Showing posts with label Londra. Show all posts
Showing posts with label Londra. Show all posts

Farkındalıkla Doğum ve Emzirme Programı 21 Aralık’ta Başlıyor

No comments

11 December 2025

Doula Özge Aydoğan, anne adayları için 5 haftalık bütüncül hazırlık programı gerçekleştirecek. 





Anne adaylarını bilinçli, sakin ve güçlü bir doğuma hazırlamayı hedefleyen “Farkındalıkla Doğum & Emzirme Programı”, Doula ve Emzirme Danışmanı Özge Aydoğan tarafından 21 Aralık 2025’te çevrim içi olarak başlatılıyor. Program, Hypnobirthing, nefes–gevşeme teknikleri ve farkındalık temelli emzirme eğitimlerini bir araya getirerek kapsamlı bir hazırlık süreci sunuyor.

 

1. Hafta – Doğuma İlk Adım ve Temel Hazırlık

Programın 1. haftasında, Hypnobirthing yaklaşımı, korkusuz doğum felsefesi, doğum fiziolojisi, kaslar ve hormonların işleyişi gibi temel konular ele alınacak. Anne adayları, doğum sürecini daha iyi anlamaya yönelik zihinsel hazırlık teknikleriyle tanıştırılacak.

 

2., 3. ve 4. Haftalar – Nefes ve Gevşeme ile Derin Hazırlık

Her Çarşamba akşamı yapılacak nefes–gevşeme oturumlarında, sakinliği artıran nefes teknikleri, derin gevşeme uygulamaları ve zihni doğuma hazırlayan meditasyonlar üzerinde durulacak. Bu haftalarda ayrıca bebekle bağ kurmaya yönelik farkındalık çalışmaları gerçekleştirilecek.
Pazar akşamları ise doğum pozisyonları, ağrı yönetimi, doğum planı hazırlama ve partner desteğinin güçlendirilmesi gibi uygulamalı başlıklar işlenecek.

 

5. Hafta – Farkındalıkla Emzirme Eğitimi

Programın 5. haftası, tamamen emzirmeye ayrılıyor. Pazar ve Çarşamba akşamları yapılacak iki ayrı oturumda doğru emzirme pozisyonları, süt üretimini destekleme yolları, meme ucu sorunlarını önleme–çözme stratejileri ve ilk günlere yönelik pratik rehberlik aktarılacak. Bu bölüm, anne adaylarının hem bilgi hem de özgüven kazanmasını hedefliyor.

 Doula Özge Aydoğan, programın amacını şu sözlerle özetliyor:

“Annelerin bedenlerine, bebeklerine ve doğum sürecine güven duymalarını; korku yerine farkındalık, telaş yerine sakinlik geliştirmelerini istiyorum. Her kadının güçlü ve desteklenmiş bir doğum deneyimini hak ettiğine inanıyorum.”

Tüm derslerin kayıt altına alınacağı programda, katılımcılar içeriklere süre boyunca erişim sağlayabilecek. 5 Aralık’a kadar erken kayıt avantajı sunulan etkinliğin kontenjanı sınırlı. Katılım bilgilerine bu linkten ulaşılabilir. 

Home Office'ten kaçak göçmen operasyonu: 171 kurye gözaltına alındı, 60'ı deport edildi

No comments

05 December 2025

İngiltere İçişleri Bakanlığı (Home Office), ülke genelinde yaptığı geniş çaplı denetimlerde kaçak çalışan onlarca bisikletli kurye tespit etti. Yedi gün süren operasyonlarda toplam 171 kuryenin gözaltına alındığı, bunlardan 60’ının sınır dışı edildiği açıklandı. 



Göçmenlik Denetim ekipleri, ülkenin farklı bölgelerinde bisikletli kuryeleri durdurarak çalışma izinlerini kontrol etti. Yasal hakkı olmadan çalıştığı belirlenen kişiler olay yerinde göz altına alındı.

Son dönemde İngiltere, özellikle göçmen iş gücünün yoğun olduğu sektörlerde denetimleri artırmış durumda. Hükümet, kaçak çalışmayı engellemek ve ülkeye giriş-çıkışları daha sıkı kontrol etmek amacıyla oturum ve çalışma izni almayı zorlaştıran bir dizi yeni düzenleme de hayata geçirdi.

Yetkililer, benzer operasyonların önümüzdeki dönemde de devam edeceğini belirtiyor.

Kaynak: Home Office

Penceresi olan öder: Eski İngiltere’den etkileri günümüze kadar devam eden garip ama gerçek bir vergi hikâyesi

No comments

04 December 2025


 


İngiltere’nin garip ama gerçek vergi hikâyelerinden biri, 17. yüzyılın sonlarında hayat bulmuştu: Pencere vergisi. Bu tuhaf uygulama, 1696’da Kral III. William döneminde, devletin kasasını doldurma çabaları sırasında ortaya çıkmıştı. Üstelik mesele sadece ufak tefek bir açık kapama değil; Dokuz Yıl Savaşı’nın devasa maliyeti yüzünden hazinenin eli kolu bağlanmıştı. Yetkililer de zekice (!) bir fikirle pencereleri zenginlik göstergesi sayıp vergilendirmeye karar vermişti. Bir evin penceresi ne kadar çoksa, sahibinin cebi de o kadar geniş kabul ediliyordu. Uygulama daha sonra İskoçya’da 1748’den itibaren, İrlanda’da ise 1799’da hayata geçirilmişti.

