Doç. Dr. Tuncay Bilecen, İngiltere'de yaşayan Türkiyeli göçmenlerle ilgili yaptığı çalışmaları bir kitapta topladı.
Kitabın sunuş yazısı:
Sunuş
Göç konusuna ilgi duymam
Balkanlar’dan Trakya’ya göç eden ailemin köklerini merak etmemle başladı. Bu
merakı akademik bir düzeye taşıma isteğiyle yüksek lisans tezimde Balkan
Savaşları sırasında ve sonrasında göç eden muhacirlerin yerleştikleri yerlerde
yaşadıkları sosyo-kültürel çatışmalara ilişkin Osmanlı arşiv belgeleri ağırlıklı
bir çalışma yaptım. Böylece bu heves akademik bir çalışma alanına dönüştü benim
için. Birleşik Krallık’taki Türkiyeli göçmen varlığına ilişkin ilgim ise
2013’te YÖK bursuyla misafir araştırmacı olarak geldiğim Westminster
Üniversitesi’nde başladı.
Bu
dönemde sadece üç ay kalmış olmakla birlikte Londra’yla güçlü bağlar kurduğumu
düşünüyorum. Bu üç ay boyunca sabahtan
akşama kadar Türkiyeli toplumun dükkânlarını, kahvelerini, restoranlarını,
derneklerini dolaşıp çeşitli görüşmeler gerçekleştirdim. Böylece biriktirdiğim
göçmen hikâyelerine her gün bir yenisi eklenmeye başladı.
2013’ün
Eylül’ünde Türkiye’ye dönerken daha kapsamlı bir araştırma için Londra’ya geri
dönmek ümidindeydim. Nitekim 2014’ün Eylül ayında TÜBİTAK 2219 doktora sonrası
araştırma bursuyla bu sefer bir yıl sürecek bir çalışma için başında Prof. Dr.
İbrahim Sirkeci’nin direktörü olduğu Regent’s Üniversitesi Ulusötesi
Araştırmalar Merkezi’ne misafir araştırmacı olarak geldim.
Bu
bir yıllık süre boyunca sadece Kuzey Londra’yla sınırlı kalmayarak Türkiyeli
toplumun Türkiye ve İngiltere siyasetine ilgi ve katılımına ilişkin bir alan
araştırması yaptım. Şanslıydım, çünkü bu
dönemde hem Türkiye’de hem de Birleşik Krallık’ta genel seçimler vardı.
Londra’daki toplum üyelerinin “kurum” diye tabir ettikleri sivil toplum
örgütlerinde bu sırada büyük bir hareketlilik yaşanıyordu. Herkesin gözü kulağı
Türkiye’deki seçimlerdeydi. 2013’te ise tam Gezi Parkı’na polis müdahalesinden
bir gün sonra Londra’ya gelmiştim. Bu dönemde yine Londra’da yaşayan Türkiyeli
topluluk teyakkuz halindeydi. Her gün Londra’nın bir yerinde Gezi Parkı
direnişçilerine destek gösterileri yapılıyordu. Dolayısıyla siyasal katılımla
ilgili yaptığım alan araştırması Türkiyeli toplum açısından hararetin yüksek
olduğu bir dönemde gerçekleşmiş oldu.[1]
Bu
dönemde Türkiye’den Birleşik Krallık’a göçler yoğun olarak Ankara Anlaşması
vizesiyle gerçekleşiyordu. Londra’da hatırı sayılır bir Ankara Anlaşmalı nüfus
oluşmaya başlamıştı. 2015’te Home Office’ten Ankara Anlaşmalılara ilişkin
istatistikleri alarak bu konuda görüşmeler gerçekleştirdim. Bu yıllarda
toplumdaki spekülasyonun aksine, şirket sponsorluğunda gelenler hariç anlaşma
yapanlar 5 bin kişiyi geçmiyordu. Ancak bu sayı sonraki birkaç yılda katlanarak
arttı.
Londra’ya
son olarak 2019’un Ocak ayında yine TÜBİTAK bursuyla Regent’s Üniversitesi’nde
misafir araştırmacı olarak çalışmaya başladım. Bu sefer Türkiyeli toplumun geri
dönüş eğilimi ve yine Ankara Anlaşmalılar üzerine çalışmalar yürüttüm. 2019’da Londra’ya üçüncü defa geldiğimde
dışarıdan bakan birisi olarak toplumun genel görünümünün biraz değiştiğini fark
ettim. Ankara Anlaşmalıların sayısı çoğalmış, artık onlar da Türkiyeli toplumun
bir parçası haline gelmişti. Özellikle Türkiye’deki politik çatışma ortamından
kaçmak isteyenler yoğun olarak bu anlaşma ile vize alma yolunu tercih ediyordu.
