Avrupa Birliği (AB) genelinde aşırı sağ partilerin yükselişi ve göçmen karşıtı politikalar, kıtanın demografik geleceğini tehdit ediyor. 2024 seçimlerinde aşırı sağ partilerin kazandığı başarılar, göçmen karşıtı söylemlerin siyasi gündemi şekillendirdiğini gösteriyor. Ancak uzmanlar, göçmenleri dışlayan politikaların Avrupa'nın nüfus krizini daha da derinleştireceği konusunda uyarıyor.
AB'nin resmî istatistik kurumu Eurostat'ın
tahminlerine göre, mevcut eğilimler devam ederse AB nüfusu 2100 yılına kadar %6
azalarak 447 milyondan 419 milyona düşecek. Ancak göçmenlerin tamamen
dışlandığı bir senaryoda bu düşüş çok daha sert olacak. Eurostat, göçmenlerin
olmadığı bir durumda AB nüfusunun 295 milyona kadar gerileyebileceğini
öngörüyor. Bu, kıtanın nüfusunun üçte birinden fazlasının kaybedilmesi anlamına
geliyor.
Göçmenler Olmadan İş Gücü ve Ekonomi Tehlikeye
Giriyor
Göçmen karşıtı politikaların yükseldiği İtalya,
Fransa ve Almanya gibi ülkeler, göçmenlerin tamamen dışlandığı bir senaryoda
ciddi nüfus kayıpları yaşayacak. Örneğin yapılan nüfus projeksiyonlarına göre;
İtalya'nın nüfusu 2100 yılına kadar yarıya inebilirken, Almanya'nın nüfusu 83
milyondan 53 milyona düşebilir. Fransa'da ise nüfus 68 milyondan 59 milyona
gerileyebilir. Bu durum, iş gücünün azalması ve yaşlı nüfusun artması nedeniyle
ekonomik büyümeyi yavaşlatacak ve emeklilik ile sağlık harcamalarını
artıracak.
Avrupa'nın yaşlanan nüfusu, özellikle sağlık ve
sosyal hizmetler sektöründe göçmenlere olan ihtiyacı artırıyor. Birçok AB
ülkesinde doktor ve hemşire açığının göçmenler tarafından kapatıldığı
biliniyor. Uzmanlar, göçmenlerin iş gücüne katılımının artırılmasının, yaşlanan
toplumun ihtiyaçlarını karşılamada kritik bir rol oynayacağını vurguluyor.
Göçmenlerin Katkısı: Camini Köyü Örneği
İtalya'nın güneyindeki Camini köyü, göçmenlerin
nüfus azalmasına karşı bir çözüm olabileceğini gösteren umut verici bir örnek
sunuyor. 20. yüzyılın sonlarında genç nüfusun göç etmesiyle neredeyse terk
edilme noktasına gelen köy, mültecilerin yeniden yerleştirilmesi projesi
sayesinde yeniden hayat buldu. Bugün, 50 mültecinin kalıcı olarak yerleştiği
Camini'nin nüfusu 350'ye ulaştı. Köydeki okulun yeniden açılması da projenin
sembolik başarılarından biri oldu.
Camini projesinin kooperatif başkanı Rosario
Zurzolo, "Köy yavaş yavaş ölüyordu. Evler, içinde yaşayan olmadığı için
yıkılıyordu" diyerek projenin önemini vurguluyor. Köydeki mülteciler,
yalnızca nüfusu artırmakla kalmıyor, aynı zamanda yeni iş alanları ve ekonomik
faaliyetlerin gelişmesine de katkı sağlıyor.
Göçmenlerin Ekonomiye Entegrasyonu Kritik Öneme
Sahip
Uzmanlar, göçmenlerin Avrupa'nın demografik
sorunlarını tek başına çözemeyeceğini, ancak bu sorunların hafifletilmesinde
önemli bir rol oynayabileceğini belirtiyor. Göçmenlerin iş gücüne etkin bir
şekilde entegre edilmesi, emeklilik yaşının yükseltilmesi ve vergi reformları
gibi diğer önlemlerle birlikte, göçmenlerin katkısı daha anlamlı hale
gelebilir.
LSE’den Profesör Alan Manning, "Göçmenlerin iş
bulması ve çalışması kritik öneme sahip. Aksi takdirde, göçmenlerin sosyal
yardıma ihtiyaç duyması durumunda bu, sorunu daha da kötüleştirebilir"
diyor.
Göçmenler Avrupa'nın Geleceği İçin Hayati Öneme
Sahip
Avrupa'nın nüfus krizi, göçmenlerin katkısı olmadan
çözülemeyecek kadar derin. Göçmen karşıtı politikaların kısa vadeli siyasi
kazanımlar sağlasa da, uzun vadede ekonomik ve sosyal maliyetleri ağır olacak.
Camini örneği, göçmenlerin yalnızca nüfusu artırmakla kalmayıp, toplumları
yeniden canlandırabileceğini gösteriyor. Avrupa'nın geleceği, göçmenlerin
entegrasyonunu sağlayacak akılcı politikaların hayata geçirilmesine bağlı.
Kaynak: The Guardian
Hiç yorum yok
Yorum Gönder