Ahmet Sapaz sorgusu için yayınlar alaka düzeyine göre sıralanmış olarak gösteriliyor. Tarihe göre sırala Tüm yayınları göster
Ahmet Sapaz sorgusu için yayınlar alaka düzeyine göre sıralanmış olarak gösteriliyor. Tarihe göre sırala Tüm yayınları göster

Centilmenler Kulübü'nde geçen 38 yıl kitap oldu: “Bir Barmenin Anıları" yayımlandı

Hiç yorum yok

23 Mayıs 2024


Ahmet Sapaz’ın, Londra’nın merkezi St. James’te bulunan Oxford ve Cambride Üniversitesi mezunu üyelerin girebildiği Centilmenler Kulübü’nde çalıştığı 38 yıl boyunca tuttuğu günlükleri geçtiğimiz günlerde Londra'da Türkçe kitap olarak yayımlandı.

                           


                                                                                             

                                                                                                            Tuncay Bilecen 

 

Ahmet Sapaz’la Londra’da akademik bir çalışma yaptığım sırada tanıştım. Tanışıklığımız kısa sürede ahbaplığa dönüştü ve çeşitli vesilelerle görüşmeye başladık. Bir sohbetimizde bana Oxford & Cambridge Centilmenler Kulübü’nde çalıştığı süre boyunca tuttuğu günlüklerinden ve bu günlükleri bir kitaba dönüştürme fikrinden söz etti. Birkaç gün sonra işe koyulmuştuk bile. Doğrusu, iki klasör dolusu, yüzlerce sayfalık el yazısı metinleri aldığımda birkaç ay içinde bu işin üstesinden gelebiliriz diye düşünüyordum. Ancak yanıldığımı çok geçmeden anladım, çünkü çıktığımız yolculuk sandığımdan daha uzun ve zahmetliydi. Bu klasörlerdeki kâğıtların tek tek bilgisayara aktarılması, düzenlenmesi ve üzerinden tekrar geçilerek kitap haline getirilmesi iki yılı aşkın bir zaman aldı. Bu süre zarfında Ahmet Sapaz’la görüşmelerimizi sürdürdük ve nihayet iki yıllık yorucu ama keyifli bir serüvenin ardından “artık kitabın yayımlanma vakti geldi!” dedik.

38 YILIN HİKÂYESİ BİR KİTAPTA TOPLANDI

Oxford & Cambridge Centilmenler Kulübü’nde 38 Yıl, Bir Barmenin Anıları’nda, Ahmet Sapaz’ın 14 Şubat 1976’da Centilmenler Kulübü’nde barmen olarak işe başlamasından, 28 Şubat 2014’te emekliye ayrılmasına kadar geçen 38 yıllık süre boyunca tuttuğu günlükler yer alıyor.

Bu günlüklerde Sapaz, Londra’nın merkezi St. James’te yer alan ve sadece Oxford & Cambridge üniversitesi mezunu üyelerin girebildiği Kulüp’te yaşadıklarına yer veriyor. Sapaz’ın günlükleri, kişisel bir hayat hikâyesinin çok ötesine uzanarak içinde bulunduğu dönemin sosyo-ekonomik ve siyasal koşullarına ilişkin de zengin gözlemler içeriyor. Böylece okuyucu, Prenses Diana’nın ölümünden, 11 Eylül 2001 terör saldırılarına kadar bu dönemde yaşanmış sayısız olayın Centilmenler Kulübü’nde nasıl yankılandığını da öğrenme fırsatı buluyor.



SÜRÜKLEYİCİ BİR ANI KİTABI

Centilmenler Kulübü, aynı zamanda İngiltere ve dünya siyasetine damga vurmuş önemli kişiliklerin de uğrak yeri olduğu için günlüklerde dönemin siyasî çekişmelerinin arka planı, Kulüp üyelerinin birbirleriyle gerilimli ilişkileri ve kapalı kapılar ardında dönen dedikodular da bolca yer ediyor. Bu bakımdan kitap, geleneksel İngiliz nezaketi ve siyasetinin görünmeyen yönüne ilişkin birçok ilginç detay barındırıyor.

Hüzünlü, komik, tuhaf kısaca insana dair pek çok hikâyenin yer aldığı Oxford & Cambridge Centilmenler Kulübü’nde 38 Yıl, Bir Barmenin Anıları, sürükleyici bir anı kitabı olarak da okunabilir.

KENDİ KALEMİNDEN AHMET SAPAZ

Her ne kadar nüfus kaydım 1948 yazıyorsa da esasında Temmuz 1947 yılında Çorum ilinin Sungurlu ilçesi Gökçam köyünde dünyaya gelmişim. O yılların ölümcül çocuk hastalığı olan kızamık salgınından kıl payı kurtularak hayata zar zor tutunmuşum.

İlkokulu köyümde, ortaokulu ilçem Sungurlu’da, Turizm ve Otelcilik Meslek Lisesi’ni ise Ankara’da okuyarak 1967 yılında hayata atıldım. Yaklaşık üç yıl boyunca o dönemin gözde bir oteli olan İzmir Büyük Efes Oteli’nde çalıştıktan sonra vatani görevimi yapıp kendi çabamla sağladığım çalışma izniyle 1970 yılının sonunda İngiltere’ye geldim.

Yeteri kadar İngilizcemi geliştirdikten sonra Türkiye’ye dönerim dediysem de, gurbet bize vatan oldu, dönemedim. Kısacası yuvamı Londra’da kurdum ve burada yaşamaya devam ediyorum.

Kendi çapımda bazı araştırmalar yaparak kimi insanların yararlanması için kitap haline getirip yayımladım. Bu elinizde tuttuğunuz kitap dördüncü yayınım oluyor. Daha da yayınlanmamış araştırmalarım, yazılarım vardır.

KİTABI NASIL EDİNEBİLİRSİNİZ?

Londra merkezli Press Dionysus yayınları tarafından yayımlanan Ahmet Sapaz’ın Bir Barmenin Anıları, Oxford & Cambridge Centilmenler Kulübü’nde 38 Yıl adını taşıyan kitabı Kuzey Londra'da bulunan Fieldseat Kafe'den ve aşağıdaki linkten temin edilebilir. Kitap ayrıca Amazon’da da satışa sunulmuş durumda. Kitap, yılbaşından sonra Türkiye'de de okurlarıyla buluşacak. 

https://pressdionysus.com/product/bir-barmenin-anilari-oxford-cambridge-centilmenler-kulubunde-38-yil-ahmet-sapaz/



Ahmet Sapaz


Ahmet Sapaz'ın Bisikletli Gazete'de yayınlanan diğer röportajları:

Ahmet Sapaz:“İngiltere’deki bizim toplumun mayasını ilk biz oluşturduk"

 http://www.bisikletligazete.com/2019/03/ingilteredeki-bizim-toplumun-mayasn-ilk.html 


 Ahmet Sapaz: Centilmenler Kulübü’nde otuz sekiz yıl

http://www.bisikletligazete.com/2019/03/ahmet-sapaz-centilmenler-kulubunde.html


Wimpy Kralı Ali Salih Usta nasıl iflas etti?

http://www.bisikletligazete.com/2020/09/wimpy-kral-ali-usta-nasl-iflas-etti.html

 

 

 

 

Ahmet Sapaz: “İngiltere’deki bizim toplumun mayasını ilk biz oluşturduk"

Hiç yorum yok

19 Eylül 2024

Ahmet Sapaz, 1970’in son gününde bir otelde çalışmak üzere ayak basıyor İngiltere’ye… Londra’daki göçmenlerin ilk temsilcilerinden biri olduğu için Türkiyeli toplumun dününe - bugününe ilişkin önemli gözlemleri ve deneyimleri bulunuyor. Ahmet Sapaz ile kendi kişisel tarihi üzerinden Londra’daki “bizim toplumu” konuştuk.



