Tiyatro dünyasının derinlikli ve çarpıcı yapıtlarından biri olan "Seher ile Ali" oyunu, İngiltere'nin başkenti Londra'da, 23, 24 ve 25 Kasım tarihlerinde unutulmaz bir sahne performansıyla Tower Tiyatrosu'nda tekrar izleyiciyle buluşacak. Eda Çatalçam ve Fatih Dönmez, oyunun yönetmeni ve başrol oyuncularından biri olarak, bu unutulmaz eserin yeni bir soluk ve anlamla nasıl yeniden sahneleneceğini, heyecan verici bir röportaj için bir araya geldik.
SUNA
ALAN
Eda ve Fatih, "Seher ile Ali" oyunuyla sadece
bir aşk hikayesini değil, aynı zamanda toplumun cinsiyet rolleri, iktidar ve
sistem gibi önemli konularına da ışık tutuyor. Ayrıca, oyunun farklı dillerde
seyircilere ulaşması ve gelecekteki planları hakkında ne düşündüklerini merak
ediyoruz.
Bu röportajda, Eda ve Fatih'in, sanatı ve tiyatroyu nasıl
bir misyonla ileri taşıdıklarını, "Seher ile Ali" oyununun
özgünlüğünü ve önemini, ve Türkçe tiyatronun uluslararası sahnede nasıl temsil
edilebileceğine dair heyecan verici bilgiler edineceğiz.
"Seher ile
Ali" oyununu tekrar Londra'da sahneye koyma kararı nasıl ortaya çıktı?
Yeniden sahnelemeye nasıl karar verdiniz?
EDA: Biz, benim tanımımla son yılların en dahi oyun yazarlarından birisi olan
Şamil Yılmaz’ın “Seher ile Ali” oyununu o kadar çok seviyoruz ki, onların
hikayesi daha çok kişiye ulaşsın, daha çok seyircide can bulsun istiyoruz. O
yüzden oyuna devam edebilmek bizim için olmazsa olmaz gibi.
FATİH: Biz, Seher ile Ali’yi ilk olarak Ocak ayında sahneledikten ve seyircinin
de oyunu bizim kadar sevip sahiplendiğini gördükten sonra devam kararı
vermiştik. Ocak ayından sonra hepimizi sarsan deprem ve sonrasında oluşan seçim
atmosferi derken zaman bu zamanmış diyelim.
EDA: Hoş şimdi de savaşların ağırlığında sahneleyeceğiz Seher ile Ali’yi. Yani
bu dünyanın kahrı bitmiyor. Ama artık oyunlara devam etmenin bir mecburiyet
olduğuna inanıyoruz, bunca acının yaşandığı bir Dünya’da, biz de en iyi
bildiğimiz şeye tiyatroya sığınıyoruz. Çünkü tiyatro, bizleri halden anlamaya
daha da yaklaştırarak, bizi daha iyi bir insan yapıyor ki bu zamanda da her
zamanda da kim olduğumuzu ve insan olduğumuzu yine yeniden hatırlamaya
ihtiyacımız var.
“Seher ile Ali”
oyunu seyirciye aşk, tutku, ihanet gibi temaları sunarken aynı zamanda kadınlık
ve erkeklik rolleri üzerine de düşündürüyor. Oyunun bu derinlikteki mesajlarını
nasıl seyirciye aktarmayı hedeflediniz?
FATİH: Ben, pavyon fedaisi Ali gibi üzerindeki erkeklik rollerinin çok sert
olduğu bir karaktere can veriyorum. Ali,
oyunun içinde Seher olmayı deneyimlerken, bu söylediğimi oyunu izleyenler ve
izleyecek olanlar çok net anlayacaklar, en temelde hiç beklemediğim bir
duyguyla yani korku ile karşılaştım. Sonrasında ise kadın olmanın korkuyla
değil cesaretle ilgili bir şey olduğunu fark ettim. Kadın olarak en temelde
başlangıç noktasında bir korku hissetmiş olsam da sokağa çıkmak, abinin,
babanın, sevgilinin, eşinin, koca bir toplumun karşısında hayata devam
edebilmek çok büyük bir cesaret istiyormuş. Bu karşılaşma anı, benim bu oyunla
oyuncu olarak keşfettiğim bana kalan en önemli şey diyebilirim.
