Bilginin, kültürün ve sosyal yaşamın öğrettiklerini nesilden nesile aktarabilme yeteneği insanoğlunun en önemli evrimsel avantajlarından biridir. Ancak yaşadığımız bu ölümcül pandemi döneminde gördük ki biz bu yetimizi yitirmişiz.
Yardaş Serdar Gökcan
YİTİRİLEN
ELEŞTİREL DÜŞÜNCE
Her yeni nesille beraber bu aktarım belirli teknolojik
alanlara yoğunlaşmışken, öğretilerin, düşünme biçimlerinin ve kültürün
aktarımının bilinçli olarak kesintiye uğratılması, özellikle böylesi küresel
felaketlerin olduğu zamanlarda acısını hissettiriyor.
Peki, neden vazgeçtik bu aktarımdan? Eleştirel düşünme
konusunda sınırları olmayan nesiller yetiştirmek yerine neden sadece
söylenilenleri yapan insanlara ihtiyaç duyduk? Neden korktuk düşünen ve
düşüncelerini özgürce paylaşan insanlardan?
PANDEMİ
OTERİTERLİĞİN KILIFI OLDU
Onlara her boktan malı ve her boktan düşünceyi
iteleyemeyeceğimizi bildiğimiz için. İnsanların ihtiyaçlarını yeniden
yaratırken popülizme kurban ettiğimiz düşünürleri fikren öldüremediğimizde,
hapishanelerde tutarak onları susturamadığımızda, bir adım geri çekilip radikal
terör örgütlerinin elinde can vermelerine seyirci kaldık.
Pandemi ile ne alakası var, bu söylediklerinin diyenleri
duyar gibiyim. Pandeminin, otoriter yöneticilerin devlet yönetmedeki
beceriksizliklerinin üzerini örtmek için kullandıkları bir araca dönüştüğünü hâlâ
görmeyenler var mı? Pandemi konusunda insanların karşısına çıktıkları her anda
yaşamımızı korumak için atılacak adımları ve yeni önlemleri sıralarken nasıl
bir sahtekârlığın içinde olduklarını, nasıl yalan söylediklerini ve aslında
ölenleri gerçekten umursamadıklarını sadece iktidarlarını devam ettirmenin
peşinde olduklarını o yok olan düşüncelerin ve düşünürlerin fikirlerinin
ışığında görebilirdiniz de o yüzden.
PİYASA
TANRISINA TAPINIRKEN
Dünya’da hâlâ özgür basının ve düşünce okullarının
fikirlerini söyleyebildiği birkaç ülke kalmış olsa da onlar da piyasa denilen
bir sahte tanrının elinde hayatta kalma savaşı vermekteler ve kazanacaklarına
dair herhangi bir umut yok.
Bilimsel yaklaşımların ve gerçekten düşünen insanların
sözünün ciddiye alındığı bir dünyada bu hastalık yine olacaktı elbette; ancak
ne aşısı bulunsun diye bu kadar beklemek gerekecekti, ne de hastane
koridorlarında yatacak yer bulamadığı için perişan olan insanların görüntüleri
ve ölümleri böylesine kitlesel olacaktı.
ALIN SİZE
SİSTEMİNİZ!
Belki de ne olursa olsun bu hastalığın önlenemeyeceğini
düşünenlerdensinizdir. Olabilir. Ancak o zaman da size bir çift lafım olacak;
küçücük çocuklar, büyüklerin piyasa savaşında yıkılan binaların altında
kalırken, el kadar bedenleri sahillere
vururken, açlık ve sefalet içerisinde bir de kafalarına milyon dolarlık
bombalar atılırken hiçbir şey yapmayıp kendinizi güvende hissediyordunuz ya bu
sistemde. Alın size sisteminiz! Ölen çocukların, çalışan çocukların, açlık ve
sefalet çeken çocukların üzerine kurulan bir sistemde kimse güvende değildir.
Siz de değilsiniz. Öldüğümüzün değil öldürüldüğümüzün farkına varmanız
dileğiyle…
Frankfurt Okulu’nun temsilcilerinden Max Horkheimer,
“Kapitalizm hakkında konuşmayanlar faşizm hakkında sussunlar” demişti, aynı
cümlede faşizm yerine pandemi koysak ne değişir?
Hiç yorum yok
Yorum Gönder