etkinlik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
etkinlik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

“Çocuğunuz özendiği ya da Netflix izlediği için eşcinsel olmaz”

Hiç yorum yok

08 Nisan 2025

Pride etkinlikleri kapsamında Londra’da her yıl olduğu gibi bu yıl da LBGT toplulukları görkemli bir yürüyüş düzenlediler. Peki, Londra’da yaşayan Türkçe konuşan topluluk bu konuya nasıl bakıyor? Ada Ayşe İmamoğlu ile bizim toplumun tabularından biri olan LGBT konusunu konuştuk.

                                        👇


                                                                            👆

Tuncay Bilecen

Londraya ne zaman geldin?

Üç yıl önce, 2019 Temmuzunda geldim. Medya sektöründe çalışıyordum. Son ana kadar umutlu olmaktan vazgeçmedim ama cezaevindeki arkadaşlarına mektup yazan, yaptığı işte sürekli sansüre, tehdide uğrayan biriydim. Bir hava değişikliği ihtiyacı doğdu. Ankara Anlaşması da bitmek üzereydi. Kaybetmeden, bir deneyelim şansımızı dedik. En kötü ne olur? Olmazsa geri döneriz, dedik. Üç yıldır buradayız.

Peki ne umdun, ne buldun?

Rolling coaster” gibi… Bisiklete binip buraya gelirken hiçbir şekilde endişe duymamak, benim için muazzam bir şey. Ama bir yandan da çok yalnızlık var. Çünkü İstanbulda İstiklale çıktığım anda arkadaşlarımla doğaçlama olarak buluşup meyhaneye gitmek, sohbet etmek vardı. Orada kendimi hiç bu kadar yalnız hissetmiyordum. Bu neden yaşanıyor, hayatta kalma mücadelesinden mi, bilmiyorum ama İstanbulda daha iyiydi. Daha kalabalıktı. Yoğrulduğun topraklar oralar.

Artık buraya alışma süreci başladı sanırım…

İlk geldiğimizde “Göç Günlükleri” adında bir podcast dizisi yaptık. Hatta şimdi soran oluyor, neden devamını getirmiyorsunuz diye. Çünkü iki yılımız korkunç bir kâbus içinde geçti. Kalacak yer, Covid süreci vs. her şey o kadar kötüydü ki… Bizim kötü olmaya, kendimizi kötü hissetmeye vaktimiz yoktu. Yaşam mücadelesi verdik. Şimdi artık hmm bir dakika oluyor galiba dediğimiz yerde de alışmaktan çok “eyvah ya yalnızız” şeklinde vurmaya başladı.

 


Bu hafta Pride Haftası… Aslında söyleşimizin nedeni de bu… LGBTİ+ nedir?

Lezbiyen, gay, biseksüel, interseks, queer, aseksüel, plus şeklinde devam eden; aslında insanların kendilerini nasıl tanımladıklarıyla, yönelimleriyle ilgili bir durum… Atanmış cinsiyetlerinden başka kendi yönelimleriyle ilgili bir çatı LGBTİ+… Bununla ilgili Türkçe kaynak olarak birçok yerden artık doğru bilgilere ulaşmak mümkün. Kaos gl, spot, Lambdaistanbul bu sivil toplum örgütleri yıllardır bu konuda çalışmalar yapıyor. Ben de Lamdaistanbul’da çalıştım, sonra mahallede LGBT diye bir proje yürüttüm. Biz yazılı olarak bir tarih oluşturduk Türkiye’de. Örneğin Kaos Gl’nin 25 yılı aşan bir tarihi var. Onlar hem arşivlerini çok sağlam tuttular hem dernekleşmenin önemini ortaya koydular hem de yapısal olarak akademik, sanat, kültür bütün bu üretim dallarını tek bir çatı altında toplayabildiler.

Aktivist olarak İstanbul’da bir mücadelenin içinden geliyorsun. Orada bir tarihin var. Buraya göç ettikten sonra buradaki toplulukla nasıl bir bağ kurdun?

İstanbul’da sahanın ortasındayken mücadele etmek biraz bir gazeteci olarak alet çantasıyla hareket etmek gibiydi. Belgeselciyim. Bundan dolayı bu mücadele biçimini çok net oturtabiliyorum kendi içimde. Temelde “herkes için özgürlük” ve “herkes istediği hayatı yaşasın” mottosuyla yola çıkan ama tabii ki 1950’den bu yana dünya üzerinde kazanımları olan bir hareketten söz ediyoruz. Türkiye’de de bence mücadelesi çok yükselmeye başladı. İstanbul’da son Pride’ta yapılan saldırılar da gösteriyor ki aslında biz bir alan yaratmışız. Mücadelemiz bir yerde anlam bulmuş. Yalnız değiliz, yanlış değiliz. Dolayısıyla destekçilerimiz çok… Ailelerimiz destek olmaya başladı. Bu güçlü bir sese dönüştü.

