Kadınların bir araya geldiği lezzet dolu bir topluluk: Kitchen Community

Hiç yorum yok

15 Mart 2024

Stoke Newington ve Hackney'de gerçekleştirdiği pop-up etkinliklerle tanınan Kitchen Community, 12 Mart'ta Stoke Newington, Church Street’te yer alan Schnitzel Forever restoranın ev sahipliğinde kapılarını sevenlerine açtı.

 


Kitchen Community, bir sosyal araştırmacı lideri olan Deniz C Erkan ve bir şef olan Nazlı Çelik Metin'in bir araya gelmesiyle doğdu. Kadın elinin değdiği eşsiz lezzetlerle dolu menülerini sunan topluluk, göçmen kadın ve kız çocuklarının sosyal becerilerini güçlendirmeyi ve İngiltere'ye uyum sağlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor.

Kitchen Community bir mutfak girişiminden çok daha fazlasını sunuyor. Deniz C Erkan, "Burası bir mutfak girişiminden çok daha fazlası; kadınların bir araya gelerek kendi yaptıkları üretimleri sunma, satışını yapma, sosyalleşme, ortak yemek yemenin büyüsüyle hem bedenlerini hem de ruhlarını bağladıkları, destekledikleri ve besledikleri bir sığınak" diyor.

Kitchen Community Collective, sadece mutfak toplantılarına ev sahipliği yapmakla kalmıyor, aynı zamanda çeşitli mutfak lezzetlerini toptan satışa sunarak daha geniş bir kitleye ulaşıyor. Ünlü Türkiye mezelerinden nefis öğle yemeği menülerine kadar her ürün, sevgi ve özenle hazırlanıyor.



12 Mart'taki büyük açılış etkinliği, yemek, dostluk ve topluluğun bir araya geldiği unutulmaz anlara sahne oldu. Kitchen Community, bu heyecan verici yolculuğa devam ederken, daha fazla anı paylaşmayı ve yeni bağlantılar kurmayı dört gözle bekliyor.




Kitchen Community'nin gelecekteki etkinliklerinden haberdar olmak için web sitesini ve Instagram sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

 

https://www.kitchencommunity.co.uk/en

https://www.instagram.com/kitchen_community_collective/?hl=en

 

 

Wimbledon'da ilk Türkçe tiyatro oyunu: “Seher ile Ali”, Güney Londra’da seyirciyle buluşuyor

Hiç yorum yok

12 Mart 2024

"Çünkü masallar sınır bilmez" sloganı ile yoluna devam eden "Seher ile Ali" tiyatro oyunu 16 Mart 16:00'da Wimbledon Rutherford Theatre'da seyirciyle buluşacak. Wimbledon Rutherford Theatre'da ilk kez sahnelenecek Türkçe Tiyatro olma özelliğine de sahip oyun, 16 yaş ve üzeri tüm tiyatro tutkunlarını bekliyor.

 


Tower Theatre'da geçen sezon ve Kasım ayında kapalı gişe oynayan "Seher ile Ali", şimdi Efes Premium restoranın ana sponsorluğunda, Babylon restoranı, Lapiola Wimbledon restoranı, Kingston Food Centre ve Robin Food online alışveriş platformunun desteğiyle Wimbledon'da ilk kez sahnelenecek. "Seher ile Ali", pavyondan kaçan Seher ve Ali'nin, yeni bir hayat kurma çabalarını anlatan etkileyici bir hikâyeyi 70 dakika boyunca izleyiciyle buluşturuyor. Bu oyun aynı zamanda Wimbledon'da sahnelenen ilk Türkçe tiyatro olma özelliği taşıyor.



Şamil Yılmaz'ın kaleminden çıkan bu derin hikâye, izleyicileri soluksuz bırakacak. Mavi Productions’ın yapımcılığını üstlendiği "Seher ile Ali", arabesk duyguların iniş çıkışlarıyla birlikte, cinsiyet rolleri ve ilişkiler üzerinden derinlemesine bir bakış sunuyor. Bir aşk hikayesinin ötesine geçen oyun, iktidarın ve sistemin ezdiği, ötekileştirdiği ve görünmek istemediği insanların yaşadığı trajikomik deneyimleri Seher ve Ali'nin hikayesi üzerinden gözler önüne seriyor.