Tuncay Bilecem

Ahmet Sapaz ile Müslüm Alataş’ın Nâzım Hikmet şiirlerini seslendirdiği Turkish Cypriot Community Association’daki şiir dinletisi etkinliğinde karşılaşmıştık. Sohbet ederken kendisinin Londra’ya çok erken bir dönemde ayak bastığını, bu konudaki tanıklıklarını “O Yıllar” adıyla kitaplaştırdığını öğrendim. Londra’daki toplum üzerine çalışmalar yaptığımı duyunca seve seve bu konuda söyleşi yapabileceğimizi söyledi. Böylece Stoke Newington’da Şengül - Hüseyin Kaplan çiftinin işlettiği şirin Cafe, Petit Coin’de bir araya gelerek söyleşimizi gerçekleştirdik.


İngiltere’ye göç etmeye nasıl karar verdiniz?


Türkiye’deki imkânsızlıklardan kaynaklandı. Ben köylü çocuğuyum. Ortaokuldan sonra biz yatılı okul aradık. Bunlardan kimisini kazanamadık, kimisine yaşımız tutmadı. Baktık sona gelmişiz; iki okul kalmış. Tapu Kadastro Lisesi ve Otelcilik Okulu diye bir okul. Hiç duymadığım bir okul. Türkiye’de de kimsenin bildiği yok. Kasabada bir tane otel var işte. Bunun okulu mu olur? Okulun parasız yatılı olması cazip geldi. Bizim başladığımızda 1964’te ilk mezunlarını verdi okul. Biz okula kayıt olduğumuzda yeni mezun olanlar –hepsi toplasan otuz kişi- okula geliyorlardı. İş bulamamışlar, bize “kardeşim boşuna öldürmeyin senelerinizi, yol yakınken dönün, başka okullara gidin” diyorlardı. Benim moralim bozuldu, abime haber gönderdim, okuldan kaçağım diye. Ertesi gün yıldırım gibi geldi. Oranın sekreteri vardı Gülay Abla, benim yakınım, nur içinde yatsın. Abimle ikisi beni ikna etmeye çalıştılar kaçmayayım diye. Abimin de kafası karıştı, çünkü bizde işi devlet veriyor. Devlete sırtını dayamadan bir şey olmuyor. Bu okulda ise öyle bir şey yok. İşi de sen bulacaksın, işvereni de sen bulacaksın. Ben de bu sırada 26. sıradan yedek olan aynı köyden arkadaşım Hasan’ın da okula aldırılmasını istedim. Gülay Abla, “uğraşacağım” dedi. İki hafta sonra o da geldi. Şimdi o da burada kulakları çınlasın, başarılı bir işadamı. 


Mezun olduktan sonra Türkiye’nin en büyük otellerinden biri olan İzmir Büyük Efes Oteli’nde staj ayarladım. İki yıl orada çalıştım. 1969 yılının ocak ayında askere gittim. 20 ay askerlik yaptım. 


Öğretmenlerimizin bir kısmı yabancıydı, onlar bize yol gösteriyordu. Okulda dilim normalde Fransızcaydı; ama Amerikan Kültüre giderek İngilizce öğrendim çat pat. Onun verdiği cesaretle İngiltere’ye iş başvuruları yapmaya başladım. Grosvenor House Hotel vardı Park Lane’de İngiltere’nin en büyük hoteliydi o zamanlar. Yazıştığım British Oteller ve Restoranlar Birliği bana orada 13 sterlin haftalıkla iş buldu. Dışarıdan geleni sıfırdan başlattıkları için komi olarak başlayacaksın. Kabul ettim. 


Böylece İngiltere maceranız başladı. Gelişiniz nasıl oldu?


Çalışma iznimin kâğıdı aralık ayının başında geldi. Ankara’dan gittim pasaport aldım. Tren bileti aldım, astronomik fiyatlarla. Tren Belçika’da bizi indirdi. Vapurla üç saat yolculuk ettik. Geçtik Dover’e pasaport kontrolüne. Polis, gerçekten meslek erbabı mıyım diye beni sorguya çekti. Bana “aç elini” dedi. Şöyle baktı “sen otelci olamazsın, ellerin nasırlı” dedi. Köyde iki ay çalıştığımı söyledim. Tercümana “sor bakalım” dedi. Ben o sırada ecel terleri döküyorum. Geri gönderilme ihtimalim de var. Cebimde de sadece on dolar var. “Hiç İngilizce biliyor musun?” dedi. Artık nasıl olduysa, “yes, I do” dedim memura. Artık tercümanı görmüyorum ben. Bir iki bir şeyler daha sordu, “yes”, “no” bir şeyler söyledim. “I’m sorry” dedi. Birden değişti, “çabuk tren kalkıyor yetiş” dedi.  Koşa koşa yetiştim. Victoria Tren İstasyonu’na gidecek trene bindim, ama benim maneviyatım sıfır. Cebimdeki on dolar, 4 sterlin 20 kuruş vardı. Trenden indim, otele gitmek için taksi bakıyorum. Bir adam çıktı karşıma, Türk olduğumu sormadan Türkçe “gemide senden başka Türk var mıydı?” dedi. “Var” dedim. “Dört veya beş kişi vardı. Daha sonra onları görmedim” dedim. “Seni kim getirdi buraya?” dedi. “Kendim geldim” deyince “Hadi oradan be” dedi. “Sen kimi kandırıyorsun?” Meğer o dönem, mafya çalışma izni başına beş bin lira alarak bu işin ticaretini yapıyormuş. 


Otele varınca ne yaptınız?


Taksi ile otele gittim. Beş altı katlı, blok blok birbirine bağlı bir bina. “Türkiye’den geldim” dedim. Memur gitti, bir dosya buldu. “Nerede kalacaksın?” dedi. “Bilmiyorum” dedim. “Paran var mı?” dedi. Dört sterlinden kalanları gösterdim. Gene kafasını salladı. Çattık belaya diyor içinden. Fakat mektuplarında size yer bulmanız konusunda yardımda olacağız diyordu. Beni Earls Court’ta Barkston Gardens sokağında P.M.Boy’s Club’a gönderdiler. Yeri otobüs ile buldum. Sakallı bir adam karşıladı beni. Bir oda gösterdi. “Burada başka biri daha kalıyor, geçici olarak beraber kalacaksınız” dedi. Üç dört gün uyumamışsın, tren yolculuğu yapmışsın. Bedenen çökmüşsün. Ertesi gün yani yılbaşı günü otele gittim. O zaman burada yılbaşı resmî tatil değildi. Elime bir kâğıt verdiler, sigorta kurumuna ve yabancılar polis şubesine kayıt yaptırmam için gitmemi istediler. “Ben buraları bulamam” dedim. Bereket o işleri bir şekilde hallettim. Bana iki gün izin verdiler. “Pazartesi başlayacaksın” dediler. Ben kaldığım yeri bulurum dedim içimden, taksiye para vermek istemiyorum. Otobüse bindim, yanlış durakta indiğim için kayboldum. Sonra yürüyerek otele geri geldim. “Bulamadım” dedim. “Demişlerdir ne salakmış bu da…” Yolun krokisini çizip bana verdiler. Öylelikle buldum yolu. 