Göç yavaş yavaş orta sınıf, orta yaş, aile göçü karakterine bürünmeye
başlamıştı.[2] Sosyal
medyada hatta İslamcı gazetelerde bile Ankara Anlaşması yapmanın ne kadar kolay
olduğuna ilişkin yayınlar birbirini takip ediyordu. Böylece sosyal medya
üzerinden iletişime geçen kişiler oluşturdukları gruplarla dijital bir
dayanışma ağı meydana getirdiler. Deneyim aktarımı sayesinde göç edenlerin
sayısı katlanarak arttı.
Dikkatimi
çeken diğer bir husus ise son dönemde Türkiyeli topluma hakim olan güvensizlik
duygusuydu. Birkaç sene öncesinde rahatlıkla oturup çay içtiğim, sohbet
ettiğim, görüşmeler yaptığım yerlerde artık bir yabancı gibi algılanıyordum.
Alan araştırması yapan çoğu akademisyenin başına geldiği gibi “ajan mısın?”,
“seni buraya devlet mi gönderdi?”, “buraya gelip bizi araştırıp bu bilgileri
devlete mi veriyorsun?” gibi birçok sorunun muhatabı olmak bu işin şanından
olsa da bu seferki güvensizlik, tedirginlik boyutundaydı. Daha sonra bunun 15
Temmuz 2016’dan sonra Türkiye’de yaşananlarla ilişkili olduğunu fark ettim.
Bu
kitap, yedi yıl boyunca dört defa gidip geldiğim Londra’da yaptığım tüm
çalışmaların özeti bir bakıma. Nasıl iyi bir mizahçı, içinde yaşadığı toplumu
iyi gözlemleyen biri olarak gündelik hayattan hepimizin bildiği anekdotları
çekip çıkarıp (yani bizi bize anlatıp) bizi güldürüyorsa, sosyal bilimler
alanında çalışan bir akademisyenin görevlerinden biri de araştırdığı toplumu
irdelemek olduğu kadar o toplumun içinde yaşamak ve havasını teneffüs etmektir.
Akademide biz buna “katılımcı gözlem” diyoruz. Kimse masa başında oturarak ya
da salt kitaplardan okuyarak o toplumu tanıyamaz. Elbette her ne kadar girip
çıkmadığım dernek, kurum, kahve vs. kalmadıysa da hiçbir zaman burada yaşayan
birisi kadar bu toplumu tanıyamam. Bu yüzden bizimkisi biraz tereciye tere
satmak olacak; ama mizahçı örneğini hatırlarsak bazen başka bir gözden kendini
görmek de iyi gelebilir insana.
Son
dönemde bir güvensizlik yaşansa da görüşmeler ya da gözlemler yapmak için
gittiğim mekânlarda karşıma çıkan insanlarda gördüğüm en temel özellik iştahla
kendilerini anlatma isteğiydi. Bu yüzden insanlarla konuşurken hiç
zorlanmadığımı söyleyebilirim. Toplumda kendisini anlatmaya yönelik müthiş bir
arzu var. Bu kendini anlatma arzusu bazen kişinin kendisini öne çıkarıp
etrafındakileri göstererek “bunlar bilmez ama burayı en iyi ben bilirim”
demesine dahi yol açabiliyor.
Londra’nın
bazı yerlerinde, “biz buraya otuz yıl önce geldik, geldiğimiz gibi kaldık”
lafını doğrulayan başka bir Türkiye yaşanıyor. Örneğin bir kahvede her yıl,
yılbaşına yakın Türkiye’den gelen ve Millî Piyango bileti satan biriyle
tanıştım. Mekân mekân dolaşıp “size de çıkabilir!” diye bağırıyordu. Başka bir
kahvede ise kadife pantolon ve gömlek satan bir seyyar satıcı vardı.
Pantolonlar kahvenin tuvaletinde giyilip deneniyor, beğenilirse satın
alınıyordu. Bir başka kahvede ise büyük ekran televizyonun yanındaki küçük
ekranın sebebi hikmetini sordum. “He, o mu?” dediler. “Ondan bizim köyü yirmi
dört saat izleyebiliyoruz. Birkaç yaz evvel köyün çeşitli yerlerine kamera
koyduyduk. Şimdi sanki köydeymişiz gibi canlı canlı izliyoruz!”