EDA: “Seher ile Ali” oyunu pavyon şarkıcısı Seher ile pavyon fedaisi Ali’nin
aşkını anlatıyor. Biz oyunda onların pavyondan kaçarak sığındıkları otel
odasındaki dış dünya ve birbirleri ile olan hesaplaşmalarına şahit oluyoruz. Bu
iki karakterin ekmeklerini pavyondan kazanıyor olmaları bize pek çok şeyi
kendiliğinden veriyor zaten. Pavyon, kadınlık ve erkeklik rollerinin çok sert
hatlarla çizildiği, her şeyin, gösterişle, cakayla, parayla ölçüldüğü,
raconların kesildiği, herşeyin satın alındığı, eğlenmek için dünya yansa
kimselerin umurunda olmadığı, tüm ilişkilerin "mış gibi" olduğu,
güçle ölçüldüğü bir yer. Bizler aslında seyirci ile beraber şu soruya yanıt
arıyoruz? Pavyondan kaçmak mümkün mü? Yani Seher ile Ali için pavyon,
kaçtıkları yer mi, yoksa gittikleri yer mi ? Ya da pavyon her yer mi?
Oyunun arabesk ruh
halinden esinlenerek kadın-erkek ilişkilerine odaklanması oldukça dikkat
çekici. Sizce oyun, izleyicilere hangi bakış açısını sunuyor?
EDA: Seher ile Ali oyunu üzerine
çalıştıkça her an yeni şeyler keşfettiğimiz bizim için çok heyecan verici bir
keşif alanı oldu gerçekten. Şamil Yılmaz oyunu öyle incelikli, öyle katman
katman yazmış ki… Reji yorumu olarak biz de oyunu sahnede tekrar
ayaklandırdığımızda metindeki bu katmanları verebilmeyi hedefledik. Oyunda
Seher ile Ali’nin birbirlerine gösterdikleri anların dışında, seyirciyle
birebir paylaştıkları anlar var. Onların iç dünyalarına dair de bir şahitlik
sunmaya çalışıyoruz seyirciye. Oyunda seyirci üç farklı tanıklık yaşayacak
diyebiliriz, birisi şimdi de gerçek zamanlı geçen, Seher ile Ali’nin bir otel
odasında geçen paylaşımlarına dair eş zamanlı 70 dakikalık bir şahitlik. Birisi
geçmiş zamanda, birisi de yaşadıkları şeylerin onlardaki zamansız ve mekânsız
etkisinde diyebilirim.
Eda Çatalçam, siz
oyunun hem yönetmeni hem de Seher karakterini canlandırıyorsunuz. Bu çift rol,
oyunun hazırlık sürecinde ve performansınızda size nasıl bir zorluk ve derinlik
kattı?
Aslında bu iki durum
birbirini tamamladı diyebilirim. Oyunu okuduğum ilk andan itibaren bana
bıraktığı çok güçlü bir hissi, sahne üzerinde oluşmuş bir dünyası vardı. Hani
bazen oluşan hissi tanımlamak için zamana ihtiyaç duyarsınız ya, biz de oyunu
prova ederken sanki o his hem Seher hem de Ali ile beraber ayaklanarak bir
bütünü oluşturdu diyebilirim. Oyunu çalışırken pek çok karşılaşma anı vardı ama
en etkilisi Seher ile Ali’nin kendilerine ait küçük ve özgür bir dünya kurma
isteklerinin ve hayalinin aslında kendi ellerinde olduğunu sandıkları yerle
ilgili oldu. Dışarıdaki Dünya o kadar sert, o kadar içselleştirilmiş, o kadar
onları avucunun içine almış bir gerçeklik ki orada kendi iradeleri sesini
kaybediyordu. Aslında bunun yalnızca Seher ile Ali’nin değil, hayatını kendi
eline aldığını zannederek göç etmiş olan Eda ve Fatih’in de yanılsaması
olduğunu fark ettiğim an çok sert ve hakiki bir karşılaşma anıydı. Tam da bu
noktada diyebilirim ki hepimiz biraz Seher, biraz da Ali’yiz aslında.