Vergi halka öyle bir dert olmuştu ki, memurların mahalleye girişini görenler pencerelerini saklamak istercesine tuğlalarla örmeye başlamıştı. Londra sokaklarında gezen yabancılar, “Bu şehir karanlık olduğu için değil, karanlık bırakıldığı için böyle,” diye dalga geçer olmuştu. Evlerin yüzleri sanki sürekli somurtuyormuş gibi görünürmüş; çünkü birçoğunda yıllarca gün ışığı görmemiş, kapatılmış pencere boşlukları sırıtıyormuş. Halkın çözümü yaratıcıydı ama sağlıklı değildi: Kapalı pencereler yüzünden rutubet artıyor, havasızlık tüberkülozu körüklüyor, doktorların raporları da giderek daha karamsar bir hâl alıyordu.

Tüm bu şikâyetlere rağmen vergi tam 155 yıl yürürlükte kaldı. Sonunda Victoria döneminde, 1851 yılında, devlet bu ilginç icadından vazgeçmeye mecbur kalmıştı. Halk sağlığı ve sürekli büyüyen hoşnutsuzluk, nihai darbeyi indiren etkenlerdi.

Bugün Londra’da eski bir evin cephesinde tuğla ile örülmüş kare bir boşluk gördüğünüzde, aslında tarihin sessiz bir hatırasına bakıyorsunuz: Bir zamanlar güneş ışığının bile vergi dairesine kayıtlı olduğu bir dönemin taşlara sinmiş hikâyesine.

Mevsimlik Oyuncular’dan 4 Haftalık Oyunculuk Atölyesi

No comments

30 November 2025

 Aralık ve Ocak aylarında düzenlenecek atölye, hikâye, beden kullanımı ve doğaçlama üzerine başlangıç seviyesinde bir çalışma alanı sunuyor.



Atölye Yeni Yıla Hazırlık Niteliğinde

Mevsimlik Oyuncular, dört haftaya yayılan oyunculuk atölyesiyle yeni yıla hazırlanıyor. Katılımcılar, Aralık ve Ocak boyunca küçük ama dönüştürücü bir deneyime davet ediliyor. Program, oyunculuğa ilgi duyan herkes için temel düzeyde bir keşif fırsatı sunuyor.

Atölye; hata yapma özgürlüğü, beden ve ses farkındalığı, hikâyeyle ilk temas ve doğaçlama alanlarında çeşitli çalışmalar içeriyor.

Tarihler ve Eğitmenler

Atölye, 8 ve 15 Aralık ile 5 ve 12 Ocak tarihlerinde, Pazartesi günleri 19.00–21.00 saatleri arasında Immediate Theatre’da yapılacak. Çalışmayı Eda Çatalçam ve Fatih Dönmez yürütüyor.

Erken kayıt indirimi 2 Aralık’a kadar geçerli. Katılım sınırlı kontenjanla gerçekleşiyor.

Kayıt ve bilgi için: info@maviproductionuk.com veya Mavi Production UK’in Instagram sayfası üzerinden iletişim kurulabilir.

 

Dolunay Obruk: “Hayata yeniden başlamak, benim uzmanlık alanım”

No comments

Caz sanatçısı Dolunay Obruk 2019’dan beri Londra’da yaşıyor. Çeşitli mekânlarda ve festivallerde sahne alan sanatçı, cazın dışında, çocuklara ve yetişkinlere yönelik kişisel gelişim ve sanat eğitimleri de veriyor. Dolunay Obruk’la yaptığı bütün bu çalışmalar hakkında bisikletli gazete için konuştuk.


 

                                                                                                  

 

Dolunay, seni başta caz yorumcusu ve sanatın birçok dalında çalışmaları olan biri olarak tanıyoruz. Bize kısaca kendini tanıtır mısın?

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Grafik Tasarım mezunuyum. Ardından, Bilgi Üniversitesi Caz Bölümü ile müzik kariyerimi başlattım. Hem müzik hem de tasarımla ilgileniyorum. Sanat çalışmalarıma felsefe, psikoloji ve kişisel gelişimi ekledim. YouTube’da bir teknoloji kanalım var. TRT Müzik TV’de sunuculuk yaptım, radyo programlarım oldu. Yaratıcı düşünme üzerine eğitimler veriyorum.

Bu kadar farklı işlerle meşgul olmak seni yormuyor mu?

Beni hiç yormuyor. Tam tersine ne kadar çok şey üretirsem, problem çözme üzerine ne kadar çok insanlarla iç içe olursam o kadar motive oluyorum. Daha da çok çalışmak istiyorum. Bunları birbirinden ayrı değil de bir ağacın dalları gibi tanımlıyorum.

Sanırım bu biraz da yaptıklarını “çalışma” olarak görmemekle ilgili bir durum…

Ben de öyle düşünüyorum. Hep “ben hiç çalışmadım, sadece beni mutlu eden işleri yaptım” derim.

Seni Londra’ya hangi rüzgâr attı?

Türkiye’de şarkılar yazıyor, konserler veriyor, albümler yapıyordum. Caz konserleri derken, dünya müziğine evrildi durum. Her şey çok güzel giderken, sistem değişmeye başladı. Suya yazı yazmak gibi oldu emekler… Ve hayatta olabilecek en kötü şeye dönüştü; kendi değerimi sorgulamaya başladım. Düşündüm. Burada hata bende değil, şu andaki koşullarda dedim ve koşullarımı değiştirmeye karar verdim. Global bir insanım; Global Talent vizesine başvurdum, kabul edildim, Londra’ya geldim. Burada konserlere, özel derslere başladım. Musicians Union’ın Eğitim ve Canlı Performans Komiteler’ine seçildim. Sanatı ve felsefeyi araç olarak kullanarak, kişisel gelişim danışmanlıkları vermeye başladım.

Peki, ne umdun ne buldun?