Acemilik çok kötü bir şey değil mi?


Dünyanın neresine gidersen git, bir tanığın, bir rehberin olacak. Yoksa bocalar kalırsın. Çok sıkıntı çekersin, çok zorluk çekersin. Bu yüzden sonradan buraya gelenler hiç bizim kadar zorluk çekmediler. Hazıra geldiler, çünkü burada kurulu bir düzen vardı. Bir de işin garibi hepsi aynı bölgenin, belki de aynı kasabanın insanları. Emmi, dayı ilişkisi hâlâ devam ediyor. 1989’dan sonra gelenler böyledir. Önce gelenlerin durumu biraz farklıydı. Onların da tanıdıkları vardı, ama benim geldiğim yıllarda kimse yoktu. İngiltere’deki bizim toplumun mayasını ilk biz oluşturduk.


(Sürecek...)


http://www.bisikletligazete.com/search?q=Ahmet+Sapaz



*Fotoğraf: Ahmet Sapaz


Ahmet Sapaz, Centilmenler Kulübü'nde geçen 38 yılın anılarını; BİR BARMENİN ANILARI, OXFORD & CAMBRIDGE CENTİLMENLER KULÜBÜ'NDE 38 YIL başlığıyla kitaplaştırdı.






“Bir Barmenin Anıları" kitabının yazarı Ahmet Sapaz'la söyleşi

Hiç yorum yok

10 Mart 2025

Ahmet Sapaz’ın, Londra’nın merkezi St. James’te bulunan Oxford ve Cambride Üniversitesi mezunu üyelerin girebildiği Centilmenler Kulübü’nde çalıştığı 38 yıl boyunca tuttuğu günlükleri Londra merkezli Press Dionysus yayınları tarafından İngiltere'nin ardından Türkiye'de de yayımlandı yayımlandı.



Ankara Otelcilik Okulu mezunu olan Ahmet Sapaz’ın Londra macerası 1970’li yılların başında başlıyor. Bu dönemde birçok otelde çalıştıktan sonra yolu meşhur Wimpy Kralı Ali Salih Usta’nın restoranlarına da düşen Sapaz, ardından 38 yıl boyunca çalışacağı, Oxford & Cambridge Centilmenler Kulübü’ne adım atıyor. Sapaz’ın yarım asrı bulan çalışma hayatının anılarıyla dolu olan “Bir Barmenin Anıları” adlı kitap, Londra merkezli Press Dionysus tarafından Türkçe olarak yayımlandı. Biz de Sapaz’la kişisel tarihi ve kitabı hakkında sohbet ettik.

Ahmet Bey sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Ben 1948 Çorum doğumlu bir köylü çocuğuyum. Burada şunu itiraf edeyim ki köyüm Çorum’un en aydın birkaç köyünden bir tanesidir. Çocukluk yıllarım köyümde, okul yıllarım ilçem Sungurlu ve Ankara'da geçti. İlçemde ortaokuldan mezun olduktan sonra kısmetime turizm için eleman yetiştirmek amacıyla kurulan Ankara Otelcilik Okulu adıyla bilinen yatılı bir meslek lisesi çıktı.

Çalışma hayatıma önce stajyer öğrenci, mezun olduktan sonra ise daimî personel olarak, o yılların yıldız oteli İzmir Büyük Efes otelinde başladım. Yirmi ay süren vatani görevimi Ankara Orduevi’nde tamamladıktan sonra bazı okul mezunu ağabeylerimizin izinden giderek yurt dışında çalışmaya karar verdim. Çünkü Türkiye’de o yıllarda turizmin t'si bile henüz olmadığından hem kendimi geliştirmek ve hem de sınırlı olan İngilizcemi ilerletmek için böyle bir tercihte bulundum. Yıl 1970, iyi ki de bulunmuşum!

Bir Barmenin Anıları, Oxford & Cambridge Centilmenler Kulübü’nde 38 Yıl kitabının yazılma öyküsünden kısaca söz eder misiniz?

Çalıştığım Centilmenler Kulübü üyelerinin takip ettiği alışkanlıklarından esinlenerek böyle bir kitabı yazma fikri ortaya çıktı. Çünkü emekli olan kulüp üyelerinin birçoğu muhakkak bir şeyler yazar. Çalışma hayatlarından, içinde bulundukları meslek dallarından topluma bir şeyler anlatır, bazen de başlarından geçen ve şahit oldukları olaylardan okuyucuların da faydalanmalarını arzu ederler. Kısacası yaşadıkları tecrübeleri paylaşarak insanları bilgilendirirler. Bu durumu yakından bildiğim için ben de böyle bir hevese kapıldım diyebilirim. Zaten çalışma hayatıma başladığım yıllardan beri, kısa kısa da olsa günlük tutarım. Dolayısıyla bir şeyler yazmak bana yabancı değildir.

Kitapta yazılanların hepsi yaşanmış olaylar mı? Yoksa içine kurgu da kattınız mı?

Bu kitapta yazılmış olan bütün konular ne bir kurgudur ne de içinde bir nebze olsun abartı bulunmaktadır. Hepsi bire bir yaşanmış hadiselerdir. Hatta bazı hallerde kitaptaki bazı olaylar sansürlenmiştir. Bunun nedeni ise bu önemli kişiliklerin çok özel durumlarının korunma isteğidir. Bazı isimler ise bir sorun yaşanmaması adına değiştirilmiştir ama bu durum kitabın geneline kıyasla çok az uygulanmıştır.

38 yıl boyunca İngiliz seçkin sınıfının üye olduğu bir mekânda çalıştınız. Bu nasıl bir tecrübeydi? Size neler kattı?

Elbette bu eşsiz deneyim bana birçok şey kattı. Bu insanlar seçkin ailelerin iyi eğitim görmüş seçkin evlatlarıdırlar. Kişisel ilişkilerinde birbirleriyle en nazik bir şekilde tartışır, tartışmadan haz duymaya çalışırlar. Konuşmalarında kesinlikle ses tonu yükseltilmez. Herkes herkesin görüşüne saygı duyar, beğenmese bile anlayışla dinler veya cevaplandırır. Tartışma konusunda biz Türklerle kıyasladığımız zaman bunların ağzı var dili yoktur dersiniz. Çünkü bizde hangi seviyede olursa olsun çoğu zaman tartışmalarımızda kırıcı oluruz ve bazı hallerde bunlar kavgayla neticelenir. Özür dileyerek söylüyorum; maalesef bizde çok bilmişlik, ukalalık, konu dışı konuşmalar çok yaygındır.



Centilmenler Kulübü’ne ilişkin gözlemlerinizden biraz söz eder misiniz?

