Showing posts with label Rengin Kadın Korosu. Show all posts
Showing posts with label Rengin Kadın Korosu. Show all posts

“Kızkardeşliğin Türküsü; Rengin” belgeseli ayakta alkışlandı

No comments

06 July 2025

Londra’da faaliyetlerini sürdüren Rengin Kadın Korosu’nu anlatan “Kızkardeşliğin Türküsü; Rengin” ilk kez seyircisi ile buluştu. Geçtiğimiz Cuma günü ilk gösterimini yapan belgesel, seyirciden tam puan aldı.

 



Londra’da Sosyalist Kadınlar Birliği (SKB) bünyesinde kurulan ve Göçmen İşçiler Kültür Derneği’nde (GİK-DER) 2020 yılından bu yana faaliyetlerini sürdüren Rengin Kadın Korosu’nu anlatan belgesel 4 Temmuz, Cuma akşamı Londra Cemevi’nde prömiyerini yaptı. Aynı zamanda koro üyesi olan belgesel fotoğrafçı- gazeteci Gülseren Daş’ın yönettiği belgeselin gösterimine iki yüzü aşkın kişi katıldı.

Sunuculuğunu sinema eleştirmeni Seray Genç’in yaptığı gecede konuşan SKB üyesi ve GİKDER eşbaşkanı Bedriye Avcıl, “4 Temmuz 2020’de ilk konserimizi verdik. Sahne deneyimi olmayan 25 - 30 kadın ile sahne aldık, ilk konserden sonra bir anda sayımız 80’ne ulaştı. Rengin, bir koro olmaktan çıkıp kadın çalışmasına dönüştü. Sadece şarkı türkü söyleyen değil, farklı alanlarda üreten bir kadın çalışması oldu” dedi.

Kadınların hayata bakışı değişti

Rengin Kadın Korosu’nun kadınların hayatlarında önemli değişikliklere vesile olduğunu belirten Avcıl, “’Kadın kadının kurdudur’ anlayışını Rengin’de tersine çevirdik. Dayanışma ve motivasyonu gördük, kadınların hayata bakışı değişti. Kimimiz bugüne kadar hiç çalışmamıştık, çalışmaya başladık, kimimiz ilk kez elimize kalem alıp yazdı, yazar oldu. Kimimiz ilk bestesini yaptı. Bugüne kadar iki yüzün üzerinde kadın çalışmalarımızda yer aldı. Rengin aralıksız çalışmalarına devam ediyor” dedi.

Gösterimde konuşan Koro şefi Zuhal Yıldırım da kadın dayanışmasına ve ortak üretimin gücüne vurgu yaparak, “Başlarda belgesel fikri yoktu, sosyal medyada yayınlamak, arşiv oluşturmak ya da anı olsun diye başladığımız kayıtlar zamanla belgesel fikrini doğurdu. Kadınlar öyle nitelikli işler yaptılarki bunların daha geniş kitlelere ulaşması, duyurulması gerektiğini fark ettik. Kadınlara sesimizi duyurmak ve onlara da ses olmak istedik” dedi.

Gülseren Daş

Belgesel festival yolculuğuna çıkacak

Belgesel gösteriminin ardından konuşan belgesel yönetmeni Gülseren Daş, "Koroya başladığımda 10 yıl ara verdiğim kameramı yeniden elime aldım, çünkü çok güzel işler yapılıyordu ve bu beni teşvik etti. Zoru seven kadınlarız, koromuzun üyeleri günlük kovuşturmalarının arasında Rengin'de nefes aldı ve unuttukları birini hatırladı. Bizim içimizde unuttuğumuz bir kadın var, Rengin bunu hatırlattı bizlere. Çocuk sahibi olduğunda, aile kurduğunda, sorumluluklar üzerine yüklendiğinde kendimizi unutuyoruz. Rengin, kadınların evden çıkmasını, yaşı ne olursa olsun eline ilk kez bir enstrüman almasını, beste yapmasını, hikâye yazmasını sağladı. Çalışmaya katılan, destek veren tüm kadınlara teşekkür ediyorum" dedi.

Rengin Kadın Korosu'nun oluşmasında kadınların her birinin rolünün büyük olduğunu belirten Gülseren Daş, "Bu belgesel bu kolektif emeğin ve verilen desteğin bir sonucu" diye konuştu.  Belgesel Avrupa’nın farklı şehirlerinde gösterilecek ayrıca festivallere de yollanacak. 

“Kızkardeşliğin Türküsü; Rengin” belgeseli 4 Temmuz, Cuma akşamı Cemevi'nde gösterilecek

No comments

02 July 2025

 Rengin Kadın Korosu’ndan belgesel film: “Kızkardeşliğin Türküsü; Rengin”

 

Rengin Kadın Korosu başarılı çalışmalarına bir yenisini eklemeye hazırlanıyor. Koronun kuruluş aşamasını ve çalışmalarını kadın hikâyeleri ile harmanlayarak anlatan “Kızkardeşliğin Türküsü; Rengin” adlı belgesel 4 Temmuz’da galasını yaparak seyirci ile buluşacak.

 



Londra’da Sosyalist Kadınlar Birliği (SKB) bünyesinde kurulan ve Göçmen İşçiler Kültür Derneği’nde (GİKDER) 2020 yılından bu yana faaliyetlerini sürdüren Rengin Kadın Korosu, sanatsal etkinliklerine bir yenisini ekledi. Kadınların yeteneklerini keşfedip geliştirmeleri için alan açan koro bu kez bir belgesel ile sahnede. 

Aynı zamanda koro üyesi olan belgesel fotoğrafçı- gazeteci Gülseren Daş’ın yönettiği belgeselin gösterimi 4 Temmuz Cuma akşamı Londra Cemevi’nde gerçekleştirilecek. Birçok davetlinin katılması beklenen gösterime koro üyeleri de bir müzik dinletisi ile renk katacak. 

