Geçtiğimiz hafta Newington Green Meeting House’ta açılışı gerçekleştirilen fotoğraf sanatçıları Gülseren Aksoy, Nicola Pritchard ve Zilan İmşik’in eserlerinin yer aldığı sergi ziyaretçilerden tam not aldı. Sergi, 28 Nisan tarihine kadar ziyaret edilebilir.
Londra’da bir araya gelen üç fotoğrafçı Gülseren Aksoy, Nicola Pritchard ve
Zilan İmşik ilk grup sergilerini açtı. “Bir Kaybın Hikâyesi: Hayaletler”,
başlığı ile düzenlenen sergi, 3 Nisan Pazartesi akşamı Newington Green Meeting
House’ta saat 18:30’da ziyaretçilere açıldı.
Kayıp temasına odaklanan, fotoğraflarını sergilemek için bir araya gelen
sanatçılar ziyaretçilerden tam not aldı. Newington Green Meeting House adına
açılış konuşması yapan Banu Aydınoğlu, üç kadın sanatçıyı ağırlamaktan büyük
mutluluk duyduklarını ifade etti. “Sergimizde yer alan eserler kendi
alanlarında radikal ve farklı disiplinleri barındıran çalışmalardan oluşuyor”
diyen Aydınoğlu konuşmasını, sergide bir müzik dinletisi yapan Levent Canen,
Zeyno Durar, Dilek Dağdelen ve Sultan Sadak’ı sahneye davet ederek sonlandırdı.
Dinletinin ardından Pritchard, Aksoy ve İmşek sahne alarak projelerini
tanıttı. Video olarak hazırlanan iki projenin izlenmesinin ardından
izleyicilerin soruları yanıtlandı ve katılımcılar sergi salonuna davet edilerek
serginin açılışı gerçekleştirildi. Londra’daki sanat camiasının büyük ilgi
gösterdiği sergi büyük beğeni topladı.
Sergi 28 Nisan tarihine kadar perşembe ve cuma günleri 12:00 – 18:00 saatleri Newington Green
Meeting House’ta arasında gezilebilecek.
Yer: Newington Green Meeting House
Adres: 39A 39A Newington Grn, Newington Green, London
N16 9PR
Unutma Ölmelisin
Sergide yer alan Unutma Ölmelisin, ölüm, kayıp yas ve acı
üzerine odaklanan bir performas çalışması. Annesini 2020’nin yazında pankreas
kanseriden kaybeden Gülseren Aksoy’un yaşadığı bu kaybı insan, ölüm ve fotoğraf
üçgeninde anlamlandırma çabasını içeriyor. Kürt gelenekleri ve inanışına göre
vefat eden kişinin bedeninin yıkanıp aile üyeleri tarafından öbür dünyaya
hazırlandığını söyleyen Aksoy, ‘’Dindar bir insan olmasam da geleneklerimizin
bir parçası olarak annemin bedenini Türkiye’deki bir cemevinde yıkadım. Bu
annemle aramdaki son fiziksel temasımızdı. Bu proje benim annemin kaybının
üzerinden gelmem ve kendi ölümlüğümle yüzleşmem için bir çabam.” diyor.
Projesinde yıkama ritüelini kendi bedeni üzerinden gerçekleştiren Aksoy’un
hazırladığı video çalışmasına babaannesinin yaktığı bir ağıt eşlik ediyor.
Babaannesiyle cenazelere gidip onun yaktığı ağıtları dinlemenin çocukluğunun
büyük bir parçası olduğunu ifade eden Aksoy, ‘’Ağıtların iyileştirici bir gücü
var ve ağıtlar benim büyüdüğüm bölgede yas tutmanın sağlıklı bir yolu’’ diyor.
Prejeksiyonlar
Projeksiyonlar (1966-2025) Doğu Londra’da devlet tarafından vatandaşlarına konaklama imkanı sunmak için inşa edilmiş bir binanın yıkılmadan önceki son günlerinde mekana özgü yaratılmış bir arşivsel instalasyon video çalışması. Artık evlerinde oturmayan ev sakinleriyle işbirliği yaptığını söyleyen sanatçı Nicola Pritchard, bu çalışmasıyla onların yaşamlarının bir parçasını sunduğunu ifade ediyor. Pritchard çalışmayla ilgili, ‘’Onları 50 yıldır yaşadıkları evlere geri götürüyorum ve onları video projeksiyonuyla tekrar diriltiyorum. Bu çalışma artık var olmayan bir geçmişi alıp terkedilmiş şimdiki zamana yansıtarak ve de ardından onu öngörülen bir gelecekte görselleştirerek, zamansal katmanlar inşa eder. Bu iş savaş sonrası yaratılan sosyal model anlayışının terkedilmesi ve bu uzun soluklu topluluğun yok edilmesiyle kaybedilenlere bir toplanma çığlığı yaratır’’ diyor.
