latest

BEYAZ YAKA HASTALIĞI NEDİR?

19 Aralık 2024

/ by Bisikletli Gazete



Haluk Ecevit

Hastalığın temel sebebi: Beyaz yakalı çalışanların çalıştıkları iş yerlerinde, hayatta kalmak için uyguladıkları benlik dışı davranış ve tutumların, zamanla onlar fark etmeden şahsiyetlerine sirayet etmesidir. Bunun yanında hastalığın bulaş ihtimali de oldukça yüksektir. “Bu işler böyle yürüyor demek…” cümlesinin yanılgısına kapılan beyaz yakalı, eğer dikkatli olup sağlam bir karakter ortaya koyamaz ise direkt olarak hastalığa maruz kalabilir.

Keşfi bana ait olan bu rahatsızlık hâli belki tıp literatürüne geçmez ama günümüz iş dünyasında karşılığını bulacağına eminim.

Kendi kariyer yolculuğum boyunca karşılaştığım kimi insanlarda -derecesi değişmekle birlikte- rastladığım belirtileri ve topladığım bulguları derleyerek, varlığından iyice emin olduğum bu hastalığın semptomlarını size şöyle sıralayabilirim.

 

HER ŞARTTA AŞIRI DERECEDE POLİTİK OLMA HÂLİ

Hastalığı bünyesinde barındıran beyaz yakalı, anlık fayda sağlama, zarar görmeme, üzerine iş almama gibi vesaire sebepler ile gösterdiği davranışlar sonucunda zamanla netliğini kaybeder. Karşı taraflara verdiği, günü kurtarma niteliği taşıyan cevaplarından ötürü büründüğü politik hâl, adım adım karakterine yansır ve zaman içinde arkadaşlarına, eşine ve hatta çocuklarına bile bu davranışları sergilemeye başlar. Bir süre sonra özel yaşantısında samimiyetini ve benliğini kaybeder. Ama o, bu durumu kendisinde sezinlese bile vazgeçmez. Çünkü bu politika iş dünyasında onu ayakta tutmaya yetmektedir. Bu onun için yeterlidir. Beyaz yaka, kendi kanından beslenen bir kutup ayısı gibidir artık.

 

İŞYERİNDE ÇALIŞANLARDAN GÖRDÜĞÜ MUAMELEYİ SOSYAL YAŞAMDA HERKESTEN BEKLEME

Hani iş yerindeyken onun bir sözü ile denizler yarılır ya… Takım arkadaşları, astları, onun her isteğine karşılık “Tamam ……. Hanım, hemen bakıyorum …….. Bey,” derler ya… Sendroma yakalanan Beyaz yakalı bu anlayışı ve itaati, Migros’ta kasiyerden, Eczanede kalfadan, hatta evine gelen temizlikçiden de bekler. Ona kimse itiraz etmemelidir, dedikleri harfiyen ve ivedilikle uygulanmalıdır. Çünkü o özel ve yücedir. İşi ileriye götürüp ailesi içinde de aynı beklentiyi gösterirse, özellikle eşi ile ciddi sorunlar yaşamaya başlar. “Bana bak, ben senin elemanın değilim,” cümlesi çok çabuk duyulacaktır. 

 

SÜREKLİ OLARAK ŞARTLARDAN ŞİKÂYET ETME HÂLİ

Hastalık sahibi beyaz yakalı, öyle olmasa bile, sürekli olarak şartların zorluğundan şikâyet eder. En zor işler hep ona veriliyordur, o hep mesaiye kalıyordur, firmada zaten yemekler kötüdür, piyasaya göre o hep düşük ücrete çalışıyordur, aslında o şimdi bilmem ne müdürü olması gerekiyordur da, hep hakkı yenmiştir, önüne set çekilmiştir. Kötüye giden şeylerden hep işyeri ve dış çevre sorumludur ama o kusursuzdur. Ve bir gün olsun onun gönülden şükrettiğini asla göremezsiniz. Hastalığı şükretmesine manidir çünkü. O, bu şikâyet hâlini her şartta sürdürür ki böyle anlara şahitlik eden yöneticisi ona daha fazla iş vermesin hatta yılbaşı hâline acıyıp %5 fazla zam versin…

 

