Çocuklarının daha iyi bir eğitim alması Londra’da yaşayan Türkiyeli toplum üyelerinin ortak dileklerinden biri. Ant Education’ın direktörü Rafet Dugencili ile eğitimle ilgili çalışmaları ve Türkiyeli toplumun eğitim konusundaki durumu üzerine sohbet ettik.
Tuncay Bilecen
Çocuklarının daha iyi bir eğitim alması Londra’da yaşayan Türkiyeli toplum üyelerinin ortak dileklerinden biri. Ant Education’ın direktörü Rafet Dugencili ile eğitimle ilgili çalışmaları ve Türkiyeli toplumun eğitim konusundaki durumu üzerine sohbet ettik.
İngiltere’ye göç etme fikri nasıl ortaya çıktı?
Bunun nedeni aslında Türkiye’nin değişen iklimiydi. Bunun politik yönlerini çok uzun uzun konuşmaya gerek yok, ama Türkiye’de bir iklim değişikliği yaşanmaya başladı. Bu iklim değişikliği nedeniyle bizim de kaygılarımız arttı. Biz bir alternatif olarak ‘yurtdışında yeniden bir hayat kurabilir miyiz?’ diye düşünmeye başladık. Aslında 2014 Ekim ayında bu kararı aldık, ben o zaman bir özel okulda müdür yardımcısı olarak çalışmaktaydım. Sözleşmem vardı, devam eden bir eğitim süreci vardı. Tabii ki okulu yarıda bırakmam mümkün değildi. O eğitim öğretim yılının bitmesinin ardından 2015’in 4 Ağustos günü, Londra’ya ayak bastık.
Bu tarihler hiç unutulmaz değil mi?
Tabii. Hatta biz o gün köfte ve makarna yedik. Eşime, aradan yıllar geçse de torunlarımız 4 Ağustos’ta köfte ve makarna yiyip atalarının bu ülkeye gelişini kutlasınlar, dedim.
Peki, ne umdunuz ne buldunuz?
Pek çok alanda pozitif şeyler söyleyebilirim, pek çok alanda negatif şeyler de söyleyebiliriz. İngiltere’ye geldiğim için pişman mıyım? Değilim. Ülkemi özlüyor muyum? Çok özlüyorum. Özellikle bir Türkçe öğretmeni olarak, işini ana diliyle yapan birisi olarak elbette, dilimi çok özlüyorum. Oradaki öğrencilerimi çok özlüyorum. Velilerim, ülkemin sokaklarını, Kadıköy’ü, Sarıyer’i, Fenerbahçe maçlarını özlüyorum. Geldikten altı ay sonra birlikte maçlara gittiğimiz Kerem diye bir arkadaşımla konuştuk, “En çok neyi özledin?” dedi. “Annemden sonra Fenerbahçe Stadı’nı özledim.” dedim.
Genel olarak fotoğrafa baktığımızda bu ülkede olmaktan dolayı çok mutluyum.
Şu yayını yaptığımız yer bile yemyeşil. Yeşil olması bizim İngiltere’yi tercih etmemizdeki önemli nedenlerden biriydi. 2014’te nereye gideceğiz sorusuna verdiğimiz yanıtın İngiltere olmasının en önemli nedenlerinden biri yeşil olması diğeri de Ankara Anlaşması. Burada Ant Education adıyla bir eğitim şirketi kurdum. Eğitim, öğretim ve denetimi konusunda yüksek lisansım var, aynı zamanda öğrenci koçuyum. Branşım Türkçe öğretmenliği ancak ben sadece Türkçe eğitimi yapmıyorum.
Burada eğitimle ilgili hangi işleri yapıyorsunuz?
Ben geldikten bir müddet sonra Türkiye’de Türkçe öğretmeni olmakla İngiltere’de Türkçe öğretmeni olmak arasındaki açı farkını anladıktan sonra online bir programa katıldım ve yabancılar için Türkçe öğretmenliği sertifikası aldım. Şimdi dünyanın dört bir yanında yetişkinlere ve çocuklara Orhan Veli Online Türkçe Okulu olarak Türkçe öğretiyorum.