Oyunda Ali
karakterini canlandıran Fatih Dönmez, Türkiye'de tiyatro ve televizyon
projelerinde yer almış bir oyuncu olarak biliniyor. Seher ile Ali’de Ali
karakterini canlandırmak size nasıl bir deneyim yaşattı?
Her şeyden önce uzun bir
pandemi dönemi sonrasında tekrar sahnede olmak, prova yapmak, seyirci ile
buluşma heyecanı çok çok iyi geldi. Uzun yıllar boyunca televizyonda ve
tiyatroda çalıştığım rollere neredeyse hiç benzemeyen bir roldu, ilk başta beni
çok zorlayacağını düşünmüştüm. Ama metni
biraz çalıştıktan sonra çok hızlı bir şekilde rolü kabullendim ve Ali
ile yarenlik etmeye, onu anlamaya başladım. Elimden geldiğince onu
yargılamadan, bir insan olarak içine düştüğü çıkmazları anlamaya ve seyirciye
anlatmaya çalıştım. Sahnede 70 dakikalık bir süre Ali`yi oynadıktan sonra hem
duygusal hem de fiziksel olarak kendimi inanılmaz yorgun hissediyorum. Sanırım
hatasıyla kazasıyla insan olmanın yorucu tarafını deneyimliyorum. Oyunculuğun
güzel yanlarından biri de bu.
Oyun, sadece bir
aşk hikayesi olmanın ötesine geçerek iktidar, sistem ve cinsellik rollerin
toplumdaki etkilerini de işliyor. Bu tema üzerinden seyircide hangi duygusal
tepkileri hedeflediniz?
EDA: Seyirci de herhangi bir duygusal tepkiyi yönlendirmek veya öyle bir tepki
hedeflemek bizim haddimize değil. Biz seyirciye Seher ile Ali’nin hikayesini
anlatıyoruz. Ve bu hikayenin olmazsa olmazı çatışma durumlarını tüm açıklığı
ile ortaya koymaya çalışıyoruz. İktidar, toplum, aile, doğuştan getirdiğimiz
cinsiyet rolleri, büyüdüğümüz çevre, mahalle, yaptığımız iş bizleri biçimliyor.
Haliyle de değerlerimizi, doğrumuzu, yanlışımızı oluşturuyor. Biz oyun ile,
birey olarak bize yüklenen tüm bu yargılardan arınmak mümkün olabilir mi? Diye
soruyoruz. Biz ortaya bir yargı cümlesi, bir doğru, ya da bir önerme koymaya
çalışmıyoruz. Biz, oyunla beraber kafamızda oluşan pek çok soruyu seyirciyle
beraber yeniden sorarak küçük de olsa bir acaba alanı açmaya çalışıyoruz.
FATİH: Yusuf Atılgan Aylak adam adlı romanında sinemadan çıkan insan diye bir
yaratık tanımlaması yapar. “Çağımızda geçmiş yüzyılların bilmediği, kısa ömürlü
bir yaratık yaşıyor. Sinemadan çıkmış insan. Gördüğü film ona bir şeyler
yapmış. Salt çıkarını düşünen kişi değil. İnsanlarla barışık. Onun büyük işler
yapacağı umulur. Ama beş-on dakikada ölüyor. Sokak sinemadan çıkmayanlarla
dolu; asık yüzleri, kayıtsızlıkları, sinsi yürüyüşleriyle onu aralarına
alıyorlar, eritiyorlar.”
