, obezite, üreme sağlığı gibi bazı branşlarda ücret talep ediliyor ve ücretsiz olarak sunulan bazı hizmetlerde ise uzun bekleme süreleri nedeniyle hastalar yurt dışından sağlık hizmeti almaya yöneliyor.

2022’de  bir milyon yabancı sağlık hizmeti için Türkiye’yi tercih etti

Global sağlık hizmetlerinde en çok tercih edilen ilk 10 ülke arasına giren Türkiye, Ortadoğu ve Avrupa arasındaki konumu ile birlikte merkez bir coğrafyada yer alması, deneyimli sağlık personeli, yüksek kaliteli servisi ve uygun maliyetleri ile sağlık hizmeti almak isteyen İngilizlerin dikkatini çekiyor.

Türkiye sahip olduğu donanımlı sağlık altyapısı ve turizm ülkesi olarak anılması sayesinde medikal turizm alanında önemli bir çekim merkezi haline geldi. Birleşik Krallık ile Türkiye arasındaki sıcak ilişkiler her alanda olduğu gibi bu alanı da olumlu etkiliyor. İngilizlerin önemli bir kısmının yaz tatillerinde Türkiye’yi tercih etmesiyle ortaya çıkan aşinalık durumu sağlık turizmi için de fırsatlar yaratıyor.

Sağlık tesislerindeki hekimlik kadrolarında üst düzeyde uzmanlaşmış nitelikli insan kaynağının yanı sıra coğrafi yapısı, mevsimsel avantajları, kaliteli sağlık hizmet sunumu, dünya standartlarında teknolojik ve tıbbi donanım, Avrupa’ya kıyasla uygun fiyat avantajı, dünyada ilk sıralarda yer alan termal yeraltı kaynakları, dünyada hızla artan yaşlı nüfusa nazaran genç ve dinamik nüfusu ve tüm bunlara ek olarak geleneksel Türk konukseverliği nedeniyle Türkiye sağlık turizminde en çok tercih edilen ülkelerinden biri haline geldi.

Bakanlığın verilerine göre ,uluslararası hastaların en çok tercih ettiği klinik branşlar sırasıyla; Kadın hastalıkları, iç hastalıkları, göz hastalıkları, tıbbi biyokimya, genel cerrahi, diş hekimliği, ortopedi ve travmatoloji, enfeksiyon hastalıkları ve kulak-burun-boğaz, şeklindedir.

 

Londra Bisiklet Kulübü'nden Edmonton Çöp Yakma Tesisi'ne karşı yürüyüşe katılım daveti

Hiç yorum yok

12 Ocak 2022

Lodra Bisiklet Kulubü, Edmonton'da yapılması planlanan çöp yakma tesisine karşı, 16 Ocak Pazar günü, saat 12'de gerçekleştirilecek yürüyüşe katılım çağrısı yaptı. 





Extinction Rebellion grubunun Edmonton'da yapılması planlanan çöp tesisine karşı düzenlediği eyleme Londra Bisiklet Kulübü üyeleri de destek verdi.

Eylemde, Extinction Rebellion adına Londra Bisiklet Kulübü'nün direktörü Özgür Korkmaz'la konuşan Nejdet Ataş şunları söyledi:

"Bugünkü eylemin içeriği uzun zamandır Edmonton’da yapılması planlanan Avrupa’nın en büyük çöp arıtma merkezine yönelik. Bu nedenle Barnet, Camden, Hackney, Haringey, Waltham Cross’taki Extinction Rebellion bileşenleri olarak bir araya geldik. Bugün Edmonton’da bu çöp arıtma merkezine karşı eylem yapıyoruz. birincisi çok fazla hava kirliliği yaşanacak. Buna bağlı hastalıklar ortaya çıkacak. Yaşam kalitesi düşecek. Birçok problem yaşanacak."

Pazar günkü eyleme katılım çağrısı ise şu şekilde: 

"Zehir solumak istemiyoruz 16 Ocak Pazar günü yapılacak olan yürüyüşe katılalım. Kullanım ömrü geçen yıl dolan Edmonton çöp yakma fırını  Haringey, Hackney, Waltham Forest ve Camden belediyelerinin kararıyla sadece Britanya’nın değil Avrupa’nın en büyük çöp yakma fırını haline getirilmek isteniyor. Maliyeti 1.2 milyar sterlini bulacak olan çöp yakma tesisi her yıl 700 bin ton karbondioksit salarak soluduğumuz havayı zehirleyecek. Bölge halklarının tepkisine rağmen yeni çöp yakma tesisinin inşaatı için belediyeler 18 Ocak’ta sözleşmeye imza atacaklar. Bu nedenle Edmonton Çöp Yakma Tesisi’ni Durduralım Kampanya Grubu 16 Ocak Pazar günü, saat 12’de, Edmonton Green istasyonun önünde başlayacak olan bir yürüyüş düzenliyor. Kürt, Türk, Kıbrıslı emekçiler, kadınlar, gençler bu tesisin yapılmasına karşı olduğumuzu göstermek ve kaldırılmasını talep etmek için 16 Ocak Pazar günü, saat 12’de Edmonton Green istasyonunun yanında yer alan yeşil alanda buluşalım.

Şimdi bir araya gelme zamanı! Gelin hep birlikte geleceğimize sahip çıkalım!"  