Londrada, yani burada çok büyük bir tarih var. Burada Pride etkinlikleri bir aya yayılmış durumda. Şirketler bile bunu kutluyorlar. Bunun politik tarafını tartışabiliriz ama ben bir yokluğun içinden geldiğim için her yerde gökkuşağı bayrağı görmek, safe space”lerin oluşturulduğunu görmek bence muazzam. Gözlerimin dolduğunu hatırlıyorum; herkes ne kadar özgün ve kendine has diye… Londra’da Pride yürüyüşünde polisler yüzlerini gökkuşağının renklerine boyayıp katılımcılarla birlikte yürüyorlar. Böyle bir şey aslında tam da. Buradaki politik altyapı da bu… Tek tipten öte bir şeyden bahsediyoruz. Burada o gökkuşağı renklerinin cıvıl cıvıllığını toplumsal hayatta da görüyoruz. Ancak hayatlarında sadece bir renk görmek isteyenler için ürkütücü bir durum tabii…



Burada her şey çok güllük gülistanlık mı?

Değil. Burada da çok fazla homofobik saldırılar oluyor. Ancak sıfır tolerans gösteriliyor. Önemli olan da bu. Çünkü sen en nihayetinde dayak da yiyebilirsin, şiddete de uğrayabilirsin, tacize, tecavüze de uğrayabilirsin ama bunlarla ilgili sıfır tolerans var. Yani hukukun işlediği bir yeri görebiliyorsun. O yüzden buna güvenebiliyorsun.

Peki, Londrada yaşayan Türkçe konuşan toplumu bu konuda nasıl değerlendiriyorsun?

Geldiğimde çok umutluydum. Buradaki bütün demokratik altyapıların da buna hazır olduğunu düşünüyordum. Çünkü tırnak içinde demokratik bir altyapı kurmuşlardı. Bütün bu kurdukları yapıda bunu atlamış olmaları bende bir şok etkisi yarattı. Sonra dedim ki, hayır ya, yirmi yıldır mücadele veriyorum. Şimdi Londrada da mı buna devam edeceğim?” Çok kızdım. Çok öfkelendim. Ama sonra -bu insanın yaşamsal olarak kendi içindeki dürtüsü- hayır, ben yapmazsam, kim yapacak?” demeye başlıyorsun. Biraz buradan yola çıkarak, kurumlara gidip ailelere LGBT çocuklarınızla nasıl konuşmanız gerekiyor, açılırlarsa nasıl tepki göstermeniz gerekiyor, ne yapmanız gerekiyor şeklinde çalışmalar yaptık. Yani çocuğunuz özendiği için ya da Netflix izlediği için eşcinsel olmaz. Bunları o kadar ABCden başlayarak anlatıyorum ki bazen kendi bildiğim şeyleri de unuttuğumu fark ettim. Bir yandan da okuma yapıyorum. Dolayısıyla bizim toplum bu konuda çok geride.

Nasıl örnekleyebilirsin bunu? Çocuklarını kabul etmiyorlar mı?

Hiç konuşmuyorlar. Daha kötüsü yok sayıyorlar. Öyle bir şey yokmuş, olamaz, bizim başımıza gelmez gibi bir tavırla yaklaşıyorlar. Bu yüzden çocuklar çok kayıplar. Ben kurumlara çok fazla girip çıktığım ve olabildiğince çok dillendirdiğim için artık queer gençler bir şekilde bana ulaşmayı öğrendiler. Bir şekilde onlarla iletişim kurmayı başarabildim.

Aileye açılmak çok ciddi bir şey… Bu bir süreç… Bunun bir destekle yapılması gerekir. O yüzden bütün bunları anlatıp önce çocuklara destek olmaya başladım. Dermanda da bunu sürekli anlatıyorum: Lütfen, aileleri eğitmemiz gerekiyor. Bu konuda ciddi bir eksik ve talep var.”

Bu toplumda gençlerin intiharları konuşuluyor, uyuşturucu ve çete sorunu konuşuluyor. Ama bu konu konuşulmuyor değil mi?

Evet, çünkü bir yerde hiç dillendirmezsek hiç olmayacakmış gibi davranılıyor. Bu en kolay yol. Bunu kurumlar da böyle yapıyorlar. Ben de direterek eğitim seminerleri hazırlıyorum ve olabildiğince çok insana ulaşmaya çalışıyorum. Bu görmezden geleceğiniz bir şey değil. Bir insanın varlığını reddedemezsiniz. Çocuğunuzun varlığını reddedemezsiniz. Böyle bir şey yok. Örneğin şu anda bir arkadaşımız evlendirilmeye zorlanıyor. Bunu İngilterede yaşıyor olmak bence çok acı. Bunu yabancı LGBT+ kurumalarına anlattığımızda, nasıl zorla evlendiriliyor?” diye soruyorlar. Kafalarında böyle bir kültür yok. En fazla aile reddediyor ve görüşmüyor. Hikâye burada bitiyor. Bizdeki hikâyeler daha travmatik. Öldürülebilirsin, şiddet görebilirsin ve zorla evlendirilebilirsin.

