Bu yazıda göçmenlik hiyerarşisinin raconunda yer alan "acı yarıştırma" mevzusuna değiniyorum.
Tuncay Bilecen
tuncaybilecen@gmail.com
“Brexit’e neden evet dediniz?”
“Çünkü çok göçmen geldi?”
“Peki, siz de göçmen değil misiniz?”
“Biz de göçmeniz ama biz vergimizi veriyoruz. Onlar hep sosyal
yardımları alıyorlar. Burayı mahvettiler.”
Bu tür diyalogları alan araştırması sırasında sıkça yaşamışımdır.
Göçmenlik hiyerarşisi diye bir hadise gerçekten var. Bir yere daha önceden gelenler
yeni gelenlere karşı agresif bir tutum içinde olabiliyorlar. Bu agresif tutum
zaman zaman rövanşist bir biçim de alabiliyor.
Nasıl mı? Bunu acı yarıştırmak şeklinde de düşünebiliriz. Daha
doğrusu, bazı göçmenler kendilerinden sonra gelenlerin çabucak uyum sağlamalarına,
düzenlerini kurmalarına, para kazanmalarına asla tahammül edemiyorlar. “Biz çok
çektik, siz de aynı çileyi çekmelisiniz!” düşüncesi yatıyor bu tutumun
arkasında.
Hani sizden hep kötü şeyler duymak, sizi hep üzgün görmek isteyen “enerji
emici” insanlar vardır. Bu insanlar “kara gününüzde” birden yanınızda peyda
olurlar ama size destek olmak için değil, acınızın cilasını çekmek için. Göçmenlikte
de böyle tipler yok mu? Sürüsüyle… Bir bakmışsınız geldiğiniz ilk günlerde güya
size destek olur gibi görünen bu kişi, yavaş yavaş kendi ayaklarınız üzerinde
durmaya başladığınızda size yüz çevirmiş. Niye? Çünkü illaki siz de onun kadar
çile çekeceksiniz!
Göçmenlik hiyerarşinin değişmeyen kurallarından olan bu durum bazen
acı yarıştırmaya da dönüşebiliyor. Örneğin bir Ankara Anlaşmalı “15 aydır
ailemi göremiyorum. Home Office vize sonucumu bir türlü açıklamıyor” dediğinde
yanındaki birinci göç akınıyla gelen göçmen “o da bir şey mi, biz yıllardır
gidemedik. Biz gemileri yakıp geldik buraya!” diyor. Ve ekliyor, “siz hiç
zahmet nedir görmediniz. Biz geldiğimizde burada bir tane Türk bakkalı yoktu!” Veya
bu sohbeti tersine de çevirelim. Şimdi de bir Ankara Anlaşmalı konuşuyor: “Adam
geldiğinin ertesi günü Job Center’a gidip maaş almaya başlamış. Ardından
belediye evine yerleşmiş. Yetmemiş part time çalışıyorum göstermiş, bir sürü
yardıma başvurmuş. Bana çektiği çileden söz ediyor. Biz burada beş sene boyunca
bırakın yardım almayı istediğimiz işi bile yapamıyoruz.”
Kuşkusuz tüm göçmenlerin aynı tutum içinde olduklarını
söylemiyoruz, ancak “göçmenlikte acı yarıştırma” mevzusu çoğu göçmenin başına gelmiş
bir hadisedir. Esasında, birinden, onun başına gelmiş kötü bir şey dinlerken
haz almak, iyi bir şey dinlerken ise için için kıskanıp bunu değersizleştirmeye
çalışmak göçmenlere değil bencil, değerleri olmayan insanlara özgü bir davranıştır…
* Sizin de böyle bir deyeniyimiz olduysa lütfen yorumlarda paylaşın...
Kesinlikle cok dogru. 👏👏👏
YanıtlaSilAnkara anlaşmalı, doğru tespit yapmış.
YanıtlaSilBirde Banka kredisiyle lux otomobil alıp, aracıni göstermek için Türkiye'ye giden yok mu ?
Boyle bir konuda yazmaya neden ihtiyac duydugunuzu anlamadim. gocmenlik kategorileri yaratan ulusal ve uluslararsi yasalar, bu yasalari isleten makenizmalar, medyanin yarattigi negatif soylemler hepsi gocmenler arasinda hiyerarsik farkliliklar yaratarak olasi dayanismalari engellemeye odaklanmisken, bunlari gozardi ederek bu konuda yazi yazmak bizleri ayristiran ve farkliliklarimizi on plana cikararak diasporada bile ayrismamiza neden olmaya calismaktan oteye gitmez maalesef. Amac bu mudur?
YanıtlaSilAyrica ayni seyleri karsilastirmadiginiz, yeni gelen gocmenlere kiyak gecmeniz sizinde bir Ankara Anlasmali oldugunuz varsayimina ulastiriyor beni. Eskiden gelenlerin aci dillendirmelerine karsilik yeni gelenler bir acidan bahsetmiyor sadece kendi bulunduklari yerden eski gelenlerin durumun tuzu kuruluguna deginiyor. Birde tabi sinifa ve baska ayricaliklara bagli o herseye hakkim var soylemi de irdelenmemis. ‘Benefit almislar biz geldik hala isimizi yapamiyoruz’ O benefit alanlarinda bir isi varmiydi? acaba kendi mesleklerinde is bulabildiler mi? yoksa yeniden meslek mi ogrendiler? bu sorular sorulsaydi dogru karsilastirma olurdu ama eskiler yardimlarla gecinirken yeni gelenler meslegini yapamiyor soylemi, maalesef sadece ayristirmaya hizmet edecek bir soylemin otesine gidip bir analiz yapmiyor. Siz neyin pesindesiniz ben onu anliyamadim… Bu ayrisma sizi profesor mu yapacak?
KESK’e bağlı bir sendikanın temsilcisiydim memlekette. Londra’ya çıktı tayininim(!). Geldim, çalıştım bir kaç gün.
YanıtlaSilSonra dedim ki “lan kardaş bu nasıl iştir? Böyle çalışma şartları mı olur? Köle miyiz biz?” dedim. Ve cevaben
“Ne oldum değil ne olacağım diyeceksin.” dediler. O gün bugündür soruyorum kendime;
Sahi ne olacağız biz? :)
Yaşadım biliyorum. Çok yerinde bir tespit.
YanıtlaSil