Eda Çatalçam'ın hem yönetip hem de Seher rolünü üstlendiği oyunda,  Ali rolünü ise Türkiye’de pek çok tiyatro ve televizyon projesine imza atmış, geçen yıl oynadığı “Fısıltılar” filmi ile İskoçya “Feel The Reel” Film Festivali'nde “En iyi Erkek Oyuncu” ödülünü alan Fatih Dönmez üstleniyor. 22 yıllık tiyatro yolculuklarına Londra'da devam eden Eda Çatalçam ve Fatih Dönmez; "Seher ile Ali"yi Wimbledon'da İngilizce altyazı ile Türkçe olarak sahneleyecekler. Wimbledon'da sahnelenecek ilk Türkçe tiyatro olma özelliğini de üstlenen Seher ile Ali, zamansız ve mekânsız, her döneme ait evrensel hikayesi ile siz tiyatro severleri pek çok duygu haline sürükleyecek gibi görünüyor. 

16 Mart tarihinde Wimbledon Rutherford Theatre'da saat 16:00’da sahnelenecek oyun 16 yaş ve üzeri seyirciye dönük olarak Türkçe oynanacak ve İngilizce çevirisi de üst yazı ile takip edilebilecek.

 

Tarih: 16 Mart 2024

Saat: 16:00

Yer: Wimbledon Rutherford Theatre

Adres: Wimbledon High School Mansel Rd, London SW19 4AB

Oyunun biletleri £20 ve aşağıdaki linkten temin edilebilir:

 

https://www.trybooking.com/uk/DBHM 

 

Ayrıca, bilet aldığınızda saklamanız önemlidir; çünkü ana sponsorumuz olan Efes Premium restoran, size %15 indirim sunmaktadır. Bu özel indirim hakkından yararlanmak için biletinizi saklamayı unutmayın.

 

Yerel Müzik Sahnesinde Yeni Bir Yıldız Parlıyor: HUMOFR'un “Black Sheep" İsimli İlk Single'ı Dinleyicilerle Buluştu

Hiç yorum yok

Stoke Newington, Londra - 18 yaşındaki HUMOFR, engelli bir genç olarak yerel müzik sahnesinde adından söz ettirmeye başladı. Söz ve müziği kendisine ait HUMOFR'un ilk single'ı olan "Black Sheep", Spotify ve YouTube gibi popüler platformlarda dinleyicilerle buluştu.



"Black Sheep"e ulaşan yolculuk, HUMOFR'un Stoke Newington'daki DB Music stüdyosunu keşfetmesiyle başladı. Vokal öğretmeni Özge'nin teşvikiyle stüdyoya girmeye karar veren HUMOFR, arkadaşı ve yapımcısı Barış Güney'in de desteğiyle, "Black Sheep"i kaydetmek düğmeye bastı. Bu işbirliği sadece müzikal yeteneklerini değil, aynı zamanda gelecekteki projelere olan bağlılıklarını da gösteriyor. Genç sanatçı, "Bu ilk single sadece müzik yeteneğimi değil, aynı zamanda müzik tutkumun peşinden gitme kararlılığımı da gösteriyor" diyor.

HUMOFR, hayatındaki zorlukları açıkça kabul ediyor. Serebral palsi hastası olarak, günlük hayatta fiziksel engellerle karşılaşıyor. Ancak, engelinin hayallerini engellemesine izin vermek istemiyor. "Engelli olmanın, bir şey başaramayacağınız anlamına gelmediğini bilmelisiniz" diyerek diğer gençlere de ilham veriyor.

HUMOFR için bir sığınak haline gelen stüdyoda Barış Güney'den aldığı destek genç sanatçının kendini özgürce ifade etme gücünü artırıyor. HUMOFR, "Barış'ın kalbimde gerçekten özel bir yeri var. Aldığım mentorluk ve destek için minnettarım" diyor.

Şüphenin sıklıkla kendini gösterdiği bir dünyada, HUMOFR'un hikayesi umut ışığı olmaya devam ediyor. Genç sanatçı, başkalarını olumsuzluklara boyun eğmek yerine kendilerine inanan tek kişiyi dinlemeye teşvik ediyor. HUMOFR, müziği ve mesajıyla toplumu hayallerinin peşinden gitmeye ve umutlarını asla kaybetmemeye çağırıyor.

HUMOFR'un "Black Sheep" şarkısını dinlemek ve ilham almak için Spotify sayfasını veya YouTube'daki müzik videosunu aşağıdaki linklerden izleyebilirsiniz.