Biz, “Seher ile Ali”
oyunundan önce ve sonra diye küçük bir ayrım yaratabilir, seyirci de küçük de
olsa oyunu izlemeden önceki halinden farklı bir his yaratabilir ve izleyenin
yüreğine “Seher ile Ali”nin hikayesinden bir “an”ı koyayabilirsek ne mutlu.
Türkçe olarak
sahnelenecek olan oyunun İngilizce üst yazı ile takip edilebileceğini belirtiyorsunuz.
İki dil arasında bu dengeyi sağlamak sizin için nasıl bir zorluk oluşturdu?
EDA: Biz oyunu İngilizce olarak da takip edilebilmesini çok önemsedik.
Londra’da birbirinden çok farklı kültürlerin bir aradalığı var. Bu bambaşka
coğrafya ve kültürlerden gelen seyircilerin ortak dili İngilizce. Acaba bu
bambaşka kültürler, Seher ile Ali ‘nin hikayesinden kendilerine ait bir an
yakalayabilir mi bunu merak ettik.
Fatih: Seher ile Ali
gerçekten çok bize özgü çok bizim kültürümüzden tam da bizim coğrafyamıza ait
ama iktidar, kadınlık, erkeklik, güç, aşk gibi konular ise bir o kadar
evrensel. Bu nedenle Seher ile Ali oyununun, bizim topraklarda yetişmemiş olan
kültürlerin de ortak sorgu alanlarına dokunabileceğine inanıyoruz.
Oyunculuk
kariyerinizde ve tiyatro deneyiminizde, “Seher ile Ali” gibi derinlikli ve çok
katmanlı bir oyunu canlandırmak sizin için nasıl bir deneyim oldu?
EDA: “Oyuncu kişisi” bana göre en temelde, masallar anlatmak için sahne üstünde
var oluyor. “Seher ile Ali” de bir masal. Ve sınır tanımayan bir masal.
Seher’in hayal kırıklığı, acısı, var olma çabası, yaşama tutunma hali,
eğlencesi, öfkesi o kadar gerçek ki, Eda olarak ona hayran olmamam ve onun “her
şeye rağmen” diyen kısmından etkilenmemem mümkün değildi. Ben de burada her
şeyden önce valizi ile gelmiş ve hayatını yine yeniden kurmaya çalışan bir
göçmen olarak Seher’in içindeki güç ile tanıştığım için çok şanslı
hissediyorum. Ve onun masalını herkese ulaştırabilmeyi kendime hedef olarak
koyuyorum.
FATİH: Samimiyetle, hikaye anlatma çabası ile yapılınca her rol, her tiyatro
biçimi, her reji baştan itibaren kendini ve insani anlama çabasına dönüşüyor.
Her seferinde kendini en başa dönmüş gibi hissediyorsun, en başa dönüyorsun. Bu
nasıl bir çıkmazdır arkadaş diye öfkeleniyorsun, hayal kırıklığı yaşıyorsun,
affediyorsun, kabul ediyorsun ve hatta bazen eğleniyorsun bile. Çünkü tiyatro
en temelde bir eğlence biçimidir. Derler ya hani, “şaka yolu ile her şeyi
söyleyebilirsin, gerçekleri bile...” Bizim mesleğimiz hikayeler anlatmak,
onları ille de anlatmalıyız. Anlatmadan duramayız.
Oyunun sahnelendiği
Tower Tiyatrosu ve Londra'daki izleyicilere iletmek istediğiniz özel bir
mesajınız var mı?
EDA: Biz, Fatih ile beraber 23 yıllık oyunculuk, eğitmenlik ama her şeyden
önemlisi tiyatro deneyimimizi Londra’ya taşıdık. Londra’da yeniden hayatımızı kurmaya
çalışırken bizim için tiyatronun ekmek gibi, su gibi temel bir ihtiyaç olduğunu
fark ettik. Işıl Kasapoğlu’nun Semaver Kumpanya geleneğinden gelen iki
tiyatrocu olarak hikayelerin naif dünyasında çoğalmanın ve aynı salonun içinde
ortak duygularla soluk almanın mucizevi ve dönüştürücü bir yanı olduğunu
biliyoruz. Hayat yeterince zor ve gerçekliğiyle ağır. Bu yüzden bizi izlemeye
gelen seyircimize diyoruz ki gelin aynı salonda , yan yana beraberce soluk
almanın ve hikayeleri paylaşmanın tadını çıkaralım
Fatih: Eda’nın
söylediklerine ek, seyircimize şöyle bir şey söylemek isterim. Biz “Seher ile
Ali” yi çok sevdik sizler de tanıyın ve sevin istiyoruz.
