Türkiye'de yaşamanın olumlu ve olumsuz yanları nelerdir? Bu yazıda, göçmenlerin Türkiye’yi dışarıdan nasıl gördüklerine yer veriyorum.
2019-2021 yılları arasında İngiltere’ye Türkiye’den göç etmiş
göçmenlerle yaptığım alan araştırmasında görüşmecilere her iki ülkede de
yaşamayı deneyimledikleri için “Sizce Türkiye ve İngiltere’de yaşamanın olumlu
ve olumsuz tarafları nelerdir?” şeklinde bir soru yöneltmiştim. Başlı başına bu
soruya verilen yanıt bile görüşmecilerin iki ülkeyi nasıl değerlendirdiklerini
ortaya koymaya yetiyordu.
Daha önce
Türkiye’ye geri dönme kararı almış ama bir süre sonra tekrar Birleşik Krallık’a
tekrar göç etme kararı almış görüşmecilere Türkiye’ye ilişkin olumlu ve olumsuz
buldukları tarafları sordum. Görüşmeciler örneğin Birleşik Krallık’a ilişkin
olarak iklimden şikâyet ederken, Türkiye’de dört mevsimin yaşanmasını olumlu
bir özellik olarak ifade ettiler. Diğer taraftan Birleşik Krallık’ta güvenlik
ve politik istikrar olumlu bir faktörken, Türkiye’de politik çatışmalar bir
olumsuzluk olarak çoğu kişi tarafından dile getirildi. Yine Birleşik Krallık’ta
yalnızlık hissetmek bir olumsuzluk iken Türkiye’de aile bireylerinin,
tanıdıkların, arkadaşların olması olumlu bir özellik olarak ifade edilmektedir.
Örneğin bir görüşmeci, bu soruyu şöyle yanıtlamıştır: “Ailem, arkadaşlarım,
kayıtsız şartsız sevildiğimi hissetmek, güneş ve bulabildiğim zaman doğa ve
deniz, sabah kahvaltıları ve elbette çay” (GG1, Kadın, 45).
Göçmenlerin Türkiye’ye
dair olumlu olarak zikrettiklerinin başında havasının iyi olması ve insanların
daha neşeli olması geliyor. “Türkiye’nin olumlu yönü, yani havası, suyu,
doğası, yani hep yapacak bir şey var burada. Sıkılman için zaman yok yani.
İstanbul’un gündüzü ayrı gecesi ayrı bir güzel. İnsanlar hep böyle neşeli”
(GK7, Kadın, 31).
Türkiye’ye
ilişkin olumlu ve olumsuz tarafları sıralarken aşağı yukarı bütün görüşmeciler
belli noktalar üzerinde ortaklaşmaktadırlar. Bunlar Türkiye insanının
sıcakkanlı olduğu, doğasının ve ikliminin harika olduğu fakat politik çatışma
ve ekonomik krizlerin Türkiye’yi yaşanmaz kıldığıdır. “Türkiye toplumunun
hem coğrafi olarak zenginliği var hem de kültürel olarak zenginliği var. Çok
kültürlü, çok dilli, coğrafi olarak, iklim olarak da dört mevsimi yaşayabilen
bir ülke. Bu cennet ülkeyi cehenneme dönüştürenlere lanet olsun” (GK5,
Erkek, 59).
İki ülke
arasında dönüşümlü bir hayat yaşayan GG3’ü Türkiye’nin dinamik yapısı,
ihtimallerle dolu olması heyecanlandırmaktadır. Bu duyguyu yaşamak istediğinde
Türkiye’ye gitmekte, sakinleşmek istediğinde ise Birleşik Krallık’a geri
dönmektedir. GG3 bu durumu şizofrenik bulsa da her iki duyguyu yaşamak onu
mutlu etmektedir.
