latest

Ahmet Sapaz: Londra'da Centilmenler Kulübü’nde otuz sekiz yıl

15 Şubat 2024

/ by Bisikletli Gazete

Bu söyleşide Ahmet Sapaz; İngiliz yönetici sınıfının dışında kraliçenin eşini, iki oğlunu Norveç Kralı’nı, Danimarka Kraliçesi’ni ağırladıkları “Centilmenler Kulübü”nde geçen 38 yılını anlatıyor. 


Tuncay Bilecen



Wimpy Kralı Ali Usta iflas edince tekrar işsiz kaldınız.


Ali Usta’nın iflas ettiğini Türkiye’de öğrendim, İngiltere’ye döndüm. Artık geleli beş yıl olmuştu. Yavaş yavaş çevreyi tanımış, dil sorununu aşmıştım. Önce inanamadım tabi Ali Usta’nın iflas ettiğine. Çünkü 70-80 tane dükkânı var. Nasıl olur? diyorum içimden. Dört farklı yerde menajerlik yapmıştım ona. O dükkânları tek tek dolaştım. Gerçekten de kapatılmış.  Dükkânlar kilitli, içerisi postacının mektuplarıyla dolmuş. Gideyim bari işsizliğe yazılayım dedim. Ben şirketteyken cinlik yapmışlar. Her yıl izne giderken işyerinde beni girdi-çıktı göstermişler. Böylece süreklilik önlenmiş. Bir aylık başvuru süresini de kaçırmışım. Dolayısıyla hiçbir hakkım olmadı. Gittim işsizliğe kaydoldum. Haftanın ilk üç günü ödemiyorlar. Çalışma günü beş gün kabul edildiği için iki gün ödediler bana. Her hafta da imzaya gideceksin. İşsizlik kurumunun önü ana baba günü gibi, sırada sokaklarda gördüğümüz esrarcı, eroinci tipler de var. İşlerin de tam ölü zamanları, grevlerle ülke çalkalanıyor. Ekonomi gerçekten durmuş. 


Sonra tekrar garsonluk işine mi döndünüz?


Gazeteleri karıştırdım. Bayswater semtinde bir Yahudi şirketinin dört yıldızlı oteli garson arıyordu. Niteliğine bakmadan hemen işe başladım. Üç ay çalıştım orada. Arkadaşım Hasan Saat, bana “gel sana burada bir iş var, burası nezih bir yer, Centilmenler Kulübü’nde birlikte çalışalım” dedi. Haftada 38 saat çalışıldığını ve ücretin de fena olmadığını da ekledi. 


Buradaki yeni işiniz neydi?


İşim kulübün ana barını çalıştırmaktı; yani kulübün bar menajeriydim. Meğer Hasan işten çıkacakmış, beni biraz da bunun için aldırmış. 14 Şubat 1976’da işe başladım. Ha babam de babam devam ederken tam 38 sene olmuş. Burası şimdiye kadar çalıştığım yerlerden çok farklıydı. Dört binin üzerinde üyesi vardı. İngiltere’de yönetici sınıf dediğimiz lordların, sörlerin yüksek eğitimli, elit insanların kullandığı otel ve sosyal tesisti. Barmenlik farklı bir meslek, başka hiçbir mesleğe benzemiyor. Kişiyle aranda 50 santim var. Yüz yüzesin. Kraliçenin eşi, iki oğlu, Norveç’in Kralı, Danimarka’nın Kraliçesi zaman zaman bunlar da geliyor. Onlara servis yapıyorsun. Çok saygın insanlarla çalıştım, sana bir tanıdık gibi yaklaşıyorlar. Damak tadını öğrenip kişiye özel kokteyller yapıyorsun. Zaman oluyor bu insanlarla sohbet ediyorsun. O tür bir kulübe üye olmak adeta bir statü göstergesiydi. Üyeler Oxford veya Cambridge mezunuydular. Bunlar “jump up” değildir, soydan asil insanlardır. Kulübe ölünceye kadar da üye olarak kalırlar. O kulübün insanlarından çok şeyler öğrendim. Hatta onlardan ilham alarak, köyüme dair belgesel niteliğinde bir çalışma yapıp kitap olarak bastırdım ve insanlara dağıttım. Bu arada Türkiye’de beş baskı yapmış, “İçki ve Koktely” adlı bir kitabım vardır. 


Nasıl bir çalışma yaptınız köyünüze ilişkin?