“Belgelemek kaçınılmazdı”

Kuzey Londra'da etkinlik gösteren, seksenin üzerinde üyesiyle her gün daha da büyüyen Rengin Kadın Korosu'nu anlatan belgesel, göçmenlik, annelik, kadınlık nedir, nasıl yaşanıyor bu süreçler ekseninde dolaştırıyor seyirciyi. Koronun kurulduğu 2020 yılından bu yana yaşadığı gelişim ve değişimi koro üyelerinin ağzından aktaran belgeselin çekimleri dört kurgusu ise bir yıl sürdü. 

Belgesel ile ilgili açıklama yapan Yönetmen Gülseren Daş, belgesel fikrinin kendiliğinden ortaya çıktığını belirterek, “Kadınların yoğun üretimine gözümüzü kapatmak mümkün değil. Bu kadar üretimin olduğu bir yerde de elbet belgelemek gerekliydi’’ dedi. Farklı alanlardaki çalışmalarıyla bilinen Rengin’in artık toplumsal bir oluşuma dönüştüğünü ifade eden Daş, “Hikâye yazmaktan kitap çıkarmaya, şarkı söylemekten enstrüman çalmaya uzanan bir süreçte belgesel sinema gibi bir sanatsal yapıya uzak kalmak mümkün değildi. Kadınların emeği, yaratıcılığı ve başarısı belgeseli doğurdu demek yanlış olmaz” dedi. Koroda yer alan bazı kadınların hikâyelerine yer verdiğini ifade eden Daş, bütün koro üyelerinin ve göçmen olarak yaşayan diğer tüm kadınların da belgeselde kendilerinden bir parça bulacaklarını ifade etti.

Zuhal Yıldırım

“Kolektif akıl, üretimi harladı”

Kadınları mutlu etmek, pandemi günlerinde onlara bir nefes alanı yaratmak için yola çıktıklarını söyleyen Koro Şefi Zuhal Yıldırım ise aslında birçok çalışmaya da bu yolda karar verdiklerini söyledi. Yıldırım, bütün üretimin kadınların ihtiyaçları, beklentileri ve yetenekleri çerçevesinde şekillendiğini ifade etti. Rengin’in artık bir kadın dayanışmasına evrildiğine vurgu yapan Yıldırım, kolektif aklın ve emeğin üretimlerini harladığını aktardı.  

Başlangıçta bir film yapma fikrinden çok, arşiv oluşturmak, sosyal medyada paylaşmak, anı olarak saklamak gibi hedeflerle kayıt yapmaya başladıklarını söyleyen Yıldırım, “Fakat Rengin bu alanda gerçekten önemli ve adından söz ettiren başarılı bir model haline geldi. Bu nedenle deneyimlerimizi paylaşmak ve hikâyemizi başka kadınlara da aktarmak istedik. Zor koşullarda çalışmaya omuz veren, pes etmeyen arkadaşlarımızın kişisel hikâyeleri de çok öğretici oldu” dedi.

Rengin’de yer alan bütün kadınları bir belgesele sığdırmanın mümkün olmadığını belirten Yıldırım, şöyle devam etti, “Her şeyin ve herkesin bir hikâyesi var fakat bugüne kadar 300’ ü aşkın kadının sesini buluşturan, evin dört duvarına mahkûm olmayı reddeden, ben de varım ve çalınan hayallerimin izini sürüyorum diyen, yazan, çalıp-söyleyen, beste yapan, sarılan, kahkahalar atan kadınların yurdu oldu Rengin. Galiba hikâyesi bir film olmayı hak ediyor.’’

Bedriye Avcıl

“Baskılara karşın üretmeye devam”

SKB üyesi ve GİKDER Başkanı Bedriye Avcıl ise, belgeselin büyük emekler sonucu ortaya çıktığına vurgu yaptı. Kurum olarak kadınlara ve sanatsal üretimlerine başından beri destek verdiklerini ifade eden Avcıl, “Rengin, Londra’da birçok yapıya örnek teşkil edecek bir oluşum. Başından beri gerek kadın dayanışması gerekse sanatsal üretim konusunda sınırları zorlayan ve hayranlık uyandıran koronun belgeselini yapmamak olmazdı’’ dedi. Son dönemlerde GİK-DER özelinde Avrupa’da kültürel ve toplumsal çalışmalar yürüten demokratik kurumlara yönelik baskılara da değinen Avcıl, üretmeye ve hayatı anlamlandırmaya devam edeceklerini belirterek, “Kızkardeşliğin Türküsü; Rengin” belgeselinin 4 Temmuz’da Cemevinde yapılacak olan galasına tüm duyarlı toplum kesimlerinin katılması çağrısında bulundu. Avcıl, “Biz kadınlar buradayız, ev içi ve dışı bütün baskılara karşı sanatımızla, türkülerimizle var olacağız. Bütün kadınların yurdu olmaya devam edeceğiz” dedi.

 

Yönetmen Gülseren Daş ile “Kızkardeşliğin türküsü: Rengin” belgeseli üzerine konuştuk

No comments

29 June 2025

Gülseren Daş’ın hazırladığı “Kızkardeşliğin türküsü: Rengin” adını taşıyan belgesel, Londra’da Rengin Kadın Korosu çatısı altında müziğin ortak dilinde buluşan kadınların umut ve direniş dolu yolculuğunu anlatıyor.  Yönetmen Gülseren Daş’la Rengin Kadın Korosu belgeseli hakkında konuştuk.  

 




Sizi tanıyabilir miyiz?

Sanırım hayattaki zor şeylerden biri kendimizden bahsetmek. Kısaca anlatayım, Elbistan’da doğdum, On beş yaşımda lise eğitimi için ailemle Mersin’e taşındık, sonrasında da Ankara İletişim Fakültesi’nde lisans eğitimimi tamamladım. 