Londra Bisiklet Kulübü de duyarlı olan herkesi eyleme katılmaya çağırdı:

Sevgili bisiklet dostları 

Bizler pedalımızı yalnızca sağlıklı bir yaşam için değil aynı zamanda temiz bir çevre için de çeviriyoruz…

Kuzey Londra’da yaşayan bizleri de yakından ilgilendiren Edmonton Çöp Yakma Fırını sadece Britanya’nın değil Avrupa’nın en büyük çöp yakma fırını haline gelecek. Her yıl ortalama 700 bin ton karbondioksit salınacak soluduğumuz havaya…

Edmonton Çöp Yakma Tesisi’ni Durduralım Kampanya Grubu 16 Ocak Pazar günü, saat 12’de Edmonton Green İstasyonu’nun önünde başlayacak olan bir yürüyüş düzenliyor. Hadi gelin bu yürüyüşe hep birlikte katılalım.




Test kitiyle COVID pozitif olduğunu saptayanların PCR testi yapmalarına gerek kalmıyor

Hiç yorum yok

05 Ocak 2022

İngiltere'de 11 Ocak'tan itibaren test kitiyle  Covid - 19 pozitif olduğu saptananların PCR testi yapmalarına gerek kalmayacak. Bu kişiler izolasyon sürecine devam edecekler. 




İngiltere'de hükümetin aldığı karara göre artık test kitiyle Covid olduğu saptananların bunu doğrulamak için bir de PCR testi yapmalarına gerek kalmayacak. Karar 11 Ocak'tan itibaren  uygulamaya geçiyor. 
Test kitiyle Covid olduğunu anlayan kişiler evlerindeki izolasyon sürecine devam edecekler. Pozitif sonucun ardından İzolasyon süresi en az yedi gün olup  altıncı ve yedinci günlerde test kitiyle negatif sonuç almak gerekiyor. 

Yeni kurallar 5 Ocak'tan itibaren Kuzey İrlanda'da, 6 Ocak'tan itibaren Galler ve İskoçya'da ve 11 Ocak'tan itibaren İngiltere'de geçerli olacak.

Ayrıca İngiltere 7  Ocak Cuma günü, saat 04.00'ten itibaren tam olarak aşılanmış (iki doz aşı) yolcular için varıştan önceki 48 saat içinde PCR veya sürüntü (test kiti) testi yaptırma zorunluluğunu yürürlükten kaldırdı. 


“Dükkanlar ayda bir virüslere karşı ilaçlanmalı"

Hiç yorum yok

10 Aralık 2020

 Covid – 19 salgını hijyenin hayatımızda ne kadar kritik bir öneme sahip olduğunu bize hatırlattığı gibi bu konuda yeni iş fırsatları da yarattı. Oğuz Murat, gerekli eğitimleri tamamladıktan sonra aldığı sertifikayla işyerlerini ve evleri virüs ve bakterilere karşı ilaçlıyor.

 

bisikletligazete@gmail.com

2000 yılından beri İngiltere’de yaşayan ve taksicilik yapan Oğuz Murat, Covid – 19 salgını nedeniyle taksi müşterisi azalınca dönemin ruhuna uygun bir işe atılarak, evleri ve işyerlerini virüs ve bakterilere karşı temizleme işine girmiş. Hikâyenin gerisini ondan dinleyelim.

 Bu işi yapmaya nasıl karar verdin?

Uzun zamandır taksicilik yapıyordum. Ancak salgın nedeniyle müşterilerimin azalması üzerine yeni bir arayış içine girdim. Özellikle Covid – 19 salgını sonrasında dezenfekte konusunda bir bilinç oluştu. Temizlik ve hijyen meselesi daha önemli hale geldi. Böyle bir iş yapmaya karar verdim. Tabii “ben yapacağım” demekle bu iş olmuyor. Öncelikle sigorta yaptırmanız gerekiyor, sigortanızın olması için de sertifikanızın olması gerekiyor. Eskiden bu sertifika okullardan alınabiliyordu. Ama mevcut durumdan dolayı 26 saatlik bir online kurs yapıp sınavı geçtikten sonra bu sertifikayı aldım. Ardından da bu hizmeti vermek için gerekli aletleri tedarik ettim.

 Temizlik için ne tür ilaçlar kullanıyorsunuz?

Kullandığımız ilaçlar Avrupa Birliği ve İngiltere standartlarına uymak zorunda. Zaten eğer bu standartlara uymazsanız sigorta yapamıyorsunuz. Bu ilaç piyasada BS EN 1276 olarak biliniyor. Dolayısıyla Türkiye’den gelen ilaçların bu bakımdan bir geçerliliği yok. BS EN 1276’ya tabi olmadıkları için sağlık ve hijyenle ilgili standartlara uymuyorlar. O yüzden tavsiye de etmiyoruz.



 Peki, bu ilacın farkı ne?

Bu kimyasal karışım; Corona virüsü başta olmak üzere Sars gibi Çin kaynaklı bütün virüslerin yanı sıra Noro virüs, HIV, Hepatit B ve C gibi virüslere karşı da etkili.

 İlaç kullanıldıktan sonra ne kadar süre bekleniyor?

Bu ilacı kullandıktan sonra üç saat o mekâna kimsenin girmemesi gerekiyor. Bu süre zarfında bu ilaç her yere dağılıyor. Dağıldıktan sonra bütün virüsleri yok ediyor. Bu arada bu kimyasal karışımın Avrupa Birliği ve İngiltere tarafından onaylanmasının nedeni ise insan sağlığına herhangi olumsuz bir etkisinin bulunmaması. Yani üç saat beklemenin ardından insanlar güvenle o ortama girebilirler. Sigorta şirketleri de insan sağlığına karşı olumsuz bir etkisi olmadığı için bu ürünü kabul ediyorlar.

Biliyorsunuz İngiltere’de sigortanızın neleri karşıladığı çok önemli.

 Bir işyeri neden bu tür bir dezenfekte işlemi yapmalı?