 

https://open.spotify.com/artist/1dSLZaGIcCxKYOu04FjNwx  




 

Turkish Workers vizesiyle İngiltere’de yaşayanlar çocuklarının yüksek öğrenime girerken “home fee” ücreti ödemesi için imza kampanyası başlattı

1 yorum

07 Mart 2024

Daha önce Turkish Workers/ Businesspersons vizesiyle İngiltere’de bulunanların çocukları yüksek öğrenim ücreti öderken “home fee” hakkından yararlanıyordu. Ancak Brexit’in ardından bu haktan yararlanmak isteyenlere 31.12.2020’den önce İngiltere’de ikamet ediyor olma kuralı getirildi. Konuyla ilgili mağduriyet yaşayan aileler, çocuklarının eğitim ücreti olarak “home fee” ödemeleri için imza kampanyası başlattı.

 


Petition üzerinden başlatılan imza kampanyasının metni şöyle: “İçişleri Bakanlığı’nın pandemi uygulamaları nedeniyle 31 Aralık 2020’den sonra Birleşik Krallık’a gelmek zorunda kalan Türk işçilerin/iş insanlarının çocuklarının yüksek öğrenim için “home fee” statüsüne hak kazanmalarını istiyoruz.”

“‘Home fee’ ücreti statüsüne ilişkin mevcut kuralların, Birleşik Krallık'a gelmek için vize başvurusunda bulunmuş kişilerin çocuklarına geriye dönük olarak uygulanmasının adil bir uygulama olmadığına inanıyoruz. Çocuklarımızın ‘home fee’ ücreti statüsüne hak kazanmalarını hedefliyoruz. Aksi takdirde mevcut kural, Birleşik Krallık vatandaşı olma yolunda olan bu çocukların daha fazla eğitim almalarını engelleyebilecek, daha yüksek ödemelerle karşı karşıya kalmaları anlamına gelecektir ve bu durum,  Birleşik Krallık'ta ikamet ve eğitim kriterlerini karşılamalarına rağmen çocukların eğitimlerini tehlikeye atacaktır.”

Kampanyayı başlatanlar konuya ilişkin olarak "vizeye başvurduğumuz andaki haklarımızın korunmasını istiyoruz. Zira bu kuralı 2021'de yayınladılar ve bizim üniversitelere başvuruncaya kadar bundan haberimiz bile yoktu" diyorlar ve Home Office'in söz konusu eşitsiz uygulamadan geri dönmesini talep ediyorlar. 

Kampanya 10 bin imzaya ulaştığında Hükümet bu kampanya için bir cevap vermek zorunda. 100 bin imzaya ulaştığında ise konunun Parlamento’nun gündemine taşınması gerekiyor.

 

Kampanyayı imzalamak için tıklayın

https://petition.parliament.uk/petitions/656478

Göçmenlikte acı yarıştırma hastalığı

5 yorum

05 Mart 2024

Bu yazıda göçmenlik hiyerarşisinin raconunda yer alan "acı yarıştırma" mevzusuna değiniyorum. 




Tuncay Bilecen

tuncaybilecen@gmail.com


    “Brexit’e neden evet dediniz?”

“Çünkü çok göçmen geldi?”

“Peki, siz de göçmen değil misiniz?”

“Biz de göçmeniz ama biz vergimizi veriyoruz. Onlar hep sosyal yardımları alıyorlar. Burayı mahvettiler.”

Bu tür diyalogları alan araştırması sırasında sıkça yaşamışımdır. Göçmenlik hiyerarşisi diye bir hadise gerçekten var. Bir yere daha önceden gelenler yeni gelenlere karşı agresif bir tutum içinde olabiliyorlar. Bu agresif tutum zaman zaman rövanşist bir biçim de alabiliyor.

Nasıl mı? Bunu acı yarıştırmak şeklinde de düşünebiliriz. Daha doğrusu, bazı göçmenler kendilerinden sonra gelenlerin çabucak uyum sağlamalarına, düzenlerini kurmalarına, para kazanmalarına asla tahammül edemiyorlar. “Biz çok çektik, siz de aynı çileyi çekmelisiniz!” düşüncesi yatıyor bu tutumun arkasında.

Hani sizden hep kötü şeyler duymak, sizi hep üzgün görmek isteyen “enerji emici” insanlar vardır. Bu insanlar “kara gününüzde” birden yanınızda peyda olurlar ama size destek olmak için değil, acınızın cilasını çekmek için. Göçmenlikte de böyle tipler yok mu? Sürüsüyle… Bir bakmışsınız geldiğiniz ilk günlerde güya size destek olur gibi görünen bu kişi, yavaş yavaş kendi ayaklarınız üzerinde durmaya başladığınızda size yüz çevirmiş. Niye? Çünkü illaki siz de onun kadar çile çekeceksiniz!