Fransızların “creme de la creme” diye tarif ettikleri bir terim vardır. Bu herhangi bir toplumun kaymak tabakası için kullanılır. Kulüp, İngiliz toplumunun olgun, görgülü, kibar ve bilgili insanlarının yani kaymak tabakasının bir arada olduğu sosyal bir tesistir. Centilmenler Kulübü, seviyeli insanların sosyalleşme mekândır.

İki yüz yıl önce kurulmuş olan kulüp hâlâ canlı ve gözdedir. Kulüp, ticari kaygıların dile getirilmediği, üyeleri hangi alanda çalışırsa çalışsın bu gibi konulardan söz edilmediği, kimsenin kimseyi küçümsemediği huzur ortamının yaşandığı bir tesistir. Hep böyle midir? İstisnalar kaideyi bozmaz denilir; uymayanlar olmaz mı, evet olur ama o kişiler hemen fark edilir, göze batar ve itibar görmezler. Deyim yerindeyse dışlanırlar. Dışlandığını anlayan kişi veya kişiler kulübe uzun süre devam edemez, çekip giderler. Üyelerin birbirleriyle olan ilişkileri, arkadaşlıkları centilmence devam eden dostluk bağlarıyla sürdürülür. Kulübün aile ortamı gibi olan havası da buradan gelir. Dolayısıyla mutlu insanların bir yuvasıdır kulüp, çünkü bu insanların müşterekleri çoktur. İşte ben de “Bir Barmenin Anıları” adlı kitabımda, Centilmenler Kulübü’nde 38 yıl boyunca bu seçkin insanların arasında neler yaşadığımı, anılarımı ve gözlemlerimi kaleme aldım.  

Londra merkezli Press Dionysus yayınları tarafından yayımlanan Ahmet Sapaz’ın Bir Barmenin Anıları, Oxford & Cambridge Centilmenler Kulübü’nde 38 Yıl adını taşıyan kitabı aşağıdaki linkten temin edilebilir.


Kitap Yurdundan sipariş vermek için tıklayın


Türkiye dışından sipariş vermek için tıklayın

 

* Bu yazı ilk defa 19 Aralık 2022'de Olay gazetesinde yayınlanmıştır. 

https://olaygazete.co.uk/turk-toplumu/centilmenler-kulubunde-gecen-38-yilin-anilarini-bir-kitapta-topladi.html

Ahmet Sapaz: Londra'da Centilmenler Kulübü’nde otuz sekiz yıl

Hiç yorum yok

15 Şubat 2024

Bu söyleşide Ahmet Sapaz; İngiliz yönetici sınıfının dışında kraliçenin eşini, iki oğlunu Norveç Kralı’nı, Danimarka Kraliçesi’ni ağırladıkları “Centilmenler Kulübü”nde geçen 38 yılını anlatıyor. 


Tuncay Bilecen



Wimpy Kralı Ali Usta iflas edince tekrar işsiz kaldınız.


Ali Usta’nın iflas ettiğini Türkiye’de öğrendim, İngiltere’ye döndüm. Artık geleli beş yıl olmuştu. Yavaş yavaş çevreyi tanımış, dil sorununu aşmıştım. Önce inanamadım tabi Ali Usta’nın iflas ettiğine. Çünkü 70-80 tane dükkânı var. Nasıl olur? diyorum içimden. Dört farklı yerde menajerlik yapmıştım ona. O dükkânları tek tek dolaştım. Gerçekten de kapatılmış.  Dükkânlar kilitli, içerisi postacının mektuplarıyla dolmuş. Gideyim bari işsizliğe yazılayım dedim. Ben şirketteyken cinlik yapmışlar. Her yıl izne giderken işyerinde beni girdi-çıktı göstermişler. Böylece süreklilik önlenmiş. Bir aylık başvuru süresini de kaçırmışım. Dolayısıyla hiçbir hakkım olmadı. Gittim işsizliğe kaydoldum. Haftanın ilk üç günü ödemiyorlar. Çalışma günü beş gün kabul edildiği için iki gün ödediler bana. Her hafta da imzaya gideceksin. İşsizlik kurumunun önü ana baba günü gibi, sırada sokaklarda gördüğümüz esrarcı, eroinci tipler de var. İşlerin de tam ölü zamanları, grevlerle ülke çalkalanıyor. Ekonomi gerçekten durmuş. 


Sonra tekrar garsonluk işine mi döndünüz?


Gazeteleri karıştırdım. Bayswater semtinde bir Yahudi şirketinin dört yıldızlı oteli garson arıyordu. Niteliğine bakmadan hemen işe başladım. Üç ay çalıştım orada. Arkadaşım Hasan Saat, bana “gel sana burada bir iş var, burası nezih bir yer, Centilmenler Kulübü’nde birlikte çalışalım” dedi. Haftada 38 saat çalışıldığını ve ücretin de fena olmadığını da ekledi. 


Buradaki yeni işiniz neydi?


İşim kulübün ana barını çalıştırmaktı; yani kulübün bar menajeriydim. Meğer Hasan işten çıkacakmış, beni biraz da bunun için aldırmış. 14 Şubat 1976’da işe başladım. Ha babam de babam devam ederken tam 38 sene olmuş. Burası şimdiye kadar çalıştığım yerlerden çok farklıydı. Dört binin üzerinde üyesi vardı. İngiltere’de yönetici sınıf dediğimiz lordların, sörlerin yüksek eğitimli, elit insanların kullandığı otel ve sosyal tesisti. Barmenlik farklı bir meslek, başka hiçbir mesleğe benzemiyor. Kişiyle aranda 50 santim var. Yüz yüzesin. Kraliçenin eşi, iki oğlu, Norveç’in Kralı, Danimarka’nın Kraliçesi zaman zaman bunlar da geliyor. Onlara servis yapıyorsun. Çok saygın insanlarla çalıştım, sana bir tanıdık gibi yaklaşıyorlar. Damak tadını öğrenip kişiye özel kokteyller yapıyorsun. Zaman oluyor bu insanlarla sohbet ediyorsun. O tür bir kulübe üye olmak adeta bir statü göstergesiydi. Üyeler Oxford veya Cambridge mezunuydular. Bunlar “jump up” değildir, soydan asil insanlardır. Kulübe ölünceye kadar da üye olarak kalırlar. O kulübün insanlarından çok şeyler öğrendim. Hatta onlardan ilham alarak, köyüme dair belgesel niteliğinde bir çalışma yapıp kitap olarak bastırdım ve insanlara dağıttım. Bu arada Türkiye’de beş baskı yapmış, “İçki ve Koktely” adlı bir kitabım vardır. 


Nasıl bir çalışma yaptınız köyünüze ilişkin?


Köyün tarihçesini, ilgili bilgilerini, iki yüz senelik soy sop zincirini tek tek tespit edip yazıya döktüm. İngiliz gibi düşünmenin ne olduğunu, milliyetçiliğin yalnız bayrak dalgalandırmak olmadığını, erdemliliğin kayıp değil kazanç olduğunu öğrendim. Gerçek milliyetçiliğin efelenmeden, kırıp dökmeden ülke çıkarlarını korumak olduğunu öğrendim. 


Bunca yıllık çalışma deneyimi size başka neler kattı?