SÜREKLİ SİNİR VE GERGİNLİK

İlgili beyaz yaka eğer çalıştığı işyerinde yönetici ise, bazen astlarına sözünü dinletmek için, bazen saygı görmek için, bazen de kendi yöneticisine mesafe koymak için bazı sinirli ve gergin tavırlar takınır. Bunun zaman içinde işe yaradığını da görürse bu tavırlarını yine devam ettirir. Bu davranış şekli sıklaşır, onun ayrılmaz bir parçası hâline gelir. Aslında iş yerinde çayını getiren hizmetliye ara ara yaptığı atarı gideri evde eşine de oğluna/kızına da yapıyordur ama o bunu fark etmez. Onun için geçerli olan bunun işe yaramasıdır. Gerçi fark etse de buna bir son verip kendini tedavi etmez/ettirmez.

 

 YALANI PROFESYONELLİK SANMA YANILGISI

 Hastalığa maruz kalan Beyaz yakalı bazen durumu kurtarmak için bazen de ufak ufak nemalanmak için, kendince masum saydığı yalanlar söyler. Diğer semptomlara benzer olarak, bu da bir süre sonra onun karakterinin ve şahsiyetinin yerini alır. Önce yalanların üzerindeki masumiyet perdesi kalkar, sonra da yavaş yavaş yalan mevzuunu özel hayatına taşmaya başlar. Mevcut çalıştığı yerde iş ararken sürekli çocuğu hastalanırken, evde de eşine harcadığı paraların izahını olmadık yalanlarla süsler. Yine görüldüğü gibi önemli olan yalanın ahlaki ve etik boyutu değil, işlevselliğidir. O an durum kurtuluyorsa, sonrası için her şey mubahtır.

 

YABANCI DİL UKALALIĞI

 Hastalığa yakalanan beyaz yaka, yarım yamalak konuştuğu plaza İngilizcesinin onu bir mertebeye taşıdığını sanır ve her zaman bunun ukalalığı içindedir. Gözünüzde canlandı değil mi, onun o “Siz Türkler nasıl diyor,” yüz ifadesi… Daha ötesi, kullandığı bu dilin onu bir hayli entelektüel yaptığı yanılgısı içindedir de aynı zamanda. Mesela, Fransızca biliyorsa, Fransa’ya defalarca gitmiş, yemeklerinden halk edebiyatına, tarihinden, Fransız köylüsünün gelenek göreneklerine kadar her şeye hâkim sanır kendini... Sanırsınız, 1789 Devriminde ön saflarda savaşmıştır, size öyle anlatır kent meydanlarını. Bunu en iyi şu cümlesinde sezersiniz:

“Fransa’da böyle değil mesela bu işler…”


 YURTDIŞI ÇIKIŞININ SINIFSAL AYRIMI

 Onun için insanlar ikiye ayrılır. Yurtdışına çıkanlar ve çıkmayanlar. Kendisinden başkasının yurtdışı gezilerini hasetle izlerken, çıkmayanları da hakir görür içten içe. Onun için Eyfel Kulesi’ne bir kere çıkabilmiş olmak hayatta herkesin atlaması gereken bir merhaledir. Yunanistan’da bir kez Jumbo karides yemediysen hiçsindir hatta. 

 

ADALET KAVRAMINDA SÜREKLİ OLARAK GÜÇLÜYE MEYLETME

İş hayatındaki güç ve iktidar dengelerinden ziyadesiyle şirazesi kayan beyaz yakanın bir süre sonra bireysel, toplumsal ve sınıfsal değerlendirmelerinde sürekli olarak “haklıdan” değil “güçlüden” yana tavır aldığı gözlemlenir. Hastalığın ileri evrelerinde bu bir adım öteye götürülerek “fakirler ölsün!” kıvamına gelebilir. Onun bu tutumuna, dünya görüşünde veya günlük siyaset sohbetlerinde fazlasıyla rastlanır. Dahası, siyaset konuşacak tarihsel ve entelektüel birikimi olmadığı halde, her konuda fikir beyan eder. Ona kalsa; idam geri gelmelidir, bilmem hangi suça teşebbüs edenlerin ikisini taksim meydanında sallandıracaksındır. Daha ileri vakalarda, “Lozan’ın gizli maddeleri varmış” gibi…

Bahsedilen gücü elde etmek için de her şeyi meşru kılar kendine. Adam alır, adam satar, yalan söyler, olmadık yollara başvurur, kendini acındırır, psikolojik provokasyonlara girişir... Bir gün bir bakmışsınız içini çeke çeke ağlıyor yöneticisinin karşısında hasta beyaz yaka. İş arkadaşları yemeğe giderken onu çağırmıyorlardır, yemekte kimse yanına oturmuyordur. Aslında sahteliği fark edilmeye başlamıştır herkes tarafından ama o bunu yöneticisine böyle servis eder. Güç karşısında bu hallere bile bürünür!

