latest

Londra’nın Hoş Seda’sı “Korodan çok aile gibiyiz”

20 Kasım 2020

/ by Bisikletli Gazete

2013’te Türk sanat müziği korosu olarak kurulan ardından çalışmalarını kültür ve sanat merkezi çatısı altında sürdüren Hoş Seda topluluğu, salgın döneminde de online konserlerine devam etti.




Tuncay Bilecen


2013’te Türk sanat müziği korosu olarak kurulan ardından çalışmalarını kültür ve sanat merkezi çatısı altında sürdüren Hoş Seda topluluğu, salgın döneminde de online konserlerine devam etti. Kendilerini korodan çok aile gibi tanımlayan, Hoş Seda Kültür ve Sanat Merkezi’nin başkanı Dilek Altunkaş ve üyelerinden Nurgül Ballı ile konuştuk. 

 


Hoş Seda grubunun başkanı Dilek Altunkaş.


Sizin sanat müziğine olan ilginiz nasıl başladı? 


Liseyi bitirdikten sonra üniversite sınavlarına girdim. Kazanamadım. O dönemde yan komşumuz vardı, Nevzat Atlığ’ın korosundaydı, Kaya abimiz, bana “seni konservatuar sınavlarına hazırlayayım” dedi. Hiç aklımda olmayan bir şeydi aslında. Beni hazırladı. Sınavlara girdim, Kadıköy’de rıhtımda, İstanbul Belediyesi’nin bir konservatuarı vardı. İki sene okudum. Üçüncü seneye başladığımda, Eskişehir Anadolu Üniversitesi’ni kazandım. 


Konservatuarı bıraktınız mı?


Maalesef bıraktım. Aileyle bir toplantı yaptık. Bir seçenek verildi bana, işletme mezunu olmamın daha iyi olacağı söylendi. Benim de aklıma yattı o dönemde. Gittim, Eskişehir’de dört sene işletme okudum. 


Bir taraftan müzik hep devam etti mi?


Kesinlikle! O sizin kanınıza bir kere girdi mi, devamı gelecektir onun. Okul bitti, İstanbul’a döndüm. Annemin bir işi vardı o vakitler, ortak çalışıyorlardı. İngilizce öğrenmemin daha iyi olacağını düşündük. İngiltere’ye geldim dil eğitimi için. Sonra geri dönüp annemin görevini ben üstlenecektim. 



Hep öyle başlar değil mi, bir dil öğrenip geri döneceğim diyerek. 

Evet, buraya dil eğitimi için geldim. Evlendim. Kaldım. Tabii dönemedim. Müzik de benimle beraber geldi. Uzunca bir süre evlilik, çocuk işin içine girince kendi hayatınız bir nevi askıya alınıyor. 




Bütün göçmenler gibi ilk yılların zorlukları sanırım.


Evet. Bir de eşim Türk değildi, Portekizliydi. Türk çevresinden de uzaktım. İki Türk arkadaşım vardı, onlarla telefonla görüşüyor, arada bir buluşuyorduk. Uzunca bir dönem böyle yaşadım. Bu yüzden bir özlem de oluyor. Yaşam belli bir noktaya geldikten sonra bir arayış içine giriyorsunuz. Türkiye’de bir arkadaşım var Oğuz, bana “neden kendine bir koro aramıyorsun?” dedi. Hiç aklıma gelmemişti. 


Doğrudan Hoş Seda ile mi başladınız? 


Hayır. Türkan Hanım’ın başkanlığını yaptığı Vatan Korosu vardı orada başladım. Naci Göçen’di şefleri. İlk gittiğimde epey bir heyecanlanmıştım. Palmers Green’deydi. Güney Londra’da yaşayanlarla, Kuzey Londra’da yaşayanlar ayrı günlerde buluşuyordu. Koronun Kuzey Londra kısmı kapanınca “İsterseniz Güney Londra tarafına gelin” dendi. Gidemedik, zor oldu. Bütün gün ölüyordu oraya gittiğinizde. Koro hayatı bitti gibi oldu. Ben de “neden kendi koromuzu kurmuyoruz?” dedim. Araştırmalara girdik, Neriman Yahşi, Bilgen Tuncay, Nurcan, Emel ve ben, beş bayan bir araya geldik, böylece 2013’de koromuzu kurduk. Şefimiz Asım hocaydı. Bir dönem böyle devam etti. 


Yeriniz neredeydi?


Çok farklı yerlerde çalıştık. Bir koroyu kurmak gerçekten zor oluyor, hele bu sanat müziği olursa. Halk müziğine insanlar sanki daha bir yatkınlar. Sanat müziğine ilgi daha az. Kapı kapı dolaştık, biz böyle bir koroyuz, konserlerimize gelmek ister misiniz ya da koromuza katılmak ister misiniz? Londra’nın her tarafına gittik. Bir de yer problemimiz oldu.


Bir de sanırım burada insanların zamanları çok kıymetli. Herkes çok yoğun çalışıyor. Boş vakit ayırmak zor olabilir. 


Hepsi bir etken. Yurtdışında hayat sanki biraz daha farklı. Daha çok koşturmaca var. İnsanlar o vakti dinlenmeye ayırabiliyorlar. 