Burada konser veriyorken, Covid salgınıyla birlikte hayat durdu. Uluslararası uçuşlar açılınca Türkiye’ye gidip, konserlere online olarak devam ettim, belediyelerle iş birlikleri yaptım. İngiltere’de ortam toparlandığında da geri geldim. Maceralı bir başlangıç oldu yani.

Aradaki farklara gelince; burada bir sistem var. Mesela gov.uk web sayfasının büyük hayranıyım. E tabii insan, sistemin sistemsizlik olduğu bir yerden buraya gelince biraz bocalıyor. Burada her alanda rahatça başvurabileceğin kurumlar, yetkililer var; muhatabın var. En önemlisi, cevap alıyorsun. Ben, kavramsal olarak, devlet nedir, vergi nedir, vatandaş nedir, vergi ne zaman verilir, nereye gider, ne zaman geri alınır, bütün bunları burada öğrendim. Üstelik İngiltere vatandaşı bile değilim. Üreten insanın, planlarını projelerini hayata geçirebiliyor olması çok büyük bir özgürlük ve yaşam sevinci. Bana bu koşulları sağlayan her ortamda üretmeye devam edeceğim.

Londra’da cazla ilgili neler yapıyorsun?

Sistem, o anlamda da işliyor. Burada bir festivale çok önceden başvuruyorsun. Burası büyük bir pazar ve çok büyük bir müzik endüstrisinden söz ediyoruz. Farklı dalların birbirine girmediği, spesifik alanlarda ve net koşullarda çalışılan ciddi bir ortam var. Bu yıl, Londra Caz Festivali’nde bir konserim olacak. Dünyada, ülkemi temsil etmeyi hep çok önemsedim. Hindistan, Güney Kore ve daha birçok ülkede verdiğim konserler ve albümlerim, ödüllerim sayesinde Global Talent Visa ile burada yaşıyorum. İngiltere’deki son konserim, Wimbledon Tenis Turnuvası’nda oldu.

Türkiyeli toplumun mekânlarında konserler veriyor musun?

Evet ama caz fikri bizim insanımızı bazen ürkütebiliyor. Oysa cazın içine birçok şey katabilir, her şeyi caza çevirebilirsin. Ben türküleri de caza çeviren bir insanım. Yazdığım şarkıların çoğu Türkçe. Rahat dinlenebilen bir müzik yaptığımı bildiğim için “korkacak bir şey yok, sakin olun, kendinize bir şans verin” diyorum. Dolayısıyla bu cesareti gösteren mekânlarla çalışıyoruz. Benim konserlerim çok eğlencelidir. Kulüpler, restoranlar, özel organizasyonlar, ev partileri, ödül törenleri, hepsinde sahne alıyorum.

Bizim toplumun mekânlarında şöyle bir sorun yaşıyoruz. Maalesef süreklilik arz edemiyoruz. Burada bizim toplumun en güçlü olduğu yer restorancılık sektörü. Çin restoranının bile işletmecisi Türk çıkıyor. Demek ki biz bu alanda çok iyiyiz. Bu çok güzel bir şey. Bunun içine müzik koymak da çok tatlı bir fikir. Fakat bunun için bir müzik direktörüyle anlaşmalısın. Nasıl mutfaktaki malzemenin ne olacağına şef karar veriyorsa, müziğin nasıl olacağına da işi bilenin karar vermesi gerekir. Yani caz gecesi yapıp, ardından dansöz çıkartıp, bir gün viyolonsel getirtip sonra da fasıl yaparsan, belirli bir konsept olmadığı için müşterinin de sadakatini bekleyemezsin. Bir mekânda, canlı olmasa bile günün hangi saatinde hangi tür müziğin çalacağı, çok dikkatli hesaplanmalıdır. Bu yüzden her hafta şu mekândayım diyemiyorum.

Yeni gelen göçmenlere dair bir şey yapıyor musun caz dışında?

Kişisel gelişime çok önemi veriyorum, eğitim içerikleri üretiyorum. Yaratıcı düşünme atölyeleri yapıyorum. Covid’ten sonra insan psikolojisi çok etkilendi her yerde. Göç de kolay bir süreç değil. Danışanlarımla, bunu toparlamaya çalışıyoruz. Hayata yeniden başlamak isteyen ve bu konuda ne yapacağını bilemeyenler için danışmanlık veriyorum. NHS’in resmi sayfasında da yer alan, hamileler için, anne ve bebek sağlığına olumlu etki edecek ses, nefes ve beden çalışmalarım var. Bunun yanı sıra Mindful-singing eğitimleri veriyorum.

Bundan sonrası için neler yapmayı planlıyorsun?

Konserlere, yeni şarkılar yazmaya ve zaman zaman açtığım, yaratıcı düşünme ve kişisel gelişim atölyelerime devam etmeyi düşünüyorum. Bu çalışmaları kitaba dönüştürmeyi planlıyorum.

Açıkçası, dünya, bizim gezegen… Bugün Londra’dayım yarın başka bir yerde olabilirim. Kendimi faydalı hissettiğim ve beni besleyen her yerde yaşar; çalışır, üretir, beslenirim.

www.dolunayobruk.com

 https://www.instagram.com/dolunayobruk/


👉Söyleşiyi Spotify'dan dinlemek için tıklayın







*Bu yazı ilk defa 29 Ağustos 2022'de Olay Gazetesi'nde yayınlanmıştır. 

https://olaygazete.co.uk/kultur-sanat/dolunay-obruk-hayata-yeniden-baslamak-benim-uzmanlik-alanim.html

Jazz Cafe’de Cem Karaca şarkıları gecesi

No comments

27 November 2025


 2 Aralık Salı akşamı Camden bulunan Jazz Cafe’de gerçekleşecek özel konserde, Londra’da yaşayan Djanan Turan, Anadolu psychedelic müziğinin İngiltere’deki öncülerinden The Flying Carpet Collective ile Cem Karaca’nın unutulmaz eserlerini  seslendirecek.