 

“ÇARESİZ KABADAYI” DAVRANIŞLARI SERGİLEME

 “Çaresiz Kabadayı” tabiri de bu hastalıkla birlikte yine bendeniz tarafından ortaya atılmış bir kavramdır. Kabadayıdır çünkü günlük konuşmalarda burnundan kıl aldırmaz… Köşeye sıkıştığı her olayı anlatırken “basacaktım istifayı da ……. Bey mâni oldu, bırak yapma dedi,” gibi cümleler sarf eder. O hiçbir zaman işverene muhtaç olmamıştır, olmaz da… Ama sadece konuşmada bu böyledir. O, bugün işi bıraksa, sektördeki namı sebebi ile en az on işyeri ona kapılarını açacaktır. Dışarıda aynı işi yapan herkes ondan en az iki katı maaş almaktadır. O da yılbaşında konuşacaktır, vermezlerse gidecektir. Dilinde hep bir “gitmek” vardır ama kendisinden sonra işe başlayanlar bile giderken, o hep orada kalır. Çünkü çaresizdir... Gelecekte alacağı terfiye, prime, zamma bel bağlayarak aldığı evin kredisini ödemekte zorluk çekmektedir. Ömrünün ilk on yılı ipotek altındadır ve muhtemelen bu on yıl dışındaki ömrü de başka borçları ödeyerek geçecektir. Ama o yine de kabadayılığı elden bırakmaz.

 İşçi sınıfından kendini ayırmak, “elitliğini” kendine ispatlamak için elinden geleni yapar ama borçları yüzünden eli kolu bağlı olduğu için adım atacak ne takati ve de cesareti vardır.

 Evet hastalığımızın semptomları kabaca bu şekilde kendisi gösterir beyaz yakanın bünyesinde. Siz de tabi ki yoktur bu belirtiler ama eminim çok yakınınızdaki bir çalışma arkadaşınızda semptomların en az üç tanesine rastlanır. Önceki iş yerlerinizde bu haftalığa maruz kalmış çalışma arkadaşlarınız olmuştur ya da olacaktır buna emin olabilirsiniz. Kendinizi korumak için size tavsiyem, farkındalığınızı yüksek tutmanız olacaktır. Bu yazıyı sık sık hatırlayarak, muhtemel bulaşmaları ve temasları önleyebilirsiniz.

Hastalığın en güçlü özelliğini de son olarak söylemek isterim. Hastalık, uzun yıllar kendini fark ettirmeyecek derecede de sinsidir. Hatta bazı vakalarda emeklilikten sonra bile ortaya çıkabilmektedir. Örneğin emekli olmuş bir hasta, bir sabah uyanır ve tuvaletten sonra lavaboda ellerini yıkar. Ama ellerinin temizlenmediği hissine kapılır. Sonra bir daha yıkar. Bir daha… Günlük el yıkama rutini 15-20’ye çıkar ama elleri temizlenmez. Hijyen sağlanmıştır aslında ama beyaz yaka iş yaşamı boyunca kirlenen karakterini temizleyemez bir türlü. Bu hastalığın son evresidir, artık ne yapsa kâr etmez.

Sevgili beyaz yaka dostlar, bu günler bir gün bitecek, bunu bilip bu farkındalıkla yaşamalıyız. Çeklerin, terminlerin, GÇB’lerin, beyannamelerin, üretim emirlerinin, rasyoların, hedeflerin, toplantıların olmadığı günlerde huzurla, sağlıkla, yaşayabilmek için şimdiden bu hastalığa karşı önlemler almalıyız.

 

Hepinize sağlıklı günler dilerim.


Hiç yorum yok

Yorum Gönder

© Tüm hakları saklıdır
Tasarım by Orbay Soydan