Londra’da uzun yıllardır birçok tiyatro oyununa imza atan yönetmen, oyuncu
Celal Perk, kaleme aldığı çağrı metninde, Türkiyeli topluma seslenerek
Londra’da bir tiyatro salonunun eksikliğini dile getirdi.
Yıllardır Londra’daki
birçok toplum merkezinde sayısız tiyatro oyununu sahneye taşıyan yönetmen,
oyuncu ve eğitmen Celal Perk, kaleme aldığı metinle Türkiye toplum üyelerine
çağrıda bulundu. Perk, yaptığı çağrıda Londra’daki tiyatro salonu ihtiyacına
dikkat çekti.
Çağrı metni şu
şekilde:
LONDRA’DAKİ ANADOLULU TOPLUMLARA ÇAĞRI
Birleşik Krallık’ta yaşayan ve sadece
kültürel çeşitliliğe değil, ülke ekonomisine de ciddi katkı sunan Anadolu ve
Kıbrıs halkları olarak, 65 yılı aşan bir göçmenlik geçmişine sahibiz. Siyasi ve
inanç temelli onlarca toplum merkezimiz, sivil toplum kuruluşlarımız, iş
yerlerimiz ve hatta son yıllarda sayıları artan birçok köy derneğimiz dahi var
artık. Böyle olması da doğal ve çok önemli elbette. Velakin kültürel
faliyetlerimizi sanatın temel gereksinimleriye, disipliniyle uygulayıp
sergileyebileceğimiz, tam donanımlı bir küçük sahnemiz/ salonumuz bile yok.
Yıllardır bu konuda ifade edilen, şikâyet
ve talepler ısrarla gözardı ediliyor; “olmazı” tartışılıyor da öncelikle
derneklerimiz, tekil kişiler olarak pratik-somut bir çaba başlatamıyoruz!...
Uzun zaman drama eğitmeni-yönetmen olarak parçası olduğum toplum derneklerinin
böyle bir salon için planlanan projeleriyle çabalarının da şahidiyim elbette;
fakat ne yazık ki hepsinin düşüncede kaldığını da biliyorum. Sonuçta basık, dar
alanlarda, biletli veya biletsiz seyircinin ciddi görme sıkıntısı çektiği,
keyifsiz “sahneciklerde” oyunlar sergileniyor ve bu oyunların amaçlanan etkisi
en baştan kısırlaştırılıyor! Geniş kitlelere ulaşabilen büyük mekânlarda
açılmış bazı dernekler, tiyatro sözkonusu olduğunda dar ve basık, şuncağız bir
odaya mahkum ediyor sanatı, uygun zaman verilmiyor. Evet, bir dayanışma
seferberliğiyle bazen büyük sahneler kiralanıyor elbette; ama bu da 2-3
gösteriyle sınırlı oluyor ki özellikle bir esere aylarca zaman ayırıp özveriyle
ter döken profesyonel-amatör oyuncularda hatta seyircilerimizde bile kalıcı bir
deneyime dönüşemeden verilen emekler de boşayazıyor…
İLK GÖREV DERNEKLERE VE TOPLUMUN İLERİ
GELENLERİNE DÜŞÜYOR
Derneklerimiz “biz sanat merkezi değiliz!” diyerek çok daha “önemli”
eylemler, panelleri önceliyor ki bu da gerekli; fakat boyutlu düşünceyle birçok
“işi” aynı zamanda kotarabiliriz. “Önce
ekmek gelir, sonra gül!” diyen ozanın, “başka
bir hayat mümkün, hemen, şimdi!” diye haykırarak canını veren devrimcinin, "Ene'l-hak"
dediği için asılan Hallâc-ı Mansur’un
kavrayış olgunluğunda olmamıza da gerek yok. “Ne kadar söz varsa eskiye dair, şimdi yeni şeyler söylemek lazım!”
diyen Mevlana’ya kulak verip harekete geçebiliriz.
Burda da ilk görev, birleştirici
rolleriyle derneklerimize ve toplumlarımız nezdinde göz önünde olan insanlara
düşüyor elbet. Ben de –naçizane– onlardan biri olduğumu düşünüp sorumluluk
almak istedim. Değil mi ki meselenin özünün, kafa sayısı değil nitelik ve
pratik çaba olduğunu biliyoruz, taşıdığımız bayrakla, attığımız sloganla
birlikte kendimize, insanlığa karşı sorumlu olduğumuzu biliyoruz.