Açıkçası onlardan diplomasiyi öğrendim ve şunu düşündüm: İngiltere bir imparatorluk, biz de öyleydik. Onlar nerelerden çekildilerse o topraklarda kurulan ülkelerle dost kaldılar. Bizim çekildiğimiz yerlerde kurulan ülkeler ise bizim düşmanımız, onların dostu oldu. İşte buna İngiliz gibi düşünmek diyorlar. Bu ülkeyi yönetenler gerçekten liyakat sahibi, zeki ve kültürlü insanlar. Torpille, ahbap çavuş ilişkisiyle iş yapmıyorlar, işi hak edene veriyorlar. Sakin düşünüp sağlıklı karar veriyorlar. Bilhassa çocuklarının eğitimine çok önem veriyorlar. 


Ne zaman emekli oldunuz?


2014’ün şubatında emekli oldum. Tam 38 çalıştım. Her iki yılda bir başkan değişir orada. Başkan, “ne olur gitme, benim başkanlığımda da kal burada” dedi. “Artık yeter” dedim. “İşi tadında bırakmak lazım.” Çıkarken de bana emeğimin karşılığı olarak 15 bin sterlinlik hediye çeki ve kulübün ömür boyu emekliliğini verdiler. 


Emekli olduktan sonra kulübe gitmeye devam ettiniz mi?


Çok seyrek. Eskiler emekli oldular. Şimdi tanıdık kimse de kalmadı. Yüze yakın personelden birkaç kişi var sadece. Gençler durmuyor. 


Türkiye’ye geri dönmeyi düşündünüz mü hiç?


Gurbete giden herkesin ilk yıllarda kafasında taşıdığı düşüncedir bir gün mutlaka ülkesine geri dönmek. Bu düşüncenin kolay kolay gerçekleşmeyeceğini yıllar ilerledikçe anlar insan. Farkında olmadan da kafandan silinip gittiğini görürsün. Çünkü zaman her şeyi değiştirmiştir. Çevreye alışmış, çoluğa çocuğa karışmışsındır. Onların okul yılları, gelecekleri, tahsilleri senin vatana dönme fikrini fersah fersah geçer. Artık nerede yaşıyorsan, orası vatan olmuştur senin için. Biz buraya geçici olarak geldiğimizi düşünüyorduk. Bir ev alıp borçlanmak neyimize diyorduk. Fikrimi değiştiren Kıbrıslı, 'Tenekeci’ namıyla bilinen rahmetli İbrahim Usta’dır. Beni emlâk acentesine götürerek ev almaya ikna etmeye çalışırdı. Böylece 1978 yılında şimdi oturduğumuz evimizi 20 sene borçlanarak aldık. Daha sonra insanların birbirlerini görerek fikirlerini değiştirdiklerine, ev satın aldıklarına şahit oldum. 


Hayatın bana öğrettiği en büyük ders, dünyanın neresine gidersen git orda sana yol gösterecek, rehber olacak bir tanıdığın, arkadaşın, dostun olacak. Rehber güvencedir, ışıktır. 


Zamanla birçok şeyi öğreniyorsun ama iş işten geçtikten sonra bu öğrendiklerinin bir değeri kalmıyor. Önce bir rehber, sonra cesur bir duruş, hayatın başarısı bu yollardan geçiyor. Yatırım diye Türkiye’ye yatırdığımız, her ne varsa, hepsinden zarar ettik. Düzeni olmayan, adalet kavramı oturmamış, uyanıklığın geçer akçe olduğu bir ülkede yatırım ancak bu kadar olurdu. 



*Fotoğraf: Ahmet Sapaz, 38 yıl çalıştığı kulüpten emekli olup ayrılırken… Kulübün Genel Müdürü Mr.Telfer emeklerinin karşılığı olarak kendisine hediye çeki takdim ediyor. 


Ahmet Sapaz, Centilmenler Kulübü'nde geçen 38 yılın anılarını; BİR BARMENİN ANILARI, OXFORD & CAMBRIDGE CENTİLMENLER KULÜBÜ'NDE 38 YIL başlığıyla kitaplaştırdı.





https://www.youtube.com/c/BisikletliGazete

https://twitter.com/BisikletliGaze1

 



Kitapseverler ve yazarlar 6. Londra Kitap Şenliği'nde buluşacak

Hiç yorum yok

10 Kasım 2023

Londra’da Türkçe konuşan toplumun yazarlarını ve okurlarını bir araya getiren Kitap Şenliği’nin bu yıl altıncısı 17-27 Kasım tarihleri arasında Kuzey Londra’da bulunan Fieldseat Kit@pEvi Kafe’de gerçekleştirilecek.

 



 



 

Londra’nın Türkçe konuşan topluma hitap eden tek Kitap Şenliği, “Kitapsız yaşam olmaz, yaşanacak bir dünya için daha çok kitap!” sloganıyla 17-27 Kasım tarihlerinde Kuzey Londra’da bulunan Fieldseat Kit@pEvi Kafe’de birçok yazarı ve kitapseverleri ağırlamaya hazırlanıyor.

Temelleri 22 yıl önce atılan Kit@pEvi’nde, kafenin işletmecisi İrfan Şahin tarafından organize edilen Kitap Şenliği’nin oldukça zengin bir programı bulunuyor. Şenlikte, imza günlerinin, söyleşilerin yanı sıra masal gecesi ve müzik dinletileri de olacak.

Söyleşinin ilk günü olan 17 Kasım’da, saat 18:30’da Uluslararası Pen Başkanı Burhan Sönmez’in, The Fugitive of Gezi Park kitabının yazarı Deniz Goran’ın ve BirGün gazetesi yazarı Semiha Durak’ın katılımıyla bir söyleşi düzenlenecek. Söyleşinin ardından ise Gül Bahar, Anıl Duman, Serkan Çakmak ve Cabbar Boziye’nin sahne alacağı bir müzik dinletisi gerçekleştirilecek.

“Bul Beni Anne” adlı roman dosyasıyla Fakir Baykurt roman ödülünü alan gazeteci – yazar Dursaliye Şahan’ın, “İltica” adlı romanı Ağustos ayında Londra’da “Asylum” adıyla yayımlanan Gülsüm Öz’ün ve “Türkiye’den Birleşik Krallık’a Göçler” kitabının yazarı Doç.Dr.Tuncay Bilecen’in katılacağı söyleşi ise 18 Kasım, Cumartesi günü, saat 15:00’te başlayacak.    

Aynı gün gazeteci Faruk Eskioğlu, yakın zamanda yayımlanan “Londra’da Bizim’Kiler” başlıklı üç ciltlik arşiv niteliği taşıyan kitabını imzalayacak ve Mahir Ünsal Eriş ve Aliye Aybüke Özdemir okurlarıyla buluşacak. Günün sonunda ise hikâye anlatıcısı Eda Bayraktar “Büyüklere Masallar” etkinliğiyle sahnede olacak.

25 Kasım Cumartesi günü ise Kitap Şenliği’nde, Londra merkezli yayınevi Press Dionysus tarafından kitapları yayımlanan yazarların katılacağı bir söyleşi gerçekleştirilecek. Söyleşide; pandemi döneminde tuttuğu notları kitaplaştıran “Londra Notları” kitabının yazarı Müge Çetinkaya, Oxford ve Cambridge Centilmenler Kulübü’nde 38 yıl barmenlik yapan ve buradaki anılarını “Bir Barmenin Anıları” adıyla kaleme alan Ahmet Sapaz ve Camridge’te yaşayan şair, yazar Sultan Karataş yer alacaklar.