Bir işyeri sahibi öncelikle kendi sağlığı için bunu yapmak zorunda. Çünkü zamanını o işyerinde geçiriyorsa hijyenle ilgili bir olumsuzluk yaşadığında bu olumsuzluktan ilk önce kendisi etkilenecektir. Ardından çalışanlarının ve müşterilerinin sağlığı için dezenfekte konusuna önem verilmeli. Bir başka deyişle, işyeri sahibi ve çalışanı kendi sağlığını düşünürse müşterileri de sağlıklı olacaktır.

 


 İşyerlerinin bu şekilde hangi sıklıkla temizlenmesi gerekiyor?

Bu ilaçların etkisi 27-28 gün sürüyor. Dolayısıyla her iş yerinin bu tür bir dezenfekte işlemini ayda bir yaptırmasını tavsiye ediyoruz. Bu yüzden ikinci uygulamadan sonra işyerlerinden ilk aldığımızın yarı fiyatı bir ücret talep ediyoruz. Birlikte çalıştığımız işyerlerine bununla ilgili imzalı bir sertifika veriyoruz. Bu sertifikalar bir ay geçerli olduğu için işyerleri bunları güvenle müşterilerine gösterebilir ve dezenfekte görüntülerini sosyal medya hesaplarında paylaşabiliyorlar.

 Başka hangi mekânlarda temizlik yapıyorsunuz?

Özellikle avukatlık, muhasebe gibi ofisler, okullar, dershaneler, toplum merkezleri gibi yerlerde yapıyoruz.

 Bu tür bir dezenfekte işlemi yapmanız ne kadar sürüyor?

Bu alanın büyüklüğüne göre değişir. Ortalama bir restoranın dezenfekte işlemi yaklaşık bir saat sürüyor. İki odalı bir ofisin ya da iki odalı bir evin işlemi de yine yaklaşık bir saat sürüyor. Büyük bir okul veya dershaneyi temizlemek ise iki-üç saati bulabilir.

 Evlerde de bu temizliği yapıyor musunuz?

Yaşadığımız şu salgın günlerinde evlerin de en az işyerleri kadar bu tür temizliklere ihtiyacı var. Yıllarca farklı toplulukların içinde yaşayan biri olarak bizim toplumumuzla ilgili en çok gurur duyduğum şey temizlik ve hijyene verilen önemdir. Ancak içinde bulunduğumuz dönemde dışarıdan gelebilecek bakterilere karşı evlerin de aynı titizlikle ilaçlanması gerekiyor.  

 Bu bakımdan halı ve koltukların temizliği de önemli sanırım.

Özellikle evcil hayvanı olan evlere gittiğimizde müşterilerimiz koltuklarının ve halılarının sıklıkla kirlendiğini dile getiriyorlar. Evcil hayvanınızın olması şart değil, evinizde koltuklarınız ve halılarınız varsa sağlığınız için bunların en az yılda bir kere kapsamlı bir temizlikten geçmesi gerekiyor. Halı ve koltukta kullandığımız ilaçlar da yine BS 1276’ya tabi.

 Toplu taşıma araçlarında bu temizliği yapıyor musunuz?

Bu da çok önemli. Biliyorsunuz bizim toplum üyelerimizin en çok yaptığı işlerden biri de taksicilik. Taşıtların bilhassa da ticarî taksilerin bu şekilde periyodik olarak temizlenmesi gerekiyor. Ben de aynı zamanda bir taksici olarak buna çok özen gösteriyorum.

 👉Temizlik servisi için: 07446175228

Facebook: @londondisinfectantservice

Instagram: @london_disinfectant_services




* Bu yazı ilk defa 8 Aralık 2020 tarihinde Olay Gazetesi'nde yayınlanmıştır. 




“Anı yaşamayı ve anda kalmayı öğrenelim”

Hiç yorum yok

07 Aralık 2020

 Toprak Özkan’la psikoterapist olarak verdiği hizmetlerin yanı sıra salgını ve salgının yol açtığı psikolojik sorunlarla baş etme yöntemleri üzerine konuştuk.   



Toprak seni tanıyabilir miyiz?

Londra’da psikoterapist olarak Türkçe ve İngilizce konuşan toplumlara hizmet vermekteyim.  Lisans eğitimimi 2014’te Bahçeşehir Üniversitesi, İngilizce Psikoloji bölümünden onur derecesi mezun olarak tamamladım. Haliç Üniversitesi – Klinik Psikoloji bölümünde yüksek lisans yaparak uzmanlığımı aldım. 

Terapist olarak nerelerde çalıştın?

Lisans eğitimi sürecinde ve sonrasında Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi,  Balıklı Rum Hastanesi Psikiyatri servislerinde Alkol ve Madde Bağımlılığı tedavisi gören hastalara dair yürütülen çalışmalarda stajyer psikolog olarak görevler aldım. İstanbul Üniversitesi, Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalında tedavi görmekte olan hastaların müzikle rehabilite edildiği bir grupta grup yöneticisi ve co-terapist olarak çalıştım. 

Bunun yanı sıra Bursa Belediyesi’ne bağlı bir aile danışmanlık ve eğitim merkezinde psikolog olarak çocuk, ergen, yetişkin ve ailelere, ruh sağlığına yönelik önleyici, koruyucu ve destekleyici çalışmalar gerçekleştirdim. Bengi Semerci Enstitüsü’nde ergen ve yetişkin danışanlarla çalıştım. Nişantaşı'nda ve Gümüşsuyu'nda  çeşitli Psikiyatri  ve Psikoterapi merkezlerinde uzun yıllar terapi hizmeti verdim.

