Rengin Kadın Korosu’nun düzenlediği öykü yarışmasına katılım tarihi uzatıldı

Hiç yorum yok

24 Temmuz 2024

Rengin Kadın Korosu, bu yıl ikincisini düzenlediği öykü yarışmasına hem katılım süresini uzattı hem de öykü gönderilebilecek ülkelerin sayısını artırdı.

 


Geçtiğimiz yıl Rengin Göçmen Kadın Öyküleri Yarışması’yla kadınların heybelerinde biriktirdikleri öyküleri okurlarıyla buluşturan Rengin Kadın Korosu, gösterilen ilgi ve açığa çıkan birbirinden güzel öyküler nedeniyle bu yıl yarışmanın ikincisini düzenlemeye karar verdiğini geçtiğimiz ay duyurmuştu. Anlatacak hikâyesi olan tüm göçmen kadınları yarışmaya katılmaya çağıran Rengin Kadın Korosu Basın sorumlusu Aynur Çimen yarışmanın katılım süresinin de gelen talepler doğrultusunda uzatıldığının müjdesini verdi.

Hikâye son gönderim tarihi 9 Eylül oldu

Aynur Çimen, “Koro olarak ikinci kez öykü yarışması düzenliyor olmanın heyecanını yaşıyoruz. Geçtiğimiz yıl yaptığımız çağrıya çok sayıda göçmen kadının yanıt vermesi, ‘Rengin Göçmen Kadın Öyküleri’ seçkisi kitabımızın yoğun ilgiyle karşılanması bizi ikinci kitap için yüreklendirdi. Çağrımız sonrasında çok sayıda kadın, hikâyesini bizimle paylaştı. Hikâye son gönderim tarihinin tatil dönemine denk gelmesi nedeniyle çok sayıda ‘erteleme’ talebi de aldık. Bu nedenle yarışmamızın son hikâye gönderim tarihini Eylül ayına erteledik” dedi.

 “Acaba altından kalkabilir miyiz diye endişelerimiz olsa da dostlarımızın yüreklendirmesi ve kadınlardan gelen talepler doğrultusunda yarışmamızı daha büyük bir alana taşımaya karar verdik“ diyen Çimen, Türkiye dışında yaşayan bütün göçmen kadınlardan öykü beklediklerini duyurdu.

Çimen, “Koro olarak tüm göçmen kadınları yazdıkları hikâyeleri bizimle paylaşmaya davet ediyoruz. Anlatacak hikâyesi olan, yüreğindeki satırları karalamaya cesaret eden tüm göçmen kadınlara çağrımız; öykünüz başka göçmen kadınlara ilham olsun, öykünüz göçmen hayatlarımıza ışık tutsun, iz bıraksın” dedi.

 

2. Rengin Göçmen Kadın Öyküleri

Öykülerin son gönderilme tarihi : 9 Eylül 2024

Öykü gönderme adresi: renginkadin@gmail.com

 

Yarışma Şartları

• Yarışmamız Türkiye dışında yaşamını sürdüren bütün göçmen kadınlara açıktır.
• Yarışmaya sadece bir öyküyle başvurulur.
• Öyküler herhangi bir temada yazılabilir.
• Öyküler elektronik ortamda renginkadin@gmail.com adresine 9 Eylül 2024 tarihine kadar gönderilecektir.  Öykü ile birlikte yazarın kısa özgeçmişini de göndermesi gereklidir.

• Yarışmacılar mahlas kullanabilir.
• Öykülerin hukukî sorumluluğu yazarına aittir. İntihal veya üçüncü kişilerin telif hakkı gibi durumlarda, sorumluluk yazara aittir.
• Yarışmaya Düzenleme Kurulu Üyeleri ve Seçici Kurul Üyeleri ile birinci derece yakınları katılamaz.
• Seçilen öyküler, Rengin Göçmen Kadın Öyküleri 2 kitabında yayımlanacaktır.
• Yayımlanan öyküler için yazarlarına telif bedeli ödenmeyecektir.
• Derece alan ve kitaba girecek öykülerde yayınevi editörünün önerileri doğrultusunda, yazarın onayıyla, düzeltme veya kısaltma yapılabilir.