Grubun kadrosunda klavyede Jomy Jai, gitarda Berdin Pamukcu, basta Taha Turan ve davulda Tansay Omar yer alıyor. Konser saat 20.30’da başlayacak ve iki set halinde gerçekleşecek.

The Fliying Carpet Collective, Türkiye’nin protest müzik geleneğinin önemli sembollerinden Cem Karaca’nın şarkılarındaki direniş, özlem ve sürgün temalarını yeniden yorumlayacak.

Gecede ayrıca DJ Burak Çetindağ, 60’lar ve 70’lerin Anadolu rock, caz, funk ve disko plaklarından oluşan nadir bir seçkiyle dinleyicilere nostaljik bir müzik yolculuğu yaşatacak.

 

Etkinlik Bilgileri:
📅 Tarih: 2 Aralık 2025, Salı
📍 Yer: Jazz Cafe, 5 Parkway, Camden, London, NW1 7PG
Kapı Açılışı: 19.00 | Konser Başlangıcı: 20.30
🎟️ Bilet Fiyatları: Ayakta £16.50, restoran bölümü £16.50–£27.50
🔗 Biletler: ticketweb.uk

 

Londra Kit@pEvi’nin düzenlediği 7. Kitap Şenliği başlıyor

No comments

19 November 2025

Londra Kit@pEvi'nin düzenlediği  7’nci Kitap Şenliği  edebiyat severlerle buluşuyor. 14–30 Kasım 2025 tarihleri arasında gerçekleştirilecek şenlik, söyleşilerden konserlere, tiyatro oyunlarından imza günlerine kadar geniş bir etkinlik programı sunuyor.

 



25 Kasım 2001’de hizmete açılan Kit@pEvi’nin kurucularından İrfan Şahin, şenliğin anlamını şu sözlerle dile getirdi:

“Kitapsız bir yaşam düşünülemez. Daha yaşanabilir bir dünya için daha çok kitap! Edebiyatı, sanatı ve hayatı seven herkesi Londra Kitap Şenliği’ne davet ediyoruz. Bugünlere gelmemizde pay sahibi olan tüm yazar ve sanatçılarımıza sevgi ve saygılarımızı, desteklerini esirgemeyen dostlarımıza da içten teşekkürlerimizi iletiyoruz. Sevgiyle, edebiyatla, şiirle ve sanatla… Yaşasın hayat, yaşasın sanat!”

Şenliğin bu yılki mottosu ise Emile Zola’nın ilham veren sözünden esinleniyor:
“İnsanlık, yalanı ve adaletsizliği kılıçla değil, kitapla yenecektir.”

 


Etkinlik Programı

Müzikten şiire, tiyatrodan açık mikrofon buluşmalarına kadar geniş bir yelpazeye yayılan etkinliklerin bazıları şöyle:

16 Kasım Pazar – 18.00
Dodan Özer – Şiir ve Müzik


22 Kasım Cumartesi – 15.00
Edebiyat ve Şiir Söyleşileri
Konuklar: Canan Aktaş, Kamil Küpeli, Gül Greensdale, Gülsüm Coşkun, Nedime Koşgeroğlu – Söyleşi ve İmza






22 Kasım Cumartesi – 19.00

Kelebekler Özgürdür (Tiyatro) – Yönetmen: Ayşegül Hardern




23 Kasım Pazar – 13.00

Söyleşi & İmza
“Ben Gülüyor Muyum?” – Cengiz Bozkurt ve Semiha Durak




23 Kasım Pazar – 18.00
Gülmek Çok Güzel Show – Yönetmen: Yüksel Ünlü




28 Kasım Cuma – 18.00
Profesyonel Moda, İmaj ve Stil Atölyesi – Ayda Göktürk Çetinkaya

28 Kasım Cuma – 20.00
Açık Mikrofon & Pointing Fingers – Halla & Mionsky




30 Kasım Pazar – 17.00
Elektrikli Sandalye – “İçin, Elektrik Yok!” – Yönetmen: Melissa Kenter

30 Kasım Pazar – 19.00
Pointing Fingers – Halla & Mionsky




30 Kasım Pazar 

Greek Music – Grup Antama

 

Etkinlik Mekânı

Kit@pEvi – Fieldseat
Adres: 665 High Rd, London N17 8AD
Tel: 020 8808 2525
WhatsApp: +44 7946 376776

 

Yasak Helva, yeni albümü “Atamba” ile İngiltere turnesine çıkıyor

No comments

02 November 2025

Salih Korkut Peker (cümbüş, çağlama, perdesiz gitar, vokal), Onur Ertem (davul, vurmalı çalgılar, elektronikler) ve Hakan Görkem Bıyık’tan (bas gitar, vokal) oluşan Anadolu füzyon müziğinin sınırlarını zorlayan üçlü Yasak Helva, yeni albümleri Atamba ile Kasım ayında dört şehri kapsayan ilk İngiltere turnesine hazırlanıyor.

 

 


Psychedelic rock, grunge, caz, funk ve Anadolu halk müziğini harmanlayan topluluk, özgün müzik anlayışıyla Türkiye’nin en dikkat çekici alternatif gruplarından biri olarak öne çıkıyor.

Yasak Helva, 2018’de Ironhand Records tarafından yayımlanan ve uluslararası ilgi gören Saz Power derleme albümündeki “Silifke Zeybeği” yorumuyla tanınmış, ardından çıkan ilk albümleri Rektefe ile müzik çevrelerinden tam not almıştı. 2024’te yayımlanan Moğollar’a Saygı albümündeki enstrümantal “Bu Nasıl Dünya” yorumu ise grubun müzikal çizgisini daha da belirginleştirdi.