Türkiye’de başta Gündem gazetesi olmak üzere çeşitli gazete, televizyon ve dergilerde haber müdürlüğü, dış haberler editörlüğü, editörlük ve fotoğrafçılık yaptım. 2009 yılında evlenerek yerleştiğim Londra’da belgesel fotoğrafçılığı alanında yüksek lisansımı yaptım. Bütün çocuklar gibi kendileri de çok tatlı olan Welat, Heja ve Eyşan’ın annesiyim. 2020 yılında kurulduğundan bu yana da Rengin Kadın Korosu’nun bir üyesiyim. 

Kızkardeşliğin Türküsü; Rengin, belgeselinizde kadınların koroya katılma hikâyelerine yer verdiniz, siz de koronun bir üyesisiniz ve bir dönem yürütmesinde sorumluluk aldınız, bu kez siz bize Rengin’e katılma hikâyenizi aktarır mısınız?

Pandemi nedeniyle global bir hapis dönemi geçirdiğimiz 2019-20 yıllarında annem Elif Daş, pankreas kanseri ile mücadele ediyordu. Hem Elbistan’da yaşadığı için hem de pandemi yasakları nedeniyle çok az yanında bulunabildim. Vefatı, karantinanın kısa süreliğine kaldırıldığı 2020 Temmuz ayına denk geldi ve kendisi ile vedalaşma imkânı buldum. Her ölüm insanı etkiler, anneminki de ailemizi derinden sarstı. Ben de herkes gibi bir hayat muhasebesi yaptım kendi içimde, hiçbir şeyi ertelememeye karar verdim.

 Annem bağlama çalmamı çok isterdi, yıllarca ertelemiştim, ancak onun anısına öğrenmeye karar verdim. Rengin ile de yolum bağlama aracılığıyla kesişti. Göçmen İşçiler Derneği’nin (GİKDER) Facebook’ta yayınladığı bağlama atölyesi ilanına başvurdum. Derslere başlayınca aynı dernek bünyesinde Rengin Kadın Korosu’nun da bulunduğunu öğrendim ve gerçekten kötü olduğunu düşündüğüm sesime rağmen koroya katıldım. 

Filmin ortaya çıkış sürecinden bahsedelim biraz…

Sanırım basından geldiğim ve fotoğrafa merakım olduğu için biraz mesleki bir deformasyon denebilir, kayıt altına alma alışkanlığım var. Ben de hayatı mercekten bakarak anlamlandıran insanlardanım. Koroya başladıktan kısa bir süre sonra kameramı da çalışmalara getirir oldum. Belgesel fikri ise zamanla oluştu. Benim merakımın dışında aslında belgesel biraz da kendini dayattı diyebilirim. 

Pandemi gibi bir süreç, hepimizin ayarları ile az buçuk oynanmış ve Londra’nın kuzeyinde gettolaşma dediğimiz şeyin dibine kadar yaşandığı bir bölgede kadın türküleri yükseliyor… Siz isteseniz de istemeseniz de belgesel ‘ben buradayım’ diyor. Pandemi sonrasında da İran’daki Mahsa Amini eylemleri, genel olarak mülteci sorunu vs. derken Rengin Kadın Korosu sanırım, bünyesindeki kadınlar için bir dış dünyaya bağlanma köprüsü oldu. Kadınların evden çıkması, özgüvenlerinin gelişmesi, sahnede türkü söylemeleri ve dünyada olup bitenle ilgili bir sözlerinin olması inanılmazdı. Belgesel doğallığında yapılacaktı…

Koronuzda seksenin üzerinde kadın var, tabii herkes ile görüşme yapma ve belgeselde yer erme imkânınız teknik olarak yok, peki belgeselde izlediğimiz kadınları neye göre belirlediniz, bunlarla görüşmeliyim dedirten ne oldu?

Aslında bütün kadınların anlatacakları ve göstermeye değer birer hikâyesi var. Tabii dediğiniz gibi teknik nedenlerle hepsine yer vermek imkânsız. Ama belgeseli kurgularken genel hissiyatı vermeyi ve belli bir temsiliyet oluşturmayı hedefledim. 

Korodaki ve ayrıca İngiltere’de göçmen olarak yaşayan diğer Türkiye kökenli kadınların hem kadın hem anne hem de göçmen olarak ortak bir paydada buluşabileceği hikâyeler olmasına özen gösterdim. Örneğin, neden Londra’ya geldik sorusunu sorarken; Türkiye’deki siyasi atmosferin etkisiyle bavulunu sırtlayan kadınları da, evlenerek aşk uğruna yola düşenleri de ekonomik kaygılarla kendini burada bulanları da temsil etmek istedim. Ya da annelik üzerine düşünürken, koromuzda bile azımsanmayacak sayıda özel ihtiyaçlı çocuk ebeveyni olan kadın varken, ki biri de benim, onların/bizim bu deneyimini de es geçemeyeceğime karar verdim. Koromuzda son dönemde birçok kadın arkadaşımız göğüs kanseri teşhisi ile tedavi görmeye başladı, kadınlık üzerine konuşurken bunu da görmezden gelemezdim. Sonuç itibariyle bütün bu göçmenlik, annelik ve kadınlık hikâyelerimiz Rengin Kadın Korosu’nun mayasını oluşturdu. Ve doğal olarak da belgeselde yer verdim.

Belgeselin aynı zamanda kurgusunu, çekimlerinin büyük bölümünü yaptınız. Rengin Kadın Korosu ile birlikte yapımcılığını da üstlendiniz. Bu deneyimlere bakışınız ne, sizi nasıl etkilediler?

Londra’ya 2009 yılında evlenerek yerleştim ve kısa aralıklarla üç çocuğum doğdu. En büyük çocuğum Welat’ın sağlık sorunları nedeniyle mesleğimi uzun bir süre yapamadım, son birkaç senedir oğlumun da büyümesi ile birlikte, küçük adımlarla korka korka bir şeyler üretmeye başladım. Bu belgesel de sanırım biraz benim mesleğe dönüş, yeniden üretme çabamın bir ürünü. 