 

Yarışma Jürisi: Dursaliye Şahan, Fergül Yücel, Gülsen Gülbeyaz, İlden Dirini, Serpil Arslan, Şükran Bağcık, Vicdan Özerdem

Olcay Bayır'dan Yeni albüm: “Tu Gul î” (Sen Bir Gül’sün)

Hiç yorum yok

22 Temmuz 2024

İngiliz/ Kürt-Alevi şarkıcı Olcay Bayır, son albümü “Tu Gul î” (Sen Bir Gül’sün) ile müzikseverlerle buluştu. 24 Mayıs 2024 tarihinde Londra merkezli ARC Music etiketiyle piyasaya çıkan albüm, Bayır’ın köklerine ve atalarının seslerine bir ses verme isteğiyle dolu. “Tu Gul î”, sanatçının, Anadolulu olmanın yanında, Kürt Alevi toplumunun müzik kültürüne olan derin bağlılığını ve saygısını ifade eden güçlü ve duygusal bir yorum.

 


“Tu Gul î", sanatçının yetiştiği çok dilli ve kültürlü geçmişinin kişisel kimliğine yansıyan bir müzikal çalışma. Bu albümde Olcay Bayır, kendi yerel geçmişinin tınılarını, atalarından duyduğu varoluşsal, yaşamsal ve aşk temalı halk ezgilerini, Anadolu’yu, Kürt ve Alevi ruhuyla yeniden canlandırarak, şu an yaşadığı kozmopolit Londra'nın modern sesleriyle harmanlıyor.

Albümün ismi, "Gül"ün hem Alevi hem de Kürt kültüründe çok önemli bir sembol olmasından esinlenerek verilmiş.

Albümde öne çıkan temalardan biri ise cesur, vefakar Anadolu kadınlarının ortak acıları. Olcay Bayır, Anadolu tarihinde kadın olmanın zorluklarını ve bu ortak acıları, hem kendi atalarına hem de tüm güçlü Anadolu kadınlarına saygı göstererek dile getiriyor. Sanatçının da geldiği Maraş yöresine ait, annesi ve anneannesinden de duyduğu "Hüsna", genç bir kızın zorla evlendirilmesi ve gördüğü şiddet yüzünden ölmesini anlatan acı bir hikâye taşıyor. Geleneksel Türkçe halk şarkısı "Ağ Elime Mor Kınalar Yaktılar" ise 12 yaşında bir kızın evliliğe zorlanıp sevdiklerinden uzak bir hayata gönderilmesinin acı hikayesini anlatıyor.

Albümde yer alan şarkılardan "Edlê", enerjik enstrümantasyon ve canlı vokallerle dolu tempolu bir Kürt düğün dans ezgisi olarak öne çıkıyor. Dersim bölgesinden Zazaca söylenen "Setero" ise varoluşsal acıları üzerine dokunaklı bir yansıma sunuyor. Kurmanci lehçesinde seslendirilen "Ay Dilberê" ise klasik bir Kürt aşk ağıdı olarak dikkat çekiyor. Albümde ayrıca Alevi müzik geleneğinden "Ötme Bülbül" ve "Daha Senden Gayri Aşık Mı Yoktur?" eserleri de yer alıyor. "Nare Nare" ve "Tal Tala" gibi Anadolu'nun diğer kadim halklarından Ermeni halk ezgileriyle ve Ermeni tarihinin en yıkıcı olaylarından biri olan "Medz Yeghern (Büyük Suç)" ile kardeş halkın acıları paylaşılıyor.

 

 

 


 

 

 

 

 

 

 

Home Office mağduru Ankara Anlaşmalı: Başına gelmeyen kalmadı

Hiç yorum yok

10 Temmuz 2024

Vize uzatma başvurularının sonucunu aylarca beklemeleri ve Home Office memurlarının objektif kriterlere uymayan kararları birçok Ankara Anlaşmalının mağduriyet yaşamasına yol açıyor. Bu mağduriyeti birçok bakımdan yaşayanlardan biri olan Neslihan Yiğit ile başından geçenleri konuştuk.

 


Tuncay Bilecen

 

 

Ankara Anlaşmalıların vize uzatma başvurularının sonucunu aylarca bazen yıllarca beklemeleri ve Home Office memurlarının keyfi kararları uzun zamandır kamuoyunun gündemini meşgul ediyordu. Milletvekili Feryal Demirci Clark’ın bu konuda Home Office’e çeşitli sorular yöneltmesine ve konuyu gündemde tutmasına rağmen yaşanan mağduriyetler tam anlamıyla ortadan kalkmış değil. Neslihan Yiğit de Home Office mağdurlarından biri. Ciddi sağlık sorunları yaşamasına ve aile bireylerini kaybetmesine rağmen hızlandırma taleplerine cevap alamayan ve bu süreçte mağduriyetleri katlanan Neslihan Yiğit’le başından geçenleri konuştuk.