 



6. Kitap Şenliği’nde yer alacak bazı yazarlar ve eserleri:

 

Mahir Ünsal Eriş
Mahir Ünsal Eriş 

1980 yılında Çanakkale'de  doğdu. Trakya Üniversitesi Grafik Bölümü ve Ankara Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladı.

Genç yaşlardan beri çevirmenlik yapan Eriş, çeşitli dillerden çok sayıda kitap, makale ve öyküyü dilimize kazandırmıştır. Öykülerini topladığı Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde... adlı ilk kitabı 2012 yılında  İletişim Yayınları'ndan çıktı. 2013 yılında çıkan Olduğu Kadar Güzeldik adlı öykü kitabı, 2014 yılında, 60.  Sait Faik Hikâye Armağanı'na layık görüldü. Öykülerinde naifliği ve yalın diliyle dikkat çeken Eriş halen öykü yazma uğraşını çeşitli edebiyat dergilerinde sürdürmektedir. Yazarın 10 Nisan 2015 tarihinde Dünya Bu Kadar isimli ilk romanı yayımlanmıştır.

Kimi gazete ve dergilerde futbol yazıları da yazan Eriş, kitaplarındaki biyografisinde belirtildiği üzere,  Gençlerbirliği taraftarıdır. (Kaynak: Wikipedia).


Burhan Sönmez

Burhan Sönmez, yazar, edebiyatçı, avukat. İlk romanı Kuzey, 2009 yılında yayımlandı. Eserleri 30 ülkede 42 dile çevrildi, ulusal ve uluslararası ödüllere değer görüldü. 2016 yılından beri uluslararası PEN yönetim kurulunda yer alan Sönmez, Eylül 2021'de Uluslararası PEN Kulübü başkanı seçildi. (kaynak: Wikipedia). 








Dursaliye Şahan

Dursaliye Şahan

Türkiye’nin küçük bir köyünde doğan Dursaliye Şahan, dört yaşında ailesiyle birlikte İstanbul’a daha sonra da Londra’ya göç etti. Anadolu Üniversitesi Radyo Televizyon mezunu olan yazar, küçük yaşlarda başladığı yazın hayatını öyküler, tiyatro oyunları, roman ve karikatür çalışmalarıyla sürdürmektedir.

Şimdiye dek altı öykü, üç roman, bir karikatür ve iki çocuk kitabı yayımlanmıştır. “Güvercin” adını taşıyan öyküsü iki kez televizyon dizisi oldu. “Hacı Murad” ve “Ali Haydar” isimli eserleriyle TC Kültür Bakanlığı’ndan senaryo yazım desteği aldı.

Birçok öyküsü İngilizceye çevrilerek çeşitli dergilerde ve anonim kitaplarda okuyucuyla buluşan yazarın, yurt içinden ve yurt dışından çeşitli öykü ve edebiyat ödülleri bulunmaktadır.

Dursaliye Şahan; çocuklara, engellilere ve yetişkinlere yönelik öykü ve yazı atölyeleri düzenlemeye ve öykü yarışmalarında jüri üyeliği yapmaya devam etmektedir.

Şerbet (roman – 2020,) Benekli Vakvak (çocuk masalı – 2018 Sola Yayınları) Ayarsız Kadınlar Cemiyeti (roman – 2018 Sola Yayınları) Parantez Aşklar (öykü – 2017 Sola Yayınları) Tottenham Çocukları (roman – 2016 Sola Yayınları) Ah O Kadınlar (öykü 2016 Akademisyen Yayınları), Hikâye Hırsızı (2012- İşçi Edebiyatı Öykü Ödülü) Zabit Londra’da (Karikatür), Uçan Halı (Çocuk hikâyesi – Hatay Belediyesi sosyal proje) Fakir Cennet (öykü 2007 Crea Yayınları), Döndü (Halkevleri 1988 Öykü Ödülü). Tottenham Boys, (2021), Bul Beni Anne (2023), 2023 Fakir Baykurt Roman Ödülü.

 

Tottenham Boys, Dursaliye Şahan



Deniz Goran

Deniz Goran

1974 yılında Oslo’da doğdu. İlkokulu Sydney'de (Avustralya), ortaokul ve liseyi de Ankara ve Istanbul'da tamamladı. 1994 yılında Londra’ya göç etti.  2003 yılında University College London (UCL) Sanat Tarihi bölümünden mezun oldu. 2004’te Sotheby’s Institute of Art’da Çağdaş Sanat üzerine mastırını tamamladıktan sonra bir süre Londra’da sanat sektöründe görev aldı

Deniz Goran’ın Türk Diplomatın Kızı adlı ilk romanı Britanya’da 2007’de yayımlandıktan sonra, haftalarca en çok satanlar listesinde kaldığı Türkiye’de, ve ardından Almanya, İtalya, Yunanistan ve Tayvan’da yayımlandı. Deniz Goran, Selin Tamtekin’in takma adıdır. Londra’da ikamet eden ve sanat yazıları kaleme alan Selin Tamtekin, T24 haber sitesinin Haftalık Yazarları kadrosundadır.

Yazarın sanat dünyasında geçen ve Gezi Park protestolarını da konu alan ikinci romanı The Fugitive of Gezi Park, Britanya’da, Gezi Direnişinin 10. yıldönümünde yayımlandı.


The Fugitive of Gezi Park, Deniz Goran


Ali Rıza Aksoy

1952’de Manisa Turgutlu olan Aksoy hayatını işçilerin, sığınmacıların ve göçmenlerin daha iyi yaşamasına adamış bir sosyalisttir. Onu parkta bildiri dağıtırken ya da bir dernekte sağlık taramasını yönetirken görebilirsiniz. Yıllar öncesinde festivalde pehlivan, tekstil fabrikasında grev sözcüsü ya da işçi haklarını anlatan bir oyun yazarı olarak da rastlayabilirdiniz. Aksoy 1970’lerde Londra’ya ilk geldiğinde İngiltere Türkiyeli Öğrenciler Federasyonu’nda (İTÖF) aktif olarak çalışmaya başlar. 1982’de politik sığınmacı olur. 1980’lerin ilk yarısında tekstil atölyelerinde sendikacı olarak çalışır. 1984’te “İşçi Birliği”nin toplumda bir ilk olarak düzenlediği “Yaz Festivali”nde kispet giyip yağlı güreş bile yapar. 1986’da Londra İşçi Birliği adına Minik Kardeş Çocuk Yuvası’nın binasının satın alınıp kurulmasında yer alır. Londra Belediye başkanları Ken Livingston ve Boris Johnson’un Refugee-Migrant Danışma Panelleri’nde de yıllarca yer alan Aksoy, 2000’de Ferhat Çınar ile birlikte kurduğu Hackney Refugee Forum’un (HRF) uzun süre başkanlığını yapar. Eski tüfeğin bugünlerdeki en büyük uğraşısı ise Londra’daki ilk bölgesel göçmen ve sığınmacı stratejisini hayata geçirmek ve belediyenin yatırımlarını göçmen ve işçilere yönlendirmek. Ali Aksoy, Kasaba’yı şöyle anlatıyor: “Günümüzdeki sürekli kötü haber akışı psikolojimizi derinden etkiliyor, uykularımızı kaçırıyor. Ben de bu haberlerin sebep olduğu kötü düşüncelerden kurtulmak için iyi ve güzel anıları hatırlamak gerekir diye diye düşündüm. Bu da beni çocukluk anılarıma götürdü. Ne güzel günlermiş. Bana iyi geldi. Bazen gözlerim dolsa, boğazım düğümlense de onları yazmaya başladım. Yazdıklarım kasabamızın Yankı gazetesinde tefrika halinde yayınlanmaya başladı. Şimdi de arkadaşların caseretlendirmesi ve İbrahim Avcıl kardeşimin girişimiyle kitap haline geldi. Herkesin çocukluk anılarını düşünüp gülümsemesi dileğiyle…” Aksoy yeni projesi olarak da Londra’daki yarım asırlık yaşamını anlattığı bir kitap yazdığını söylüyor. Aksoy’un son yarım asırlık yaşamı toplumun geliş vedeğişim tarihiyle örtüştüğü için, yeni kitabı toplum tarihi açısından önemli olacaktır… (Faruk Eskioğlu, Açık Gazete). 