Göçmenlik hiyerarşinin değişmeyen kurallarından olan bu durum bazen acı yarıştırmaya da dönüşebiliyor. Örneğin bir Ankara Anlaşmalı “15 aydır ailemi göremiyorum. Home Office vize sonucumu bir türlü açıklamıyor” dediğinde yanındaki birinci göç akınıyla gelen göçmen “o da bir şey mi, biz yıllardır gidemedik. Biz gemileri yakıp geldik buraya!” diyor. Ve ekliyor, “siz hiç zahmet nedir görmediniz. Biz geldiğimizde burada bir tane Türk bakkalı yoktu!” Veya bu sohbeti tersine de çevirelim. Şimdi de bir Ankara Anlaşmalı konuşuyor: “Adam geldiğinin ertesi günü Job Center’a gidip maaş almaya başlamış. Ardından belediye evine yerleşmiş. Yetmemiş part time çalışıyorum göstermiş, bir sürü yardıma başvurmuş. Bana çektiği çileden söz ediyor. Biz burada beş sene boyunca bırakın yardım almayı istediğimiz işi bile yapamıyoruz.”

Kuşkusuz tüm göçmenlerin aynı tutum içinde olduklarını söylemiyoruz, ancak “göçmenlikte acı yarıştırma” mevzusu çoğu göçmenin başına gelmiş bir hadisedir. Esasında, birinden, onun başına gelmiş kötü bir şey dinlerken haz almak, iyi bir şey dinlerken ise için için kıskanıp bunu değersizleştirmeye çalışmak göçmenlere değil bencil, değerleri olmayan insanlara özgü bir davranıştır… 


* Sizin de böyle bir deyeniyimiz olduysa lütfen yorumlarda paylaşın... 

Bisikletten toplum sağlığına: Londra Bisiklet Kulübü'nün kurucularından Özgür Korkmaz'la söyleşi

Hiç yorum yok

03 Mart 2024

Londra Bisiklet Kulübü (LBK), düzenlediği etkinlikler ve gerçekleştirdiği projelerle Londra’da yaşayan Türkiyeli toplumun bisikletle buluşmasına önemli katkılar sağlıyor. LBK’nin kurucularından Özgür Korkmaz ile yürüttükleri projeler ve çalışmaları hakkında sohbet ettik.

 

                                                                                                    Tuncay Bilecen

 

 


Yaklaşık dört yıl önce kurulan ve yürüttüğü projelerle başta çocuklar ve kadınlar olmak üzere toplumun bisikletle buluşmasında önemli katkılar sağlayan LBK, yeni dönem bisiklet eğitimlerine başladı.

LBK, toplumdan gelen yoğun talep üzerine pazar sabahları da Edmonton’da bulunan Pymmes Park’ta yeni sınıflar açarak bisiklet eğitimlerine devam edecek. Ücretsiz olarak verilen bisiklet eğitimlerinde LBK ayrıca derslerde kullanılan bisikletleri ve kaskları da ücretsiz olarak sağlıyor.

LBK’nin kurucularından Özgür Korkmaz ile kulübün çalışmaları hakkında sohbet ettik.

Londra Bisiklet Kulübü ne zaman kuruldu?

LBK, 2019 Mayıs'ta kuruldu. İlk 3 ay sosyal sürüşler yaptık. Bu üç ayın sonunda toplumumuzda başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere bisiklet kullanımının yaygın olmadığını fark ettik. Ondan sonra da hiçbir yerden destek almadan bisiklet eğitimi projesini başlattık. Britanya Alevi Federasyonu (BAF) sağ olsun bize yerleşkesini açtı. Burada eğitimlere başladık. Ardından bisikletle ilgili projelere başvurduk.

Aslında önce sosyalleşmek için kurulan Kulüp, amacını aşarak çocuklara, kadınlara, bizim toplum üyelerine ve diğer toplum üyelerine yönelik bisiklet eğitimlerinin verildiği bir platforma dönüşmüş gibi.

Evet, aynen öyle oldu. Önce sosyal sürüşler yaparız diye başladık. Ama bir baktık ki toplumda böyle bir ihtiyaç var. O ihtiyaca göre kendimizi şekillendirmek, yeniden dizayn etmek zorunda kaldık. Kadınlara ve çocuklara yönelik ayrı projeler yazdık, TFL’le, Enfield Belediyesi ile iletişime geçtik ve şunu anladık ki biz bunu kendi başımıza yapamayacağız. Bunu yapabilmemiz için yerel belediyelerle, yerel toplum merkezleriyle işbirliği yapmamız gerekiyor. Bu işbirliklerini gerçekleştirdiğimizde de yaptığımız iş bir anlam kazandı.