Ankara Anlaşmasına ne zaman başvurmuştunuz?

Ankara Anlaşmasına Türkiye’den başvurdum. Dosyam birkaç ay içinde kabul aldı ve 9 Ocak 2020’de Londra’ya geldim.

Anlaşmaya hangi alandan başvurmuştunuz?

Sanat üzerine başvurdum. Hem resim öğretmenliği hem fotoğrafçılık gibi alanları içeren zengin bir dosyam vardı.

Sizin Home Office ile halihazırda devam eden bir davanız var? Birçok mağduriyet yaşadığınızı biliyorum. Bu süreçten biraz söz eder misiniz?

Buraya geldiğimde pandemi süreciydi, epey zorlu bir dönemdi ama online derslerimle bir şekilde götürüyordum. Sonra senemi doldurmak üzereyken Aralık ayında tekrar uzatmaya başvurdum.

Başvurumdan birkaç ay önce sağlık sorunlarım nedeniyle Eylülde Türkiye’ye gittim. Sol kalçamda kalça protezi var. Bununla ilgili olarak altı defa ameliyat olmuştum. Türkiye’deki doktor acilen ameliyat olmam gerektiğini söyledi. Ancak öyle bir vaktim olmadığı için hemen Londra’ya dönüp uzatmaya başvurdum. Bu sırada şöyle düşünüyordum; uzatmaya başvuracağım, üç – dört ay sürecek, ardından da Türkiye’ye gidip ameliyat olabileceğim. Maalesef öyle olmadı. Aralıkta başvurdum, bekleme sürecine girdim. Ancak bir türlü netice alamadım.

Hızlandırma talebinde bulundunuz mu?

Uzatma sürecinde, kalçamdaki kalça protezi ciddi ağrılar yaratmaya başladı. Kendi başıma ayakta duramaz hale geldim. Kullandığım ağrı kesiciler ağrıyı sadece hafifletiyordu. Bu arada, benden 6 yaş büyük olan ağabeyimi Covid nedeniyle kaybettim. Onun öncesinde anneannemi kaybetmiştim. Burada beklerken, ayrıca iki defa Covid geçirdim. Ağabeyimin cenazesine gidebilmek ve Türkiye’de acilen ameliyat olabilmek için Home Office’e defalarca email gönderdim.

Bu maillerde sağlık durumuma ilişkin raporlar da yer alıyordu. Türkiye ve İngiltere’deki doktorlardan resmi yazılar ve raporlar aldım. Dört – beş defa hızlandırma talebinde bulundum, herhangi bir yanıt alamadım.

Hızlandırma taleplerinize hiç mi yanıt almadınız?

2020 yılının Aralık ayında vize uzatma başvurusunu yapmıştım. Rahatsızlığım nedeniyle ilk hızlandırma talebimi 2021 yılı Şubat ayı başında yaptım. Bu ilk başvuruma yanıt verdiler, ancak dosyamı hemen incelemeye almayıp beni bir ay sonra 2021 yılının Mart ayında mülakata çağırdılar.

Benim o mülakata hangi psikolojiyle katıldığımı tahmin ederseniz. Otuz altı yaşındaki abimi kaybetmişim. Sağlık sorunları yaşıyorum. Kalça protezimden dolayı dayanılmaz ağrılar içinde zar zor yürüyebiliyorum. Psikolojim darmadağın. Bana orada kırktan fazla soru soruldu. Elimden geldiğince sorulara yanıtlar vermeye çalıştım. Söz verilmesine rağmen bana mülakat tutanağını göndermediler. Böylece mülakat sırasında heyecandan yanlış bir şeyler söylemişsem de bunu düzeltme hakkım elimden alınmış oldu. Bununla ilgili yalvarmalarıma yakarmalarıma ve defalarca gönderdiğim maillerime de cevap vermediler. Bu süreçte anlaşmayı yakıp Türkiye’ye dönmeyi çok düşündüm. Ama bu kadar mağdur olmuşken Home Office’e teslim olmak istemedim.

Sonucu beklerken sağlığınız ne durumdaydı?

Mülakattan sonra, sağlık durumum ve ağabeyimin kaybını dikkate alarak, dosyamı hızlandırmaları gerekirken, hiçbir şey yapmadan beni 6 ay kadar daha beklettiler. Durumum çok ağırlaşmıştı. Ağrı kesiciler dahi artık işe yaramaz hale geldi. Doktorlar beni ameliyata almak zorunda kaldılar. Devlet hastaneleri tamamen dolu olduğu için İngiliz Sağlık Bakanlığı acilen beni özel hastaneye aktardı. Tek başıma ameliyat olmak zorunda kaldım. Çok ağır bir ameliyat geçirdim. Hastanede 4 gün yattım, etrafımda bana bakacak hiçbir aile bireyim yoktu.