Daha çok hangi alanlarda terapi hizmeti vermektesin?

Çift ve Cinsel Terapiler Eğitimi, Bilişsel Davranışçı Terapi Eğitimi, Şema Terapi,  EMDR,  Çocuk İhmal ve İstismarı Konusunda Bilirkişilik ve Rapor Düzenleme Eğitimi,  Rorschach Testi Uygulama ve Raporlama, MMPİ  (Minnesota Çok Yönlü Kişilik Envanteri) Eğitimi ve süpervizyonlarını tamamladığım için  ergen, yetişkin bireylerle ve çiftlerle  Şema Terapi, ACT (Kabul ve Adanmışlık terapisi), EMDR,  CBT (Bilişsel Davranışçı Terapi), Mindfulness; gruplarla da Mindfulness , Acceptance and Compassion yönelimli olarak çalışmaktayım.

Bunun dışında, 0-16 yaş arası çocuklarda uygulanan Wechsler Çocuklar İçin Zeka Ölçeği IV ( WISC-IV) sertifikalı uygulayıcısıyım. The European Association for Behavioural and Cognitive Therapy (EABCT) onaylı bir psikoterapistim. 

Bir psikoterapist olarak sizce salgın hayatımızı hangi alanlarda etkiledi? 

Salgın hepimizi ama öyle ama böyle etkiledi.  Ancak pek çok insanı özellikle olumsuz etkileyen yanı sosyal yönümüzü kısıtlaması oldu. Belki  içe dönük insanlar  bunun bir istisnası olabilir.  İçe dönük bir yaşam süren bir danışanımın salgın sürecinde yasaklama ve kısıtlamalara ilişkin şöyle demişti: “Sonunda yaşadığım hayata  hoş geldiniz sevgili sosyal böcekler! Neydi o öyle devamlı sokakta dolaşmalar! Biraz evinizde  kendinizle baş başa kalmayı öğrenin bakalım!" 

Salgın ilk olarak kendimizle ve daha sonra başkalarıyla ilişki kurma biçimimizi pek çok açıdan etkiledi. Cep telefonu,  bilgisayar ekranları  ve internet derken online bir hayatımız ve ilişki biçimimiz oldu. Öte yandan medyada yer alan salgına ilişkin  haberler, sayılar ve veriler  kaygıları tetikleme  ve etkilemede ciddi rol oynadı. 

Bu kaygıyı azaltmak için neler yapılmalı?

Özellikle böyle bir süreçten geçerken kendimizle, başkalarıyla ilişki ve iletişimimizde onlara ve kendimize dair  şefkatli bir tutum takınmamızın, olumlu  bir iletişim seçmemizin  bizi güzel günlere götüreceği kanaatindeyim.

Salgınının şu aşamasında psikolojik sorunlarla başa çıkmak önerileriniz var mı?

Elbette!  Öncelikle mizahı hayatınıza daha çok katın ve kullanın derim. Günlük düzenli spor yapın, mesafeli de olsa sosyalleşin kısıtlamalar elverdiğince.  Yeşili çok olan yerlerde gezinti ve yürüyüşler yapmak ruh sağlığına iyi geldiği gibi bedenimizin stres seviyesini azaltır. 

Bunun dışında her gün kendiniz için olumlu en az iki plan yapın. Kitap okumak, film izlemek, meditasyon yapmak, kedi -  köpek sevmek gibi. Belki klasik bir reçete gibi gelebilir ama olumsuz mesaj ve iletişimi sınırlamakta da fayda vardır. 

Slogan gibi gelebilir ama şimdiyi yaşayın! Anı yaşamayı ve anda kalmayı öğrenelim. Gelecek için endişelenmek sıklıkla hepimizin yaptığı ve yapabileceği bir durum.  Şimdide kalma ve anı yaşama konusunda Mindfulness çalışmaları yararlıdır. Mümkün olduğunca gündelik hayatımızda uygulayalım. 

 

Psikoterapist 

Toprak Ali Özkan

Medipark Clinic

 

Bilgi ve randevu için

02083413185

07947785174

a.toprak.ozkan@gmail.com 

Irkçılığın sürü bağışıklığı yoktur!

Hiç yorum yok

03 Kasım 2020

Irkçıların Covid -19 salgınını fırsat bilerek, bir başka ölümcül virüs olan ırkçılık mikrobunu yaymaya başlamaları, İngiltere’de ve dünyanın diğer ülkelerinde yaşamakta olan göçmenler ve azınlıklar için tehlikeli sonuçlar doğurabilir.



Yardaş Serdar Gökcan

yardasserdar@gmail.com

Hepimizin bildiği gibi perşembe günü bütün İngiltere’de ikinci karantina uygulaması başlayacak. Aralık ayının ikinci gününe kadar sürmesi planlanan karantinanın uzatılma ihtimalinden bahsediliyor. Bulaşma oranlarında düşme olmaması halinde bu uzatmadan kaçmak mümkün olmayacak gibi. Dolayısıyla hükümet yeniden vatandaşlarından fedakârlıkta bulunarak kurallara uymalarını beklediğini açıkladı. İşçi Partisi ise bu kararı gecikmiş bulmakla birlikte destekliyor.  

Gelir seviyesi ve zenginlik bakımından % 1’lik kesimi oluşturan aşırı zenginleri saymazsak -ki onlar gelirlerini ve zenginliklerini bu süreçte arttırmaya devam ettiler- sokaktaki insanın ekonomik kaybının boyutları henüz bilemiyoruz, fakat yaşıyoruz. Fakirleşme sadece ekonomik değil, kültür ve sosyal dünyamızda da tam gaz devam ediyor.