Londra’da
yaşayan Türkiyeli topluma ilişkin bir başka izlenimim ise toplumdaki güçlü mizah
duygusu… Kendi kendisini tiye alabilen, her koşulda gülecek bir şeyler
bulabilen bu toplumda mizah acıya da sevince de eşlik ediyor.
Örneğin
Stoke Newington’da bir dernekte şöyle bir diyaloğa şahit oldum:
“Süleyman
Amca senin yaş kaç?”
“Altmış
beş.”
“Allah’la
kardeş olmana beş yıl kalmış desene. Ben altmış yaşına geleyim burada bir
dakika bile durmam.”
“Gidip
de ne yapayım Türkiye’de kimsem kalmadı ki.”
Aslında
bu diyalog bile geri dönüş üzerine çalışan bir akademisyen için birçok şey
ifade ediyordu. Bir gün geri dönmenin hayalini kuranlar aradan yıllar geçince
bu hayalin gerçekçi bir zemine oturmadığını fark ediyorlar.
“Çayda
dem, askerlikte kıdem” deyişini “göçmenlikte kıdem” diye değiştirelim. Çok göç
alan şehirlerde nedense her gelen göçmen grubu en çok daha önce gelip yerleşmiş
göçmenler tarafından yadırganıyor, ayrımcılığa uğruyor. Hatta bazen sömürüye ve
istismara da maruz kalabiliyor. Sonradan gelenlerin, daha önce gelmiş olanlarca
sömürülmesi göçmenliğin kaderinde var. Hani bir laf vardır; “Beyoğlu çok
bozuldu, sokağa eskiden kravatla çıkardık” diye. “Bulgarlar, Romenler geldi,
Londra çok bozuldu” diye şikâyet edenlere hatta sırf bu yüzden Brexit
referandumunda “evet” oyu kullananlara rastladım.
Kitap
boyunca bu türden gözlemlere ve anekdotlara, kitabın akademik bir araştırmanın
sonuçlarını paylaştığı gerçeğini göz ardı etmeyerek yer vermeye çalıştım. Bu
bakımdan görüşmecilerin sesini kısmamaya özen gösterdim. Bir makale ya da kitap
bölümü olarak yazılsaydı görüşmecilerin söyledikleri bu ölçüde yer
alamayacaktı. Çalışmayı kitap boyutunda yapmamın en önemli nedeni de budur;
çünkü her bir katılımcının kendi hayat hikâyesinden ve göçmenlik deneyimden
yola çıkarak anlattıkları bir araya getirildiğinde ortaya bütünsel bir göç
anlatısı çıksın istedim.
Bu
kitabın 2019 – 2020 arasında Türkiyeli toplumun geri dönme düşüncesi ve bu
düşünceyi etkileyen faktörleri bulmak için Londra’da yaptığım alan
araştırmasının ön okumalarına ve bulgularına dayandığını, dolayısıyla kitabın
Birleşik Krallık’ta yaşayan Türkiyeli toplumun tüm tarihini ortaya koymak gibi
bir iddiasının bulunmadığını belirtmek isterim.
Son
olarak, bu kitabın ortaya çıkma sürecindeki katkılarından dolayı; başta tüm
görüşmeciler olmak üzere, Prof. Dr. İbrahim Sirkeci, Dr. Öğr. Üyesi Efnan
Dervişoğlu, Dr. Öğr. Üyesi Esin Hamdi Dinçer, Dr. Öğr. Üyesi Fethiye Tilbe,
Doç.Dr. Vildan Mahmutoğlu, Pınar Özkan, Faruk Eskioğlu ve İlknur Şahin’e
teşekkürü bir borç bilirim.
Keyifli
okumalar dilerim.
Ekim 2020,
Londra
Bu dönemde yaptığım çalışmalar şunlardır:
Bilecen, Tuncay; Araz, Mustafa Saygın (2015), Londra da Yaşayan Türkiyeli
Göçmenlerin Etnik ve Mezhepsel Aidiyetlerinin Siyasal Tutum ve Davranışlarına
Etkisi. Göç Dergisi, 2(2), 189-207.
Bilecen, Tuncay, (2016), Londra da Gelişen Türkiyeli Etnik Ekonominin Sosyal
Hayata Yansımaları. Uluslararası Sosyal
Araştırmalar Dergisi, 9(43), 1714-1728. Bilecen, Tuncay; Araz, Mustafa Saygın,
(2015), Logic of Our Age The Individual and Society in the Market s Grasp,
“Influence of Ethnic and Sectarian Origins On Political Choices of The
Immigrants From Turkey in London London”, IJOPEC Publication, pp.133-152.