Bu toplumsal tutum değişikliğini aileden başlayarak nasıl gerçekleştireceğiz?

Aileleri suçlamıyorum. Örneklere ihtiyaçları olduğunu biliyorum. Kafalarındaki o imaja ilişkin örnekler gördüklerinde bu sefer gardlarını indirip sorular sormaya başlıyorlar. Her zaman şunu söylüyorum. Yanlış da olsa bana sorular sorun. Yanlışları düzeltebiliriz, ama sonunda çocuğun intiharı var. Bunu engelleyemeyiz. O yüzden de siz sorularınızı sorun, ben de cevaplandırayım. Bazen öyle sorular geliyor ki şok geçiriyorum. Bunu atlatabilmem için bana on dakika verin” diyorum. Yapacak hiçbir bir şey yok. Ben de maruz kalıyorum o şiddet diline ama bu kadar çalışmanın içinde kotarabiliyorum biraz zorlansam da… Tek motivasyonum buradaki queer çocuklar ve gençler… Birini bile kaybetsek, -ki kaybettik, trans bir arkadaşımız intihar etti- çok harap oldum. Ondan sonra zaten hızlanmaya başladım.

Türkiyeli LGBT grupları kurmaya çalışıyoruz. Bunlardan biri Mezopotamya Anatolian Queer for Azadi (MAQFA). Ama dediğim gibi daha çalışkan, daha örnek teşkil eden, kurumların içine girmekten korkmayan insanlara ihtiyacımız var. Bazen yeni gelen Ankara Anlaşmalılar çok ukala” gibi laflar duyuyorum. Bunlara hiç bakmıyorum. Ben herkesin hikâyesinin çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu ülkeye otuz yıl önce gelenler çocuklarını tekstil atölyelerinde büyütmek zorunda kaldılar. Parmak uçları yara bere içindeydi. Bu hikâyeyi görmezden gelirsek asla bu insanlara ulaşamayız. O hikâyeyi göreceksin, o katranlaşmış yapıyı göreceksin, hepsinin üstesinden gelebileceğine de inanacaksın. Hedef bu. Çünkü herkesten sorumluyuz.



Gelelim sizin örgütünüze…MAQFA’nın açılımı nedir? Ne zaman kuruldu, neler yapıyorsunuz?

MAQFA… Mezopotamya Queer for Azadi… Ben geldiğimde kurulmuştu. Kendi içlerinde bir dayanışma grubuydu. Sonra ayrılan arkadaşlar olmuş. Ben geldiğimde kurulu bir düzen vardı. Henüz hâlâ elle tutulur bir üretime geçmiş değiliz. Bunu bir özeleştiri olarak sürekli dile getiriyorum. Birey olarak benim bir şey yapmamın bir anlamı yok. Hep birlikte bir şeyler yapmak durumundayız. Hep birlikte ilerlemek zorundayız. “Kurtuluş yok tek başına!”, böyle bir özet var hayatımızda. Bunu hep söylüyorum. Biraz da zorluyorum galiba ama dediğim gibi özellikle bu İstanbul Pride’a ilişkin yaptığımız açıklamanın ardından insanlar çok ulaştılar bizlere. Dolayısıyla oradan bile bir etkileşim oldu. Yatay bir örgütlenmeye sahibiz, herkes işin bir ucundan tutacak tabii. Ama yatay örgütlenmelerin de böyle bir zorluğu var.

Bundan sonrası için neler düşünüyorsunuz? Yakın zamanda Pride var, oraya katılacaksınız sanırım.

Evet. Pride’ta İstanbul’da yaşananlara dikkat çeken bir pankart taşıyacağız. Kortej yürüyüşüne çok inanmayan arkadaşlar da alternatif bir yürüyüş yapacaklar. Her yerden yürüyoruz gibi olacak… Ne kadar fazla yerde görünürlüğümüz olursa insanların gelip bize ulaşacağını düşünüyoruz.

MAQFA olarak önümüzdeki sürece ilişkin tam olarak bir yol haritası çizmiş değiliz. Ben kişisel olarak Gik-Der’le görüştüm. Gik-Der ve Sosyalist Kadınlar Birliği ile birlikte bir eğitim formu oluşturmayı düşünüyoruz. Gik-Der’in çatısında eylül ayında böyle bir planlama yapılıyor ama MAQFA olarak şu an attığımız bir adım yok. Gik-Der’de bir destek hattı açmayı planlıyoruz.

 

👉Söyleşiyi Spotify'dan dinlemek için tıklayın



“Çocuğunuz özendiği ya da Netflix izlediği için eşcinsel olmaz” | Olay Gazetesi Turkish Newspaper in London

* Bu röportaj ilk defa 8 Temmuz 2022 tarihinde Olay gazetesinde yayınlanmıştır.