Başvuru ve mülakat sonucu ne zaman geldi?

Daha önce de söylediğim gibi 12 Aralık 2020’de uzatma başvurumu yaptım. Sağlık sorunlarından dolayı 26 Aralık 2021’de ilk hızlandırma talebinde bulundum. Bu ilk talebimi kabul ettiler, ama dosyama bakan memur, dosyamı hızlandırmak ve en kötü ihtimalle, bana 1 yıl uzatma verip, tedavimi olmama olanak sağlamak yerine, beni 1 ay sonra mülakata çağırmayı tercih etti. Bu mülakata 12 Martta gittim. Mülakatı yapan bayan, durumuma çok üzüldü, geçmiş olsun dedi ve mülakat notunda benim durumumu dosyama bakan memura ileteceğini söyledi. 10 gün içinde bana mülakat tutanağımın bir kopyasını da göndereceklerini söylediler.

Mülakat tutanağım bana gelmeyince, hem durumumu açıklayan hem de mülakat tutanağının gönderilmesini talep eden 2 ayrı email daha gönderdim. 5 Nisan ve 6 Mayıs 2021 de gönderdiğim bu 2 ayrı emaile de yanıt verilmedi. Çaresiz ve yalnız bırakıldım. Tüm insani ve merhamet talep eden çabalarım yanıtsız kaldı.

Ağrılarım artık dayanılmaz hale geldiği için, 26 Temmuz 2021 de İngiltere’deki doktorlar beni acilen ameliyata aldılar. Devlet hastaneleri dolu olduğu için ameliyatım zorunlu olarak özel bir hastanede yapıldı.

Bu arada acil inceleme taleplerim de devam etti. En son olarak 2 Ekim 2021 de adeta yalvaran bir email gönderdim. Nihayet, dosyama bakan memur, beni 10 ay kadar beklettikten sonra 13 Ekim 2021 de ret kararını verdi.

Bu ret kararına itiraz ettiniz mi?

Evet, avukatlarım 25 Ekimde itiraz dilekçemi verdiler. Ama bu sefer de itiraz için 9 ay daha beklemek zorunda kaldım. Bu itirazım da reddedildi. Şu anda mahkeme sürecindeyim.

Anlayacağınız, bunca sağlık sorunlarıma, ağabeyimin vefatına yani en insani taleplerime rağmen toplamda 2 yıla yakın bir suredir, başvurumun adil bir şekilde incelenip sonuçlanması için bekliyorum.

Avukata başvurdunuz mu?

Garth Coates Avukatlık firmasında 3 farklı avukat dosyamla ilgileniyor. Konuyu takip eden ekipte Tamer Ulay Bey beni çok iyi anladı ve dosyamdan umutlu olduğunu söyledi. Artık bu davanın takipçisi olacaklarını söyledi.

Son olarak bundan sonrası için beklentiniz nedir?

Bundan sonraki süreç için beklediğim tek şey adalet. Adaletin hepimize eşit işlemesini istiyorum. Haksızlığa uğrayan herkesin sonucu olumluya dönsün. Aynı olgular karşısında neden memurların biri başka öbürü başka karar veriyor? Bu kadar çaba vermişken, zor koşullarda işimi yapmışken benim işimi yaptığıma bile inanmadılar. Üstüne üstlük dosyamda zaten bulunan konuları mülakatta soru olarak sordular.

Ret kararına yaptığım itirazı inceleyen bir başka memur, dosyamın sonuçlanması için bu kadar süre beklemek zorunda kalmamın ve dosyamdaki gecikmelerin olmaması gereken talihsiz şeyler olduğunu itiraf ediyor. Yani, Home Office’teki bir memur dahi, olmaması gereken prosedürün bende olduğunu kabul etti. Ben, kişisel olarak, dosyama bakan ilk memurun ırkçı ve taraflı bir karar verdiğini düşünüyorum. Bu memurla yüzleşmeyi ve aynı şeyleri kendisi yaşasaydı neler hissedeceğini bilmek isterim. Bu haksız ve merhametten uzak ret kararının iptali için var gücümle çalışacağım, çünkü İngiltere’de merhametli ve adalet sahibi insanların daha fazla olduğuna inanıyorum.