Irkçıların dünya çapında böylesine felaketlere yol açan bir virüs salgınını fırsat bilerek, bir başka ölümcül virüs olan ırkçılık mikrobunu yaymaya başlamaları, İngiltere’de ve dünyanın diğer ülkelerinde yaşamakta olan göçmenler ve azınlıklar için tehlikeli sonuçlar doğurabilir. 



DEĞİŞMEYEN GÜNAH KEÇİLERİ

Bugünlerde İngiltere örneğinden yola çıkarak dünyadaki bütün ulus devletlere uygulayabileceğimiz bir formül işlemeye başlamış durumda. Ülkeler ne zaman büyük felaketlerle karşı karşıya kalsalar hemen bir günah keçisi bulunur ve bu günah keçisi de genellikle göçmenler ve azınlıklar olur. Bu döngü neredeyse hiçbir ülke de hiç bir dönemde değişmez. Ancak Covid - 19 salgını, bu alışkanlığa sahip ırkçıların eline pek bir koz vermediğinden yeni bir günah keçisi buldular; karantina.

Karantina karşıtlığı ve yandaşlığı olarak toplumu bölebileceklerini anladıkları andan itibaren bu konunun üzerine gitmeye başladılar. Bunun en son örneği de, AB’den ayrılma sürecindeki fırsatı iyi değerlendiren Nigel Farage’dır.  Brexit Partisi kurarak süreçten nemalanan Farage, partisinin adını değiştirdi (Reform UK) ve karantina karşıtı politikaları gündemine almaya başladı. Dünyadaki en sıkı karantina karşıtı olup bunun bedelini halkına ödetmekten çekinmeyen ABD Başkanı Donald Trump’ın Washington’daki otelinin lobisinden yeni yol haritasını açıklayan Nigel Farage, bu süreci arkasına Amerika’daki ırkçıları alarak devam ettireceğini, şüpheye yer bırakmayacak şekilde belli etti.


                                       Nigel Farage

IRKÇILARIN YENİ GIDASI KARANTİNA KARŞITLIĞI

Orta ve kuzey İngiltere’de gün geçtikçe fakirleşen İngilizlerin, aşırı sağcıların tuzağına nasıl düştüğünü geçen seçimlerde görmüştük. Şimdi aynı kitle, fakirleşmelerinin ve yaşadıkları sosyal sıkıntıların tek sorumlusu karantina ve dolayısıyla karantina taraftarlarıymış gibi bir algıya maruz bırakılıyor. Daha Brexit sürecinde kurduğu partisinin topladığı yardımların arkasındaki Rus gölgesi kalkmamış olan Nigel Farage, Amerika’daki ırkçıların dümen suyuna girmiş gibi görünüyor. İspanya’daki ve İtalya’daki ırkçılarsa Farage’dan önce davranıp sokağa çıktılar bile.

Irkçıların dünya çapında böylesine felaketlere yol açan bir virüs salgınını fırsat bilerek, bir başka ölümcül virüs olan ırkçılık mikrobunu yaymaya başlamaları, İngiltere’de ve dünyanın diğer ülkelerinde yaşamakta olan göçmenler ve azınlıklar için tehlikeli sonuçlar doğurabilir.



KOMPLO TEORİLERİNDEN BESLENMEK

Günah keçisi olmaya en müsait olan bu kesimler, karantina karşıtlığı ve sosyal Darwinci yaklaşımlar üzerinden sapkın görüşlerin hedefi olabilirler. Kaynakların yetersizliği ve eşit dağıtılmaması ile zaten gelir seviyesi düşük olan bu kesimler, Covid – 19’dan en çok ölen ve zarar görenler aynı zamanda. Bütün bu mücadele içerisinde, bir de ırkçıların saldırılarına maruz kalmaları, zaten yeterince gerilmiş olan toplumsal kesimler arasındaki ilişkilerin kopma noktasına gelmesine neden olabilir.

Biz göçmenlerin ve azınlıkların, bu ırkçı saldırılara ve komplo teorilerine karşı her zaman uyanık olmamız ve bilimin yolundan sapmadan, yalan yanlış yorumlara karşı kendimizi ve çocuklarımızı korumamız gerekiyor. Irkçılığın karanlığının yayılmasını ancak bilimin tuttuğu ışığın önleyeceğini unutmadan hareket etmememiz, geleceğimizi kurtarmamızın tek yoludur. Çocuklarımızı bu iki ölümcül mikroptan da korumak zorundayız. Aklımızdan hiç çıkarmayalım ki ırkçılığın sürü bağışıklığı yoktur.

https://www.youtube.com/c/BisikletliGazete

https://twitter.com/BisikletliGaze1

 

Bir futbolcunun İngiliz siyasetindeki turnusol etkisi

Hiç yorum yok

26 Ekim 2020

 Manchester United ve İngiliz Millî takımının oyuncusu olan Marcus Rashford’un,  ekonomik geliri düşük ailelerin çocuklarına yönelik, okullardaki öğle yemeği yardımının tatil dönemlerinde de verilmesi için başlattığı kampanya, hükümetin ayağına dolanmaya devam ediyor.

 






Yardaş Serdar Gökcan

yardasserdar@gmail.com

 

Hatırlanacağı gibi ünlü futbolcunun geçen yaz tatili için yaptığı benzer girişim, başta itiraz edilmiş olunmasına rağmen kısa süre de kabul edilip yürürlüğe sokulmuştu. İhtiyaç sahibi 1.400.000 aileye haftalık 15 pound değerindeki çekler verilmiş, bu çekler için bütçeden 126 milyon poundluk bir ödenek ayrılması gerekmişti.