Seher ile Ali Tower Tiyatrosu’nda seyirciyle buluşuyor

Hiç yorum yok

10 Ocak 2023

Şamil Yılmaz’ın eseri ‘Seher ile Ali’ 15-16-17-18 Ocak tarihleri arasında Stoke Newington bölgesindeki Tower Tiyatrosu’nda tiyatroseverlerle buluşacak.

 

                                                                                       

 


Mavi Productions’ın yapımcılığını üstlendiği Seher ile Ali adlı oyun seyirciyi; aşk, tutku, ihanet, ama hepsinden çok toplumdaki kadınlık ve erkeklik rolleri üzerine düşünmeye davet ediyor.

Arabesk ruh halinin getirdiği iniş çıkışlarla kadın erkek ilişkilerine odaklanan oyun, pavyonda şarkıcılık yapan Seher ile fedailik yapan Ali’nin ilişkilerini ele alıyor. İki aşık çalıştıkları pavyondan kaçıp birlikte bir otel odasına sığınmış olsalar da geride bıraktıkları yaşanmışlıkları onları takip etmektedir.

Oyunun yönetmeni aynı zamanda oyunda Seher karakterini canlandıran Eda Çatalçam “Birbirlerini bu dünyanın kahrına inat, ölümüne seven ‘Seher ve Ali' oyunu komedi ve dramı bir araya getiren, tek perde, arabeskin en damarından olan, acılı bir oyun. Arabesk bir kültürün ötesinde fillerin üzerinde tepiştiği çimlerin çıkardığı sestir. Çığlıktır, haykırıştır. File gücünün yetmeyeceğine inanmış bir kabulleniş, file duyulan öfkenin kendini dağlayan acısıdır. Arabesk her dönemin değişen tanımında kendine bir ifade yolu arayan sestir. ‘Seher ile Ali’nin aşkının hakikatinde hep beraber bir yaşamın trajikomik haline dair bir yolculuğa çıkacağız” diyor.

Oyunda Ali karakterini canlandıran Fatih Dönmez, Türkiye’de pek çok tiyatro ve televizyon projesine imza atmış ve “Dünya’nın Eski Zamanlarında” oyununda canlandırdığı Meddah rolünden sonra ikinci kez “Seher ile Ali oyunu ile Londra’da seyirci karşısına çıkmayı hazırlanıyor.

Bu yıl oynadığı “Fısıltılar” filmi ile İskoçya Feel The Reel Film Festiva’linde “En iyi Erkek Oyuncu” ödülünü alan Fatih Dönmez “Seher ile Ali” oyunu için “Oyun pek çok katmandan oluşuyor. Bir aşk hikayesine bakarken, iktidar ve sistem karşısında ezilen, ötekileştirilen, görülmek istenmeyen insanların cinsel rolleri ile de nasıl köşeye sıkıştıklarına dair trajikomik bir hikâye sunuyor. Seher ile Ali’de zamansız ve mekânsız, her döneme ait ve seyirciyi pek çok duygu haline sürükleyecek çok güçlü bir hikâye bizleri bekliyor” diyor.

15-16-17-18 Ocak tarihlerinde Tower Tiyatro’da her akşam 19:30’da sahnelenecek oyun Türkçe oynanacak ve İngilizce çevirisi de üst yazı ile takip edilebilecek. Oyunun biletleri £20 ve aşağıdaki linkten temin edilebilir:

https://www.towertheatre.org.uk/seher-ile-ali/

 

Tarih: 15-16-17-18 Ocak 2023

Saat: 19:30

Yer: Tower Theatre

Adres: 16 Northwold Rd, London N16 7HR

İstanbul Elsewhere’de Christmas ve yeni yıl rüzgârı esecek!

Hiç yorum yok

16 Aralık 2022

Tan Morgül ve Memet Ali Alabora’nın kurucusu olduğu İstanbulluluk projesi  İstanbul Elsewhere, yılbaşında tüm Londra’yı gazinoya davet ediyor. Xmas & New Year by Istanbul Elsewhere kapsamında Aralık ayı boyunca sürpriz hediyeler dağıtılacak ve Londra'nın ilk İstanbul tarzı gazinosu gerçekleştirilecek.

 


                                                                           

Tan Morgül ve Memet Ali Alabora’nın işlettiği online meyhane, Meyhane Elsewhere, Aralık ayı boyunca, yeni gather-in’de müdavimlerini ağırlamaya; Vakt-i Kainat serisi ile ehlikeyfi kainatın her yerindeki dostlarıyla buluşturmaya devam ediyor.

