Daniel Koronakis bisikletçi bir gezgin. Zorlu parkurlarda ve doğa koşullarında günlerce yolculuk yapmayı ve bu sırada düşünmeyi seviyor. Bu yazıda, İzmit’ten İran’a ve oradan da Ermenistan’a bisikletiyle giden felsefe mezunu bir bisikletçinin hikâyesini okuyacaksınız.
Dünyaca ünlü fizikçi Albert
Einstein görecelilik kuramından söz ederken “bisiklet sürerken düşünmüştüm bunu” demiş. Gerçekten de bisiklet bir ulaşım aracı olmasının dışında zihni açan, insanı rahatlatan bir araç. Daniel
Koronakis küçük yaşlarda başladığı bisiklet turlarını bir yaşam biçim haline getirmiş. Daniel ile en son çıktığı dört bin kilometrelik İran, Ermenistan turu ve bisiklet tutkusu hakkında konuştuk.
Bize
biraz kendinizden bahseder misiniz?
1989 doğumluyum. Annem Makedonyalı Gostivarlı, babam Giritli. Tam bir zıtlık var,
biri köy, biri biraz daha sosyete. Ben iki taraflı büyüdüm fakat anne tarafı
daha baskın geldi. Bu yüzden dağda tepede büyüdüm. Üniversiteye kadar Makedonya’da okudum. Benim sayısal
yanım biraz zayıf, kendimi felsefeye daha yatkın buldum. Girit Üniversitesi
gibi bir imkânım olunca oraya başvurdum. Sınavlarda puanım düşüktü ama mülakatlarda iyiydim. Makedonya çıkışlı olmam benim için avantaj oldu. Severek okudum bölümümü. Sonra da anneannemden dolayı tesadüf eseri İzmit’e geldim.
Bisiklet
sevgisi sende nasıl başladı?
Yine Makedonya’da başladı. Küçük ölçekli
gidiyordum en başta. Bir
süre sonra bu günbirlik turlara dönüştü. Sonra haftalık ve aylık turlar peşinden geldi. Bizim orada çok fazla göl vardır; Ohrid gibi. Bu göllerden biri bize 30
kilometre uzaklıkta idi, diğeri 100 kilometre. İlk başta uzak olana gidemezdim, çünkü dönüş mümkün değildi. Bir gün kalman gerekirdi. Bunun için de aile
izni gerekirdi. Buna bir süre cesaret edemedim. Daha sonra deli cesaretiyle
gittim. Kendimi zorladım. O zaman daha 14 yaşındaydım. Bir buçuk gün kaldım. Zorlu bir yoldu, ekipmanım zayıftı. Öyle başladım. Ondan sonra baktım oluyor, iki günlük turlar yaptım, üç
günlük turlar yaptım. Annem de destekledi. Bazı zamanlar annemle birlikte
gittim. Zaman zaman onunla da kamp yaptık. Bu üç yıl falan sürdü. Ben bayağı
açılmıştım. Arnavutluk tarafları olsun, Sırbistan tarafları olsun, Bosna Hersek’e kadar uzanmıştım. Balkanları üç kez komple gezdim. Orası avucumun içi
gibiydi. Makedonya oranın çekirdiği, ortası. O yüzden bütün Balkanları gezdim. O dönemde annem kanser oldu. Vefat etti. Bir süre
durdum.
Ailede
bisiklet seven başka kişiler var mı?
Başka yoktur. Babam balıkçıdır. Pazarda balık satan değil de, balık getirenlerdir teknelerle. Ailede
bisiklet tutkusu yok. Annemde vardı bir tek. Ablam veterinedir. Tenis dışında
spor yapmaz.
Yolculuk
süresince nerelerde konaklıyorsun?
Çoğu kez dışarıda, çadır da veyahut sadece
uyku tulumunda kalmam yetiyor. Bazen benzin istasyonlarında sabahlıyorum, bazen bankta,
sahilde. Bazı zamanlar gittiğim ülkedeki şehirlerde bisiklet
dernekleri beni misafir ediyor, birlikte seyahat anılarımızı paylaşıyoruz. Ama en iyisi
kamp kurmaktır tabi.