Uzun zaman sevdiği şeyleri yapamayınca insan biraz maymun iştahlı oluyor. Onu da yapayım, bunu da yapayım gibi. Ben de hem bu mesleğe dönüş heyecanına kapıldığım için hem de çocuklardan arta kalan zamanlarda üretmek zorunda olduğumdan sanırım tek başına çalışmayı ve birden fazla işi üstlenmeyi alışkanlık edindim. 

Çalışmaların birçoğuna zaten kameram ile gidiyordum, konserde sahnede olduğum zamanlar hariç, büyük bir bölümünü kendim çektim. Amatör bir kamera kullanımına yer yer rastlayacaktır seyirciler, bunun bir sebebi tanıklık etmek, estetik kaygılar duymadan hikâyeyi anlatmak ise diğer bir sebebi de çekerken öğrenmemdir. 

Bir kurgucuyla çalışmak yerine YouTube videolarından kurgu öğrenerek, uygun olduğum zamanlarda kurguyu yaptım. Yapımcılık için Rengin’den destek alarak çalıştım. Bütün bu deneyimler benim için çok öğretici oldu. Özellikle kurgu beni gerçekten zorladı diyebilirim. İki yüz saati aşkın bir görüntüyü elemek ve onu bir hikâyeye oturtmak hele de minimum teknik bilgi ve YouTube videosu ile kurgu yapmak deli işi. Bir sonraki projemde bir ekip ile işleri bölüşerek yapmak sanırım daha zahmetsiz ve aynı zamanda daha sağlıklı olacaktır. Dışardan bakan bir göz, sizin kıyamadığınız görüntülere çok rahat kıyabilir ve daha zahmetsiz bir kurguya ulaşır diye düşünüyorum. 

Yaşadığınız zorluklar oldu mu?

Yukarıda bahsettiğim teknik zorlukların dışında yine altını çizmek isterim; anne olmak ve bütün üretim sürecinizi çocuklardan arta kalan zaman üzerinden planlamak inanılmaz yorucu. Eğer çocuk bakımı konusunda destek alırlarsa kadınların üretim süreçlerine katılımlarının artacağını tekrar tekrar anlamış oldum. 

Diğer bir zorluk da yıllar boyunca yapılan çekimleri elemek oldu. Saatler süren görüntüleri kullanmak tabii ki mümkün değil ama ayrıca seçim yapmak çok sancılı bir süreç. Bu konuda baita koro şefimiz Zuhal Yıldırım olmak üzere Rengin Kadın Korosu’nun yürütmesinde yer alan Bedriye Avcıl, Şirin Akgül, Funda Akça, Hatice Dağdelen, Nukhet Esetekin, Melda Bulat ve Suna Boyraz’ın hakkını teslim etmem gerek. Tıkandığım yerlerde bana yol gösterdiler, hatta elediğim bazı görüntülere yer vermem konusunda beni yönlendirdiler. İyi ki de öyle yapmışlar, sonuçta Rengin’de kollektif üretim esas alınıyor ve belgesel bir istisna olamazdı.

Bu arada eklemek isterim çeviri süreci de uzun sürdü belgeselin. Benim açımdan bir dile hakim olamamak da büyük bir zorluktu. Neyseki Gik-Der bünyesinde oluşturulan bir çeviri grubu bu sorunu çözdü. Başta İbrahim Avcıl olmak üzere çeviri ekibine de tekrar teşekkür etmek isterim.

Şunu da yapsaydım dediğiniz ve belki bir sonraki çalışmanızda size ışık tutacak şeyler oldu mu?

Bu proje biraz doğaçlama oldu, koşullardan dolayı. Belki tek tabanca yerine bir teknik ekip ile çalışmak, hikâyenin yolda oluşmasını beklemektense bir ön araştırma ve planlama yapmak yerinde olurdu… 

Bu aynı zamanda bir göç belgeseli, belki giderek hayatımızdan ve hafızalarımızdan silinmekte olan bir kültürü yaşatma ve aktarma çabası da… Türküler, gurbet ve göç aslında çok iç içe geçen kavramlar, buna bir de Londra’yı ekliyorsunuz…

İngiltere genelinde büyük bir Türkiyeli nüfusu var. Maraş katliamıyla Aleviler, 80 darbesiyle solcular, 90’lardaki katliamlarla Kürtler akın akın İngiltere’ye gelmiş. Buna 2000’li yıllarda ve sonrasında eklenen ekonomik göçü, Ankara Anlaşmalıları, Türkiye’deki rejimin baskısıyla gerçekleşen Gezi sonrası göçü de eklerseniz sayı azımsanmayacak rakamlara ve aynı zamanda binlerce hikâyeye ulaşır. 

Her göçmenin korkulu rüyası asimilasyon olduğundan, ilk etapta içe kapanma ve kültürünü koruma refleksi gösteriliyor. Ancak on yıllardır İngiltere’de yaşayan ve en az üç kuşaktır buralı olan bir topluluk için artık refleksten çıkıp bir entegrasyon sürecine girdiğini görürüz. Dolayısıyla Rengin’de de refleksten ziyade daha bilinçli bir oluşumla göçmen olmanın bilinci ile kültürünü yaşatma ve gelecek kuşağa aktarma amacı var. 

Yüzyıllar boyunca direnişin, sevincin, ölümün taşıyıcısı olan türküler Londra’da ise göç hikâyelerimizi sırtlandı. Biz de Rengin'de türküler aracılığıyla dostluklar kurup, günlük sıkıntılarımızdan sıyrılırken aynı zamanda hem tarihimize hem de birkaç nesil sonrasına köprüler atıyoruz. 

Seyirci bu belgeseli izledikten sonra salondan nasıl bir duygu ile ayrılsın istersiniz, özellikle kadın seyirci için direkt mesajınız veya satır aralarında vermek istediğiniz mesaj nedir?

Genel olarak seyircinin umutlu bir şekilde salondan ayrılmasını diliyorum. Uygun koşullar yaratıldığında kadınların üretmekte sınır tanımadığını fark etmelerini isterim. 