Yaklaşan yeni yıl nedeniyle Istanbul Elsewhere’in instagram hesabından sürpriz hediyeler dağıtılarak 31 Aralık’a kadar geri sayım yapılacak. Online meyhane; 31 Aralık günü ise Suat Eroğlu’nun eğlenceli sunumu, Harem of No One şovları, Djabbar Baba, The Odd Beats ve Didem Didor şarkılarından oluşan zengin bir programla müdavimlerini bir araya getirecek.

Xmas & New Year by Istanbul Elsewhere nedir?

Xmas & New Year by Istanbul Elsewhere, yılbaşına kadar geri sayım yaparak çeşitli hediyeler dağıtan, Xmas Meyhanesi ve Gazino gibi Londra’nın çeşitli yerlerinde konsept etkinlikler yapan ve online meyhane ile tüm kâinata Xmas ve yeni yıl coşkusunu yaşatmayı amaçlayan bir İstanbul Elsewhere projesidir.

Peki nasıl?

Londra’daki etkinlikler için İstanbul Elsewhere web sitesinde yer alan Xmas & New Year sayfasından biletleri satışa çıkarıyor, etkinliklere katılmak isteyenler online olarak gather-in’de yer ayırtıyor.

Gather-in nedir?

Gather-in arkadaşlarınızla birlikte online olarak sosyalleşebileceğiniz, kendi buluşmalarınızı yaratabileceğiniz, yeni arkadaşlıklar ve güzel tesadüflerle temas edebileceğiniz, diğer video konferans ortamlarına benzemeyen bir deneyim. Özü; insanları bir araya getirmeyi seven, sırf bunun için yazılım yaratan ve yetinmeyip bir de bu yazılım içine kendine has bir konsept yerleştiren bir ortam. Şimdi yenilenmiş sitesiyle müdavimlerini bekliyor.

 


Meyhaneler

Xmas Meyhanesi- 2 Aralık Cuma, UK 19:00 

Meyhane Elsewhere- 8 Aralık Perşembe TSI 21:00, UK 18:00 (online)

Meyhane Elsewhere- 15 Aralık Perşembe TSI 21:00, UK 18:00 (online)

Vakt-i Kainat-17 Aralık Cumartesi TSI 17:00 UK 14:00 (online)

Meyhane Elsewhere- 22 Aralık Perşembe TSI 21:00, UK 18:00 (online)

Meyhane Elsewhere- 29 Aralık Perşembe TSI 21:00, UK 18:00 (online)

New Year Gazinosu- 31 Aralık Cumartesi, UK 20:00

 

Online mekanlara yer ayırmak için: https://gatherin.life/ 

Londra’daki etkinliklere yer ayırmak için: https://www.istanbulelsewhere.com/en/xmas-new-year 

 


* Bu haber 16 Aralık 2022'de ilk defa Olay gazetesinde yayınlanmıştır.

Londra 5.Kitap Şenliği: “Sanat, barış, özgürlük tutsak edilebilir mi?”

Hiç yorum yok

07 Aralık 2022

 Yazar Dursaliye Şahan 18-27 Kasım tarihleri arasında Kuzey Londra'daki Fieldseat Kafe'de gerçekleştirilen 5. Kitap Şenliği'ni yazdı. 



Sanat nedir, ne işe yarar? 

Alın size bin tane cevabı olan bir soru. Mesela; İnsanın olmazsa olmazlarından biridir, hayatın anlamıdır, toplumların kendine has kültürlerini bina ederken kullandıkları harçtır, özgürlüğün yoldaşıdır, doğanın, barışın, insan haklarının sözcüsüdür. Dahası ortak dilimizdir.

Peki, insana iyi gelen sanat kimlere iyi gelmez?

Faşistlere, tiranlara, diktatörlere, işgalcilere, zalimlere.

İşte tam bunlar için bizler sanatçının ve sanatın kollanması, korunması, yaşatılması ve geliştirilmesi için üzerimize düşeni yapmak zorundayız.

Kültür emperyalizmi ile halkları asimile edip ülkeleri işgal edenlerin elinden sanatı kurtarmak zorundayız.

Çünkü gelecek kuşaklara bırakacağımız en kıymetli miraslarımızdan biri olan sanatın koynunda karanlığa karşı verilen mücadelelerin kaydı, tarihi de yatmaktadır.

Kurumlar, sivil toplum örgütleri çalışma programlarından sanatı, kültürel aktiviteleri eksik etmemeleri gerekiyor.

Kitap kafe olarak sanat etkinliklerine karşılıksız kapılarını açan Fieldseat Kafe’nin ev sahipliğinde on gün süren 5. Londra Kitap Şenliği sanata destek konusunda güzel bir örnektir.



Mehmet Ali Alabora, Suat Eroğlu, Süreyya Akay, Kemal Sahir Gürel, Canan Aktaş, Dursaliye Şahan, Ali Poyraz, Fergül Yücel, Kamil Küpeli, Zöhre Ülger, Melisa Yıldırım, Hüseyin Kaplan, Günyol Bakoğlu, Pelin Markirt, Akın Olgun ve Aydın Çubukçu’nun konuşmacı olduğu 10 günlük şenlikte, Suna Alan ve Sel-Trio bir müzik dinletisi sundular.