Temel
ihtiyaçlarını nasıl karşılıyorsun?
Banyo sorununu mümkün olduğu kadar karşıma
çıkan
derelerde çözüyorum. Benzin istasyonlarının çeşmelerine hortum takıyorum. Yemek zaten kolay. Günde üç öğün
makarna yediğin
zaman yetiyor. Yemek olarak makarna, pirinç, çorba gibi şeyler tüketiyorum. Çok fazla su tüketimi oluyor. Normalde günde ortalama iki
litre su içersin, bu tur sırasında 4-5 litreyi buluyor.
Yolda
bir arıza yaşadığında ne yapıyorsun?
Tamir etmeye çalışıyorum ama onu da bir yere kadar
yapabiliyorsun. Kadro problemi yaşadığında
örneğin mecburen turun bitiyor. Jantın
yamulur onu yaparsın, tekerin patlar onu yaparsın ama çok ekstra durumlar
olursa onu yapamazsın. Ben bu işi tur yaparken öğrendim. Sıcağın
altında
lastik tamir etmeyi öğrendim. Şimdi iki buçuk üç dakikada yaparım
mesela. Onlar en basiti, onları yapmadan olmaz. Zamanla daha iyi lastiklere
sahip oluyorsun. Benim bu son turum yaklaşık 4 bin kilometre sürdü. Hiç lastiğim patlamadı. Eskiden gün içinde bazen üç kere patlıyordu.
Hastalandığında ne
yapıyorsun peki?
Bu turda 14. günde göğüslerimi üşüttüm. Yine de sürmeye devam ettim. Bir yere kadar zor oluyor ama ben kar kıyamette sürmeyi daha çok seviyorum. Kardan dolayı çadırı açamadığın
yerler oluyor.
Büyük
tehlikeler atlattın mı?
Ufak tefek kaza tehlikeleri atlattım ama öyle ekstra bir şey olmadı. Yolda çok cahil insan denk geliyor. Beni en çok korkutan budur. Cahil insandan
korkarım
yoksa doğa şartlarından korkmam. Çünkü doğa ile mücadele etmenin bir yolu yordamı var. Bir şekilde altından kalkılır.
Turlara
hep yalnız mı çıkıyorsun?
Amacım yalnız çıkmak. Hiç grup adamı olmadım ama yine bazen
teklif ediyorlar öyle birkaç gün birbirimize refaket ediyoruz. Bir de yolda
tanıştığın insanlar oluyor. Yolda seyir halindeyken tanışıyoruz. Bir yere kadar gidiyoruz. Tek başına
gitmek daha güzel oluyor benim için. Çünkü insanlar bisikleti genelde gezmek
için kullanıyor, ben düşünmek için kullanıyorum. Grup halinde giderken haliyle düşünemiyorsun. Bisikletçinin en sevmediği şey trafiktir. Araç trafiğini sevmiyorsun ama kırk kişilik grup da bir trafik yaratıyor
sonuçta. Ben ondan yana değilimdir. Ben izoleyimdir, tek başıma
gezerim, o sırada
da düşünürüm. Eskiden psikiyatra giderdim, artık gitmiyorum. Bisiklet
beni sakinleştiriyor.
Şu ana
kadar onlarca yere gittim, gezmek için gittiğim hiçbir yer olmadı açıkçası. Benim gezilerim daha kişisel oluyor o yüzden yazdığım şeyler de kişisel oluyor.
Bisikletle
alakalı bir şey yazıyor musun?
Yazıyorum. Bir kitap yazıyorum Küçük Siyah Bisikletim isminde. Birkaç yıl öncesinde yazmaya başladım. Ondan birkaç yıl önce de fikir geldi. Şimdi biraz daha toparladım. Yaklaşık
60 sayfa oldu. Belki 110-120 sayfalık bir şey yaparım. Ama pek fazla insana ulaşsın da istemiyorum. Fotoğraf da çok fazla paylaşmam, yazı da paylaşmam. Blog falan tutmam, her gezdiği yerleri yazan tiplerden değilim.
Uzun
yola çıkmak için nasıl bir ekipmana ihtiyaç var?