Haziran 2025’te Gülbaba Records etiketiyle yayımlanan ikinci albüm Atamba, grubun sınır tanımayan müzik anlayışını bir manifesto haline getiriyor. Tamamı kendi bestelerinden oluşan albüm, Avrupa’daki Anadolu psychedelic dalgasının ötesinde, köklere dayalı ama deneysel bir tını dünyası sunuyor.

Yüksek enerjili sahne performanslarıyla dinleyicilerini müziğin merkezine çeken Yasak Helva, Kasım ayında İngiltere’nin dört farklı şehrinde sahne alacak.

Konserlerin açılışında Londralı DJ Burak Çetindağ, 70’lerden günümüze uzanan Anadolu rock, funk, caz, prog ve disko-folk parçalarını nadir plaklardan çalarak seyircilere analog seslerin sıcaklığında nostaljik bir yolculuk yaşatacak.

 

Grubun turne programı şöyle:

  • 9 Kasım – Londra, Omeara
  • 10 Kasım – Manchester, The Deaf Institute
  • 11 Kasım – Brighton, The Prince Albert
  • 12 Kasım – Bristol, The Jam Jar

 

 

 

Londra’da “Cadılar Bayramı”: hangi mekânda hangi parti var?

No comments

17 October 2025

Cadılar Bayramı’nı hareketli bir geceyle kutlamak isteyenler için Londra renkli gece hayatıyla birçok alternatif etkinlik sunuyor.

 


Cadılar Bayramı 2025 yılı için Londra’da gece hayatı tam gaz devam edecek. 31 Ekim Cuma gününe denk gelen bu yılki kutlamalar, “Halloweekend” adı altında hem resmi gece hem de çevre etkinliklerle renklenecek. Time Out tarafından derlenen listeye göre kapılar ardına kadar açılacak; kulüpler, müzeler ve gösteri mekânları gotik kostümler, korkutucu dekorlar ve çılgın DJ setleriyle dolup taşacak.

Gece boyunca farklı konseptlerle süslü birçok mekân eğlence severleri bekliyor. Örneğin “The Roaring Haunt” (The London Cabaret Club – Victoria House, Bloomsbury Square) 1920’lerin ışıltılı havasıyla Cadılar Bayramı’nı sentezliyor; “The Ringmaster’s Curse” (The Clapham Grand, Clapham Junction) korkutucu sirkiyle ikonlaşacak bir gece vadederken, “The Grand’s Halloween Party” (The Clapham Grand, Güney Londra) mekânında eğlence, abartılı bir mizahla sunulacak. Ayrıca müzede gerçekleşecek “Fright at the Museum” (Natural History Museum, South Kensington) adlı etkinlik, karanlık eserler arasında gece geç saatlere yayılacak bir korku-gecesi sunmayı hedefliyor.

Kulüpler açısından öne çıkan seçeneklerden biri de “Howloween” adlı queer techno partisi. Yeni mekânı Eutopia’da gerçekleşecek bu etkinlik, yaklaşık 12 saat sürecek dans maratonuyla dikkat çekiyor. Bir başka dikkat çekici mekân “DRUMSHEDS”, grime, house ve DnB sahnelerini birleştiren DJ’leriyle gecenin temposunu belirleyecek.

Londra Cadılar Bayramı gecesini unutulmaz kılmak için dış mekân eğlenceleri, gotik kabareler, korku filmi gösterimleri ve gece açık müzeler gibi alternatifler de sunuyor. Time Out rehberine göre bu yılki kutlamalar sadece bir geceyle sınırlı kalmayacak; tüm hafta sonuna yayılan etkinliklerle müzik, korku ve dans bir arada yaşanacak.

Öne Çıkan Partiler ve Detayları

Fright at the Museum

  • Mekân: Natural History Museum, South Kensington, Londra 

  • Tarih / Saat: 31 Ekim 2025, 19:00 itibariyle 

  • Bilet Fiyatı: £45 (normal) / £40.50 (müze üyesi) 

  • İçerik: Canlı müzik, sessiz diskotek (silent disco), “vampir balosu” ve gece boyunca müzenin koleksiyonları arasında gezinti imkânı 

DRUMSHEDS Presents Halloween

  • Konum: DRUMSHEDS, Edmonton, Kuzey Londra 

  • Program: Grime, house, DnB setleriyle üç farklı oda (X, Y, Z) kullanılarak gece boyunca müzik yayını olacak 

  • DJ’ler / İsimler: Kurupt FM bu etkinlikte sahne alacak isimlerden biri 

Cirque Du Soul: Halloween Special

  • Mekân: The Cause (Royal Docks) 

  • Tarih: 31 Ekim akşamı 

  • Özellikler: Dört farklı oda, korkutucu dekorlar, yiyecek stantları, “house of horrors” temalı sahneler ve DJ performansları 

Art of Dark Halloween

  • Mekân: FOLD, Canning Town

  • Tarih / Saat: 25 Ekim 2025, gece yarısından sonra başlayacak.

  • Özellikler: Daha çok house / elektronik odaklı DJ’lerle yapılacak bir “karanlık atmosfer” partisi 

The London Cabaret Club — El Dia of the Dead

  • Mekân: Victoria House, Bloomsbury Square, Londra 

  • Tarihler: 30 Ekim, 31 Ekim ve 1 Kasım 2025 

  • Bilet Fiyatı: £75 başlangıç fiyatı (welcoming drink dahil)

  • Program: Müzik, dans, burlesk performanslar ve temalı gösteriler.