Sirkeci, İ., Bilecen T., Coştu Y., Dedeoğlu S., Kesici, M.R., Şeker B.D.;
Tilbe, F., Unutulmaz K.O., Little Turkey in Great Britain,
Transnational Press London.
[2] Bu konuda 2015’te Prag’ta düzenlenen Göç Konferansı’nda “Zorunluluk
mu?, Gönüllü mü? Türkiye’den Britanya’ya Yeni Göç Dalgası: Ankara Anlaşması”
başlıklı bir bildiri sundum. Turkish
Migration Conference 2015 Selected Proceedings. London: Transnational Press
London, 394-420. Ayrıca Little Turkey in Great Britain (2016) kitabında Ankara Anlaşmalılarla ilgili bir bölüm
yazdım.
Politik Sığınmacılardan Ankara Anlaşmalılara: Türkiye'den Birleşik Krallık'a Göçler kitabının arka kapak yazısı:
12 Mart’ın, 12 Eylül’ün zulmünden kaçanların, Maraş, Sivas, Kayseri, Antep’ten göç yollarına dökülenlerin, tekstilde gece gündüz ter döküp biriktirdiği paralarla “Best Kebab”ları açanların, memleket hasretini dükkân tabelalarına taşıyanların, TIR altında gizlenerek yollar aşıp gelenlerin, köyünde üç katlı evini diktiği için gururlananların, dil kursunu garsonluk yaparak tamamlayanların, çocuk bakma vizesiyle gelip evlenip çocuk sahibi olanların, kariyerinde yeni bir sayfa açanların, “çocuklarımın geleceği için geldim” diyenlerin, Türkiye’nin politik ikliminden kaçan beyaz yakalıların, etnik ekonomi içinde düşük saat ücretiyle çalıştırılan Ankara Anlaşmalıların, gidenlerin, dönenlerin, gidip de dönmeyenlerin hikâyeleri anlatılıyor bu kitapta…
Fieldseat Cafe: 665 High Road, Tottenham, N17 8AD, Londra
Yazar Hakkında
Doç. Dr. Tuncay Bilecen
Kocaeli Üniversitesi’nde öğretim üyesidir. Yüksek lisans tezinde Balkan Savaşları sonrasında oluşan göç hareketlerinin Osmanlı Devleti’nin iç siyasetine yansımalarını irdeledi. Doktorasını Sakarya Üniversitesi’nde Kamu Yönetimi Bölümü’nde Birikim Dergisi üzerine yaptığı tezle tamamladı. 2003-2015 yılları arasında düzenli olarak Özgür Kocaeli gazetesinde röportajları ve yazıları yayınlandı. 2013’te YÖK bursuyla geldiği Londra’da Westminster Üniversitesi’nde misafir araştırmacı olarak Birleşik Krallık’ta yaşayan Türkiyeli göçmenlerin siyasal katılımları üzerine bir araştırma yaptı. 2014-2015 yılları arasında TÜBİTAK 2219 doktora sonrası araştırma bursuyla Regent’s University London’da, Prof. Dr. İbrahim Sirkeci’nin danışmanlığında Türkiyeli göçmenlerin İngiltere ve Türkiye siyasetine yönelik ilgi ve katılım düzeyleri ve Ankara Anlaşması üzerine çalışmalar yaptı. 2019 – 2020 yılları arasında yine aynı bursla ve aynı üniversitede Türkiyeli göçmenlerin geri dönüş eğilimleri üzerine bir alan araştırması gerçekleştirdi. Gri Yeşil: İzmit (2018) ve İbrahim Dizman’la birlikte derlediği Aşrı Memleket Trakya (2017) kitabı İletişim Yayınları tarafından yayımlandı. TP London tarafından yayımlanan Little Turkey in Great Britain (2016) ve Göç, Kültür ve Yazın (2019) kitaplarının derleyenleri arasındadır. Göç Dergisi’nin bilim kurulunda yer almaktadır. Yazarın, ağırlıklı olarak göç konusunda olmakla birlikte; demokrasi teorisi, kent çalışmaları ve göç ve edebiyat üzerine çeşitli gazete, dergi ve kitaplarda yayınlanmış yazı ve makaleleri bulunmaktadır.
Hiç yorum yok
Yorum Gönder