 BU KEZ EASTER’A KADAR

Kış dönemindeki tatillerde de aynı yardımların yapılmaya devam etmesi, kendisi de çocukluk yıllarında bu yardımlardan yararlanmış olan Marcus Rashford’un bir sonraki hedefi oldu. Ancak bu kez hükümet ve muhafazakâr Parti’nin ön sıra (frontbench) milletvekilleri bu yardımların kış ve bahar dönemi tatillerine uzatılmasına şiddetle karşı çıktılar. Bunlar, ekonomik geliri yıllık net 7400 poundun altında olan ailelerin yararlanabildiği yardımlar.

Gelir seviyesinin düşüklüğünün yanı sıra başka kriterler de mevcut. Bunlara kişiler, ikamet ettikleri bölgelerin belediyelerinin internet sitelerinden ulaşabilmekteler. Aylık net 616.67 pound olan bu yardımlara hükümetin karşı çıkışındaki temel argüman ise, Covid sürecinde devletin zaten ihtiyaç sahibi ailelere yeterince yardım yapması ve ek bir yardım paketine ihtiyaç olmadığının düşünülmesi.

Sosyal medyada oldukça fazla sayıda takipçiye sahip olan yıldız oyuncunun Twitter hesabından verdiği yanıtlar geniş toplum kesimlerinde öyle hızlı yankı buluyor ki, halkın tepkisinden çekinen kimi muhafazakâr Parti milletvekilleri de bu kampanyanın yanında olup hükümetin üzerindeki baskının artmasına sebep oldular ve olmaya devam ediyorlar. Üstelik Marcus Rashford’un başbakan Boris Johnson’a yazdığı mektubun karşılık bulmayışı da tartışmaları alevlendiren bir başka unsur oldu.

“ÇOCUKLARIN BESLENMESİ AİLELERİN SORUMLULUĞUNDADIR DEVLETİN DEĞİL”

Kimi muhafazakâr milletvekillerinin, bedava öğle yemeği kampanyasına karşı çıkarken dayandıkları argümanların ideolojik bakış açılarının bir yansıması olduğu da gözlerden kaçmadı. Çocukların beslenmelerinin sorumluluğunun ailelerde olduğu bunun devleti ilgilendirmediği konusundaki yaklaşımları, tartışmayı başka bir boyuta taşıdı. İhtiyaç sahibi ailelerin çocuklarının sağlıklı beslenmelerinin bir toplum sağlığı sorunu olduğunu ve sosyal adaletin gereği bunun görmezden gelinemeyeceğini söyleyenler çok da haksız değiller.

Özellikle salgını önlemek adına, hükümetin dağıttığı paraların kimlere ve ne amaçla verildiği tartışılırken, fakir ailelerin çocuklarının beslenme sorununun devleti ilgilendirmediği söylenemez.

                                              

BESLENME İÇİN Mİ YOKSA “DANIŞMANLAR” İÇİN Mİ BÜTÇE?

Hükümet, salgının başından beri koruyucu ekipman ve NHS çalışanların korunmasına yönelik malzeme ciddi sıkıntılar yaşıyor. Üstelik bu ekipmanlara harcanan para ile bunların neredeyse dört katı kadar paranın danışmanlık ücreti olarak belli başlı firmalara verilmiş olması, süreci yakından takip edenlerin sık sık dile getirdikleri bir başka konu.

Hali hazırda zaten bilim insanlarından oluşan bir danışma kurulu var iken, içeriği doldurulmayan danışmanlık başlığı altında, firmalara salgının başladığı günden bu yana 175 milyon pound para aktarılması dikkat çekici. Üstelik verilen bu paranın, geçen yaz bedava verilen öğle yemeği çeklerinin toplamından fazla bir meblağa denk gelmesine rağmen somut bir getirisi olmadığı da salgın sürecinde ortaya çıkmış durumda. Test sürelerinin bir türlü kısaltılamaması, izleme aplikasyonlarının tam kapasite ve verimlilikle bir türlü çalışmaması, hastalığın takibini zorlaştıran en önemli etkenlerden.

 TURNUSOL KÂĞIDI

Covid salgını ve bu süreçte hükümetin performans ve becerisinin yetersizliği, yıldız oyuncu Marcus Rashford gibi hiçbir politik beklentisi olmayan, gönüllülük  üzerinden iyilik amaçlı hareket eden kişileri, hükümetin turnusol kâğıdı haline getirmeye devam edecek gibi görünüyor.

İngiltere’nin rüzgârına dayanamayan şapkalar düştükçe görünecek kel sayısının da artmaya devam edeceğinden şüphemiz olmasın...

 

Marcus Rashford’un “Çocuk gıda yoksulluğuna son verin - hiçbir çocuk aç kalmamalı” kampanyasına katılmak için:

https://petition.parliament.uk/petitions/554276/

“Bugün ruh sağlığıyla ilgili güzel bir şey yapalım!”

Hiç yorum yok

10 Ekim 2020

 10 Ekim 2020, Dünya Ruh Sağlığı Günü

Ruh sağlığı konusunda toplumsal farkındalığı artırmak amacıyla, Dünya Ruh Sağlığı Federasyonu'nun önerisiyle 1992 yılından bu yana her yıl 10 Ekim'de Dünya Ruh Sağlığı Günü kutlanıyor. Bisikletli Gazete olarak bugünle ilgili olarak Psikoterapist İlknur Şahin’le kısa bir söyleşi gerçekleştirdik.



Sizin için 10 Ekim 2020 Dünya Ruh Sağlığı Günü ne ifade ediyor?