Kadın izleyici ise en yakınındaki kadına sarılsın ve dünyayı birlikte yaşanılabilir bir yer yapacaklarını bilsin.

Bundan sonraki projeleriniz neler?

Aslında temel projem tabii ki çocuklarımı yetiştirmek, ancak fotoğraf ve belgesel sinemanın da büyük bir yeri var hayatımda. Birkaç fotoğraf projem hali hazırda devam ediyor. Onları bitirmeyi ve uzun zamandır yapmak istediğim ama bir türlü imkân yaratamadığım, bir belgesel projesini hayata geçirmeyi umuyorum. Henüz emekleme aşamasında olduğu için şimdilik bahsetmeyeyim konusundan, ama umarım onun üzerine de bir gün söyleşi yapma fırsatımız olur. Röportaj için çok teşekkür ediyorum. 


 Yer: Londra Cemevi, Woodgreen

Tarih: 4 Temmuz, Cuma

Saat: 19:30


“Saklı Çekmece” için imza günü düzenlendi

No comments

29 April 2025

Rengin Göçmen Kadın Öyküleri Yarışması’nda dereceye giren öykülerin toplandığı “Saklı Çekmece” için GİK-Der'de imza günü ve söyleşi etkinliği gerçekleştirildi.


Londra’da Sosyalist Kadınlar Birliği tarafından kurulan, başarılı müzik çalışmalarıyla tanınan Rengin Kadın Korosu, düzenledikleri öykü yarışmasında dereceye giren 24 öyküyü Saklı Çekmece isimli kitapta toplayarak yayımladı.

Kitaptaki öykü yazarlarının, seçici kurulun ve konukların katıldığı etkinlik ve imza gününde buluşan kadınlar görüşlerini paylaştı.
Açılış konuşmasını yapan Gikder Başkanı Bedriye Avcil; koronun kuruluş hikâyesine değinerek şunları söyledi:

“Eril sistemin içinde kadın olmanın sorunlarına göçmenlik de eklenince yaşadığımız zorluklar katlanıyor. Ancak bizler bir araya geldiğimiz zaman daha güçlü, daha başarılıyız. Hayatlarımızın sanatla güzelleşeceğini biliyoruz ve sanat hepimizin hakkı. Bunun için de müziği, edebiyatı, resmi hayatımızın içine alıyoruz. Rengin Göçmen Kadın Öyküleri ismiyle kendi yazdığımız öykülerimizi topladığımız kitabımızda yaşadıklarımızı anlatıyoruz. Yazdıkça, paylaştıkça birbirimize daha çok yaklaşıp umutlarımızı daha da güçlendiriyoruz.”

İmza gününe İngiltere, Almanya, İsviçre ve Fransa’dan yazarlar ve jüri üyeleri katıldı. Etkinlikte en çok merak edilen şey yazarların öykü yazma deneyimleriydi. Rengin Göçmen Kadın Öyküleri Yarışması’nın bir motivasyon ve kadın dayanışması kaynağına dönüştüğünü belirten yazarlar bu etkinliklerin sürdürülmesinin önemini vurguladılar. Okuyucuların soru ve paylaşımlarının ardından kitapların yazarlarca imzalanması ile etkinlik sona erdi.

Farklı ülkelerde yaşayan göçmen kadınların yoğun ilgi gösterdiği yarışmaya, İngiltere başta olmak üzere Almanya, Amerika, İsviçre, Fransa, İskoçya, Birleşik Arap Emirlikleri ve Lüksemburg’dan toplam 60 öykü gönderildi.

Yarışmanın seçici kurulu Dursaliye Şahan, Fergül Yücel, Gülsen Gülbeyaz, İlden Dirini, Serpil Arslan, Şükran Bağcık ve Vicdan Özerdem’den oluştu. Kurulun titizlikle yaptığı değerlendirme sonucunda belirlediği 24 öykü Saklı Çekmece kitabına girdi.

 

KİTAPTA YER ALAN ÖYKÜLER VE YAZARLAR

 

Birincilik

* ‘Küçük Mavi Defter’ Burcu Özer Katmer / İsviçre

* ‘Jemma’ Hatice Demir Kaya / İngiltere

İkincilik

* ‘Boş Arsa’ Nur Şen / Almanya

Üçüncülük

* ‘Unutmak İçin’ Onur Feray Dönmez / İngiltere

 

Mansiyon

* ‘Bizden Biri’ Evren Altunkaş / İskoçya

* ‘Püripak Hanım’ Nur Engin / ABD

* ‘Göç Mevsimi’ Nükhet Esetekin / İngiltere ‘Sessiz

* Dostluklar’ Safiye Tosun / Fransa

 

Kitaba Girmeye Hak Kazanan Öyküler

* ‘Bir Pazar Günü’ Bermal Melik / Almanya

* ‘Bir Külbahar Sabahı’ Burçak Büyükişleyen Gönül / BAE

* ‘Diya Diya’ Deniz Güven / İngiltere

* ‘Kardeşimin Kafesi’ Eda Bayraktar / İngiltere

* ‘Korkudan Hep Korkudan’ Esra Bakay / Almanya

* ‘Anonim Yasinler’ Fatma Mutlu / İngiltere

* ‘Zaman Zaman’ Gül Greenslade / İngiltere

* ‘Uğultu’ Gökçe Karabulut / Lüksemburg

* ‘Pembeli Kadın’ Meltem Çimen / Almanya

* ‘Beyaz Dut Ağacının Altında’ Müge Erdoğmuş / İngiltere

* ‘Ben Seni Çok Sevdim Cankuş’ Nida Karadağ / İngiltere

* ‘Kalpteki Fay Kırıkları’ Nurcan Ören / İsviçre

* ‘Kına Saçlı Kadın’ Seray Genç / İngiltere

* ‘Çalınan Yaşamlar’ Rengin Akgün / İngiltere

* ‘Saksıdaki Çiçek’ Seher Koç / Almanya

* ‘Papatyalar’ Sidem Samsun / Almanya













 

Rengin Kadın Korosu’ndan 8 Mart konseri: “direniş ve sevda türküleri"

No comments

05 March 2025

Rengin Kadın  Korosu, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü  dolayısıyla Londra Millfield Theatre’da konser verdi.  Gecede, Rengin Göçmen Kadın Öyküsünde dereceye giren yazarlar için ödül töreni de düzenlendi.