Kaynak: Time Out

 

Londra’da ulaşım grevleri bisiklet kullanımını artırdı

No comments

02 October 2025






5-12 Eylül tarihleri arasında Londra’da gerçekleşen metro ve toplu taşıma grevleri, bisiklet kullanımında tarihi bir artışa yol açtı. Çoğu metro hattının kapalı kalması ve otobüslerin yoğun trafikte ilerleyememesi nedeniyle binlerce Londralı çareyi bisiklete binmekte buldu. Şehirdeki güvenli bisiklet yollarının son yıllarda artması ve elektrikli bisiklet kiralama hizmetlerinin yaygınlaşması da bu geçişi kolaylaştırdı.

Bisiklet kiralama şirketi Lime, grevin ilk iki gününde kiralamaların yüzde 50, hafta sonunda ise yüzde 70 arttığını açıkladı. YouGov’un yaptığı bir ankete göre, Londralıların yüzde 21’i grev sırasında bisiklete bindi, yüzde 28’i ise bu deneyimden sonra bisikleti daha fazla kullanmaya istekli olduğunu belirtti. London Cycling Campaign, grev sürecinde günlük bisiklet yolculuklarının iki milyona ulaştığını, bunun da normalin yaklaşık yarı yarıya üzerinde olduğunu belirtti.

Ancak bu büyük artış altyapı sorunlarını da gün yüzüne çıkardı. Özellikle güvenli bisiklet yollarının bulunmadığı bölgelerde sürücülerle bisikletliler arasında sıkışmalar yaşandı. Bazı güzergâhlarda bisiklet trafiği adeta kuyruk oluşturdu. London Cycling Campaign yetkilileri, mevcut bisiklet yollarının kapasitesinin çoktan dolduğunu, daha fazla yol, köprü ve güvenli geçiş noktalarına ihtiyaç duyulduğunu vurguladı.

Uzmanlara göre, bu grev dönemi Londra’nın gelecekte ulaşımda bisikletin rolünü gösteren bir “işaret” oldu. Eğer şehir, karbon salımını azaltma ve sürdürülebilir ulaşımı artırma hedeflerine ulaşmak istiyorsa, bisiklet yollarını genişletmek ve bisikleti her kesim için güvenli bir seçenek haline getirmek zorunda. Grev, Londralılara bisikletin sadece bir alternatif değil, kent yaşamının vazgeçilmez bir parçası olabileceğini hatırlattı.

 

Haringey’de edebiyat, hafıza ve sinema buluşması

No comments



Haringey’de bulunan Kurdish Community Centre (KCC), 17 Ekim 2025 Cuma günü kültür ve sanat dolu bir programa ev sahipliği yapacak. “Mekân ve Hafıza – War û Bîr” başlığıyla düzenlenecek etkinlik, edebiyat, sinema ve hafızanın kesiştiği noktada önemli bir buluşma sunacak.

Etkinliğin konuşmacıları arasında, bir dizi etkinlik kapsamında İngiltere’ye gelen yazar Rober Koptaş, yazar ve gazeteci Aydın Çubukçu ile yazar ve yönetmen İlham Bakır yer alıyor. Programda Rober Koptaş, 2024 yılında yayımlanan “Unufak” adlı romanını okurları için imzalayacak. Ayrıca İlham Bakır’ın yönetmenliğini yaptığı “Sesler ve Kilitler” filmi izleyicilerle buluşacak.

Edebiyat, hafıza, sinema ve düşüncenin buluşacağı bu özel etkinlikte katılımcılar hem yazarlarla söyleşi fırsatı bulacak hem de film gösterimine katılabilecek.

 📅 Tarih: 17 Ekim 2025, Cuma

Saat: 18:00 – 20:00
📍 Yer: Kurdish Community Centre (KCC), 11 Portland Gardens, Haringey – N4 1HU

 

Katılımın ücretsiz olduğu etkinliğe tüm kültür ve sanat dostları davet ediliyor.

 

ROBER KOPTAŞ: 1977’de İstanbul’da doğdu. Lusavoriçyan, Karagözyan, Surp Haç Tıbrevank okullarından sonra Marmara Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi’nde, yazar, hukukçu, mebus Krikor Zohrab hakkındaki teziyle Modern Türkiye Tarihi yüksek lisansı derecesini aldı. Üniversite öğrenciliği yıllarından itibaren çalıştığı Aras Yayıncılık’ta 2015-2023 arasında genel yayın yönetmenliği yaptı. 2006’da “Hayat, Olduğu Gibi” başlığı altında köşe yazıları yazmaya başladığı Agos gazetesinde, 2007’de Hrant Dink’in katledilmesinin ardından editör olarak görev aldı; 2010-2015 arasında gazetenin genel yayın yönetmenliğini üstlendi. Çeşitli mecralarda yazı, söyleşi ve makaleleri yayımlandı. Romanı Unufak Eylül 2024’te İletişim Yayınları’nca basıldı. İstanbul’da yaşıyor, yazıyor ve yeni romanı üzerinde çalışıyor.

 

Müge Çetinkaya deneme tadındaki yazılarını “Londra Notları"nda topladı

1 comment

16 September 2025

Müge Çetinkaya’nın pandemi döneminde tuttuğu notlardan oluşan; arkadaş ilişkilerini, yalnızlığı, kültür-sanat olaylarını konu alan  “Londra Notları” adlı kitabı Londra merkezli yayınevi Press Dionysus tarafından Türkiye'de ve İngiltere'de yayımlandı.

 

                                                          




                                

 

Yirmi yılı aşkın bir süredir Londra’da yaşayan Müge Çetinkaya, geçtiğimiz günlerde “Londra Notları” adını taşıyan ilk kitabını yayımladı. Yazarla, kitabının yazılış serüveni ve içeriği hakkında sohbet ettik.