 


Bunun yanı sıra bisiklet workshopları ve tamir atölyeleri de düzenlediniz diye hatırlıyorum.

Evet, tamir kursları vermeye başlamıştık. İlk 6-7 aylık dönemden sonra 2020'nin başında pandemi başladı. Biz de Alevi Federasyonu bünyesinde bisikletlerimizle acil gıda yardımlarının taşınmasına katkı sağladık. Bunların tabi ki çoğu arabalarla yapıldı. Bizim de 10 kişilik bir bisikletli ekibimiz vardı. Dönüşümlü olarak gıda paketi teslimatı yaptık.

 

Peki, genel olarak Londra'da yaşayan bizim toplumun bisikletle olan ilişkisini nasıl değerlendiriyorsun ve Londra Bisiklet Kulübü bu noktada nerede duruyor, nasıl bir katkı sağlıyor?

Aslında buradaki toplumu ikiye ayırıyorum. Birincisi, son 7-8 yılda başta Ankara Anlaşması'yla Türkiye'nin daha çok şehirlerinden gelen eğitimli arkadaşlarımız var. Onların zaten bir kısmı bisiklet kullanmayı biliyor, bir kısmının ise özgüveni yok. Ama buraya 20-30 yıl önce gelmiş göçmen toplumu düşünürsen bu toplumun büyük çoğunluğu kırsaldan gelmiş. Ondan dolayı özellikle kadınların bisiklet kullanmak gibi bir fırsatları hiçbir zaman olmamış. Bir kısım erkek arkadaşlar ise biraz utandıkları için uzak duruyorlar. Aslında bilmiyorlar. Bilmiyorum dememek için uzak duruyorlar. O yaştan sonra öğrenmekten utanıyorlar falan.

Tabii bir de şu da var; göçmen olarak buraya geldiğimiz için bisiklet sürmek sanki daha gelir düzeyi düşük insanların yaptığı bir şey gibi algılanıyor. Genelde göçmen toplumlar statülerini belli etmek için pahalı lüks arabalara binmeyi tercih ediyorlar.

 


Sanki bisiklete binerse statüsünü kaybedecek gibi bir izlenim oluyor değil mi?

Tabii, tabii. Bir Mercedes'le gezmek varken bisiklete binerse etrafında sanki böyle parası yokmuş gibi algılanacağını düşünüyor.

 

Peki çocukları?

Burada doğan, büyüyen çocuklar anne babaları gibi düşünmüyorlar. Ama şunu fark ettik. Özellikle babalar burada çoğunlukla işte mini kamp yapıyorlar. Ne bileyim, restoranlarda çalışıyorlar. Daha çok uzun süreli çalışıyorlar. Şunu anladık, birçok baba çocuğuyla zaman geçirmeyi bilmiyor. Belki kimisinin ekonomik şartları uygun olmadığı için bunu sağlayamıyor. O açığı da gördük.

 

Bu çalışma koşullarıyla çok ilintili, güzel yakalamışsınız onu.

Evet, haftada günde 12 saat, haftada 6 gün minikap yapan biri izin gününde kendi işlerini mi halletsin, çocuklarıyla mı ilgilensin, bu biraz da şartlarla ilgili bir durum.

 

Özgür Korkmaz

Şimdi burada biraz önce bir eğitim vardı ve onlarca çocuğun katıldığını gördük. Veliler de, anneleri, babaları da kenarda bekliyorlar çocuklarının eğitimleri sırasında. Bisiklet Kulübü bu anlamda yıllar içerisinde nasıl bir değişim dönüşüm yarattı? Neler gözlemlediniz? Velilerden nasıl geri dönüşler aldınız?

Çok güzel geri dönüşler alıyoruz. Biz tam dört yıl oldu bu çalışmalara başlayalı… Bir defa ailelerle ilişkilerimiz çok iyi. Onları anlıyoruz. Onlar da bizim bu işi gönülden yaptığımızı görüyorlar zaten. Bisiklet Kulübü kâr amacı gütmeyen bir yapılanma. Ondan dolayı da zaten yaptığımız çalışmalardan elimizden geldiğince ya ücret almamaya çalışıyoruz ya da çok cüzi bir ücret alıyoruz. Çünkü istiyoruz ki herkes gelebilsin. Yani ekonomik durumu ne olursa olsun, şartlar ne olursa olsun eğitimlere gelebilsinler.