"Seher ile
Ali" oyununun gelecekteki planları hakkında neler söyleyebilirsiniz? Başka
şehirlerde veya ülkelerde sahnelenme gibi bir düşünce var mı?
EDA: Kesinlikle çok ama çok isteriz, istiyoruz. Çok sevdiğimiz “Seher ile Ali”
nin hikayesi ne kadar çok kişiye ulaşırsa o kadar mutlu olacağız. Fakat bu
noktada bizim gücümüz sınırlı. Bizlere bu hayali gerçekleştirmemiz adına hem
organizasyon hem de maddi olarak olanak sağlayacak profesyonel desteğe
ihtiyacımız var. Buradan da oyunumuzun daha çok kişiye ulaşabilmesi adına böyle
bir ihtiyacımız olduğunu söylemiş olalım.
FATİH: İnsan pek çok emek vererek ortaya çıkardığı bir oyunun birkaç defa
oynanarak rafa kalkmasını gerçekten hiç istemiyor. Tiyatro sahnesinde var
kıldığı o karakterler yaşasın, soluk alsın istiyor. Ben, neredeyse 5 yıl hatta 10 yıl devam etmiş
hikayelerin bir parçası olabilmiş şanslı bir oyuncu olarak burada da
oyunlarımız ve anlattığımız hikayeler, defalarca seyirciyle buluşabilsin çok
istiyor bunu da hedefliyoruz. Londra içi ya da dışında, Avrupa’da anlattığımız
hikayelerin daha çok kişiye ulaşmasını sağlayacak profesyonel destek bizim için
gerçekten çok önemli.
Peki ilerisi için
yaptığınız tiyatro ve oyunlarla ilgili bir hayaliniz var mı?
EDA: Olmaz mı? İnsan umut ettiği müddetçe var. Biz, “Masallar bitince hep
birlikte yok olacağız” diyoruz. Bu nedenle de masallar anlatmaya her durum ve
koşulda, gücümüz yettiğince, dilimiz döndüğünce devam edebilmek istiyoruz. Bu
da bizim dayatılan sisteme direnme ve hayatla barışma biçimimiz. Yaklaşık 2.5
yıl önce sevgili Zeynep Dalkıran ile tohumunu ektiğimiz “Mevsimlik Oyuncu”
yetişkin oyunculuk atölyemize bu sene de devam ediyoruz. Ben ve Fatih oyunculuk
dersleri verirken, müthiş bir tenör ve müzik donanımına sahip Emir Buran ise
şan dersleri veriyor. Bizim gibi hikâye ve masallara ortak olmak isteyen
dostlarla üretmeye ve anlatmaya devam edebilmek onların da başka başka
hikayelere başka başka yerlerde eşlikçi olabilmesini niyet ediyor, bunun mümkün
olabildiğini görüp şahit olunca çok ama çok mutlu oluyoruz.
FATİH: Bizim ilerisi için en büyük hayalimiz kendi üretimlerimizi ortaya
koyabileceğimiz her geçen gün, git gide Semaver Kumpanya’da olduğu gibi büyüyüp
çoğalacağımız, içinde kaynayan suyunun ve bir tas çorbasının olabildiği herkese
kucak açan bir mekân oluşturabilmek. Ve o mekânın içinde yaptığımız üretimlerle
Türkçe tiyatroyu ve bizim hikayelerimizi, Londra gibi bir Dünya başkentinde
profesyonel lige taşıyabilmek.