Sonucum olumluya dönerse geç de olsa abimin, anneannemin mezarını ziyaret edebileceğim, ailemi görebileceğim ve sağlık sorunlarımı Türkiye’de daha hızlı ve iyi bir şekilde çözebileceğim.

Bu süreçte iyi olmaya çalışıyorum. Bütün bu çabamın karşılığında her şey olumluya dönecek diye umuyorum. Biliyorum, benim yaşadıklarıma benzer şeyler yaşayan çok Ankara Anlaşmalı var ama benim kendi deneyimim gerçekten üst üste gelen birçok acı olaydan oluşuyor. Benim gibi mağdur edilen herkes için bir an önce adaletin tecelli etmesini istiyorum.

 


 👉Söyleşiyi Spotify'dan dinlemek için tıklayın

 

“Neden Tiyatro?" Söyleşisi Stoke Newington’da DB Music’te

Hiç yorum yok

08 Temmuz 2024

Stoke Newington – Stoke Newington’ın gözde müzik ve sanat mekanı DB MUSIC, 12 Temmuz akşamı tiyatroseverler için özel bir etkinliğe ev sahipliği yapacak. Saat 19:00'da başlayacak olan "Neden Tiyatro?" başlıklı söyleşide, tiyatro dünyasının değerli tiyatrocuları Philip Arditti, Eda Çatalçam ve Fatih Dönmez bir araya gelecek.



Geçtiğimiz haftalarda Tower Theatre’da düzenlenen Mevsimlik Oyuncular Tiyatro Haftası'nın yankıları halen sürerken, bu etkinlikte de tiyatroya dair derinlemesine bir tartışma gerçekleştirilecek. Tiyatro sanatının büyüleyici dünyasını keşfetmek isteyen herkes, bu söyleşi ile tiyatronun neden bu kadar özel olduğunu ve her performansın ardındaki anlamları sorgulayacak.

Söyleşinin konusu olan "Neden Tiyatro?", sanatseverleri tiyatronun kendini sürekli yenileyen ve dönüştüren doğasını anlamaya davet ediyor. Her seferinde farklı yanıtlar bulduğumuz bu soruya birlikte yanıt aramak ve tiyatronun büyüsüne kapılmak için bu etkinlik kaçırılmamalı.

DB MUSIC, bu özel buluşma için kapılarını 12 Temmuz’da açacak. Etkinlik, hem tiyatroseverler hem de bu sanat dalına ilgi duyan herkes için unutulmaz bir deneyim sunmayı hedefliyor.

Etkinlik Bilgileri:

· Tarih: 12 Temmuz

· Saat: 19:00

· Mekan: DB MUSIC, 24 Stoke Newington High St, London N16 7PL

· Konuklar: Philip Arditti, Eda Çatalçam, Fatih Dönmez

 

İngiltere seçimlerinin gösterdiği: “göçmenlere yönelik ırkçı ve ayrımcı söylemler artabilir"

Hiç yorum yok

05 Temmuz 2024

 Birleşik Krallık’ta 4 Temmuz’da gerçekleştirilen erken genel seçimi tahmin edildiği üzere muhalefetteki İşçi Partisi kazandı. Ülke genelinde büyük bir başarı elde eden İşçi Partisi, kesin olmayan sonuçlara göre 10 milyona yakın oyla 412 milletvekili çıkartarak 14 yıllık Muhafazakâr yönetimi sona erdirdi. Bu sonuçlara göre İşçi Partisi, Parlamento’daki milletvekili sayısını 211 MP daha artırdı. Büyük bir hezimete uğrayan Muhafazakâr Parti’nin milletvekili sayısı 250 MP kaybıyla birlikte 121’e düştü. Seçimin diğer kazananları ise Liberal Demokratlar ve göçmen karşıtı söylemleriyle bilinen Farage'ın liderlik ettiği Reform Partisi oldu.



14 yıllık iktidar yorgunluğu içindeki Muhafazakâr Parti, Brexit’te vaat ettiği hiçbir şeyi gerçekleştirememiş, pandemi sürecinde bozulan İngiltere ekonomisi bir türlü toparlanamamış, NHS’te kendilerine sıra gelmesine bekleyen hastaların sayısı milyonları aşmış, ülke büyük bir evsizlik kriziyle karşı karşıya kalmıştı.

İşçi Partisi dışında 4 Temmuz seçiminin galipleri arasında Liberal Demokratlar ve Nigel Farage’nin Reform Partisi yer alıyor. Bu seçimde, 63 yeni sandalye daha kazanarak milletvekili sayılarını 71’e yükselten Liberal Demokratlar özellikle Güney İngiltere’de birçok yeni bölgeden milletvekili çıkardı.