Şu anda ABD, İsviçre, Almanya, Fransa, Katar, Kuveyt, Meksika gibi ülkelerde online Türkçe dersi verdiğim öğrencilerim var. GCSE ve A Level sınavlarına öğrenci hazırlıyorum. Özellikle bu sene A Level’ın müfredatı biraz ağırlaştı. Çocuklar üç kitap okuyor, üç film izliyorlar. Edebiyat öğretmenine olan ihtiyaç da çok arttı. Bu sene çok sayıda öğrenciyi A Level’a hazırladım. Sınavlar iptal oldu, çocuklar sınava giremedi. Bir öğrencim B aldı, ben A * verdiğim halde notunu düşürmüşler, nedenini bilmiyorum. Bütün öğrencilerim A* aldı.
Bunun dışında eğitimle ilgili neler yapıyorsunuz?
Eğitim yöneticisi sıfatımla 2. sınıftan 11. sınıfa kadar hem okula destek hem de SATs, GCSe ve A Level sınavlarına hazırlamak anlamında kurslar yapıyorum. Bu kursları uzun yıllar burada bir hizmet olarak Bozca-Der çatısı altında yaptık. Şimdi salgın nedeniyle fiziksel olarak kullanamıyoruz, Mart’ta lockdown başladı, ben 21 Mart’ta online derslere başladım. Fiziksel olarak Bozcader’i pandemi döneminde kullanamayacağımız için şimdilik oradaki çalışmalara ara verdik. Ama Ant Education olarak kendi online sistemimizle 2021 eğitim yılında 4 kişilik sınıflarda derslere devam edeceğiz. Pandemi dönemi biz online yeni sınıflar açtık ve öğrenci sayımızı da o süreçte ikiye katladık.
Nasıl bu kadar çabuk organize oldunuz?
Daha önceden bir tecrübemiz vardı. 2019’un Ekim ayında ben bir proje ile Bozca-Der yönetim kuruluna başvurdum, bunu kabul ettiler. Derneğin Ankara, İstanbul şubeleriyle organize bir şekilde, Türkiye’deki 18 gence online İngilizce kursu yaptık. Burada yaşayan bir toplumun Türkiye’de yaşayan uzantılarına dönük yaptığı ilk eğitim projesiydi bu. Ayrıca 2014 yılında eğitim teknolojileri ile ilgili bir eğitim almam önümüzü açtı. Daha Çin’de salgın başladığında ben işin bu boyutunu düşünmeye başladım. Hatta sosyal medya hesaplarımızda da görülebilir, lockdown öncesinde çocuklarımıza nasıl online eğitim yapılabilir, diye eğitimler yaptık.
Londra’da birçok kurum bu anlamda sınıfta kaldı, çünkü hazırlıklı değillerdi.
Evet. Bazı öğretmen arkadaşlarımız bize açık yüreklilikle, bu işi nasıl yapabiliriz diye geldiler. Onlara yardımcı olmaya çalıştık. Yine bu tür kişilere ve kurumlara online eğitimin nasıl yapılabileceği konusunda yardımcı olabiliriz.
Genel olarak Londra’da yaşayan Türkiyeli toplumu eğitim açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
Her gün üzerine koyan bir toplumumuz var. Eğitim konusunda özellikle burada ikinci ve üçüncü kuşak diye nitelendirebileceğimiz insanlar anne, baba olmalarıyla birlikte çocuklarının eğitimine çok fazla yatırım yapıyorlar. Çocukların eğitimine yatırım yapma meselesinin altını çizmek istiyorum. Bu konuda şöyle bir gözlemim var. Eğitimin kendisi çok ideolojik ve sınıfsal bir hikâye. İngiltere’de eğitime baktığınızda, ideolojik ve sınıfsal yanına ek olarak bir de göçmenlikle ilgili kategoriyi eklememiz lazım. Göçmen ailelerin çok yoğun olduğu mahallelerdeki eğitimin kalitesiyle diğer mahallelerdeki eğitimin kalitesi arasında uçurum olduğunu düşünüyorum. İngiliz yönetici sınıfı, göçmen ailelerinin çocuklarının uzun vadede beyaz İngilizlere hizmet edecek personel hale gelmesini istiyor.
Eğitimde sınıfsal ayrım çok net çizgilerle mi ayrılıyor?
