Nisan ayında açılması planlanan ancak salgın nedeniyle açılışı ertelenen, yerinden yurdundan edilmişleri konu alan “mülteciler” başlıklı sergi, perşembe günü İmparatorluk Savaş Müzesi’nde ziyarete açıldı.
Haber: Tuncay Bilecen
Geçtiğimiz günlerde, İmparatorluk Savaş Müzesi’nde ziyarete açılan “Kampta yaşam ve mülteciler: kaçmaya zorlanmak” başlıklı sergiyi gezme imkânı buldum. Yazıyı sonuna kadar okumaktan sıkılacaklar için baştan söyleyeyim, sergi 24 Mayıs 2021 tarihine kadar ücretsiz olarak ziyaret edilebilir. İmparatorluk Savaş Müzesi, Southwark İstasyonu’na on dakika yürüme mesafesinde. Hatta gitmişken hemen istasyonun yanındaki Ev Restoran’da bir mola verip nefis mezelerin tadına bakabilirsiniz.
GİRİŞ ÜCRETSİZ, MASKE ZORUNLU
Sergiye giriş ücretsiz olsa da girişte telefonunuza indirdiğiniz NHS Covid-19 uygulamasını açıp görevlinin gösterdiği barkodu okutmanız gerekiyor. Söylememize gerek yok, sergi boyunca maske takmak zorundasınız.
Gelelim sergi izlenimlerime… Müzenin üçüncü katı büyük ölçüde bu sergiye ayrılmış. Daha girişte duvara asılan yazıda; “göçmen”, “mülteci”, “politik sığınmacı” ve “yerinden yurdundan edilmiş” kavramlarının tanımı yapılmış.
İçeriye girmeden sizi “her şeyi geride bırakabilir misiniz?” yazısı karşılıyor. İlk olarak mültecileri anlatan nesnelerin, fotoğrafların ve tabloların olduğu kısmı gezdim. Çeşitli materyallerden yapılan çalışmalar son derece yaratıcıydı, sırf bu tabloları görmek için bile bu sergi gezilebilir. Bunların ortak özelliği ise insanların son derece kötü koşullarda bile kurtuluş umutlarını diri tutmaları olarak özetlenebilir.
KAMPLARDA GÜNDELİK HAYAT
Mültecilerin beraberlerinde getirdikleri nesneleri görmek insana “her şeyi geride bırakabilir misiniz?” sorusunu tekrar tekrar sorduruyor. Bunlar arasında eskimiş bir oyuncak ayı, buz pateni, eski fotoğraflar, hatırası olan giyecekler gibi birçok ürün yer alıyor.
CNN film yapımcısı Lewis Whyld’ın çektiği, Yunanistan’ın Midilli adasındaki Moria kampındaki mültecilerin hikâyelerinin anlatıldığı belgesel, projeksiyonlar vasıtasıyla üç duvara birden yansıtılıyor. Böylece izleyici de adeta kampın içindeymiş gibi oradaki hayatı yakından görme imkânı buluyor. 2 bin kişi için tasarlanan bu kampta bugün yaklaşık 18 bin kişi kalıyormuş. Geçtiğimiz günlerde çıkan büyük yangın nedeniyle 12 bin kamp sakininin barınaksız kaldığını da hatırlatalım.
Mülteci kampı dendiğinde akla sıra sıra dizilmiş çadırlar geliyor, ancak burada bir hayatın yaşandığını çoğu zaman unutuyoruz. İşte bu belgesel, al gözüm seyreyle misali, oyun oynayan çocukları, yaptıkları derme çatma fırında ekmek pişirmeye çalışan insanları, kampta kurulan sebze, meyve pazarında alışveriş edenleri velhasıl buradaki gündelik hayatı aktarıyor.
POLİTİK SIĞINMACILAR
Sergi, sadece son dönem mültecileri anlatmıyor. Örneğin Birleşik Krallık tarihinin en büyük mülteci akını olan, I. Dünya Savaşı sırasından Belçika’dan Birleşik Krallık’a sığınan çeyrek milyon Belçikalının hikâyesine de Bosna Hersek’te yaşanan insanlık dramına da video, fotoğraf ve materyaller aracılığıyla tanıklık edebilirsiniz.
Göç konusunda çalışan bir akademisyen olarak benim en çok ilgimi çeken hususlardan biri de Birleşik Krallık’a yıllara göre yapılan politik sığınma başvurularının duvarlarda paylaşılmış olmasıydı. Burada kırmızıyla yazılan ret rakamlarının çokluğu dikkat çekiciydi. Eve gelince, Home Office’in sayfasına girip Türkiye’den Birleşik Krallık’a yapılan politik sığınma başvurularına baktım, 2001’den bu yana yapılan 26.180 başvurunun 21.831’i reddedilmiş durumda. Yani Türkiyeli sığınmacılar açısından da vaziyet farklı değil.
GELECEKTE SINIR KONTROLLERİ NASIL OLACAK?
Serginin en son kısmında ise ziyaretçiler, yapay zekâ sayesinde gelecekte sınır muhafızlığının hangi noktaya geleceğine ilişkin bir yolculuğa çıkıyor. Bilim kurgu filmi deneyimi yaşatan bu bölüme ziyaretçiler ikişer ikişer alınıyor.
Bu bölümde tamamen yapay zekânın kontrolü altındasınız. Önce eliniz ve yüzünüz kontrolden geçiyor, ardından yapay zekâdan “üzgün ol”, “mutlu ol”, “korkmuş gibi davran” gibi çeşitli komutlar alıyorsunuz. Bu komutları yüzde kaç gerçekleştirdiğiniz ölçüde ise güya başvurunuza karar veriliyor. Benimki reddedildi mesela.
Sınırsız, sürgünsüz bir dünya murat edenler için iç karartıcı bir deneyim olsa da gelecekte bizi bekleyen potansiyel garabeti görmek adına denemeye değer. Biz yine de sınırsız, sürgünsüz bir dünya umudumuzu diri tutalım.
Hiç yorum yok
Yorum Gönder