Ruh sağlığının öneminin farkında olsak da resmî olarak kutlamanın cesaret verici olduğunu düşünüyorum. Böylece bu konuda toplumsal bir farkındalık ve duyarlılık yaratabiliriz.

Günümüzde, her dört kişiden biri hayatının bir döneminde ruh sağlığı sorunları yaşıyor. Bu sorunlar en çok karşımıza depresyon ve anksiyete bozukluğu olarak çıkıyor. Buna bir de  COVID – 19 salgınının olumsuz etkileri eklenince, salgının yarattığı yeni yaşam tarzı, hastalık endişesi ve kayıplar birçok insanın hayatını ve ruh sağlığını olumsuz yönde etkiledi.

Geldiğimiz noktada ruh sağlığı konusunda hangi noktadayız?

Yaşadığımız onca zorluğa rağmen umutlu olduğumu söylemeliyim. Tabiri caizse eskiden ruh sağlığına ilişkin sorunlar halının altına süpürülür, sır gibi saklanırdı. Bu tür sorunları yaşayanlar ise damgalanırdı. Geldiğimiz noktada bu konuda oldukça mesafe kat ettik.

Ruh sağlığının etkisi ve önemi, bireyler ve kuruluşlar tarafından giderek daha fazla kabul ve saygı görüyor. Böylece daha fazla insan sorunlarının farkına vararak profesyonel yardım talep edebiliyor.

Bu konuda sizlere nasıl görevler düşüyor?

Biz de bu konuda farkındalık yaratmaya ve insanlara ruh sağlığının fiziksel sağlık kadar önemli olduğunu hatırlatmaya devam edeceğiz.

Pek çok insan artık bu konuda daha bilinçli. Bu da bize cesaret veriyor. Bu nedenle, bugün bir başlangıç ​​noktası olarak, herkesi kendisi veya bir başkası için ruh halini ve zihinsel sağlığı iyileştirmeye yardımcı olacak bir şeyler yapmaya davet ediyoruz.

Bu; bir tanıdığımızın halini hatırını sormak, sevdiğimiz biriyle yemek yemek, bir şeyler içmek, film izlemek hatta bir yabancıya maskemizin altından gülümsemek olabilir ki gözlerle binlerce güzel hikâye anlatılabilir.



Psikoterapist İlknur Şahin

E-mail: ilknursahintherapy@gmail.com

Instagram ilknursahintherapy

Facebook: letstalk_mental_health

http://www.ilknursahintherapy.com/

Corona sonrasında stres bozukluklarına hazır olmalıyız

Hiç yorum yok

04 Mayıs 2020

Psikoterapist İlknur Şahin’le salgının insanlar üzerinde yaratabileceği psikolojik sorunları, salgın sona erdikten sonra yaşanabilecek stres bozukluklarını ve bu sorunlarla baş etme yöntemlerini konuştuk. 


Tuncay Bilecen

Corona virüsü salgını nedeniyle çoğu gündelik hayat pratiğimiz değişti. Artık zorunlu olmadıkça evden dışarıya çıkamıyor, kamusal alanda sosyalleşemiyoruz. Dolayısıyla evlerde kapalı kalmak birtakım psikolojik rahatsızlıkların yaşanmasına yol açabiliyor. Öte yandan normalleşmenin yavaş yavaş konuşulmaya başlandığı şu süreçte corona salgını sonrasında da psikolojik rahatsızlıkların ortaya çıkması söz konusu olabilir.

Psikoterapist İlknur Şahin’le salgının insanlar üzerinde yaratabileceği psikolojik sorunları, salgın sona erdikten sonra yaşanabilecek stres bozukluklarını ve bu sorunlarla baş etme yöntemlerini konuştuk. 

Corona virüsü salgını nedeniyle evlerde kapalı kalmak genel olarak psikolojimizi nasıl etkiliyor?


Bunu iki aşamada ele alabiliriz Öncelikle eğer kişi tek başına yaşıyorsa, duygularını düşüncelerini paylaşabileceği kimsesi yoksa bu durum moral bozukluğu ve endişeye yol açabilir. Vücudumuz beynimizden aldığı stres ve tehdit mesajlarına tepkiler vermeye başlayabilir, bu da baş veya kas ağrısı, iştahsızlık, yorgunluk, uyku sorunu vs. gibi fiziksel şikâyetlerin artmasına yol açabilir. 


Tam tersi olarak düşünürsek, birey kalabalık bir aile ortamında ise bu sefer de sorumlulukları fazla olabilir veya aile fertleriyle iletişim sorunu yaşayabilir. Dolayısıyla kişi kendisine gerektiği kadar vakit ayıramaz ve hem fiziksel hem de psikolojik anlamda yorgunluk, halsizlik ve stres gibi sorunlar ortaya çıkabilir.

Yapılan araştırmalar corona salgını sürecinde aile içi şiddet olaylarının arttığını gösteriyor. Aile içi şiddet eşler arasında olduğu gibi ebeveyn ve çocuk arasında ve kardeşler arasında da görülebilir. 


Kişiler biraz önce sözünü ettiğiniz semptomlar ortaya çıktığında bununla nasıl mücadele etmeliler? Ne yapmalılar? 



Kişi öncelikle ruhuna, psikolojisine veya vücuduna iyi gelmeyen davranışlardan kaçınmalıdır. Sağlıklı beslenmeye özen gösterilmeli, stres verecek haber veya verilere fazlasıyla maruz kalmamak için önlemler alınmalıdır. Mesela haberleri günde bir - iki defa izlemek ve sosyal medyada bu tür haberleri sessize almak gibi bir yöntem izlenebilir. 