Ailelerle kurduğumuz iletişimde annelerin de mesela birçoğunun bisiklete binmeyi bilmediğini görüyoruz. Onları da yavaştan teşvik etmeye çalışıyoruz. Sadece bisiklet  de değil, çünkü herkes illa ki bisikletle ilgilenecek diye bir kaide yok. Örneğin dokuz aydır yaptığımız kadınlara yönelik wellbeing programımız var. İçerisinde yoga, plates, step aerobik, fitness ve bir de bir walking grubumuz var. Londra'nın 5-6 bölgesinde aynı anda bu şekilde gruplar oluşturmak istiyoruz.

 

Aslında amaç biraz bisikleti aşıp toplum sağlığına ve farklı alanlara doğru kaymış.

Kesinlikle, insanları aktivite yapmaya teşvik ediyoruz. İstiyoruz ki bisiklet sadece spor olarak değil aynı zamanda bir ulaşım aracı olarak da kullanılsın. Tabii ki gönlümüzden geçen daha çok insanın en azından kısa yolculuklarını bisikletle yapmaları… Annelerin, babaların çocuklarını okula bisikletle götürüp getirmeleri. Bizim en büyük hedefimiz bu zaten, yani idealimiz bu. Onun dışında da bir babanın, bir annenin kendi çocuğuyla beraber parkta ya da herhangi bir yerde bisikletle gezmesi ve kaliteli zaman geçirmesi. Bizim hedeflediğimiz aslında bu açıkçası.

 

Sohbetin başında projelerden bahsetmiştin, birtakım desteklerden bahsetmiştin ve partnerlerden bahsetmiştin. Tabi belediye burada önemli bir partner, Enfield Belediyesi… Britanya Alevi Federasyonu zaten buraya bir imkân sağlayarak büyük bir destek sağlıyor. Kesinlikle. Biraz bu desteklerden, projelerden bahsedebilir miyiz?

Biz bu işe 7-8 arkadaş başladık. Bize ilk desteği BAF verdi, buranın kullanılmasını, bisikletler için depo yapabileceğimiz yerin kullanılmasını hiçbir ücret talep etmeden sağladılar. Bu çok kıymetliydi. Ondan sonra Enfield Belediyesi'nde dedik ki bakın biz bunları yapmak istiyoruz, bir grup gönüllüyüz ama imkanlarımız yok. Onlar da bize bir konteyner desteği sağladılar ilk etapta. Ondan sonra destekler oluşmaya başladı. Ve zaman içerisinde biz yerel kampanya grupları ile ilişkiye geçtik. Sonrasında London Cycling Campaign gibi dünyanın sayılı büyük bisiklet organizasyonundan birisiyle community partnership olduk.

 

Hatta yanılmıyorsam bir de ödül aldınız.

Evet, 2021’de bisikleti geliştirenler ödülünü aldık. Kurulduğumuzdan daha bir buçuk yıl sonra böyle bir ödül almak bizim için sevindiriciydi. Ondan sonra da diğer işbirlikleri için proje yazmaya başladık.

Son dönemde iki tane çok heyecanlı projemiz var. Birincisi, BAF dışında Edmonton'da bulunan Pimms Park'ta da bir yerimiz olacak çok kısa bir zaman içinde. Ve orada da çok yeni bir uygulama yapacağız; bisiklet kütüphanesi.

 

Nasıl? Biraz açar mısın?

Adını Family Bike Library koyduk. Buradaki özel hedef kitlemiz aileler, düşük gelirli aileler. Ailelerin bisiklete ulaşımını ve özgüveni geliştirmeyi hedefliyoruz. Bir kütüphaneye nasıl gidip orada kayıt oluşturup bir kitabı ödünç alıyorsan, burada da kütüphaneden ücretsiz kitap alır gibi bizden 3-4 saatliğine, 1 günlüğüne, 2 haftalığına, maksimum 4 haftalığına bisiklet alabilecekler. Burada amaç düşük gelirli aileleri desteklemek. Düşünün, bir babanın çocuğuna ve kendisine bisiklet alması, kask alması, malzeme alması, gidip bir parkta onu denemesi bir maliyeti gerektiriyor. Bunu yapabilen de olabilir ama çocuğunun bundan hoşlanıp hoşlanmayacağını da bilmiyor. Bir denemek istiyor, kendini görmek istiyor, çocuğunu görmek istiyor. O yüzden biz o bisiklete ulaşımı sağlıyoruz.