“Yaşadığınız yer sizi değiştiriyor,
bizler biraz İngiliz olduk biraz da Türküz… Şizofrenik gibi görünse de hem istikrarı
hem heyecanı hem de değişme ihtimalini seven, ikisinden almaya çalışan bir
yapımız var (Gülüyor). Türkiye ihtimallerle dolu, bunu da seviyorum. O
olmayınca da hiç heyecanlanamıyorsunuz. Hayatımın en heyecanlı yanını
Türkiye’de yaşıyorum. Sürekli bunları yaşamak çok yorucu tabii. Yaşlandım, ama
o beni saran o duygudan kurtulamıyorum” (GG3, Kadın, 59).
Anadille kurulan güçlü bağ, duyguların düşüncelerin en iyi anadille ifade edilmesi, bir coğrafyaya olduğu kadar onun kültürüne ve diline özlem duymak göçmenlik psikolojisinde sıkça rastlanılan bir durumdur. Örneğin GD10, Türkiye’ye dair olumlu düşüncelerini anadiliyle kurduğu güçlü bağa bağlıyor. “Türkçe okumayı, seyretmeyi seviyorum, şarkı söylemeyi seviyorum. Hatta sadece Türkçe duygularımı ifade edebiliyorum. Ne kadar iyi İngilizce konuşursam konuşayım, İngilizceyi hep tiyatro gibi görüyorum. İngilizce konuşurken ben başka bir roldeyim” (GD10, Kadın, 38).
Olumsuz olarak
ise görüşmeler en çok politik yapının verdiği bıkkınlık ve güvensizlik ile
insan ilişkilerinde yaşanan değişim üzerinde duruyorlar. Çalışmada, Birleşik
Krallık’a gerçekleşen özellikle aile göçlerinde iç politikada yaşanan
çatışmalar başat faktör olarak ortaya çıktı. Dolayısıyla Türkiye’ye ilişkin
olumsuzluklarda da en çok bu konu dile getirilmiştir.
“Türkiye’de de o koyu muhafazakârlık,
yandaşlık. Sen AK Partiliysen, yani ya da herhangi bir cemaate üyeysen, bir tek
Fettullahçılarla iş bitmiyor, direkt yolunu buluyorlar. Ama onun haricinde
sıradan bir sosyal demokratsan bile sırtını sıvazlayıp gönderiyorlar. Bir de
herkes küçük bir Recep Tayyip Erdoğan olmuş. Üslup, tarz hepsi fabrikadan
çıkmış gibi. Belediye başkanından tut memuruna kadar herkes öyle olur mu ya, bu
nedir yani? Tamam, Tayyip’in bir tarzı vardır. Türkiye’ye gelmiş önemli bir
liderdir. Ama herkes de Tayyip olamaz ki kardeşim” (GD11, Erkek, 54).
Türkiye’de muhafazakârlaşma olarak ifade edilen otoriterleşmenin bazı bölgelerde mahalle baskısına dönüşmesi, farklılıklara tahammülün azalması yine görüşmeciler tarafından Türkiye’ye dair olumsuzluklar arasında sıralanmıştır.
“Küçük bir Anadolu kasabasındayız,
ısrarla orada yaşamaya devam ediyoruz. Ben ilkokulda falan hep oruç tutuyormuş
gibi yapmak zorunda kaldım. Aşırı kötü bir yerdi. Bir ara kapanmak falan
istedim, çünkü sürekli cehennemde yanacağımızı falan düşünüyordum. Türkiye’ye
dair özlediğim romantik bulduğum hiçbir şey yok. Deniz kenarı yok, mevsimler
yok. Sadece ailem var. Başka hiçbir şey yok. Eğer onlar orada olmasaydı
Türkiye’ye gitmek istemezdim. Her geçen gün çok daha kötü oluyor” (GD10,
Kadın, 38).
1989’da politik nedenlerle Birleşik Krallık’a göç eden ve 2004’te Türkiye’ye geri dönen GK6, siyasi gelişmeler nedeniyle Türkiye’den ve insanından umudunu kestiğini ifade etmektedir.