Brexit’in mimarlarından eski UKIP lideri Nigel Farage ise Reform Partisi’yle girdiği seçimde büyük bir başarı elde etti. Dört milyondan fazla oy alan (Liberal Demokratlardan yarım milyon fazla) Reform Partisi, İngiltere’deki seçim sistemi nedeniyle sadece 4 milletvekili çıkarabildi. Nigel Farage da ilk defa milletvekili seçilerek parlamentoya giren isimler arasında yer aldı. “İngiliz siyasetinin merkez sağında büyük bir boşluk var ve benim işim bunu doldurmak” diyen Farage, bundan sonra İşçi Partisi’nin oylarına göz dikeceklerini söyledi. 

Göçmen karşıtı söylemleriyle bilinen Farage’ın partisinin oylarının bu kadar yükselmesi Avrupa’da yükselen ırkçı ve göçmen karşıtı hareketin bir etkisi olarak okunabilir.  Önümüzdeki dönemde göçmenlere yönelik ayrımcı ve ırkçı söylemlerin artması kimse için sürpriz olmayacak.

  

 

VaakStage Festivali Kings Place'de

Hiç yorum yok

ArtStage ve Vaak Records, 6 Temmuz Cumartesi günü Kings Place'de düzenlenecek olan VaakStage Festivali'nin ikinci edisyonunu sunmaktan heyecan duyuyor. Festival, Kürt, İran ve Türk halk müziği ile doğaçlama müziği bir araya getiren benzersiz bir program sunacak. Festivalin bu yılki programında, yetenekli vokalist Gülseven Medar ve ünlü arp sanatçısı Tara Jaff ön plana çıkacak.

 


Gülseven Medar'ın Eşsiz Performansı

Gülseven Medar, performanslarında Mezopotamya ve çeşitli Anadolu dillerinden gelen halk şarkılarının zengin dokusunu ve geleneksel şarkı söyleme tarzlarının özünü dinleyicilere sunacak. Bu özel sahne için Medar'a arp sanatçısı Imogen Emmett, bağlama sanatçısı Orhan Bilge ve ünlü kontrbasçı, besteci, müzik direktörü ve şef Ardashes Agoshian eşlik edecek.

Medar, Kürt ve Alevi etnik kültürlerinin kucağında büyüyerek Türkiye’nin çeşitli Anadolu yörelerinden Türkçe ve Ermenice şarkıları geleneksel köklerine sadık kalarak yorumlamış, Türkiye'nin tanınmış müzik ustalarıyla iş birliği yaparak bu repertuarları titizlikle kaydetmiş ve albümlerine taşımıştır. Etkileyici sahnesi ve duygu yüklü sesiyle tanınan Medar, dünya çapında festivallere katılmış ve önemli müzik projelerinde yer almıştır. 2023 yılında kurduğu Gülseven Medar Quartet ile Türkçe ve Kürtçe halk şarkılarının ötesinde, kontrbas, arp ve tenbur enstrümanları için düzenlenmiş dokuz eserden oluşan bir albüm hazırlamıştır. Bu festivalde, dinleyenler Gülseven Medar Quartet'in vokal, kontrbas, arp ve tenburun yankılanan tınılarıyla harmanlanmış halk melodilerini dinleme fırsatı bulacaklar.



Tara Jaff ile Büyüleyici Bir Gece

Ünlü arp sanatçısı ve şarkıcı Tara Jaff, festivaldeki performansıyla dinleyicilere unutulmaz anlar yaşatacak. Jaff, Adib Rostami ile birlikte Kürt ve İran melodilerine dayanan doğaçlama sanatı üzerine odaklanacakları bir projede iş birliği yapacak. Bu özel performans, izleyicilere eşsiz bir müzikal deneyim sunacak.

VaakStage Festivali için biletler https://shop.kingsplace.co.uk/30665/30666 linkinden satın alınabilir. Bilet fiyatında %30 indirim için VAAKSTAGE30 promosyon kodunu kullanabilirsiniz. Müziğin sınırlarını zorlayan bu etkinliği kaçırmayın!

 

Ayrımcılığa mı uğruyoruz, ayrımcılık mı yapıyoruz?