Etkinliğin son günü Yazar Aydın Çubukçu’ya Mehmet Ali Alabora ve İrfan Şahin tarafından bütün sanat severler adına onur ödülü verildi. Tiyatrocu Günyol Bakoğlu’nun Çubukçu’yu kısaca anlattığı sunumunda, “Bizim 68 kitabını hazırlayan Aydın Çubukçu kendi dönemini anlattığı bu kitapta, kendisinden hiç söz etmemiş,” diyerek, yazarın mütevazi kişiliğine vurgu yaptı.

Ödülden sonra söz alan Çubukçu, “Bazen bu tür ödüller, bir ayağı çukurda olan yazarlara sırtını pışpışlamak için verilir. Bazen de bir şeyler yapması için. Ben çok şey yapmadım. Bu ödülden sonra artık bir şeyler yapmalıyım,” dedi.

Toplantının bana göre ilginç konuklarından biri de Gazeteci Yazar Akın Olgun’du. Tatil için gittiği Yunan Adalarında İnterpol aracılığı ile göz altına alınıp, 36 gün tutuklu kaldıktan sonra çıkar çıkmaz Londra’ya uçmuş, iner inmez de ayağının tozuyla etkinliğe katılmıştı.

Olgun’un tutuklanma nedeni ve hapishane anıları sanıyorum yakında kitaplaşır.

Toplantıdan aklımda kalan en güzel cümle Mehmet Ali Alabora’dan geldi.

“Selahattin bana mesaj atmış. Onu bir türlü içeri tıkamadılar. Farkında mısınız Selahattin hep dışarda.”

Sanatın gücünü bundan daha güzel ne anlatabilir?

Şiire, öyküye, karikatüre, resme, müziğe pranga vurmak ne mümkün.

Sanata düşman olanlara acımak çok mu safdillik olur bilmiyorum?

Aklı olan sanatla, bilimle barışır.

Dünyayı sanat, bilim, özgürlük ve barış kurtaracak.

Sağlıcakla kalınız.

 

 

5. Londra Kitap Şenliği başlıyor

Hiç yorum yok

15 Kasım 2022

5. Londra Kitap Şenliği, birçok sanatçı ve yazarın katılımı ve zengin bir programla 18 – 27 Kasım tarihleri arasında Kuzey Londra’da yer alan Fieldseat Kit@pEvi’nde gerçekleştirilecek. Şenliğin onur konuğu ise Aydın Çubukçu... 

 



İrfan Şahin’in kurucusu olduğu Kit@pEvi, Londra’da yaşayan Türkiyeli toplumun çok önemli ihtiyaçlarından birini karşılıyor. 2001’den bu yana Londra’da Türkçe kitapları okurlarıyla buluşturan Fieldseat Kit@pEvi’nde düzenlenecek 5. Londra Kitap Şenliği’yle Londra’da yaşayan kitap ve sanatseverler bir araya gelecekler.

“Kalkın bir şeyler yapalım, eksiliyorsa ömrümüzden sevdiğimiz sesler ve repliklerin sahipleri, yeni sesler ve replikler yaratalım” sloganıyla pandemi sonrasının ilk kitap şenliğinin düzenleneceği etkinlikte, yazarların imza günlerinin yanı sıra, müzik dinletileri, stand-up gösterileri ve söyleşiler de yer alacak.

Etkinliğin programı şu şekilde:

18-19 Kasım, saat 19:30
Müzik: Sounds of Anatolia. Müzisyenler; Süreyya Akay, Kemal Sahir Gürel, Fethi Ak, Yasin Yardım ve Metin Yılmaz

Sounds of Anatolia


19 Kasım, Cumartesi, Açık Masa, saat 15:00
Programda yer alamayan yazarlar bu bölümde, kitaplarıyla etkinliğe katılım sağlayacaklar.

20 Kasım, Pazar, saat 15:00

Söyleşi: Can Öztürk’ün moderatörlüğünde “Yazar ve okuyucu sorumluluğu nerede başlar, nerede biter?” başlıklı söyleşi gerçekleştirilecek.

Bu söyleşinin konukları: Canan Aktaş, Dursaliye Şahan, Ali Poyraz, Fergül Yücel ve
Kamil Küpeli.


  Kamil Küpeli         
Dursaliye Şahan


20 Kasım, Pazar, saat 18:00

Stand-up gösterisi, Suat Eroğlu.

Suat Eroğlu


25 Kasım, Cuma, saat 19:00
Müzik: Zöhre, Melisa ve Hüseyin Kaplan

26 Kasım, Cumartesi, Açık Masa, saat 15:00
Programda yer alamayan yazarlar bu bölümde, kitaplarıyla etkinliğe katılım sağlayacaklar.