 


Londra’da faaliyetlerini sürdüren Rengin Kadın Korosu, 2 Mart Pazar günü, Londra Millfield Theatre’da “Direniş ve Sevda" türküleri temalı konseri ile dinleyicilere özel bir akşam yaşattı. Londra’da, 2020 yılında Sosyalist Kadınlar Birliği tarafından pandemi döneminde kurulan koro, konserde özenle seçilmiş yirmi eser seslendirdi.  

Konserde ayrıca 2. Rengin Göçmen Kadın Öyküleri Yarışması’nın “Saklı Çekmece” adını taşıyan kitabı için ödül töreni düzenlendi. Salonda hazır bulunan jüri üyeleri sahneye çıkarak yarışmada dereceye giren yazarlara teşekkür ettiler.

Jüri üyesi ve yazar Dursaliye Şahan, “Bu kitapta göçmen kadınların kaleminden hikayeler var. Hemen hemen hepsi gerçek yaşam hikayelerinden damıtılmış satırlar. Bence bu aslında bir yarışma değil, bir yazma etkinliği, kısaca ‘tanık öyküleri’” dedi.



 Almanya’dan gelen jüri üyesi Gülsen Gülbeyaz ise “Muhteşem bir çalışmaydı. Rengin Kadın Korosu’nu bu kadar yoğun bir çalışma içerisinde tanımış olmak ve yarışmaya katılanların öykülerini okumak, değerlendirme yapmak, sonrasında yazarları ile burada tanışmak muhteşem bir şey, anlatmam mümkün değil. Bu çalışmayı bir kadın hafızasına koyulacak çalışma olarak görüyorum” diye konuştu.

Sosyalist Kadınlar Birliği adına yapılan konuşmada ise son zamanlarda artan göçmen karşıtı söylemlerin göçmen kadınların yaşamlarını daha da zorlaştırdığına dikkat çekildi. Erkek egemen şiddete, kapitalizme karşı mücadelenin önemine işaret edilen konuşmada “Savaşa, ırkçılığa, yoksulluğa ve kadın cinayetlerine karşı kadın grevine!” denildi. 8 Mart’ta saat 15:00’te Gandalf’s Corner’da, saat 18:00’de Manor House Station önünde yapılacak eylemlere katılım çağrısı yapıldı.

2. Rengin Göçmen Kadın Öyküleri “Saklı Çekmece” kitabı, Göçmen İşçileri Kültür  Derneği’nden (GIK-DER)  temin edilebilir.

 

 

 

Rengin Kadın Korosu’nun düzenlediği ikinci öykü yarışması sonuçlandı

No comments

07 January 2025

Rengin Kadın Korosu tarafından düzenlenen ve bu yıl ikincisi gerçekleştirilen Göçmen Kadınlar Öykü Yarışması’nın sonuçları açıklandı. Farklı ülkelerde yaşayan göçmen kadınların yoğun ilgi gösterdiği yarışmaya İngiltere başta olmak üzere Almanya, Amerika, İsviçre, Fransa, İskoçya, Birleşik Arap Emirlikleri ve Lüksemburg’dan toplam 60 öykü gönderildi.



Yarışmanın seçici kurulu Dursaliye Şahan, Fergül Yücel, Gülsen Gülbeyaz, İlden Dirini, Serpil Arslan, Şükran Bağcık ve Vicdan Özerdem’den oluştu. Kurulun titizlikle yaptığı değerlendirme sonucunda belirlediği 24 öykü, etkinliğin adını taşıyan ve ikincisi yayımlanacak olan ortak bir kitapta toplanarak okuyucuyla buluşacak.



Yarışmada iki öykü birinciliği paylaştı: ‘Küçük Mavi Defter’ (Burcu Özer Katmer /

İsviçre) ve (Hatice Demir Kaya / İngiltere).

İkincilik ödülünü ‘Boş Arsa’ (Nur Şen / Almanya) kazanırken, üçüncülüğe ‘Unutmak İçin’ (Onur Feray Dönmez / İngiltere) adlı öykü layık görüldü.

Londra’da Sosyalist Kadınlar Birliği bünyesinde kurulan ve Göçmen İşçiler Kültür Derneği’nde 2020 yılından bu yana faaliyetlerini sürdüren Rengin Kadın Korosu, sanatsal etkinlikleriyle göçmen kadınların kendilerini geliştirmeleri için çeşitli alanlar yaratmaya devam ediyor. Öykü yazma etkinliği de bu anlamda önemli bir rol üstlendi. Yazarların göçmen kadın olma koşuluyla katılım sağladığı yarışmaya gösterilen ilgi, beklenenin üzerinde gerçekleşti.

Rengin Kadın Korosu Yönetim Kurulu üyesi Şirin Akgül, yaptığı açıklamada seçici kurul tarafından belirlenen öykülerin kalıcı olabilmesi ve gelecek kuşaklara aktarılabilmesi amacıyla kitap haline getirileceğini duyurdu. Akgül, jüri üyelerinin gelen öyküleri büyük bir titizlik ve hakkaniyetle değerlendirdiğini vurgulayarak, “Bu tür yazın çalışmalarının kadınların yaratıcı düşünme becerilerini geliştirirken, duygu ve düşüncelerini daha etkili şekilde ifade etmelerine olanak sağladığını” ifade etti.