Köyün tarihçesini, ilgili bilgilerini, iki yüz senelik soy sop zincirini tek tek tespit edip yazıya döktüm. İngiliz gibi düşünmenin ne olduğunu, milliyetçiliğin yalnız bayrak dalgalandırmak olmadığını, erdemliliğin kayıp değil kazanç olduğunu öğrendim. Gerçek milliyetçiliğin efelenmeden, kırıp dökmeden ülke çıkarlarını korumak olduğunu öğrendim. 


Bunca yıllık çalışma deneyimi size başka neler kattı?


Açıkçası onlardan diplomasiyi öğrendim ve şunu düşündüm: İngiltere bir imparatorluk, biz de öyleydik. Onlar nerelerden çekildilerse o topraklarda kurulan ülkelerle dost kaldılar. Bizim çekildiğimiz yerlerde kurulan ülkeler ise bizim düşmanımız, onların dostu oldu. İşte buna İngiliz gibi düşünmek diyorlar. Bu ülkeyi yönetenler gerçekten liyakat sahibi, zeki ve kültürlü insanlar. Torpille, ahbap çavuş ilişkisiyle iş yapmıyorlar, işi hak edene veriyorlar. Sakin düşünüp sağlıklı karar veriyorlar. Bilhassa çocuklarının eğitimine çok önem veriyorlar. 


Ne zaman emekli oldunuz?


2014’ün şubatında emekli oldum. Tam 38 çalıştım. Her iki yılda bir başkan değişir orada. Başkan, “ne olur gitme, benim başkanlığımda da kal burada” dedi. “Artık yeter” dedim. “İşi tadında bırakmak lazım.” Çıkarken de bana emeğimin karşılığı olarak 15 bin sterlinlik hediye çeki ve kulübün ömür boyu emekliliğini verdiler. 


Emekli olduktan sonra kulübe gitmeye devam ettiniz mi?


Çok seyrek. Eskiler emekli oldular. Şimdi tanıdık kimse de kalmadı. Yüze yakın personelden birkaç kişi var sadece. Gençler durmuyor. 


Türkiye’ye geri dönmeyi düşündünüz mü hiç?


Gurbete giden herkesin ilk yıllarda kafasında taşıdığı düşüncedir bir gün mutlaka ülkesine geri dönmek. Bu düşüncenin kolay kolay gerçekleşmeyeceğini yıllar ilerledikçe anlar insan. Farkında olmadan da kafandan silinip gittiğini görürsün. Çünkü zaman her şeyi değiştirmiştir. Çevreye alışmış, çoluğa çocuğa karışmışsındır. Onların okul yılları, gelecekleri, tahsilleri senin vatana dönme fikrini fersah fersah geçer. Artık nerede yaşıyorsan, orası vatan olmuştur senin için. Biz buraya geçici olarak geldiğimizi düşünüyorduk. Bir ev alıp borçlanmak neyimize diyorduk. Fikrimi değiştiren Kıbrıslı, 'Tenekeci’ namıyla bilinen rahmetli İbrahim Usta’dır. Beni emlâk acentesine götürerek ev almaya ikna etmeye çalışırdı. Böylece 1978 yılında şimdi oturduğumuz evimizi 20 sene borçlanarak aldık. Daha sonra insanların birbirlerini görerek fikirlerini değiştirdiklerine, ev satın aldıklarına şahit oldum. 


Hayatın bana öğrettiği en büyük ders, dünyanın neresine gidersen git orda sana yol gösterecek, rehber olacak bir tanıdığın, arkadaşın, dostun olacak. Rehber güvencedir, ışıktır. 


Zamanla birçok şeyi öğreniyorsun ama iş işten geçtikten sonra bu öğrendiklerinin bir değeri kalmıyor. Önce bir rehber, sonra cesur bir duruş, hayatın başarısı bu yollardan geçiyor. Yatırım diye Türkiye’ye yatırdığımız, her ne varsa, hepsinden zarar ettik. Düzeni olmayan, adalet kavramı oturmamış, uyanıklığın geçer akçe olduğu bir ülkede yatırım ancak bu kadar olurdu. 



*Fotoğraf: Ahmet Sapaz, 38 yıl çalıştığı kulüpten emekli olup ayrılırken… Kulübün Genel Müdürü Mr.Telfer emeklerinin karşılığı olarak kendisine hediye çeki takdim ediyor. 


Ahmet Sapaz, Centilmenler Kulübü'nde geçen 38 yılın anılarını; BİR BARMENİN ANILARI, OXFORD & CAMBRIDGE CENTİLMENLER KULÜBÜ'NDE 38 YIL başlığıyla kitaplaştırdı.





https://www.youtube.com/c/BisikletliGazete

https://twitter.com/BisikletliGaze1

 



Hiç yorum yok

Yorum Gönder

© Tüm hakları saklıdır
Tasarım by Orbay Soydan