26 Kasım, Cumartesi, saat 18:00
Müzik: Suna Alan ve SEL-TRIO.

Aydın Çubukçu


27 Kasım, Pazar, 15:00

Onur Konuğu Aydın Çubukçu,
Günyol Bakoğlu, Aydın Çubukçu’nun eserlerinden bölümler okuyacak.
Söyleşi: Memet Ali Alabora’nın moderatörlüğünde, yazar Akın Olgun ve Pelin Markirt’in katılımıyla gerçekleştirilecek.



Memet Ali Alabora
                                                      Akın Olgun



Pelin Markirt





Tarih: 18-27 Kasım 2022

Yer: Fieldseat Organic Cafe

Adres: 665 High Road - Tottenham N17 8AD London

Telefon: +44 20 8808 2525

Web: http://www.fieldseat.co.uk/

 

👉Kit@pEvi’nin kurucusu İrfan Şahin’le Tuncay Bilecen’in gerçekleştirdiği 

söyleşiyi dinlemek için tıklayın...


 

Ankara Anlaşmalıların mağduriyeti panelde konuşulacak: “Home Office kaynaklı gecikmelerin yaşam ve iş üzerindeki etkisi”

Hiç yorum yok

18 Temmuz 2022

 Ankara Anlaşmalıların Home Office kaynaklı yaşadıkları mağduriyet 19 Temmuz’da, The Boothroyd Room, Portcullis House’ta, 17:00 – 19:00 saatleri arasında gerçekleştirilecek olan panelde tartışılacak.

 


İngiltere özellikle son beş yılda Türkiye’den yoğun göç akınına sahne oluyor. Ankara Anlaşması başvuruları 31 Aralık 2020’de sona erdi. Ancak Ankara Anlaşmalıların vize uzatma başvurularında yaşadıkları gecikmeler devam ediyor. Özellikle Covid -19 döneminde yapılan başvuranların bir kısmı üzerinden aylar geçmesine rağmen halen sonuçlanmadı. Vize sonuçlarının gecikmesi ise Ankara Anlaşmalıların hem özel hayatını hem de iş hayatını olumsuz yönde etkiliyor.

Centre for Turkish Stuties (CEFTUS) ve neHaber tarafından düzenlenecek olan panelde Home Office kaynaklı gecikmelerin Ankara Anlaşmalıların özel hayatını ve iş hayatını nasıl etkilediği tartışılacak.

19 Temmuz’da, The Boothroyd Room, Portcullis House’ta, 17:00 – 19:00 saatleri arasında gerçekleştirilecek olan ve İşçi Partisi milletvekili İşçi Partisi Christian Wakeford’ın yöneteceği panelin konuşmacıları Home Office gölge bakanı Stephen Kinnock, Girişimci Ali Rıza Arslan, The Independent Sosyal İlişkiler muhabiri May Bulman, Migrants’ Rights Network Ceo’su Fizza Qureshi, Dialogue Hub’ın kurucusu Hakan Elbir olacak.

 

📆Tarih: 19 Temmuz

⏰Saat: 17:00 – 19:00

📌Adres: Boothroyd Odası, Portcullis Evi, 1 Victoria Seti, SW1A 2JR

https://ceftus.org & https://nehaber.co.uk/enjoy ortaklığında düzenlenen etkinlik

https://penriths.com & www.qualegal.uk'den katkılar

 https://tinyurl.com/y4h3ksm4

 

Cüneyt Yalaz'la “Oyunculuk Atölyesi"

Hiç yorum yok

30 Mayıs 2022

Oyuncu Cüneyt Yalaz, 2 Haziran Perşembe günü Tower Theatre'da "Stanislavski’nin Fiziksel Eylemler Yöntemi’ne Giriş” başlıklı bir oyunculuk atölyesi gerçekleştirecek.



Tiyatro oyuncusu, oyun yazarı ve yönetmen Cüneyt Yalaz, Tower Tiyatrosu'nda 2 Haziran Perşembe günü, oyunculuk kuramının kurucusu kabul edilen Stanislavski’nin “Fiziksel Eylemler” yöntemine ilişkin bir atölye çalışması gerçekleştirecek.

Stanislavski'nin "Fiziksel Eylemler Yöntemi" hem oyunculuğa yeni başlayanlar için hem de belli bir deneyime sahip oyuncular için öğrenilmesi ve uygulanması gereken bir oyunculuk yaklaşımı olarak kabul ediliyor.
Atölyede ayrıca bu yöntemin Brechtyen bir bakışla nasıl değerlendirilebileceği üzerine de bir tartışma ve uygulamalı bir çalışma yürütülecek.