“Var tabi, ülkedeki siyaset… Nâzım’ın
sözü var, şöyle diyor: çağımdan tiksiniyorum diyor, sonra da bu çağ benim
çağım, yani insanın kendinden tiksinmesi gibi bir şey. Böyle yaşayamıyoruz
diyor. Ben artık insandan çok umutlu değilim ama İthaki’ye yolculuk devam etsin
diyorum” (GK6, Erkek, 57).
2019’da
Türkiye’ye dönen GK3, döndükten sonra ilk dikkatini çeken olumsuzluğun hayat
pahalılığı olduğunu vurgulamaktadır. “Bir markete gittim, alışveriş yaptım. O
doğrusu korkuttu, beş yüz lira. İngiltere’den pahalı. Korkunç ya, korkunç
derecede pahalı. Onun dışında sıkıntı yok” (GK3, Kadın, 43).
Yukarıda uyum
süreçleri kısmında da ifade edildiği gibi Türkiye’de kamusal alanda insan
ilişkilerinde yaşanan zorluklar politikayla birlikte en çok tekrarlanan
olumsuzluklar arasında yer almakta, insan ilişkilerindeki bu bozulma
politikanın doğrudan bir sonucu olarak değerlendirilmektedir.
“Toplu ulaşım, hava ve
çevre kirliliği, insanların giderek kabalaşması, toplum ve aile içi şiddete
eğilim, insanlara bir şey katmayan ve aptallaştıran TV programları, gencinden
yaşlısına sigara alışkanlığı, görünüş ve düşünsel olarak yozlaşan toplum ve
cehalet” (GG1, Kadın, 45).
DD1 her iki
ülkeye ilişkin kıyaslama sorusunu “paket satın alma” metaforuyla
açıklamaktadır. Buna göre, kişi Birleşik Krallık’taki kibarlığa, bireysel alana
dayalı insan ilişkilerini seçerse bunun yan etkisi olarak samimiyetsizlikle
karşılaşacaktır, Türkiye’deki samimi insan ilişkilerini seçerse de kabalıkla
karşılaşacaktır.
“Son birkaç yıldır gittiğimde
hissediyorum. İnsanlar çok sinirli ve çok nefret dolular. Mesela çok basit
şeylerden tırlatacaklar. Birkaç kere basit şeylerin insanların çileden çıkardığını
gördüm. Orada insan seni sevmiyorsa belli ediyor, burada belli etmiyor.
İngilizler belli etmiyor. Türkiye’de insanlar direkt, harbi. Saygı duyuyorsa
belli ediyor, duymuyorsa da belli ediyor. Diplomasi yok. Benim bunu anlamam
burada bir yıl aldı. İnsanları gerçekten kibar zannediyordum. Sosyal fobi,
aşırı kibarlık ve sürekli özür dileme bence, bu bir sosyal fobi. Benim
arkadaşlarımın arasında İngiliz arkadaşın olmamasının nedenlerinden biri de bu,
hiç de aramıyorum. Sonuçta da bu ülkeye geldim. Ben ortaokul lisedeyken bir
Harry Potter hayranıydım. Delicesine. Bence burada paket satın alıyorsun. Oraya
gittiğinde insanlar daha samimi olabilir, daha direkt olabilirler ama yan
etkileri de daha kaba olabilirler. Sırada önüne geçiyor gibi. Basit şeyler bunlar
beni rahatsız ediyor. Kişiye saygı eksikliği. Burada da ondan çok fazla var.
Taşıyor yani, ama samimiyet yok içinde” (DD1, Kadın, 29).
Kaynak:
👉Politik Sığınmacılardan Ankara Anlaşmalılara: Türkiye'den Birleşik Krallık'a Göçler - Doç.Dr. Tuncay Bilecen
Hiç yorum yok
Yorum Gönder