Yarışmanın ödül töreni, Rengin Kadın Korosu’nun 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar

Haftası kapsamında, ‘Direniş ve Sevda Türküleri’ni seslendirecekleri Millfield Theatre’da sahne alacakları özel konser gecesinde gerçekleştirilecek. Aynı etkinlikte, seçkilerin yer aldığı ‘Rengin Göçmen Kadın Öyküleri 2’ kitabının tanıtımı da yapılacak.

 

YARIŞMA SONUÇLARI

Birincilik

‘Küçük Mavi Defter’ Burcu Özer Katmer / İsviçre

‘Jemma’ Hatice Demir Kaya / İngiltere 

 İkincilik

 ‘Boş Arsa’ Nur Şen / Almanya 

 Üçüncülük

 ‘Unutmak İçin’ Onur Feray Dönmez / İngiltere

 

Mansiyon

 ‘Bizden Biri’ Evren Altunkaş / İskoçya

‘Püripak Hanım’ Nur Engin / ABD

‘Göç Mevsimi’ Nükhet Esetekin / İngiltere ‘Sessiz Dostluklar’ Safiye Tosun / Fransa

 

Kitaba Girmeye Hak Kazanan Öyküler

‘Bir Pazar Günü’ Bermal Melik / Almanya

‘Bir Külbahar Sabahı’ Burçak Büyükişleyen Gönül / BAE

‘Diya Diya’ Deniz Güven / İngiltere

‘Kardeşimin Kafesi’ Eda Bayraktar / İngiltere

‘Korkudan Hep Korkudan’ Esra Bakay / Almanya

‘Anonim Yasinler’ Fatma Mutlu / İngiltere

‘Zaman Zaman’ Gül Greenslade / İngiltere

‘Uğultu’ Gökçe Karabulut / Lüksemburg

‘Pembeli Kadın’ Meltem Çimen / Almanya

‘Beyaz Dut Ağacının Altında’ Müge Erdoğmuş / İngiltere

‘Ben Seni Çok Sevdim Cankuş’ Nida Karadağ / İngiltere

‘Kalpteki Fay Kırıkları’ Nurcan Ören / İsviçre ‘Kına Saçlı Kadın’ Seray Genç / İngiltere

‘Çalınan Yaşamlar’ Rengin Akgün / İngiltere

‘Saksıdaki Çiçek’ Seher Koç / Almanya

‘Papatyalar’ Sidem Samsun / Almanya

 

Seçici Kurul Üyeleri

Dursaliye Şahan

Fergül Yücel

Gülsen Gülbeyaz

İlden Dirini 

Serpil Arslan

Şükran Bağcık 

Vicdan Özerdem

 




 


Rengin Göçmen Kadın Öyküleri kitabı çıktı!

No comments

28 August 2024

Rengin Kadın Korosu’nun düzenlediği, Göçmen Kadınlar Öykü Yarışması sonuçlandı.  Seçici kurulun belirlediği 36 öykü Londra merkezli yayınevi Press Dionysus tarafından kitap olarak yayımlandı.

 

 


                                                                                       

 

Rengin Kadın Korosu’nun düzenlediği Göçmen Kadınlar Öykü Yarışması’nda dereceye giren isimler açıklandı. Birleşik Krallık ve Avrupa’da yaşayan göçmen kadınların katılımına açık olan yarışmaya ellinin üzerinde öykücü başvurdu. Yarışmada birinciliği eşit puan alan “Kendini Tamamlayan Adam” öyküsüyle Zerrin Bucaklı ve “Yalnızlık Bakanlığı” öyküsüyle Nahide Yaran paylaştı

Londra’da Sosyalist Kadınlar Birliği tarafından oluşturulan ve Göçmen İşçiler Kültür Derneği’nde 2020 yılından bu yana faaliyetlerini sürdüren Rengin Kadın Korosu yeni projesi ile kadınları yazmaya teşvik ediyor. Rengin, başarı ile gerçekleştirdiği konser ve enstrüman kurslarını bir adım öteye taşıyarak öykü yarışması düzenledi. Birleşik Krallık ve Avrupa’da yaşayan göçmen kadınların katıldığı yarışma başta İngiltere ve Almanya olmak üzere birçok ülkeden yoğun ilgi gördü. 



“İlgi, beklediğimizin üstündeydi”

Rengin Basın Sorumlusu Gülseren Daş, yaptığı açıklamada seçici kurulun belirlediği öykülerin Londra merkezli yayınevi Press Dionysus tarafından kitap olarak yayımlandığını duyurdu. Değerli kadın edebiyatçılardan oluşan jüri üyelerinin hakkaniyetle gelen öyküleri değerlendirdiklerini ifade eden Daş, beklediklerinin üzerinde bir ilgi ile karşılaştıklarına vurgu yaptı. Yarışmanın kendini yazarak ifade etmek isteyen kadınlar için bir fırsat olduğunu belirten Daş, “Birkaç ay boyunca İngiltere ve Avrupa’dan sayısız göçmen kadın ile tanışma fırsatı bulduk. Coğrafyalar farklı olsa da kadınlık temelinde benzer öykülerimizin olduğunu fark ettik. Yazdıkça, paylaştıkça birbirimize daha çok yaklaştık ve eşit bir gelecek için umudumuz güçlendi” dedi.

Birinci İngiltere’den

Kadın yazarlardan oluşan seçici kurul İngiltere’den katılan ve eşit puan alan iki öyküyü birinciliğe değer buldu. Zerrin Bucaklı’nın “Kendini Tamamlayan Adam” ve Nahide Yaran’ın “Yalnızlık Bakanlığı” adlı öyküleri birinciliği paylaşırken, yine İngiltere’den Aylin Shaffer’in “Sessiz Çığlık” adlı öyküsü ikinciliği, Almanya’dan Tuğba Sena’nın “Alamancı’nın Kızı” öyküsü ise üçüncülüğü aldı.