Atölyenin ana başlıkları şu şekilde:
🟡 Stanislavski’nin oyunculuğa getirdiği yenilikçi yaklaşım nedir?
🟡 Stanislavski’nin son döneminde geliştirdiği "Fiziksel Eylemler Yöntemi" nedir?
🟡 "Fiziksel Eylemler Yöntemi"nin temel kavramları nelerdir? Coşku Belleği, Konsantrasyon, Verili Durumlar, Sihirli Eğer, Duygu-Düşünce Alışverişi gibi kavramlar neyi ifade etmektedir?
🟡 Bir role nasıl yaklaşmalıyız? Rolün eylemlerini hayata geçirirken nelere dikkat etmeliyiz? Bir rolü canlandırırken yararlandığımız unsurlar nelerdir?
🟡 Dramaturji ile oyunculuk üslubu arasındaki ilişki nedir? Brecht’in bu konudaki katkısı ne olmuştur?

Tarih : 2 Haziran Perşembe
Saat : 19:00

Cüneyt Yalaz kimdir?

Hakkında

Ortaöğretimini Eskişehir Anadolu Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi İİBF İktisat Bölümü’nden mezun olduktan sonra, Boğaziçi Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü’nde yüksek lisans yaptı. Master tezini "1960’larda Türkiye Tiyatrosu’nun Politikleşmesi" üzerine verdi.

1984’ten beri tiyatro ile uğraşan Yalaz, 1995’te Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu Tiyatro Boğaziçi’nin kurulmasıyla profesyonel tiyatro çalışmalarına başladı. Otuza yakın oyunda oyunculuk, yönetmenlik, oyun yazarlığı, ışık tasarımı yaptı, yaklaşık 750 defa sahneye çıktı. 2016'da yazıp oynadığı "Kim Var Orada? Muhsin Bey'in Son Hamleti" ile üç ödül kazandı.

1997'den beri Mimesis Tiyatro Dergisinin Yazı İşleri Müdürlüğünü yürüten Yalaz, aynı zamanda 1999'dan beri Özel Şişli Terakki Lisesi’nde Tiyatro Eğitmeni, 2004’ten beri Terakki Vakfı Gençlik Tiyatroları Festivali Koordinatörü ve Jüri Üyesi olarak çalışmaktadır. 2006'da yayınlanan "Oyunculuk Eğitimi İçin Bir El Kitabı - Stanislavski Sistemi"ni Bülent Sezgin ve Özgür Çiçek ile birlikte yazdı.[1] Birlikte yazdığı oyunlardan kitap olarak basılan da var. 2004-2009 yıllarında İstanbul, Denizli, Eskişehir, Diyarbakır ve Ankara'da çeşitli festivallerde Tiyatro Atölye Çalışmaları yönetti.

Ödülleri ve Adaylıkları

  • 16. Direklerarası Tiyatro Ödülleri "En İyi Erkek Oyuncu" 2016 "Kim Var Orada? Muhsin Bey'in Son Hamleti"
  • 21. Sadri Alışık Ödülleri "Yılın En İyi Erkek Oyuncusu" 2016 "Kim Var Orada? Muhsin Bey'in Son Hamleti"
  • 41. İsmet Küntay Tiyatro Ödülleri "Yılın En İyi Oyun Yazarı" 2016 "Kim Var Orada? Muhsin Bey'in Son Hamleti"
  • Direklerarası Tiyatro Ödülleri "En İyi Yeni Özgün Oyun Yönetmeni" 2006
  • Aday: 2016 Afife Tiyatro Ödülleri "Yılın En Başarılı Erkek Oyuncusu"
  • Aday: 2001 Afife Tiyatro Ödülleri "Yılın En Başarılı Müzikal ya da Komedi Erkek Oyuncusu"

Rol Aldığı Tiyatro Oyunlar

Yönettiği Tiyatro Oyunları

  • Artık Bir Davan Var (2018-2020)[10]
  • Kim Var Orada? Muhsin Bey'in Son Hamleti (2015-2020)[11]
  • Gülüşün Güller Açsın (2006)
  • Pilavdan Dönenin Kaşığı Kırılsın (2003)
  • Yeni Bir Hayat İçin (2000)
  • Tiyatro Yeniden (1998)
  • Mutfaktakiler (1998)
  • Aklayıcılar Kongresi (Bertolt Brecht) (1995)
  • Huzur Hastanesi (1992)
  • Macbeth (William Shakespeare) (1989)

Yazdığı Tiyatro Oyunları

  • Hep Sonradan (Ahmet Kaya Müzikali) (2019)
  • Artık Bir Davan Var (2018-2020)
  • Kim Var Orada? Muhsin Bey'in Son Hamleti (2015-2020)
  • Pilavdan Dönenin Kaşığı Kırılsın (2003)
  • Yeni Bir Hayat İçin (2000)
  • Tiyatro Yeniden (1998)
  • Mutfaktakiler (1998)
  • Huzur Hastanesi (1992)

Filmografi


kaynak: Wikipedia




© Tüm hakları saklıdır
Tasarım by Orbay Soydan