Fatih Dönmez Kimdir? Fatih Dönmez, Akademi İstanbul Tiyatro bölümünü bitirdikten sonra Semaver Kumpanya ile 2002 yılında profesyonel tiyatro hayatına başladı. O tarihten itibaren pek çok oyunda yer alan Fatih, 12. Gece, Titus Andrinucus, Murtaza, Chamaco, Mem ile Zin, Fırtına, Süleyman ve Öbürsüler, Leyla'nın Evi, Fosforlu Müzikali gibi pek çok tiyatro oyununun yanında, Yabancı Damat, Güneşin Kızları, Poyraz Kareyel, Bir Aşk Hikayesi, Kalp Atışı, Hakan Muhafız, Tehlikeli Karım, Gişe Memuru, Gönül, Karışık Kaset, Celal ile Ceren gibi pek çok TV dizisi ve sinema filminde rol aldı. Semaver Kumpanya'nın oyunculuk kurslarında eğitmen olarak yıllarca yer almış, konservatura pek çok oyuncu yetiştirmiş ve oyuncu koçu olarak da çalışmıştır. Temmuz 2019 tarihinde kurucu ortağı olduğu Mavi Productions bünyesi içerisinde Londra'da üretimlerine devam eden Fatih, şimdilerde Eda Çatalçam'ın yönettiği "Dünya'nın eski zamanlarında" oyununda "Meddah" ve "Seher ile Ali" oyununda Ali karakterini canlandırmaktadır. Geçen sene oynadığı "The Whispers" adlı kısa filmle İskoçya "Feel The Reel" film festivalinde "En iyi erkek Oyuncu" ödülünü alan Fatih, ilk ödülünü 2003 yılında 7. Afife Jale Tiyatro ödüllerinde Semaver Kumpanya oyuncuları ile birlikte yeni kuşak özel ödülü ile almıştır. Fatih, 2021 yılından beri "Mevsimlik Oyuncu" kursunda tiyatro eğitmeni olarak çalışmaktadır.
Eda Çatalçam Kimdir? Eda Çatalçam, 2002 yılında Semaver Kumpanya ile birlikte profesyonel tiyatro hayatına başladı. O tarihten itibaren pek çok oyunda yer alan Eda, Kadir Has Üniversitesi Film ve Drama Yüksek Lisansı'nı "Oyunculuk ve Yönetmenlik" üzerine tamamladı. Ankara Üni. DTCF Tiyatro Bölümü'nde "yönetmenlik" üzerine doktora programına devam eden Eda, hocalarının KHK ile ihraç edilmesi sonucunda doktorasını tamamlamadı. Kadir Has Üniversitesi'nde oyunculuk eğitmeni Tilbe Saran'ın asistanlığını üstlenen Eda, Michael Chechov tekniği üzerine oluşturulan modülleri tamamlayarak bu konuda içerik eğitimleri verdi. Saint Joseph Okullarında drama eğitmeni, Ekol Drama'da yetişkin ve çocuk drama eğitmeni olarak çalıştı. Oyuncular Sendikası'nın yönetim kurulu üyesi olarak çalıştığı dönemde, toplumsal cinsiyet eşitliği ve eğitim birinminin kurulması rollerini üstlenerek , çocuk oyuncu hakları üzerine çalıştı. Diğer Yarım, Yalan Dünya, Leyla ile Mecnun, 20 Dakika ise yer aldığı TV projelerinden bazılarıdır. Temmuz 2019 tarihinde kurduğu Mavi Productions bünyesi içerisinde Londra'da üretimlerine devam eden Eda, şimdilerde yönetmenliğini de yaptığı "Seher ile Ali" tiyatro oyununda Seher ve henüz çekimi tamamlanmış "Interpreter" adlı kısa filmde Kamelya rolüne hayat vermiştir. Eda, 2021 tarihinden itibaren "Mevsimlik Oyuncu" kursunda tiyatro eğitmenliği yapmaktadır.
Hiç yorum yok
Yorum Gönder