Hiç yorum yok

03 Temmuz 2024

“Londra’ya geldiğinizden bu yana ayrımcılık deneyimi yaşadınız mı?” Göçmenlere sahada sorduğumuz sorulardan biri de bu… Bu soruyu sorarak aydınlatmak istediğimiz birçok nokta var aslında; ama bazen öyle oluyor ki ayrımcılığa uğradığını söyleyen kişinin ayrımcı bir dil kullandığına şahit oluyorsunuz.  


Tuncay Bilecen


Ayrımcılık olarak tarif edilen olgu; kişinin ayrımcılık olarak neyi tarif ettiği, dil becerisi, ev sahibi toplumla kurduğu ilişki, emek piyasasındaki konumu, yerleşilen toplumun sosyo-ekonomik yapısı, ulusal politikaları, kültürel benzerlik ve farklılıklarına göre değişebilir. Bütün bu parametreler “ayrımcılık deneyimi” olarak yaşanan olayın boyutunu belirliyor; çünkü bazen göçmenin ayrımcılık olarak ifade ettiği şey yaşadığı toplum açısından olağan bir durum da olabiliyor. 


“GOOD GOOD!”


Bizim kültürel kodlarımızda “small talk” dedikleri bir hadise yok. Biz birine halini hatırını sormak istediğimizde, bunu gerçekten istediğimiz ve karşı tarafın halini merak ettiğimiz için sorarız genellikle. Şimdi bu kültürel kodlarla Londra’ya gelmiş birinin birkaç selamlaşma sonrasında yaşadığı hayal kırıklığını düşünün. Bunu hepimiz yaşamışızdır. İlk geldiğim günlerde konuk olduğum üniversitenin ortak mutfağında karşılaştığım bir akademisyen selam verdikten sonra “how is it going?” diye sormuştu, bu soru üzerine üç dakika konuştuğumu hatırlıyorum. Karşımdaki kişi ağzı açık beni dinlemek zorunda kaldı. Oysa sonradan öğrendim ki bu soruya verilen yanıt “good good!”tan ibaretmiş. Yaşadığım bu kültürel çatışmayı bir ayrımcılık deneyimi olarak ifade edebilir miyiz? Elbette hayır. 


Kendi kültürel değerlerini referans noktası yapmak üstelik başka bir toplumda yaşarken bu konuda ısrarcı olmak uyum sürecini uzatmaktan başka bir işe yaramıyor. Buradan bağlı olduğumuz kültürel değerleri terk edelim, içinde yaşadığımız toplumun değerlerini kabul edelim mesajı çıkarılmasın.   


TOPLUMUN İMAJINI BOZANLAR


Ayrımcılık sadece kültürel farklılıklarla ilgili bir durum değil elbette. Son yıllarda, özellikle aşırı sağın yükseldiği ülkelerde karşımıza çıkan yabancı düşmanı politik söylem, göçmen karşıtı yasalar, kamusal alanda yapılan ayrımcı muamele göçmenler için hayatı daha da zorlaştırabiliyor. 


Görüşmeler sırasında “burada hiç ayrımcılıkla karşı karşıya geldiniz mi?” sorusunu sorduğum bir görüşmeci şu cevabı vermişti: “Eskiden halk seviyordu insanları. Şimdi sevmiyorlar, ters bakıyorlar. Dünyanın her yerinde ırkçılık var. Diyorlar ya İngiltere’de ırkçılık yok, olmaz olur mu? İnsanların ülkesine geliyorsun ilticacı olarak, insanların ülkesindeki malları gasp ediyorsun, iş olanaklarını alıyorsun…  İster istemez bundan hoşlanmıyorlar.”


Başka bir görüşmeci ise Türkiyeli toplumun içinden çıkan bazı kişilerin toplumun imajını olumsuz yönde etkilediğini söylüyordu: “Bir yandan Türkiyeliler aslında burayı canlandırdılar, marketler, restoranlar çok ciddi etkileri var, ama çok abuk sabuk şeylerde de Türklerin çok kötü şeyleri var… Yok, bilmem Diana’nın cenazesinde çiçek çalan Türk, yok bilmem Kraliçe’nin kuğusunu yiyen Türk… Yani böyle o kadar saçma sapan şeylerle Türkler ortaya çıkıyor ki, yok bilmem en büyük mafyanın başında Türk mafyası… Adamlar ırkçılık yapsa da haklı.”