Müge, seni kısaca tanıyabilir miyiz?

Özümde çocukluğundan beri dünyayı güzelleştirmeye, değiştirmeye çalışan birisiyim. İyi yürekliyim. Bu özelliklerimle doğmuş olmalıyım ki etrafımda ne yaşanırsa yaşansın onları hiç kaybetmedim ve bunu yakın bir geçmişte aldığım bir eğitim sırasında fark ettim.

Ben bir yazarım. Bunu kitabımın resmî olarak yayınlandığı 28 Mart 2023 tarihinde önce kendime sonra da başkalarına yüksek sesle söylemeye başladım. Hatta o gün bisikletime atlayıp, yakınlardaki Pophams Kafe’ye gittim, kendime güzel bir çörek ve kahve söyledim. Önünde dalları bahar çiçekleri açmış tarihi St.James Klisesi’nin manzarası ve mavi gökyüzünün altında keyifle kahvemi yudumlayarak bunu kutladım. 

Beni gerçekten tanıyan ve seven arkadaşlarıma sorsanız “deli kız” derler. Onlar, içimdeki iyilik ve güzel enerjiyi açıkça ve özgürce ortaya koymama fark etmeden alan açan dostlarımdır. Yanlarında kendim olabildiğim, neşeme ortak olan, kendi iyilik ve enerjilerinden beni mahrum etmeyen arkadaşlarım. Akışta olmak tam da böyle bir yer. 

Kendimi toplum kural ve kurumları tarafından kabul edilmek, onlara uyum sağlamak kaygısıyla alınmış ve verilmiş statü ve kimliklerimden ayrı düşünmeyi öğrendim. O nedenle bu soruya klasik bir cevap vermiyorum. Fakat soran olursa benim için, eğitimini aldığım ve aktif olarak devam ettirdiğim roller üzerinden; sosyolog, nöromindfulness koçu, kriz müdahale gönüllüsü, aktivist, yazar ve iyi bir arkadaş diyebilirsiniz. Issız bir adaya düşseniz yanınıza alacağınız üç şeyden biri de olabilirim.

Londra Notları kitabının yazılma öyküsünden kısaca söz eder misin?


Aslında Londra Notları kendi yazılma sürecini de anlatan bir kitap.

Yazmayı sevdiğimi ve bu konuda yetenekli olduğumu henüz ilkokuldayken öğrenmeye başlamıştım. Bu, eğitim hayatım boyunca taçlanarak devam etti. Cinedergi ve Aktivist Dergisi’ne yazılar yazdım. Okuyucularım tarafından daha fazlasını yazmaya teşvik edildim. Bilgisayarımın başına oturup bir kitap yazmaya başlamam ise tam anlamıyla bir ilham perisinin omuzuma dokunmasıyla oldu. Ya da başımdan aşağıya o sihirli tozdan döktü sanırım. Bir anda bundan ne kadar keyif aldığımı anımsadım ve düzenli olarak yazmaya devam ettim. Yazma sürecim de benim için akışta olabildiğim bir dönem oldu. 20 seneyi aşkındır Londra’da yaşıyorum. O nedenle bu kitabı yazmak, benim için hem hatırlamak hem de yeni bilgilere erişmek ve onları işlemek açısından muazzam bir tecrübeydi.

Pandemi süreci seni ve bu kitabın yazılma sürecini olumlu/ olumsuz nasıl etkiledi?

Pandemi sürecinde ne kadar da mutluymuşum!

Büyük kayıplar verildi, büyük acılar çekildi. Dünyanın herhangi bir yerinde belki de binlerce insan hâlâ yas tutuyor. Ama şu an yani depremden sonra hissettiğim acıyı, o zaman bu kadar yoğun hissetmemiştim. Adını bilmediğim, yüzünü görmediğim insanlar ve diğer canlılar için canım çok acıyor. Pandemi dönemindeki kısıtlamalar sebebiyle kontrolümüz dışındaki olaylar yüzünden çaresizlik yaşıyorduk. Yer değiştiremedik. Bizlerin yapabileceği işleri, bizim yerimize başkaları yaptı. Bir yandan da belki de ilk defa, kısıtlanmış hayatlarımız sebebiyle hemen hemen eşit şartlarda yaşadık. Ama deprem ve sonrasında yaşadığım çaresizlik hissi çok başka. Evlerimize kapandığımız o günlerde bile bu kadar izole olmuş, bu kadar yalnızlaşmış hissetmemiştim. Bunları söylerken bile boğazım düğümleniyor. Türkiye’deki eşitsizlik yüzümüze hiç bu kadar sert çarpmamıştı.

Pandemi süreci yazma konusunda bana ihtiyacım olan vakti sağladı. Yazmaktan keyif alıyor olmam da başka şeylerle oyalanma isteği olmadan motive olmamı. Ayrıca yazmak zorlayıcı duygularla baş etme metotlarından biri. Koçluk seanslarımda danışanlarıma da bunun pratiğini yapmalarını söylüyorum. Evlerimize kapandığımız o günlerde bana da destek oldu. Kitabımın gündelik hayata yer verdiğim bölümlerinde pandemi sebebiyle tekrara düşmeye başlayacağımı hissettiğim anda, hafızamdaki ve dosyalarımdaki arşivlerime dönerek devam ettim. Pandemi süreci içimdeki araştırmacı ruhu da besledi. Merak kediye kitap yazdırdı.

Kitabın bir günlük gibi ama öte yandan sohbet eder gibi yazılmış deneme tadında bölümler de var. Sen kitabını hangi kategoriye koyuyorsun?


Ben artık kitapçılarda “Dışavurumcu” kategorisi de olsun istiyorum.