Evet, eğitimde sınıfsal ayrım çok net. Bu noktada bizim toplumumuzdan gelen aileler çocuklarının eğitimine daha fazla yatırım yapmak zorunda. Ben pek çok ailenin de bunun farkında olduğunu düşünüyorum.
Geçen bir toplantıya katıldım, ulusal müfredatlarını 1963’de kabul ettiklerini öğrendim. Dolayısıyla İngiltere’de eğitim anlamında güçlü bir gelenek yok. Öğretmen yetiştirme politikası çok iyi değil. Özellikle göçmen ailelerin çocuklarının gittiği okullardaki öğretmen kalitesinin düşük olduğunu düşünüyorum.
İşçisin sen, işçi kal vaziyeti mi var?
Kesinlikle işçisin sen, işçi kal, göçmensin sen, göçmen kal politikası var. Mavi tulumlarını giymesen bile garson önlüğünü giy. Ara eleman olarak çalış. Bunu yapmaya çalışıyorlar. Ama tabii ki bizim toplumumuzun bunu kıracak hamleleri var. Ben iki gündür Facebook’ta bir öğretmen olarak bakarken gözlerim doluyor, çünkü çok iyi üniversiteler kazanan öğrenciler var. Sadece benim ders verdiğim öğrenciler anlamında bahsetmiyorum. Burada çok saygın eğitim kurumları var, Türkiyeli öğretmen arkadaşlarımın yönettiği. Bir kısmını tanıyorum, bir kısmını uzaktan takip ediyorum. Oradan çıkan çok sayıda öğrenci, çok iyi yerler kazanmış. Mesela buraya gelirken baktım, bir anne “Çocuğum Oxford kazandı!” yazmış. Sanki benim çocuğum kazanmış gibi sevindim. Umarım biz de görürüz o günleri.
Dinamik, annenin babanın eğitime bakışının değiştiği, eğitimi daha fazla hayatın merkezine aldığı, çocukları için emek verdiği, çaba harcadığı bir potansiyelimiz var. Toplumumuzun eğitim anlamında her gün üzerine koyarak gittiğini düşünüyorum.
Çocukların eğitimi konusunda ailelere nasıl görevler düşüyor. Çünkü bizim toplumumuzun üyeleri genellikle uzun süreli çalıştıkları için çocuklarına çok fazla zaman ayıramıyorlar gibi geliyor bana.
Bu nokta çok önemli. Zaman açısından gerçekten ailelerin çocuklarla çok fazla zaman geçiremedikleri ortada; ama aileler şöyle bir planlama yapabilirler. Elbette para kazanmak durumundalar, işe harcadıkları belli bir vakit var. O zaman çocuklarla geçirilen vaktin kalitesini artırmak lazım. Nitelikli zaman geçirmek gerekiyor.
Çocuğu hayata anne getirir; ama çocuğu hayata baba hazırlar. Bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Annelerin pozisyonunu yadsıyan bir yerden yaklaşmıyorum. Tam aksine annelere güç verecek bir pozisyondan yaklaşıyorum. Burada babalar çok fazla çalıştıkları için evde annenin yanında çok fazla olmuyorlar. Bu çok ciddi bir sıkıntı. Oysa çocuğun bir rol model olarak babasını görmesi gerekiyor. Babaların evin içinde daha fazla olmaları için kendi zamanlarını planlamaları gerektiğini düşünüyorum. İkinci nokta da şu; ergenlik süreciyle birlikte çocuk biz olma sürecinden yani, aileyle kurduğu bağdan kurtularak ben olma sürecine gidiyor. Bizim dönemimizde rol model mahalledeki abiler ya da ablalar olurdu, bir de bir iki yaş büyük arkadaşlar olurdu. Arkadaşlık işin içine girince burada ailelerin çok dikkat etmesi gereken süreçler yaşanıyor. Arkadaşlık ilişkilerine çok dikkat etmeleri gerekiyor. Rol model konusunda da ben her şeye rağmen çocukların öğretmenlerinden çok etkilendiklerini düşünüyorum. O yüzden aileler nitelikli eğitimcilerle ilişki kurarak çocuklarının onlarla fazla zaman geçirmesine özen göstermeli.
Hiç yorum yok
Yorum Gönder