Pazarcıklılar Derneği’nde bir yer bulduk. Sağ olsunlar bizlere çok yardımcı oldular. Merkezi bir yer bulmanız lazım ki insanlar rahatlıkla gelip gidebilsinler. O dönemler şefimiz İskender Ozan Toprak’tı. Çok değerli bir insandır, gerçekten bize büyük katkıları olmuştu. Fazla zaman geçiremedik, o da Avustralya’ya taşındı. O arada Hackney’deki Cypriot Association’a taşındık, Nurgül’le de orada tanıştık. Nurgül, Andreas ve Cemile Hanım sayesinde orası bize bir yuva oldu. Ulaşımı çok rahat, artık kendi yerimiz, yuvamız gibi görüyoruz. O dönemde şefimiz Baha Yetkin’di. Halk müziği korosunu da başlattık. Onun da şefi Orhan Bilge idi. Daha sonra Su ve Varol hoca ile ebru derslerine başladık. Ufak ufak bir şeyler yapmaya çalıştık. Bir dönem Olcay Bayır şan dersleri verdi. 

                                                                   Nurgül Ballı

Salgın öncesinde yoğun bir konser programınızda olmuştu sanırım. 


Tabii. Bir dönem derneklerle bağlantımız vardı. Onlarla işler yapıyorduk. Sonra dernekler kendi içlerinde kendi korolarını kurmaya başladılar. Genelde halk müziğini seçtiler. Kendi kendilerine yetmeye başladılar. Biz de kendi içimizde konserler yaptık. Atatürkçü Düşünce Derneği’yle çalışmalarımız oldu. Azerbaycan House ile çalışmalarımız oldu. Jale Hanım sağ olsun Hoş Seda’nın en büyük destekçilerinden biridir. Aynı şekilde Doktor Ali Atalay’ın büyük destekleri oldu. Hatta onların da yerlerini kullanmıştık. 


Koronuzu dışarından gözlemleyen biri olarak çok renkli ve uyumlu bir koro izlenimi veriyorsunuz. Bu konuda ne söylersin Nurgül?


Çiçek bahçesi gibiyiz. Koromuzda çok renkli karakterler var. Birbirimizle uyumumuz çok güzel. Aslında koro ve gruptan ziyade daha çok aile gibiyiz. Çok iyi arkadaşlık ilişkilerimiz var. Sadece oraya gelip hadi şarkımızı söyleyelim, sonra çıkıp gidelim durumu yok. Evlerde toplanıyoruz. Piknikler yapıyoruz. Birimizin bir derdi olsun herkes onun derdine koşar. Birisi gelmesin herkes merak eder. Birisi yoksa sanki bir şey eksikmiş gibi hissediyorsunuz. Whatsapp grubunda da çok aktifiz. Mutlaka her sabah herkes günaydın der. Eğer denmezse ona telefon açılıyor, iyi misin her şey yolunda mı, diye. Özellikle bu lockdown sürecinde bu daha da pekişti. Birbirimizi göremesek bile sanki her gün birbirimizle görüşüyormuşuz gibi oldu. 


Salgın süreci grubunuzu nasıl etkiledi? 


Ayrılmadık aslında, yeni şefimiz Dilde Adalı’yla bir tek konser vermiştik, yeni katılımlar vardı, bir alışma dönemiydi lockdown dönemine girdik. 

Pandemi sürecinde grup olarak bir şarkıyı seslendirdik ondan sonra Ada bebek için online konser düzenleyerek Ada‘nın teyzesinin başlattığı bağış kampanyasına destek olduk.

Hoş Seda çok aktif bir şekilde pandemi sürecini geçirdi, hem Ada’ya destek olduk hem kendimiz birlikte bir şeyler yaparak mutlu olduk. 

Bir koroya yeni üyeler girdiği zaman bir kopukluk olur, onu bağlamanın en güzel yanı birlikte bir konser geçirmektir. Konserden sonra ise Hoş Seda ortaya çıkıyor. Kişiler gidiyor grup ruhu geliyor. Grubumuz farklı grup yaşlarından oluşuyor. Bunu görmek çok mutlu edici. Hoş Seda’nın gerçek amaçlarından biri gençlere klasik Türk müziğini unutturmamak. 


Bundan sonrası için planlarınız nedir?

Online olarak başlatıp daha sonra yüz yüze eğitim olarak başlatacağımız ;

iki çocuk koromuz var. Düşyeri Çoksesli Çocuk Koromuzun  şefliğini Ethem Demir; Düşyeri Anadolu Müzikleri koromuzun şefliğini ise aynı zamanda Hoş Seda KLasik Müziği Korusu'nun şefi olan Dilde Adalı yapacaklar.


Hoş Seda Halk Müziği Korosu ise yoluna şefimiz Orhan Bilge ile devam ediyor. Bir de farklı bir şey denemek istediğimiz için BİDEĞİŞİK'i hayata geçireceğiz. BİDEĞİŞİK bizler için çok farklı bir deneyim olacak heyecanlıyız.  Bahar aylarında açmak istediğimiz farklı atölyeler de olacak. 2021 ortalarında Hoş Seda Kültür Merkezi olarak süprizlerle dolu yoğun bir döneme başlayacağız.











Hiç yorum yok

Yorum Gönder

© Tüm hakları saklıdır
Tasarım by Orbay Soydan