Hayatı çok ciddiye alan biriyim. Biriydim. Pandemi süreci bana bunu yumuşatmamı ve yaratıcı yanlarımla kendimi ortaya koyma cesaretini öğretti. Yazı aracılığıyla…

Kitabımın taslak halini okuyarak benimle değerli fikirlerini paylaşan dostlarım ikiye ayrılmıştı; “Daha iyisini yazabilirsinciler” ile “Sana bravo, mutlaka tanıtmalısın, İngilizceye de çevirmelisinciler.” İlk grup Türkiye’den, diğeri ise İngiltere. Daha fazlasını söylemeye gerek var mı bilmiyorum ama kısaca iki kültür arasındaki farkı burada görebilirsiniz. Şu ana kadar tecrübe ettiğim kadarıyla İngiltere hep yeniliğe, bir sonrakine, herkesin kendi yöntemleriyle kendini ifade etmesine açık bir kültür olarak öne çıkıyor. Bizim kültürümüz kalıplara uymayı ve uyanları daha çok sever.

Bu ilk kitabındı. Bir sonraki için planlarını merak ediyorum.

Umut veren kitaplar yazmak istiyorum.

Pandemi başlangıcından beri travma konusu ile çalışıyorum. Eğitim arkadaşlarım, danışanlarım, dayanışma gruplarım ve son olarak da psikolojik ilk yardım gönüllüsü olduğum dernek aracılığıyla ulaştığım insanlar arasında travma, kaygı bozukluğu ve depresyon o kadar yaygın ki. Sosyal medyanın olumsuz etkileri sebebiyle acı çeken gencecik insanlar var. Beden imajı, yeme bozuklukları, okullarda akran zorbalığı. Bu sorunlar yaşamlarını sonlandırma arzusuna kadar gidebiliyor. Yolda yürürken yanınızdan geçen kişilerden pek çoğunun zorlayıcı duygularla baş ettiğini bilmek, bir o kadar da özgürleştirici.

Bu insanların şifalanmasına destek olmak beni çok mutlu ediyor. Bana yalnız olmadığımı hatırlatıyorlar. Onlara yalnız olmadıklarını hatırlatan satırları yine onların hikayeleri ile yazmayı düşünüyorum. Yeni bir kişisel gelişim kitabı yazmayı düşünmem ama kütlesel birleşime hizmet etmeyi ve bunun anlaşılabilmesini çok isterim. Olumlu yönde değiştirmek istediğim dünyanın yolu aslında buradan geçiyor. Umarım bu ilk kitabım beni, benim gibi düşünen insanlarla buluşturur.

Türkiye'de yola çıkmayı, yani gerçekten bir şehirden diğerine giderek gözlem yapabileceğim bir yola çıkmayı ve onları yazmayı çok istiyorum. Başkalarının hikayelerini duymak beni çok heyecanlandırıyor. Örneğin, geçenlerde Hyde Park’ta birlikte yürüyüşe gittiğim grupta tanıştığım bir Kolombiyalıdan, onların daha yedi yaşındayken kahve içmeye başladıklarını öğrendim. Yeni bir bilgiye hem de ilk ağızdan ulaşmak beni mutlu ediyor.

Aslında bir senaryo yazmak ve film çekmek hayalim de var ama şu anda en iyi bildiğim, dışavurumcu yazmak.

Kitabınla ilgili en çok sevdiğini şey nedir?

Zamansız olması. En azından benim için.
Yayına hazırlarken titiz çalıştık. Bu süreçte ekip arkadaşlarımı; editörüm ve tasarım ekibimi beklerken belli aralıklarla kitaptan uzak kaldım. Aldığım bu molalar sonrasında kitabımı pek çok kez baştan sona okudum.

İkisi arasında geçen epey bir zaman var ama ilk okumamda da sonuncuda da hep “Iyl ki yazmışım” dedim. Tarihe benden küçük bir not, bir saygı duruşu.

Kendime, okuyucuma ve evrene benden hediye.

 

👉Müge Çetinkaya'nın Londra Notları Türkiye'de kitap yurdu'ndan ve Dionysus Yayınları  sayfasından, İngiltere'de ise Press Dinoysus'un sayfasından ve Amazon, Barnes and Noble ve Waterstones gibi platformlardan edinilebilir. 


Müge Çetinkaya


Müge Çetinkaya kimdir?

Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Sosyoloji Bölümü’nden mezun oldu. Eğitimine Londra’da Ravensbourne College of Design and Communication ve Arts Marketing Association’da aldığı kurslarla devam etti. BBC London, MTV Europe gibi medya kurumlarında, ardından da sanat, kültür alanında uluslararası PR etkinlik ve koordinasyonunda 17 yıl görev yaptı. Aktivist Dergisi ve Cinedergi’ye yazılar yazdı. Green Peace ve British Lung Foundation’da gönüllü olarak çalıştı. 2020 yılında kendisi için dönüştürücü, iyileştirici birer tecrübe olan nefes, mindfulness pratikleri ve yoga felsefesiyle tanıştı. Yoga, mindfulness ve öz şefkatli farkındalık konularında uzmanlaşarak önce Yoga Alliance, ardından International Coaching Federation, ICF Mindfulness Koçluk sertifikalarını aldı.

Yazar halen Neuro-Mindfulness Koçu ve kriz müdahale gönüllüsü olarak çalışmakta, yazılar yazmaya devam etmektedir.


* Bu yazı ilk defa 13 Nisan 2023'te Olay gazetesinde yayınlanmıştır. 

Müge Çetinkaya’nın “Londra Notları” kitabı yayımlandı | Olay Gazetesi Turkish Newspaper in London

© Tüm hakları saklıdır
Tasarım by Orbay Soydan