Kaybedilenlerin Şehri
Kaybedilenlerin Şehri, 1980 darbesinden sonra
Türkiye’de Kürtlerin ağırlıklı olduğu bölgelerde başlayan zorla kaybedilmelerin
atmosferini tekrar yaratan bir multimedya çalışması 1990’larda artan çatışma
ortamıyla birlikte birlikte zorla kaybedilenlerin sayısı da giderek artmaya
başladı. Kaybedilenlerin çoğu ya siyasetçi, yerel topluluk lideri ya da sol
görüşlü insanlardı ancak işin gerçeği herkes kaybedilebiliridi ve kimse güvende
değildi. Sanatçı Zilan İmşik, özgün çalışmasıyla bu döneme ışık tutuyor. Kaybedilenlerin
Şehri bu dünyayı yaratmak için Kürtler için zorla kaybedilmelerle
özdeşleştirilen nesnelere, araçlara ve mekanlara yer veriliyor. Kaybedilenlerin
zorla bindirilip bir daha geri dönmediği ve ölüm getiren araç olan bilinen
Beyaz Toros bu işin merkezinde yer alıyor. Kaybedilenlerin Şehri ölümün,
yaşamın ve normal teriminin anlamının değiştiği, nesnelerin ve araçların ölümün
bir unsuruna dönüştüğü parallel bir dünya yaratıyor. Fotoğraflar, zorla
kaybedilenlerin bedenlerinin bulunduğu yerleri kaydediyor. Telefon, bilinen ama
yokmuş gibi davranılan bir geçmişi temsil ediyor ve her çaldığında mekanı
şimdiden koparıyor.
Biyografiler
Gazeteci ve
fotoğrafçı Gülseren Aksoy, Türk-Kürt toplumu üzerine yazılı ve görsel
hikâye anlatıcısıdır. Çalışmalarında
varoluş ve ölüm ile bireysel ya da toplumsal düzeyde kurulan ilişkiyi ele alan
Aksoy, modern toplumda kadın erkek eşitsizliğinin yanı sıra engellilerin gibi
dezavantajlı bireylerin toplumdaki konumlarına odaklanmaktadır. Aksoy
çalışmalarında, bu bireylerin önceden belirlenmiş adaletsiz kurallar bütünü
içerisindeki mücadelesine yer veriyor. Farklı disiplinleri bir araya getirme
perspektifiyle hareket eden Aksoy, fotoğrafın yanı sıra video, ses ve yazının
bir arada kullanımıyla hikayelerini boyutlandırıyor. Ankara Ünüversitesi Radyo
Televizyon ve Sinema bölümü mezunu olan Aksoy, yüksek lisansını
Foto-muhabirliği ve Belgesel Fotoğrafçılığı alanında Univercity of Arts London,
College of Communication’da tamamlamıştır. Aksoy Hürriyet, Gündem, Dicle Haber
Ajansı gibi ulusal gazete ve haber ajanslarında çalışmıştır.
Belgesel fotoğrafçısı ve yönetmen Nicola Pritchard, kar amacı
gütmeyen organizyonlar ve kamu sektörü için işler üretmektedir. İşlerinde
silinmeye veya kaybolmaya yüz tutmuş toplumlara odaklanır ve mekanları ve
insanları birbirine bağlar. Pritchard’ın fotoğrafları fotoğrafın kendisinin en
temel özelliğini yansıtır: ışık. Işık fotoğrafları görünür kılar ve Pritchard
işlerinde hem fotoğrafı hem hareketli görüntüyü birbirine bağlar. Kendisi
Londra’daki farklı topluluk üzerine uzun soluklu çalışmalar üretmiştir ve
kamerasını bu toplumları belgelemeye ve haklarında dikkat çekmek için
kullanmayı ummaktadır. Projections isimli çalışmasını yapmamış olsa bu mekanın
ve insanların hikayeleri kaybolacaktı. Pritchard yüksek lisansını Foto-muhabirliği
ve Belgesel Fotoğrafçılığı üzerine London College of Communication’da
tamamlamıştır.
Görsel sanatçı
Zilan Imsik, mekân ve alana odaklanan işler üretmektedir. Özellikle Kürt
toplumunu konu edinen işler üretir ve işlerinde genelliklere fotoğraf, video,
ses ve animasyon gibi mecralara yer verir. Lisansını film çalışmaları üzerine
yapmış ve yüksek lisansını Belgesel Fotoğraf üzerene London College of
Communication’da tamamlamıştır. Kendisi the Prince Claus Seeds Ödülünü kazanan
sanatçılardan biridir ve yüksek lisans projesi University of the Arts London’ın
sanat koleksiyonunda yer almaktadır. İşleri Tbilisi Fotoğraf Festivali, Angkor
Fotoğraf Festivali ve Voies Off gibi uluslararası festival ve
galerilerde sergilenmiştir. Imsik Istanbul ve Londra’da yaşamaktadır.
Hiç yorum yok
Yorum Gönder