Bisikletle tanışma sürecinde kolaylaştırıcı bir rol oynuyorsunuz.

Yani çünkü biz yaptığımız araştırmalarda, okuduğumuz raporlarda en büyük iki engel gördük bisiklete erişimde; bir bisiklete ulaşımın o anda olmayışı, ikincisi de özgüven eksikliği, yani yolda sürememe. Şimdi biz birinci bariyeri ortadan kaldırıyoruz. Diyoruz ki buyurun arkadaşlar bizim bisikletimizi kullanabilirsiniz. İkinci bariyer de eğer özgüven eksikliği varsa bu ailelerde ya da çocuklarında. Gelin diyoruz, biz size eğitim vereceğiz. Her yaş grubuna uygun programlar yaparak o çocuklara temel bisiklet eğitimlerini vereceğiz. Ondan sonra da çocuklar özgüven sağlayacaklar.

Aslında temel hedef, ailelerin çocuklarıyla beraber okula bisikletle gidip gelmelerini, kısa yolculuklarını bisikletle yapmalarını sağlayabilmek. Bu 10 yıl önce, hatta 5 yıl önce bile Enfield'ta mümkün çok değildi çünkü bisiklet yolu yoktu.

 

Ama Enfield Belediyesi bu konuda en hızlı gelişme kaydeden belediyelerden biri oldu.

Kesinlikle. Özellikle son 5 yılda diyebilirim çok fazla bisiklet yolu yaptılar, altyapıyı kurdular, şu ana kadar yapılması gereken birçok şeyi yaptılar. O anlamda sıkıntı yok. Ama bakıyoruz bisiklet süren yeterince insan hâlâ yok. Londra'nın belli bölgelerinde işte Walton Forest gibi bölgelerde bisiklet kullanımı yaygınlaştı. Ama burada yaygınlaşamadı yeterince. Şimdi burada da bize rol düşüyor. Bizim ciddi bir misyonumuz var, çünkü biliyoruz ki Enfield'taki en aktif grup biziz. O nedenle biz de öyle bir misyon kendimize edindik. Dedik ki biz çocukları ve aileleri eğitelim. Ondan sonra onlar okula gitmeye başlasınlar. Yani değişim dönüşüm biraz zaman alıyor. Belediye işini yaptı, altyapıyı kurdu. Bizim gibi organizasyonlar işin içerisine girip insanların özgüvenini geliştirip, belediyenin desteğiyle insanları teşvik etmeli. Eğitim başında geliyor.

 

Eğitimler demişken son olarak Britanya Alevi Federasyonu’nun yerleşkesindeki eğitimlerden biraz bahsedelim. Ne zaman oluyor? Katılmak isteyenler nasıl size ulaşabilirler? Verilen eğitim seviyesi ve niteliği nedir?

Evet, şimdilik cumartesi günlerini belirledik. Her cumartesi sabah 10.00-12.00 arasında eğitimler yapıyoruz. Dediğim gibi önce temel eğitimler veriyoruz. Öğrencilere sıfırdan başlayarak aşama aşama bisiklet öğretiyoruz. ve zaman içerisinde özgüvenleri geliştiği zaman da yakınlardaki bisiklet yollarında ve arka sokaklarda trafikte sürüş eğitimi vermeye devam ediyoruz. Buradaki hedef kitle çocuklar. Zaten bu proje sadece çocukları kapsıyor. Önümüzdeki cumadan itibaren de kadınlar için eğitimlerimiz başlayacak. Bu eğitimi, cuma günleri 10-12 arasında yapmayı planlıyoruz.

Bunun dışında bir de Wellbeing programımız var. O da haftada ortalama iki defa oluyor. Bir gün yürüyüş yapılıyor, bir gün yoga, fitness ya da diğer sportif aktiviteler yapılıyor.

 


Son olarak bundan sonrası için neler düşünüyorsunuz?

Şu anda Family Bike Library bizim için en önemli proje. Daha önce benzeri projeler yapılmış ama çok küçük çapta yapılmış. Bizim şu andaki hedefimiz ilk defa bunu büyük çapta yapmak. Hatta istiyoruz ki Londra Bisiklet Kulübü bu projeyle hatırlansın. Sadece Türkiyeli kamuoyu değil, İngiltere toplumu da bizi böyle tanısın istiyoruz.

Geçtiğimiz sene biz 100'den fazla bisiklet bağışı yaptık. Birçok toplum merkezine, ilkokula, sanat merkezlerine bisiklet bağışlarımız oldu. Hatta 10 tane de NHS hastanesine verdik. Orada da istedik ki insanların bisiklete ulaşımları kolay olsun. Bu da aslında onun bir parça devamı niteliğinde.