Yarışmada, İngiltere’den Dilek Dağdelen’in “Alin Motel”, Müge Erdoğmuş Turnbull’un “İrmik Helvası”, Yasemin Güçoğlu’nun “Soba” adlı öyküleri ile Almanya’dan Hülya Karcı’nın “Mavi Gözlü Sarışın Kız” öyküsü mansiyon ödülüne değer bulundu. Jüri Özel Ödülü’nün sahipleri ise Almanya’dan Işılay Karagöz’ün “İnsanlık Ölmedi Ya” ve Zeynep Kılıç’ın “Makbule” adlı öyküleri oldu.

 


Yarışmanın ödül töreni Göçmen İşçiler Kültür Derneği’nin (GİKDER) düzenleyeceği “Deprem Dayanışma Konseri” kapsamında 24 Haziran’da Alexandra Palace’ta gerçekleştirildi ve gecede öykülerin yer aldığı kitabın tanıtımı da yapıldı.

 

Rengin Göçmen Kadınlar Öykü Yarışması jürisi şu isimlerden oluşuyor:

Gazeteci -Yazar Dursaliye Şahan

Yazar-Heykeltraş Fergül Yücel

Yazar Gülderen Arık

Öykü’nün Kitaplığı Kurucusu Derya Tuncel

Eğitimci-Yazar Aydın Mehmet Ali

Çevirmen-Yazar Sultan Karataş

Gazeteci- Fotoğrafçı Gülseren Daş 


* Gülseren Daş’ın derlediği ve Londra merkezli yayınevi Press Dionysus tarafından basılan Rengin Göçmen Kadın Öyküleri kitabı aşağıdaki linkten temin edilebilir:

https://pressdionysus.com/product/rengin-gocmen-kadin-oykuleri-der-gulseren-das/

Rengin Kadın Korosu’nun düzenlediği öykü yarışmasına katılım tarihi uzatıldı

No comments

24 July 2024

Rengin Kadın Korosu, bu yıl ikincisini düzenlediği öykü yarışmasına hem katılım süresini uzattı hem de öykü gönderilebilecek ülkelerin sayısını artırdı.

 


Geçtiğimiz yıl Rengin Göçmen Kadın Öyküleri Yarışması’yla kadınların heybelerinde biriktirdikleri öyküleri okurlarıyla buluşturan Rengin Kadın Korosu, gösterilen ilgi ve açığa çıkan birbirinden güzel öyküler nedeniyle bu yıl yarışmanın ikincisini düzenlemeye karar verdiğini geçtiğimiz ay duyurmuştu. Anlatacak hikâyesi olan tüm göçmen kadınları yarışmaya katılmaya çağıran Rengin Kadın Korosu Basın sorumlusu Aynur Çimen yarışmanın katılım süresinin de gelen talepler doğrultusunda uzatıldığının müjdesini verdi.

Hikâye son gönderim tarihi 9 Eylül oldu

Aynur Çimen, “Koro olarak ikinci kez öykü yarışması düzenliyor olmanın heyecanını yaşıyoruz. Geçtiğimiz yıl yaptığımız çağrıya çok sayıda göçmen kadının yanıt vermesi, ‘Rengin Göçmen Kadın Öyküleri’ seçkisi kitabımızın yoğun ilgiyle karşılanması bizi ikinci kitap için yüreklendirdi. Çağrımız sonrasında çok sayıda kadın, hikâyesini bizimle paylaştı. Hikâye son gönderim tarihinin tatil dönemine denk gelmesi nedeniyle çok sayıda ‘erteleme’ talebi de aldık. Bu nedenle yarışmamızın son hikâye gönderim tarihini Eylül ayına erteledik” dedi.

 “Acaba altından kalkabilir miyiz diye endişelerimiz olsa da dostlarımızın yüreklendirmesi ve kadınlardan gelen talepler doğrultusunda yarışmamızı daha büyük bir alana taşımaya karar verdik“ diyen Çimen, Türkiye dışında yaşayan bütün göçmen kadınlardan öykü beklediklerini duyurdu.

Çimen, “Koro olarak tüm göçmen kadınları yazdıkları hikâyeleri bizimle paylaşmaya davet ediyoruz. Anlatacak hikâyesi olan, yüreğindeki satırları karalamaya cesaret eden tüm göçmen kadınlara çağrımız; öykünüz başka göçmen kadınlara ilham olsun, öykünüz göçmen hayatlarımıza ışık tutsun, iz bıraksın” dedi.

 

2. Rengin Göçmen Kadın Öyküleri

Öykülerin son gönderilme tarihi : 9 Eylül 2024

Öykü gönderme adresi: renginkadin@gmail.com

 

Yarışma Şartları

• Yarışmamız Türkiye dışında yaşamını sürdüren bütün göçmen kadınlara açıktır.
• Yarışmaya sadece bir öyküyle başvurulur.
• Öyküler herhangi bir temada yazılabilir.
• Öyküler elektronik ortamda renginkadin@gmail.com adresine 9 Eylül 2024 tarihine kadar gönderilecektir.  Öykü ile birlikte yazarın kısa özgeçmişini de göndermesi gereklidir.

• Yarışmacılar mahlas kullanabilir.
• Öykülerin hukukî sorumluluğu yazarına aittir. İntihal veya üçüncü kişilerin telif hakkı gibi durumlarda, sorumluluk yazara aittir.
• Yarışmaya Düzenleme Kurulu Üyeleri ve Seçici Kurul Üyeleri ile birinci derece yakınları katılamaz.
• Seçilen öyküler, Rengin Göçmen Kadın Öyküleri 2 kitabında yayımlanacaktır.
• Yayımlanan öyküler için yazarlarına telif bedeli ödenmeyecektir.
• Derece alan ve kitaba girecek öykülerde yayınevi editörünün önerileri doğrultusunda, yazarın onayıyla, düzeltme veya kısaltma yapılabilir.

 

Yarışma Jürisi: Dursaliye Şahan, Fergül Yücel, Gülsen Gülbeyaz, İlden Dirini, Serpil Arslan, Şükran Bağcık, Vicdan Özerdem

© Tüm hakları saklıdır
Tasarım by Orbay Soydan