“Partimizden-bayrağımızdan” önce, çocuklarımıza, gençlerimize, hayata borcumuz
olduğunun farkındayız. Bu farkındalıkla, “değişen” dünyanın dayatımlarına eski
sözler ve eylemlerle karşı koyabilmemiz artık mümkün değil; sonuçta sermaye her
yandan insanı manipüle edip kuşatacak “yeni icadlar yaratmakta” mahir. Bizim de
o çeşit mahir olmamıza gerek yok tabi. Fakat gençler başta, insanlara
ulaşabilmemizin öncelikli yolu kalıcı-sistematik sanat üretiminde
örgütlenmemiz. Bir salon kurarak başlayabilir, alan açabiliriz işte…
200 KİŞİLİK BİR SALONUMUZ NEDEN OLMASIN?
Londra kültürün olduğu kadar kapitalizimin de merkezi
elbet, her şeyin parasal-ekonomik güce dayandırıldığı da bir “gerçek”. Gene de
biliyoruz ki imece usulü bir dayanışmayla malzemeleri topladığımızda, bir alanı
tuğla tuğla örerek yaşanan bir mekân yapabilen birçok ustamız da var. Okumuş,
bugün önemli mevkilerde görev almış ikinci kuşak gençlerimizin beceri ve
bilgisi var. Üstelik, ille de gıcır gıcır sükseli-gösterişli bir sanat mekânı
da değil muradım, “sıradan” insanın da kendine yakın hissedeceği yaşayan, bir
tiyatro salonu yeterli ve de mümkün. Maksimum 200 kişilik, başta ses ve ışık,
teknik anlamda olabildiğince donanımlı bu salonda, gerektiğinde paneller,
sergiler, konserler ve film gösterimleri de olacaktır elbette. Sadece Kürtçe ve
Türkçe konuşan toplumlara değil, başta azınlıklar, sistemin dışında kalmış
bütün üretken sanat emekçilerine ifade alanı sunacak ve böylece toplumun her
kesimine kapılarını açarak katkı sunması da doğal yolumuz olacaktır…
İngiltere’deki bütün profesyonel tiyatro topluluklarını dahi zorlayan fahiş
salon kiralarına kıyasla makul bir kira karşılığında hizmete açabilir,
Türkiye’den gelecek oyunlara, sanatçılara da ev sahipliği yapabiliriz.
Böyle bir örgütlenmeye emek veren her kişi, kurum ve
dernek, belirlenecek ortak düşünce ve hedeflerle salonu kullanarak, dönüşümlü
yönetcileri, kurul ve kurmayları da belirleyebilir. Olası ilk buluşmamızda
fikir alışverişiyle gerekli detaylandırmayı da yapabiliriz.
YENİ NESİLLERE ULAŞMANIN YOLU SANATTIR
Kurucusu da olduğu bir toplum derneğinde, uzun zamandır
yöneticilikten, kurmaylığa dek her alanda örgütlü faaliyetlere emek vermiş bir
eski dostum, “Londra’daki derneklerin, en fazla 10 senesi var, üçüncü, dördüncü
nesilden itibaren artık bizlere ihtiyaç kalmayacak!” diye bir saptamada
bulunmuştu. Doğrudur-yanlıştır, fakat her koşulda o nesillere ulaşabilmemiz
gerekiyor ve bunun öncelikli-kalıcı yolu da sanat işte. Kişisel olarak kendim
için de istiyorum bunu, fakat çıkarım için değil, nitelikli insanın yetişmesine
alan açmaya çabalamaktan daha faydalı bir eylem düşünemiyorum. Çünkü sanat
emekçisi kendine-inancına, kampına nefer yetiştirmez, muhalefet edebilecek,
sakınımsız, olumlu-olumsuz eleştirilerini de boyutlandırıp doğru-gerekli
tartışmalara girişebilecek bir yaşam sevincine ihtiyacı vardır. Hepimiz gibi,
her canlı gibi...
YAŞASIN TİYATRO, YAŞASIN
SANAT, YAŞASIN HAYAT!...
Celal PERK (Oyuncu,
Eğitmen)
* Bu haber ilk defa 1 Mayıs 2023 tarihinde Olay gazetesinde yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok
Yorum Gönder