Melis Kahyaoğlu ile Ankara Anlaşması macerası ve yaptığı işler konusunda keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Tuncay Bilecen
Covid -19 salgınından en çok etkilenen sektörlerin başında etkinlik sektörü geliyor. Buna rağmen pozitif bakışını ve enerjisini yitirmeyen, düzenlediği etkinliklerle İngiltere’de “en yaratıcı event company” ödülünü alan M’Signature Event Company’nin direktörü Melis Kahyaoğlu ile Ankara Anlaşması macerası ve yaptığı işler konusunda keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Seni Londra’ya hangi rüzgâr attı? sorusuyla başlayalım.
Aslında çok güzel bir rüzgâr attı. Türkiye’de iyi bir kariyerim vardı. İngilizcemi geliştirmek adına, öğrenmenin yaşı yoktur diyerek öğrenci vizesi alıp altı aylık bir dil programıyla buraya geldim. İngilizcemi daha yoğun bir şekilde geliştirmek için başlangıçta Londra’yı tercih etmedim. Bu sayede İngiliz kültürünü öğrenmiş oldum. İngilizlerin dışarıdan göründüğü gibi soğuk ya da aristokrat değil de; çok insancıl, çok candan ve yardımsever olduklarını ve kendi kültürlerini öğretmek için can attıklarını gördüm.
İngiltere’de her şeyden önce bir kadın olarak daha güvende hissediyorsun. İnsanların birbirlerine özgürlük alanı tanımaları, medeniyet duygusu, saygının üst seviyede olması ve yasam standartları beni burada yaşamaya teşvik eden sebepler oldu. Burada bir hayat kurabilir miyim? diye düşündüm. İnsan önce kendine; “kendimi buraya ne kadar ait hissediyorum?” “Oraya ne katabilirim?” “Orası bana ne katabilir?” gibi sorular sormalı. Ben de Ankara Anlaşması’nı da duyunca şansımı denemek istedim.
Anlaşmayı nereden yaptın?
İngiltere’den yaptım. Öğrenci vizemin bitmesine yakın Ankara Anlaşmasını yaptım ve olumlu sonuçlandı.
Ailen nasıl yaklaştı bu duruma? Bir sürtüşme yaşadınız mı?
Aksine annem beni her zaman destekledi. Bu geçen üç buçuk yıllık sürede de hep arkamda durdu. Bazen yeri geliyor, ailemizi, arkadaşlarımızı özlüyoruz. Bazen de duygusal olarak aşağıya düştüğümüz dönemler oluyor. Şartlar çok güzel gitse de acaba dönsem mi diye anlık düşünceleriniz olabiliyor. O noktada bile ailem, “hayır çok güzel bir yerdesin. Çok başarılı ilerliyorsun, çok daha güzel olacak” diyerek hep destek oldu.
Bu biraz da aidiyet duygusuyla ilgili sanırım. Ben Türkiye’deyken arkadaşlarım hep “senin kafan buraya ait değil” derlerdi. Yeni Türkü’nün Çember diye bir şarkısı vardır; ya dışındasındır çemberin/ Ya da içinde yer alacaksın/ Kendin içindeyken/ Kafan dışındaysa diye başlar, benim de biraz öyle oldu. Bedenim hep içeride ama kafam dışarıdaydı. Zaten hep bir yurtdışı vardı aklımda, çok yurtdışı seyahatim de oldu işim gereği. Daha önce gittiğim ülkelere baktığımda kendi adıma en ideal ülkenin İngiltere olduğuna karar verdim. Herkesin kendini ait hissedeceği yer farklıdır.
Senin hikâyeni biraz biliyorum; İngiltere’ye gelmenden itibaren hep işlerin yolunda gitmiş. Havaalanından başlayalım hikâyeye istersen.
İngiltere beni gerçekten bağrına bastı. İlk geldiğim günden itibaren kucağını açtı. Gatwick Havaalanı’nda pasaport kontrolüne geçtiğimde çok uzun bir sıra vardı. Bir polis memuru geldi yanıma, “sizin sıranız burası değil. Sizi öbür taraftan alacağız” dedi. Ben Türk olduğumu söyledim ama ya anlamadı ya da duymadı. Beni İngilizlerin geçiş yaptığı noktaya götürdü. Orada pasaportunu okutuyorsun, kapı açılıyor. Benim pasaportumda çip olmadığı için polis memuru ne kadar uğraştıysa pasaportu okutmayı başaramadı. “Sizi çok yordum, beklettim” dedi ve beni doğrudan içeriye soktu. Böylece VIP bir giriş yaptım.
Bu ülkeyi çok mucizevi buluyorum. Bu tabii ki herkes için böyle olmayabilir. Bir şeyi gerçekten gönülden ve güzel bir şekilde hissedip istiyorsan ve doğru bir şekilde ilerlemeye çalışıyorsan, evren buna göre bir karşılık veriyor. Güzel beklentilerin, ideallerin varsa ve doğru yollarla emek harcıyorsan bir şekilde su akıyor yolunu buluyor ve başarılar seni kucaklıyor.