“AYRIMCILIK YAPSALAR DA HAKLILAR”


Göçmenler zaman içerisinde yaşadıkları sosyal ortama adapte olurken, nasıl ilk geldikleri sırada oraya son yerleşmiş olan göçmen grubu tarafından dışlanıyorlarsa, bulundukları yeri sahiplenme duygusuyla kendilerinden sonra gelen göçmen grubunu da dışlamaya başlıyorlar. Bu dışlama bazen değerler, tutum ve davranışlar üzerinden de tezahür edebilmektedir. Ayrımcılık deneyimine ilişkin sorulara verilen cevaplardan çıkan ilginç sonuçlardan biri de göçmenlerin ayrımcılığı olumlaması, adeta haklı görmesi veya yeni gelen göçmen gruplara karşı ayrımcı bir dil kullanması idi: “İngilizler Londra’da kalmıyorlar artık. Boşalttılar Londra’yı… Londra, kozmopolitik, bütün ülkelerin insanların bulunduğu bir yer oldu. (Ayrımcılık) yapsalar da ben haklı buluyorum. Çok iyi bir şeyler yapmıyoruz. Altlarında Türkler’in en son model arabalar (…) aynı zamanda yardım alıp da bütün bunları yapan yine Türkler… Şimdi bunları düşününce bizim ülkemize böyle yabancılar gelse, ülkeyi böyle kullansalar, acaba biz böyle aman ne güzel der miyiz? Hiç sanmıyorum. Onun için ben biraz normal görüyorum yani. Yapsalar da normal görüyorum.”


GÖÇMENİN GÖÇMENE AYRIMCILIK YAPMASI


Ayrımcılık deneyimi kamusal alandan ziyade daha çok işyerlerinde hissediliyor. Bir görüşmeci yaşadığı deneyimden yola çıkarak buna ilişkin “invisible border” örneğini vermiş, eşit koşullarda yarışılsa bile üst düzey görevlere Türkiyelilerin gelmesinin çok daha zor olduğunu belirtmişti. Doğrudan olmasa da hissedilen bir ayrımcılık yaşadıklarını belirtenler bunu karşı tarafın “üstten bakması” olarak ifade ediyorlar. 


Ayrımcılığa en çok uğrayan göçmenlerin bir süre sonra yeni gelen göçmenlere ilişkin ayrımcı bir dil kullanması göçmenlik psikolojisinin tipik özelliklerinden biridir. Bir görüşmeci, kendi deneyiminden yola çıkarak Türkiyeli göçmenler arasında siyahlara veya diğer göçmen gruplarına ilişkin bulunan önyargıların devam ettiğini belirtmektedir: “Ezildiğini hisseden ezeceği başka bir grup bulduğunda kendini şahlanmış hissediyor.  Sınıf çatışmasından çok güç çatışması desek daha iyi olur belki. Bence işin içinde ırkçılık da var. İlk geldiğim yıllarda dikkatimi çekiyordu. Otobüste otururken Türkçe konuşan birileri kimse Türkçe bilmiyormuş gibi yüksek sesle konuşuyor. Onların siyahlara ve Hintlilere karşı ırkçı yorumlarına şahit oluyorsun.” 


“PEKİ, BİZİM TOPLUM AYRIMCILIK YAPIYOR MU?”


Kendisinin uğradığı ayrımcı muameleyi duygulanarak anlatan; ama birkaç dakika sonra özellikle sonradan gelen göçmenlere ilişkin fark etmeden ayrımcı ifadeler kullanan çok kişiyle karşılaştım. Bu yüzden artık görüşmelerde “peki, bizim toplum ayrımcılık yapıyor mu?” sorusunu da soruyorum. Bu soruya gelen bir yanıtla yazıyı sonlandıralım: “Çok, bir kere siyahları sevmiyorlar zenci diyerek. Hintli, Pakistanlı ve Bangledeşlileri sevmezler. Siyahlarla evliliğe çok tepki gösteriyorlar. Çok rahatsız oluyorlar. Aslında başka bir kültürden evliliğe karşılar. Mesela aydın görünen birinin ben şöyle dediğine şahit oldum: ‘Ya bizim köyden kimse yok ki kardeşimi evlendirelim.’ Düşünün o kadar. Bırak Türkiyeli olmayı, kendi köyünden birini istiyor kardeşini evlendirmek için. O kadar artık. Ben şöyle düşünüyorum, Türkiye’deki insanlar son otuz yılda ilerlediler, ama otuz yıl önce buraya gelenler o dönemde kaldılar. Maalesef zihniyet olarak hiç değişmediler.” 


Fotoğraf: Brexit oylaması sonrasında göçmenlerin çoğu daha fazla ayrımcı muameleye kaldıklarını ifade ediyor.  


© Tüm hakları saklıdır
Tasarım by Orbay Soydan