Genelde insanlar mükemmelliyetçiliği arıyor. Şuna sahip olayım, buna sahip olayım diyorlar. Ben ilk başladığımda beni yarı yolda bırakan berbat ekipmanlar kullandım.
Genelde gözardı edilen ilk yardım çantasıdır. Aydınlatma, tamir gereçleri
mutlaka gerekir. Bazı şeyler lükse kaçabiliyor. Mesela çantaların su geçirmez olması çok önemli. Kışın
da sürdüğüm için dört mevsimlik uyku tulumu ve çadır kullanıyorum. Bir
defasında Gürcistan üzerinden Rusya ve Romanya yaptım. Hava sıcaklığı
eksi 30’un altındaydı. Bu yüzden kıyafetlerini de öyle seçmen gerekiyor.
Bisiklet harici yüküm 54-55 kilo oluyor. Bisikletim 19 kilogram.
Bir
günde ne kadar mesafe kat ediyorsun?
Rotaya göre değişiyor. Ortalama 90 ile 120 kilometre arasında. Bazen 30 kilometre sürdüğün de oluyor. Çok güzel bir rotada gidiyorsundur.
Her bisikletçi başta bunu dener. Acaba bir günde ne kadar gidebilirim diye. Ben de
bunu denedim. İki günde hiç uyumadan 170 kilometre yol yaptım.
Gelelim son gezine, İzmit’ten yola çıkarak İran’a oradan da Ermenistan’a gittin. Bu geziye nasıl karar verdin? Yolda neler yaşadın?
Zaten hep aklımda vardı İran ve Pakistan gibi yerler. Bu
seferlik İran’a kadar gidebildim. İran, gitmek istediğim ülkeler arasında üçüncü sıradaydı aslında. Geçen sene Yunanistan’a adalar üzerinden giderken İranlı biriyle tanıştım. O
sırada lastik sorunu yaşıyordum. Bana iç lastiğini verdi. Bu onun da son lastiğiydi. Beni İran’a davet etti. Batı ülkelerini gezmeyi çok fazla sevmiyorum. Hani Paris’e gidip Eyfel Kulesi’nin
önünde fotoğraf çektireyim gibi bir hayalim olmadı. Daha
çok toz toprak içinde gezmeyi seviyorum. İran’a doğudan gittim. Doğuda tek turcuydum. Kimse yoktu. İnsanlar korkuyor çünkü. Diyarbakır, Mardin, Hasankeyf,
Batman, Van oradan Ağrı, İran’a Doğubeyazıt üzerinden Gürbulak sınır kapısından girdim. Ağrı dağının zirvesini görmek için bir gün daha kaldım. İlk gün gittiğimde buluttan görünmüyordu. İyi ki de gitmişim doğuya. Ne yalan söyleyeyim İran’dan daha fazla keyif aldım. Çünkü zor bir rota. İran kolay, güvenli bir yer. Yirmi gün kaldım, hiçbir
güvenlik açığı görmedim orada. İran’ın ilk 300 kilometresi serbest bölge. Orası sanayi bölgesi. Sürekli sanayi içinden
geçmekten sıkıldım. Sonra yavaş yavaş İran’ın güzellikleri ortaya çıkmaya başladı. Tebriz’e geldiğimde İran’da olduğumu anladım. İlk bir hafta toz toprak içinde pek İran’ı göremedim.
Çevrendeki
insanlardan nasıl tepkiler alıyorsun?
İlk başta gitme diyorlar, sonra da tebrik
ediyorlar. Anlamıyorum.
Mesela doğuya
gitme dediler, İran’a bile gitme dediler. Aslında
bilmiyorum yani, onlar mı çok büyütüyor, ben mi küçümsüyorum. Bana çok bir şey başardım gibi gelmiyor. Hayatıma devam ediyorum.
Gelecekte
nerelere gitmek istiyorsun?
Hindistan, Pakistan gibi yerlere gitmek istiyorum. Irak var.
Oraları da düşünüyorum açıkçası.
*Bu röportaj 2016'da Özgür Kocaeli gazetesinde yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok
Yorum Gönder