Ali Rıza Aksoy, 6. Londra Kitap Şenliği'ne 18 Kasım, Cumartesi günü katılacak ve saat 15:00'te okurlarıyla buluşacak... 

Kasaba, Ali Rıza Aksoy







Ahmet Sapaz

Ahmet Sapaz

Her ne kadar nüfus kaydım 1948 yazıyorsa da esasında Temmuz 1947 yılında Çorum ilinin Sungurlu ilçesi Gökçam köyünde dünyaya gelmişim. O yılların ölümcül çocuk hastalığı olan kızamık salgınından kıl payı kurtularak hayata zar zor tutunmuşum.

İlkokulu köyümde, ortaokulu ilçem Sungurlu’da, Turizm ve Otelcilik Meslek Lisesi’ni ise Ankara’da okuyarak 1967 yılında hayata atıldım. Yaklaşık üç yıl boyunca o dönemin gözde bir oteli olan İzmir Büyük Efes Oteli’nde çalıştıktan sonra vatani görevimi yapıp kendi çabamla sağladığım çalışma izniyle 1970 yılının sonunda İngiltere’ye geldim.

Yeteri kadar İngilizcemi geliştirdikten sonra Türkiye’ye dönerim dediysem de, gurbet bize vatan oldu, dönemedim. Kısacası yuvamı Londra’da kurdum ve burada yaşamaya devam ediyorum.

Kendi çapımda bazı araştırmalar yaparak kimi insanların yararlanması için kitap haline getirip yayımladım. Son kitabım, 2022’de “Oxford & Cambridge Centilmenler Kulübü’nde 38 Yıl, Bir Barmenin Anıları” başlığıyla Press Dionysus tarafından yayımlandı.


Bir Barmenin Anıları, Ahmet Sapaz


 

Müge Çetinkaya

Müge Çetinkaya

Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Sosyoloji Bölümü’nden mezun oldu. Eğitimine Londra’da Ravensbourne College of Design and Communication ve Arts Marketing Association’da aldığı kurslarla devam etti. BBC London, MTV Europe gibi medya kurumlarında, ardından da sanat, kültür alanında uluslararası PR etkinlik ve koordinasyonunda 17 yıl görev yaptı. Aktivist Dergisi ve Cinedergi’ye yazılar yazdı. Green Peace ve British Lung Foundation’da gönüllü olarak çalıştı. 2020 yılında kendisi için dönüştürücü, iyileştirici birer tecrübe olan nefes, mindfulness pratikleri ve yoga felsefesiyle tanıştı. Yoga, mindfulness ve öz şefkatli farkındalık konularında uzmanlaşarak önce Yoga Alliance, ardından International Coaching Federation, ICF Mindfulness Koçluk sertifikalarını aldı.

Yazar halen Neuro-Mindfulness Koçu ve kriz müdahale gönüllüsü olarak çalışmakta, yazılar yazmaya devam etmektedir.

  

Londra Notları, Müge Çetinkaya



Semiha Durak

Semiha Durak, İstanbul Üniversitesi Klasik Arkeoloji Bölümü'nden 2003 yılında mezun oldu.  Allianoi ve Perge kazılarında, Seddülbahir Restorasyon Projesi ve Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri Projesi’nde arkeolog olarak görev aldı. Oğuz Tanındı ile birlikte, TASK Vakfı ve Ege Yayınları tarafından yayımlanan Türkiye Arkeolojik Tahribat Raporu’nu (2002) hazırladı.

2003 yılında Londra’ya yerleşti. Birkbeck Üniversitesi’nde Sanat Yönetimi programını tamamladı. University College London'da (UCL) arkeoloji alanında master yaptı. London Canal Museum ve London International Gallery of Children’s Art’da galeri asistanı ve küratör olarak çalıştı. Londra’da yaşayan göçmen çocuklar için sanat atölyeleri düzenledi; bu atölyedeki çalışmaların sergilendiği "In Between: Longings & Belongings" projesinin koordinatörlüğünü yaptı. The Museum of the Home (eski adı Geffrye Museum) ve UCL’in ortak projesi “Who Stole My Milk” sergisinin küratörlüğünü üstlendi. İmece Kadın Merkezi’nde gönüllü olarak çalıştı.

Denemeleri, BirGün ve Farklı Yorum’da; öyküleri Bavul Dergi ve Lento Dergisi’nde  yayımlandı. İlk kitabı olan Yarının Kayıp Şarkısı, bugünün meselelerinin tarihle harmanlandığı metinlerden oluşmaktadır.

 

Yarının Kayıp Şarkısı, Semiha Durak

 

Sultan Karataş

Sultan Karataş, İstanbul doğumludur. İlk, orta ve lise eğitimini İstanbul’da tamamladı. 1980 sonrası farklı dergi ve gazetelerde çalışan Karataş, 1995’te politik mülteci olarak İngiltere’nin Cambridge şehrine yerleşti. Cambridge, Anglia Ruskin Üniversitesi’nde “İngiliz Dili ve Dilbilim” üzerine lisans eğitimi aldı. Lisans tezini, “Politikada Dilin Manipülasyonu” üzerine yaptı. Halen Cambridge’de yaşayan Karataş, İngilizce ve Türkçe dersler vermekte, tercümanlık yapmaktadır. Yazarın, şiir, anı-anlatı çalışmalarının yanı sıra, İngilizce’den Türkçe’ye çeviri çalışmaları devam etmektedir. Kendisinin hazırlayıp sunduğu ‘Olduğu Gibi’ programı Komün Tv’de ayda bir yayınlanmaktadır.

Yayımlanmış eserleri: Metris’ten Mektuplar (2015), Dilsiz Bir Ağıt (2017), Kısacıktı Boyu Elma Ağaçlarının (2019).