Bu süreçte insanlara normalde yaşadıkları rutin hayatlarını evde de devam etmelerini öneriyoruz. Özellikle kendilerini iyi hissedecekleri, başarı hissi verecek değişik aktivitelere yoğunlaşmaları yerinde olacaktır. Sadece sorumluluklara odaklanmak yerine; eğlenebilecek, dinlenebilecek faaliyetlere zaman ayırmak da bu sürecin olumlu atlatılmasını sağlayacaktır. Buna bağlı olarak kalabalık ev ortamlarında keyifli ve kaliteli vakit geçirmek ne kadar önemliyse, ev içinde özel alanların ayrılması ve bireylerin kendilerine özel zamanlar ayırması da bir o kadar önemlidir.


Ayrıca fiziksel egzersiz yaparak vücutlarını; olumlu düşünerek, keyifli sohbetler ederek veya erteledikleri aktivitelere, eğitimlere, hobilere konsantre olarak da psikolojilerini sağlıklı tutabilirler.  Yine bu süreci daha anlamlı kılabilmek için bireyler sağlıklarını riske atmadan bir takım sosyal sorumluluk çalışmalarına da katılabilirler. Örneğin bu dönemde Londra’da birçok kurumun yardım faaliyeti yürüttüğünü görüyoruz. Bu yardım faaliyetlerine gönüllü olarak destek vermek hem aidiyet hissini artıracaktır hem de bu süreci daha anlamlı kılacaktır. 


Öyle tahmin ediyorum ki siz de bu dönemde online terapiye başladınız. Online terapinin yüz yüze terapiden bir farkı var mı? 


Aslında uzun zamandır online terapi yapıyorum. Online terapinin farkı, danışanla terapistin aynı odada fiziksel anlamda bulunmamasıdır. Ancak online terapide yine birbirimizi görebiliyoruz ve duyabiliyoruz. Bunun getirdiği bir takım avantajlar var. Örneğin mesafe ve zaman kısıtı ortadan kalktığı için yardıma ihtiyacı olan fakat ulaşım sorunu yaşayan kitleye daha kolay ulaşmış oluyoruz. Yoğun iş temposu olanlar, ev hanımları, yaşlı, engelli veya kronik ağrıları olanlar online terapiye daha fazla ilgi göstermektedir. Yapılan araştırmalar ve seanslardan aldığımız geri dönüşler, online terapinin yüz yüze terapi kadar etkili olduğunu göstermektedir.  


Salgından haftalar sonra yavaş yavaş “normalleşme” konuşulmaya başlandı. Kademeli olarak geçileceği anlaşılan normalleşme sürecinde kişiler corona sonrası psikolojik semptomlar yaşayabilirler mi? 


Önce normal hayata nasıl adım atabiliriz buna bakmamız lazım, bu adımlar takip edildiğinde olası psikolojik semptomların önüne geçilebilir veya daha etkili şekilde bu sorunlarla baş edilebilir. Bunlar nedir; az önce belirttiğim gibi normalleşme sürecini evde başlatmamız lazım. Esneklikler de olmak şartıyla örneğin uyku, yemek, çalışma gibi aktivitelerimizi rutine sokmak, Covid 19 sürecinden önceki yaşam rutinimizi olabildiğince devam ettirmemiz ‘normalleşme’ dediğimiz süreci kolaylaştıracaktır. 


Her ne kadar sükunetli ve tedbirli olsak da corona sonrasında bazı psikolojik sorunlara hazırlıklı olmalıyız.  İşinden olmak, sağlığından olmak gibi özellikle salgının hayatımızda negatif etkileri ortaya çıktıysa; bu aşamada problem çözme odaklı ilerlememiz gerektiğini düşünüyorum. Bu sorunlarla başa çıkmak için olumlu planlama yapıp gerek devletten gerek sağlık merkezlerinden gerekse lokal kurumlardan destek almak için zaman kaybetmememiz gerekiyor.


Onun dışında corona virüsünden önce de var olan; depresyon, sağlık kaygıları, hastalık hastalığı, obsesif kompülsif bozuklukları,  genel endişe rahatsızlığı gibi psikolojik sorunlar, corona sürecinde yeniden tetiklenebilir veya semptomları daha yoğun yaşanabilir. Coronadan dolayı yakınlarını kaybedenler yas sürecinden geçebilir, kritik veya travmatik sağlık sorunu yaşayanlar veya sağlık çalışanlarında olduğu gibi buna şahitlik edenler ise daha sonrasında stres sonrası travma semptomları yaşayabilirler. Bunlar insanları korkutmamalı; çünkü farkındalık, erken teşhis ve yerinde yardımlarla bu sorunlarla baş edilebilir. Böylece kişiler kaldıkları yerden hayatlarına devam edebilirler. 


Bu konuda bireylere görevler düştüğü kadar sivil toplum örgütlerine ve devlete de görevler düşüyor. Sağlık politikası yapıcıları ileride yaşanacak bu tür sorunları göz önünde bulundurarak belirli planlamalar yapmalı. Grenfell Tower yangınında bunun örneğini gördük. Olaydan sonra oradaki insanlar büyük travmalar yaşadılar ve şimdi sadece bu durumdan etkilenen insanlara yardım etmeyi amaçlayan sivil toplum örgütleri, danışanlar, doktorlar bulunuyor. Böyle bir süreçten geçeceğimizi öngörerek sivil toplum örgütleri ve devlet işbirliğinde önleyici tedbirler alınmalı, en azından buna hazır olunmalıdır. 



Psikoterapist İlknur Şahin e-mail: i_sahin@live.com instagram ve facebok: letstalk_mental_health www.ilknursahintherapy.com

© Tüm hakları saklıdır
Tasarım by Orbay Soydan