Bir plan daha var. Fonları sağladık başlangıç anlamında ama bunu ilerletebilmemiz için daha büyük fonlara başvurmak istiyoruz ve özellikle de toplumu da işin içine katmak istiyoruz. Örneğin, insanlardan bize bisiklet bağışı yapmasını isteyeceğiz. Evinde kullanmadıkları bisikletleri. Ama bunun için öncelikle bir hazırlık yapmamız gerekiyor. Storage sorununu halletmemiz lazım. Tamircilerimizi bulmamız lazım. Ve bunun için de bir para gerekiyor. Hatta Metropolitan Polis’iyle de iletişim içine gireceğiz. Daha önce de girmiştik zaten. Onların topladığı çalıntı bisikletler için talepte bulunacağız. Sonra da bu bisikletleri gidip başka yerlere bağışlayacağız. Bisiklet geri dönüşüm kampanyası gibi bir şey. Biz bu yaptığımız işin ne kadar çevreci, sağlıklı ve toplumu birleştiren bir iş olduğunu biliyoruz.

 

Aşağıdaki formu online olarak doldurarak çocuğunuz için ücretsiz bisiklet eğitimi kaydı yaptırabilirsiniz.

https://forms.gle/7eVpqmNhDzJE3RRo8

Tel: 07917343007

E-posta: londoncyclingclubcic@gmail.com


🎧Söyleşiyi Spotify'dan dinlemek için tıklayın!

“Pazarcık'ta dünyaya geldim, Avusturya'da dünyayı gördüm", ALİ GEDİK'İN YARIM ASRA VARAN GÖÇ HİKÂYESİ - YOUTUBE VİDEOSU

Hiç yorum yok

01 Mart 2024

 Göçmenlerin Gündemi programın'nda, Ramazan Yaylalı Avusturya'da göçmen hikâyeleri biriktirmeye devam ediyor. Bu bölümde , 15 yaşında Avusturya’da yaşayan amcasıyla birlikte Maraş, Pazarcık ilçesinden göç yollarına düşen, 1976’dan bu yana Avusturya’da yaşayan Ali Gedik'in göç hikâyesini dinleyeceksiniz.




👉 Pazarcık dışında yerleşim yeri görmeyen bir çocuğun yurt dışına göç ettikten sonra yaşadığı çatışmalar ve dönüşüm…
👉Avusturya’ya mı yoksa Avusturalya’ya mı gittiğini bilmediği için Almanya’ya gidiyorum diyerek bu kafa karışıklığına çözüm bulması…
👉Oturumunu çabuk alması için Avusturya’da amcası tarafından ortaokula kaydedilmesi…
👉Okulda yaşadığı kültürel çatışmalar ve dilini bilmediği bir yerde yaşadığı zorluklar…
👉Kırk yıl sonra iki okul arkadaşını tekrardan bulma hikâyesi…
👉“Türkiyeli misafir işçilerin” içinde bir çocuğun yaşadığı yalnızlık duygusu…
👉Üç aylık okul macerasının ardından yabancılar polisine giderek bir yıllık oturum izni alması…
👉Türkiye’de evli olan ama Avusturya’daki kadınlarla ilişki yaşayan göçmen işçiler…
👉17 yaşına girdiği ilk gün düzenli fabrika işçiliğine başlaması…
👉Düzenli olarak çalışmanın ona kattığı “konfor” ve “güven”…
👉Üç yılın ardından Türkiye’ye izne gidecek olmanın onda yarattığı heyecan…
👉Türkiye’de Kürt/ Alevi olmaktan, Avusturya’da göçmen olmaya egemen kültür karşısında yaşadığı kimlik ve aidiyet sorunları…
👉Avusturya’da kendi kimliğini, köklerini keşfetmeye başlaması…
👉Maraş katliamının ve 12 Eylül 1980 darbesinin yurt dışındaki yankıları… Türkiye’den gelen devrimcilerin Avusturya’daki göçmenler üzerindeki etkisi…
👉Türkiye’den gelen göçmenler arasındaki politik ayrımların ortaya çıkmaya başlaması…
👉Avusturya’da yarım asra yakın yaşamanın ona neler kattığı…
👉Bir göçmen olarak inşa ettiği “melez kimliğin” boyutları…
👉Dünya vatandaşı olmak; göçmenliğin pozitif yanları nelerdir?







© Tüm hakları saklıdır
Tasarım by Orbay Soydan