Yaptığın iş bakımından İngiltere’yi nasıl buldun?
Ben etkinlik yönetimi yapıyorum, kurumsal firmaların ve bazen devlet tarafının, İngiltere, İskoçya ve İrlanda’daki bütün kurumsal gezilerini, toplantılarını ve fuar katılımlarını gerçekleştiriyorum. Birleşik Krallık bu iş için biçilmiş kaftan diyebilirim. Çünkü burada bu iş için çok fazla seçenek var. Sanat, edebiyat, arkeoloji, mimari vb. herkese hitap edebilecek çok fazla alternatif var. Dolayısıyla bütün gruplara ilişkin yapabilecek çok fazla butik proje geliştirebiliyoruz.
İş yapma konusunda zorluk çektin mi?
İş yapma konusunda
zorluk çekmedim. Ankara Anlaşması’nı aldıktan sonra ilk altı ay boyunca
İngiltere’de şirket açtığımı hiçbir müşterime duyurmadım. Bu süre boyunca İngiltere
ve İskoçya’yı şehir şehir gezdim. Altı ay inceleme, araştırma, proje geliştirme
ve tedarikçi ağımı kurduktan sonra müşterilerime artık ben buradayım ve
işlerinizi alabilirim dedim. Bundan sonra çok güzel geri dönüşler aldık. Son üç
yılda çok güzel, büyük ve başarılı işlere imza attık.
Fabrikasyon çalışmayı,
klasik turlar yapmayı sevmiyorum; çünkü o zaman yaptığınız işin bir esprisi
kalmıyor, diğerlerinden bir farkın da olmuyor. Her firmanın veya grubun geliş
amacına, yaş ortalamasına, beklentilerine göre gruplara özel programlar hazırlıyorum.
Ben kaybolup yepyeni şeyler keşfetmeyi, fikir üretmeyi çok seviyorum. Bu beni çok dinamik tutuyor. Altı ay boyunca gezme ve inceleme anlamında çok ciddi bir yatırım yaptım. İşime farklılık katmayı seviyorum. Firma benden bir teklif aldığı zaman her şeyden önce içeriği görüp heyecanlanmalı ve M’Signature Event Company farkı diyebilmeli.
Senin bir ödül aldığını duydum. Bu ödülden biraz söz eder misin?
Geçen sene geliştirdiğimiz bir konsept tur ile Türk basınında yer aldık. Bu sene de ürettiğimiz, tamamen şirketimize ve daha önceden uygulanmamış çok keyifli konsept turlarımız oldu, bunlardan biriyle bu sene İngiltere’nin en yaratıcı etkinlik firması seçildik. Bunu burada ve bir Türk firması olarak almış olmak bizim için çok büyük onur ve gurur…
Salgın süreci senin işlerini olumsuz etkilemiş olmalı. Bu süreci nasıl geçirdin?
Etkinlerimiz bütün dünyada olduğu gibi durdu. Şu anda önceliğimiz insan sağlığı olduğu için bu sürecin böyle geçmesi gerekiyor. Önümüzdeki Mart ayı gibi sektörün hareketleneceğini öngörüyorum. Çünkü evlere kapılıp hissetmeden, gezmeden, koklamadan, dokunmadan dünyanın güzelliklerini ve enerjisini görmeden hayatı sürdürmemiz mümkün değil.
M’Signature Event Company olarak Mart 2020 ayına kadar çok büyük etkinlikler gerçekleştirdik. Çok yoğunduk. O dönemde yeni bir şey üretmeye vaktimiz olmuyordu. Şu an öyle bir vaktimiz var. Hatta 2021 takviminde yer alan çok ses getirecek, onaylanmış ve 2021’e ertelenen projelerimiz var, 2021’de çok konuşulacağız. Ayrıca bu süreç gerçekleştiremediğimiz ziyaretleri yapmamıza sebep oldu. Online eğitimler alarak kendimizi yetiştirmeye, geliştirmeye devam ediyoruz. Bu süreci ah vah demek yerine, pozitifliğimizi koruyarak geçirmemiz gerekiyor, hayatta korkulara yer yok, korku hayalleri oldurur. Umut her zaman var diyerek, bu sureci içsel bir detoks olarak değerlendiriyoruz. Kendimizi nasıl güzelleştiririz, kendimizi güzelleştirirsek zaten işimizi ve çevremizi güzelleştiririz anlayışıyla üretmeye devam ediyoruz.
Ne güzel pozitif bakıyorsun…
Pozitif bakalım, hayat öyle ya da böyle çok güzel bu günler de dayanışmayla geçecek. Korkmamamız lazım, kendimize yatırım yapalım, işimize yatırım yapalım. İşler illa ki açılacak, açıldığında da hazır olalım bazı şeylere, sudan çıkmış balığa dönmeyelim.
Hiç yorum yok
Yorum Gönder