 

Herkes Büyür Elbette, Sultan Karataş


Aliye Aybüke Özdemir

Aliye Aybüke Özdemir, 1985 yılında Üsküdar’da doğmuş, çocukluk ve gençlik yıllarını Edirne'de geçirmiştir. Aslen Malatyalıdır. Sivas’ta Radyoloji eğitimini tamamladıktan sonra Hacettepe Üniversitesi ve İstanbul Cerrahpaşa Üniversitesi’nde görev almıştır. Erken dönemlerden beri ilgilendiği şiire, roman ve hikayenin de eklenmesiyle geniş bir edebi alanda eserler vermeye devam etmektedir. Yazarın eserleri arasında Masabaşı Kadını ve Diken Zulası yer almaktadır. Evlidir ve Londra'da yaşamaktadır.’

Diken Zulası, Aliye Aybüke Özdemir



Gülsüm Öz

Gülsüm Öz

Gülsüm Öz, 13 yaşında yazdığı "Vatan" isimli şiiri ile ilk ödülünü TRT'den aldı. Çalışmalarını köşe yazarı olarak devam ettirdi. "İltica" isimli ilk romanı 2009 yılında, "Anneler Kızları ve Esrar" isimli romanı 2012 yılında yayınlandı. 2014 yılında İltica üçlemesinin ikincisi "Hoş Bulduk Londra", 2016 yılında ise "Mübadele Aşkları" isimli romanları yayınlandı. Kadın Yazarlar Derneği üyeleri ile ortaklaşa kaleme aldığı eserleri "Tanıklarla 12 Eylül", "Söz Kesmek Kına Yakmak" ve "Konan Göçen Kadınlar"dır. 2010 yılında "Bülbül'ün Çilesi" isimli öyküsüyle Yahya Konbolat En İyi Yayınlanmaya Değer Öykü Ödülü'nü aldı. Sanatsal ve kültürel uğraşılarının yanında sosyal projeleri ile adından söz ettiren Gülsüm Öz, 1989 yılında Türkiye’de bir ilk olan “Tam Gün Ücretsiz Yaz Okulu” Projesini gerçekleştirenlerden biri olarak, binlerce çocuğun spor ve kültür alanında eğitim almasını sağladı. Sokak Çocuklarını tedavi ettirme, okula yazdırma ve ailelerine kavuşturma projelerini hayata geçirdi. “Küçükçekmece Sokak Çocukları Umut Evi”ni onlara armağan edilmesine öncülük etti. Çevko ile iş birliği yaparak Katı atıkları değerlendirme projelerini başlattı. İstanbul da “Küçükçekmece Kadın Sığınma Evi” ni açtı.  Gülsüm Öz,  halen roman ve öykü yazmaya devam etmekte ve Marmara Sanat Akademi’sinde yazarlık dersleri vermektedir.

 

Asylum, Gülsüm Öz

 

Faruk Eskioğlu

Faruk Eskioğlu

Faruk Eskioğlu, (1958, Akşehir) gazeteci ve yazar. 1985'ten bu yana yaşadığı Londra'dan Türkiye'deki ulusal medyaya yönelik muhabirlik, temsilcilik yaptı. Londra'da yayınlanan Türkçe toplum gazetelerinde çalıştı ve bazı gazetelerin kuruluşunda yer aldı. Halen sosyolojik değeri olan haber ve araştırmalara ağırlık veren yazar, halen 2004'te kurduğu Açık Gazete'yi (acikgazete.com) yönetiyor ve köşe yazarlığını sürdürüyor.Eskioğlu, 13'üncü yüzyılın sonunda Horasan'dan Akşehir Maruf köyüne yerleşerek tekke kuran Hasan Paşa soyundan geliyor. Hasan Paşa'nın oğlu Şeyh Hacı İbrahim Veli Sultan'ın "Mülk Allahındır" felsefesiyle Anadolu'da bir ilk sayılan kendine adına kurduğu yoksullara yardım vakfı ise halen faaliyettetir.Eskioğlu, ilk ve orta öğrenimini Akşehir'de tamamladıktan sonra 1979’da AİTİA Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’nu bitirdi. 1984’te Gazi Üniversitesi Ekonomi Fakültesi’nde "master" yaptı. THA’da gazeteciliğe başladı. Aralık 1985’te kendi deyimiyle "siyasi sürgün" olarak geldiği Londra’da ilk 2 yıl baba mesleği kasaplık yaptı. İngilizce öğrendikten sonra medya okudu. Uzun yıllar Nokta dergisi İngiltere Temsilciliği, Hürriyet Londra bürosunda habercilik yaptı. Gazeteciliğin yanısıra 1986-98 arasında grafiker tasarımcı olarak çalıştı. Ayrıca pek çok siyasi afiş ve logo tasarladı.1998’de Türkiye’ye döndü. Hürriyet Gazetesi Ekonomi Servisi’nde haberci ve star.com.tr’de ekonomi editörü olarak görev yaptı. “Basında etik ve toplam kalite yönetimi” üzerine araştırmalar yaptı, bu konudaki konferans ve panellere katıldı.Türkiye’deki 2001 ekonomi krizinde Londra’ya dönerek grafiker tasarımcılık ve gazeteciliği sürdürdü. Toplum gazetelerinden Olay’da genel yayın yönetmenliği yaptı. Londra’da ilk Türkçe internet gazetesini çıkardı ve toplum gazetelerine ilk ajans hizmeti sundu. 2004’te dünya haberleri veren acikgazete.com’u kurdu. İki ayrı toplum gazetesini yayına hazırladı. Türkiye’deki bazı tv kanallarına haber geçti, uzun süre Akşam Londra Temsilciliği’ni üstlendi.Londra'da 2004’te "İçimizden Birisi: Vanunu" başlıklı bir kısa film çekti. Londra'daki toplumu anlatması açısından bir ilk sayılan "Aşkolsun! Adı Aşkolsun" başlıklı belgesel romanı 2007’de Türkiye’de yayımlandı. Türkiye'den 150 ve Kıbrıs'tan 100 yıllık İngiltere'ye göçün anlatıldığı 3 ciltlik "Londra'da Bizim'Kiler" başlıklı araştırması 2019 sonunda çıktı. Eskioğlu’nun Su ve Defne (2004) adlı ikiz kızları bulunuyor.

Londra'da Bizim'Kiler, Faruk Eskioğlu




Tuncay Bilecen

Doç. Dr. Tuncay Bilecen

Öğretim üyesi ve gazeteci. Gri Yeşil: İzmit (2018) ve İbrahim Dizman’la birlikte derlediği Aşrı Memleket Trakya (2017) kitabı İletişim Yayınları tarafından yayımlandı. TP London tarafından yayımlanan Little Turkey in Great Britain (2016) ve Göç, Kültür ve Yazın (2019) kitaplarının derleyenleri arasındadır. 2020’de Türkiye’den Birleşik Krallık’a Göçler başlıklı kitabını yayımladı. 2022’de Naci Girginsoy Öykü Yarışması’nda “Çoban Yusuf” adlı öyküsüyle birincilik ödülünü aldı. Yazarın, ağırlıklı olarak göç konusunda olmakla birlikte; demokrasi teorisi, kent çalışmaları ve göç ve edebiyat üzerine çeşitli gazete, dergi ve kitaplarda yayınlanmış yazı ve makaleleri bulunmaktadır.

 

Türkiye'den Birleşik Krallık'a Göçler, Tuncay Bilecen

 

 

 



Adres: Fieldsea Kafe, 665 High Rd, London N17 8AD
© Tüm hakları saklıdır
Tasarım by Orbay Soydan